Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
avrupa, vahşi

Vahşi Avrupa

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vahşi Avrupa




SEVKET YILMAZIN BÜTÜN HABERLERİ


Vahşi Avrupa


Yazar Adı: Harun GÖKYİĞİT

Yazar İletişim: harungokyigit@gmailcom


VAHŞİ AVRUPA’DAN GÖRÜNTÜDEKİ UYGAR AVRUPA’YA

Türkiye içersinde aslında azınlıkta olan bir takım kimi insanların Batı uygarlığına uyum sağlamak, hatta onun bir üyesi olmak amacını düşlerken, neden Asya Kıtası’nın bir zamanlar nelere tanık olduğunu hatırlamayız yada hatırlamak istemiyoruz

Avrupa şimdilik kendi görüntüdeki uygarlığını yudum yudum içiyor ve elinde görsel uygarlık meşalesiyle Batı’nın nimetlerini güya Asya Kıtası’na taşımaya çalışıyor

Değerli okuyucularım; Avrupa Birliği Türkiye’de aslında iddia edilip söylenip gösterildiği gibi çoğunlukta değil aslında azınlıkta olan ve çoğu da kandırılmış bir grup insan için kimilerine göre; ‘mutlaka katılınması gereken bir uygarlık projesi’, kimilerine göre: ’Batı çıkarlarının tarih boyunca çakıştığı ve Türkler’in yaşadığı topraklarda egemen olmak, Ön Asya’nın bu en kudretli ülkesini, istediği gibi sömürmek’ kimilerine göre; ‘Avrupa Birliği yakın gelecekte bölgede çıkarları çatışan AB ve ABD arasındaki örtülü mücadelenin bir ayağı’

Türkiye nerdeyse yarım yüzyıla yakın bir süredir ‘ Gazi Mustafa Kemal’in uygarlık düzeyinin üzerine çıkmayı hedef olarak gösterdiği hedefi ‘ neredeyse artık aklını bile işletemeyecek kadar ve kendi aklıyla değil Batı’nın aklını kiralık olarak alıp kullanmaya kalkışacak kadar bir boş karasevdaya tutularak yüzünü Batı’ya çeviriyor Cumhuriyetimizin ilanıyla başlayan çağdaşlaşma sürecinde, bugün geldiğimiz nokta maalesef Batı dünyasının bitip tükenmek bilmeyen tavsiyelerine ve emirlerine uymakla geçiyor

Oysa bu arada hem geçmişe bir sünger çekiyoruz, çekilen acıları bir kenara koyuyoruz, hem de giderek bağımsızlığımızı, en kutsal değerimizi hem de farkına vara vara yitiriyoruz

Hele özellikle bugünlerde ne zaman biri çıksa Avrupa Birliği’ne girmenin yolu bu olmamalı, çözümü bağımsız ve makul çözecek yollar aranmalı dese güya biz çoğunluktayız diye ortalıkta dolaşan bir grup zavallı azınlık tarafından hemen damgalanıyor: ‘ işte çağ dışı kafalar, işte uygarlığa karşı statükoyu koruyup savunanlar, işte çağın gerisindeki bağnaz ve çağdışı insanlar ‘ diye

Bu damgalamayı utanmadan da yapmaya kalkan benim şahsen baldırı çıplak zibidi takımı diye adlandırdığım ve karşımda da öyle gördüğüm bu tiplerin içersinde kimse düşünmüyor ki; ‘ üzerinde yaşadığımız bu coğrafya, tam 7 kez Birleşik Avrupa Güçleri’nin akıl almaz saldırılarına uğramış topraklardır Ve bugün Türkler en başta olmak üzere tüm Asya dahil 7 kez Haçlı Seferleri’nin kanlı saldırılarının kötü anılarını unutabilmiş değildir

İslam; neden Batı gözünde, geri kalmış, fukara ülkelerin kaderi olduğu için yok edilmek istenmiştir? Çoğu çorak toprakların işgali için mi?, Müslümanlığı yok etmek için mi?, yoksa bu coğrafya da bulunan ekonomik zenginlikler yaratan değerler için mi?

Elimde bir kitap var, hazırlayan ve tercüme eden bir bilim adamı olan Doçent Doktor Kriton Dinçmen’in ciddi bir araştırması, 600 yılından İstanbul’un fethi’ne ve 1461’e kadar süreçteki ‘ İslam Türk ile Hıristiyan Bizans dünyaları arasındaki etnik, dini, ekseri, siyasi ve ekonomik ilişkilerine enine boyuna inceleyen bir dörtleme ‘

Doçent DrKriton Dinçmen,1906 yılından 1270 yılına kadar tam 175 yıllık bu kanlı olaylar zincirinin öyküsünü HANomikos isimli bir Yunanlı meslektaşından Türkçe’ye çevirmiş ve diyor ki: ‘ Bu açıdan düşünen herkesin Haçlı Seferleri denilen o insanlık macerasının nedenlerini, gelişmelerini ve en önemlisi sonuçlarını anlayıp kavraması gerekir Belki de bu şekilde insanlık tarihinin o kapkara sayfalarının bugüne kadar İslam ve Hıristiyan dünyası arasındaki aşılmaz uçurumlar şeklinde süren ve bundan sonra da süreceğe benzeyen nefret ve kanla dolu sonuçlarının etkileri, bir dereceye kadar törpülenmiş olur

Değerli okuyucularım; tarihe aziz olarak tanımlanarak geçen Fransız Kralı dokuzuncu Louis 1248’de yedinci Haçlı Seferleri’ni ilan etti 50 bin seçkin şövalye ile Mısır’da karaya çıktı, ama orada karşısında Sultan Seceret-ed Dur’un Müslüman askerleriyle karşılaştı ve ağır bir yenilgiye uğradı

Esir düşen Kral, Kudüs’ü uzaktan bile göremedi ve ağır bir fidye ödeyerek Fransa’ya dönebildi

Kral Louis 1270’de bir kez daha şansını denemek istedi ve Tunus’a sefer düzenledi ama bu sefer Haçlı Seferi denilen seferde, veba hastalığına yakalanarak veba’dan öldü

Bu Haçlı Seferi denilen ‘ vahşet ‘ uygulamasının da sonu oldu Haçlı Seferleri yazara göre; ‘ Frengistan’ı Doğu’nun gözünde küçültmüş ve utandırmıştır

Anlaşılan odur ki; Haçlı Seferleri sadece Batı dünyasına karşı,İslam dünyasının hasma ne duygular beslemesine neden olmamıştır Aynı zamanda Bizans’ın gücünü de adam akıllı zayıflaşmıştı ki; Osmanlı İmparatorluğu ve İslam dünyası için Bizans feth edilmesi gereken bir hedef olmuştur Peygamber Efendimizin Bizans’ı alan ‘ ne büyük askerdir, ne büyük komutandır ‘ demesi boşuna değildir

Bakınız eserde adı geçen Nikitas Honiatis 1203 yılında Konstantinopolis’i Haçlılar yağmaya karar verdikten sonra kentin doğu kıyısındaki Ayasofya’ya yakın yerde Müslüman halkın ibadet ettikleri bir camii de meydana gelen dehşeti nasıl anlatıyor: ‘ O güruh çevre yollarından şehre girdikten sonra Müslüman camii’ne girerek, orada mevcut her şeyi kılıçla gasp etmişlerdir ve bütün bunlar hiçbir mantığa, kanuna uymadan cereyan edip giderken, orada bulunan Araplar silahlanarak camii’yi savunduklarında olaydan haberdar olan Rumlar da gelip Araplara yardım etmişlerdir

Kitaptan bir başka olay daha: ‘ Dinsel bağnazlık aklı köreltmiş, kalbin sesi susturulmuştu Her tarafta sadece tatmin edilmek isteyen günahkar arzuların iniltileriyle, zorla kabul ettirilmeye çalışılan, Hıristiyanlık dinini ret edenlerin kafalarını uçuran kılıçların şakırtıları duyuluyordu Şaşkınlık içinde Doğu dünyası, Batı’dan Doğu’ya geçmekte olan o çılgın Haçlı kalabalıklığı seyrediyordu Ve lanetlenmiş geçiş bittikten sonra tüm Doğu yaşlı ve acı gözlerle arkada kalan çamurun içinde, kutsal saydıkları sevdiklerinin ve eski mutlu hayatın izlerini aramaya koyulmuştur

Tüm bunları yazan ve tarihçilerden çeviren Doçent DrKriton Dinçmen bir Türk vatandaşı ve belli ki bir gayrimüslim Ama tarihi gerçekleri dile getirmeyi kendinde görev bilmiş

Biz Türkler çok yakın geçmişte 1963’te Kıbrıs’ta buna benzer tıpkı kitapta yazılı olan acı ve göz yaşı dolu tablolara tanık olmadık mı? Şimdi İstanbul’u feth ederek, dünyadaki bu zulme son veren Sevgili Fatih Sultan Mehmed Han’ı bir kez daha minnet ve şükranla anmak gerekir

En azından ben Harun Gökyiğit ve çekirdek ailem tam kadro böyle yapıyoruz, yapmayanları ve yapmaya yanaşmayanları da kendi vicdanları ve halleri ile baş başa bırakıp Allah’a havale ediyoruz

Bu arada bugünlerde İstanbul’u dinler ve kültürler arası uygarlık köprüsü yapmak isteyenlere bir önerimizde var

Tamam ‘ maçanız sıkıyorsa ’ yapın ama lütfen bu tarihi gerçekleri de gözden uzak tutmayın

Bizde o acı varken onlarda da tarihi husumet ve çıkar hesapları varken, yeni bir çehreyle karşımıza geçip İstanbul’umuzu hayranlık ve hasetlik ile seyrediyorlarken, bugünlerde daha bir uyanık olmamız sadece gözlerimizi değil kalplerimizi, yüreklerimizi ve aklımızı da dört açmamız gerekiyor

Şimdi bazı kendini bilmez,benim şahsen aşağılık komplekslerine sahip ve başkalarının değerleriyle yaşamayı kendine vazife bilmiş, kendi değerlerini ise yok saymış, ve kendi değerlerini melezleştirmeye çalışmış bir takım avanak tipler olarak gördüklerim çıkıp diyebilirler ki: ‘ Canım ne var bunda? Biz Türkler de yıllardır Viyana kapılarına top sesleri taşımadık mı? Övündüğümüz ecdadımızın ne işi vardı Viyana kapılarında? Diyebilirler Nitekim ekonomi köşelerinde bile hem şişman hem de fodul olan birde bunlarla birlikte ekonomist diye geçinip kendisini bir halt zanneden geri zekalı tiplerin söylediklerini duyuyoruz

Evet doğru biz Türkler de Batı’ya yüzyıllarca seferler düzenledik, oralara kendi uygarlığımızı ve öyle bugünkü gibi görüntüdeki göstermelik olan görsel uygarlığı değil, gerçek medeniyeti ve insanlığı götürüp taşıdık, ama hiçbir zaman kilisede ibadet edenlerin kellesini kılıçla başından ayırtmadık, hiçbir zaman namuslu bakire genç kızlara ve kadınlara tecavüz edip, kundaktaki bebekleri ve hamile kadınların karınlarını kılıçla yararak öldürmedik, yaşlı kadın ve erkeklere iğrenç ve pislik dolu işkenceler yapmadık

Bugün şayet yaptık diyen ‘ şerefsiz ve satılık her kim varsa,varsın bre gelsin hele çıksın benim karşıma, boyunun ve aklının ölçüsünü vereyim hele ona ‘ ama sizden ricam lütfen Orhan Pamuk gibi çapsız, kalitesiz ve ciğeri beş para etmez tipleri benim karşıma çıkartıp bu tipleri muhatap almamı benden beklemeyin

Doçent DrKriton Dinçmen’in bu eseri Arion yayınlarından yayınlandı Bugünlerde bence memleketini seven ve memleketini korumayı düşünen herkesin okuması gereken bu tarihi araştırma kitabını herkese tavsiye ederim

En derin sevgi ve saygılarımla, sağlıcakla kalın

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.