İrkçılık Ve &Quot;Sıradan Faşizm&Quot; |
08-17-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İrkçılık Ve &Quot;Sıradan Faşizm&Quot;Her şey, yakın tarihin en çok nefret çeken, ancak hiçbir zaman genelgeçerliğini kaybetmemiş olan görüngülerden biri olan ırkçılığın son zamanlarda yeni bir güç ve yayılım kazandığını gösteriyor Belki daha rafine, daha kendiliğinden biçimler altında ifade buluyor, herkesin “çok tehlikeli” olduğunda birleştiği “totaliterlik” ve “soykırım” türünden yine yakınçağın başbelası toplumsal iktidar biçimlerinden belli bir oranda uzak duruyor, ama ırkçılığın, ister sessiz çoğunlukların sokakta ve otobüste geçerli “ırk ayrımı” ideolojisi biçimi altında olsun, isterse devletlerin ve kurumların olduğu kadar kitle iletişim araçlarının yarı yarıya içine işlemiş bir “tavır alış” biçiminde olsun, daha az tehlikeli olduğu sonucuna nereden varıyoruz? Nazizmin oluşturucu parçalarından biri olan ırkçılık “yabancı düşmanlığı”yla sokaklardaki mikrofaşizmle başlayarak devleti ve kurumlarını ele geçirmedi mi? Yıllar önce M Macchiocci Marksizmin faşizm üstüne belki de son sözlerini aktardığı bir derleme kitabın önsözünde faşizmin gündelik toplumsal yaşamı, tüm banalliği, olağanlığı içinde her an tehdit eden, bu açıdan “devletsi bir çatıya dahil olması” hiç de uzak bir ihtimal olmayan bir çerçevede her an hazır olduğunu hatırlatıyordu Irkçılığın totaliter faşist rejimlerin bir özelliği olduğu yakınçağın en büyük palavralarından biriydi Irkçılık ne de etnik ayrım, din ve mezhep ayrımı, kalıplaşmış sınıfsal ve ırksal önyargılar tarafından tüketilir Bu açıdan ırkçılık faşizmle özdeşleşmez Irkçılığı “usdışılıkla”, kafatasçılıkla tanımlamaya çalışanlar onun özellikle devlet politikası haline geldiğinde “ussal” araçları ne kadar büyük bir kolaylıkla kullanabildiğine herhangi bir doyurucu açıklama getiremezler Nazi rejiminde ırkçılık, özellikle devlet politikası içine işlendiği andan itibaren, bir taraftan popüler bir sokak ideolojisi olarak varlığını sürdürmeye devam ederken, öte taraftan “bilimsel düşünce” ve “yöntembilimin” tüm araçlarını kullanıyordu Yani yalnızca faşist propaganda konuşmalarında içkin ideolojik önyargı olarak değil, Nazi döneminin ve belki de çok daha öncelere varan bir “bilimselci” dönemin bilimsel pratiğine, dünya yorumuna içkin olarak belirebilmişti Bu açıdan, ırkçılığın faşizme ve onun gelişmesine paralel olarak çizilen tarihi sorunsuz değildir: Hiç değilse, totaliter faşist rejimi önceleyen ve ardından da gizli bir varsayım olarak sürüp giden varlığı, sorunu farklı bir çerçevede ortaya koymamızı gerektirmektedir Önyargılar ve ideolojiler düzeyinde, devlet politikaları düzeyinde değil -bunlarla açık ilgisini ve bağını yadsımasak da- kendi yolunu kendisi açarak, tarihin bilinmedik derinliklerinden bazen bilimsel bir bilgi şeklinde birikerek, bazen de tarihsel olaylar ve anekdotlar biçiminde sıçramalarla kopup geldiği bir düzeye yerleştirerek Irkçılığın sessiz çoğunluklar nezdinde meşrulaştırılması onun bilimselci görünümünden, tüm hukuksal ideolojilere içkin olan “ölüme mahkum edebilme” fikrinden, içerdiği ontolojik ve epistemolojik öncüllerden bağımsız değildir Totaliter faşist devlet tüm bir ırkı ölüme göndermeye hak ve meşruiyet zemini bulabiliyordu; ancak bunu “laboratuvar koşullarında”, yani kapalı kapılar ardında yapılabilmesine olanak sağlayacak bir “bilimsel deney” pratiği içinden geçirerek gerçekleştirebiliyordu Konunun bilimsel yönü ve bilimsel bilgi biçimi olarak ortaya çıkması açısından ele almak üzerinde ısrar edişimin temel nedeni bilimler tarihinin gelip vardığı şu son yıllardaki aşamalarda, yalnızca ulusları, ırkları değil, tüm insan türünü hedef alan/alabilecek bir alan içinde, modern genetikte, tıpta ve toplumsal hijyen alanında ırkçılığın bir kez daha etik bir sorunlaştırmaya davet edişidir Gen mühendisliği çok uzun bir sürecin gelip vardığı son biçimdir: Sonrasının ne olacağını zaman gösterecek |
|