Türklerin Geçmişi |
08-16-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türklerin Geçmişi*Faziletliydik: Kimsenin malına, mülküne göz dikmezdik Kimsenin nâmusuna yan bakmazdık Hırsızlık nedir bilmez, dilenciliği meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik *Dürüsttük: Bir zamanlar Londra Ticaret Odası'nın en görünür yerinde su meâlde bir tavsiye levhası asılıydı: "Türklerle alış-veriş et; yanılmazsın" *Îtibarlıydık: Bir zamanlar Hollanda Ticâret Odası'nın toplantılarında oylar eşit çıkınca Osmanlılarla alış-verişi olan tâcirin oyu iki sayılır, onun dediği olurdu *Temizdik: Yere bile tükürmezdik Hattâ, Osmanlı askerî teşkîlâtını Avrupa'ya tanıtmasıyla ünlü Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarımızı şöyle eleştiriyor: "Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler Dâimâ yutkunurlar Bunun için de, saçlarında sakallarında bir harâret olur ve zamanla saçları, kaşları, sakalları dökülür" *Çevreciydik: Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu ağaçları sulatır, göçmen kuşların yorgunluk atması için saçak altlarına kuş sarayları yapardık Bunlara öyle çok örnek gösterilebilir ki, saymakla bitmez *Harama el sürmezdik: Fransız müellif Motray, 1700'lerdeki hâlimizi şöyle anlatıyor: "Türk dükkânlarında hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkân sâhipleri arkamdan adam koşturmuşlar, hattâ birkaç kere Beyoğlu'ndaki ikâmetgâhıma kadar gelmişlerdir" *Medenî idik: İngiliz sefiri Sor James Porter ise, 1740'ların Türkiye'si için şunları söylüyor: "Gerek İstanbul'da ve gerekse İmparatorluğun diğer şehirlerinde hüküm süren emniyet ve âsâyiş, hiçbir tereddüte imkân bırakmayacak şekildi ispat etmektedir ki, Türkler çok medenî insanlardır" *Dosdoğruyduk: Fransız generallerden Comte de Bonneval ise, şu hükmü veriyor: "Haksızlık, murabahacılık, inhisarcılık ve hırsızlık gibi suçlar, Türkler arasında meçhûldür Öyle bir dürüstlük gösterirler ki, insan çok defâ Türklerin doğruluklarına hayran kalır" *Hırsızlık nedir bilmezdik: Fransız müellif Dr Brayer, 1830'ların İstanbul'unu getiriyor önümüze: "Evlerin kapısının şöyle-böyle kapatıldığı ve dükkânların çoğunlukla umumî ahlâka îtimâden açık bırakıldığı İstanbul';da her sene âzamî beş-altı hırsızlık vak'ası görülür" Ubicini de, Dr Brayer'i şöyle doğruluyor: "Bu muazzam pâyitahtta dükkâncılar, namaz saatlerinde dükkânlarını açık bırakıp câmiye gittikleri ve geceleri evlerin kapısı basit bir mandalla kapatıldığı hâlde, senede dört hırsızlık vak'ası bile olmaz Ahâlisi sırf Hıristiyan olan Galata ile Beyoğlu'nda ise, hırsızlık ve cinâyet vak'aları olmadan neredeyse gün geçmez" *Naziktik: Edmondo de Amicis isimli Italyan gezgini, yine 1880'lerin "biz"ini anlatıyor bize: "İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nâzik ve en kibar insanlarıdır Sokakta kavga enderdir Kahkaha sesi nadirattan isitilir O kadar müsâmahakârdırlar ki; ibâdet saatlerinde bile câmilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğümüz kolaylığın çok fazlasını görürsünüz" *Cihana örnektik: Türkiye Seyahatnâmesi'yle ünlü Du Loir'ın 1650'lerdeki hükmü şöyledir: "Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk siyâsetiyle medenî hayâtı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir" Şefkatimiz yalnızca insana yönelik değildi; hayvanları, hattâ bitkileri bile kapsıyordu *Hayâta karşı saygılıydık: Bu konuda da Elisee Recus'u dinleyelim; bize 1880'lerdeki hâlimizi anlatsın: "Türklerdeki iyilik duygusu hayvanları dahi kucaklamıştır Birçok köyde eşekler haftada iki gün izinli sayılırlar Türklerle Rumların karışık olarak yaşadığı köylerdeyse, göreceğiniz bir evin hangi tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz Eğer evin bacasında leylekler yuva yapmışsa, bilin ki o ev bir Türkündür" *Hayırseverdik: Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazın, İstanbul'dan Sofya'ya giderken dağlardan anayol üzerine inmiş köylülerin yolculara bedâva ayran dağıttıklarına şâhit oldum" Ayni müellif, ceddimizin hayırseverlikte hattâ fazla ileri gittikleri kanaatindedir Şöyle diyor: "Fakat şunu da îtiraf etmeliyim ki, bu dindarâne hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler İyiliklerini yalnız insan cinsine hasretmekle kalmayıp, hayvanlara ve hattâ bitkilere bile teşmil ederler" Bu tespiti, İslâm ve Türk düşmanı avukat Guer misâllendiriyor: "Türk şefkati hayvanlara bile şâmildir" dedikten sonra şu örneği zikrediyor: "Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır Bu adamlar sokak başlarında sâhipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Müslümanlara bile rastlamak mümkündür Kaçık"lığın kaynağını da veriyor adam: "Bir çokları da sırf azad etmek için kuşbazlardan kuş satın alırlar Alır ve hemen doğaya bırakırlar Bunu yapan bir Türk'e bir gün yaptığı işin neye yaradığını sordum Bana küçümseyerek baktı ve şu cevâbı verdi: Allah'ın rızâsını tahsile yarar" Gâlibâ geçmişimizden uzaklaşmak bize çok pahalıya patladı Yahyâ Kemâl Beyatlı'nın bir tespitiyle yazımızı nokta-layalım: "Eski Türklerin bir dinî hayatları vardı, dinî hayatları olduğu için de çok şeyleri vardı; yeni Türklerin de dinî hayatları olduğunda çok şeyleri olacak 20 Mart 06 / Tülay Karagülmez Paylaş: |
|