08-14-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Midyat'ta Bulunan Kiliseler - Midyat'ta Bulunan Manastırlar
Midyat'ta Bulunan Kiliseler - Midyat'ta Bulunan Manastırlar
MOR GABRİEL MANASTIRI (DEYRULUMUR)
uzaklığındadır Midyat-İdil doğrultusunda, Yayvantepe köyüne varmadan önce, soldan ayrılan 2,5 km bir yol ile bu manastıra ulaşım sağlanmaktadır Yöredeki en eski ve en antik manastır olması nedeniyle yıllardan süzülmüş otantik, tarihsel özelliğini gözler önüne sermektedir Bu nedenle bu manastırı ziyaret eden kişi, 1600 yılın derinliğinden yansıyan engin bir tarihle karşı karşıya kalır ki, Doğu’nun bu sesiz incisinde soyut anlamdaki insanlık erdemlerini çok daha doğru bir şekilde kavramış olur, aynı zamanda gördüğü görkemin karşısında da şaşkılığını gizleyemez olur Çünkü bu başyapıt, üstün yapılı manastırın temelleri ilk olarak MS 397 yılında Roma İmparatorları Arkadius ve Anurius döneminde, Mor Samuel ve Mor Şemun adında iki Süryani rahip tarafından atılmıştır Söz konusu manastır, Midyat platosundaki manastır yaşamını gerçek başlatıcısı olduğu için, daha ilk dönemlerinde yüzlerce rahibi barındıracak bir niteliğe bürünmüştür Bu manastırın temelleri her ne kadar 397 yılında atılmışsa da tarihin akışı içinde ve özellikle İmparator Küçük Todosius ve Anastas döneminde bu manastırda ilginç fresk ve figürlerle bezenmişti Mihrab bölümünün tabanında beyaz, siyah, kırmızı ve mavi renklerinden oluşan mozaik ve tavandaki büyüleyici yaldızlı mozaikde o tarihten kalmadır Büyük kilisenin bitiminden sonra, o tarihlerde manastır rahiplerince manastırın dışında yapılmış derin ve büyük sarnıç hala kullanılmaktadır

Ayrıca manastırın içinde bulunupta 6 yüzyıldan kalma Azizler evi, Meryem Ana Kilisesi ve Teodora Kubbesi yapıları mevcuttur Bu yapıların en gözdesi Teodora Kubbesidir Bu kubbe, İmparator Arkadius’un kızı Teodora’nın maddi yardımıyla ovalımsı bir şekilde pişmiş tuğlalardan yapılmış sekiz kavisli ilginç bir kubbedir

Eskiden yemekhane olarak kullanılmaktaydı Bunun hemen batısında ise kuzeyden güneye doğru boydan boya uzanan eski mutfak bölümü bulunmaktadır Bunlara koşut olarak bu manastır, tarihsel süreç içinde bir çok çapul ve yağmalara sahne olmuş, ağır darbelerle tahrip edilmiştir Bu nedenle o dönemin başkenti -Roma- İstanbul’un maddi desteğiyle vücuda gelen o güzelim süsler yok olmuştur Özellikle Perslerin ve Aksak Timur’un 1394 yılındaki darbeleri çok etkili olmuştur Böylelikle bu şaheser manastır, kilise içindeki mihrab bölümünün taban-tavan mozaiği dışında özgünlüğünden ve bezeli özelliğinden yoksun olarak günümüze kadar gelebilmiştir
|
|
|