![]() |
Deyimler Sözlügü ( Y ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( Y )Yörüngesine oturtmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yufka yürekli: Çok duygulu olup olaylardan hemen etkilenip ağlayan, çok acıyan, üzülen kimse ![]() ![]() Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal: İki davranış, iki kimse, iki karşıt şey arasında bir tercih yapamama zorluğunu anlatmak için kullanılır ![]() Yumruk kadar: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yumurta kapıya gelmek: Yapılması gereken bir iş için zaman daralmış olmak, iş çok sıkışık zamana rastlamak ![]() Yumurtaya kulp takmak: Hemen her şeye bir kusur bulmak, bahane bulmakta usta olup hiçbir şeyi beğenmemek ![]() Yumuşak yüzlü: Kendisinden istenilenleri geri çevirmeyen, kimseyi gücendirmek istemeyen kimse ![]() Yuvarlak hesap: Ayrıntıya girmeden, bir bütün sayıya yaklaşık olarak tamamlanabilen hesap ![]() ![]() Yuvarlanıp gitmek: Eldeki imkânlar içinde hayat sürmek ![]() ![]() Yuvasını bozmak: Ev ve aile düzenini bozmak, dağıtmak, alt üst etmek ![]() ![]() Yuvasını yapmak: Birinin hakkından gelmek, hakettiği ceza ya da cevabı vermek ![]() ![]() Yuvasını yıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yük altına girmek: Sorumluluk gerektiren, ağır bir görevi kabul etmek ![]() ![]() Yük olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yükseklerde dolaşmak: Elde edilmesi zor şeyler istemek ![]() ![]() Yüksek perdeden konuşmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüksekten atmak: Yapamayacağı şeyleri söylemek ![]() ![]() Yükte hafif pahada ağır: Taşınması kolay, değerli eşya (altın, elmas gibi ![]() Yükün altından kalkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yükünü tutmak: Çok zenginleşmek, para ve mal kazanmış olmak ![]() ![]() Yüreği ağzına gelmek: Birden bire çok korkmak, kalbi yerinden fırlayacakmış gibi hızlı hızlı atmak ![]() ![]() Yüreği cız etmek: Çok acımak, içi sızlamak ![]() ![]() Yüreği çarpmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği dayanmamak: Çok acı duymak, acısına katlanamamak ![]() ![]() Yüreği ezilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği hop etmek: Bir olay karşısında birdenbire korkup heyecanlanmak ![]() Yüreği ferahlamak: İçi kaygıdan, sıkıntıdan kurtulmak ![]() Yüreği kabarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği kalkmak: Heyecanlanmak ![]() ![]() Yüreği kararmak: İçine bir karamsarlık, bir sıkıntı çökmek; iyimserliği ortadan kalkmak ![]() ![]() Yüreği katı: Acımasız, acıma duygusundan yoksun kimse ![]() Yüreğine (içine) dert olmak: Birine karşı ya da birinin kendine karşı yaptığı bir davranış sonradan kendisi için acı, üzüntü kaynağı olmak ![]() ![]() Yüreğine inmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreğine (içine) işlemek: Çok tesirli olmak, derinden acı vermek ![]() Yüreğine od düşmek: Yüreği yanmak, belli bir sebep sonucu büyük bir acı duymak, çok üzülmek ![]() ![]() Yüreğine su serpilmek: Duyduğu üzüntüyü hafifletecek bir haberle karşılaşmak, ferahlamak ![]() ![]() Yüreği küt küt atmak: Korku ve heyecandan yüreği hızlı hızlı çarpmak ![]() Yüreği oynamak: Ansızın heyecanlanmak veya korkmak, tedirgin olmak ![]() Yüreği (içi) parçalanmak: Çok acımak, karşılaştığı bir durum sebebiyle çok üzüntü duymak ![]() ![]() Yüreği pek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüreği yanmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yürükten bağlanmak: İçten, samimi olarak sevgi ve saygı duymak ![]() Yürürlüğe girmek: Bir kanun ya da kararname uygulanmaya başlamak ![]() Yüzünü ağartmak: Yakınlarının övünç duymasına neden olacak beğenilir bir iş yapmak ![]() Yüz bulmak: Kendisine gösterilen hoşgörüden yararlanma yoluna gidip şımarmak, hoşa gitmeyen davranışlarda bulunmak ![]() Yüze gülmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüze vurmak: İşlediği bir suçu ya da kabahati birinin açıkça yüzüne söyleyip onun utanmasına yol açmak ![]() ![]() Yüze yüze kuyruğuna gelmek: Uzun süren bir işin sonuna yaklaşmış olmak ![]() Yüz görümlüğü: Güveyin gelinin duvağını açarken verdiği armağan ![]() Yüz göz olmak: Senli benli olmak ve birbirinden çekineceği kalmamak, aradaki mesafe kalkmış olmak, lâubalileşmiş olmak ![]() ![]() Yüz karası: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüz kızartıcı: Çok utandırıcı hareket veya durum ![]() Yüz dökmek: Zorlanarak, utanmayı ve sıkılmayı göze alarak, yalvararak bir kimseden ricada bulunmak ![]() Yüz tutmak: Bir şey olmak üzere bulunmak ![]() ![]() Yüzde kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzü ak: Suçu, utanılacak durumu bulunmamak; temiz ve saf olmak ![]() ![]() Yüzü görmemek: Kimi şeylere hiç sahip olamamak, onlardan uzak bulunmak ![]() ![]() Yüzü gözü açılmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzü gülmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzü kalmamak: Bir kimseye karşı pek borçlu bulunmak ve ondan artık bir şey isteyecek hâli kalmamak ![]() ![]() ![]() Yüzü kara: Utanacak bir durumu olan ![]() Yüzü kasap süngeri ile silinmiş: Utanacak, sıkılacak, arlanacak yanı kalmamış; arsız ![]() Yüzünden (suratından) düşen bin parça olmak: Sıkıntısı, öfkesi ve küskünlüğü yüz ifadesinden belli olmak ![]() Yüzünden okumak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yüzüne bir daha bakmamak: Darılıp küsmek, bir daha konuşmamak; önemsemeyip ilgisiz kalmak ![]() Yüzüne kan gelmek: Benzi beti yerine gelmek, sağlığına kavuştuğu yüzünün kızarmasından belli olmak; soluk rengi geçmek ![]() ![]() Yüzünü ağartmak: Yakın çevresinin övünç duymasına neden olacak bir iş yapmak veya başarı kazanmak ![]() ![]() Yüzünü ekşitmek: Rahatsız olduğunu, hoşnut olmadığını, öfke duyduğunu yüz ifadesiyle belli etmek ![]() ![]() Yüzünü gören cennetlik: Uzun bir süre ortalıkta görünmeyen kimseler için kullanılır ![]() Yüzünü kara çıkarmak: Yaptığı bir iş ya da davranışla birini utandırmak, mahçup duruma düşürmek ![]() Yüzünü kızartmak: Birini utandırıp yüzünün kızarmasına yol açmak ![]() Yüzünün akıyla çıkmak: Bir işe girip o işten başarı elde ederek, onurunu zedelemeden, utanılacak bir duruma düşmeden çıkmak ![]() Yüzü sirke satmak: Yüzünden hoşnut olmadığı anlaşılmak, asık yüzlü olmak ![]() ![]() Yüz üstü bırakmak: Tamamlanmamış bir durumda, yarı yolda bırakmak ![]() ![]() Yüzü soğuk: Ürküntü veren, hoşnutluk vermeyen, sevimsiz,”Aman ne yüzü soğuk adamdı o öyle!” Yüzü suyu hürmetine: Bir kimsenin hatırına değer verildiği için ![]() ![]() ![]() Yüzü tutmamak: Bir şey istemeye ya da söylemeye çekinmek, cesaret edememek ![]() ![]() Yüzü yerde: Alçakgönüllü ![]() Yüzü yok: “Bir şeyi yapmaya cesareti yok, öyle yanlışlıklar yaptı ki teklif etmeye utanıyor ![]() ![]() Yüz vermek: Her istediğini yerine getirerek şımartmak; yakınlık göstererek, hoş görülü davranarak ölçüsüz hareketler yapmasına sebep olmak ![]() Yüz yüze bakmak: Yakın ilişki içinde bulunup, bu ilişkileri bir süre devam etmek ![]() ![]() Yüz yüze gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( Y ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( Y )Ya Allah deyip (atılmak): Cenab-ı Hak`a sığınarak (atılmak) ![]() ![]() Yabana atmak: Önem vermemek, önemsiz görüp dikkate almamak, üzerinde durmamak ![]() ![]() Yabancılık çekmek: Bir iş ya da çevrede yabancı olmaktan dolayı ortaya çıkan zorlukların etkisinde kalmak ![]() ![]() Ya bu deveyi gütmeli, ya bu diyardan gitmeli: “Bu işi mutlaka yapmalısın, başka yolu yok, aksi taktirde burada kalamazsın ![]() ![]() Ya devlet başa, ya kuzgun leşe: “Giriştiğim iş beni ya büyük bir varlığa ve mevkiye ulaştıracak ya da mahvedecek, batıracak” anlamında söylenir ![]() Yad eller: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yâd etmek: Anmak, hatırlamak ![]() ![]() Yağ bağlamak: Semirmek, üzerine biriken yağ katılaşmak ![]() Yağ bal olsun: “Yediğin, içtiğin helâl ve afiyet olsun” anlamında söylenir ![]() Yağcılık etmek: Dalkavukluk etmek, övmek, pohpohlamak ![]() ![]() Yağlı ballı olmak: Araları çok iyi, içli dışlı, samimi olmak ![]() ![]() Yağlı kapı: Çalıştırdığı kimselere bol kazanç sağlayan kimse, kuruluş, aile ya da yer ![]() ![]() Yağlı kuyruk: Kolayca ve bolca yararlanılabilecek kaynak; basitçe sömürülebilecek iş veya kimse ![]() Yağlı müşteri: Bol paralı, çok alışveriş yapan zengin alıcı ![]() ![]() Yağma gitmek: Bir şey çok alıcı bulup çok satılmak, kolay müşteri bulmak ![]() ![]() ![]() Yağma Hasan`ın böreği: Hakkı olanın da olmayanın da kolayca yararlandığı, kimsenin korumadığı, her yanından sömürülen kaynak ![]() Yağma yok: “Öyle şey olmaz, buna izin vermezler, kolay kolay elde edemezsin” anlamında bir tutumun ya da davranışın yanlışlığı ifade etmek için kullanılır ![]() Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak: Bir tehlikeden, güç bir durumdan kaçarken daha kötüsüyle karşılaşmak ![]() Yağmur yağarken küpünü doldurmak: Kazanma fırsatı varken ondan yararlanıp para veya mal edinmek ![]() ![]() Yağ tulumu: Çok şişman, çok yağlı ![]() ![]() Ya herrü (herro) ya merrü (merro): “Tehlikeyi göze aldık, giriştiğimiz işte ya batar ya da çıkarız” anlamında kullanılır ![]() Yahudi pazarlığı: Tarafların çıkarlarını düşünerek çekişe çekişe yaptıkları pazarlık ![]() ![]() Yakadan atmak: Savıp kurtulmak, başından atmak ![]() ![]() Yaka paça: Hiçbir itiraz dinlemeden, zorla, kuvvet kullanarak (götürmek) ![]() ![]() Yakası açılmadık: Hiç duyulmadık, bilinmedik, ayıp söz, küfür ![]() Yakasına sarılmak: İstediği şeyi almak ya da dövmek için tutup bırakmamak, zorlamak ![]() ![]() Yakasına yapışmak: Hesap sormak ya da bir şey istemek için tutup bırakmamak ![]() ![]() Yakasını bırakmamak: Bezdirecek kadar üstüne düşmek, ısrar etmek, yanından ayrılmamak ![]() ![]() Yakasını kaptırmak: Bir şeyin, bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak, ona bağlanmış olmak ![]() Yakayı sıyırmak: Kurtulmak, kaçmak ![]() ![]() Yaka silkmek: Bıkıp usanmak; bir iş, durum, yer ya da kimsenin olumsuz yanlarından tedirginlik duyduğunu belirtmek ![]() ![]() Yakayı ele vermek: Yakalanmak, kaçamayarak ele geçmek ![]() ![]() Yakayı kurtarmak: Umulmazken bir işten ya da kimseden kurtulmak, kaçmak ![]() ![]() Yakınlık duymak: Birine karşı sevgi ve ilgi duymak, yabancılık hissetmemek ![]() ![]() Yakışık almamak: Yerinde olmamak, uygun düşmemek, yaraşmamak ![]() ![]() Yalancı pehlivan: Yapamayacağı bir işi yapabilecekmiş gibi görünen kimse, palavracı ![]() ![]() Yalancısı olmak: Doğruluğu bilinmeyen, inanılmayacak sözleri bir başkasından işiterek söylemiş olmak ![]() ![]() Yalan dolan: Hile, düzen, dalavere, yolsuz davranış,”Yalan dolanla iş görmeye kalkanların başına işte bunlar gelir ![]() Yalan yere: Gerçeğe uygun olmayarak ![]() ![]() Yalayıp yutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yalpa vurmak: İki yana, sağa sola; bir o yana, bir bu yana sallanarak yürümek ![]() ![]() Yalvar yakar olmak: Çok yalvarıp yakarmak ![]() Yan bakmak: Beğenmeyerek, kötü niyetle, düşmanca bakmak ![]() Yan basmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yan çizmek: Kendisine yüklenen bir görevden kaçmak ![]() ![]() Yandan çarklı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yan gelip yatmak: Yapacak işleri olduğu hâlde yapmamak, rahatına bakmak, keyfince yaşamak ![]() ![]() Yangına körükle gitmek: Anlaşmazlığı, gerginliği, kargaşalığı artırıcı, her iki tarafı kışkırtıcı söz ve davranışlarda bulunmak ![]() Yan gözle bakmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yanık ses: Hüzünlü, çok dertli, içindeki acıyı dile getiren ses ![]() Yanına bırakmamak: Kendisine yapılan kötülüklerin öcünü almak, cezasını sert karşılıklarla vermek ![]() ![]() Yanına (kâr) kalmak: Kendisinden öç alınmamak, yaptığı kötülük sert karşılık görmemek, cezasız kalmak ![]() Yanına salâvatla varılır: Çok öfkeli, kızgın ve kibirlidir ![]() Yanından bile geçmemiş: Hiç ilgisi yok, en ufak benzerliği bile yok ![]() ![]() Yanıp tutuşmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yanıp yakılmak: Sızlanıp şikâyet etmek, derdini döküp durmak ![]() ![]() Yanlış ata oynamak: Kazanmak için giriştiği işte tuttuğu yol, dayandığı kimse dayanıksız ve çürük çıkmak, dolayısıyla aldanmış olmak ![]() Yanlış kapı çalmak: İsteğinin yapılamayacağı bir yere başvurmak ![]() ![]() Yan tutmak: Taraflardan birini desteklemek, onun söz ve davranışlarını benimsemek, yansız olmamak ![]() ![]() Yan yan bakmak: Düşmanca, kötü niyetle bakmak ![]() Yapmadığını bırakmamak: Bütün kötülükleri yapmak, eziyet etmek ![]() Yara açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yaraya merhem olmak: Acil ihtiyaçları karşılamak ![]() Yardan atmak: Bir kimseyi aldatarak kazaya uğratmak, tehlikeli bir durumun içine itmek, türlü belâlara sokmak ![]() Yarı buçuk: Tam değil, çok az, tamamlanmamış, baştan savma ![]() Yarım adam: Güçsüz, sakat, zayıf, hasta kimse ![]() Yarım ağızlı (söylemek): İsteksizce, istemeye istemeye, gönülsüzce (söylemek) ![]() ![]() Yarım yamalak: Gelişigüzel, üstünkörü, eksik ve kusurlu ![]() Yarından tezi yok: En kısa zamanda, çok çabuk, geciktirmeden ![]() Yarı yolda bırakmak: Verilen desteği, yapılan yardımı sonuna kadar götürmemek ![]() ![]() Ya sabır çekmek: Kötülüklere, sıkıntılara, üzücü olaylara karşı tepki göstermemeye çalışıp, Cenab-ı Allah`tan kendisine sabır vermesini istemek ![]() Yaş Dökmek: Ağlamak ![]() ![]() Yaşını başını almış (olmak): Yaşı epeyce ilerlemiş olmak, yaşlanmış veya olgunlaşmış olmak ![]() ![]() Yaşını içine akıtmak: Hissettiği acıyı, ızdırabı, üzüntüyü belli etmemek; ağlamak isteğini bastırmak ![]() Yaş tahtaya (yere) basmamak: Kolay kolay tuzağa düşmemek, uyanık davranmak ![]() ![]() Yatağa düşmek: Hastalık yüzünden yatmak zorunda kalmak, ayağa kalkamayacak durumda olmak ![]() ![]() Yataklık etmek: Bir suçluya yardım etmek, onu gizlemek, barındırmak ![]() Yatak yorgan yatmak: Çok hasta olmak ![]() ![]() Yatırım yapmak: Gelir amacıyla bir işe para yatırmak veya aynı amaçla önceden ortam hazırlamaya çalışmak ![]() ![]() Yavaş gel: “Atıp tutma, abartma, ölçüsüz konuşma” anlamında kullanılır ![]() Yaya kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yayan yapıldak: Çıplak ayakla, yayan ![]() ![]() Yaygarayı basmak: Bağırıp çağırmak, önemli bir nedeni olmadığı hâlde feryat etmek ![]() ![]() Yaz boz tahtasına çevirmek: Bir konuda birbirine uymayan kararlar almak, kararsızlık yüzünden bir konuda sık sık fikir değiştirmek ![]() Yedeğe almak: Bağlayarak arkasından çekip götürmek ![]() Yedi canlı: Pek çok ölüm tehlikesi geçirip sağ kurtulan insan ya da hayvan ![]() Yedi düvel: Bütün devletler, herkes, bütün dünya ![]() ![]() Yediden yetmişe: En büyüğünden en küçüğüne, eli ayağı tutan herkes ![]() ![]() Yediği naneye bak: Yersiz, uygunsuz iş yapanlar için kullanılır ![]() Yedi iklim dört bucak: Hemen her yer, bütün dünya ![]() ![]() Yedi kat yabancı: El, ne akraba, ne tanıdık, hiçbir yakınlığı yok ![]() ![]() Yeğ tutmak: Bir şeyi bir şeyden daha önemli görüp tercih etmek ![]() ![]() Ye kürküm ye: Saygının kişiliğe karşı değil, zenginliğe, varlığa, giyim ve kuşama karşı gösterildiğini anlatmak için kullanılır ![]() Yele vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yelkenleri suya indirmek: Israrından, iddiasından, direnmekten vazgeçip karşısındakinin dediğini kabul etmek; yüksekten atıp tutmayı bırakarak yumuşamak ![]() ![]() Yel yeperek yelken kürek: Telâş içinde, çok acele olarak, heyecanla ![]() Yemeden içmeden kesilmek: Bir üzüntü, korku ya da heyecan sebebiyle yiyemez duruma gelmek, iştahı kapanmak ![]() Yeme de yanında yat: İstek uyandıran, görünüşü çok çekici olan, çok lezzetli yemekler için kullanılır ![]() Yemin etsem başım ağrımaz: “Gerçek olduğundan eminim, bu konuda yemin de edebilirim” anlamında kullanılır ![]() Yenilir yutulur gibi değil: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yer almak: 1 ![]() ![]() ![]() Yer cücesi: Ufak tefek olduğu gibi kurnaz, fitneci, çok bilmiş kimse ![]() Yer demir gök bakır: “Hiçbir yerden yardım alma umudu kalmadı, bütün kapılar kapalı, yardım imkânları ortadan kalktı, kime baş vurdumsa elim boş döndüm” anlamında çaresizliği anlatmak için kullanılır ![]() Yerden yere çalmak: Çok hırpalamak, acınacak duruma düşürmek, zor durumlarda bırakmak ![]() ![]() Yere bakan yürek yakan: Uslu, uysal, sessiz görünüp gizliden gizliye ve sinsice dolap çeviren, kötülük yapan kimse ![]() ![]() Yere göğe koyamamak: Çok önem vermek, nasıl ağırlayacağını ve memnun edip mutlu kılacağını bilememek ![]() Yer etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerinde duramamak: Sürekli hareket etmek, kıpırdanmak, sabırsızlanmak, içi içine sığmamak, eyleme geçmek için telâş içinde dolaşmak ![]() ![]() Yerinden oynamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yerinden oynatmak: Yerini değiştirip başka bir yere kaldırmak ![]() ![]() Yerinde saymak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerinde yeller esmek: Yok olmak, artık bulunmamak ![]() ![]() Yerin dibine geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yerine geçmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerini bulmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yerini doldurmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yeri yurdu belirsiz: Serseri; ne iş yaptığı, nerde kaldığı, nereli olduğu bilinmeyen ![]() Yerle bir etmek: Bir yeri yakıp yıkmak, tahrip etmek, temeline kadar söküp dağıtmak, taş taş üstüne bırakmamak ![]() ![]() Yerli yersiz: Uygun olsun olmasın, uygun zamanı kollamadan ![]() ![]() Yer tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yer vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yer yarılıp içine girmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yer yerinden oynamak: Bir olay toplumda telâş, heyecan, gürültü, patırtı, kargaşa oluşturmak ![]() ![]() Yeşil ışık yakmak: Bir şeyin olmasına izin vermek, göz yummak ![]() ![]() Yılan hikâyesi: Bir türlü sonuca bağlanamayan, çözümlenemeyen, uzayıp giden (mesele ya da iş) ![]() Yılanın kuyruğuna basmak: Zararı dokunacak, kötülük yapacak bir kimseye ilişmek ya da sataşmak yoluyla fırsat vermek ![]() Yıldırımları (veya şimşekleri) üstüne çekmek: Kimi davranışlarıyla pek çok kimseyi kızdırarak eleştirilere, saldırılara yol açmak ![]() ![]() Yıldırımla vurulmuşa dönmek: Ansızın ortaya çıkan kötü bir durum karşısında sarsılmak, ne yapacağını bilemez olmak, bitkin ve şaşkın bir duruma düşmek ![]() ![]() Yıldızı barışmamak: Aralarında görüş, düşünce ve duygu ayrılıkları bulunup birbirlerinden hoşlanmamak, birbirleriyle iyi geçinmemek, anlaşıp uyuşamamak ![]() ![]() Yıldızı parlamak: Çok başarılı olup herkesin dikkatini çekecek duruma gelmek, ün kazanmak ![]() ![]() Yıldızı sönmek: Ününü ve itibarını kaybetmek ![]() Yiğitlik sende kalsın: “Karşısındaki anlamasa da hoşgörü göster, özveride bulun, ılımlı davran, böylelikle soylu davranışını göstermiş olursun” anlamında bir anlaşmazlığa son vermek için taraflardan birine söylenir ![]() Yiyip bitirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yok canım!: 1 ![]() ![]() ![]() Yok devenin başı!: “Daha neler, çok abartıyorsun, bu sözlere inanmam” anlamında, söylenenlere inanılmayacağını anlatmak için kullanılır ![]() Yok pahasına: Son derece ucuz, değerinin altında bir fiyata, ölü fiyatına ![]() ![]() Yol açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yola çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() Yola düşmek: Bir zorunluluk sebebiyle yola çıkmak, yol almaya başlamak ![]() ![]() Yola gelmek: Ters tutumunu düzeltmek, uslanmak, istenilen biçimdeki davranışı kabul etmek ![]() ![]() Yola getirmek: Birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek ![]() Yol almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yol aramak: Bir meseleye çare bulmaya çalışmak, imkân aramak ![]() ![]() Yol bulmak: Bir çözüm, bir çare bulmak ![]() ![]() Yoldan çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yoldan kalmak: Gitmek istediği yere gidememek, alıkonmak, bir engel dolayısıyla gecikmek ![]() ![]() Yol geçen hanı: Hemen herkesin girip çıktığı, uğradığı yer ![]() Yol göstermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yol iz bilmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yol kesmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yol tutmak: Yaşayışını inandığı, doğru bildiği bir düzende sürdürmek ![]() Yolu (ayağı) düşmek: Yolu üzerinde bulunan o yerden geçmesi gerekmek; o yer, yolu üzerinde bulunmak ![]() ![]() Yoluna çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yoluna (rayına) girmek: İstenilen biçimi almak, gerekli olan şekilde gelişmek ![]() Yoluna koymak: Bir işi olumlu bir duruma sokmak, istenilen şekle getirmek ![]() ![]() Yolunu beklemek: Gelmesini beklemek ![]() ![]() Yolunu bulmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yolunu kaybetmek: Hangi yoldan gideceğini bilememek, şaşırmak ![]() ![]() Yolunu sapıtmak: Kötü yola düşmek, doğru yoldan ayrılmak ![]() Yolunu yapmak: Bir işi olumlu sonuca ulaştıracak ya da mümkün kılacak girişimde bulunup hazırlık yapmak veya tedbir almak ![]() Yolu tutmak: Bir yoldan kimseyi geçirmeyecek biçimde düzen kurmak ![]() ![]() Yol yordam: Bir şey, davranış ya da yapışın usul ve kuralları ![]() ![]() Yorgan gitti, kavga bitti: “Kavga, çekişme, anlaşmazlık nedeni olan şey ortadan kalkınca kavga da sona erdi ![]() ![]() Yorgunluğunu almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Yorgunluğunu çıkarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( Y ) |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( Y )hayttt kanki kim tutar seni yürü beee iyi gaza geldin şimdi |
![]() |
![]() |
|