Prof. Dr. Sinsi
|
Geleneksel Türk Sanatlarımız
El Sanatları insanoğlu var olduğundan beri tabiat şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmıştır İnsanların ihtiyaçlarını karşılamak, örtünmek ve korunmak amacı ile ilk örneklerini vermiştir
Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek "geleneksel" vasfı kazanmıştır Geleneksel Türk El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur
Geleneksel Türk El Sanatlarını; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb sıralanabilir Geleneksel el sanatlarımızdan dokumaların hammaddeleri yün, tiftik, pamuk, kıl ve ipekten sağlanmaktadır
Dokuma; eğirme veya başka yollarla iplik haline getirilerek veya elyafı birbirine değişik metotlarla tutturarak bir bütün meydana getirme yoluyla elde edilen her cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim, keçe, kolonlar vb 'dir Dokumacılık Anadolu'da çok eskiden beri yapılmakta olan,çoğu yörede geçim kaynağı olmuş ve olmaya devam eden bir el sanatıdır
El sanatlarımızın zarif örneklerinden olan oyalar; süslemek, süslenmek amacından başka taşıdıkları anlamlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılmaktadır Günümüzde Anadolu'da tığ, iğne, mekik, firkete / filkete gibi araçlarla yapılan oyaların ya bordür ya da bir motif olarak tasarlanmış olanları, kullanılan araç doğrultusunda ve tekniklerine göre değişik adlar almaktadır Bunlar; iğne, tığ, mekik, firkete / filkete, koza, yün, mum, boncuk ve kumaş artığı olarak sıralanabilir
Kastamonu, Konya, Elazığ, Bursa, Bitlis, Gaziantep, İzmir, Ankara, Bolu, Kahramanmaraş, Aydın, İçel, Tokat, Kütahya gibi şehirlerimizde daha yoğun olarak yapılmakta, ancak eski önemini kaybederek çeyiz sandıklarında varlığını korumaya çalışmaktadır
Geleneksel kıyafetlerle birlikte kullanılan oyalarımızın yanı sıra takılarda dikkat çekici aksesuarlardandır Anadolu'da yaşamış tüm uygarlıklar değerli ve yarı değerli taşlarla metalle birlikte veya ayrı işleyerek sanatsal nitelikli eserler üretmişlerdir Selçuklularla birlikte gelen değişik üslupların en önemlisi Türkmen takılarıdır Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise imparatorluğun gelişimine paralel olarak mücevhercilik önem kazanmıştır
Anadolu'da Tunç Çağında bakır, kalay katılarak tuncun elde edilmesinden sonraki dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme ve dökme tekniğiyle işlenmişlerdir En çok kullanılan maden bakırdır
Maden işçiliğinde dövme, telkari, kazıma (kalemkar), çekiç işi kakma, küftgani, savatlama, ajır kesme gibi teknikler kullanılmaktadır Bakırın yanı sıra pirinç, altın, gümüş gibi metallerle yapılan el sanatları günümüzde üstün işçilik ve çeşitli tasarımlarla yaşatılmaya çalışılmaktadır Günümüzde en çok kullanılan maden işleme olan bakır kalaylanarak mutfak eşyası yapımıyla geniş bir şekilde sürdürülmektedir
Barınma gereğinden doğan mimari, bölgelerin coğrafi koşullarına göre biçimlenmiş, çeşitlenmiştir Buna bağlı olarak gelişen Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip, kendine özgü bir niteliğe ulaşmıştır Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdir Osmanlı döneminde sadeleşerek daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kur'an muhafazası gibi gündelik kullanım eşyaları ve pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan, mihrap, minber, sanduka gibi mimari eserlerde uygulanmıştır
Ağaç işçiliğinde kullanılan malzeme daha çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacıdır Kakma, boyama, kündekâriz, kabartma-oyma, kafes, kaplama, yakma gibi tekniklerle işlenen ahşap eşyalar günümüzde de kullanılmaktadır
Bu teknikler Zonguldak, Bitlis, Gaziantep, Bursa, İstanbul-Beykoz, Ordu gibi illerde halen devam eden hammaddesine göre değer kazanan baston ve asaların kullanımı yüzyıllar boyunca sürmüş, 19 yüzyılda yaygınlaşmıştır
Baston ve asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden, gövde kısımları ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb ağaçlardan yapılmaktadır
Müzik aletleri yapımı eskiden beri devam etmektedir Bu aletler ağaçlar, bitkiler ve hayvanların; deri, bağırsak, kıl, kemik ve boynuzlarından yararlanılarak yapılmaktadır Telli, yaylı, nefesli, vurmalı çalgılar olarak gruplandırılmaktadır
Mimariye bağlı olarak gelişen diğer bir sanat kolu da çini sanatıdır Anadolu'ya Selçuklularla girmiştir Figürlü sanat eserlerini kullanmaktan çekinmeyen Selçuklu sanatkarlar özellikle hayvan tasvirlerinde çok başarılı olmuşlardır
14 yüzyılda İznik, 15 yüzyılda Kütahya, 17 yüzyılda Çanakkale'de başlayan seramik sanatı bu yörelerde kendilerine has renk, desen, form özellikleri ile Osmanlı Dönemi seramik ve çini sanatına yeni yorumlar getirmiştir 14 - 19 yüzyıllar arası Türk çini ve seramik sanatı fevkalade yaratıcı işçiliği ile dünya çapında üne kavuşmuştur
Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin en seçkin örnekleri günümüzde "cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır Çeşitli model ve formlarda vitray, Selçuklular döneminde geliştirilmiştir
Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un fethiyle camcılığın merkezi bu kent olmuştur Çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerden bazılarıdır
Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir-Görece köyündeki ustalar tarafından gerçekleştirilmiştir Anadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam boncukları görmek mümkündür
Nazarlık yoluyla canlı veya nesneye yönelen bakışların dikkatinin başka bir nesneye yöneleceğine inanılır Bu nedenle nazar boncuğundan yapılan nazarlıklar canlının veya nesnenin görünen bir yerine takılır
Geleneksel mimaride dış cephe ve iç mekan süslemesinde taş işçiliğinde önemli bir yer tutmaktadır Taş işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdır Oyma, kabartma, kazıma (profito) gibi teknikler uygulanmaktadır Kullanılan süsleme öğeleri, bitkisel, geometrik motifler ile yazı ve figürlerdir Hayvansal figür azdır İnsan figürlerine ise Selçuklu Dönemi eserlerinde rastlanmaktadır
Günümüzde fonksiyonunu henüz kaybetmeyen sepetçilik atalardan öğrenildiği gibi halen; saz, söğüt ve fındık dallarından örülerek yapılmaktadır Eşya, yiyecek vb taşıma amacından başka ev içi dekorasyonunda da kullanılmaya başlanmıştır
Hayvancılıkla uğraşan kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan keçe, çul ve ağaçtan yapılan semer kullanıldığı dönem boyunca geleneksel sanatların bir kolunu oluşturmuştur Günümüzde başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır
Bakanlığımız Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü (HAGEM)nce her yıl belirlenen illerde yapılan alan araştırmalarında el sanatları ustaları ile derleme çalışmaları yapılmakta, slayt gerekiyorsa video çekimleri ile tespit edilmeye çalışılmaktadır Edinilen bu bilgiler Genel Müdürlük Arşivine kaydedilmekte, bu konuda çalışan bilim adamı, uzman ve öğrencilerin yararına sunulmaktadır
Genel Müdürlük koleksiyonunda yer alan malzemelerle yurtiçi ve yurtdışında sergiler açılarak tanıtımları sağlanmaktadır Yine yurtiçinde Genel Müdürlük desteğiyle açılan "Mahalli El Sanatları Sergileri" ile tanıtım yapılmakta, ustalara pazar imkanı sağlanmaya çalışılmaktadır Genel Müdürlükçe düzenlenen yarışmalarla da kaybolmaya yüz tutan el sanatlarının özgün şekilleriyle desteklenmesi ve devamı sağlanmaya çalışılmaktadır
Genel Müdürlüğümüzce beş yılda bir düzenlenen "Uluslararası Halk Kültürü Kongresi" Maddi Kültür Seksiyonunda sunulan, ayrıca çeşitli üniversitelerle ortaklaşa düzenlenen bilimsel toplantılarla sunulan bildiriler yayın haline dönüştürülmektedir Ayrıca el sanatları konusunda yapılan çalışmaların basımı gerçekleştirilerek yayın haline dönüştürülmektedir
Geleneksel Sanatlarımız
Ağaç işçiliği
Bütün el sanatları malzemeleri arasında bana en sıcak geleni ağaçtır Belki bir zamanlar canlı bir varlık olmasının bunda rolü var Belki de kültürümüzden kaynaklanan kutsiyetinin, bilemiyorum Ağaç işçiliğinin ilk örneklerinden birisi 5 Tüekta kurganlarında çıkan bir kartal heykelidir Türk tarihinde silah ve çadır malzemesi olarak kullanılan Kayın ağacının kutsal olduğuna inanılırdı Dünyanın merkezinde bulunan hayat ağacının kökleri arasından abı hayat akardı Şamanlar, gökyüzü ve yer altı seyahatlerinde bu ağacı merdiven olarak kullanırlardı Görüldüğü gibi ağacın Türk kültüründe oldukça saygın ve geniş bir yeri vardır Ağaç işçiliği özellikle Selçuklular döneminde zirveye ulaşmıştı
Kaat' ı (Kağıt oyma sanatı)
İki veya daha fazla renkte kağıdın kesilerek çiriş ve nişasta karışımı bir yapıştırıcı ile iç içe yapıştırılmasından elde edilen eserlerdir Kesme işlemi her renk kağıdın teker teker kesilmesiyle değil de 5-6 farklı renkteki kağıdın üst üste yapıştırılıp kesildikten sonra suya atılarak çözülmesi sağlanarak yapılırdı Kullanılan kağıtlar özenle hazırlanmış aharlanmış, kağıtlardı Yapılan oymalar el yazması kitapları süslemek gayesi ile sayfa aralarına serpiştirilirdi Deri Kullanılarak yapılan oymaların cilt kapaklarında kullanıldığı da olmuştur 17 yy da çok güzel örnekler verilmiştir
Seramik
Seramik sanatının tarihi, Türklerde hayli eskiye dayanır Orta Asya da Yapılan kazılarda Büyük Hun İmparatorluğu döneminden de öncelere tarihlendirilen sırsız seramik mamullere rastlanmıştı V yy da baskı tekniği, X yy da ise renkli çamurla yapılan teknikler görülmeye başlandı Daha sonraki yıllarda ise gelişerek Fatih döneminde zirveye ulaşmıştı
Çini
Savaş kötüdür Ancak savaş sonrası gelişen bazı olaylar vardır ki, bazen iyi ki olmuş demek gelir insanın içinden Şah İsmail ile Yavuzun savaşı neticesinde Bursa ya getirilen Tebrizli ustaların çini sanatına yaptıkları katkıyı görünce insan da böylesine bir duygu uyanıyor Çini, Türk ustaların elinde şahlanmış ve mimari yapıların duvarlarında destan olmuştur
Yazma
Yazma; kumaş üzerine elle resmedilerek veya kalıplarla basılarak uygulanan süsleme sanatıdır Diğer el sanatlarında olduğu gibi Türklerde ilk görüldüğü yer Orta Asya dır Yapılan kazılarda çıkan kumaş parçaları üzerinde yapılan incelemeler bu sanatın M Önceki tarihlerden beri Türkler tarafından bilindiği ve kullanıldığını gösteriyor Yazma işlemi esnasında birçok teknik kullanılmıştır Gerek kalıpların hazırlanışı gerekse kalıp malzemeleri çok çeşitlilik göstermektedir
Cilt
El yazmalarının en büyük hususiyetlerinden biriside kitapların ciltleridir En az içindeki bilgiler kadar kıymete sahip bu ciltler, çok özenle hazırlanır ve birçok teknik uygulanırdı Kalıplarda kabartma olarak hazırlanan derilerin desenleri sıvılaştırılan altın varaklarla boyanırdı veya desen oyma tekniği ile oyulur farklı renkte işlenmiş derilerle kakma yapılırdı
Sedef kakma
Ağaç işçiliği çeşitleri arasında bahsi geçen kakma işlemi sedef, fildişi ve bağa (kaplumbağa kabuğu) ile yapılarak çok güzel örnekler elde edilmişti Özellikle 1500 yıllarından sonra gelişen bu sanatın günümüzde artık çok az sayıda ustası bulunmaktadır Kullanılan malzemelerde çoğunlukla suni sedeflerdir Deniz kabuğundan elde edilen sedefler nadir eserlerdendir
Maden sanatı
Türk maden sanatının kökü yine Pazırık ve Noin Ula kurganlarına kadar uzanır Hunlar ve Göktürkler döneminde çok güzel örnekleri elde edilen madeni eşyalar üzerinde stilize hayvan ve bitki motifleri adeta birer nakış gibi işlenmişti Yine Anadolu Selçukluları döneminde güzel eserler verilmişti
İğne oyası Hat sanatında nasıl, yazı süsleme unsuruna dönmüşse, bu defa tam tersi süsleme unsuru olan iğne oyası susturulan Türk kadının sesi, dili, yazısı olmuştur Türk kadınının Türk devlet geleneğinde gerçek yeri olan eşi ile yan yana olma konumunu kaybettiği dönemlerde konuşması ayıplanan gelin, susmak durumunda olan genç kız iğne oyasında kullandığı renk ve desenlerle karşı tarafa mesajlar göndermiştir Kâh sitemlerini yolladığı mektup, kâh sevgisinin nişanesi olmuş Ve gün olmuş el emeği göz nuru ekmek kapısı olmuş
Minyatür
Minyatür sanatının kökünü araştıran ilim adamları ilk minyatürlerde Uygur Türklerinin resim tekniğini ve Uygur insanının fiziki yapısının resmedildiğini görürler VIII y y da Uygurlar kitap ve minyatür sanatında çok ileri bir tekniğe sahiptiler Anadolu Selçukluları döneminde az sayıda örneği tespit edilen minyatürler, Osmanlılar zamanında oldukça gelişmişti
Taş işçiliği
El Sanatlarından ziyade mimari sanat içerisinde değerlendirilen taş işçiliği bana kalırsa el sanatları içerisinde de değerlendirilmelidir Mezar taşlarındaki ince oymalar, kafes tekniği uygulanmasındaki işçilik, nakış gibi ince işlemelerle devasa beton ve taş bloklar hafiflemiş adeta karton kutulara dönmüştü Soğuk malzemeler ruhuna kavuşmuştu
Halı
En eski Türk El Sanatlarından biridir Pazırık kurganlarında bulunan, İnsanlık tarihinin bilinen en eski halısı olan bu halının sırları hala çözülmüş değil Selçukluların Anadoluya getirmiş olduğu düğümlü halı tekniği, özellikle gördes düğümü ile yapılmış halılar olağan üstü bir estetik ve işçilik ürünüdür
Ebru
Ebru Türk El Yazmaları sanatının bir parçasıdır El Yazmalarında nasıl yazı bir sanata dönüştürülmüş kağıtlar tezhiplenmişse yine aynı çalışmanın bir parçası olarak kitap sayfalarının ve cilt kapaklarının süslenmesi gayesi ile ebru yapılmıştı Özel olarak hazırlanan kağıtlar, Kitre denilen ve özel karışımlı bir sıvı içerisine serpilen boyalar şekillendirildikten sonra üzerine kağıt kapatılması ile elde edilir Ebrunun bir özelliği aynısının bir kerede daha yapılamaması kendine özgü oluşudur Sıvı içerisine serpilen boyaların iki defa aynı şekli alması mümkün değildir
Cam işçiliği
Selçuklu dönemi kazılarında bulunan vazo tabak şişe gibi renkli cam malzemeler bulunmakla birlikte daha çok Osmanlı döneminde gelişmiştir Bu dönemde kesme cam, minecilik ve değerli taşlarla camın birlikte kullanılmasıyla elde edilen eserlerde çok güzel örnekler verilmişti
|