|  | İlginç Yaşamlar Deniz Canlıları |  | 
|  08-16-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   İlginç Yaşamlar Deniz CanlılarıSuların vazgeçilmez canlıları  Kimi zaman soframızı, kimi zaman da evimizdeki akvaryumu dolduran balıklar  Torpido ya da iğ şeklindeki vücutları var  Bu vücut yapısı sayesinde su içerisinde daha az enerji harca¤¤¤¤¤ hareket edebiliyorlar  Bazen renk renk, göz alıcı güzelliğe sahip balıklarla karşılaşırız  Vahşi yaşamda bu balıklar, 0-200 m derinliklerde yaşar ve littoral balık olarak isimlendirilir  Littoral balıklar, bulunduğu bölgedeki taş, kum, resif ya da kayaların rengine sahipler  Yani kamuflaj yetenekleri var  Balıklar için bu özellik, düşmanlarından saklanmak için bir avantaj  Bu avantajı onlara verip, renk değiştirerek saklanmalarını sağlayan renk hücreleriyse dört çeşit  Kromotofor adı verilen bu hücreler, melanofor (siyah), ksantofor (sarı), eritrofor (kırmızı) ve gümüşi renkte olan iridositler  İridositler dışındaki diğer kromotoforlar, merkezi bir kısım ve uzantılarından oluşan karmaşık bir hücresel yapıya sahip  Işık, hormon ve sinirlerin etkisiyle kromotofor içerisindeki pigment granü'lleri, bu hücrenin merkezinde toplanırsa balığın rengi açık, tüm hücreye yayılırsa renk koyu oluyor  Bu özellik ani renk değişimi olarak biliniyor  Bazen de karanlık bir ortamda yaşayan ya da uzun süre böyle bir ortamda kalmış olan bir balık, yavaş yavaş kromotofor sayısını arttırarak, vücut rengini bulunduğu ortama göre ayarlayabiliyor  Bu renk değiştirme biçimi uzun süreli olup, kalıcı  İridositler dediğimiz gümüşi renkteki kromotoforlarınsa içinde özel bir renk maddesi bulunmuyor  Bunun yerine ışığı kuvvetlice kıran, guanin kristalleri içe-riyorlar  Bu kristallerin hücre içindeki yerine göre, ışığı az ya da çok miktarda yansıtmasıyla da bir gökkuşağı rengi meydana geliyor  Açık denizlerde yaşayan balıklardaysa renk karakteristik  Sırt, mavi yeşil parıltılı olup, balığın yanlarından karnına doğru gümüşi, karın tarafı da beyaz  Sofralarımızı dolduran hamsi, sardalye, uskumruda olduğu gibi    Dip balıklarından vatoz (Rajiformes), dil ve pisi (Pleuronectiformes) balıklarına bakacak olursak, sırt taraflarının koyu renkli ve karışık desenli, karın taraflarının da soluk renkli olduğunu görürüz  Karanlık çevreye uyum sağlamak için bu gibi dip balıklarında menekşe ya da siyah renk hakim  Ayrıca diplerde ve bulanık sularda yaşayan balıklarda gözler küçük  Besin aranmasında, düşmanın algılanmasında vs  gözler yerine bıyıklar ya da koklama organı gibi başka organlar görev alıyor  Bıyıklar üzerindeki reseptörler kimi zaman tat almada, kimi zaman da besin aranmasında rol oynuyor  Balıklardaki koklama organı kara hayvanlarında olduğu gibi solunum işine yaramıyor ve yutakla bağlantısı yok  Balığın gözü ile ağzı arasında bulunan burun delikleri, her iki yanında bir çift delikten oluşup burun boşluğu içinde koklama kapsülü bulunuyor  Yüzme sırasında su, ön delikten giriyor ve koklama kapsülünden geçtikten sonra arka delikten çıkıyor  Özellikle de sürü halinde gezen balıklarda bu organ, balığın kendi sürüsünden birinin ya da düşmanın kokusunu ayırt etmede kullanılıyor  Bazı balıklarda bir bireyin yaralanmış derisinden salgılanan koku maddesi, sürünün diğer üyeleri tarafından algılanarak, ortamda düşmanın var olduğunu anlamalarını sağlıyor  Balıkların birbirleriyle haberleşmesini sağlayan diğer bir yöntem de çıkardıkları sesler  Balıklarda gırtlak olmadığı için, memeli ve kuşlarda olduğu gibi ses çıkarmıyorlar  Bunun yerine sazangiller (Cyprinidae) ailesinde olduğu gibi yüzme kesesinden hava çıkarken oluşan ya da kırlangıç balığıgiller (Triglidae)ailesindeki balıklarda görülen 'gurlama' şeklindeki ses gibi karakteristik sesler çıkarıyorlar  Birçok balığın kendine özgü sesi var: Trachurus, Mola ve bazı Balistes türleri üst ve alt yutak dişlerini birbirine sürterek kaba bir ses çıkarıyorlar  Bazı balıklarsa süpersonik sesler çıkarıyorlar  Genellikle, süpersonik sesler çıkaran canlılar olarak yunuslar gelir aklımıza  Fakat yunuslar, denizlerde yaşayan memeli hayvanlar  Bu sevimli canlılar 2000 Hz'den az ve 100 000 Hz'den fazla olan 'klik' şeklindeki sesleriyle büyüklük, boyut, boşluk tayini ve aynı zamanda da doku ve objelerin yön ve yoğunluğunu algılıyorlar  Bizim duyamadığımız bu sesler, yunusun kafasının içindeki 'melon' adı verilen bölgeden kaynaklanıyor  Yunuslar su içerisinde hareket ederken, genellikle kafalarını yavaş biçimde bir yandan diğer bir yana döndürerek ve yukarı aşağı hareketler yaparak, çevreyi tarıyorlar  Bu tarama sırasında, çevrelerindeki nesnelerin şeklini, gönderdikleri seslerin frekansını değiştirerek ortaya çıkarırlar  Sesin geri dönüş süresi objenin yunusa olan uzaklığını belirliyor  Yunusun kafasının yan kısımları ve alt çenesi oldukça yağlı  Geri dönen ses yansımaları, bu bölge ile algılanır  Şişe burunlu yunus (Tursiops truncatus), tırtak yunus (Delphinus delphis), çizgili yunus (Stenella coeruleoalba) ve Karadeniz'de yaşayan, ama günümüzde sayıları oldukça azalmış olan mutur (Phocena phocena), yurdumuzun denizlerinde yaşayan yunus türleri  Kontrolsüz biçimde avlanma, ağlara takılmaları, besin azlığı nedeniyle sayıları oldukça azalmış bu sevimli hayvanlar hakkında ne yazık ki ülkemizde yeterli bilimsel araştırma yok  Azalan sayılarıyla halen yaşam mücadelesi veren, suların vazgeçilmez canlılarından bir diğeriyse, Mersin morinası (Huso huso)  Acipenceridae ailesinden biri olan bu değerli balık, mersin balıkları içinde en büyüğü ve yurdumuzda Karadeniz'de 100-130 m derinliklerde yaşıyor  Karides, yengeç, çeşitli kabuklular ve kabuklularla beslenen bu muhteşem hayvanın boyunun 4 m ve ağırlığının 1300 kg'a ulaştığı ne yazık ki efsanelerde kaldı  Günümüzde Mersin morinasının boyu 2 m'yi bile bulmuyor  Havyarı ve lezzetli eti yüzünden aşırı avlanıyor  Yumurtlamak için tatlı sulara girmek istediğinde önüne kurulan setler yüzünden nehre giremeyen bu değerli üyemizi, gün geçtikçe kaybediyoruz  Normal olarak denizlerde yaşayıp da yumurtlamak için tatlı sulara göç eden balıklara anadrom balıklar deniyor  Mersin morinası gibi alabalıklar da (Salmonidae ailesi) anadrom balıklar grubuna giriyor  Salmonidae ailesini diğer balıklardan ayıran en önemli özellikleri sırtlarında bulunan yağ (adipoz) yüzgeci  Etleri çok lezzetli olan bu balıklar, küçük omurgasız ve balıklarla besleniyor  Ülkemizde temiz dağ sularında ve Karadeniz'de yaşıyorlar  Salmonidae ailesinin en ilginç yaşam öyküsüne sahip olan üyesi, Pasifik som balığı (Oncorhynchus sp  )  2 Aralık 1964'de, Prairie Creek balık çiftliğinde yaşanan bir olayla araştırılmaya başlandı  Yavru balıkların bulunduğu havuzda, büyük bir som balığı görüldü  Balık, iki yıl önce okyanusa bu çiftlikten bırakılmıştı  Çünkü, bu balık çiftliğinin ¤¤¤¤l klipsini taşıyordu  Balık çiftliğinin tahliye kanallarına bakıldığında 70 kadar daha som balığının havuza girmek için beklediği görüldü  Yapılan uzun süreli araştırmalar sonucu ülkemizde yaşamayan bu göçmen balığın yaşam yolculuğu belirlendi  Bir som balığının yaşamı, ekim-ocak aylarında annelerinin sığ bir akarsuda, çakıl ve kumlar arasına yaptığı yuvaya, yumurtalarını bırakmasıyla başlıyor  Suyun sıcaklığına göre gelişimini tamamlayan yumurtalar 3-5 ay sonra açılıyor  Yavrular iki ay kadar çakıllar arasında besin keseleriyle besleniyor, daha sonra aktif olarak beslenmeye başlıyor  Parlak pembe renkli ve üzeri koyu lekeli, gene som balığı yavrusuna 'parr' deniyor  Parr'lar gelişerek ertesi ilk baharda 25-35 gr ağırlığa ulaşıyorlar  Bu büyüklükteki bir som balığında, tuzlu suya geçiş için fizyolojik değişimler meydana geliyor ve balığın davranışları değişiyor  Renk değiştirerek gümüşi bir renk alıyorlar  Göç etmeye hazır duruma gelmiş som balığı yavrularına ise 'smolt' adı veriliyor  1-5 yıl boyunca okyanusta, çok uzun mesafelere göç ediyorlar  Kanada ve Alaska'da bulunan bu balıklar, Amerika, Alaska ve Japonya kıyılarında dolaştıktan sonra üremek için yumurtadan çıktıkları akarsuya geri dönüyorlar  Ne bir şelale, ne de kuvvetli bir akıntı yıldırabilir onları  Çok uzun mesafelerde gerçekleştirdikleri bu üreme göçü sırasında hiçbir şey yemiyorlar  Doğduğu akarsulara geldiğinde sığ kesimlere yumurtalarını bırakıyor ve kısa bir süre sonra da ölüyorlar  Bu şaşırtıcı yolculuğun nasıl yapıldığına ait araştırmalar, som balığının, dünyanın manyetik alanını algılayan doğal bir pusulasının bulunduğunu söylüyor  Kendi akarsularını nasıl bulduklarına gelince; dünyadaki bütün akarsuların kendine özgü bir kimyasal bileşimi var  Som balıkları da hassas koku alma sistemleriyle, yumurtadan çıktıkları akarsuların kokusunu algıla¤¤¤¤¤ yolculuklarını tamamlarlar  Balıklarda göç, yalnızca denizlerden nehirlere olmaz  Normalde tatlı sularda yaşadığı halde, yumurtlamak üzere denizlere göç eden balıklar da var  Bunlar katadrom balıklar olarak biliniyor  Yılan balıkları (Anguilla anguilla) bu gruba giriyor  Ülkemizin denizlere dökülen akarsularında ve özellikle de Akdeniz bölgesinde yaşıyorlar  Okyanuslarda dünyaya gelen yılan balığı larvasına 'Lepto-sephalus' adı veriliyor  Leptosephalus, şeffaf ve yassı vücutlu olup, ilk günlerde iğne gibi sivri dişleriyle planktonlarla besleniyor ve hızlı bir şekilde büyüyor  Bu sırada yavaş yavaş deniz yüzeyine doğru yaklaşıyorlar  Larvaların başkalaşımı üç yılda tamamlanıyor  Eşeysel olgunluğa 6-7 yıldan sonra erişiyorlar  Erkekleri nehir ağzında kalıyor, dişilerse nehirlere doğru göç etmeye başlıyor  Tatlı suda kaldıkları sürece sırt yeşilimsi- kahve karın ve yan tarafları sarı  Bu nedenle 'sarı yılan balığı' olarak adlandırılırlar  Tatlı sularda 15-18 yıla kadar devamlı olarak kalabilirler  Kışın soğuğundan rahatsız olan bu balıklar; göl ve nehirlerde, suyun derin kısımlarında ve çamurlar arasında kış uykusuna yatarlar  Sonbahar sonlarına doğru çok kuvvetli bir iç güdüyle tatlı sulardan denizlere göç ederler  Bu sırada renk değiştirirler  Sırt siyah, yan tarafları gümüş parlaklığındadır  Bunlara 'gümüş yılan balığı' da deniyor  Gümüş yılan balıklarının etleri oldukça yağlı  Baş, genç yaştakilere göre daha kısa, çeneler küçük ve dudakları ince  Denizle bağlantısı kesilmiş sularda yaşayan yılan balıklarının bile denize ulaşmak için ıslak çayırlar üzerinden geçtikleri biliniyor  Erkek ve yumurtalarını bırakan dişi yılan balıkları yumurtalarını bıraktığı yerde ölüyor  Yılan balıkları içinde bir tür var ki, bu kuvvetli göç etme içgüdüsünün yanında elektrik üretmesiyle de kendini özel kılmış  Elektrophorus electricus (elektrikli yılan balığı) 250 cm'lik boyu, 15-20 kg ağırlığıyla Güney Amerika'nın nehir ve bataklıklarında yaşıyor  Kuyruğunun her iki yanında bulunan 6000-8000 bölmeli elektrik organı, 550 volt ve 2 amper şiddetinde elektrik üretiyor  Çizgili kasların değişikliğe uğramasıyla oluşan elektrik organı, etrafı ara doku ile çevrili, disk şeklindeki elektroplakların arka arkaya dizilmesiyle oluşuyor  Bu plakların bir yüzünde sinirler, bir yüzünde kan damarları yerleşmiş  Plaklar, aynı yüzleri, aynı yöne gelecek şekilde dizilmiş  Elektrik akımının şiddeti, elektrik plaklarının sayısına ve balığın büyüklüğüne bağlı olarak değişiyor  Elektrikli yılan balığı, iki metrelik bir uzaklıktan 1 kilovvatt kuvvetinde bir etki gösterecek kadar tehlikeli  Elektrik organını genellikle korunma amacıyla kullanıyor  Elektrik akımına giren büyük memelileri ve hatta insanları bile rahatlıkla çarpıp, bayıltıyor ve şiddetli ağrılara neden oluyor   | 
|   | 
|  | 
|  |