Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Genel Kültür & Serbest Forum > ForumSinsi Ansiklopedisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adları, edilen, haber, hipnoz, insanımız

Haber Ağları Ve Hipnoz Edilen İnsanımız

Eski 08-17-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Haber Ağları Ve Hipnoz Edilen İnsanımız





İbrahim REFİK


GİRİŞ

20 yüzyılda Kitle iletişim araçları (televizyon, gazete, radyo dergi, kitap vs) ile gezegenimiz “Dev bir köy” durumuna gelmiştir


Ne varki bu büyük insan zaferi aynı zamanda ikiyüzlü keskin bir kılıç gibidir Yapıcı yönde kullanıldığında, bilgiyi iletmeye, cahillikle savaşmaya, insanların ve milletlerin haklarına saygıyı özendirmeye, milli birliği pekiştirmeye, ekonomik, içtimaî ve kültürel gelişmeye hizmet eder Ama aynı durum insanı bağımlı kılmak, savaş veya ırkçılığı kışkırtmak, milletlerin hürri-yet ve bağımsızlığını kısıtlamak, kültürel yabancılaşmaya özendirmek ve bilgisizliği yaymak vs içinde kullanılabilir


KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ GELİŞMESİ

19 yüzyıldan günümüze kadar, insanın serbest zamanında (işten artan zaman) büyük artışlar oldu ve bunun sonucunda iletişim araçlarına yer açıldı Dolayısıyla bu zaman diliminden yer kapmak isteyen iletişim teknolojilerinin sayısında büyük artışlar gözlendi Si-nemayı, radyo, radyoyu, ses kayıt imkânları Onu, televizyon Televizyonu, kablolu televizyon ve onu da video izledi


Sosyolog Davli Riesmann’ın “Yalnız kalabalıklar” diye isimlendirdiği asrımızın “ferdiyetçi, yalnız insan tipi” için televizyon, gazete, radyo, video vs birer kurtarıcıydı Bunların büyük kabul görmelerini ve teknolojilerinin ilerlemesini bir yönüyle buna bağlamak yanlış olmayacaktır


Televizyonun insan hayatına tesiri üzerine yapılan bir araştırma bu gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır: Bu araştırmada Batı Almanya’da şahısların günde ortalama televizyon seyretme süresinin 132 dakika olduğu belirtilmekte ve bu oran ABD’de 420 dakikaya, yani 7 saate çıkmaktadır Böylece insanın normal faaliyetleri arasında televizyon seyretme hâdisesi korkunç bir ilerleme kaydederek zaman bakımından çalışma ve uyumadan sonra üçüncü sıraya gelip oturmaktadır Bu kadar uzun süreli bir meşguliyetin insan şahsiyeti üzerine tesir etmemesi düşünülemez Bu tesir sonucu insan zamanla TV ile aynîleşmektedir Bu aynîleşme kültür bazında seyrettiği için TV aracılığı ile iletilen kültür, insanları “ benzer yaşamaya” doğru götürmektedir İnsanın arzuları dışarıdan verilen kültürle yönlenmeye başlayınca toplumdaki eğilimlere tesir edeceği muhakkaktır Bu haliyle TV bir “Kültür Em-peryalizminin” vasıtası olma yerini muhafaza etmektedir


Evet, gazetelerle, radyoyla, televizyonla ve daha kimbilir nelerle “Haber Bombardımanı”na tutulan; Japonların en yeni teknolojik harikalarından, Brezilya’daki karnavallara kadar herşeyden anında haberdar edilen halkın nasıl içler acısı bir halde olduğu tahmin edilebilir Bitişikte oturan komşusunun adını bile bilmeyen bu asrın “Yalnız Kalabalık” ları, haritada dahi yerini gösteremeyeceğimiz ülkelerin yüzde kaç oranında enflasyonla müca-dele etmek zorunda olduklarından ayrıntılarıyla haberdardırlar Kitle iletişim araçlarının insanları bir dünyadan haberdar ettikleri doğru; ama bu dünya insanın yaşadığı dünya değil, haberdar olduğu bir dünya


Bugün, gazeteler yüzbinlerce nüsha basabiliyor, hemen hemen her mecmua ve kitap alıcı bulabiliyor, her evde radyo, çoğunluğunda televizyon bulunuyor Ve bütün bu kitle iletişim araçları, insanımıza okuyacağı dergi ve kitaptan, izleyeceği TV, radyo programlarına, oynayacağı şans oyunlarından, çocuğunun zekasını geliştirmek için seçeceği oyuncağa, takip edeceği modaya, kullanacağı eşyaya, pişireceği yemeye, tatil için gideceği yere, dinleyeceği müziğe, edineceği nezaket kaidelerine, seçeceği inanca, kadar bütün faaliyetlerde yol gös-teren, emirler veren, denetleyen hakim bir güçtür (Bu gücün derecesini “1,2,3,4,” varın siz tahayyül edin)


İnsan, hayatının bütün faaliyetlerinde kendisine böylesine hükmeden bu güce iradesini teslim etmiş durumdadır Nicedir gerçek bilgiden, kültürden mahrum bırakılmış, sonrada kolayca bu araçların tuzağına yakalanmış zavallı insanımız, artık bu araçların gerçek bilgi aracı olup olmadıkları konusunda düşünmek bir yana, şüphe etmek hakkına bile sahip değildir Buna imkân ve zaman da bulamamaktadır Çağın hızlı akışı, hayatın karmaşık bir hâl alışı karşısında insan böyle bir şüphe ve düşünme imkânından ve zamanından mahrum görünmektedir, İnsan gazete ile güne başlamakta televizyonla günü bitirmekte ama ne bilgili ve kültürlü olabilmekte ve ne de huzurlu bîr hayata kavuşabilmektedir, insan, tam aksine hergün özünde var olan bilgileri de unutmakta, düşünme, duyma gücünü yitirmekte, her sabah “cehalet bilgisi” ile yeniden hayata başlayarak bu fasit daire içinde alabora olmaktadır


1986 Nobel Barış ödülü sahibi Elie Wiesel, insanımızın bu vahim durumunu veciz ifadeleriyle şöyle özetleektedir: “Yüzyılımızın belki de en saygın başarısı kitle iletişim araçları vasıtasıyla, uzaklıkları ortadan kaldırarak dünyanın dörbir yanındaki insanlar arasında kardeşliği pekiştirmesidir Ahlâk alanında toplumumuzun el yordamıyla ilerlemekte olduğunu itiraf edelim Öncelikler yanlış seçilmiştir Uzay meseleleri ahlâki araştırmalardan daha fazla ehemmiyet kazanmıştır Madde, insan yüreğinden daha fazla ilgi çekmektedir İnsan ayda yürümekte, ama benzerlerine yaklaşmaktan kaçınmaktadır Okyanusun derinliklerini, kainatın sırlarım incelemekte, ama kapı komşusuna ilgisiz kalabilmektedir, ömür uzamış ama yaşlılık yüke, ilence dönüşmüştür


Bu enformasyon çağında haber ağları tarafından sanki örümceğin tahakküm ve tasallutunda hiçbirşey yapamaz hale gelmiş ağa takılı varlıklar haline gelen insanımızın şu soruları sorması gerekmektedir Kimlerdir bu şeytanî ağların sahipleri? Bu ağlar nasıl ve ne gaye ile çalışmakta? Hangi kıstasları kullanmaktalar ve ne kadar tarafsızdırlar? Bu sorulara kısa başlıklar halinde cevap arayalım :


DÜNYA HABER AĞLARI VE DENGESİZLİKLER

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür örgütü UNESCO’nun son istatistiklerine göre, bütün dünyada 1914789000 radyo ve 749424000 televizyon alıcısı kullanılmaktadır


Bütün bu alıcılara ulaşan haberlerin % 97’si beş büyük haber ajansından sağlanmaktadır Bu ajanslar; ABD’nin AP ve UPI, İngilizler’in ROUTER, Fransızlar’ın AFP, Sovyetler’in TASS Bunların ürettikleri günlük kelime sayısı 32-40 milyondur (AP: 17 milyon, UPI: 11 milyon, AFP: 3,5 milyon, ROUTER: 1,5 milyon)


Buna karşılık Bağımsız Gazeteciler Kooperatifinin kurduğu Inter Press Service denilen üçüncü Dünya Haber Ajansı da sadece 100 bin kelime dağıtmaktadır Aradaki uçurumun kor-kunçluğu ortada


Bizim de bağlı bulunduğumuz bu ajanslardan aldığımız haberleri süzgeçten geçirmeden yayınlamanın tesiriyle alakalı küçük bir misali gazeteci Hasan Yılmaer’in ağzından dinleyelim: “Vaktiyle yönelmekte olduğum bir gazetede hemde Anadolu Ajansı’nın tabiatıyla bağlı bulunduğu Ajans France Presse (AFP) dolayısıyla Vietnam’da katliam yapan kişiye “Bienfu Kahramanı” dedik Cezayir’deki kurtuluşculara “Asiler” dedik Zannediyorum bütün bu etkinliğin sonunda da devletimiz dahi onun tesirinde kalarak Fransız yanlısı oylar kullandı


TELEVİZYON VE EŞİTSİZLİKLER

Üçüncü Dünya ülkeleri dünya nüfusunun % 70’ini barındırdıkları halde televizyon vericilerinin ancak % 5’ini, televizyon alıcılarının da % 12’sini ellerinde bulundururlar UNESCO’nun 1974’ de yayınladığı bir rapora göre ABD dışarıya yılda 100–200 bin, İngiltere 20–30 bin, Fransa 15–20 bin, Almanya 5–6 bin saatlik program satmaktadırlar Finlandiya Devlet Başkanı Kekkonen bu konuda yapılan bir seminerin açış konuşmasında bu vahim durumu şöyle dile getirmektedir: “Gelişme yolundaki ülkeler habercilik alanında endüstrileşmiş batı ülkelerinin tesiri altındadır Buna “Habercilik Emperyalizmi” denir


RADYO VE EŞİTSİZLİKLER

Dünya nüfusunun % 70’ini barındıran Üçüncü Dünya ülkeleri radyo vericilerinin de sadece % 27’sini ellerinde bulundurmaktadırlar


Aynı zamanda yayın frekanslarının dağılımında da büyük eşitsizlikler göze çarpmaktadır Frekansların % 90’ını, endüstrileşmiş ülkelerin ellerindedir Vericilerin gücü bakımından da eşitsizlik sonsuzdur


Ayrıca üçüncü Dünya Ülkeleri, Batılı ülkelerin radyo yayınlarının istilası altındadırlar Amerikan’ın sesi, BBC, Uluslararası Fransız radyosu, Sovyet, Çin ve Alman radyoları bu bölgelerde çok etkili olmaktadır BBC HandBook’daki bilgilere göre sadece İngiliz radyo-larının yabancı dilde yaptıkları yayınlar 1950’de 3200 saatden 1970’de 12300 saate yükselmiştir Açık ifadesiyle teknolojiyi elinde tutan, iletişimi ve bu yoldan da gücü elinde tutmaktadır


YATAY HABERLEŞME YOKLUĞU

Üçüncü Dünya Ülkelerinde haberler hep dikey yönde dağılır Bu ülkelerin arasında hiçbir yatay iletişim yoktur Meselâ; Volta, komşusu Mali’de olup bitenleri AFP aracılığı ile Paris’ten Öğrenir Ne Meksika ile Hindistan arasında doğrudan bir bağlantı vardır, ne de Zaire ile Tunus arasında Böylece üçüncü Dünya Ülkeleri ya Newyork, ya Londra, ya da Paris yoluyla birbirleriyle “Batılıların izin verdikleri ölçüde” haberleşirler


KARŞILIKLI HABER DAĞILIMINDAKİ EŞİTSİZLİKLER

Büyük ajansların üçüncü Dünyadan kendi ülkelerine yolladıkları haber sayısı, kendi merkezlerinden üçüncü Dünyaya yaydıklarının % 20-30’u oranındadır (AP Newyork’dan Asya ülkelerine günde 90 bin kelime yollar, Asya’dan AP merkezine 15 bin kelime aktarılır UPI’nin Asya’ya yolladığı kelime sayısı 100 bindir, ters yönde gelen kelime sayısı ise 30 bindir AFP için bu sayılar 30 bin ile 8 bindir)


Venezüella’da yapılan bir araştırmaya göre 1977’de bu ülke dışarıdan günde 1360 haber almış ve dışarıya ancak 71 haber gönderebilmiştir


Haber ajanslarından UPITN Batı ülkelerinden Asya’ya ayda 150 TV haber programı göndermekte ve karşılığında 20 program almaktadır, İngilizler’in Visnews’i Londra’dan Asya’ya ayda 200 haber programı yollamakta ve karşılığında 20 program getirtmektedir


Böylece gündemi kimlerin belirlediği ve etkileşimin ne yöne doğru olduğu açık seçik ortaya çıkmaktadır


DEĞERLENDİRME ÖLÇÜLERİN DE Kİ FARKLILIKLAR

Batı basının değerlendirme ölçüleriyle Doğunun ölçüleri birbirinden çok farklıdır Batı basını genellikle aktüel ve heyecan verici hadiseleri vurgular Batıda okuyucu, dinleyici ve seyirci uzak ülkelerin haberlerine karşı genelde ilgisizdir Kendi politikacılarının, yıldızlarının, şarkıcılarının ve sporcularının günlük hayatlarını hemen hemen herşeyin üstünde tutar


Üçüncü Dünya basını ise kalkınma ile ilgili haberlerin, ekonomik hadiselerin ve eğitici haberlerin Ön plana geçirilmesini ister


Batı standartlarına göre eğitilmiş üçüncü Dünya basını da hadiselere ve meselelere devamlı onların gözlüğü ile bakmaya zorlandıklarından, bu “Düşünce oluşturucu” larının tesiriyle onları ön plana çıkartırlar Kendi gerçeklerinden uzaklaşarak Batıda meşhur olmuş kişilerin hayatlarındaki dedikoduları günü gününe okuyucusuna duyurmaya çalışırlar


Bu vahim durumun farkına varan birçok ülke; 1976 Mart’ında Tunus’da bir “Haberleşme Sempozyumu” düzenlerler Sempozyum sonunda hazırlanan raporda; gelişmiş Batı ülkelerinin iletişim alanında dünyada bir tekel düzeni kurdukları ve bu tekellere bağlı olan iletişim araçlarının, üçüncü Dünyadan gelen haberleri saptırdıkları, iyi haberleri hasıraltı ettikleri ve kötü haberler uydurdukları öne sürülür Rapora göre birçok ülkeler batı kültürlerinin tesirinde kalarak kendi milli geleneklerine ters düşen bu kültür modelinin kölesi olmuşlardır; hür haber dolaşımı da çok uluslu iletişim firmalarının dilediklerini yapmalarına yarayan bir düzendir, bu ise bağımsızlık kavramı ile çatışır Çok uluslu firmalar için basın bir maldır


BİLGİ-HABER-YORUM

Yirminci yüzyıla herkes kendine göre bir ad takıyor Kimileri de bu yüzyılın “bilgi çağı” olduğunu söylüyorlar Ancak bu adlandırmaya hemen bir parantez açıp, “bilgi” derken gerçekte neyin kastedildiğini açık seçik ortaya koymamız gerekiyor


Çağımızı bilgi çağı diye adlandıranlar, bununla kitle iletişim araçlarının geliştiğini, yaygınlaştığını, bunun sonucu olarak da, gittikçe daha çok sayıda insanın, daha çok şeyden haberdar olduğunu söylemek istiyorlar Ne varki, biraz düşününce, birşeylerden haberdar olmakla, birşeyleri bilmenin aynı şey olmadığını kolaylıkla anlayabiliriz


Fakat kitle iletişim vasıtaları ile duyurulan haber, kamuoyunda çoğu kez gerçek anlamdaki “bilgi” ile eşdeğer tutulmaktadır Başka bir ifadeyle kamuoyu oluşması için haberlerin kesin bir bilgi niteliğine ulaşmaları zorunlu değildir Yani sağlam bilgi niteliğinde olmasalar da kamuoyunda geçici veya sürekli bir değer yargısı oluşturup daha sonra da refleks nitelikli, mekanik karakterli sıradan ama kalıcı bir “Toplum Bilinci”ne dönüşmeleri mümkündür


Edward Said, kasdi yanlış haber sonucu ABD’de “ Toplum bilinci” ne dönüşen “Müslüman İmajı”nı şöyle ifade ediyor; “Ortaöğretim kitapları, çizgi romanlar, televizyon dizileri, filimler ve karikatürlerde sergilenen müslüman tipi değişmiyordu Bu “tip” her zaman sinsiydi ve tiplemenin malzemesi yılların getirdiği müslüman imajı, yani petrol müteahhiti, terörist ve (son zamanlarda) kana susamış ayak takımı


Kitle iletimiş araçlarının yaydığı tetkik edilmemiş, yanlış veya eksik bilgilerin sözde doğru yorumcuları da aslında belirli eğitim düzeyinde, genel olarak politik ve vicdanî şah-siyetleri artık değişmez biçimde oluşmuş kişilerdir Bunların yazdıkları ise ancak yazarının edebî anlatma ve mantıkî sıralamada göstereceği ustalığa bağlı olarak kitlenin değer yargılarına uygun düşen veya istenilen biçimde yeni değer yargılarına uygun düşen şeylerdir


Burada enteresan olan; haber niteliğini aşmamış bilgilerle mantık oyunları yaparak, yorumlar ve hükümler üretmeye çalışanlar kitlenin mantığına değil ama hislerine hitap etmeği yeğlemeleridir


İşte bu basite indirilmiş, merak uyarıcı, (hele ofset sonrası) renkli resimlerle donatılmış haberlerle, kitap okuma alışkanlığını kaybetmiş, gitgide “okuyucu”değil “bakıcı” ismine layık olan bir kitle (sokaktaki adam), çizgi romandaki Temel Reis’in ıspanak konservesi yiyip bir anda kahraman olması gibi kendisini günlük gazetelerin sayfaları içine sıkışmış yazı ve resimlerle eğitildiğini sanmakta, daha doğrusu böyle yönlendirilmektedir Sonuçta toplum içinde her kesimden insanların meydana getirdiği, her konuda yarım yamalak da olsa bilgili gibi görünen veya en azından kendini gerçekten öyle sanan bir “Bilgiç adamlar (!)” oluşmaktadır


Zaten günümüzde gazeteciliğin ne anlama geldiğini Nabi Avcı’nın şu ibretli ifadelerinde görmek mümkün: “Profesyonel anlamda gazetecilik, insanlara, ne tek tek, ne de toplu olarak; ne bugün, ne de yarın; ne evde, ne de sokakta hiçbir işlerine yaramayacak haberleri satabilme sanatıdır Gazeteci bunu yaparken söz konusu binbir çeşit haberi okuyucu için elzemmiş gibi göstermenin yollarını arar ve bulur Bunu da her defasında şuurlu olarak yapması gerekmez Gazeteci, neyi “haber” haline getirebileceğini, en ilgisiz insanları bile “ürettiği” haberlerle nasıl ilgilendirebileceğini adeta meslekî bir sezgiyle bilir Böylece milyonlarca insan, bir kere bile karşılaşmadıkları ve karşılaşmayacakları insanların mahremiyetlerine bulaşır, onların yapıp-ettikleriyle ve hatta yapıp-etmedikleriyle uğraşır; her sabah okuduğu gazetenin kendisine çizdiği dünya haritasını izleyerek dünyayı tanzim eder Böylece, bu dünyada kendisinin de önemli bir yeri olduğuna, bir an için bile gözünü ayıracak olursa dünyanın başını alıp gideceği-ne ve daha kimbilir nelere inanır


Amerikan basınını inceleyen Daniel Boorstin’in de ortaya çıkardığı tablo oldukça kötümserdir: “Basın yayın araçları, düzme hadiseleri hazırlamak ve yaymak için örgütlenmişlerdir Bunların işleri birçok parçadan oluşmuş görüntüleri gerçek diye yutturarak örtbas etmektir Örneğin, Vietnam savaşı boyunca Beyaz Saray ne zaman güç durumda kalsa Başkan’a basın toplantısı düzenlettirirmiş ve basın toplantıları gerekli haberleri vermekten uzak olduğu halde öylesine görkemli düzenlenmişlerdir ki, bizzat bir hâdise niteliği kazanmış ve bir süre, esas hâdiseleri unutturmuşlardır


Gazeteci Şemsi Belli’nin değerlendirmesi ise daha berrak ve içler acısıdır: “özel evrakta tahrifat suç Resmi evrakta suç, günü geçmiş okul pasosunun tarihîni değiştiren delikanlı öğrencinin yakasına kanunlar yapışır Amaa traj uğruna, kâr uğruna, hâdiseleri değiştirmek, gerçekleri tepetaklak etmek, haberleri saptırmak, eserleri tahrif etmek, hatta tarihi, evet tarihi tahrif etmek suç sayılmaz Bâb-l Ali’de “

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.