Prof. Dr. Sinsi
|
Ankara Tarihi Yerleri
Ankara Tarihi Yerler turistik,
Ankaranın Tarihi Yerleri nelerdir?
Ankara tarihi ve turistik yerleri
Ankaranın tarihi yerleri ve isimleri
Ankara’ya hâkim bir tepenin üzerinde kurulmuş olan ve zaman içinde kentin simgesi haline gelen Ankara Kalesi'nin ilk yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir MÖ 2 yüzyılda Galatlar zamanında var olduğu bilinen kale daha sonra Romalılar döneminde onarım görmüştür İç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan oluşan kalenin iç surları büyük bir olasılıkla 7 yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edilmiştir Daha sonra Arap saldırıları sırasında çok tahrip olan kale 9 yüzyılda Bizanslılar tarafından yeniden onarılmıştır Dış surların ne zaman eklendiği kesin olarak saptanamamıştır Kale 1073'te Selçukluların, 1101'de Haçlıların eline geçmiştir 1227'de yeniden Selçukluların eline geçen kale bu dönemde ve onu takip eden Osmanlılar döneminde çeşitli onarımlar görmüş, son yıllarda yapılan restorasyon çalışmalarıyla sağlamlaştırılmıştır
Geniş bir yer tutan 20 kuleli dış kaleden bugüne çok az şey kalmıştır Dış kalede kuleler dörtgen şeklinde olup iki kapısı vardır Bunlar batıdaki Dış Kale Kapısı ve güneydeki Hisar Kapısı’dır Hisar Kapısı’nın üzerinde İlhanlılara ait 1330 tarihli bir yazıt bulunmaktadır İç kale yaklaşık bir dikdörtgen şeklinde olup, kısmen Ankara taşı, kısmen de karışık malzemeden yapılmıştır İç kale yükseklikleri 14-16 m arasında değişen 42 kuleden oluşmaktadır Kuleler beşgen şekildedir İç surların kuzeybatı kısmında Selçuklular dönemine ait bir yazıt bulunmaktadır Kalenin en yüksek yeri kuzeyde, denizden 978 m yükseklikteki Akkale’dir Kalecik Kalesi, Çankırı'ya giden yol üzerinde Ankara'dan 78 km uzaklıktadır Bizans devrine tarihlenen kale, modern kasabaya hâkim olan simetrik koni biçimli bir tepenin üzerine kurulmuştur Güneybatısındaki dağlara bir sırtla bağlanır ve Kızılırmak’a doğru uzanan ovada tek başına yükselmektedir Varlık mahallesi önünde ve Ankara Çayı üzerinde olup, Ankara'nın en eski köprüsüdür 1222 yılında Selçuklu Hükümdarı IAlaaddin Keykubat tarafından Ankara Valisi Kızılbey zamanında yaptırılmıştır Bugün sağlam bir durumda bulunmakla beraber dar bir köprü oluşu ve bugünkü kullanılan geniş yolun dışında kalışı nedeniyle işlerliğini yitirmiştir Kesme bazalt tasından yapılmıştır Yedi adet sivri kemerden meydana gelmiştir Batı yönünde biri silik iki yazıt yer almaktadır Hacı Doğan mahallesinde, Suluhan Sokağı’ndadır 1685 yılında Şeyhülislam Mehmet Emin Bey tarafından Zincirli Camii’ne vakıf olarak yaptırıldığı sanılmaktadır İki kısımdan oluşan Suluhan'ın birinci kısmı kareye yakın dikdörtgen planlı, ortası avlulu ve iki katlıdır Bu bölümde sadece doğu ve güney cephedeki dükkânların pek azı günümüze gelmiş, batı ve kuzey cephelerdeki binalar tamamen yıkılmış, sadece dış duvarları kalmıştır Kalıntılardan hanın iç avlusunun dört kenarda ayaklar üzerinde sivri kemerli revaklarla çevrilmiş olduğu anlaşılmaktadır Revaklar arkasında odalar sıralanmaktadır Güney uçta yer alan ikinci kısım tek katlıdır ve daha dardır Tamamı toprak altında kalan ikinci kısmın ahırlar ve depolara ayrıldığı tahmin edilmektedir Her iki kısımda da duvarlar moloz taştan yapılmıştır Hanın batı kenarında üç bölümlük küçük bir arasta bulunmakta olup, her bölüm kalın beşik tonozlarla örtülmekte ve yanlarda küçük dükkânlar yer almaktadır Kale altında ve Atpazarı Meydanı Sefa Sokak’ta bulunmaktadır Kitabesinden 1522 tarihinde yapılmış olduğu anlaşılmaktadır Atpazarı’ndadır ve Hacı İbrahim Bin Hacı Mehmet tarafından yaptırılmıştır Vakfiyesi 1512 tarihinde düzenlendiği için, bu tarihlerde yapılmış olduğu anlaşılmaktadır Hanın yarısı mülk, yarısı vakfa aittir İçinde bir mescit yer almaktadır Eski Hamam, Gazi Lisesi’nin tam karşısında yer almaktadır Oldukça harap durumda olan hamamın soyunmalığı tamamen yıkılmış olmasına mukabil soğukluk ve sıcaklık, külhan dahil olmak üzere ayakta durmaktadır Eserin mimari yapısı ve tekniği itibariyle 15 yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir Karacabey Hamamı Talat Paşa Bulvarı üzerinde olup, 1444 tarihinde yapılmıştır Çifte hamam şeklindeki yapı batı kısmında birbirine bitişik soyunmalıkları, doğu kısmında ise batıdakilere göre daha değişik inşa tarzı gösteren sıcaklık ve halvetleriyle birlikte bütünü kareye yakın büyük bir dikdörtgen meydana getirmektedir Ulus Meydanı’ndan Yıldırım Beyazıt Meydanı’na uzanan Çankırı Caddesi üzerinde yer almaktadır Yapılan kazılar sonucunda hamamın iki bölümden oluştuğu anlaşılmıştır Palaestra dört tarafı revaklarla çevrilmiş, yaklaşık kare planlı büyük bir alandır Kapalı kısımlar ise palaestra’ya bir bütün olarak bağlıdır ve frigidarium (soğuk kısım), tepidarium (ılık kısım) ve kalidarium (sıcak kısım) olarak adlandırılan üç ana kısımdan oluşmuştur Ayrıca çeşitli avlular, külhan olarak adlandırılan ocaklar servis kısımları ve su depoları ile yapı anıtsal bir bütün haline getirilmiştir Ankara’daki Roma Hamamı’nın bugün görülebilen kalıntıları alttaki ısıtma katları ile servis kısımlarıdır Hamamda yapılan kazılar sonucunda ele geçirilen sikke ve yazıtlar ile Korinth başlıkları gibi mimari buluntulardan yapının İmparator Karakalla döneminde (211-217) inşa edildiği ve Bizanslılar döneminde de onarılarak kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır Son yıllarda kısmen restore edilmiş olan Roma Hamamı’nın palaestrasında bugün Roma devri Ankara’sından toplanmış olan yazıtları kapsayan zengin bir koleksiyon sergilenmektedir Kitabesi olmayan caminin 1705 tarihli olduğu tahmin edilmektedir Minaresi ahşap ve kısadır Mahfili aşı boyalı nakışlarla, tavana kadar yükselen mihrabı kabartma geometrik motiflerle, ahşap minberi ise geometrik geçmeler ve renkli nakışlarla süslüdür Tavanı işlemeli ahşap olan caminin çatısı kiremitle örtülüdür Samanpazarı Ahi Arap Mahallesi’nde bulunan ve çok sade bir dış görünüşe sahiptir Dört köşeli bazilikal plana sahip caminin duvarlarının alt bölümü taş, üst bölümü kerpiç, iç yapısı (konstrüksiyonu) ahşaptır Ahşap tavanı 12 mermer başlıklı ağaç sütun üzerine oturmuştur Kuzeyde ahşap olarak birinci sütun sırasına kadar uzanan bir alt kat ve ikinci sütun sırasına kadar uzanan bir üst kat mahfili vardır Beş köşeli motiflerle süslü minberi, Selçuklu üslubu ahşap işçiliğinin güzel bir örneğidir Caminin kuzeybatısında duvara bitişik olarak yükselen tek şerefeli minarenin kare kaidesi taş, silindirik gövdesi tuğladır İsmetpaşa mahallesinde, eğimli bir arazide bulunan cami 1391'de Ahi Yakup tarafından yaptırılmıştır Camiye doğu cephesinden 11 basamaklı merdivenle çıkılır Taş temel üzerine kerpiçten yapılmış, kiremit çatılı sade bir yapıdır 14 yüzyıl Ankara camileri için tipik olan mihrabı ile dikkat çeken cami yenilenerek kısmen karakterini kaybetmiştir Ankara Kalesi içinde yer alan cami 1178 tarihlidir 1361 ve 1434 yıllarında onarım görmüştür Duvarları kesme ve moloz taştan yapılmış, üzeri sıvalı, kiremit çatılı bir yapıdır Ankara'nın en eski camilerinden biri olan Alâeddin Camii'nin kıble duvarı iç kalenin zindan kapısına bitişiktir Giriş kapısı üzerinde üç yazıt bulunmaktadır Kuzeybatı köşesinde tek şerefeli minaresi yükselir Alâeddin Camii, özellikle 1178 tarihi taşıyan minberi, son cemaatte bulunan antik sütun başlıkları, kapı üzerindeki tamir yazıtları ile önem kazanan bir eserdir 18 ve 19 yüzyıllarda yenilenen cami tarihi karakterini kaybetmiştir- Aslanhane (Ahi Şerafettin) Camii
Samanpazarı, Aslanhane mahallesinde bulunan caminin dış görünüşü çok sadedir İlk yapılışı 13 yüzyılın başına, tamiri ise 1289-1290'a rastlar Planı uzunlamasına beş sahınlı bazilikal tiptedir Roma ve Bizans’ın eski yapılarından toplanan taşlarla yapılmıştır ve bugün üzeri sivri kurşun kaplama çatıyla örtülmüştür Caminin kuzeydoğu duvarına bitişik olan tek şerefeli minare, taş kare kaideli ve silindirik tuğla gövdelidir 12 pencere ile aydınlanan caminin içinde, altışardan dört sıra olarak dizili 24 çam sütundan on altısı çatıyı, sekizi kadınlar mahfilini taşır Tavanı ağaç oymalıdır Tavana kadar yükselen çinilerle süslü mihrabı, Selçuklu dönemi mihraplarının en güzel örneklerinden biridir Caminin doğusunda bulunan türbe duvarına gömülü antik aslan heykelinden dolayı Aslanhane Camii olarak anılır Eski çağlardan günümüze kalmış yapıların en önemlilerinden birisi olan Augustus Tapınağı Ulus’ta Hacı Bayram Camii’nin bitişiğindedir Augustus Tapınağı, Roma İmparatoru Augustus adına bir bağlılık nişanesi olmak üzere yaptırılmıştır Tapınak kısa yanlarında 8, uzun yanlarında ise 15 sütunu kapsayan Korinth düzenindeki bir peristasis ile çevrilmiştir Bu sütunlarla birlikte tapınağın kapısı önünde 4, arkada 2 adet sütun yerleri bulunmaktadır Yalnız iki yan duvarı ile kenarları işlemeli olan kapı kısmı eski hali ile ayakta durmaktadır Kapının yüksekliği 84 m genişliği 334 m’dir Bu büyük ve görkemli kapıdan kutsal yapının iç bölümüne ve pronaos denilen üstü kapalı bir geçide gelinir Augustus’un yaşamını anlatan Latince metin pronaosun iki duvarının iç yüzlerinde yer almaktadır Yunanca yazıt ise cellanın güneybatıdaki duvarının dış yüzünde bulunmaktadır Tapınağın öteki ucunda ise anteler arasında Korinth düzeninde iki sütunu bulunan opisthodomos yer alır Tapınak, 5 yüzyılda Bizans döneminde çeşitli eklemeler yapılarak, pencereler açılarak kilise haline getirilmiştir Güneydoğu duvarında görülen üç pencere bu dönemden kalmadır 15 yüzyılın başlarında tapınağın kuzeybatı köşesine bitişik bir şekilde Hacı Bayram Camii inşa edilmiştir Ulus’ta, Defterdarlık ve Valilik binası arasındaki küçük meydanda bulunmaktadır Kare bir kaide üzerinde üst üste kurulmuş daireler şeklindeki tuğlalardan yapılmış olan 15 m yükseklikteki sütun, Bizans dönemi Korinth başlığı ile sona ermektedir Sütunun 362 yılında İmparator Julien’in Ankara’yı ziyareti anısına dikilmiş olduğu düşünülmektedir Ankara’nın 60 km güneybatısında Haymana yakınında bulunan bir kaya kabartmasıdır Kabartmada üç tanrı figürü tasvir edilmektedir Kayalık bir bölgede olan Gâvurkale, Hitit döneminde yüksek ve düz bir alan elde etmek için düzenlenmiştir Vadiye bakan kayanın yüzüne çok silik olarak görülebilen, oturan bir tanrıça ve karşısında ayakta duran iki tanrı figürü kazınmıştır Yüzeyin 2 m aşağısında mezar odası kalıntıları mevcuttur Haymana ilçesidedir Höyüğün, yaklaşık 8 km batısında bulunan Hitit kült merkezi Gâvurkale'ye olan yakınlığı buranın önemli bir Hitit yerleşim merkezi olabileceğine işaret etmektedir Hititlerde önemli bir mimari gelenek olan monümental potern mimarisi, aynı tarzda yapılmış bir gizli sarnıç ve Eski Tunç Çağı’nın başına tarihlenebilecek buluntular elde edilmiştir
|