Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
simyacı

Simyacı

Eski 08-16-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Simyacı





Çok sayıda hermetik disiplin gibi simya da iki farklı perspektifin açılımlarına maruz kalmıştır Her zaman ve her mekanda, bu uğraşların güç, para, tatmin yahut başarı gibi dünyevi amaçlarla anlamlanan tarafı, Hermetik felsefenin gizlici yüzüne karşıt bir yapı oluşturmuştur Hermesçi uğraşının bu anlamlı yüzü daima ve her yerde "bütüncül" olana kavuşmakla ilintilidir Simya'nın, yüzyıllar boyunca "adi madenleri altına çevirme" yeteneği olarak sunuluşu, kuşkusuz Hermetik felsefenin sadık savunucularından çok dönemin koşullarını kendi lehine çevirmek isteyen düzenbazların ve çaresizlerin trajedisini yansıtır Gerçek bir simyacının amacı asla çok zengin olmak, madenleri altına çevirmek veya bu yolla dünyayı ele geçirmek değildir Bir simyacının felsefi kaygısı, bütünün işleyişini anlamak ve bu bütüne müdahale etme yetkinliğine ulaşmaktır Modern dünyanın simyayı arsız bir servet anlayışı olarak görmesi en iyi ihtimalle parayı en yüksek değeri yapmış bir zamanın çapsızlığının işareti olabilir


Günümüzde modern bilimin, bazı madenleri uygun laboratuar koşullarında altına dönüştürebilme olanağı vardır Ancak örneğin kurşunu, bu tip koşullarda altına dönüştüren bir bilim adamını, bir simyacı olarak nitelememizin önündeki engel tam da Hermetik felsefenin söz konusu içeriği ve anlayışıdır Modern dünyanın bilim adamı bir simyacının felsefi donanımından yoksundur ve laboratuar düzlemindeki başarı, kendinden ayrı bir madde üzerinde ulaştığı başarıdır Katı maddenin yasalarını anlamaya çalışan ve onları anladığı oranda değiştirmeyi başaran bir modern bilim uygulayıcısının, özne-nesne arasında koyduğu temel ayrımın simyacı için anlamı yoktur Madde üzerinde yaşanan değişim, uygulayıcının benliği üzerinde dönüştürücü ve geliştirici bir etki sağlamıyorsa, simyacı, modern kimyacının aksine, kendisini başarılı saymayacaktır Öyleyse başlangıç olarak belirtmeliyiz ki bir simyacı için adi maddenin altına dönüşümü sadece araçtır Evrenin bütünlüğünü kurmuş bir simyacı için doğadaki herhangi bir dönüşüme katılım mümkündür ve bu dönüşüm onun kendi dönüşümüdür Kurşun altına dönüştükçe, simyacının ruhu da değerli bir aşama kat etmiş olur Doğal olaylara müdahaledeki bu cüret aslında Hermetik çok sayıda uğraşı, semavi dinler bağlamındaki "olumsuz" yargılamanın kökenine götürür Bir simyacı ölümsüzlük, bilgi ve güç gibi konularda uğraşırken kendisine örnek olarak TANRI'yı alır Tanrı gibi olmak, ya da onunla bir olmak hiç kuşkusuz modern bir bilim adamının sınırlarını aşan felsefi bir dizgenin parçasıdır "Büyük Eser" tanımının anlamı budur


Kökeni simyaya dayanan pozitif bir bilim olarak kimyada da, birkaç temel bileşenin etkileşerek ikincil bir katman üretme eğilimi kabul edilir Element tabloları bu durumu ayrıntılı olarak gösterir Bununla birlikte bu ilkesel benzerlik ayrıntılardaki farklılıklarla sarsılır Modern kimyanın yüzün üzerindeki elementine karşılık, simyacının elinde, hava, toprak, su ve ateşten oluşan dört element vardır Hiç kuşkusuz bu elementleri cevherler olarak adlandırmak yerinde olur Çünkü onlar ilkesel ve ideal oluşları bağlamında soyut unsurlardır Bir diğer ifadeyle bunların hiç biri gerçek hayatta, soyut düzlemde olduğu gibi saf halde değildir Kendisine katışmış diğer öğelerle anlamlıdır Bunları "yaşamın kökeni" olarak adlandırır bir simyacı Simya, bu elementlerin yönetimini içerir Evrendeki her varlığın kökeninde, değişik oranlardaki bu dört elementsel sentez bulunuyorsa, bunların yönetimi varlıkların yönetimi anlamına gelir nitekim Simyacı, sahip olduğu bu bilgiyle, doğanın işleyişine yardımcı olur ve en yüce olasılıkların zamanlamasında belirleyici bir rol oynar Bu kutsal amaç hiç kuşkusuz sistemli ve hummalı bir çalışmayı içerir Tüm Hermetik disiplinler gibi simya da, katışıksız ve zorunlu bir çileli çabayı gerektirir Deney ve modern anlamda laboratuar çalışması olarak tanımlayabileceğimiz aşama, söz konusu ideal açısından gerekli bir araçtır


Simya, temel amacı doğrultusunda metaller üzerindeki deneysel çabadan yararlanır Tüm metaller, kükürt, cıva ve tuzdan oluşur Tıpkı ana ilkeler gibi bu ilkeler de sentez halinde metallerde bulunur Cıva, pasif ilke olarak ruh 'u simgelerken, tuz ise maddenin sembolüdür Kükürt ise ortaya çıkan bütünlükteki enerjiyi, hareket ilkesini temsil eder Her maddede geçerli olan denge sabiti, bize Altın Oran'ı vereceğinden, cıva, kükürt ve tuzun uygun oranı da altını verecektir bir simyacıya göre


Altın yukarıda da değindiğimiz gibi, sistemli ve güçlü bir semboldür Simyacı için altına ulaşım, maddi ilkeden çok, bağıntılı olduğu ruhsal dönüşümle ilgilidir Altın üzerine geliştirilen felsefe dizgenin kökeni Mısır'a dek takip edilebilir Altının, göz alıcı güzelliği, şekil verilebilir ve paslanmaz niteliklerini, değişim ve mübadele aracı olarak değerini çok sayıda uygarlık gibi anlayan Mısırlılar aynı zamanda, Güneş'in özdeşimini yaparken inanç sistematiğinden yararlanmışlardı Altın içinde hiç bitmeyen bir ışığa sahiptir Ateşli elemenin sıradışı yükseklikteki oranı metafiziksel çağrışımları kaçınılmaz olarak besleyecektir Süreç içinde Yunan'da özellikle Platon ve Aristo sistematiğinde, ateşe biçilen değerle ilişkili hale geldi Onlara göre, ateş, yerküresel bir element olmasına rağmen, göksel bir gerçekliğe en çok yaklaşan elementti Bu nedenle içinde hiç sönmeyen bir ateş barındıran altının göksel kürelerin en muhteşemi güneş ile özdeşimi kaçınılmazdı


Altının içerdiği ateş, herşeyi canlı bilen Mısırlının düşünsel dizgesinde büyük bir can buldu Yerkürenin rahminde büyüyen metaller, yavaş ama kesintisiz bir biçimde, her varlık gibi mükemmelliğe doğru yol almaktaydı M Eliade, Türkçe'ye Babil Simyası olarak çevrilen kitapçığında, simyacının uğraşını, toprağın doğurganlığına bir müdahale olarak tanımlarken tam da bu noktaya parmak basmaktaydı:


"İnsan, doğa ile işbirliği yapabileceğini, toprağın derinlerinde meydana gelen büyüme süreçlerine yardım edebileceğini hisseder, yeraltında gerçekleşen bu yavaş olgunlaşmanın ritmini sarsar ve hızlandırır Hakları insana ait olmayan bir alana, Toprak Ana'nın derinliklerinde yavaşça yoluna devam eden mineral gebeliğin gizemleriyle birlikte yeraltı dünyasına gitmeyi göze aldıklarını hisseder"


Böylece simyacı, bir din adamı gibi kutsal bir çabayı üstlenir İlksel yaşam enerjilerinin idaresiyle dünyayı dürterek, sonu çabuklaştırır Bir metalin mükemmelliği ulaşımı sürecini hızlandırmak, kaçınılmaz olarak kişinin kendi ruhsal mükemmelliğiyle ilişkilendirilebilir Çünkü doğal kusurlar, rahatsızlıklar, bir metalin temel amacına ulaşmasını nasıl engelliyorken simyacı ona yol gösteriyorsa, dünyevi bir batakta sarsılan ruhu için de aynı kurtuluş mümkündür Metal, simyacının laboratuarında mükemmelliğe ulaşırken, simyacının ruhu yaşamıyla bu mükemmelliğin takipçisidir Her ikisi de sonu gelmez ateşlerde yanmak zorundadır mükemmellik için


Altının göksel bir küreyle özdeşleşimi kuşkusuz diğer elementler için de geçerlilik taşımaktadır Astroloji ve simyayı birbirine bağlayan bu yapıda, güneş altın'ı, ay gümüş'ü simgelerken, göklerdeki diğer 5 gezegenle birlikte, ortaya 7 metal 7 yıldız simetrisi çıkar Makro-micro kozmos ilişkisini oluşturan bu dizgeye göre en hızlı gezegen Merkür, cıva ile, Venüs bakır ile, Mars demir ile, Jüpiter kalay ile, Satürn ise kurşun ile ilişkilendirilir Bunlardan Jüpiter ve Venüs benzeşiminin neden olduğu bilinmese bile bilinen, elementlerin gelişiminin hamisi olunan göksel küre tarafından yönlendirildiği bilinmektedir Her gezegen kendi ayırt edici erdemini ortaya koymaktadır


Simyanın felsefi bir dizge olarak geniş çizgileri kendisini en belirgin şekliyle Felsefe Taşı kavramında gösterir Oldukça yoğun ve soyut anlatımlara sahiptir ki felsefe taşı Örneğin 16 yüzyıldan kalma bir metin felsefe taşını şu şekilde anlatır:


"Genç ya da yaşlı, tüm insanlara tanıdık gelir, Tanrı'nın yarattığı her şeyde bulunur, ama hepsi tarafından hor görülür Zengin fakir herkesin elinden her gün geçer Hizmetçiler tarafından sokağa silkelenir Oysa kimse değerini bilmez İnsan ruhundan sonra, yeryüzündeki en güzel ve krallarla prensleri alaşağı etme gücüne sahiptir" Büyü, Gizem Bilim sf 102)


Simyacı için temel amaç, mükemmelliğe ulaşmaksa, temel araç ise felsefe taşıydı Felsefe Taşı, İsa'nın Graal'i gibiydi Altın değildi ama Tanrı'nın dokunuşu gibi, değdiği her şeyi iyileştirirdi Kusurları gideren bu güç, cennet çağının habercisiydi Kaya veya taş ile oldukça az anlatımlarda özdeşleştirilir Kimi metinlerde "kırmızı bir toz" şeklinde tanımlanırken, kimi anlatılarda "nüfuz edici su" olduğu gözükür Bazen ilaç, bazen ölümsüzlük besini olarak tanımlanan felsefe taşı, bazı ilginç simgelerle de ifade edilir: "Bir şişenin içinde kalmış, kırmızı renkte bir Kral" olarak M Maier'in verdiği örnek ise çok daha ilginçtir:


"Bir erkek ve kadından önce bir çember, sonra bir kare, sonra bir üçgen, son olarak da bir çember yaparsan Felsefe taşını elde edersin" (Büyü, Gizem Bilim sf 102)


Simyacının dilindeki kapalılık ve simgesellik şaşırtıcı değildir aslında Ortalama anlayışın eleştirisi bir tarafa, gereklidir Modern bilim adamının, kesin konuşan tarzı yerine simyacı, olasılıkları hesaba katar Hakikatin ikinci elden anlaşılamazlığını savunurdu Gerçeklik istense bile asla anlatılamazdı Kitlelere, hatta yolun başındaki ustalara dahi bu bilgelik götürülemezdi Açık ifadelerde gözleri kamaştırır, büyük yıkımlar getirir, hazırlıksız kişilere zarar verebilirdi Simya, tüm Hermetik disiplinler gibi çeşitli kaygılarla gizli bir disiplin haline geldi Çok sayıda üstad, araştırma sonuçlarını birbirlerine büyük bir gizlilikle götürdü


Simyacı için yolun başı kuşkusuz önemli bir ayrıştırmadan geçer Laboratuarında onun yola çıkış noktası "ilk maddedir İlk maddeye ilişkin tasavvurların farklı oluşu, işleme geçmeden önce, nereden başlanması gerektiği konusunda çok sayıda farklı tutuma yol açar Çok sayıdaki girişimdeki başarısızlık ise, genellikle İlk Madde'nin bulunamayışıyla açıklanır Dışkı, çamur, tükürük ya da toz gibi çok sayıda madde kullanılmıştır Aristoteles'in kimi çıkarımları, özellikle biçimden yoksun madde çok sayıda simyacıyı etkilemiş olmalıdır Ona göre, ilk maddenin herhangi bir özelliği yoktur Özelliksizliği saptanmış bir maddenin ilk aşamada öldürülmesi gerekir Siyah aşama, ya da maddenin öldürülmesi aşaması Nigredo olarak adlandırılır Maddenin ölümü, bir sonraki aşamada maddenin diriltilmesi olarak da bilinen beyaz aşama, yani Albedo ya, oradan da Kırmızı aşama, yani maddenin beslenmesi, Rubedo aşamasına geçecektir Hıristiyan felsefesindeki yaşamın ölümden doğma diyalektiği, simyacıların çoğunu, İsa örneğinden hareketle etkilemiş olmalıdır Maddenin ölümü, yani tüm özelliklerinden arındırılması onun içindeki ilahi kıvılcımı, ilk koşullandırıcıyı, ya da ilkten öncekinin açığa çıkmasını sağlayacaktı Serbest kalan ilahi kıvılcım, simyacının avuçlarına düşecekti


Bir maddenin öldüğünden emin olmanın çeşitli yöntemleri vardır Madde yakıldıktan, toz haline getirildikten, cıva ile karıştırıldıktan sonra, kara bir madde yumrusu olarak karşımıza çıktığından, ceset gibi kokar Kurt tarafından kemirilen ölü kral, çarmıha gerilen yılan, ya da parçalanmış ceset gibi çok sayıda simgesi bulunmaktadır Madde öldürüldükten sonra, yeniden doğum aşaması gelir İlk madde, bir sıvı solüsyona batırılır Doğru yapılmışsa işlem, kara yumruyu beyaz bir taşa dönüştürürdü (Vahiy kitabında üstüne yeni bir isim yazılmış beyaz taş olarak görülebilir)Lekesi veya karası olmayan gerçek kristal taş diye adlandırır Michael Maier (Simgesi ay altında yıkanan insan) Simya bu aşama içinde bizzat yer alır, bu kez mistik diriliş ve yeniden doğuşa geçerdi Son aşama, beyaz taşın altına, yani felsefe taşına dönüştürüldüğü aşamaydı Rubedo aşaması Kurban kanı ve olgunlaşmayı akla getirir Beyaz taşın simyacı tarafından beslenmesiyle oluşurdu Beslenme sırasında bal veya insan kanı gibi şeylerle karıştırılabiliri Anlaşılan taşın, uzun süren işlemler sırasında güce ihtiyacı vardı Bu nedenle beslenmekteydi taş Beyaz taş sonunda felsefe taşı ile ilişkilendirilen kırmızı bir toza dönüşürdü


Simyacının ulaştığı ölümsüzlük aşamasının temel maddesi olan felsefe taşı, çileli bir yolculuğun sonucudur Simyacı için asla bir ayrıcalık değildir, ölümle kesilmemiş bir yaşam bütünlüğü simyacı için daha sistematik bir bilgi olanağına açılan bir kapıdır Bu anlamda, kişisel hayatını zengin ve muhteşem kılacak "felsefe taşı formülüne" sahip olmasına karşın, gerekli gördüğü haller dışında onu, adi madenleri altına dönüştürme yolunda kullanmaz Simyacı için felsefe taşı, maddi bedenin engellerinin aşılması yolunda kullanılır Bunun en önemli aşaması ise, yaşlanmayı ve çürümeyi engelleyen ab-ı hayat iksiri kullanımıdır


Sahip olduğu bilgi, simyacıyı yeraltına iter Gölgede kalmak, evrenin sırlarını isteyenin ayrıcalığıdır, ona göre Popüler olmamaya özen gösterir, sıradan, herkes gibi bir hayat oluşturarak dikkat çekmemeye çalışır Paracelsus, St Germain Kontu gibi yarı mistik şahsiyetlerin yanı sıra, Locke, Newton gibi, bilim ve felsefe dünyasının popüler isimlerinin de yer aldığı "simyacı" listeleri inandırıcılıktan uzaktır Çok sayıda hermetik disiplin gibi, simya da, öğretmen öğrenci ilişkisi temelindeki gizlici ve dışa kapalı bir yöntem olarak, kuşaktan kuşağa aktarılır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.