|  08-17-2012 | #1 | 
	| 
Prof. Dr. Sinsi
 | 
				  Martin Heidegger Felsefesinde Ölüm Problemi 
 
              
 MARTIN HEIDEGGER FELSEFESİNDE ÖLÜM PROBLEMİ
 
 
 Yrd
  Doç  Dr  Talip KARAKAYA Düşünce tarihi bize ölüm fenomeninin insanın var oluşundan itibaren en önemli problemleri arasında yer aldığını gösterir  Bunun en belirgin örneğini “felsefe yapmak, ölmeyi öğrenmektir” diyen İlkçağın büyük düşünürlerinden biri olan Platon’da görmekteyiz  Ölümün Martin Heidegger’da konumuna geçmeden önce onunla ilgili soruların bazılarını ortaya koymak gerekiyor: Ölüm nedir? Ölüm gerçekten yok oluş mu? Yoksa yeni bir hayatın başlangıcı mı? Ölüm korkusu nedir ve bizi niçin etkiler? Daha açık bir ifadeyle teorik olduğu kadar pratik bir vakıa olan ölüm materyalistlere ve spiritualistlere göre nedir? Heidegger’ın ölüm hakkında düşünceleri nelerdir? Ölümü nasıl açıklamaktadır?    İşte tüm bu ve benzeri soruları Martin Heidegger felsefesinde ele alacağız  Konumuzu geniş açıdan ele almadan önce kimine göre yok oluş kimine göre ölümsüz bir hayata başlamak 2 olan ölüm, başta materyalist ve ateist varoluşçularda insanı tamamen yok eden bir olgudur  Diğer bir ifadeyle ilkçağ, 17  ve 18  yüzyıl materyalistlerine göre ruh gözle görülemeyen çok küçük ve birbirinden tamamen ayrı atomlardan oluşur  3 Bu düşünürler duyuları, aklı, iradeyi ve şuurun varlığını atomların faaliyetlerine ve uyumlarına bağlamışlardır  Onlara göre şuur materyalizmin daha ileri seviyesinde beynin bir fonksiyonu olarak algılanır  Kısaca ölüm onlara göre insan varlığının tamamen ve mutlak olarak yok oluşudur  Bunların karşısında yer alan ve bu konu hakkında daha spesifik düşünenler ruhu şuurlu, ölümden önce olduğu gibi sonra da yaşayan, faaliyetlerine devam eden bir varlık kabul etmektedirler  Daha açık bir ifadeyle gerek idealistler gerek spiritüalistler şuurla ruhu bir ve aynı kabul edip şuurun daha önceki faaliyetlerini ve belleklerini koruyarak ölümden sonra da varlığına devam ettiğini savunurlar  Buna ferdin veya ben’liğin devamını içerdiğinden şahsın ölümsüzlüğü doktrini denilir  Daha çok Platon, Saint Thomas, Leibniz, G  Berkeley4 ile diğer spiritualist ve idealistler tarafından savunulmuştur  20  yüzyılın başlarında ortaya çıkan La Lebensphilosophie5 pek çok yeni düşünce akımlarının da doğmasına sebep olmuştur  Bu felsefi ekolün ele aldığı en önemli fenomenlerden biri olan ölüm, varoluşçu düşünürlerin de önemle üzerinde durdukları konudur  Gerek Hıristiyan gerek ateist varoluşçuların en ateşli şekilde ele aldıkları ölüm fenomenini Martin Heidegger düşüncesinde ele alacağız Martin Heidegger’in felsefesinde ölüm problemi söz konusu olduğunda doğal olarak varlık’tan, bunun da ötesinde Dasein’den mutlaka bahsetmek gerekmektedir  Ölüm probleminin Heidegger boyutunu analiz etmeden önce varlık görüşünü ana hatlarıyla belirtmek zorundayız  Ölüm konusunun varlıkla olan bağlantısı bunun önemini ve yapısını anlamamızda bizlere büyük ölçüde yardımcı olacaktır  Felsefe tarihinde hiçbir filozofun göz ardı edemediği bu konu çağımız düşünürlerinde önemli bir yer tutmakta ve tutmaya da devam edecektir  Varlık konusunda Heidegger’in eleştirici bir tutum sergilediğini görmekteyiz  O varlık sorusunun “ilkçağa oranla günümüzde unutulduğunu”6 belirterek yeniden ele alınması ve yorumlanması gerektiğini savunur  Belki ona göre bu basit ve sade bir kavram olarak algılanabilir; fakat kendine özgü anlamı, evrensel oluşuyla diğerlerinden ayrılmakta ve yine kendine özgü bir fenomen olarak karşımıza çıkmaktadır  Bu bağlamda Heidegger, varlık’ın bir varlık olmadığını ileri sürmesine rağmen varlık’ın anlaşılması için de varlıklarla bağlantı ve ilişki içinde olmamızın zorunluluğunu vurgular   
 | 
	|  |   |