![]() |
Deyimler Sözlügü ( E ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( E )El yordamıyla: Tahminlerine, sezgilerine dayanıp elle yoklayarak ![]() ![]() Emeği geçmek: Bir şeyin yapılmasında kendisinin de katkısı bulunmak ![]() ![]() Emek vermek: Bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak ![]() ![]() Emir kulu: Kendisine emredilen işi yapmak zorunda olan kimse ![]() ![]() Eninde sonunda: Nihayet, en sonunda ![]() ![]() Enine boyuna: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ensesi kalın: Parası çok, varlıklı, sözü geçer, ödeme gücü yüksek (kimse) ![]() ![]() Ensesinde boza pişirmek: Sıkıştırıp tedirgin etmek, eziyet etmek ![]() ![]() Ensesine yapışmak: Yakalamak ![]() ![]() Ense yapmak: Yemek, içmek ve keyfine bakmak, hiç iş yapmamak ![]() ![]() Er geç: Ne zaman olsa, mutlaka ![]() ![]() Esamisi okunmamak: Adı anılmamak, değer verilmemek ![]() ![]() Es geçmek: Dikkate almamak, sözleri arasında o konuya dokunmamak ![]() ![]() Esip savurmak: Bağırıp çağırmak, öfke ile atıp tutmak ![]() ![]() Eski çamlar bardak oldu: Devir değişti, eski durumların, tutumların bir önemi kalmadı ![]() Eski defterleri karıştırmak: Eski olayları, işleri bir çıkar umuduyla tekrar ele almak, yeniden gündeme getirmek ![]() ![]() Eski hamam eski tas: Hiçbir şey değişmemiş, eski durumda kalmış ![]() ![]() Eski kafalı: Yeniliğe açık olmayan, yaşayış ve düşünce itibariyle eskiye bağlı ![]() Eski kurt: Tecrübeli, görmüş ve geçirmiş, mesleğini iyi bilen, hileyi ve düzeni deneyimi sayesinde hemen anlayan ![]() ![]() Eski toprak: Yaşlılığına rağmen dinçliğini, dayanıklılığını hâlâ sürdüren, gücünü kaybetmemiş kimse ![]() ![]() Eşeğini sağlam kazığa bağlamak: İşini güvenli kılacak önlemler almak ![]() ![]() Eşek kadar: Büyük, iri; aşırı derecede gelişmiş ![]() ![]() Eşek sudan gelinceye kadar dövmek: Adamakıllı, çok ve iyi dövmek ![]() Eşek şakası: Ağır, hoşa gitmeyen, incitici, kaba şaka ![]() ![]() Eşiğine yüz sürmek: Bir isteğinin yerine getirilmesi için bir kimseye yalvarmak, önünde eğilmek ![]() ![]() Eşiğini aşındırmak: Bir işi yaptırmak, gördürmek için bir yere çok gidip gelmek ![]() ![]() Eşref saat: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eteği ayağına dolaşmak: Telâş, korku ve heyecandan yürüyüşünü ve yapacağı işi şaşırmak ![]() Eteğine yapışmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Etekleri tutuşmak: Çok telâşlanmak, heyecanlanmak ![]() Etekleri zil çalmak: Çok sevinmek, işler yolunda olmak ![]() ![]() Etek öpmek: Yaltaklanmak, dalkavukluk etmek; birine yaranmak için katına çıkıp o kimsenin eteğini öpme davranışı içinde olmak ![]() ![]() Eti ne butu ne?: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Eti senin kemiği benim: Çocuk velilerinin öğretmene ya da ustaya çocuğun eğitiminde kendine tam yetki verdiğini anlatmak için söylenir ![]() Et kafalı: Akılsız, anlayışı az, kavrayışı kıt olan ![]() Etliye sütlüye karışmamak: Kendini alâkadar etmeyen meselelerden, toplumu derinden etkileyen olaylardan uzak durmak, kaçınmak ve hiçbiriyle ilgilenmemek ![]() ![]() Etrafında dört dönmek: İstediğini elde etmek amacıyla bir kimsenin, bir şeyin yanından ayrılmamak, ona aşırı ilgi göstermek ![]() ![]() Et tırnak olmak: Sıkı bir ilişkiye girmek, birbirinden kopmamak ![]() Ettiğini bulmak: Yaptığı bir kötülüğün cezasını görmek ![]() Ev açmak: Ayrı bir eve çıkmak, yerleşmek ![]() ![]() Evde kalmak: Yaşı ilerleyen kızın evlenememesi ![]() ![]() Evdeki hesap çarşıya uymamak: Önceden tasarlanan, düşünülen bir iş umulduğu gibi gitmemek, başka bir yönde gelişmek ![]() ![]() Evlât acısı gibi içine çökmek: Kaybettiği bir şey için çok üzülmek ![]() ![]() Eyere de gelir semere de: Her işe uyar, her işe yarar, ince işler için de kaba işler için de kullanılabilir ![]() Eyüp sabrı: Peygamberlerden Hz ![]() ![]() Eyvallah demek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Eyvallah etmemek: Minnet altına girip boyun eğmemek ![]() ![]() Ezbere iş görmek: İncelemeden, özenmeden, gerekli olan bilgiyi almadan, gelişi güzel iş yapmak ![]() Ezilip büzülmek: Güç bir duruma düştüğünü, utandığını, sıkıldığını davranışlarıyla belli etmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( E ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( E )Ecel aman verirse: Ölmezsem, ömür yeterse ![]() ![]() Ecel teri dökmek: Çok korkmak, heyecan içinde bulunup terlemek, korku ve bunalım içinde olmak ![]() ![]() Eceli gelmek: Ölmek, sonu gelmek, yok oluş vakti gelmek ![]() ![]() Eceline susamak: Ölümüne yol açacak kadar tehlikeli işlere girişmek ![]() Eciş bücüş: Çarpuk çurpuk, eğri büğrü, düzgün yanı olmayan, çirkin bir biçim almış bulunan ![]() ![]() Edebiyat yapmak: Bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek ![]() ![]() Efkâr dağıtmak: Sıkıntıyı gidermek, üzüntüyü yok etmeye çalışmak ![]() ![]() Eğri (gözle) bakmak: Kötü düşünce besleyerek bakmak ![]() ![]() Ekmeğinden etmek: İşinden çıkarmak veya atmak ![]() ![]() Ekmeğine yağ sürmek: Birinin yararına göre eylemde bulunmak, istemese de birinin işine yarayacak biçimde hareket etmek ![]() ![]() Ekmeğini kazanmak: Geçimini temin edecek, ihtiyaçlarını karşılayacak parayı kazanmak ![]() ![]() Ekmeğini taştan çıkarmak: En zor işleri bile yapıp geçimini sağlayacak becerilikte olmak, her türlü işi yapmak ![]() ![]() Ekmek elden su gölden: Kendisi kazanmayıp başkalarının kazancı ile geçinen kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Ekmek kapısı: Çalışıp para kazanılan, geçim sağlayan iş yeri ![]() Ekmek parası: Kazanç, geçinmek için kazanılan para ![]() ![]() Eksik gedik: Ufak tefek ihtiyaçlar ![]() ![]() Ekşi yüz: Somurtkan, asık yüz ![]() ![]() El açmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El altından: Kimsenin haberi olmadan, gizlice ![]() ![]() El atmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El ayak çekilmek: Ortalıkta kimse kalmamak, ıssızlaşıp sessizleşmek ![]() ![]() El basmak: Yemin etmek, kutsal bir şey üzerine el koyarak ant içmek ![]() ![]() El çabukluğu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elde avuçta bir şey kalmamak: Parasını, malını, tüm varlığını harcayıp bitirmiş olmak ![]() ![]() Elde etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elde kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elden ayaktan düşmek (veya kesilmek): Yaşlılık, hastalık sebebiyle iş yapamaz, yürüyemez, kendi işini göremez duruma gelmek ![]() ![]() Elden çıkmak: Malı olmaktan çıkmak ![]() ![]() Elden düşme: Az kullanılmış ![]() ![]() Elden ele dolaşmak: Pek çok kişi tarafından kullanılmak, bir çok sahip eline geçmek ![]() ![]() Elden geçirmek: Eksiklikleri düzeltmek, onarmak; denetlemek için pek çok şeyi ele alıp yoklamak, gözden geçirmek ![]() ![]() Elden gitmek: Bir şeyi yitirmek, ondan yoksun kalmak ![]() ![]() Ele almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ele avuca sığmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ele geçirmek: Sahip olmak, kaçan bir kimseyi yakalamak ![]() ![]() El elde baş başta: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elekten geçirmek: Titizlikle seçmek; iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı birbirinden ayırmak ![]() ![]() El ele vermek: Güçleri birleştirip işbirliği yapmak, yardımlaşmak ![]() ![]() El emeği: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ele vermek: Bulunduğu yeri haber vererek suçluyu yakalatmak ![]() ![]() Eli açık: Cömert, çok para harcayan, sakınmadan para verebilen ![]() ![]() Eli ağır: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eli altında olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eli ayağı buz kesilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eli ayağı tutmak: İş yapabilecek güçte olmak, bedenî gücü var olmak ![]() ![]() Eli bayraklı: Kavgacı, şirret, edepsiz ![]() ![]() Eli bol: Cömert, esirgemeyen, çok para ve eşyası olan ![]() ![]() Eli boş dönmek: Umduğunu alamadan geri dönmek ![]() ![]() Eli böğründe kalmak: Çaresiz kalmak, bir şey yapamaz duruma gelmek, başarısızlığa uğramak ![]() ![]() Eli cebine gitmemek (veya varmamak): Cimri olmak, para harcamaya kıyamamak ![]() ![]() Eli çabuk: Süratli iş gören ![]() ![]() Eli darda: Geçimi için para sıkıntısı çeken ![]() ![]() Eli değmemek: Bir işi yapmaya zaman bulamamak ![]() ![]() Elifi görse mertek sanır: Cahil, okuması yazması yoktur ![]() ![]() Eli hafif: İncitmeden, can yakmadan iş gören ![]() ![]() Eli kalem tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Elinden iş çıkmamak: Çabuk iş yapamamak ![]() ![]() Elinden tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eline düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Eline su dökemez: Sözü edilen kişi, değerce ondan çok geride ![]() ![]() Elini çabuk tutmak: Hızlı davranmak, acele etmek ![]() ![]() Elini kana bulamak: Birini öldürmek veya yaralamak ![]() ![]() Elini kolunu sallaya sallaya gelmek: Bir işten sonuç almaksızın dönmek, gelirken hiçbir armağan getirmemek ![]() Elini kolunu sallaya sallaya gezmek: Pervasızca, çekinmeden, kimseden korkmadan dolaşmak ![]() ![]() Elinin hamuruyla erkek işine karışmak: Anlamadığı, bilmediği, beceremediği işleri yapmaya kalkışmak (kadınlar için) ![]() Elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak: Çok nazlı olmak, evde hiçbir iş yapmamak, zor işlerden kaçınmak ![]() Eli sıkı: Kolay para harcamayan, cimri, çok tutumlu ![]() ![]() Eli uzun: Hırsız, fırsat buldukça bir şeyler aşırmaktan geri kalmayan ![]() Eli varmamak: Bir işi yapmaya gönlü razı olmamak ![]() ![]() Eli yatmak: Bir işe eli alışkın olmak, bir işi yapabilecek el becerisi bulunmak ![]() Eliyle koymuş gibi bulmak: Aradığı şeyi söylenen yerde çok kolay bulmak ![]() ![]() El kadar: Küçük, küçücük ![]() ![]() El kaldırmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() El kapısı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El koymak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Elle tutulur gözle görülür: Çok açık, gizli bir tarafı yok ![]() El oğlu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() El sürmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El uzatmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() El üstünde tutulmak: Çok değer verilip sevilmek, kendisine büyük ölçüde saygı gösterilmek ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|