Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kalan, kent, midyat, tarihten

Tarihten Kalan Kent: Midyat

Eski 08-14-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihten Kalan Kent: Midyat



Ayağınızı bastığınız anda köksüzlük duygularınızı silip atıyor Buralarda kendinize kök buluyorsunuz, geçmiş hikayeleriniz oluyor bir anda Bir Süryani'nin, Ermeni'nin ya da bir Kürt'ün Olmadı, bir Mehellimi'nin hayatında size ait öykülerle karşılaşıyorsunuz Midyat'ın göbeğinde beslenen öykülerinizin çağrısının dayanılmaz ağırlığını duyuyorsunuz

Kendine has sarı sarı taşlarına vuran güneş, yüzünüze derin bir eskilik katıyor Herşey ve siz tarihin uzak köşelerinden çıkıp gelen fotoğraflara dönüyorsunuz Zamanın derinliğini kadrajnda taşıyan eski fotoğraflara dönüyorsunuz Burası geçmiş ile bugün arasındaki gizemli buluşmalara has bir haz veriyor Bu nedenlerle sanki daha sahici oluyorsunuz Sahici insanlara has bir huzuru sırtlıyorsunuz Adını aldığı mağaraların arasına gizlenmiş hayatların tozlarını alıyorsunuz

Midyat ya da tarihi adıyla Matiate, tarihi ve kültürleri sakladığı yüzüyle cazibesine çekiyor herkesi

Biz de bu cazibeye kapılıp yüz sürüyoruz kapısına

Tarihin cennetlik bahşettiği Mezopotamya'nın yüksekçe düzlüğüne kurulu kent, daha ilk anda şaşırtıyor Hakkındaki efsaneleri ne çok hakkettiğini düşündürtüyor Midyat taşı da denilen katore taşları ile örülü duvarlara vurarak yansıyan güneşle adeta yaldızlanıyor kent Geniş duvarların ortasındaki köşk tarzı evler binbir gece masallarından çıkmış gibi yükseliyor Geniş avluları ve kısa merdivenleri ile çıkılan evlerin, tarihi simgeleri cesurca taşımasına anlam veremiyorsunuz Aklınıza ilk önce 'Bu kentin hepsi mi tarihten kaldı' sorusu geliyor Sonra da içindekilere tarihin gizlediği insanlarmış gibi baktığınızı fark ediyorsunuz


Heyecan duyuyorsunuz Bir kent heyecan verir mi demeyin, farklı dinlerin ve dillerin birbirlerini kucakladığı Midyat hakikaten heyecan veriyor İnanmayan denesin!

Sümer, Asur, Urartulardan Kürt, Süryani, Mehellimilere

Sarımtırak duvarlarında kartpostalı andıran kentin tarihini yazılı belgeler MÖ 1000'li yıllara kadar götürüyor Daha eski olması muhtemel bu yerleşim yeri adını ise tarihin bir zamanında Zerdüştilerin ateşgah olarak da kullandığı mağaralardan alıyor Volkanik dağların arasındaki bu yerleşim yerine mağaralar kenti anlamına gelen Matiate adı veriliyor Matiate adına MÖ 9 yüzyıla ait Asur tabletlerinde de rastlanıyor

Mağaralar kenti Hasankeyf'e benzerliği dikkat çeken kent, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri Sümerlerin, Asurların, Urartuların, Makedonların, Perslerin ve Romalıların ve daha sonra da İslam'ın izlerini taşıyan günümüz Midyatı'na bir sentez kent demek emin olun abartılı olmaz

Zira Midyat kelimesine Süryanice, Farsça ve Arapça karışımı bir anlam yükleyecek olursanız 'Ayna' anlamına da geliyor İçinde barındırdığı çok renkli yapıyı yansıtıyor

İşte şimdi bu kültürler çeşnisinde Kürtlere, Süryanilere, Keldanilere, Mehellimilere ve Yezidilere yurt olan Midyat'ın her dokusu insan uygarlığının ulaşabileceği en yüksek buluşmayı temsil etmenin gururunu taşıyor

Dillerin ve dinlerin kardeşliği

Tarihi dokusuna şaşırarak dolaştığınız kentte dillerin ve dinlerin buluşmasına hayranlık duymadan da edemiyorsunuz Bir yandan çan sesi, diğer yandan ezan sesi ibadete çağırırken Midyatlıları, kimi Kürtçe, kimi Süryanice, kimi ise Mehellimice sesleniyor Türkçe kullanılsa da ortak dili ağırlıkta Kürtçe oluşturuyor Diller birbirine bakıyor Süryanice soruya bazen Kürtçe, bazen Arapça yanıt geliyor Tersi de oluyor Dillerin kavga ettiği ve egemenlik kurduğu Türkiye'de çok dilli yaşamayı öğrenen bu kent hayranlığı hakkediyor

Tarihi Midyat, modern Estel

Bu güzel kenti sadece Midyat olarak biliyorsanız yanılıyorsunuz Çünkü Midyat kenti günümüzde Estel ve Midyat diye ayrılan iki yerleşim alanından oluşuyor Süryanice'de Fidanlık anlamına gelen Estel, Midyat'tan farklı olarak modern kentleşmenin izlerini taşıyor Tarihi dokusuna sadık kalan Midyat ile modern kentin izlerini taşıyan Estel, içerisindeki nüfus yoğunluğu ile de kısmi farklar barındırıyor

Midyat kısmının ağırlıklı nüfusunu daha çok gayrimüslimler ve Kürtler oluştururken, Estel bölümünün ağırlıklı müdavimleri Araplardan, Mehellimilerden oluşuyor Estel'in tarihi dokusunun bozularak günümüzün herhangi bir küçük yerleşim yerine dönmesi biraz hüzünlendiriyor doğrusu

Estelcilik ve Midyatçılık ayrımının tarihsel arka planını araştıranların karşısına 1516-26 Osmanlı belgeleri çıkıyor Karşılıklı iki tepeye kurulan kentlerden Estel o dönemde 60 haneli Müslüman Mehellemi cemaatinin olarak tanımlanırken, Midyat ise Süryani Ortodoks cemaatinin olarak geçiyor O günden bugüne Estel'e göç eden Kürt ve Arap aileler Estelcilik içinde eriyor Midyat'a gelen Müslüman da olsa kendilerini Midyatlı görüp karşı tarafı Estelci görüyor Bu kadar barışık bir kentin kırılma noktası da bu iki isimde gizleniyor

Görkemli yapılar bir arada

Bu tarihi kentin en görkemli yapılarını inanç merkezleri oluşturuyor Mimari yapısındaki büyüleyiciliğe kapılmadan kenti dolaşana pek rastlanmıyor

Kent önemli dini ve tarihi yapılara ev sahipliği yapıyor Süryani dilinde 'Yoldath Aloha', Arapça'da 'El Hadra' (Bakire) olan Meryem Ana Kilisesi, Mor Gabriel Manastırı (Deyrul Umur), Cevatpaşa Camii, Merkez Ulu Camii, Hah Harabeleri, Mor Loozor Manastırı, Mor Serkis ve Bakos Manastırı, Mor Dimet Kilisesi, Merkez H A Rahman Cami, Mor Estafanos Kilisesi, Mor Habil, Mor Abrohom Manastırı

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihten Kalan Kent: Midyat

Eski 08-14-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihten Kalan Kent: Midyat




Şehrin tüm yapısı tarihi olmasa da Midyat'a özgü kataro taşı ile yapılan ve Mezopotamya figürleri ile süslenen yapılar, tüm kentin tarih öncesine ait olduğu hissiyatını uyandırıyor


Evlerin avlusunda bulunan derin bîrler (su kuyuları) ise dikkatlerden kaçmıyor Nerede ise her evde temiz su kuyuları bulunuyor


Kentteki kilise ve cami yoğunluğu dikkat çekiyor Az ileride duran bir Ermeni Kilisesi'ni dolaşmak istiyoruz Ne yazık ki, kapalı Çünkü bir zamanlar yaşadıkları kenti Ermeniler terk edeli epey zaman oluyor Buradaki Ermenilere ne olduğunu bilen bir mahcubiyetle kilisenin kapalı kapısından dönüyoruz


Aklımız 1915 olaylarında kalıyor Bu kentte 1915'in can yakan bakışları dolaşıyor Ermenilerin 'Büyük Felaket' dedikleri o günlere, yaşananlardan Ermeniler kadar nasiplerini alan Süryaniler 'Seyfo' yani 'Kılıç zamanı' diyor Gayrimüslimlerin gözlerindeki Seyfo zamanından kalma korku ve birazcık da ürkeklik dikkatten kaçmıyor


Az sonra kızlı erkekli bir grup çocuk etrafımızı sarıyor Seriye takılmış gibi konuşuyorlar: 'Abla sizi kiliselere, Sıla'nın evine, Bir Bulut Olsam'ın evine götürelim mi?' Arada bize şehrin tarihinden bahsediyorlar Ama maalesef bilgilerine bizden alıcı bulamıyorlar


Davetsiz konuklar


Hafif yokuşlu dar sokakları dolaşırken kendimizi büyük kapılı bir evin önünde buluyoruz Destursuz daldığımız iki katlı evin girişinde önce bir su kuyusuna, sonra da ev yapımı Midyat şaraplarına rastlıyoruz Evin üst katındaki ev sahipleri şaşkın bakışlarla bize bakıyorlar Sonra şaşkınlıklarını bir kenara bırakıp davetsiz konuklarına bir Midyat evini göstermenin telaşı ile davet ediyorlar


Evin kimi yerleri eski, kimi yerleri ise yeni yapılmış Geniş avlulu ev bir konak gibi Süslü trabzanlarla çevrili merdivenleri çıkıp damından Midyat'ı izliyoruz Muhteşem görünüyor Çanlar, konaklar, kıvrımlı yapılar Midyat taşına bürünmüş Tüm kent tek elden çıkmış gibi geliyor


Evren'in konuştuğu yerde


Hemen yanıbaşımızda yükselen bir yapı ise muhteşem bir konak gibi Oraya gidiyoruz Bu tarihi yapı şimdi bir konukevi olarak kullanılsa da tüm Türkiye burayı 'Sıla'nın evi' olarak tanıyor


Alt katta tertemiz bir su kuyusu ve genişçe bir mutfak uzanıyor Karşı tarafta ahşap damlı bir yapı daha uzanıyor Merdivenleri ve katları önce bir çırpıda çıkıyoruz Sonra inceleye inceleye iniyoruz


En üst katta demir trabzanlarla süslenen küçük balkona çıkıyoruz Balkonun dışa bakan yüzünde dikkat çeken figürleri izliyoruz Ordan da Midyat'a bakıyoruz



Rehberimiz '1980 Askeri Darbesi'nden sonra cumhurbaşkanı olan Kenan Evren burada halka hitap etti' diyor Bu bilgi bir anda balkona başka bir nazarla bakmamıza yol açıyor 'Burada kaç kişiye bu darbe generali hitap etti acaba?' diye düşünüyorum


Az ilerde kentin dışına doğru görülen geniş yapıya gözüm takılıyor Oraya Topçular Kilisesi deniyormuş Asıl adı Mor Hobil olan kiliseye bir vakitler ordunun topçuları yerleştirilince adı halk arasında Topçular Kilisesi olarak kalıyor


Konukevinin bir alt katına inerken balkon kısmında gözcü kulesini ve mevziyi hatırlatan kapalı bir mekan dikkat çekiyor Buranın çok eskiden savaş için kullanıldığı söyleniyor bize Bu muhteşem konağın bir yüzünde saklı olan savaş hikayesi şaşırtıyor Yaşam ve savaş madalyonun iki vazgeçilmez yüzü gibi duruyor konakta


Katları dolaşmayı bitirdiğimizde, 'Burada ancak bir aşiret reisi yaşamıştır' diyoruz ve yanılmıyoruz Kentte hâlâ varlığını sürdüren ağa-aşiret düzenine has çizgilere pek çok yerde rastlıyoruz


Topçular Kilisesi'nde 'adanmış' bir hayat


Az ilerde ise siyahlar giyinmiş bir başka kadın ise arkasını dönüyor Bunların manastırın rahibeleri olduğunu anlıyoruz Onları daha çok utandırmadan tarihi yapının kilise kısmına geçiyoruz


Orada dikkatimizi Arap yazısına benzer yazılar çekiyor Yazıların Aramice olduğunu öğreniyoruz Farklı farklı yazılan yazılar dikkatimizi çekince kilisedeki bir genç 'Aynı yazının 7 farklı çeşidi var' diyerek şaşkınlığımızı gideriyor


Metropolitlerin resim ve mezarlıklarını da gösteriyor Metropolitlerin mahşer günü İsa'yı ayakta karşılamak için dik ya da oturulmuş şekilde defnedildiklerini anlatıyor


Kiliseden çıkarken manastır bahçesinde ufak tefek işlerle uğraşan rahibe kadınlar aklıma takılıyor Yaşlıca ama dingin yüzlü bir tanesinin yanına oturuyoruz Yanımdaki arkadaşım resim çekmeye kalkınca Kürtçe istemediğini anlatıyor 'İnancımıza göre bizim resim çektirmemiz günah' deyince, fotoğraflarını çekmekten vazgeçiyoruz


Ama o dingin yüzün hikayesini de merak ediyoruz Adının Feride olduğunu söyleyen Süryani rahibe, birkaç yıldır manastırdan çıkmadığını anlatıyor Çok konuşmaktan hoşlanmıyor Ama sorularımıza da yanıt veriyor


Türkçe sorularıma ısrarla Kürtçe yanıt vermesi üzerine 'Niçin' diyorum 'Dilimiz babamızdır, atamızdır Dilimizi unutursak atamızı babamızı unutmuş oluruz' diyor Niçin fotoğraf çektirmediğini sorduğum anda ise bize geniş demir kapıyı gösteriyor: 'Şu kapıdan girdiğimiz andan itibaren dünyevi her şeye sırtımızı döneriz Kalıcı olan öbür dünyaya hazırlanırız Biz buraya ömrümüzü tamamlamaya geldik Kendimizi bu dünya için ölü sayıyoruz'


Anlatımından ve bakışlarındaki dinginlikten Feride'nin öyküsünün 'adanmış' olduğunu anlıyoruz


İnançların ve dillerin acılardan sonra kardeşliğe ulaştığı bu kentte herkesin; bir yüzünün Hıristiyan, bir yüzünün ise Müslüman ya da Yezidi olduğunu Dilinin bir yanının Kürt, bir yanının ise Asuri ya da Mehellimice olduğunu anlıyoruz Hayatların bir yüzünün bu dünya, diğer yüzünün ise öbür dünyaya döndüğünü öğreniyoruz Tıpkı tarihten çıkıp gelen, ancak bugünü de yaşayan Midyat gibi


Sitere Ana'nın ferman korkusu


Tombul ve güleç yüzüne hemen ısınıyoruz Bizimle önce Kürtçe konuşuyor Rehberimiz Süryanice konuşmaya başlayınca o da keyiflenerek anadilinde konuşmaya başlıyor Rehberimiz bir Kürt Ancak Süryanice öğrenmek için kursa gidiyor 'Bir Midyatlı Midyat'ın olan şeyleri bilmeli' diyor Bu çok dilli hal bizi biraz da mest ediyor Halkın hemen hemen hepsi Kürtçe biliyor Bunun yanında ise Mehellimiler ve Süryaniler kendi dillerini de biliyor Çok az Kürt'ün diğer dilleri bilmesi ise bizi düşündürüyor Egemen olanın diğer yerel dillere ilgisizliği dikkatimden kaçmıyor


Sitere Ana, eli kolu ile Midyat'ı anlatıyor Biz, Süryanilerin buralarda güvenli yaşayıp yaşamadığını sordukça, o çevreyi anlatıyor Israrlı sorularımız karşısında dayanamayarak, 'Buralarda aşiret var, onlarsa Süryanileri bir de yoksulları eziyor' diyor Eli ile tarlaları işaret ederek 'Hepsi onların, bizler onların xulamlarıyız' diyor Süryanilerde ağalığın hiç olmadığını söyleyen Sitere Ana, şimdiki aşiret reisi ağaların aynı zamanda korucu olduğunu anlatıyor Felemeze Cuma, Felemeze Aslan, Süleyman Çelebi, Abdullah Taş isimli ağaların isimlerini bir solukta sıralıyor


Ağalardan bahsederken ferman zamanından korktuğunu anlatıyor Fermanın ise gayrimüslimlerin geçmişte yaşadığı mezalime denk geldiğini daha sonra anlıyoruz Sitere Ana'dan ayrılıp Topçular Kilisesi'ne doğru ilerliyoruz Yolda tarlalarda açan çiçekleri hayranlıkla izliyoruz

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihten Kalan Kent: Midyat

Eski 08-14-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihten Kalan Kent: Midyat



Aksi halde Midyat'ı yazamazsınız Midyat'la özdeşleşen Süryanilere dokunmadığınız ve onları dinlemediğiniz zaman ise Midyat'ı eksik anlarsınız Bu duygu ile biz de Midyat Süryani Kültür Derneği kurucularından Jakop Gabriel'in kapısını çaldık Bir Süryani'nin öyküsü bütün Süryanilerin öyküsü ise; Jakop'un öyküsü Midyat Süryanileri'nin tarihsel, ruhsal belleği hakkında epey yardımcı olacaktır


Jakop, ailesi ile birlikte 2002'de 23 yıllık bir gurbetliğin ardından Midyat'a yerleşiyor İsviçre'de yıllarını geçiren, orada evlenen, hayatını orada yeniden kuran Jacop'un Midyat'a yerleşme kararı da öyle kolay ve kaygısız gelişmiyor


'1977'de PKK ile asker arasındaki çatışmalar yüzünden köyümüz boşaltıldı Süryanice Merbolo, Kürtçe Merdabe (Günyurdu) Nusaybin'e bağlı köyümüzü asker boşaltıyor Askerlerin ölümüne biz sebep oluyormuşuz gibi köyümüzü boşalttılar Köyümüzdeki Süryanilerin her biri bir yere dağıldı' diyor Jacop Gabriel


Süryanilerde de Ermenilerde de gözlemlediğimiz tedirgin ve kaygılı bakışların olduğundan bahsettiğimizde, 'Bunlar ortak travmadan kaynaklanıyor Bakın biz Süryaniler Ferman'dan (1915) ve Seyfo'dan (Kılıç) geçirilme öykülerinin izlerini taşırız Kendi yurdumuzda bir garip ve güvencesiz kalma duygusu hep bizimleydi' diyor


Pek çok Süryani'nin kılıçtan geçirilmesi yüzünden Seyfo olarak anılan sürecin etkilerinin günümüzde de derin olduğundan söz ediyor Bu nedenle de Süryanilerin kendi toplumundan olmayanlara karşı mesafeli ve kaygılı olduğunun altını çiziyor



Jacob Gabriel, Seyfo'yu anlatıyor bize: 'Seyfo döneminde Süryani nüfusumuzun büyük bir bölümü gitmek zorunda kaldı Bunun travmasını halen yaşıyoruz 90 yıl geçmesine rağmen yaşananlar unutulmadı 500 bin insanımız katledildi Kalanlar dağıldı Suriye, Irak, Lübnan'a gidenler dahi oldu Hayatta kalanlar köylerde bir süre yaşadılar Sonra yine gidişler oldu Ancak geri dönüşler de oldu 1970'e kadar nüfusumuz epey toplandı Ancak daha sonra göçler yine başladı'


1970'li yıllardaki göçlerin yanı sıra PKK ile devlet arasındaki savaştan kaynaklanan göçler olduğunu da anlatıyor Bu dönemde de Süryaniler büyük baskılara maruz kalıyor ve pek çok köy boşaltılıyor


'1970'lerden sonra babalarımızın dedelerimizin askerde yaşadığı sıkıntılar anlatıldı Biz o işkenceleri görmemek için topraklarımızdan kaçıyorduk O dönemdeki gençler bu yüzden gitti Daha sonra yavaş yavaş 1970 ve 1995'e kadar süren olaylar birbirini çekti 23 yıl sürgünden sonra 2002 yılında kesin dönüş kararı aldım' diyor Gabriel


Gabriel net sayısını bilmese de, çok sayıda köylerinin boşaltıldığını ısrarla anlatıyor Örneğin Turize Bagok Dağı'nda biri hariç 8 Süryani köyü boşaltılmış 60 bin dolaylarında olan nüfuslarının Midyat'ta şimdi 450, köylerle birlikte ise 2 bin 500 dolaylarında olduğunu söylüyor Ayrıca Süryanilerin kutsal ana yurdu olarak gördüğü Mardin, İdil, Dargeçit ve Nusaybin arasından oluşan Turabidin bölgesinde yaşananları da anlatıyor


Dönmeye nasıl karar verdiklerini sorduğumuzda ise verdiği cevap gülümsetiyor: 'Ben buralara gelip dolaştım ve sonra da İsviçre'deki Süryanilere, 'Artık buralara dönebilirsiniz, çünkü Kürtler ağaç dikmeyi öğrenmiş' dedim Bunun ardından da dönüşlerimizi hızlandırdık'


Bunları söylese de Gabriel, hala Süryanilerin güvencede olmadığı görüşünde Bunun nedeni olarak ise inançlarının ve kimliklerinin hala yasal güvenceye kavuşturulmamış olmasını gösteriyor Yasal olarak tanınmamış kimliklerin tedirginliğinin baki olduğunu söylüyor Buna örnek olarak da 1600 yıllık Mor Gabriel Manastırı'nın statüsünün ve arazi bütünlüğünün bozulmasına dönük gelişen soruna dikkat çekiyor İnançlarını ancak hoşgörü olanakları çerçevesinde yaşayabildiklerini, din insanlarının ve kiliselerinin masraflarının gönüllü Süryanilerce karşılandığını anlatıyor


Jacop Gabriel, Süryanilerin Kürtlerin kimliklerinin anayasal güvenceye kavuşturulması taleplerini desteklediğini, son zamanlarda Kürtlerden esinlenen Süryanilerin kimliklerine anayasal tanıma ve güvence taleplerini dillendirebildiklerini de söylüyor Bu konuda özellikle yurtdışındaki Süryani örgütlerinin etkin olduğuna dikkat çekiyor


Süryanilerin feodal düzene bağlı yaşamak zorunda bırakıldığından da yakınıyor Özellikle köylerin aynı zamanda korucu olan aşiret ağalarına bağlanması ile Süryanilerin zorlandığını, daha önce terketmek zorunda kaldıkları topraklarına bu insanların hakim olması yüzünden, topraklarına yeniden sahip olmanın güçleştiğine işaret ediyor

Gabriel, 'Süryaniler kendilerine ait toprakları ekerdi Büyük bir kısmı tapuluydu Zamanla boşalan köyler ve katledilen köylülerin toprağına korucular el koymuştu Gidenler topraklarını alabilmek için üç katı para ödemek zorunda kalıyor Kürtler aslında kendi toplumları içinde Süryanileri kucaklayalım çağrısı yapmalıdır Sorunsuz toprakların geri verilmesi gerekiyor' diyor son olarak


Türkiye'deki ilk dernekleri


Süryanilerin içe dönük ve dışa kapalı bir toplum olmaktan çıkması için derneklerini kurduklarını söyleyen Jacop Gabriel, Midyat Süryani Kültür Derneği'ni Türkiye tarihinde bir ilk olarak niteliyor 2004 yılında kurulan derneğin, Süryanilerin isteklerini ve tanıtımını yapmak için kurulduğunu, başarılı çalışmalar yaptıklarını kaydediyor Süryaniler için festivaller, eğlence geceleri, spor etkinlikleri, sempozyumlar yapan dernek, kurduğu atölyelerle telkari gibi el sanatlarının da yeniden canlanması işlevi görüyor Derneğin en önemli çalışmaları arasında ise 2005'te başlatılan ve Turabidin bölgesindeki tüm taşınmaz kültür değerlerini kayıt altına almayı hedefleyen bir proje bulunuyor Sonbahara doğru bitmesi beklenen çalışma ile şimdiye kadar 200'e yakın eski yapı ve eser kayıt altına alınmış durumda


DTP onlar için bir güvence


Jacop Gabriel, DTP listesinden Mardin İl Genel Meclisi'ne seçilmiş Siyaset yapmaktan çekinen Süryanilerin artık güvenerek siyaset yapabileceği bir çatı bulduğunu belirten Gabriel, DTP'nin kendilerine yaklaşımını da net ve dürüst buluyor: 'Göstermelik olsaydı beni listenin başına almazlardı'


Süryani şarabında fabrika dönemi


Söz Midyat'la özdeşleşen ev yapımı şaraplara geliyor Yoğunlukta Süryanilerin yaptığı ev yapımı şarapların talebi karşılamaması yüzünden işi fabrikasyona döken Jacop Gabriel, fabrikaların da ev yapımı doğal şarap ürettiklerini söylüyor Ancak bu konuda dirençle karşılaştıklarından da bahsediyor Gabriel, en çok da 'Günah' diyenlere şaşırıyor Zira pek çok evde zaten üretilen ve kabul gören bir şarap geleneği bulunuyor Şarabı fabrikada üretme amaçlarından birinin de bağcılığı yaygınlaştırmak ve istihdam alanı yaratmak olduğunu kaydediyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarihten Kalan Kent: Midyat

Eski 08-14-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihten Kalan Kent: Midyat



Kimine göre bir Arap boyundan olan kimine göre de Asuri kökenli olan Mıhellemiler bu tartışmalara oldukça kızıyor Mıhellemileri biraz tanımak için 'Mıhellemi Dinler Ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği'ne gidiyoruz Dernek Türkçesi Mercimekli olan Hapsnas köyünde eski bir evde bulunuyor Dernekten önce köy bizi şaşırtıyor


Hapsnas tarihi ve kültürel buluşma açısından tüm Midyatı özetleyecek denli bir öznelliğe sahip bulunuyor Son dönemde 'Bir Bulut olsam' filmi ve Michael Jackson'a cenaze töreni düzenlemekle gündeme gelen köyde Ermeni, Süryani, Mıhellemi, ve Kürtler içiçe yaşıyor Kürtçe, Mıhellemice, Süryanice ve Türkçenin konuşulduğu burada herkes en az üç dilli Köyde eskiden daha çok Süryani ve Ermeni bulunsa da göçler yüzünden bu sayı oldukça düşmüş Örneğin Ermenileri temsilen tek bir yaşlı kadın kalmış Eşi ise Süryani Bunun dışında bu köyde ilginç bir toplum kategorisi daha oluşmuş durumda; Kürt gelinleri! Mehellimilerle evlenen Kürt kızları ve onların çocukları Kürt gelinleri ve onların çocukları olarak anılıyor


Cami ve kilise'nin yanyana durduğu Hapsnas, tarihi ibadet yerleri ile de ilgi çekiyor En eski ibadet yerlerinden olan Mor Loozor Manastırı'ının 'Bir Bulut Olsam' dizi filmi çekimi sırasında tahrip edilmesi, manastırın bir bölümünün ahıra dönüştürülerek orada bir tecavüz sahnesinin çekilmesi Hapsnaslıları son dönemde en çok öfkelendiren gelişmelerden bir olarak yorumlanıyor


Hapsnas'ın bir Midyat profili olduğunu söylerken Midyat adına layık mağaralardanda bahsetmeden geçemiyoruz Zerdüştilerin ateşgahları olarakta kullanılan, Güneşe tapanlar için sunaklar oluşturulan mağara ve yapıtlar tam bir 'Matiet' durumu yaşatıyor Kimi mağaralar ise Seyfo zamanında Süryani komşularını saklayan köylülerin izlerini taşıyor O dönemlere ilişkin pek çok ilginç öyküye ve hatıraya sahip köy, canlı bir tarih belleği gibi uzanıyor


Dinler, diller ve kültürlerin buluştuğu bu küçük ama yüklendiği anlamı büyük köy ve Mıhellemiler hakkında konuştuğumuz Mıhellemi Dinler Ve Medeniyetler Arası Diyalog Derneği Başkanı Mehmet Ali Aslan 'Suriye'nin Malulası varsa Türkiye'nin de Habsinas'ı var' diyor


Aslan, 'Şam'da benzer biçimde Malula diye bir köy var Etrafı dağlarla çevrilidir Dış alışverişe kapalı bir köydür Hazreti İsa'nın diyalektini konuşan tek köydür bu Dil Aramice'nin bir lehçesidir Orda Aramice ve Arapça konuşuluyor Suriye gibi bir ülke orda Şam üniversitesine bağlı enstitü açmış ve dünya oraya akıyor Bakın biz 2000 yıllık dili ve kültürü muhafaza etmişiz Köyümüzde kullanılan Süryanice'de Aramice'nin en eski lehçelerinden Burda 4 dil konuşuluyor Burda Muhammed'inde dili, Türkçe ve Kürtçe de konuşuluyor Bu yüzden acilen envanterini tutacak bir resmi kurum ve STÖ'ler destek verilmelidir Koruyucu önlemler alınmalıdır' diyor


1400 yıllık köy


Mihellemi derneğini konuşmak istiyoruz Derneği konuşursak Mihallemileri de, Hapsnas'ı da daha iyi anlayacağımız hissediyoruz 2006 yılında kurulan dernek önce tepki çekmiş Çünkü buralarda örgütlenme dedinizmi akla Kürtler geliyormuş Bir Mihellemi'nin nazarında örgütlenmek devlete karşı olmak demekmiş bu da Mihellemilerin tercih edeceği bir sıkıntı değilmiş Dertlerini anlatmak için uzun çaba harcadıklarını söylüyen Aslan, 'Mihellemi halkından tepki geldi Ama Süryani ve Kürtler bunu takdir ettiler Derneğimiz, İnsan sevgisi ve diyalog amacını taşıyor Mihellemiler diyalogcu insanlardır' diyor


Derneğin ismindeki Mihellemi kavramı ilk başvuruda kabul edilmemiş Gerekçe olarakta, ismin Türk dil kurumuna uymadığı söylenmiş Kelimenin Türkçesinin yazılması istenmiş ama Mihellemi kavramını karşılayacak bir Türkçe kavramda bulunmuyor Aslan ve arkadaşları uğraşlar sonucu İçişleri Bakanlığına ulaşıyor ama bu defa da Bakanlık 'ozaman önüne anlamını yazın' diyor Bunun üzerine de yasal süreç başlatılıyor Aslan bu traji-komik durumu 'Sami Mihellemi' yazarak aşıyor Derneğin iki dinli ve çok dilli hapsnas köyünde kurulmasını diyalog amacı taşıyan dernekleri için şans olarak görüyor



Mihellemice, Kürtçe, Süryanice ve Türkçe dillerinin konuşulduğu bir köydür Türkiye'de bu tek örnektir Türkçe dışındaki dilleride herkes konuşuyor Burada hangi dili konuşursanız insanlar o dille yanıt verir ve siz o ırktan sanırsınız' diyen Aslan, köylerindeki bu hoşgörüye rağmen niçin tek süryani ailenin kaldığını soruyoruz O da Süryanilerin köyleri dışında pek çok yerde baskı gördüklerini, ancak buradan özel nedenlerle ayrıldıklarını savunuyor Hapsnas Süryanilerinin buraları en son boşalttığını hatırlatıyor 1980'lı yıllarda köyde tek Süryani kalmasına rağmen metropolitin istemi üzerine çocuklarını Süryani çocuklar gibi eğitilmek üzere gönderdiklerini anlatıyor Aslan'a göre köylerinin geçmişinde ayrımcılık bulunmuyor Bunu da MS 634 yılında yaşayan Morşemin Dizeyti adlı bir din adamının öyküsüne dayandırıyor Dizeyti o yıllarda kilise yaptığı yerde cami de inşa ediyor


Haklarında pek belge yok


Süryanilerin Mihellemileri müslümanlaşmış Süryani saydığından bahsedince hemen bizi bilgilendiriyor: 'Mihellemiler hakkında belge yok denecek kadar azdır Benim edindiğim bilgilere göre Arabistan Yarımadasından göçler MÖ 1500 yıllara dayanıyor Süryani ve Arami tahiçilerine göre Ahlamilerin Mihellemi olduğu söyleniyor Bu yabana atılmayacak bir iddiadır Bu Mihellemilerin Arapça'nın lehçesini kullandığı anlamına gelmiyor Mihellemi ve Süryani kültürüde birbirine çok yakın Son yıllara kadar birlikte kutladığımız bayramlar var Örneğin Basinbar diye bir bayram var 25 Mart Meryem'in İsa'ya gebe kaldığının müjdelenmesidir Suboru olarak söylenir Süryanicide Bu bayramı müslüman topluluklarda Mihellemiler dışında kimse kutlamıyor Mıhellemiler ayrıca Mezopotamya dinlerine bağlı idi Din değiştirmek ile birlikte o dine ait bazı gelenekleri sürdürdüler Ancak 20 yıl önce bazı din adamları yada ortalığı karıştırmak isteyen bir takım güçler bunu haram olduğunu camilerde okuttular O bayram kutlanmamaya başlandı'


Biz ısrarla Mihellemilerin arap olup olmadığını sorunca; 'Kullanılan dil, Arapçanın bir lehçesi Ama Mihellemice arapça lehçeleri içinde Aramiceye en yakın lehçe Dilde, kültür ve gelenek - göreneklerde bir benzeşme var Süryaniler de kimliği belirleyen en güçlü sebep din idi 640'lı yıllarda Hristiyan olan araplar islama girmeye başlayınca bu tartışmalarda başladı Geçmişte kimliği belirleyen dindi Bakın mesela bölgede Süryani kilisesine bağlı hristiyanlar Kürtçe konuşuyor, Süryanice bilmiyorlar Şimdi biz bunlara Süryani diyebilir miyiz? Bana kalırsa ırken Kürttür ama mezheben hristiyandır Ama Süryaniler diyor ki, hayır onlarda Süryanidir Onlar için söylenen bizim içinde söyleniyor' diyor


Biraz köyü tanımak isteyince Aslan bize ilginç bir öykü anlatıyor: 'En eski belgelerde Mihellemi olarak zikredilen en eski yer Habsnas'tır Sembolik manevi anlamı var 1300 yıl önce bizim köylü gitmiş kilise yaptığı yerde camide yapmış Bunun dünyada örneği yok Aynı bahçe içinde bir yerde çan bir yerde minare var Bu son yüz yıl içinde cami yıkıldı ama temelleri halen duruyor Efsaneye göre çocuğu olmayan bir müslüman aile burada adak adıyor Olmuyor En sonunda aile diyor ki, bahçeyi kiliseye veriyorum O yıl içinde çocuğu doğuyor Aradan yıllar geçiyor çocuğu olmayan bir hristiyan kadında, rüyasında kendi evini camiye verdiğini görüyor Sabah kalkıp diyor, evim cami olsun Cami yapılıyor Bunlar pazarlıksız bir şekilde oluyor Ben buna Fitri din diyorum Ancak ne yazık ki şu anda birbirlerinin bayramlarına gidilmesi bile günah sayılıyor' Aslan köyün bu çok kültürlü ve dilli yönünün kaybolmaya yüztuttuğundan da bahsediyor 'Nüfusun çoğu yaşlı ve bu kültürel yoğunluk bitmek üzere Bir dil bitti sayılır Süryanice bitmek üzere Çünkü köyde 2 Süryani kaldı Kürtçe'de can çekişiyor Gençler ise batıda asimile oluyor Bu gidişle dilsiz bir köy ortaya çıkacak Kültür can çekişiyor' diyor Dernek olarak kendilerinindil ve Kültür üzerine yaptıkları çalışmaları, ancak desteklenmediklerini söylüyor Aslan 'Biz sırf bu isimle dernek açtığımız için birilerinin dikkatini çektik Bizi misyonerlikle itham ediyorlar Bölücülük, işbirlikçilikle itham ediyorlar Süryaniliği bitiren bu anlayıştır Mihellemi köylerinin çoğunun isminde kilise ismi yada eski toprak isimleri Süryanice geçer Ama bunlar direnemedi O kültür bir şekilde kayboldu Burası direndi, ama son demlerini yaşıyor Dernek ömrü uzatmak içindir' diyor



Yüksel GENÇ//Günlük Gazetesi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.