![]() |
Deyimler Sözlügü ( A ) |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( A )Arpalık yapmak: Bir yeri sürekli çıkar kaynağı olarak kullanmak, sömürmek ![]() ![]() Art düşünce (niyet): Açığa vurulandan ayrı, gizli tutulan, asıl düşünce ![]() ![]() Asıp kesmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Askıda kalmak: Bir engel çıkması dolayısıyla bir işin sonuca varamaması, yapılamayıp öylece kalması ![]() ![]() Askıya almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Askıya çıkarmak: Evlenecek kimselerin nikâhtan önceki durumlarını gösterir belgelerin, belirli bir süre için ilgili dairede görünür bir yere asılması, ilân edilmesi ![]() Aslan payı: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aslan yürekli: Yılmaz, hiçbir şeyden korkmayan, yiğit, kahraman,”Aslan yürekli Mehmetçik düşmanı çil yavrusu gibi dağıttı ![]() Aslı faslı (astarı) olmamak: Yalan, asılsız olmak, gerçek payı bulunmamak ![]() ![]() Astarı yüzünden pahalı olmak: Bir işin ayrıntısına ödenen paranın aslına ödenen paradan fazla olması, gerçek değerinden fazlaya mal olması ![]() ![]() Astığı astık, kestiği kestik: Davranışlarından dolayı kimseye hesap vermeyen, istediği gibi davranan, çok sert kimseler için kullanılır ![]() Aşağıdan almak: Sert konuşan kimselere karşı yumuşak bir dil kullanmak ![]() ![]() Aşağı kurtarmaz: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık: Sakıncalı oluşları eşit olan iki karşıt davranıştan birine karar verememe zorunluluğunu anlatmak için kullanılır ![]() Aşağı yukarı: Yaklaşık olarak, hemen hemen, tam değil de tama yakın ![]() ![]() Aşık atmak: Birisiyle yarışmak, özellikle kendisinden üstün birisiyle yarış etmek ![]() ![]() Ata et, ite ot vermek (yedirmek): Uygunsuz iş yapmak; birbirini tamamlayan, birbirine uyan unsurları ters kullanmak; kişilere işlerine yaramayan şeyi, ilgili olmadıkları görevi vermek ![]() Ateş almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ateş bacayı sarmak: Bir iş ya da olay önüne geçilemez, tehlikeli bir durum almak ![]() Ateş basmak: Aşırı ölçüde sıkılmak, heyecanlanmak, utanmak sonucu vücutta sıcaklığın artması, yüzün kızarması ![]() ![]() Ateşe atmak: Birini çok tehlikeli bir işe bile bile sokmak ![]() Ateşe tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ateşe vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ateşine (nârına) yanmak: Birinin yüzünden büyük haksızlığa uğramak, zarar görmek ![]() ![]() Ateş kesilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ateşle oynamak: Çok tehlikeli, zarar verecek bir işin üstüne üstüne gitmek ya da böyle bir işe girişmek ![]() Ateş pahasına: Çok pahalı ![]() Ateş püskürmek: Çok öfkeli olmak, ağır sözler söylemek ![]() ![]() Ateşten gömlek: İçinde bulunulan acı, sıkıntılı, dayanılmaz durumu anlatmak için söylenir ![]() ![]() Atı alan Üsküdar`ı geçti: “Fırsat kaçtı, artık yapılacak şey kalmadı” anlamında kullanılır ![]() ![]() Atı eşkin, kılıcı keskin: Her bakımdan güçlü, dilediğini yapabilir ![]() Atın yüğrükse bin de kaç: İmkânın varsa kendini kurtarmaya bak ![]() Atıp tutmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() At oynatmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Atsan atılmaz, satsan satılmaz: İşe yaramadığı, sıkıntı verdiği hâlde vazgeçilemeyen şeyler ve kimseler için kullanılır ![]() Attan inip eşeğe binmek: Bulunduğu dereceden, mevkiden, önemli görevden daha aşağı bir yere inmek veya alınmak ![]() ![]() Avaz avaz bağırmak: Olanca gücüyle bağırmak; sesi yettiği kadar, var gücüyle bağırmak ![]() Avucunun içine almak: Birini her dediğini yapar duruma getirmek, baskı ve etkisi altına almak ![]() ![]() Avucunu yalamak: Umduğunu ele geçirememek, beklediğini elde edememek ![]() ![]() Avuç açmak: Yardım istemek, dilenmek, para istemek ya da ister duruma düşmek ![]() ![]() Ayağa düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayağa kalkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayağı (ayakları birbirine) dolaşmak: Yürürken herhangi bir sebepten ötürü ayakları birbirine takılmak, sendelemek ![]() ![]() Ayağı düşmek: Bir yere uğramak, o yer yolu üzerinde bulunmak, yolu düşmek ![]() ![]() Ayağı düze basmak: İşleri iyi gitmek, zorlukları yenerek rahata kavuşmak ![]() ![]() Ayağı ile gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayağına bağ olmak: Bir işini yapmasına, bulunduğu yerden ayrılmasına engel olmak ![]() ![]() Ayağına dolaşmak (veya dolanmak): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayağına gitmek: Büyüklük taslamadan alçak gönüllülük edip birinin yanına varmak ![]() ![]() Ayağına kapanmak: Kendini küçük düşürerek yalvarıp yakarmak ![]() ![]() Ayağına (ayaklarına) kara su inmek: Bir yerde ayakta beklemekten veya uzun süre dolaşmaktan çok yorulmak ![]() Ayağını çekmek: Daha önce gittiği yere artık uğramaz olmak, ilişkiyi ve ilgiyi kesmek ![]() ![]() Ayağını denk almak: Birilerinin kendisine karşı yapacakları muhtemel kötülüklere karşı uyanık davranmak, tedbirli olmak ![]() ![]() Ayağını kaydırmak: Bir yolunu bularak birini bulunduğu işten, mevkiden uzaklaştırmak ![]() ![]() Ayağını kesmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ayağının altına almak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayağının tozuyla: Henüz dinlenmeden, yoldan gelir gelmez ![]() ![]() Ayağını sürümek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayağını yorganına göre uzatmak: Gelirini giderine uydurmak, harcamalarda geliri aşmamak ![]() ![]() Ayağı (ayakları) suya ermek (değmek): Neden sonra aklı başına gelmek, bir şeyin aslını anlamak, beklenen biçimde olmadığını kavramak ![]() ![]() Ayak altında kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayak atmamak: Bir yere hiç gitmemek ![]() ![]() Ayak diremek: Bir şeyde ısrar etmek, karşı koymak, kendi kararından vazgeçmemek ![]() ![]() Ayaklar altına almak: Önem verilmesi gereken şeyleri hiçe saymak, çiğnemek ![]() ![]() Ayakları geri geri gitmek: Bir yere istemeye istemeye, gönülsüz gitmek ![]() ![]() Ayaklı kütüphane: Çok şey okumuş, her sorulana cevap veren, çok şey bilen, okudukları aklında kalmış kimse ![]() Ayakta kalmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayak takımı: İşe yaramaz, bilgisiz, görgüsüz, kaba, serseri, değersiz kimselerin bütünü ![]() ![]() Ayak uydurmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayak üstü (üzeri): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayasofya`da dilenip Sultanahmet`te sadaka (zekât) vermek: Kendisi başkasının yardımı ile geçinirken, gösteriş için elindekini başkalarına yardım amacıyla dağıtmak ![]() Ayıkla pirincin taşını: Bir işin oldukça karışık, dolaşık, içinden çıkılması güç olduğunu anlatmak için kullanılır ![]() Ayılıp bayılmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayranı kabarmak: Öfkelenmek, kızıp bağırmak; coşmak ![]() ![]() Ayvaz kasap hep bir hesap: “Ha öyle ha böyle, ikisi de bir; hangi yolu seçersek seçelim aynı sonuca varır” anlamında kullanılır ![]() Ayyuka çıkmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aza çoğa bakmamak: Eline geçenle yetinmek, tok gözlü olmak ![]() Azizlik etmek: Şaka ile takılmak, muziplik etmek, şaka ile aldatmak ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( A ) |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( A )Aba altından değnek göstermek: Sakin, yumuşak görünmekle birlikte karşısındakini gizliden gizliye korkutmak ![]() ![]() Abacı, kebeci, ara yerde sen neci?: “Tamam, ilgililer bu işe karışabilirler, ama sen neci oluyorsun” anlamında kullanılır ![]() Abayı yakmak: Gönül verip âşık olmak, tutulmak ![]() ![]() Abbas yolcu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Abesle iştigal etmek: Yersiz, yararsız, boş ve anlamsız şeylerle vakit geçirmek ![]() ![]() Abuk sabuk konuşmak: Düşünmeden, birbiriyle ilgisi olmayan, tutarsız, saçma sapan söz söylemek ![]() ![]() Abur cubur: Yararlı olup olmadığı düşünülmeksizin rast gele yenen, yemek yerini tutmayan yiyecekler ![]() Aceleye getirmek (dara getirmek): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acemi çaylak: Toy, tecrübesiz, beceriksiz ![]() Acı çekmek (duymak): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acısı içine (yüreğine) çökmek (işlemek): Bir şeyin verdiği acı, üzüntü benliğinde derin iz bırakmak ![]() ![]() Acısını çekmek: Yapılan yanlış bir işin doğurduğu sıkıntı ve üzüntüyü yaşamak ![]() ![]() Acısını çıkarmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Acı soğuk: Keskin, hoşa gitmeyen, çok üşütücü soğuk ![]() ![]() Acı söz: İnsanın gönlünü inciten, onuruna dokunan ağır söz ![]() Aç acına: Aç olarak, hiçbir şey yemeden ![]() ![]() Açığa çıkarılmak (alınmak): İşinden çıkarılmak, görevine son verilmek ![]() ![]() Açığa vurmak: Gizli, saklı bir şeyi herkese duyurmak, ortaya çıkarmak ![]() ![]() Açığı çıkmak: Saklamakla görevli bulunduğu para, eşya veya başka bir şeyin sayım sonucu eksik olduğu anlaşılmak ![]() ![]() Açığını bulmak: Herhangi bir işteki eksiği, hileyi veya zararı ortaya çıkarmak ![]() ![]() Açık alınla: Başarı, şeref, övünç ve dürüstlükle ![]() ![]() Açık bono vermek: Bir kimseye sınırsız, istediği gibi davranma yetkisi tanımak ![]() Açık fikirli: Olayları, gelişmeleri, yenilikleri iyi anlayıp gereği gibi karşılayan; düşündüğünü olduğu gibi söyleyebilen kimse ![]() ![]() Açık kalpli (yürekli): Samimî, içi temiz, içi dışı bir olan kimse ![]() ![]() Açık kapı bırakmak: Gerektiğinde bir konuya yeniden dönebilme imkânı bırakmak, kesip atmamak, ileriyi düşünerek ılımlı davranmak ![]() ![]() Açık konuşmak: Gerçeği sakınmadan, çekinmeden söylemek ![]() ![]() Açık saçık: Göreneğe, terbiyeye aykırı derecede açık (söz, davranış, elbise) ![]() Açık seçik: Çok açık, çok belirgin, ayrıntılarına kadar görülebilen ![]() ![]() Açıkta kalmak (olmak): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Açıktan kazanmak: Ortaya hiçbir emek ve sermaye koymadan gelir elde etmek, para kazanmak ![]() ![]() Açık vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Açlıktan nefesi kokmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Açmaza düşmek: İçinden çıkılması oldukça güç bir durumda kalmak ![]() ![]() Aç susuz kalmak: Çok yoksul bir duruma düşmek, fakirlikten yaşayamaz hâle gelmek ![]() ![]() Adama dönmek: Hoşa giden bir duruma gelmek, düzelmek ![]() ![]() Adamdan saymak: Değeri olmadığı hâlde bir kimseye kıymet vermek, saygı duymak ![]() Adam etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adam evladı: İyi bir ailenin iyi yetiştirilmiş; özü, sözü doğru çocuğu ![]() ![]() Adam içine çıkmak: Topluluğa karışmak, eşe dosta gitmek, değerli insanların bulunduğu yerlerde olmak ve onlarla görüşmek ![]() ![]() Adam olmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Adam (insan) sarrafı: Tecrübesi sayesinde insanların iyisini kötüsünü çabuk anlayacak duruma gelmiş kimse ![]() ![]() Adam sen de (adam!): Bir işin önemli olmadığını, aldırılmaması gerektiğini anlatmak için söylenir ![]() ![]() Adam sırasına geçmek (girmek): Toplumda kendisine daha önce değer verilmezken, artık kendisine önem ve değer verilir olmak ![]() ![]() A`dan Z`ye kadar: Bütünüyle, baştan aşağı ![]() ![]() Adı batmak: Adı anılmaz olmak, unutulmak, sözü edilmez olmak ![]() Adı çıkmak: Kötü bir şöhret kazanmak ![]() ![]() Adı kalmak: Bir kimse veya şey ortadan kalktıktan, öldükten sonra adı dillerde dolaşır olmak ![]() ![]() Adı karışmak: İyi karşılanmayan bir olayla ilgisinin bulunduğu, o olaya karıştığı söylenmek ![]() ![]() Adım atmamak: Kesinlikle gitmemek, uğramamak, aramamak ![]() ![]() Adını anmamak: Bir şeyden, bir kimseden hiç söz etmemek; unutmuş görünmek ![]() ![]() Adını koymak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( A ) |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( A )Adını vermek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aforoz etmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağır aksak: Pek yavaş olarak, düzgün olmayarak ![]() ![]() Ağır basmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağır başlı: Ciddî, olgun, hareketlerinde ölçülü, işlerini düşüne taşına yapan kimse ![]() ![]() Ağırdan almak: Bir işi yapmakta acele etmemek, yavaş davranmak, isteksiz görünmek ![]() ![]() Ağır elli: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağır gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağır hastalık: Sonu ölümle neticelenebilecek gibi olan tehlikeli hastalık ![]() ![]() Ağır söz: Kişinin gönlünü inciten, gücüne giden, onuruna dokunan, dayanılması güç söz ![]() ![]() Ağız aramak (veya yoklamak): Öğrenilmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak ![]() Ağız (söz) birliği etmek: Daha önce bir konuda anlaşarak aynı şeyi yapmak ya da söylemek ![]() ![]() Ağızdan laf (söz) çekme(çalmak): Bir kişinin bildiği şeyleri ustalıklı konuşmalarda ona sezdirmeden öğrenmek ![]() ![]() Ağızda sakız gibi çiğnemek: Bir düşünceyi, bir sözü tekrar edip durmak ![]() Ağız değiştirmek: Daha önce söylediğinin tersini söylemeye başlamak ![]() ![]() Ağız, dil vermemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağız eğmek: Yalvarmak, hiç de lâyık olmayan birine yüz suyu dökmek ![]() Ağız kalabalığı: Birbirini tutmayan, gereksiz, konu dışı sözler ![]() Ağız kalabalığına getirmek: Birini gereksiz sözler söyleyip çok konuşmak yolu ile şaşırtmak, dikkatini dağıtıp aldatmak ![]() ![]() Ağız kavafı: Karşısındakini ikna etmek için diller döken, çok konuşan, gerekli gereksiz söz söyleyen kimse ![]() ![]() Ağız yapmak: Birini aldatma, yanıltma, oyalama amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde konuşmak ![]() Ağzı açık ayran delisi: Yeni gördüğü her şeye alık alık bakan, anlamsız bir hayranlıkla seyredip şaşıran ![]() ![]() Ağzı (bir karış) açık kalmak: Çok şaşırmak, şaşakalmak ![]() ![]() Ağzı kalabalık: Çok ve manasız, saçma sapan, tutarsız sözler söyleyen ![]() ![]() Ağzı kulaklarına varmak: Çok sevinmek, sevindiği her hâlinden belli olmak ![]() ![]() Ağzı laf yapmak: Güzel, inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak ![]() ![]() Ağzına (veya ağzının içine) bakmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ağzına baktırmak: Etkili, güzel konuşarak kendini zevk ile dinletmek, dinleyenleri kendisine hayran etmek ![]() ![]() Ağzına bir parmak bal çalmak: Amacına ulaşmak için birini tatlı sözlerle bir süre oyalamak, kandırmak; umut verip ikna ederek işini yaptırmak ![]() ![]() Ağzına girmek: Dinlenirken konuşana doğru oldukça fazla yaklaşmak ![]() ![]() Ağzına lâyık: Bir yiyeceğin tadı anlatılırken kullanılır, çok lezzetli yiyecek anlamında ![]() Ağzında bakla ıslanmamak: Sır saklamayı becerememek, sırrı hemen açığa vurmak ![]() Ağzında gevelemek: Açık olarak söylememek, belirli konuşmamak ![]() ![]() Ağzından bal akmak: Çok tatlı, hoşa gider biçimde konuşmak ![]() ![]() Ağzından çıkanı kulağı işitmemek: Sözlerini tartmadan, düşünmeden, öfke içinde, nere varacağını hesaplamadan konuşmak ![]() ![]() ![]() Ağzından düşürmemek: Bir kimseden veya bir şeyden her zaman söz etmek ![]() ![]() Ağzından girip burnundan çıkmak: Çeşitli yollara başvurarak birini bir şeye razı etmek; veya kandırmak ![]() ![]() Ağzından kaçırmak: Söylemek istemediği bir şeyi, boş bulunup söyleyivermek ![]() ![]() Ağzından laf almak (çekmek): Bir kimseyi değişik yollarla ve ustalıkla konuşturup birtakım gizli şeyleri öğrenmek ![]() ![]() Ağzından yel alsın: Olumsuz, kötü şeylerden bahsedenlere karşı “ağzını hayra aç” anlamında söylenir ![]() Ağzını açıp gözünü yummak: Kızgınlık ile sonunu düşünmeden ağzına gelen kötü sözleri söylemek, karşısındakine hakaret etmek ![]() ![]() Ağzını aramak: Karşısındakini kurnazca konuşturarak ağzından söz almak, istediğini öğrenmek ![]() ![]() Ağzını bıçak açmamak: Kırgınlıktan, üzüntüden ya da herhangi bir sebepten ötürü söz söyleyecek durumda olmamak ![]() ![]() Ağzını havaya (poyraza) açmak: Umduğunu elde edememek, fırsatı kaçırdıktan sonra boş yere beklemek ![]() ![]() Ağzını kapamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağzının içine bakmak: Konuşan bir kimseyi seve seve ve dikkatlice dinlemek ![]() ![]() Ağzının kokusunu çekmek: Bir kimsenin dayanılmaz, çekilmez tutum ve davranışlarına katlanmak ![]() ![]() Ağzını öpeyim (seveyim): Sevindirici bir söz söyleyene “ne güzel, hoş söyledin” anlamında kullanılır ![]() Ağzının payını vermek: Sert söz ve davranışlarla karşılık vererek bir kimseyi yaptığına pişman etmek ![]() Ağzının suyu akmak: Çok beğenip isteyecek duruma gelmek, imrenmek ![]() ![]() Ağzının tadı kaçmak: Rahatı kaçmak, huzurunu kaybetmek, bir kimsenin kurulu dirliği, düzenliği bozulmak ![]() ![]() Ağzının tadını bilmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağzı sulanmak: İmrenmek ![]() ![]() Ağzı süt kokmak: Çok genç, toy ve tecrübesiz olmak ![]() ![]() Ağzı var dili yok: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ağzıyla kuş tutsa…: “Ne kadar çaba gösterse, ne yapsa da” anlamında kullanılır ![]() ![]() Ah almak: Birinin bedduasını üstüne çekmek ![]() ![]() Ahı çıkmak: Eziyete uğrayan bir kimsenin yaptığı bedduanın etkisini göstermesi ![]() Ahı tutmak: Zulüm görenin bedduasının yerini bulup gerçekleşmesi ![]() ![]() Ahı yerde kalmamak: Yaptığı ilenme (beddua) er geç etkisini göstermek ![]() ![]() Ahkâm çıkarmak: Kendi düşüncelerine dayanarak birtakım yargılara varmak ![]() ![]() Ahmak ıslatan: İnce ince yağan yağmur, çisenti ![]() ![]() Ahret kardeşi: Dünya ve ahiret işlerinde birbirlerinden ayrılmayan kimseler; kan bağı olmaksızın manevî olarak kurulan kardeşlik ![]() Ahrette on parmağı yakasında olmak: Haksızlığa uğrayışını bu dünyada önleyip hakkını alamayanın, öte dünyada (ahirette) kendisine sorumlu olan kimseden davacı olması ![]() ![]() Akan sular durmak: Artık itiraz edilebilecek, karşı durulacak bir nokta kalmamak ![]() ![]() Akıl defteri: Hatırlanıp yapılması gereken şeylerin yazıldığı küçük defter, muhtıra defteri, ajanda ![]() Akıl etmek: Herhangi bir önlem ve çareyi zamanında düşünmek, vaktinde hatırlamak ![]() ![]() Akıl hocası: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akıl kârı olmamak: Akıllı, dengeli ve ölçülü bir kişinin yapacağı iş olmamak ![]() Akıl kutusu (kumkuması): Çok zeki, akıllı kimse; bilgiç ![]() ![]() Akıllara durgunluk vermek: Çok şaşılacak bir şey olmak ![]() ![]() Akıllı uslu: Dengeli, yaramazlık etmeyen, ölçüsüz ve taşkın davranışlarda bulunmayan ![]() ![]() Akıl öğretmek (vermek): Herhangi bir konuda yol gösterip tavsiyede bulunmak, bilgi vermek ![]() Akıl sır ermemek: Bir işin gizli yönlerini, niteliğini, asıl sebebini anlayamamak ![]() ![]() Akıntıya kürek çekmek: Olmayacak, gerçekleşmeyecek bir iş uğrunda boşuna çaba sarf etmek ![]() ![]() Akla karayı seçmek: Bir işi başarmak uğrunda çok yorulmak, sonuca kadar çok zahmet çekmek ![]() ![]() Aklı almamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aklı başına gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Aklı başından gitmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aklı başında olmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aklı çıkmak: Titizlikle üzerinde durmak, çok korku geçirmek, çok korkmak ![]() ![]() Aklı durmak: Şaşırmak, düşünemez bir hâle gelmek ![]() ![]() Aklı karışmak: Ne yapacağını bilememek, bocalamak, şaşırmak ![]() ![]() Aklı kesmek: Bir şeyin olabileceğine, bir şeyi yapabileceğine inanmak ![]() ![]() Aklına düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Aklına esmek: Daha önce düşünmemiş olduğu şeyi birden yapmaya karar vermek ![]() ![]() Aklına gelen başına gelmek: Olmasından korktuğu şeyin zarar verici etkisine uğramak ![]() ![]() Aklına gelmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aklına koymak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aklına (aklını) takmak: Bir şeyi devamlı olarak düşünmek, bir fikre sürekli olarak zihninde yer vermek ve zihni onunla meşgul etmek ![]() ![]() Aklına yer etmek: Uygun bulduğu bir düşünce kafasına yerleşmek ![]() ![]() Aklından zoru olmak: Tutarsız, dengesiz, ölçüsüz, delice davranışlarda bulunmak ![]() Aklını almak: Çekiciliği, güzelliği ile büyülemek, etkisi altına almak ![]() ![]() Aklını başına almak (toplamak, devşirmek): Mantıksız, ölçüsüz davranışlarda bulunmaktan kendini kurtararak akıllıca bir yola girmek ![]() ![]() Aklını başından almak: Çok şaşırtmak, düşünemeyecek duruma getirmek ![]() ![]() Aklını (bir şeyle) bozmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aklını çalmak (çelmek): 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aklını peynir ekmekle yemek: Akılsızca, şaşkınca, delice işler yapmak ![]() Ak pak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Akşama sabaha: Neredeyse, pek yakında, kısa bir süre içinde ![]() Akşamdan kavur, sabaha savur: Kazandığını günü gününe harcayan, har vurup harman savuran, savruk kimselerin durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Akşamı iple çekmek: Gecenin olmasını sabırsızlıkla beklemek ![]() ![]() ![]() Alacağına şahin, vereceğine karga: Alırken bütün gücünü kullanan ve kolaylık gösteren, kimsede parasını bırakmayan; verirken ise bin bir güçlük çıkaran, vereceğini geciktirmek için elinden geleni yapan kimse için kullanılır ![]() Alacağı olsun: “Günün birinde ondan öcümü alırım” anlamında göz korkutmak için söylenir ![]() Al aşağı etmek: Birini bulunduğu yerden, mevkiden indirmek ![]() Al birini vur birine (ötekine): Hepsi aynı, bir ayarda, hiçbiri işe yaramaz ![]() ![]() ![]() Alçak gönüllü olmak: Gurur ve kibre kapılmayıp kendini olduğundan daha aşağı düzeyde sayma, başkalarından yüksek görmeme durumu ![]() ![]() Al gülüm ver gülüm: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Alı al, moru mor: Telâş veya yorgunluktan yüzü kıpkırmızı kesilmiş (olarak) ![]() ![]() Alıcı gözüyle bakmak: Çok dikkatli bakmak, inceden inceye gözden geçirmek ![]() ![]() Alın teri dökmek: Zahmetli iş görüp çok emek vermek ![]() ![]() Ali Cengiz oyunu: “Kurnazca, haince aklı durduracak iş yapmak” anlamında kullanılır ![]() ![]() Ali kıran baş kesen: Çok zorba, kaba kuvvetle hâkimiyet kuran ![]() ![]() Ali`nin külâhını Veli`ye, Veli`nin külâhını Ali`ye giydirmek: Kendi sermayesi olmadığı hâlde, birinden aldığını ötekine, ötekinden aldığını bir başkasına vererek işini yürütmek ![]() Allah adamı: Hile, kötü bilmeyen; hak yol üzerinde olan, Allah`a ibadette kus dini bütün kimse ![]() ![]() Allah`a emanet: Herhangi bir şeyi Yüce Allah`ın korumasına ve esirgemesine terk etmek ![]() ![]() Allah Allah!: Daha çok şaşkınlık ve hayret hâllerini anlatır ![]() Allah aratmasın: Yakınılacak bir durumda, bir şeyin hiç bulunmaması hâlindeki sıkıntı anında “Allah daha kötüsünü göstermesin” anlamında kullanılır ![]() Allah aşkına: Yemin vermek veya yalvarmak için “Allah`ını seversen” anlamında şaşma, usanç bildirir ![]() Allah bilir: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah`ın belâsı: Varlığı üzüntü veren, varlığından huzursuz olunan şey ![]() ![]() Allah versin: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Allah yarattı dememek: Kıyasıya dövmek, çok hırpalamak ![]() ![]() Allah “yürü ya kulum” demiş: Az zamanda çok para kazanan ve işinde çok çabuk ilerleyenler için söylenir ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Deyimler Sözlügü ( A ) |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Deyimler Sözlügü ( A )Allak bullak etmek: Kurulu düzeni bozmak, karmakarışık bir duruma getirmek ![]() ![]() Allayıp pullamak: Kötü görünüşü kapatmak için bir şeyi süslemek, donatmak ![]() ![]() Allem etmek, kallem etmek: İstediğini elde etmek için her türlü kurnazlığa başvurmak ![]() ![]() Alnı açık yüzü ak (olmak): Herhangi bir ayıbı, çekinecek bir durumu olmamak, iffetli ve şerefli olmak ![]() ![]() Alnını karışlamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Alnının akıyla: Küçümsenecek, ayıplanacak bir duruma düşmeden; tertemiz, şerefiyle, başarılı olarak ![]() ![]() Alnının ar damarı çatlamak: Utanma, sıkılma duygularını yitirmiş bulunmak ![]() ![]() Alnının damarı çatlamak: Başarmak için çok sıkıntı çekmek, çok çaba sarf edip emek vermek ![]() Alnının kara yazısı: Kötü talih, baht ![]() ![]() Al takke ver külâh: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Altı alay, üstü kalay: İçi dışı bir olmayan; dışı süslü, içi berbat ![]() ![]() Altı kaval, üstü şeşhane (Şişhane): Daha çok giyim için “altı, üstüne; bir parçası öbür parçasına uymaz ![]() ![]() ![]() Altın babası: Çok zengin, parası çok olan kimse ![]() ![]() Altın bilezik: Para getiren, hayat boyunca geçimi sağlamaya yarayan sanat ve meslek ![]() ![]() Altında kalmamak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Altından Çapanoğlu çıkmak: Girişilen bir işte başa dert olacak bir durumla, umulmayan bir tehlike ile karşılaşmak ![]() ![]() Altından girip üstünden çıkmak: Bir serveti, bir parayı, bir kaynağı gereksiz yere, düşüncesizce, sorumsuzca harcayıp kısa zamanda bitirmek ![]() ![]() Altından kalkmak: Bir zorluğu yenip işi başarmak ![]() ![]() Altını çizmek: Bir şeyin (daha çok sözün) önemini belirtmek, üzerine dikkati çekmek, vurgulamak ![]() ![]() ![]() Altını üstüne getirmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Altın kesmek: Çok fazla miktarda para kazanır olmak ![]() ![]() Altmış altıya bağlamak: O an ki durumu temelli olmayan bir çözümle kurtarmak veya bir işi kesin neticeye vardırmış gibi görünmek ![]() ![]() Altta kalanın canı çıksın: “Herkes başının çaresine baksın, güçsüzleri düşünme, gücü yetmeyene ne olursa olsun” anlamında kullanılır ![]() Alttan (aşağıdan) almak: Sert konuşan birine karşı yumuşak, olumlu, onu haklı görüyormuş gibi tavır almak ![]() ![]() Alttan güreşmek: Biraz geriden, pasif hareket edip gizli gizli yenme yollarını kollamak ![]() ![]() ![]() Alt yanı çıkmaz sokak: Sonuç alınmayacak iş, umutsuz durum ![]() ![]() Amana gelmek: Teslim olmak, önce direnirken zor karşısında boyun eğmek ![]() ![]() Aman dedirtmek (amana getirmek): Karşı koyan birini boyun eğmek zorunda bırakmak, teslim olmaya zorlamak ![]() ![]() Aman dilemek: Önce direnirken zor karşısında boyun eğip canının bağışlanmasını istemek, galip gelenin merhametine sığınmak ![]() ![]() Aman vermemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Ana baba günü: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ana kuzusu: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anan yahşi, baban yahşi: Bir kimseyi işini yaptırabilmek için pohpohlamak, gereğinden fazla överek istediğini elde etmeye çalışmak ![]() Anası ağlamak: Çok eziyet çekmek, sıkıntıya katlanmak, bitkin duruma düşmek ![]() ![]() Anasından doğduğuna pişman: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Anasından doğduğuna pişman etmek: Çok eziyet ederek canından bezdirmek, bir kimseyi çok üzmek ![]() ![]() Anasından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek: Bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek, eziyete katlanmak ![]() ![]() Anasını ağlatmak: Bir kimseye çok eziyet edip sıkıntı çektirmek ![]() ![]() Anasının gözü: Hileci, kurnaz, çok açık göz, çıkarcı, hin oğlu hin ![]() ![]() Anasının nikâhını istemek: Bir şeye değerinden çok para istemek, olmayacak bir istekte bulunmak ![]() ![]() Anasını sat! (satayım): Önem verme, aldırma, umursama, bunun için kederlenme, üzülme,”Sat anasını o işin, yenisine bak!” Anca beraber, kanca beraber: Birbirimizden ayrılmayacağız, işler iyi de gitse, kötü de gitse hep birlikte yapacağız, beraberliği bozmayacağız ![]() ![]() Anladımsa Arap olayım: “Hiçbir şey anlamadım” anlamında kullanılır ![]() ![]() Ant içmek (etmek): Yemin etmek, bir şeyi yapmaya veya yapmamaya söz vermek ![]() ![]() Apar topar: Telâş ve acele ile, yaka paça, hazırlanmadan,”Treni kaçırırım korkusuyla apar topar evden ayrıldım ![]() Ara (aralarını) bozmak: İki kişi arasındaki iyi ilişkiyi, dostluğu, arkadaşlığı yıkmak ![]() ![]() Ara bulmak: Birbirleriyle anlaşamayan, bir araya gelemeyen kişileri uzlaştırmak, barıştırmak ![]() ![]() Araları açılmak (bozulmak): İyi ilişkileri, dostlukları, arkadaşlık bağları kopmak; birbirlerine dargın hâle gelmek ![]() ![]() Aralarından kara kedi geçmek (veya aralarına kara kedi girmek): İyi anlaşan iki kişinin veya dostun ilişkileri bozulmak, aralarına soğukluk girmek, birbirlerine gücenmek,”Niçin konuşmuyorsunuz? Aranızdan kara kedi mi geçti?” Aralarından su sızmamak: Çok iyi, çok yakın dostluk veya arkadaşlık kurmak, ahbap olmak ![]() ![]() Arap saçına dönmek: İşlerin çok karışıp içinden çıkılmaz bir durum alması ![]() ![]() Araya girmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Araya koymak: Bir işte sözü geçen bir kimsenin aracılığına başvurmak ![]() ![]() Arayı yapmak: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ar damarı çatlamak: Utanç duyulacak şeyleri sıkılmadan yapmak, utanmayı bırakmak, yüzsüz olmak ![]() ![]() Arı kovanı gibi işlemek: Girip çıkanı, gelip gideni çok olmak ![]() ![]() Ârif olan anlasın (anlar): Üstü örtülü olarak söylenen bir sözün, anlayışı kuvvetli kimselerce anlaşılabileceğini belirtmek için kullanılır ![]() Arka arkaya vermek: Birbirini korumak, kollamak, için birleşmek; dayanışmak, yardımcı olmak ![]() ![]() Arka (sırt) çevirmek: Birine eskiden duyduğu ilgiyi göstermemek, yabancı gibi davranmak ![]() ![]() Arka çıkmak: Birilerine karşı, birini korumak; savunmak, kayırmak ![]() ![]() Arkadan söylemek: Bir kimsenin bulunmadığı yerde onun hakkında ileri geri konuşmak, dedikodusunu yapmak, çekiştirmek ![]() Arkadan vurmak: Kendisine inanan, güvenen bir kimseye gizlice kötülük etmek ![]() ![]() Arka kapıdan çıkmak: Özellikle bir eğitim kurumundan, bir iş yerinden hiçbir varlık gösteremeden, bir şey öğrenemeden ayrılmak ![]() ![]() Arkası kesilmek: Tükenmek, bitmek, süregelen bir şeyin son bulması ![]() Arkasına düşmek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Arkasında dolaşmak (gezmek): Bir işi sonuca bağlamak için ilgili yerlere giderek görüşme fırsatı aramak, onların yardımını sağlamak ![]() Arkasını getirememek: Başladığı işi sürdürüp sona erdirememek, sonuçlandıramamak ![]() Arkasını sıvamak: İltifat etmek, okşamak, övmek, birisini bu yolları kullanarak bir işe sevk etmek ![]() ![]() Arkasını (birine) vermek: Bir kimsenin himayesinden güç almak ![]() ![]() Arkası (sırtı) pek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() Arkası (sırtı) yere gelmemek: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Armudun sapı var, üzümün çöpü var demek: Hiçbir şeyi beğenmemek, her şeyin bir kusurunu bulmak ![]() Armut piş, ağzıma düş: Bir işin hiç emek harcamadan olmasını, kendiliğinden hazır olup ayağına gelmesini bekleyenlerin durumunu anlatmak için kullanılır ![]() Arpa boyu kadar gitmek: Pek az ilerlemek ![]() ![]() Arpacı kumrusu gibi düşünmek: Derin derin ne yapacağını bilemeden, çaresizlik içinde düşünüp durmak ![]() |
![]() |
![]() |
|