| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| arayanlar, kaçanlar, türkçeden, türkçeyi | 
|  | Türkçe'den Kaçanlar Ve Türkçe'yi Arayanlar..! |  | 
|  08-16-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Türkçe'den Kaçanlar Ve Türkçe'yi Arayanlar..!Londra Üniversitesi'nde Türkçe okutan bir kadın doçent, Miss Margaret Bainbridge, kaybettiğimiz Türkçeyi arayıp bulmak ve kurtarmaya çalışmak için İstanbul'a gelmiş, hakiki Türkçeyi bulabileceği çevrelerde araştırmalar yapmıştır  İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi profesörlerinden ve Türk Ev Kadınları Derneği'nin yardımlarından faydalanmıştır  Bu arada, İstanbul konuşmasını henüz kaybetmemiş bazı İstanbulluların konuşmalarını teybe almıştır  Nihad Sami, meseleyi şöyle değerlendiriyor: Yaptığı ve yapacağı işin ciddiyeti içinde, gayretli ve sağlam bilgili Miss Margaret Bainbridge'le biz de uzun uzun konuştuk  Türkçenin hazin kaderi üzerinde bilgi alışverişlerinde bulunduk; Türkçenin en güzel eserlerinden seçmeler yaptı k  bandlar doldurduk  Türkçenin, bugünkü çılgın gidişi karşısında İngiliz doçenti en az bizim kadar üzgün ve me'yus buldum  "Bu gidişin sonu ne olacak?  Sizin, büyük, tarih eseri olan güzel diliniz, böylece ziyan olup gidecek mi?" diyor, başka bir-şey söylemek istemiyordu  İngiltere'de Türkçe öğrenmek isteyen fakülte talebesine hangi Türkçeyi öğreteceğini şaşırmıştı  Hakiki Türkçeye ihânet etmek istemeyen bir gönülle ve böyle bir ilmî zihniyetle bizim dilimizin ulaştığı en üstün seviyeyi tesbite çalışıyordu  "Sizin Divan şiirinizin güzelliğini ve Türkçenin eski ve büyük şâirlerinizin elinde neler söylemeğe muktedir bir lisan olduğunu biliyorum  Sinan Paşa gibi, Evliya Çelebi gibi, eski nesrinizin şaheserlerini meydana getirenler de beni kendilerine bağlamışlardır  Bununla beraber, sizin hakiki Türkçe'niz, bundan 40–50 sene evvel konuşulan Türkçe ile yazan muharrirlerinizin dilidir  Ondan evvelki lisânınızın her külfeti bu sonuncuların dilinde yumuşamış, kaybolmuş  Ortaya çok güzel bir yazı dili, bir şiir ve nesir çıkmıştır  Bugünkü diliniz ise artık tamamiyle uydurma ve güzel olmayan bir dil, ne sesi, ne üslûbu kalmış, ziyan olmuş bir lisan    Kemâlini bulmuş Türkçeye nasıl kıyıyorsunuz? Bu güzel dili kısa zamanda nasıl bu kadar mahvü perişan ettiniz? Bu, akıl alacak şey değildir!" diyordu  Bizim bazı dilcilerimizin her zamanki gibi yanlış olan bir iddialarına gülüyor: "İngilizceyi öz İngilizce yapmak için cemiyet kurulduğu iddiasına   !" "—Böyle bir düşünüş  Lord Byron'ın romantizmi devrinde bir ân için çakıp geçmişti  Sonra İngilizce'nin teşekkülü öğrenilince bu romantik düşünce de tabiatıyla câzibesini kaybetti  " diyor  Ve, pek tabii olarak, İngilizcenin bir imparatorluk dili oluşundan gurur duyuyor  Sözün kısası şu ki, Türkçeyi kendi inceliği ve güzelliği içinde öğrenmek isteyen âlim, şimdi Türkiye'de Türkçeyi bulmakta güçlük çekiyor  Vakit kaybetmeden ve henüz Türkiye'de dil bilir üç-beş kişi varken bizim hakiki lisânımızın sesini, şivesini tesbite çalışıyor, ölmezleştirmek istiyor  Dilimizi mahvetmeye memur insanlar ise bunun aksini yapıyorlar  Onu yıkmak ve unutturmak için ne lâzımsa, hem de, vakit geçirmeksizin yapmaya çalışıyorlar  Bizi ve dilimizi sevenlerden birisi de İtalyan Prof  Anna Masala    Vehbi Vakkasoğlu'nun sorularına cevap verirken şöyle diyor: —Gerçi, bir lisan olarak Türkçe var, kendine has bir medeniyetiniz de var  Fakat bu yeni medeniyetten önceki tarihinizi bilmek lâzım  Tam modern bir Türk olmak için eski kültürünüzü bilmeniz gerekir  Arabça bilmeyen bir adam nasıl Türkolog olabilir? Türk edebiyatına Divan edebiyatı ile başladım  Bence ileri; eski demektir, yani zaman mevzubahis değil  İleri için, yarın da diyebilirim, dün de diyebilirim farketmez  Bu sebeple Orta Asya edebiyatınızı okumak istedim  Meselâ destan edebiyatı çok mühim  Divân-ı Lügat'it Türk vs    Sonra gördüm ki, iki paralel yol var: 1) Divan edebiyatı, 2) Halk edebiyatı    Ve halk edebiyatında tasavvuf edebiyatı var  Tasavvuf edebiyatı, derya; bitmez tükenmez    Belki ölünceye kadar çalışacağım  Roma Üniversitesi'ndeyim  Talebelerim çok    Geçen sene otuzdu, bu sene daha fazla  Meselâ geçen sene Yunus Emre'yi okuttum, bu sene başka bir konudan bahsedecektim, onlara    Yok dediler  Hocam ne olur, tasavvufa bayılıyoruz yine tasavvuftan bahseder misiniz? Neden kompleks var sizde? Ben dikkat ettim şunu gördüm: Bakınız ben Avrupa'da doğdum, Mozart'ı severim, Mozart'ı severken, ben Itri'yi buldum; bayıldım O'na  Bazı Türkler, Itri'yi bilmiyorlar veya bilmek istemiyorlar  Itri'yi misâl olarak söylüyorum  Bunun gibi birçok misâl verebilirim  Kompleks var onlarda  Bir gün bir Türk kızı bana ne dedi bilir misiniz? —Anna Masala, sen hep Itri'den bahsediyorsun  Bu Itri bitti Ben Mozart'ı severim  Ben çok sert bîr cevap verdim: —Çok affedersiniz dedim, bence sen Itri'yi bilmiyorsun kızım  Fakat Mozart'ı da anlamıyorsun  Ben, içten ve gerçek söylüyorum, o Türk kızından daha şanslıyım  Kompleks bu    Çünkü ona göre, Itri eski, ne demek eski? Bir dün olduğu gibi, bir de yarın var  Sadece bu gün olmaz  Yarın varsa, bir de dün var  Lâtince öğrendim  Tabii şimdi ben Lâtince konuşmam  Fakat İtalyanca'yı dahi öğrenmek için Lâtince okudum  Bazı Türkler sıkılıyorlar ve diyorlar ki, yüz sene önce, ikiyüz sene önce, bin sene önce başka  Elbette başka  Fakat meselâ ben Micelangelo dersem kompleks yok bende  Ama siz Sinan, daha doğrusu Koca Sinan deyince sıkılıyorsunuz  Pek anlamadım ben bunu  —Anna Masala hanımefendinin değerli sekreteri Ayşen Hanım, onun tercümeleri hakkında şunları söylüyor: —Anna hanımın son yaptığı tercümeler arasında bir Gazi Osman Paşa Marşı var  İnanın, bu gün bunun Türkçesini sekiz yaşındaki bir çocuğa veya seksen yaşındaki bir ihtiyara okuyun, onlar nasıl anlıyor, nasıl ağlıyorlarsa, hiç İtalyanca bilmedikleri halde, tercümesini de okuyunca aynı şekilde hislenip ağlayacaklardır  Çok samimi söylüyorum  İtalyanca veya Türkçe bildiğim için değil  Ben şiiri okuduğum zaman vapurdaydım  İnanır mısınız, avaz avaz bağıracaktım, nerdeyse    İtalyancayı hiç bilmeyen biri bile, Onun tercümelerini okusa, aynı duyguyu, aynı mânâyı anlayacaktır mutlaka, yani İtalyancasını okurken Türkçe'sini görecektir  Bu kadar derinlemesine hissetmiştir onları yazarken  Şimdi bir de meseleyi başka yönden ele alalım    Sovyet Rusya'nın kurulduğu yıllarda, zamanın en büyük İlimler Akâdemisi olmasına çalışılan "Şu'ra Cumhuriyetleri İlimler Akademisi "ne bir vazife verilmişti  Buna göre, akademi, Rusça'yı öz Rusça hâline getirmek için ne yapmak gerektiğini araştıracak, neticeyi bir rapor hâlinde Rus hükümetine verecekti  Bu rapor çok ciddi araştırmalardan sonra, yine çok ciddi şekilde hazırlandı  Raporda hülâsa olarak şu neticeye varılıyordu: "Rusça'yı Öz Rusça yapmak mümkün-dür  Ancak bunun için Rusçada kullanılan kelimelerin yüzde yetmişbeşini terk etmek ve yerlerine yeni kelimeler bulmak gerekir  " Bu rapor Rusça için derhal hasıraltı edildi  Fakat aynı rapor, Moskova'nın dış siyasetine yaman bir ışık tutmuş oldu: Madem ki bir dili öz dil yapmaya çalışmak, o dile bu derece yaşayan kelime kaybettiriyor; geçmişle, kökle, inançlarla alâkayı kesiyor, şu halde bu sistem diğer müsait ülkelerde tatbik edilebilirdi    Bu tatbikata ışık tutan bir hâtıra: Peyami Safa kendisine "sosyal, spontane, koordinasyon, icmâl, tecessüs, hulâsa ve hâdise   " kelimeleri yabancı olduğu hâlde niçin kullandığını soran okuyucusuna bir hâtıra ile cevap veriyor: "Rahmetli Hüseyinzâde Ali bir gün Rusya'da bir tiyatro locasında, Rus lisaniyatçılarından biriyle Türkçeden bahsediyormuş  Rus âlimi Türkçenin yabancı kelimelerden mürekkep olduğu için kendi kendine yeten, müstakil bir dil olmadığını söylemiş  Hüseyinzâde Rus'a sormuş: —Söyler misiniz? Rusya'da tiyatroya ne derler? —Tiyatro  —Oynayanlara ne derler? —Aktör  —Sahne tertibatına? —Mizansen  —Piyesi fısıldayana? —Süflör  —Sahnenin resimlerine ve eşyasına? —Dekor  —Bunlar Rusça mı? —Hayır!" Şimdi biz de okuyucuya soralım; "Niçin otomobil, telefon, elektrik, fabrika, tank, mitralyöz, vapur, tren?   Bunların Türkçesi yok mu?" Gene biz cevap verelim: Bunların da Türkçe'si yok  Tren trendir  Bu zarureti daha fazla münakaşaya vaktimiz yok  Sonra medeniyet trenini kaçırırız  Derleyen: Safvet Senih | 
|   | 
|  | 
|  |