Prof. Dr. Sinsi
|
Ardahan İlinin Turizmi - Ardahan'da Turizm
4 KİNZİ KALESİ:
Ardahan'ın 30 km batısında Bağdeşen köyünün kuzeyinde yer almaktadır Kalenin inşa tarihi bilinmemekle birlikte, önemli bir geçit noktasında bulunması, buranın milattan önceki asırlardan beri mevcut olduğunu göstermektedir Konum ve altyapı özellikleri bakımından Urartu kalelerinin genel karakteristik özelliklerini akla getirmekte olup, çevreden yaklaşık 130 metrelik yüksekliği ile ortaçağ şatolarını andırmaktadır Üç yönden derin vadilerle çevrilmiş yüksek bir dağın dil biçimindeki uzantısı üzerine kurulmuş olan kalenin, iç ve dış bölümlerden oluştuğu anlaşılmaktadır
5 KALECİK KALESİ:
Göle ilçesine bağlı Kalecik köyünün yaklaşık 450-500 metre güneyinde, köyden gelen derenin oluşturduğu vadi ile Kura vadisinin kesiştiği noktada sarp bir alana kurulmuştur Kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, MÖ VIII yüzyılda yöreye egemen olan Urartular tarafından yaptırılmış olduğu tahmin edilen yöre kaleleri ile benzerlik göstermektedir Üç yönden çok dik ve sarp kayalıkların sınırladığı ve akarsuları ile birlikte iki derin vadinin kesiştiği bir konumda inşa edilmiştir
6 ŞEYTAN KALESİ:
Çıldır ilçe merkezinden l km uzaklıktaki Yıldırımtepe köyünün yaklaşık 1,5 km kuzeydoğusunda Karaçay vadisinde oldukça sarp ve müstahkem bir alana kurulmuştur Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir Yörenin diğer kalelerinde olduğu gibi bu kalenin de mimari özellikleri Urartu kalelerini andırmaktadır Tarihi kaynaklarda bu kaleye Çıldıran Kalesi, Kal'a-ı Şeytan, Kaçiş, İblis Hisarı gibi adlar verilmiştir
Bugün Çıldır yönünden tek bir yolla gidilebilen kalenin, üç yanı oldukça derin bir yataktan dolaşarak akan Karaçay'ın sınırladığı sarp bir Şeytan Kalesiyarımada üzerine kurulmuş olması, kaleyi kolay kolay ele geçirilmeyecek müstahkem bir konuma sokmuştur Kalenin oturtulduğu oldukça yüksek, sarp ve yalçın kayalık alan, yapının güvenliği açısından en az burçlar kadar önemlidir Kayalık konumun etrafı yaklaşık 2 metre yükseklikte sur duvarları ile çevrilmiştir Kale surlarının içinde bir şapel ve su sarnıcı bulunmaktadır Ayrıca suya inen gizli bir su yolunun mevcudiyeti günümüze yıkıntı halinde gelen izlerden anlaşılmaktadır
Şeytan Kalesi yöredeki en önemli kalelerden biri olup, tarihte birçok savaşın bu mevkide yapıldığı bilinmektedir Kale, sırasıyla Med, Pers, Roma, Sasani, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safavi ve Osmanlı gibi çeşitli uygarlıklara yerleşim yeri olmuş, bu dönemlerde kaleye birtakım onarım ve eklemeler de yapılmıştır
7 KURT KALE:
Çıldır ilçe merkezinin yaklaşık 36 km kuzeydoğusundaki Kurtkale nahiyesinin l km güneyinde ve Gürcistan sınırında bulunmaktadır Kura nehrinin, üç yanını oldukça derin bir yataktan dolaşarak aktığı sarp bir yanmada üzerine kurulmuştur Yapılış tarihi ve adını nereden aldığı konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, konum ve mimari bakımdan Şeytan Kalesi ile benzer özellikler göstermesi nedeniyle, Kurtkale'nin de Şeytan Kalesi ile birlikte birbirine yakın tarihlerde inşa edilmiş olduğu izlenimi vermektedir Yöre halkına göre kale, adını kuzeydeki girişin solundaki kurt figüründen almıştır
Üç yanı vadiyle çevrili sarp bir konumda inşa edilmiş olan kalenin, bir iç kale bir de dış kaleden ibaret olduğu anlaşılmaktadır Konumu açısından bakıldığında Kurtkale'nin boğazı ve sınırı güvenlik altına almak için yaptırılmış bir savunma yapısı olduğu, merkeze yapılabilecek saldırıların doğudan gelecek olanını, merkeze yakın Şeytan Kalesi'ne gelmeden önce durdurabilmek amacıyla inşa edildiği, bir bakıma da bir ön karakol vazifesi üstlendiğini akla getirmektedir Kalenin Kura Nehri ile bağlantısını sağlayan bir gizli su yolu bulunmaktadır Ayrıca bir giriş ve küçük bir apsise sahip şapel, su sarnıcı ve hamam kalıntıları mevcuttur
8 SEVİMLİ KALESİ:
Hanak ilçe merkezinin yaklaşık 18-20 km güneydoğusundaki Sevimli (Vel) köyünün, takriben 500 m güneyinde, Kura nehri vadisinde, yarımada biçimli sarp bir tepe üzerinde yer almaktadır Kesin tarihi bilinmeyen ve mimarisi büyük oranda değişmiş olan kale Urartu kalelerinin özelliklerini akla getirmektedir Kaleye, biri kuzeyden (köyden), biri kuzeybatıdan, biri güneydoğudan, diğeri de güneybatıdan olmak üzere dört tabii yolla ulaşılmaktadır
9 CAK KALESİ:
Posof a bağlı Türkgözü (Yurtbekir) sınır karakolu yakınlarında, Türkiye-Gürcistan sınırını çizen Caksuyu kenarında, yüksek ve sarp bir tepe üzerinde inşa edilmiştir Tarihi konusunda kesinlik bulunmayan kalenin, konumu, plan ve mimarisi itibariyle Ortaçağda, kurulduğu yerdeki önemli geçidi kontrol altında tutmak amacıyla ve karakol mahiyetinde küçük bir kale olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır
10 SAVAŞIR KALESİ:
Posof ilçesine bağlı Savaşır (Cancah) köyünün güneydoğusunda üç yanı vadi ile çevrili, dil biçiminde sivri bir tepe üzerine kurulmuştur Kesin inşa tarihi bilinmeyen kalenin ortaçağda inşa edilmiş bir kuleden ibaret olduğu anlaşılmaktadır
11 MERE KALESİ:
Ardahan-Posof yolu üzerinde, Posof'a yaklaşık 5 km, güneydoğuda yer almaktadır Kesin inşa tarihi bilinmeyen kalenin tarihi kaynaklarda ismine rastlanmaktadır Kale doğu batı istikametinde ve dikdörtgen planda inşa edilmiştir Doğu ve güney yönü oldukça harap durumda olan kalenin güneybatı yamacında bugün tahrip olmuş bir kilise kalıntısı bulunmaktadır
12 KOL KALE:
Posof ilçe merkezinin yaklaşık 6 km batısında bulunan Kol köyünün doğusunda yüksekçe bir tepe üzerinde yer almaktadır Yapılış tarihi bilinmeyen kalenin milattan sonraki asırlarda yapılmış olabileceği tahmin edilmektedir
13 KIRNAV KALE:
Hanak ilçemizin 5 km batısında Ardahan-Hanak karayolu üzerinde yer almaktadır Bu kalenin de kesin yapım tarihi bilinmemektedir Alçak bir tepe üzerinde yer alan kale, oldukça yüksek beden duvarlarına sahiptir Bu kalenin güneyinde sıralanan tepeler üzerinde belirli aralıklarla inşa edilmiş, daha küçük ölçekte 2-3 kale kalıntısı daha bulunmaktadır
14 ÖLÇEK KÖYÜ KALESİ:
Ardahan'ın 15 km kadar doğusunda, Ölçek köyünün güneybatısındaki sarp tepe üzerinde bulunmaktadır Kalenin güneydoğu, doğu ve kuzeydoğu yönlerini, köyün batısından geçen Taşlıdere suyu çevrelemektedir Tarihi kaynaklarda sadece adına değinilen Ölçek Kalesi'ııin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekteyse de, buranın ilk çağlardan beri mevcut olduğu anlaşılmaktadır Kalenin yapım tekniği ve çevredeki eski yerleşim izleri, bölgedeki Türk dönemi öncesine ait kalelerin en eskilerinden biri olduğunu göstermektedir
Kalenin, köyün bulunduğu zemin seviyesinden takriben 130 m yükseklikte ve üçgen şeklinde doğal kayalığın üzerine inşa edildiği görülmektedir Kale çevresinde, eski iskan izleri ile bugünkü köy yerleşimine ait evler mevcuttur
15 DEDEŞEN KÖYÜ KALE KALINTILARI:
Kale kalıntıları, Göle ilçesine bağlı Dedeşen köyünün kuzey sırtlarında bulunan alçak tepe üzerinde yer almaktadır İlk yapım tarihi bilenmeyen kalenin, tarihi kaynaklarda adına da değinilmediği görülmektedir Ancak tarihi kaynaklarda, Dedeşen köyünde yer alan cami, türbe, medrese, hamam ve çeşmenin varlığından söz edildiği tespit edilmektedir
Kaynaklarda, klasik Osmanlı üslubunu yansıtan bu yapıların XV -XVI yüzyıla ait olduğu kabul edilmektedir Kalıntılar harap halde de olsa, kalenin daha eski dönemlerden kaldığını göstermekle birlikte, buranın Selçuklulardan bu yana Türk yerleşim bölgesi özelliğini devam ettirdiğini göstermektedir İçinde XV yüzyıldan kalma bir türbenin de bulunduğu Dedeşen köyünün adı, Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran seferinden bu yana aynı isimle anılarak ve değişmeden günümüze kadar gelmiştir
Tarihi kaynaklarda Göle Kalesi diye bir kaleden söz edilmektedir Aynı kalenin Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran seferinden dönerken, buradan geçtiği sırada harabe halinde olduğu belirtilmektedir Yapılan incelemelerde Göle'nin içinde ve yakın çevresinde böyle bir kale kalıntısına rastlanmadığı söylenmektedir Ancak, Dedeşen köyü kale kalıntılarının Göle'ye en yakın kale kalıntısı olması ve köyün adını, Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Seferinde buradan geçişi sırasında almasından hareketle tarihi kaynaklara Göle Kalesi olarak geçen kalıntıların burası olduğu ifade edilmektedir
Kapladığı alan bakımından yörenin en büyük kalelerinden biri olan Dedeşen Köyü Kalesi'nin duvarları, bugünkü köyün kuzey kısımlarını da içine alacak şekilde geniştir Tamamen yıkılmış olmasına rağmen, kalan izlerden 250x350 m boyutlarında, dikdörtgen bir alana kurulduğu anlaşılan kalenin doğu surlarının yarım silindirik burçlarla takviye edildiği görülmektedir
Kale yerleşiminde bir-iki yerde tahrip edilmiş ve yatık vaziyette koç heykelleri bulunmuştur Bu koç heykelleriyle aynı yerde köye bakan yamaçta kafası tahrip edilmiş at şeklinde bir mezar taşının bulunması, eskiden beri burasının Türkmenler tarafından iskan edildiğini gösteren önemli kalıntılardan biridir
16 ÇILDIR YAKINLARINDA KARAKALE:
Çıldır ilçe merkezinin yaklaşık 8 km doğusunda bulunan Karakale köyünün 300 m doğusunda ve Karaçıngıl deresinin akış yönüne göre sağında, sarp kayalıklar üzerine konumlandırılmış bir kaledir Karakale'nin ilk yapım tarihi kesin olarak bilinmediği gibi, tarihi kaynaklarda da adına rastlanmamaktadır Çevresindeki eski yerleşim izleri ve kale yapım tekniği Karakale'nin, yöredeki en eski kale yerleşimlerinden biri olduğu izlenimini vermektedir
Büyük ölçüde yıkılmış olan kale, vadiye hakim bir noktaya inşa edilmiştir Kalan izlerden yapının, bir dış kale ile bir de iç kaleden ibaret olduğu anlaşılmaktadır Dış kale surları büyük oranda yıkılmıştır Dış kaleye oranla daha sağlam olan iç kalenin oval planlı olduğu tahmin edilmektedir Kalenin güneyindeki dereyle bağlantılı bir su tüneline sahip olduğu, ancak bu kısmın bugün harap ve tamamıyla kapanmış olduğu görülmektedir Kalenin güneybatı yönünde içi doldurulmuş bir sarnıç kalıntısı vardır Ayrıca kale çevresinde tarih öncesi dönemlere kadar indirilebilecek eski yerleşim izlerinin mevcut olduğu da görülmektedir
17 KIŞLAHANAK (AVCILAR) KALESİ:
Eskiden Meşe Ardahan da denilen Hanak ilçesinin ilk merkezi olan ve bugün Hanak'a 3 km uzaklıktaki Kışlahanak (Avcılar) köyünün 2 km kadar kuzeybatısında, Kalecik mevkii denilen yerde bulunmaktadır Kalenin batı ve güneyinden Hanak (Maçkap) çayı geçmektedir Tarihi kaynaklarda sadece adına değinilen Kışlahanak Kalesi'nin ilk yapım evresi ve kesin tarihi bilinmemektedir Ancak çevresindeki eski yerleşim izleri ve yapım tekniği göz önüne alındığında, bu kalıntının da bölgedeki en eski kale yerleşimlerinden biri olduğu tahmin edilmektedir
Üçgen biçimli ve sivri bir tepenin üzerine kurulmuş olan kale, iki bölümlü bir hisardan oluşmaktadır Güneydeki hisar, iri blok taşlardan inşa edilmiştir Bunun gerisindeki ikinci hisar ise daha yüksekte olup, güneydekinin üç katı büyüklüğünde ve yaklaşık 12x15 m boyutlarındadır Kalenin kuzeyinde, derince bir savunma hendeği bulunmaktadır Kalenin Maçkap suyuna kadar inen gizli bir su yolunun mevcut olduğu yöre halkı tarafından ifade edilmekle birlikte, bugün bunlardan hiçbir ize rastlanmamıştır Kışlahanak Kalesi'nin güneyindeki Kaleboynu mevkii diye adlandırılan tepe üzerinde ayrıca bugün tamamen yıkılmış olan eski bir kalenin izleri daha mevcuttur
18 HANAK YAKINLARINDA KARAKALE:
Hanak ilçe merkezinin yaklaşık 19-20 km kuzeybatısındaki Cin dağının l km doğusundaki Karakale köyünün doğu ucunda yer alır Tarihi kaynaklarda sadece adı geçen bu kalenin kesin yapım tarihi bilinmemektedir Ancak temel seviyesinde günümüze gelebilmiş olan bu yerleşimin çevresindeki eskiye ait izlerden, bu kale kalıntısının bölgedeki en eski yerleşimlerden biri olduğu sanılmaktadır Karakale, doğusundan geçen vadiye hakim bir tepe üzerinde inşa edilmiştir Kale yerleşimin kuzeyden bir savunma hendeği ile sınırlandırıldığı anlaşılmaktadır
KULELER
ZİYARETDERE KULESİ:
Ardahan merkeze bağlı Bağdeşen (Kinzo Damal) Köyü yakınlarında, Zi-yaretdere mevkiinde bulunan bir kuledir Kura nehrinin geçtiği bu vadiyi kontrol altında tutmak amacıyla ortaçağlarda yaptırılmış bir kule olabileceği kanaati hakimdir Kule yüksek, doğal bir kayalık üzerinde yer almaktadır Kule çevresinde, çok sayıda doğal mağara ve kaya oyukları da bulunmaktadır Kura nehri seviyesinden yaklaşık 100 m yükseklikte inşa edilmiş kulenin güney cephesinde düz, diğer yönleri yuvarlak ve silindirik şekilde inşa edilmiştir
Üst kısmı yıkılmış olan kulenin gerçek yüksekliğini tam olarak kestirmek güçtür Kaide kısmı iri ve düzgün taşlardan inşa edilen kulenin, gövde kısmında düzgün kesme taş malzeme ve horasan harcı kullanılmıştır
TEPELER (KONK) KÖYÜ KULESİ:
Ardahan'ın 10 km batısındaki Tepeler (Konk) köyünün güneyindeki yüksek bir tepe üzerinde bulunmaktadır Hayli tahrip olmuş kuleden, çok az bir parça kalmıştır Bu parçalar da çok az yükseltideki duvar izleridir Moloz-yonu malzemeyle inşa edilmiş kule duvarlarında horasan harcı kullanılmıştır Kule çevresinde daha geniş olan alanda eski yerleşim izleri mevcuttur
YİĞİT KONAĞI KÖYÜ KULESİ:
Göle ile Ardahan arasında ve Ardahan'a 28 km uzaklıktaki Yığitkonağı köyünün 4-5 km yakınında, Kura nehrinin akış yönüne göre solundaki bir tepe üzerinde yer almaktadır Doğal kayalık üzerine inşa edilen kule, hayli harap durumdadır Yapının kuzey yönünde bulunan mazgal pencere, kulenin diğer yönlerinde de benzer açıklıkların bulunduğu izlenimini vermektedir Yığitkonağı Kulesi'nin, çevreyi gözetim altında tutabilecek bir yerde inşa edilmesi, kulelerin ortaçağlarda hayli fonksiyonel olduklarını düşündürmektedir
ÇAKILDERE KÖYÜ KULESİ:
Ardahan il merkezine bağlı Çakıldere köyünün yaklaşık 5-6 km kuzeybatısında alçak bir tepe üzerine kurulmuştur Kübik altyapı üzerine kare planlı olarak inşa edilen kulenin üst kısımları yıkıktır Kulenin sağlam kalan kısmının yüksekliği yaklaşık 5,5-6 m kadardır
UĞURLUTAŞ (DÖRT KİLİSE) KÖYÜ KULESİ:
Göle ilçesine bağlı Uğurlutaş (Dört Kilise) köyünün doğusundaki Bellitaş mevkiindedir Büyük bir kısmı yıkılmış olan kule, hayli harap haldedir Kalan izlerden, plan ve mimarisi hakkında net bir fikir sahibi olabilmek mümkün değildir
UĞUZ (MAĞLİSA) DAĞI KULESİ:
Hanak ilçesinin yaklaşık 12-13 km doğusundaki Börk köyünün l km kadar doğusunda yer alanı yüksek bir dağın tepesine inşa edilmiştir Uğuz yada Ziyaret Dağı da denilen bu dağın tepesinde, halk arasında Kula veya Mağlisa denilen bir kule vardır Kulenin dibinde bir tandır ocağı kalıntısına rastlanmıştır
Ahbar-üd Devt-is Selçukiyye'de yer alan bir bölüm, aynı zamanda bir efsane niteliği taşımakta, Oğuz efsanesinden izler taşımaktadır Kitapta, 1067-1068 kışını Tiflis'te geçiren Sultan Alparslan'ın ilkbaharda yukarı Kura boylarına ve Ardahan Bölgesi'ne yürüdüğü anlatılırken şu ifadeler yer almaktadır: "Nemrut ibnıi Kenan'ın sakin olduğu ve oradan göklere çıkmak istediği memleketi (Ardahan suyu solundaki Uğuz Dağı ve etrafını) harap ederek, onun civarına bir memleket ve bir mescit bina etti " Bu tarihi kayıtta adı geçen ve Nemrut gibi göklere çıkmak isteyen memleket beyinin Üç Uğuz kardeşler efsanesinde anlatılan ve Uğuz Dağı'nda kulesi bulunan Uğuz Beyi olduğuna kesin gözüyle bakılmaktadır
TABYALAR
XIX yüzyılda kalelerin önemini kaybetmesiyle birlikte Tabya denilen yeni askeri savunma yapıları ortaya çıkmıştır Osmanlı Devletinde de aynı dönemde, stratejik bakımdan önemli geçit yerlerinde, boğazlarda ve sınırlarda bu tür savunma yapılarına ihtiyaç duyulmuş ve Kırım savaşından sonra, Batum, Erzurum, Kars ve Ardahan'da bu tip savunma merkezleri meydana getirilmiştir
Bu dönemde stratejik bir konuma sahip olan Ardahan'da tabyalar ile güçlendirilerek önemli bir savunma merkezi haline getirilmiştir Burada yapılan Ramazan, Emiroğlu, Singer, Kaz, Kaya, Ahali, Düz, Mihrap Tabyaları ile Batum, Ahıska, Ahılkelek, Kars, Oltu ve dolayısıyla Erzurum yolları kontrol altına alınmıştı Bu tabyalar Ardahan Kalesi'nin güney, doğu ve kuzeyinde şehre, kaleye ve Kura düzlüğüne hakim konumdaydı Bunların içerisinde en önemlisi Ramazan Tabyasıdır
RAMAZAN TABYASI
Ardahan il merkezinin 5 km kuzeyinde yer alan Osmanlı yapısı tabyanın 19 yüzyılın başlarında inşa edildiği bilinmektedir 93 Ramazan Tabyasıharbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından önce yapılan tabya bu savaşta önemli bir rol oynamıştır 2500 m yükseklikte bir tepe üzerine yapılan tabya yeraltında kışlalar ve bunun etrafında toprak yığınlarından meydana gelmektedir Yörenin en yüksek tabyası olup, U şeklinde inşa edilmiş ve şehri üç yandan gözetleme imkanına sahiptir
KİLİSELER
Kilise kelimesi Yunanca ekkelisia kelimesinden gelmektedir Kilise kelimesi toplanmak anlamına gelmektedir Bu kelime bizdeki cemaat ve cami kelimelerinin karşılığıdır Hıristiyanların ibadet et*mek için toplanmalarına mahsus olarak inşa edilen ibadethanelere de kilise denilmektedir
Kiliselerden daha küçük ölçülerde yapılan ve umuma mahsus olmayan küçük kiliselere, bizim mescidin karşılığı olmak üzere şapel denilmektedir
Ardahan ve çevresinde, kaynaklarda adlar dahi geçmeyen Hıristiyan dönemi dini mimarisine ait, çok sayıda küçük şapel niteliğinde kilise bulunmaktadır Büyük oranda tahrip edilmiş olan bu yapıların, yörede Bizans hakimiyeti sırasında yaptırılmış oldukları tahmin edilmektedir
ÖLÇEK KÖYÜ KİLİSESİ
Ardahan'ın 15 km doğusundaki Ölçek Köyü'nde yer alan bir kilise kalıntısıdır Yapım tarihi tam kestirilemeyen bu kilisenin X -XI Yüzyıllardan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir
Kalıntılar oldukça harap durumdadır Kilise yakınlarında, kare biçimli oyuğa sahip eski bir sunak taşı çevreye gelişi güzel atılmış bir şekilde durmaktadır
ÖVÜNDÜ (VAŞLOP) MANASTIR KİLİSESİ
Çıldır ilçesine bağlı Kurtkale beldesinin yaklaşık l km kadar doğusundaki Övündü (Vaşlop) Kö-yü'nün 450-500 m güneyinde bulunan vadide, Kura Nehri'nin akış yönüne göre solunda yer almak*tadır Bu kilisenin yaklaşık 150-200 m kuzeyindeki kayalıkta ise eski mağara yerleşimleri bulunmak*tadır
Kesin yapım tarihi hakkında fikir yürütülmesinin güç olduğu ifade edilen bu kilisenin XI -XII yüz*yıllardan kalmış olabileceği düşünülmektedir Kilise, yörede bulunan Hıristiyan mimarisine ait Şapel Kalıntısıkalın*tılardan farklı bir plan özelliğine sahiptir Diğerlerinden farklı olarak ve çok programlı şekilde inşa edilmiştir Küçük ölçülerde ele alınmış ve bir manastır kilisesi özelliği gösteren yapı*nın iç mekanı, iki bölümden oluşmaktadır İbadethane olarak düzenlenmiş olan gü*ney kısım, tek katlı olarak in*şa edilmiştir Manastır odalarının yer aldığı kuzey kısım, iki katlı bir düzenlemeye sahiptir
Yöre halkı, manastırın bir çevre duvarı ile çevrili oldu*ğunu, alt katlarında ahır ve yemekhane bölümlerinin bulunduğunu ifade etmekte*dir Ancak, bugün bu mekanları tespit etmek güçtür
ŞAPELLER
Ardahan Bölgesinde X -XI yüzyıllardan kalma çok sayıda kilise ve şapel yer almaktadır Söz konusu kilise ve şapellerin Kıpçak-Gürcü hakimiyeti sırasında inşa edildiği sanılmaktadır Bu yapıların, Osmanlı hakimiyeti döneminde onarılarak bölgedeki Hıristiyan halk tarafından kullanıldığı bilinmektedir Kiliselerin dışında, küçük kilise diyebileceğimiz şapellerin ise şunlar olduğu söylenebilir:
Ardahan şehir merkezinin kuzeydoğusunda ve merkezde kilise mevkiinde iki ayrı şapel, Ölçek-Tulumba Mezrası Şapeli, Kazankale'nin güneyindeki şapel, Akyaka (Koduzhara) Şapeli, Yalnızçam yaylasında iki ayrı şapel, Sarme köprüsü yakınındaki şapel, Çakıldere köyü yakınındaki şapel, Uğurlutaş'ta (Dört Kilise) üç ayrı şapel, Budaklı (Cicor) Şapeli, Kotanlı (Sikheref) Şapeli, Gülyüzü (Pekreşen) Şapeli, Şeytan Kalesi Şapeli, Kurtkale beldesinin güneyindeki şapel, Kurtkale Şapeli, Börk Köyü Şapeli, Çak Kalesi yakınında iki ayrı şapel, Çambeli Şapeli, Al Köyü Şapeli
Yukarıda isimlerini verdiğimiz şapellerin hemen hepsi tamamen harap haldedir Günümüze çok az olmakla birlikte yine de kalıntıları kalmıştır
TÜRBELER
Eski Türk hayat biçiminde, daha çok Budist ve Şamanist inançlarda ölünün daha sonra dirileceği inancı vardır Bu inançtan dolayı ölen kişi defnedilmeden bir müddet bekletilir Bu bekletme işi ise bir çadırda gerçekleştirilirdi Daha sonra da Kurgan denilen mezarlara gömülürdü Bu nedenle mezar anıtlarının (türbe) çadıra benzetilmesi veya anıt-mezar formunun çadırlardan kaynaklandığı fikri yaygın bir kanaattir Türklerin İslâmiyet'i kabul etmelerinden sonra inşa ettikleri ilk türbe kare planlı, dört yönde kapısı bulunan, tuğla malzemeli Samanoğulları'na ait türbedir XI yüzyıldan itibaren Gazneli ve Karahanlılar tarafından türbe mimarisinin geliştirilerek devam ettirildiği, Büyük Selçuklular zamanında da önemli örneklerle zenginleştirildiği görülmektedir Türbe, Anadolu'da XII yüzyılın ikinci yarısından itibaren gittikçe artan bir ivmeyle ve çok sayıda örneklerle karşımıza çıkmaktadır Anadolu Selçukluları tarafından Anadolu'nun çeşitli yörelerinde yüz elliye yakın türbe inşa edilmiştir Bunları, Beylikler ve Osmanlı devrinde yapılan türbeler izler Türbeler üç ana bölümden oluşmaktadır En altta asıl cenazenin yer aldığı cenazelik veya mumyalık kısmı, onun üstünde sembolik bir lahit ve mihrabın bulunduğu gövde kısmı, en üstte de mezar yapısının örtü kısmı yer alır Şeyh Ahmet ve Şeyh Muhammet türbesi içi
DEDEŞEN KÖYÜ'NDE ŞEYH AHMET VE ŞEYH MUHAMMET TÜRBESİ
Göle ilçesine bağlı Dedeşen köyünün girişindeki eski mezarlığın içinde yer alan bir türbedir Türbenin kesin inşa tarihi bilinmemektedir Ancak plan ve mimari özellikleri bakımından türbenin XV yüzyıldan kaldığı tahmin edilmektedir Ongen planlı olarak inşa edilmiş türbenin giriş kapısı kuzey yöne bakmaktadır Sivri kemer alınlıkla sonlanan dikdörtgen kapı, sade iki profille çerçevelenmiştir Üst örtü ahşap kaplama iken 1996 yılında Turgut Göle tarafından onartılarak beton kubbe ile örtülmüş ve saçla kaplanmıştır Türbenin zemini düz olup, içinde Şeyh Ahmed-i Kebir ve Şeyh Mehmed-i Kebir'in taş sanduka mezarları bulunmaktadır İçten de ongen planlı olan türbenin kıble yönündeki mihrabı, oldukça basit bir niş şeklindedir Mihrabın sol üst kısmında bir pencere açıklığı yer alır Türbenin de içinde bulunduğu mezarlıkta XVI -XVII yüzyıllardan kalma çok sayıda Şeyh Ahmet ve Şeyh Muhammet türbesi mezar taşı ve koç heykeli bulunmaktadır
KÖMÜR BABA TÜRBESİ
Göle-Akşar (Kosor) arasında, Göle'nin 2 km batısında yer alan yakın tarihlere ait bir türbedir Türbe 1969 yılında yenilenmiş olup orijinalitesini tamamen yitirmiş durumdadır Türbe, çevredeki taşlardan yükseltilmiş bir kaide üzerinde, basit bir çevre duvarı ile sınırlıdır İçerisinde, yörede Kömür Baba olarak tanınan zata ait bir mezarın bulunduğu, bunun da kaçak kazılar sonucu tamamı ile tahrip edildiği görülmüştür
DEDEŞEN KÖYÜ HAZİRESİNDE BULUNAN MEZAR TAŞLARI
Göle ilçesine bağlı Dedeşen köyünde yer alan caminin güneyindeki büyük hazirede, Osmanlıca yazılı ve zengin süslemeli mezar taşı örnekleri mevcuttur Hicri 1200 (1786) tarihli olanlarının yoğunlukta olduğu mezar taşları genelde, sarıklı biçimde yapılmıştır Mezar taşlarının üzerinde geometrik ve bitkisel motifli kompozisyonlara yer verilen örnekler çoğunluktadır Bu örneklerin benzerleriyle Ardahan eski mezarlıkta, Aşık Şenlik (Suhara) beldesi eski mezarlığında ve Gülyüzü (Pekreşen) köyü mezarlığında karşılaşmak mümkündür
ARDAHAN ESKİ VE YENİ MEZARLIKTA MEZAR TAŞLARI
Ardahan şehir merkezinin kuzeydoğusunda, doğuda eski, batıda da yeni mezarlık olmak üzere, birbirinden bir yolla ayrılan iki mezarlık bulunmaktadır
Mezarlar bir hayli geniş bir alana yayılmış durumdadır Bunların bazıları blok taşlardan, bazıları ise yeni usule göre inşa edilmiş şahidelerden ibarettir Eski mezarlıkta Hıristiyan mezarlarının da bulunduğu ifade edilmesine rağmen, kıble düzenine uyan mezarlardan hangisinin Hıristiyan mezarı olduğunu anlamak mümkün değildir
Bugünkü şehitliğin de içinde bulunduğu yeni mezarlık, eski-yeni karışımı bir yapılanma gösterir Yeni mezarlıkta Hicri 1227, 1281, 1243, 1217 tarihli, Osmanlıca yazılı mezar taşları bulunmaktadır Mezar taşlan, yöre taşından düzgün şekilde kesilmiştir Bunların bazıları fes başlıklı, bazıları prizmal üçgen tarzında, bazıları ise omuzlarıyla birlikte yapılmıştır 1281 Hicri tarihli mezar taşında Osmanlıca olarak "Merhum Yüzbaşı Şevket Bey 'in Zevcesi Doktor Taceddin (?)   Validesi Azize Hanım" ibareleri yer almaktadır
AŞIK ŞENLİK (SUHARA) BELDESİNDE MEZAR TAŞLARI
Çıldır ilçesinin yaklaşık 6-7 km doğusundaki Aşık Şenlik (Suhara) beldesinde eski bir mezarlık bulunmaktadır Bu mezarlıkta sarıklı, fesli ve üçgen prizması biçiminde kesilmiş geometrik ve bitkisel motiflerle süslü ve Osmanlıca yazılı çok sayıda mezar taşı bulunmaktadır Aşık Şenlik'in mezarının üzerine yeni inşa edilmiş altıgen planlı türbenin de bulunduğu bu mezarlık, yöredeki Ermeni mezaliminin bir vesikası olması bakımından da büyük önem taşımaktadır 1915-1920 yılları arasında bölgede gerçekleştirilen Ermeni mezalimi sırasında, Yıldırımtepe (Rabat) köyünde vahşice katledilen 19 kişinin toplu mezarı da burada yer almaktadır
Suhara mezarlığında, Osmanlıca olarak yazılmış çok sayıda mezar taşı kitabesi bulunmaktadır Bu kitabelerde ölen kişilerin adları, ruhlarına fatiha ve H 1244, 1332, 1336, 1333 tarihleri yer almaktadır Bu tarihler yöredeki Ermeni katliamı ile aynı yıllara denk gelmektedir
GÜLYÜZÜ (PEKREŞEN) KÖYÜ MEZAR TAŞLARI
Çıldır ilçesinin yaklaşık 20-25 km güneyindeki Gülyüzü (Pekreşen) köyünde, köy mezarlığı içerisinde eski yazılı ve süslemeli çok sayıda mezar taşı bulunmaktadır Fesli ve üçgen prizmal bu mezar taşlarının genelde Hicri 1223 ve 1229 tarihlerini taşıdığı görülmektedir Bu mezar taşları üzerinde daire, çiçek, ibrik ve silah motiflerinden oluşan kabartma süslemeler bulunmaktadır Bu motifler İslâm öncesi Türk geleneğinin devamı olup, ölen kişinin hayatta iken uğraştığı yanlarını ve sıfatlarım yansıtmaktadır Ölen kişi eğer askerse onun kahramanlığını göstermek maksadıyla mezar taşına silah, eğer kadınsa çiçek, ya da ibrik motifleri işlenmiştir
SEYİTÖREN KÖYÜ ZİYARETİ
Damal-Posof arasında Ilgar Dağı'nın güneyinde, Damal ilçesine bağlı Seyitören (Seyitveren) köyünün yakınında ve kale yerleşimine oldukça müsait sarp, kayalık bir alan üzerinde bulunmaktadır Halk arasında ziyaret yeri olarak anılan kalıntı, yaklaşık 10 metre çapında konik bir yükseltiden ibarettir Duvarlar, ince kırık taşların üst üste konulması suretiyle örülmüştür
|