Tesadüfen ßulunmuş İcatlar |
08-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Tesadüfen ßulunmuş İcatlarFOTOĞRAF Mucit: Louis-Jacques Daguerre Tarih: 1838 Kaza: Dağınık laboratuvar dolabı Bu rastlantısal buluşun nedeni kırık bir termometre Louis Daguerre, karanlık odada, gümüş iyodür levhada açığa çıkan görüntüyü sabitlemenin yollarını arıyordu 1938 yılında bir gün, kimyasal maddelerin bulunduğu dolabına, daha sonra kullanmak ve temizlemek üzere bozuk görüntülü bir film levhası koydu Bunu tekrar dışarı çıkardığında görüntü belirginleşmişti Ancak Daguerre, bu garipliğe hangi kimyasal maddenin neden olduğunu bilmiyordu Bunun üzerine levhaları yerleştirdi ve kimyasal maddeleri birer birer dışarı çıkarttı Dolabı boşaltmasına rağmen hala aradığı maddeyi bulamamıştı Sonunda dolabın raflarından birinde, kırılmış termometreden dökülmüş civayı fark etti Gümüşlü levha üzerine alınan görüntü (daguerreotype), modern fotoğrafçılığın başlangıcı oldu Yerini ancak on yıl sonra negatif ve, pozitif film sürecine bıraktı ----------------------------------------------------------------------- POST-IT KAĞIDI Mucit: Dr Spencer Silver Tarih: 1974 Kaza: Kutsal bir ilham ve hatalı üretim "3M" bilim adamlarından Dr Spencer Silver, 1970'lerin başlarında dayanıksız yapıştırıcıyı bulduğunda, bunu işe yaramaz bir buluş olarak değerlendirmişti Bundan yıllar sonra, meslektaşı Art Fry, bir kilisede ilahi kitabındaki ayracın bir türlü istediği yerde durmaması üzerine oldukça sinirlendi Anlamsız vaazlardan mı yoksa kutsal bir ilhamdan mı bilinmez, kafasını bu konuya yormaya başladı ve birden aklına meslektaşının işe yaramayan buluşu geliverdi Bu sayede ayıracın kitaba yapışmasını sağlayacak, ancak çıkarttığında da kitaba zarar gelmeyecekti Post-it kağıdı tabii ki bir gecelik başarının ürünü değil 3M'in ortaya attığı bu örnek, büro malzemeleri içinde vazgeçilmezler arasında yerini aldı ----------------------------------------------------------------------- VULKANİZE KAUÇUK (LASTİK) Mucit: Charles Goodyear Tarih: 1844 Kaza: Kızgın ocağa atılan kauçuk Amerikalı Charles Goodyear, 10 yıldan beri ham kauçuğu daha sağlam ve elastik hale getirmenin çarelerini arıyordu Bu onda bir takıntı halini almıştı ve hatta ödenmemiş borçları nedeniyle hapse bile girdi Goodyear bu konuda her şeyi denemişti; karışımına kükürt bile eklemişti Ne var ki, bu karışımı kızgın ocağa atıncaya kadar hiçbir sonuç elde edemedi: Kauçuk erimiyordu Bunu gece boyunca dışarıya çivileyen Goodyear, ertesi gün karışımın oldukça esnek olduğunu fark etti Kükürtle sertleştirme yöntemine, Romalılar'ın ateş tanrısından esinlenerek, "Vulkan" adını verdi (vulkanizasyon) Yöntemin Amerika'daki patentini almayı başardı, ancak Fransa ve İngiltere'den yasal formaliteler nedeniyle patent alamadı Goodyear, Paris'te borçları nedeniyle hapis yattıktan sonra Amerika'ya döndü Patentleri ortakları tarafından yağmalandığından yoksulluk içinde öldü Ancak en azından "Goodyear Tyre" ve "Rubber Company" gibi şirketler onun isminin gelecek kuşaklar tarafından da anılmasını sağladı ----------------------------------------------------------------------- DAYANIKLI CAM Mucit: Edouard Benedictus Tarih: 1903 Kaza: Kırılması gereken deney tüpünün yere düştüğünde parçalanmaması Güvenli camın bulunması, tam da en çok ihtiyaç duyulan zaman*da gerçekleştirildi: Motorlu taşıt çağında 1903 yılında Fransız kimyager Edouard Benedictus, deney tüpünü laboratuarının zeminine düşürdü Tüp kırıldı ancak dağılmadan tek parça halinde kaldı Benedictus, kolodyum ihtiva eden sıvının buharlaşmasından sonra tüpte kalan ince plastik tabakanın parçalanmayı engel*lediğini anladı Bunu not ettikten sonra bu konu üzerine fazla kafa yormadı Ancak, kaza yapan bir aracın için*deki kızın kırılan camlardan çok feci şekilde yaralanması, bu konuyu tekrar gündeme getirmesine neden oldu Daha önceki deneyiminden esinlenerek iki cam tabakasının arasına selüloz nitrat yerleştirerek üç katlı camı oluşturdu Buluşu 1920'lerde arabaların ön camlarında kullanılmaya ve otomotiv endüstrisinde ciddi şekilde taklit edilmeye başlandı ----------------------------------------------------------------------- RÖNTGEN IŞINLARI Mucit: Wilhelm Konrad Röntgen Tarih: 1895 Kaza: Bir elektrik deneyi Röntgen, gazların içinden geçen elektrik yolunu araştırmak amacıyla, katod ışın tüpüyle deney yaparken, baryum platin siyanürü levhasından yayılan radyasyonun şeffaf olmayan cisimlerin içinden geçebildiğin! Fark etti Araştırmalarına devam ederken radyasyonun 15 mm kalınlığındaki alüminyumdan, daha indirgenmiş yoğunlukta geçebildiğini gördü Ve bu radyasyona, "X-ışınları" adını verdi Bugün dünyada Almanya dışında (Almanya'da Röntgenstrahlen olarak adlandırılıyor) bu isimle anılıyor Bu, daha sonra insan vücudunun iç kısmını gösteren fotoğraflamada kullanıldı 19 yüzyıl sonlarına doğru savaş alanlarında da kullanılmaya başladı ----------------------------------------------------------------------- KAOS TEORİSİ Mucit: Ed Lorenz Tarih: 1960'lar Kaza: Bilgisayardaki bozuk çıkış Amerikalı meteoroloji uzmanı Ed Lorenz'in bilgisayarında anlamsız ve komik veriler belirince, Lorenz bunların her zamanki aksaklıklardan kaynaklandığını düşündü Ancak hatayla ilgili ipuçlarını elde etmek için kağıttaki çıktıda çalışmaya başladı Bilgisayarın, başlamak için ilk sonuçları eşleştirdiğini, ancak daha sonra haritayı yok ettiğini gördü Birden jetonu düştü: Lorenz bilgisayara aynı girdileri ikinci aşamada yüklememiş, bu küçük lık da, sonraki birkaç hafta boyunca, tamamen değişik sonuçlar verip durmuştu Lorenz böylece, hava durumu gibi küçük olayların bazen çok büyük sonuçlar doğurabileceğini açıklayan "kaos teoremini" bulmuş oldu ----------------------------------------------------------------------- RADYOAKTİVİTE Mucit: Henri Becquerel Tarih: 1896 Kaza: Fotoğraf camındaki sislenme Fransız fizikçi Henri Becquerel, 1896 Martı'nda laboratuarındaki çekmecesini açtığında büyük bir sürprizle karşılaştı Kapkaranlık bir ortamda olmasına rağmen bazı fotoğraf camları bulanıklaşmıştı O sırada Becquerel, yeni keşfedilen röntgen ışınları üzerinde çalışıyor ve bazı kimyasallar ıyla bunların yayılmalarını sağlamaya uğraşıyordu, ilk aklına gelen, güneş ışığının etkisiyle kristallerin ışını yaydığı ve fotoğraf camını sislendirdiğiydi İlk deneyleri onun doğru yolda olduğunu desteklese de hava bozunca olayın seyri birdenbire değişti Becquerel, kristallerin güneş ışığından etkilenmesini engellemek için kimyasallar kullanarak camları tekrar çekmeceye koydu Camları dışarı çıkardığında, uranyumlu kristallerden oluşan camlarda artık sisin bulunmayışına oldukça şaşırdı Ve bugün "bir atom çekirdeğinin ta*necikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanması" olarak bilinen radyoaktiviteyi keşfetmiş oldu ----------------------------------------------------------------------- PENİSİLİN Mucit: Alexander Fleming Tarih: 1928 Kaza: Havada uçuşan bir küf St Mary Hastanesi'nde danışman olarak çalışan ve Alexander Fleming'in hayatta kalan tek meslektaşı, ünlü bilim adamının penisilini 1928 yılında bir rastlantı sonucu bulduğunu anlatmıştı Fleming bir deney üzerinde çalışırken, muhtemelen laboratuvarın karşısındaki bardan uçup gelen bir küf mikroskoptaki lamın üzerine konmuştu O sırada Fleming, lam üzerinde zararlı bir bakteri türü olan stafilokokları inceliyordu Dikkatsiz bir bilim adamı bu küfü büyük olasılıkla önünden uzaklaştırırdı, ama o, küfün bakteri üzerindeki etkisini görmek istedi Sonuç hayret inciydi Çünkü Fleming, "Penicilim notatum" isimli yeşil küfün bulunduğu bölümdeki bakterilerin öldüğünü fark etmişti Daha sonra gerçekkleştirilen testlerde, bu küfün diğer bakteriler üzerinde de etkili olduğu ortaya çıktı Tavşan, fare ve insanlar üzerinde yapılan testler sonunda, açık bir yan etkisinin de olmadığı görüldü Ne var ki Fleming, küften sızan maddeyi bir türlü keşfedememişti Sonuç olarak 1939 yılında, Oxford'dan Howard Florey ve Ernst Chain bu maddeyi ayrıştırmayı başardılar ve buna "penicilin" adını verdiler Bu madde, öldürücü bakteriyel hastalıklarla savaşabilen ilk antibiyotik olarak tarihe geçti Fleming ve diğer iki bilim adamı, 1945 yılında Nobel Ödülü aldılar Çünkü, milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir buluş yapmışlardı ----------------------------------------------------------------------- ŞOK TEDAVİSİ Mucit: Julius Wagner-Jauregg Tarih: 1917 Kaza:Mezbaha işçilerinin kesim yöntemi ECT (Electroconvulsive the-rapy) olarak bilinen elektroşok tedavisi, mezbaha işçilerinin, domuzların elektrikle sersemlemelerinden sonra çok sakin durduklarını fark etmelerinin bir sonucu ECTye, beyne elektrik akımı verilmesi suretiyle, depresyon gibi akıl hastalıklarının semptomlarını engellemekteki son çare olarak bakılıyor Elektroşok tedavisi fikri, sıtma aşısıyla frengili hastaları te*davi eden Avusturyalı Julius Wagner-Jauregg tarafından geliştirildi 1927 yılında Nobel Ödülü alan VVagner-Jauregg, bu fikre, "bir sisteme elektrik verilmesinin tedavi edici özellik taşıyacağından yola çıkarak ulaştı Ve böylece, çok tartışılan şok tedavisi doğmuş oldu Aynı zamanda, şizofrenlerin doğal yollardan çarpılmalarının, hastalık belirtilerinin iyileşmesine neden olduğu da belirlenmişti Psikiyatristler, hastaların beynine elektrik akımı uygulamak yoluyla, anlaşılması güç tedavinin gerçekleştiğini belirtiyorlardı Ancak ECTnin kısa süreli hafıza kaybına neden olması dışında önemli etkisinin bulunmadığına dair klinik bulgulara az da olsa rastlanıyor Hastaların tedavi edilmesine yönelik olarak bu yöntem çok uzun zamandan beri kullanılmaya devam ediyor |
|