Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hakkında, tasarruf, toplumsal

Toplumsal Tasarruf Hakkında...

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Toplumsal Tasarruf Hakkında...




Onlar ne yapmıştı?


Sonbahar 1973


ABD'de Princeton Üniversitesi' nde asistandım


Ekimde Yom Kipur Savaşı patladı


3 Dünya Savaşı korkusu etrafı sardı


OPEC'in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) yıldırım hızıyla aldığı petrol ambargosu kararı korkuların üzerine tuz biber ekti


Kısa zamanda piyasalar altüst oldu Petrole dayalı ürünler dört-beş kat pahalandı


Amerika kızgın ve endişeliydi Batı'nın çöküntü senaryoları tartışılıyordu


Çok geçmedi, Başkan Richard Nixon duruma el koydu


Televizyondan vatandaşlarına 'ricalarını' duyurdu


Evler 18 derecenin üzerinde ısıtılmayacak;


arabaların hızı 50 milin (yaklaşık 80 km) üzerine çıkmayacak;


mahalleli mümkün olduğunca dolmuş düzenine gececek;


konutların izolasyonu pekiştirilecekti, vb


Kısacası petrol tüketiminde radikal bir tasarrufa gidilecekti
Güldüm


Kış aylarında evlerini 24-25 derece ısıtıp, incecik tişörtlerle dolaşan komşularım termostatları nı 18 dereceye düşürecekler miydi?


Her evin kapısında üç-dört araba beklerken, tek arabaya razı olacaklar mıydı?


Acaba devlet memurları teftişe gelip, uymayanlara ceza mı kesecekti?
Amerikan vatandaşı beni utandırdı


Kurallar toplumu olarak koşullanıp da ciddi bir kriz karşısında kurallara uymamak olanaklı mıydı?


Komşularım termostatları nı 16 dereceye ayarladılar!


Karayollarında azami hız tabelaları hemen 50 mile düşürüldü


Federal devlet, konut izolasyonu için ucuz banka kredisi projelerini gündeme getirdi


Televizyon kanalları izolasyonun önemini sürekli işlediler


1980'lerin başına gelindiğinde dünyada petrol bolluğu oluşmuş, fiyatlar iyice aşağıya çekilmişti!


Batı toplumlarının kolektif olarak uyguladıkları tasarruf önlemleri bu düşüşün çok önemli bir nedeniydi


Eylül 1976


Orta Doğu Teknik Üniversitesi' nde ders veriyorum


Genç bir akademisyen olarak ilk kez bir uluslararası toplantıya katılmak üzere Londra'ya uçtum


Bagajların teslim edildiği salonun fazlasıyla loş olduğunu görünce valizimi daha kolay seçebilmek icin elektrik düğmesine yöneldim


Düğmeye basacağım sırada, düğmenin altında iri koyu harflerle,


"LÜTFEN IŞIĞI YÜKSELTMEYIN


YAZ MEVSİMİNİN KURAKLIĞINA KARŞI BİRLİKTE MÜCADELE EDELIM


TEŞEKKÜR EDERİZ" yazısını gördüm


Heathrow Havaalanı İşletmesi'nce asılmıştı


Havaalanından çıkıncaya kadar sağda solda tüm elektrik düğmelerinin altında aynı duyuru duvarları süslüyordu



Ekim 1984


New York'ta, Columbia Üniversitesi' nde görevliyim Kampüste yaşıyorum


Pazar günü için öğlen yemeğine davetliyim -Hudson Nehri'nin karşı kıyısındaki New Jersey eyaletine- Taksiyle köprüyü geçip, tarımsal alan olarak ünlü New Jersey'e girer girmez irkildim


Sağımız, solumuz kavrulmuş bir toprak parçasıydı


Ağaçlar ve bitkiler solmuş, çimenler saman olmuştu


Taksi şoförü şaşkınlığımı anladı


Evet, o sene Amerika'nın pek çok bölgesinde olduğu gibi doğu yakasında da mevsimler çok kurak geçmişti Yerel yonetimler acilen su kesintisine gitmiş, bahçe sulaması yasaklanmış, evlere su kotası ayrılmıştı Benzer kotalar, hastane, spor kulüpleri ve yüzme havuzları gibi suyun bolca tüketildiği kamu alanlarına da önceliklere dikkat edilerek uygulanmıştı


Yapılaşmanın ileri derecede olduğu Manhattan'da kuraklığın izleri göze batmazken, kırsal alandaki tahribatı cidden ürperticiydi!


Nisan 2001


Amerika'nın Meksika sınırına yakın ve Kızılderili nüfüsun yoğun olduğu New Mexico eyaletinin Albaquerque kasabasındayım


Atom bombasına emeği geçenlerden Sandia Laboratuarı'nı n da yurdu burası


Bir konferansa evsahipliği yapıyorlar


Çalışmaların uzaması katılımcılara çevreyi tanıma fırsatı verdi


Dört yüzyıl önce bu diyarda özgürce at koştururken şimdilerde boğucu rezervasyonlarda çürüyen Kızılderililerden bazılarını ve bizon türünden bugüne kalakalmış birkaç hayvanı görebilmenin hüznünü ve sevincini aynı anda yaşadım


Sokaklarda dolaşırken dikkatimi çeken bir şey de bahçelerin peysaj mimarisiydi


Yeşil renkli doğal çimen ve çiçek yok gibiydi


Bahçe yüzeyi, değişik boylarda kesilmiş çok farklı türde taştan ve talastan oluşan,


şık görünümlü malzemelerle kaplanıyor, üzerleri değişik türde kaktüslerle süsleniyordu


Böylece özenli, şık çöl bahceleri yaratılmıştı


Sonradan öğrendim ki, belediye bahçe sulamayı neredeyse tümüyle yasaklamış


Sonuçta, vatandaş, çölü andıran coğrafya ve iklimle uyumlu bir peysaj mimarisi geliştirmişti

Biz ne yapıyoruz?

Yaşamımın bu kesitleri niçin birdenbire aklımdan şerit gibi geçmeye başladı ki?
Ne anlamı var bunların? Tek anlamı var: Korkuyorum!
Birkaç ay içinde kendimizi susuzluk felaketi ile boğuşurken bulacağımızdan korkuyorum!
"Duacı" olduğumuz mevsim yağışlarının ocak ayında bile gelmediğini, koşar adım kuraklık girdabına yuvarlandığımızı bilmeyen var mı?
Kuraklığın susuzluk olduğunu,
uzun süreli susuzluğun ise kıtlık, pahalılık, hastalık, savaş ve ölüm olduğunu normalin en alt sınırındaki zekâ düzeyine sahip insan bile bilmez mi?
Tarihte nice uygarlık susuzluktan çökmedi mi?
Pekiyi, tehlike bu denli açık, seçik ve yakın iken biz toplum olarak ne yapıyoruz?
Son yıllarda ucuzlaşan 'kriz yönetimi', 'afet planlaması' vb gibi yabancılardan çaldığımız kavramları şişine şişine, papağan gibi tekrarlıyoruz ama felaket kapımıza dayanmışken uygulamıyoruz
Yağmur duasına çıkmaktan başka ne yaptık şimdiye kadar? Niçin kamuoyu uyarılmaz?
Belediyeler modern kavramların yönettiği bir su kesintisi programı uygulamaz? Suyun fiyatını artırmaz?
Oy nedeniyle mi?
Büyük kentlerdeki yüz binlerce konut su tasarrufuna geçti mi?
Kapıcılar eğitildi mi?
Bina girişleri, balkonlar, otolar, şakır şakır sıcak sularla basınçlı hortumlarla yıkanmaya devam ediyor Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Melih Gökçek sık sık, "Birkaç aylık suyumuz kaldı" diye alarm veriyor
O da bittiğinde, yer altı sularına el atacağını, yazın bunları tankerlerle evlere dağıtacağını ilan ediyor!
Aman Tanrım! "Çağdaş" Türkiye böyle mi yönetilecekti?
Yetkililer ve vatandaşlar, Türkiye'nin çölleşmeye doğru ilerlediği yolundaki yıllarca önce saptanan bilimsel öngörüleri önemsemediler
Bu hedefle ulusal bir su ve enerji politikası geliştirilmedi


Hiç olmazsa Ekim 2006'da tasarrufa başlasaydık, elimizdeki su varlığımız bugün birkaç ayın çok çok ötesinde olurdu
Kuskusuz tasarruf sadece acil önlem
Temel sorun, dünya çapında iklim değişikliğini tetiklemiş olan hiper-liberal kapitalist yaşam biçiminin doğaya karşı acımasızlığıdır
Ancak, Kyoto, Myoto'yu bekleyinceye kadar zaman kazanmak için TOPLUMSAL TASARRUF zorunludur

Prof Dr Duygu Bazoğlu Sezer
Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi

ALINTIDIR

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.