Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Psikoloji / Sosyoloji / Felsefe

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
a or z, psikolojik, sözlük

Psikolojik Sözlük A/Z Ye

Eski 08-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Psikolojik Sözlük A/Z Ye




Abortus
Hekim kararıyla gebeliğin sona erdirilmesi için genellikle iki şart gereklidir,

(a) gebeliğin devam etmesi gebe kadının hayatını tehlikeye atacak veya kendisinin ya da ailesinde bulunan çocukların ruhsal veya bedensel sağlıklarını olumsuz bir yönde etkileyecek nitelikte ise, yahut

(b) doğacak çocuğun ciddi ruhsal veya bedensel anormalliklere sahip olabilmesi tehlikesinin bulunması halinde Bu karan alacak hekim veya hekimlerin konuya bir psikiyatrist gözü ile de bakmaları gerekir Abortusun psikiyatrik temellere dayanan endikasyonları, söz konusu psikiyatristin ön yargıları oranında geniş veya sınırlı olabilir Şizofreni, paranoid psikozlar, duygusal psikozlar, şiddetli psikopati teşhisleri veya immatürite, gebeliğin sona erdirilmesini geçerli kılan sebeplerdir Bu durumda ortaya çıkan başlıca sorun, çoğu zaman bekâr veya çok çocuklu olan annede gebeliğe karşı bir tepki olarak beliren üzüntüdür Gebe bekârsa, ailesinin yardımı olsun veya olmasın psikiyatrist, annenin gebeliğe alışma yeteneğini ve gebelik süresinin ilerde ruhsal sağlığı üzerinde yaratabileceği etkileri değerlendirmelidir Çok çocuklu evli anne durumunda ortaya çıkan sorun ise, gebeliğe alışmaktan çok, diğer bir çocuğun yüküne katlanabilme yeteneğidir Aile çoğaldıkça şiddeti artan ve süresi uzayan gerginlik ve depresyon semptomları, zıt sosyal ve evlilik şartları gebeliğin sona erdirilmesini ve kısırlaştırmayı haklı gösterecek faktörlerdir Abortus yöntemleri son yıllarda önemli değişmelere uğramıştır :

(a) 12 haftalık gebeliğe kadar vakum kullanılarak yapılan kürtaj optimal yöntemdir;

(b) 12-16 hafta arasındaki alternatifler histeretomi veya histerektomi denilen ameliyatlardır

(c) 16 haftadan sonra, gene histerektomi uygulanmakta veya amniyotik sıvı karın duvarından dışa akıtılarak yerine yüzde 20 oranında tuzlu su şırınga edilmektedir Sonuncu yöntem olumlu sonuçlar vermekle birlikte, annenin kan dolaşımına hipertonik tuzlu su verilmesinin doğurabileceği tehlike riskini taşımaktadır Daha sonra yapılan incelemeler, kadın çocuğu aldırmayı gerçekten istediği takdirde, düşüğün yalnızca geçici birtakım psikiyatrik semptomlar yarattığını ortaya koymuştur Öte yandan, düşüğün reddi hastahane bakımını gerektiren uzun süreli ruhsal bozukluklar ortaya çıkarabilmektedir Sağlıklı bir gebelik sürdüren ve tıbben iyi durumda olan annelerin büyük çoğunluğu doğan ği istememekte ve aldırmadıkları için hâlâ pişmanlık duymaktadırlar İskandinav ülkelerinde yapılan bazı incelemelere göre, sona erdirilmesi istenilen gebeliklerin ürünü olan çocuklarda, kontrol yapılmayanlara oranla daha yüksek suçluluk eğilimleri ve diğer psişik rahatsızlıklara rastlanmaktadır

Öjenik nedenlere dayanarak düşük yapma aşağıda belirtilen şartlar altında geçerlidir : annenin (a) daha önce mongol veya fenilketonürik tipli çocuk doğurması (b) gebeliğin ilk üç ayında kızamıkçık mikrobu alması veya (c) huntington koresi gibi belirgin patojenik özellikler taşıması Habitüel çocuk düşürmeler, kadının, gebelik rolünü ve henüz doğmamış olan fetüsü bilinçdışı reddine bağlı görülmüştür Bu tip dinamik formülasyonları ispat veya aksini ispat zordur Ancak, çocuk düşürmeyi alışkanlık haline getiren kadınların, hekimlerinden büyük ölçüde destek ve anlayışa ihtiyaçları olduğu muhakkaktır

Abreaksiyon (katarsis)Çok kere zihinsel baskı mekanizmaları (bkz represyon) dolayısıyla bilinç dışına itilen olayların bilinç yüzeyine çıkarılması işlemidir Abreaksiyon, unutulan anı ve yaşantıların hatırlanmasını sağlayan zihinsel yönünün yanı sıra, bilinç dışına itilmiş olayların uygun bir emosyonel ifade ve boşalma ile yeni baştan yaşanması anl gelir Abreaksiyonun sonucuna varmak için kullanılan yöntem ise katarsistir Abreaksiyon, formel ve analitik oryantasyonlu psikoterapi sırasında oluşabilir ve hasta önceden bastırılan emosyonları ile mevcut semptomlar arasındaki ilişkiyi bu sayede kavrayabilir Çeşitli katartik teknikler kullanılabilir, ancak iki nokta özel pratik önem taşır

Bunlardan ilki, anıların canlandırılmasının uygun biçimde bir ifade veya boşalmadan yoksun olmasının terapötik bakımdan faydalı olmayacağıdır İkincisi ise, travmatik olayın yakın bir tarihte ve şiddetli olması halinde, abreaksiyonun başarı derecesinin genellikle artmasıdır Katarsis, savaş yıllarında «bomba korkusu» olaylarında başarıyla uygulanmıştır Hipnoz (bkz), hastanın travmatik olayı tekrar yaşaması için telkin yapılarak uygulanabilir Bu tekniğin başarılı olması, terapistin tecrübesi kadar hastanın göstereceği işbirliğine de bağlıdır Subhipnotik dozda uygulanan kısa tesirli entravenöz barbitüratların metedrin ile bileşimlerinin kullanılması daha güvenilir bir yoldur Subanastetik dozlardaki, eter inhalasyonu, uyarıcı nitelikte bir abreaksiyon meydana gelmesinde bugün birçokları tarafından en etkili yöntem olarak kabul edilmektedir, LSD gibi hallüsinojenik ilaçlarla yapılan abreaksiyon son zamanlarda daha az kullanılmaktadır

Abstinans Semptomları(uyuşturucu maddenin bırakılması halinde ortaya çıkan semptomlar) bu terim, uyuşturucu madde alışkanlığı olanlarda maddenin kesilmesi ile birlikte ortaya çıkan sendrom için kullanılır Bu sendrom, afyonlu madde alışkanlığı, barbitürat (bkz) Ve alkol (bkz) Alışkanlığı gibi durumlarda beliren fizik alışkanlıklarla ilgili spesifik klinik özellikler taşır Fizik alışkanlık ile ilgili olan psişik semptomlar bütün uyuşturucu madde alışkanlıklarında kendilerini gösterirler ve karakteristikleri genellikle sübjektif üzüntü ve bir şeye özlemdir Tedavi, ya uyuşturucu maddenin devamı veya yerine hasta tarafından benimsenebilecek başka bir maddenin uygulanması, ya da trankilizan kullanımı ile olur

AbuliaAbulia, iradesizlik anlamna gelir Özellikle hipobuli gibi daha az tanınan bir biçimde kendini gösteren bir ruh hastalığıdır Kişi karar verme ve kararlı davranma yeteneklerini kaybeder Birçok nevrozlarda rastlanan ortak bir şikâyettir

Acil Durumlar, PsikiyatrikPsikiyatrik âcil durumların yalnızca hastadaki davranış bozulduğuyla değil, aynı zamanda bu davranışın başka kimselerde yarattığı anksiete ile de ilgili olduğunu kabul etmek gerekir

Panik nöbetleri ve fazla şiddetli olmayan akut anksiete, özellikle hastalık fobisi ya da belli bir somatik anksiete belirtisi gösteren hastalarda (örneğin, çarpıntı veya psişik dispne), âcil durumlar yaratabilir Hekim, hastayı yakından tanıyorsa, telefonla telkin yoluyla onu yatıştırması yeterli olabilir Bu arada, panik nöbetinin geçeceği (ki her zaman geçer) ve hekimin bu durumun niteliğini anladığı da belirtilmelidir Eğer evde uygun bir sedatif varsa, hastaya stat dozda tavsiye edilmelidir; bu amaç için, 200 veya 300 mg sodium amilobarbiton özellikle etkindir Hekimin hastayı hiç tanımaması durumunda, genellikle evine giderek ciddi bir organik hastalığın mevcut olup olmadığını kontrol etmesi gerekir Hastanın bir psikiyatri kliniğine yatırılması ender vakalarda doğru bir yoldur Ancak hastanın yakınlarının baskıları nedeniyle yahut hastayı «bir şeyler yapıldığı» konusunda ikna etmek amacıyla gerekebilir Aile hekiminin çağrılmasını gerektirecek derecede şiddetli davranış bozukluğu yaratan neden akut entoksikasyon (alkol, amfetaminler veya LSD) ise, o zaman genellikle hastanın bir cankurtaranla hastahaneye sevk edilmesi gerekir Bu gibi sorunları ev ortamında tedavi çabaları çok kere yalnızca sabahın erken saatlerinde hekimin yeniden çağrılmasıyla sonuçlanır

İster hipomanik, ister şizofrenik olsun, akut psikotik eksitasyon durumları, hastaya parenteral fenotiazin (örneğin klorpromazin 50-100 mg intramüsküler) uygulanmasını ve cankurtaranla psikiyatri kliniğine sevkini gerektirir Psikiyatri kliniğindeki nöbetçi doktorla telefon görüşmesi yapılarak gerekli kararlar alınabilir; yani hasta kliniğe gitmeyi reddederse, ertesi sabah hastahane görevlilerinin yardımıyla hastanın götürülmesi kararlaştırılabilir Akrabalara da, bu süre içinde hastaya ağız yoluyla fenotiazin vermeleri tavsiye edilebilir

İntihar tehditleri, yalnızca açıkça tehdit niteliği bile taşısa, ciddiye alınmalıdır Hastaya sedatif uygulanır (örneğin nitrazepam 5-10 mg) ve kırk sekiz saat içinde psikiyatri polikliniğinden bir randevu alınır İntihar girişiminde ise, hastanın derhal bir cankurtaranla hastahaneye sevki doğru olur Çağdaş psikiyatrik yaklaşımda, intihar girişiminde bulunan bütün hastaların tıbbi ve psikiyatrik değerlendirmeden geçmeleri gerekmektedir; bu da ancak hastahane koşulları altında etkin bir biçimde sağlanabilir

Adolesans dönemindeki psikiyatrik âcil durumlar genellikle «kötü davranışlarla» (yani geceleri eve gelmemek, uyuşturucu ilaçlar kullanmak, v s) Ve «kimlik bunalımı» denilen durumla ilgilidir (semptomlar, depersonalizasyon kişilikten uzaklaşma ve bazen de kişinin kendisini bir dış güç yahut mekanizma tarafından kontrol ediliyor gibi hissettiği pasiflik duyguları semptomlarıdır) Adolesantlarda görülen bütün problemler, hekimin hem hastayı, hem de hastanın ebeveynini dinlemeye çok zaman ayırmasını gerektirir Uyuşturucu madde sorunlarında, hastanın bir kliniğe şevki gerekir «kimlik bunalımında» ise, hemen her zaman bir uzmana başvurulması şarttır, çünkü bu sendromla şizofrenik bir hastalığı ayırt etmek güçtür

Yaşlılardaki psikiyatrik âcil durumlardan kitaplarda genellikle söz edilmez, oysa hekim bu gibi sorunlarla her zaman karşılaşabilir Bu durumların tipik örnekleri geceleri sokaklarda dolaşan yaşlı kadınlar, havagazı musluğunu açan ama ocağı yakmayan yahut evdeki çöpleri oturma odasının ortasında tutuşturmaya kalkışan yaşlı adamlardır Alınacak en etkin tedbir, eve bir psikiyatrist çağırarak hastanın davranışının yol açtığı sorunları doğrudan doğruya ona göstermektedir

Acting Out (Çocuksu Davranış)Tedavi sırasında, gelişmenin ilk safhalarına ait davranışların tekrarlanması Meselâ, çocukluğa ait bazı komplekslerin yeniden harekete geçirilmesi sonucunda tahripkâr davranış, saldırganlık, kaçma, vs gibi tepkiler Bazı kişiler diğerlerine oranla çocuksu davranışa daha yatkın olurlar ve psikolojik bir gerginliği gidermek için meselâ anksieteyi gidermek gibi günlük hayatta belirli bazı davranış biçimlerine sığınırlar Psikiyatristlerin birçoğu bu terimi; endişe ve rahatsızlık verici davranışlar gösteren hastalarını tanımlamak için kullanırlar

Addison Hastalığı ,Addison hastalığında, koma öncesi veya sonrasında delirium semptomları belirebilir Bunun dışında, tedavi görmemiş Addison hastalarının birçoğunda belirgin ruhsal bozukluklara rastlanır Karakteristikleri depresyon (bkz) veya apatidir (bkz) Oysa, bazan da hasta kendisini iyi hisseder (bkz öfori) Yakın geçmişle ilgili hafıza bozukluklarına ise sık rastlanır Uygun bir yer değiştirme (replacement) tedavisiyle, bütün psikiyatrik semptomlar iyileşme göstermektedir

Adenerjik Uçlarından sinaptik iletici madde olarak noradrenalin (bkz) salgılayan sinir lifleri için kullanılan bir terimdir Bunlar çoğunlukla sempatik sinir sistemine ait liflerdir Bununla birlikte, santral sinir sistemindeki birtakım sinapsların da adrenerjik olduğuna dair deliller vardır Bu, özellikle, bazı orta beyin merkezleri için doğrudur Genellikle, adrenerjik lifler, vücudun ergotrofik reaksiyonlarıyla, yani aktivite ve stress'le ilgili liflerdir

Adet ,Adet siklusuyla psikolojik fonksiyon arasında karmaşık bir ilişki vardır Adet öncesi gerilimin (bkz) karakteristiği, ruhsal durumda yarattığı bozukluktur Nevrozlarda, âdet öncesinde anksiete veya depresyon şiddetlenir Birçok kadın âdet öncesinde ve süresince düşük bir performans ve kaza yapma eğilimi gösterir Bu dönemde, kadınların intihar etmeleri veya cinayet işlemeleri ihtimali yükselir Bazı epileptiklerde, âdet öncesi dönemde, nöbet frekansları artmaktadır

Birçok psikiyatrik bozuklukta âdet siklusu da bozulur; amenore (bkz) oligomenore yahut menoraji görülebilir Âdet düzensizliği çok kere psikolojik bozukluğa sekonderdir, ama anksieteye yol açması da muhtemeldir

Adet Öncesi Gerilim ,Bu terim, âdetten hemen önceki günlerde baş gösteren bir grup semptomu kapsar Bu bozukluğun şiddeti hafif bir rahatsızlıktan kadının hayatını aksatıcı bir şikâyete kadar, süresi de bir günden bir hafta veya daha uzun bir döneme kadar değişkenlik gösterir Genellikle, şiddetli semptomlar daha uzun bir zaman sürer Başlıca özellikleri :

(a) Ruhsal durumda değişim: gerilim ve sinirlilik, bazen depresyon da görülür Ruhsal durum değişken olup âdet yaklaştıkça kötüleşme eğilimi gösterir

(b) Fizik semptomlar : Genel fizik rahatsızlık, şişkinlik duygusu, memelerde acıma ve şişme, bazen kilo artışı Bu bozukluğa, hafif biçiminde, çok sık rastlanır Nörotik kişilikli kadınlarda daha şiddetli semptomlar görülmesi muhtemeldir Hormonal faktörler de önemlidir Progesteron ve östrojen salgılarındaki bir dengesizlik sonucu gelişen progesteron yetersizliğinin bu duruma yol açtığı ileri sürülmüştür Psikolojik semptomların oral kontraseptiflerle veya noretisteron gibi bir progestojen ile düzeldiği bugün ispatlanmıştır Fizik semptomlar ise diüretik tedavisine daha iyi cevap vermektedir Bu da, en az iki fizik mekanizmanın söz konusu olduğuna işaret etmektedir

Afazi ,Sözlük anlamı «konuşamama» olan afazi terimi; konuşma, yazma veya el kol hareketleri gibi her türlü komünikasyonda, ifade ve anlama yeteneğinin kaybı veya kısmen kaybı anlamında kullanılmaktadır Efektör veya reseptör nöron yollarındaki bir bozukluktan ötürü olmayıp, merkezi kavram veya konstrüksiyon güçlüklerinden ötürü olur Spontan veya açıklayıcı konuşmalar; uygunsuz, tutarsız ve hastanın öğrenimiyle sosyal temeli bakımından gramer yanlışlıkları ile dolu olduğu zaman bu durumdan şüphe edilmelidir Zekâ bozukluğu göstermeyen bir hastada afazi görüldüğünde, konfüzyonla karıştırılabilmektedir (meselâ ambolizm, yaralanma veya vasküler spazmdan sonra) Oysa çoğu zaman dejeneratif durumlarda meydana gelir-senil demans (bkz), pre-senil demans (bkz) (özellikle lobus temporalis atrofisi bulunan Pick hastalığında) veya genel serebral arterioskleroz ve global demans ile ilgilidir Otistik (bkz Otizm) çocuklarda da görülür Bu duruma duyu testleri uygulandığında, sorular yahut basit talimatlar biçiminde yöneltilen sözleri hastanın kavrayamadığı ; anahtar veya para şıkırtıları, kağıt hışırtıları gibi sesleri anlayamadığı (oditer agnozi) ; okuyamadığı (aleksi - bazan doğuştan olur) ; gördüğü veya dokunduğu nesneleri tanıyamadığı (vizüel ve taktil agnozi) görülür Hastanın motor açıdan muayenesi spontan konuşma, anlatma (afazi) ve yazma (agrafi) bakımından yapılır; talimatlar hem sözlü, hem de yazılı olarak verilir Son olarak, hastanın kibrit veya anahtar gibi nesneleri kullanma ( ideasyonel apraksi) ve şekil yapma veya kopya etme yetenekleriyle ilgili (konstrüksiyonel apraksi) testler yapılır En çok rastlanan bulgular arasında nominal afazi —hastanın fonksiyonu tanımladığı ve bir kaç isim arasından seçebildiği (sosis, kitap, kalem, lamba) halde nesnenin adını bulamaması (yazmaya yarayan bir şey— ; yani, «kalem») — perseverasyon (ikinci bir nesne gösterildiği halde, birinci nesnenin adını söyleme) ; agramatizm, yani telgraf diliyle konuşma; parafazi, jargon afazisi, sentaks afazisi — yanlış ya da olmayan sözcüklerin kullanılması — ; verbigerasyon — sözcük ya da cümlelerin sürekli tekrarı — ; sibilasyon — fasılalı «sss» sesleri çıkarma görülür Broca konuşma alanı (ikinci ve üçüncü frontalis kıvrımlarının ön kısmı), ikinci frontalis girus'u (agrafi merkezi), birinci temporalis girus'u (sözcük sağırlığı), angüler girus tahrip olduğu zaman afaziye yol açan beyin (bkz Konuşma bozuklukları)

Agnosia ,Yunanca'daki «agnostos» — bilinmeyen — sözcüğünden gelen «agnosia» terimi ilk olarak 1891'de, tanıma yetersizliğinin karşılığı olarak Sigmund Freud tarafından kullanıldı Agnosia, etkilenen duyusal (sensory) kanala göre sınıflandırılır, fakat aslında o duyuda bir bozukluk yoktur Vizüel obje agnosia'sı, lobus occipitalis'deki lezyonlardan ötürü, görülen objelerin tanınamamasıdır Bu objeler başka yollarla, meselâ dokunmayla tanınabilir İnsanların yüzlerini tanıma yetersizliğine «prosopagnosia» denir ve çoğunlukla paranoid bir tezahürle birlikte mevcuttur: aynaların arkalarında yabancı insanlar görüldüğü için, üzerleri örtülür, işitme yetersizliği (oditer agnosia), dominan lobus terminalis'deki lezyonlardan ötürü bilinen sesleri, meselâ para şıkırtısını, su şırıltısını tanıyamamadır Dokunmayla t yetersizliği (tactiie agnosia), yüzeysel ve derin duyarlık bozuk olmamasına rağmen, objeleri tanıyamamadır ve lobus parietalis'deki bir lezyonu belirtir Eğer duyuda bir bozukluk varsa, tanıma yetersizliğine astereognosis denir Agnosia çoğunlukla vaskülar lezyonlardan ötürü ortaya çıkar ve genellikle karmaşıktır Beyinde derin yaralar sonucu olan «tam yetersizlik» durumları da vardır


Babcock Cetveli ,Zekâ gerilemeleri Babcock-Levy testiyle belirlenerek sonuçlar Babcock cetvelinde gösterilir

Barbitüratlar,Barbitüratların ilk olarak tıpta kullanımı yüzyılın başına rastlar Önce barbiton, on yıl sonra da fenobarbiton kullanıldı O tarihten bu yana sayısız barbitüratların sentezi yapıldı ve bugün bunlardan bir düzinesinin klinik uygulamalarda yerleri vardır Gastro-entestinal ve parenteral yollardan hemen absorbe olurlar Etkinin hızı ve süresi, dokuya nüfuz oranını belirleyen lipid çözünürlük derecesiyle doğrudan orantılıdır =)=)=)=)bolik yıkılım çoğunlukla karaciğerde olur ve değişmemiş bileşiğin yanısıra çeşitli bileşikler de böbreklerden itrah olur Kısa veya daha uzun süre etkili bir barbitürat dozu kırk sekiz saat içinde vücuttan atılır Bu, uzun süreli etkili ilaçlarda daha uzun bir zaman alır Barbitüratlara karşı tolerans mutlaka olur ve bu tolerans hem metabolik değişimin artması, hem de nöro-fizyolojik uyumla ilgilidir

Barbitüratlar genel depresanlardır, fakat santral sinir sistemi bunların etkisine karşı, öbür dokulara kıyasla, daha duyarlıdır Santral depresan etkiler bileşiğe, dozuna, uygulama yoluna ve o sırada sinir sisteminin eksitabilite derecesine göre, hafif sedasyondan komaya kadar değişir Önce neokorteks etkilenir; disinhibisyon ve öfori etkileri, alkol kullanımı sonunda görülen etkilere çok benzer; barbitüratların «hafif» uyuşturucu maddeler olarak kullanılması bu yüzdendir

Barbitüratlar klinik bakımdan hipnotik olarak kullanılır Uykusuzluk başlangıçlarında genellikle kısa süre etkili bileşiklerin, geceleri rahatsızlık veren uyku ye sabah erken uyanma durumlarında da daha uzun süreli bileşiklerin verilmesine rağmen, bazı araştırmacılar etki süresini uzatmak için dozu arttırmanın daha iyi bir yol olduğunu ileri sürmektedirler

Psikiyatride barbitüratlar etkin anksiolitik ilaçlardır ve geçmişte bu amaçla yaygın olarak kullanılmışlardır Son onbeş yıl içinde benzodiazepin bileşiklerinin, bazı belirgin avantajları dolayısıyla, anksietenin tedavisinde barbitüratların yerini aldığı görülmüştür Yine de, anksietenin giderilmesinde barbitüratların sınırlı fakat yararlı bir fonksiyonları vardır

Psikotik veya nörotik hastalıkta akut ve şiddetli davranış bozuklukları derhal kimyasal bir frenleyicinin uygulanmasını gerektirebilir Oral veya parenteral barbitüratlar bir trankilizanın yerine veya trankilizan terapisini destekleme amacıyla kullanılabilecek yararlı bileşiklerdir Barbitüratların disinhibisyon etkileri, narkoanalitik tekniklerde teşhis için kullanılmaktadır,

Fenobarbiton bu grubun uzun süreli etki gösteren bir bileşiğidir Öbür bileşiklerden farkı, hafif bir ruhsal depresyon yaratma özelliğidir; bu yüzden psikiyatride pek rağbet görmemiştir Oysa antikonvülsan olarak uzun bir zamandan beri yarar sağlamaktadır

Normal dozlarda kullanıldığı zaman, barbitüratların yan etkileri çok sık görülmez En çok rastlanan şikâyet, ertesi sabah duyulan ve sarhoşluk sonrasını andıran hafif bir rahatsızlık ve sıkıntı duygusudur Hipersansitivite reaksiyonları pek görülmez; bunlar çoğu zaman lekeli kabartı ve ürtiker biçiminde belirir Yatkın hastalarda akut porfiria'ya (kanda porfirin mevcudiyeti) ender olarak rastlanır

Barbitüratlara tolerans hemen başlar ve aynı etkinin sağlanması için doz gittikçe artar Alkol gibi diğer depresanlara karşı bir çapraz toleransa rastlanmamıştır Barbitüratların hafif dozda sürekli kullanılmaları kolayca alışkanlığa yol açabilir Bu özellikle kronik anksietesi bulunan hastalar için sözkonusudur Barbitürat kullananların bunu bırakmaları halinde şiddetli anksiete, titreme, göz seğirmesi, baş dönmesi, bulantı, kusma ve kilo kaybı görülür; bu arada ihtilâçlara ve delirium durumlarına da rastlanılabilir

Uzun süreli yüksek dozaj sonucunda, alışkanlığın yanısıra, sürekli entoksikasyon ve kişilik sorunları da ortaya çıkabilir; duygularda (affekt) kararsızlık, sinirli ve kavgacı bir tutum, konsantrasyon ve hafıza bozuklukları ile yanlış kararlar halinde beliren akıl fonksiyonu bozuklukları görülür Motor koordinasyon bozuklukları ataksiye, dizartriye ve nistagmusa yol açar

İntihar girişimi amacıyla aşırı barbitürat dozları alınması üzüntü verecek derecede olağan hale gelmiştir; bu bakımdan depresyon hastaları için özellikle yüksek olan tehlike derecesi her zaman göz önünde tutulmalıdır Aşırı barbitürat dozu alınan durumların bir kısmının rastlantı olduğu ve barbitürat otomatizmi, yani şaşırarak istemeden tekrar normal dozda barbitürat almaktan ötürü meydana geldiği ileri sürülmektedir

Basit Şizofreni ,Şizofreninin (bkz) bir altgrubu olan bu bozukluk en az tanımlanmış ve en güç teşhis edilen vak'alardan biridir Başlıca özellikleri sinsi bir başlangıç göstermesi ve açık klinik semptomlar bulunmamasıdır İleri adolesans döneminde, tuhaf davranışlar, sorumlulukları ihmal, toplumsal ilişkilerde zayıflama, mantıksız davranışlar ve toleranssızlıkla belirir Klinik muayenede, daha önceki toplumsal yetersizliklere kolay açıdan bakma dışında, çok az anormallikler görünebilir Oysa, hastanın yakınları onda umursamaz bir kayıtsızlık veya sürekli yakınmalara, eskiden gösterdiği sevgi yerine kavgacı bir despotluğun farkına varırlar Toplum koşullarına ve akrabaların göstereceği destek derecesine göre, hasta alkolizm ya da fuhuş gibi tuhaf davranışlara veya toplumsal bir düşüşe sürüklenebilir Basit şizofreni hastalarından çoğunluğunun psikiyatrik hastahanelere alınmayıp basit suçlular, serseriler ve diğer toplumsal uyumsuzlar sınıflarında yer aldıklarına inanılmaktadır

Baş Ağrısı ,Lokal organik lezyonlar (ya da fonksiyon bozuklukları) nedeniyle olan baş ağrılarını sistemik hastalıktan ileri gelen baş ağrılarından ayırdetmek gerekir Ayrıca, bu iki tür başağrısı, psikolojik faktörlerden ileri gelen veya bu faktörlerle ilgili baş ağrılarından da ayırdedilmelidir Birçok vakada, lokal fizik ve psikolojik faktörler arasında bir bağlantı bulunur Lokal organik lezyonlar arasında serebral tümör, subdural hematoma, temporal arterit, sinüzit, vazomotor rinit ve migren vardır Baş ağrısının sistemik nedenleri arasında ise hipertansiyon, böbrek yetersizliği, amfizem, göz yorgunluğu (refraktif hatalar nedeniyle) ve konstipasyon vardır Klinik tababette en sık görülen vakalar muhtemelen gerilim baş ağrılarıdır Ağrı genellikle frontal, bazan oksipitaldir, bazan da kranyuma kadar yayılır Sorumlu mekanizmanın oksipito-frontalis kasındaki bir spazm olduğu ileri sürülmüştür Baş ağrısı çekenlerin fazla anksiete göstermedikleri söylenmektedir, baş ağrısı bir çeşit boşalma semptomu görevini görür Ortamsal stress ve yorgunluk, presipitan faktörlerdir Gerilim baş ağrısının ayırıcı teşhislerinden biri migrendir (bkz) Depressif hastalıklı kişiler baş ağrısından, daha doğrusu kafatasında anormal ve nahoş duygulardan şikâyet etmektedirler Bazı hastalar bunu kafalarının tepesinde bir basınç duygusu olarak, bazıları ise kafalarına sıkı bir şerit sarılıymış gibi bir duygu olarak tanımlamaktadırlar Kronik hipokondria hastalarından bazıları baş ağrılarından yakınırlar, ama bu genellikle başta tuhaf duygulardan ibarettir Bu tanım bazan elektrik, bazan da fizyolojik terimlerle dile getirilir, yani hasta «beyninden kan dalgaları aktığından» söz eder

Fizik tipteki baş ağrısının tedavisi öncelikle temelindeki bozukluğun tedavisidir; yine de, semptomatik tedavi de endike olabilir Gerilim baş ağrıları çoğunlukla medazepam gibi trankilizanlarla giderilir Oysa, aynı zamanda, psikiyatrik tedavi kaps da, kişiliğin ve ortamsal stresslerin değerlendirilmesi ve semptomlar başgöstermeden önce sitüasyonel baskıların daha iyi çözümlenmesini ve daha etkin bir deşarjın sağlanmasını amaçlayan bir psikoterapi girmektedir Tamamen psikiyatrik olan sendromlar (yani, depresyon ve hipokondria), temeldeki duruma yeterli bir tedavi uygulanmasını gerektirir (elektrokonvülsif terapi, farmakoterapi, vs)

Beden ,Modern psikiyatride, psikolojik değişkenliklerle beden yapısı arasındaki korelasyonun araştırılmasında Kretschmer (bkz) önderlik etmiştir Kretschmer, piknik yapıyla (tıknaz gövde, geniş yüz, kalın boyun, geniş viseral boşluklar,ince kol ve bacaklar ve cilt altı yağ tabakası birikimine yatkınlık) siklotimik mizaç ve duygusal (affektif) psikozlar arasında ilişki bulmuştu, öte yandan, leptosomatik yapıyla da (uzun boy, dar gövde, uzun bacaklar ve ince bir cilt altı yağ tabakası) şizoid mizaç ve şizofrenik çöküntü arasında ilgi bulmuştur Bu alanda daha sonra çalışan araştırmacılar arasında yer alan Sheldon, başka bir tipoloji geliştirmiştir Ayrıca Rees ve Eysenck'e de bu alanda değinilmelidir

Beden Yapısı ,Çağlar boyunca beden yapısıyla mizaç yatkınlıkları arasında bir ilinti kurma çabaları sürdürülmüşse de, ilk olarak 1936 yılında kretschmer (bkz) Bu fikri modern psikiyatri kaps almıştır Tıknaz yapının siklotimi'ye (neşe ve üzüntü durumlarının belli sürelerde belirmesi) ve bir sinir bozukluğu durumu olduğu zaman manik hastalığa yatkın olduğunu; uzun boylu, ince, leptosomatık yapının şizoid mizaç gösterdiğini ve bir sinir bozukluğunda şizofreniye dönüşebileceğini ileri sürmüştür Daha sonraları Sheldon (bkz) Somatotipleme için daha ayrıntılı teknikler geliştirmiş ve beden yapısıyla psikolojik değişkenler arasındaki korelasyon faktörleriyle ilgili çalışmalar yapmıştır Kretschmer'in piknik, atletik ve leptosomatik tiplerine karşılık, endomorf, mezomorf ve ektomorf olarak üç fiziksel tip tanımlamıştır

Beden İmajı ,İlk gelişme safhalarında çocuk, kendinin ayrı bir bütün ve bedeninin de kendi kontrolü altında bir araç olduğu kavramını edinir Bu «benlik kavramı» hayatı boyunca gittikçe zenginleşir ve fizik bedenle ilgili ayrıntılı bir «sistem» ya da düşünceyi kapsar Bu düşünce için beden imajı terimi kullanılmaktadır Bu sistemin tutarlılığı elbette sinir sisteminin bütünlüğüne bağlıdır Böylece organik beyin hastalıklarında, özellikle parietal lob hastalıklarında, beden imajı bozukluklarına çok rastlanmaktadır Oryantasyon bozukluğu (bkz Ototopagnozi), yanlış lokalizasyon (alloestezi) veya bedenin bölümlerini algılayamama (bkz Anosognozi) görülebilir «Fantom kol veya bacak» yahut buna benzer fenomenler, sinir kopması dolayısıyla stimülasyonların yanlış yorumlanması sonucudur Beden imajı bozuklukları, hastada başkalarının kendisini nasıl gördüğüyle ilgili yanılgılar olarak belirdiğinde, «fonksiyonel» niteliktedir; meselâ, hasta burnunun çok uzun ve dolayısıyla alay konusu olduğunu sanabilir Bazı hipokondria tiplerinde beden duyularına karşı ağırı duyarlık belirgin olarak görülür «yedekparça» (protez) ameliyatları da yatrojenik bozukluklara yol açabilir

Belle indifference(kayıtsızlık)

Histerik konversiyon semptomları gösteren hastalardaki uygun emosyonel ifade eksikliği anl gelir Böyle bir hasta aksaklığından, meselâ paralize bacağından, şikâyet ederken aynı zamanda da buna karşı donuk ve kayıtsız bir emosyonel tepki gösterir; hattâ başka konularla ilgili şakalar yapıp gülebilir Endişe verici bir semptom sayılabilecek bu durumu hiç düşünmediği, ilgi bile duymadığı bellidir

Belle indifference, şizofrenide (bkz) Görülebilen duygusal (affektif) donuklaşma veya tutarsızlıktan farklıdır Doktorun teşhisine, şizofrenide görülen diğer özellikler ışık tutar

Benzodiazepin'ler ,Son onbeş yıl içinde geliştirilen benzodiazepinler reçetelerde en çok yazılan ilaçlar arasında yer almaktadır Klordiazepoksid, bu serinin prototipidir Bundan sonra diazepam, oksazepam, nitrazepam, medazepam ve flurazepam gelir Bu bileşiklerin en büyük avantajı düşük toksisiteleridir; böylelikle aşırı dozda geniş bir emniyet marjı olmaktadır Farmakolojik etkinlik, merkezde heterojen yedi üyeli bir halka yapısıyla ilgilidir Benzodiazepinler gastroentestinal ve parenteral yollardan süratle absorbe olurlar, fakat kanda en yüksek seviyeye yavaş yavaş ulaşırlar ve itrah birkaç gün içinde tamamlanmaz Benzodiazepinler hafif psikosedatif özellikler gösteren etkili anksiolitik ve yatıştırıcı ilaçlardır Klinik bakımdan etkileri barbitüratlarınkine benzer, fakat farmakolojik etkinlikleri farklıdır: benzodiazepinler limbik sistemde (bkz) İnhibitör etki gösterirler; retiküler ve beyin sapı bölgelerinde çok az etkinlikleri vardır Yarattıkları antikonvülsan etki klinik bakımdan yararlı olmuştur Kas gevşetici özellikleri ekstrapiramidal sistem yoluyla meydana gelir Klinik yararları çok çeşitlidir, çünkü anksiete veya gerginlikten ötürü olan semptomların giderilmesi gerektiğinde benzodiazepin verilmesi uygundur Kötü etkilere pek rastlanmaz Benzodiazepinler yarı uyku hali doğurmazlar ; yaşlılarda hipereksitabilite, ajitasyon ve öfkeyle birlikte paradoksal stimülasyon belirebilir Bazan ataksi, başağrısı ve hipotansif başdönmesi görülür Psikolojik alışkanlığa az rastlanır

Benzodiazepin türevlerinin normal dozları

Bileşik Normal doz

Klordiazepoksid günde 3x 5 mg - 4x25 mg

Diazepam günde 3x 2 mg - 4x10 mg

Oksazepam günde 3x15 mg- 4x30 mg

Medazepam günde 3x 5 mg - 3x10 mg

Nitrazepam geceleri 5-20 mg

Benzokinolizin türevleri ,Tetrabenazin bu grubun en tanınan bileşiğidir ve rauwolfia alkaloidlerini andırır Etkileri tıpkı reserpinin etkileri gibidir, fakat daha süratli, daha kısa süreli ve daha kuvvetli bir etki yaratırlar Artık nöroleptik olarak çok az başvurulan bu bileşiğin, Huntington koresinin (bkz) Tedavisinde önemli bir yeri vardır

Bestialite (hayvanlarla cinsel ilişki)Cinsel uyarım amacıyla bir hayvanın kullanılması, bir inek veya kısrakla vaginal yahut anal koit (zoerasti), bir köpekle fellasyo, ya da hayvanın mastürbasyonu biçiminde olur En çok adolesans döneminde, toplumdan uzak kalan çiftlik işçilerinde veya kişinin sevdiği süs hayvanlarıyla ilgili olarak rastlanır, kinsey adolesan çiftlik işçilerinden %17'sinin mutlaka bir hayvanla orgazma geçmiş olduğunu, oysa toplam nüfusa göre bu oranın ancak %6 olduğunu tahmin etmiştir Bazı psikopatik, anormal hastalarda, zulüm eylemleri orgazmı stimüle edebilir (bestoüel sadizm) Tedavi, grup psikoterapisi ve ortamsal faktörlerin ele alınması yoluyla daha geniş bir toplumsal uyumun sağlanmasıdır

Beyin Bölünmesi ,Ender olarak, «intractable» epilepsinin giderilmesi için korpus kallosum, hippokampus komissürü, anterior komissür ve talamusdaki massa intermedia ameliyatla alınır Bu ameliyat iki serebral hemisferi fonksiyonel olarak ayırır ve etkileri akademik bakımdan ilginçtir Kişilik, mizaç ve zekâ hasara uğramaz ve hasta normal koşullar altında her iki hemisferin de serbest fonksiyon göstermesi durumunda normal davranış gösterir Oysa, bazı özel durumlar bir hemisferin öbürünün aldığı stimulusları bilmesini önlediği zaman, belirgin yetersizlikler ortaya çıkar Böylece bir hasta sol eliyle, sol bacağında stimüle edilen bir noktayı gösterebilir, ama bunu ne sözle, ne de sağ eliyle gösteremez Konuşma, hesaplama, görme, emosyon, bilinçlilik ve irade üzerinde, değişik şartlar ve yaşlarda, yapılan benzer deneyler, beyin fonksiyonuyla ilgili önemli bir bilgi sağlayabilir

Beyin hücreleri sinapslarında iletim ,Sinir sistemindeki impulslar, sinapslarda, bir sinir fibrilinden öbürüne geçerler Sinapslar, bir sinir hücresi aksonunun pre-sinaptik membranı ile, öbür sinir hücresi dendritlerinin post-sinaptik membranı arasında kalan ince boşluklardır Sinapstaki iletim, aksonun terminal bölümündeki çok küçük vesiküllerden salgılanan nöro-iletici (bkz) Bir maddeyle gerçekleşir Bu nöro-ileticiler sinaps boşluğuna yayılarak postsinaptik membranı etkilerler Eksitasyon yarattıkları zaman, bitişik nöronda impuls oluştururlar; yahut da, inhibisyon yaratarak bitişik nöronda bir impuls olanağını azaltırlar Hem istemli, hem de otonom sinir sistemlerinin periferik bölümlerinde, nöro-ileticilerin niteliği tanımlanmış olmakla birlikte, beyindeki nitelikleri konusunda daha az bilgi vardır Birçok yıldır, beyinde kolinerjik iletimin gerçekleşip gerçekleşmediği şüpheliydi, ama bugün hiç değilse korteksin bazı bölümlerinde asetilkolinin (bkz) bir nöro-iletici olduğuna işaret eden deliller vardır Hipotalamusda, orta beyinde, pons ve medulla'da noradrenalin (bkz) mevcudiyeti saptanmıştır ve yoğunluğu nöron aktivitesine göre değişmektedirAynı şekilde, nucleus caudatus'da da dopamin (bkz) bulunmuş olup, ekstrapiramidal motor sistemdeki nöro-ileticilerden biri olduğuna inanılmaktadır Serotonin (bkz) (5-hidroksitriptamin) de çeşitli orta beyin lokalizasyonlarında bulunmuştur ve muhtemelen bir nöro-ileticidir Gamma-aminobutirik asit (GABA) (bkz) Yalnızca santral sinir sisteminde lokalizedir ve bugün mevcut bilgiler, bu maddenin birçok belli başlı inhibitör ileticilerden biri olduğuna işaret etmektedirDiğer muhtemel santral nöro-ileticiler arasında glisin ve glutamik asit, P maddesi, histamin ve prostaglandinler gibi birçok amino asit vardır

Beyin metabolizması ,Beyindeki metabolik reaksiyonlar kabaca vücuttaki diğer metabolik reaksiyonlara benzer Ama yalnızca beyinde oluşan reaksiyonlar da vardır

Protein sentezi genel DNA-RNA düzenini izler ve kayda değer bir özellik beyin proteinlerinin dönüşme (ciro) seviyelerinin çok yüksek olmasıdırBeyin ağırlığının büyük bir oranını çeşitli tipte lipidler oluşturur ve lesitin gibi fosfolipidler özel bir önem taşır Karbonhidrat metabolizması tamamen glükoza dayanır, çünkü beyinde hiçbir glikojen deposu yoktur Beyindeki enerji metabolizmasının çoğu, nöronların dinlenme potansiyelini sürdürmeye harcanır, iletici metabolizması tabii ki, çok önemlidir ve bunların sentezi ve yıkımı için gerekli enzimler spesifik nöronlarda bulunur Santral ileticiler arasında muhtemelen asetilkolin (bkz), serotonin (bkz), glütamat (bkz), GABA bkz), glisin (bkz), katekolaminler (bkz), özellikle noradrenalin (bkz)ve dopamin (bkz) ve serebellumda prostaglandinler (bkz)vardır Prostaglandinler,beynin başka bölümlerinde de önemli yardımcı rol oynayabilirler

Birçok önemli ilaç bu sistemler üzerinde etkinlik gösterir Ayrıca, metabolitlerin membranlardan geçiş mekanizmaları da çok önemlidir Bunun örnekleri özellikle noradrenalinin, imipramin gibi antidepresanların blokajı üzerine, adrenerjik sinapslardaki akson terminallerine yeniden alımıdır (re-uptake) Beyin fonksiyonunda hormonlar ve vitaminler de önemli bir rol oynar ve bunların fonksiyonlarındaki bozukluklar pellagra (bkz) demansı, tiroid guddesiyle (bkz) İlgili psikozlar ve adrenal kortikal hastalıklar gibi psikiyatrik bozukluklara yol açabilirBeyin fonksiyonu,dağcılık sporu yapanların bildiği gibi, oksijen eksikliğine ve ayrıca elektrolit dengesine karşı da son derece duyarlıdır GABA gibi bazı bileşikler yalnızca beyinde bulunur Son zamanlarda, anıların hafızadaki kalıcılıklarının, protein sentezinin dev bağlı olduğunun ileri sürülmesi, ilginç bir gelişmedir

Beyin Tümörü ,Beyin tümörleri özellikle parazitik olan enfeksiyonlardan oluşabilir (sistikerkus, hidatid) Primer olarak ise bronchus'da, fakat muhtemelen göğüs, mide, prostat, pankreas veya böbrekte görülür

Tümörler beyni örten kısımda (meninjioma), beyin dokusunda (glioma), ventriküllerin içinde (üçüncü ventrikülde kolloid kist), kan damarlarında (anjioma), hipofiz bezinde veya kafatasının içindeki kranyal sinirlerde (oditer nöroma) oluşabilir Çocukluk döneminde en çok rastlanan tümör habis serebellar medulla blastoma'dır Oysa yetişkinlerde en az, daha yavaş büyüyen astrositoma kadar, infiltratif glioblastomaya da rastlanmaktadır Bunlardan sonra da meninjiomalar ve oditer nöromalar gelirAnjiomalar ender görülür Kafatası iç basıncının artmasından ötürü olan semptom ve belirtiler arasında başağrısı (paroksizmal, «bıktırıcı», «zonklayıcı» veya «çatlayıcı»), kusma, papillodem, jeneralize konvülsiyonlar ve altıncı sinir felci vardır Iritasyon veya nekrozdan ötürü olan lokal belirtiler arasında ise fokal epilepsi (Jackson yeya lobus temporalis nöbetleri), diğer kafatası sinir felçleri, piramidal belirtiler, afazi, görme bozuklukları ve diğer duyu kayıpları vardır Zihinsel değişimler; depresyon, anksiete, sinirlilik ve paranoid yanılgılardır Yavaş büyüyen tümörlerde hallüsinasyonlara ve uzun süreli «fonksiyonel» görüntülere (depressif ve paranoid) rastlanır

Sonunda apati, emosyonel uysallık, oryantasyon bozukluğu ve zekâ geriliği ile birlikte daha tipik bir «organik» tablo gelişir Kafatası röntgeni (kemik aşınması, kireçlenmesi), ventrikülografi (deforme veya yanlış yerlerdeki ventriküller), serebral anjiografi (bkz) (damarların yerleri, kan damarı tümörlerinin görülmesi), elektroansefalografi (fokal yavaş dalgalar), ekoansefalografi (bkz) (ortadaki yapılarda kayma) ve beyin skanı (bkz) (tümör dokusunda differansiyel tutulma) yardımıyla teşhis sağlanır

Lomber ponksiyon, kafatası iç basıncını ve serebro-spinal sıvıdaki proteinin artıp artmadığını gösterebilir, fakat ancak nöroşirürjik kolaylıkların sağlandığı yerlerde uygulanabilir Özellikle meninjioma ve oditer nöromada iyileşme sağlayan tedavi yolu ameliyattır Radyoterapinin rolü ancak palyatiftir

Beyin Yıkama ,Beyin yıkama teriminin kapsadığı birçok tekniğe, bazı ülkelerde rejime karşı çıkanların fikirlerini değiştirmek amacıyla başvurulmaktadır Bunlar arasında endoktrinasyon, tekrarlı telkin, bir korku ve dehşet ortamı içinde zihinsel ve fiziksel yorgunluk yaratılması gibi teknikler vardır Teknikleri uygulayanların amaçları, bir mahkemeye veya dünyaya karşı, tutukluya doğru yahut yanlış itiraflar imzalatmak ve tutukluyu o günkü rejime uymamakla ne korkunç bir suç işlediğine inandırmaktır Beyin yıkamaya karşı gösterilen direnç, tutuklunun itidaline, ülkesi yahut Tanrısına inancına, fizik sağlığına ve sorgu yöntemlerine karşı daha önceden gördüğü eğitime bağlıdır

Bilinç bulanıklığı durumları (twilight states) ,Çeşitli nedenlerden ötürü olan kısmi bilinçsizlik durumlarıdır Bilinçlilik sınırlanır, anlama yeteneği körelir ve anormal davranış ya anormal akıl fenomenleriyle birlikte görülür, ya da bu fenomenleri yansıtır Bir nöbet yahut nöbetler serisinden sonra bir saat kadar sürebilen bu durumlar, normal fonksiyona yalnızca kısmi bir dönüş olarak kabul edilebilir Hughlings Jackson terminolojisine göre, bazı nöbetler de aynı şekilde, bilincin en yüksek düzeyine müdahale etmektedir Böylece, ilaç entoksikasyonu (özellikle kannabis ve kokain) histerik disosiyasyon durumları (özellikle hafif serebral travmaların harekete geçirdiği durumlar) da aynı etkiyi gösterebilir Fizik ve akıl performansın da yavaşlama, irritabilite ve fevri davranışlar, hallüsinasyonlar ve paranoid fikirlere rastlanabilir Bunların diğer bilinçsizlik durumlarından farkı, nispeten kısa sürmeleridir

Bilinçsiz Yanlış Hatırlama ,Geçmiş yaşantıları, halihazırdaki emosyonel ihtiyaçlara cevap verebilecek biçimde, bilinçsiz olarak değiştirmek yahut yanlış hatırlamaktır

Bilinçlenme Tedavisi ,Operant şartlama ilkelerine dayanan bir davranış terapisidir Hastaya sistematik olarak korktuğu şeyi yapması söylenir, bunu başardığı zaman terapistten övgüyle ödüllenir, başaramadığı zaman ise hiçbir karşılık görmez Biçimleme tedavisinin model tedavisinden (bkz) farkı, hastanın korktuğu eylemi terapistin kendisinin yaparak ona bir örnek olmamasıdır Model tedavisi gibi, biçimleme tedavisi de fobik ve obsessif semptomlarda anlamlı bir yarar sağlayarak, şizofreniye ve çocukluk dönemindeki otizme sekonder olan davranış bozukluklarında yardımcı olabilir

Bilinç Bulutlanması ,Bilinç , dış ortamla tam bir temas ve dış ortamı kavrayarak organizmanın maksimum kapasitesiyle kullanma anl gelen bir «farkında olma» durumudur Dolayısıyla, bilinç bulutlanması da bu bakımlardan daha düşük düzeyde olan herhangi bir bilinç durumudur Uykuyla uyanıklık arasındaki durumlarda, bulutlanma fizyolojik olabilir Beynin normal fonksiyonlarını etkileyen durumlarda ise, bulutlanma patolojik olabilir Metabolizma bozuklukları, toksik durumlar, aktivasyon merkezlerinin bulunduğu hipotalamus bölgesinde yapısal hasar veya kortikal aktiviteyi bozan durumlar

Bilinç bulutlanması, klinik açıdan psikofizyolojik ve elektroansefalografik (EEG) yöntemlerle saptanır Davranış bakımından da, aşırı uyku haliyle birlikte görülebilen apati veya kayıtsızlık durumu biçiminde belirir; fakat heyecan çok kere, delirium tremens'deki kadar belirgindir Hafıza kayıt fonksiyonundaki periodik bozukluklar, yarı hafıza kaybı olarak belirir Olayların sıralarının karıştırılması, zaman kavramıyla ilgili bozukluklar ise dikkat kaybı belirtileridir «yedi serisi testi» kullanılarak konsantrasyon denenir; bu testte hastaya yüz sayısından yedi sayısını çıkarması, kalan sayıdan yine yediyi çıkarması, vs Söylenir Son olarak, bulutlanma zekâ fonksiyonuna müdahale edebilir ve sonucunda değişken bir entellektüel performans kaybı görülür Ya basit bir stimulus-tepki testi, ya da seçilen tepkiyi belirtici bir test şeklindeki reaksiyon süresi testleriyle uyanıklık ölçülür Bu testler bazan EEG ile birlikte uygulanır ve performans yavaşlamaları, yahut yapılan yanlışlar elektroansefalogramda yavaşlama ve anomali olarak gözükür

Uykudan önceki bulutlanma durumlarında görülen hallüsinasyonlara hipnagojik hallüsinasyonlar (bkz)denir ve bunların fazla bir klinik önemi yoktur Göz önünde bulundurulması gereken patolojik durumlar üremi, diabet, hipoglisemi, petit mal epilepsi,post-iktal durumlar,epileptik otomatizm veya füg durumları; barbitürat ve alkol entoksikasyon ve abstinansı; encephalitis lethargica, narkolepsi, üçüncü ventrikül hematoması ve kafatası iç basıncının artmasına yol açan birçok nedenlerdir

Çağrışım (association) Bozuklukları ,Fikirler, sözcükler, yaşantılar veya stimuluslar ve tepkilerin aralarındaki ilişkilere çağrışım (association) denilmektedir Böylece kişinin yaşantısında bu unsurlardan biriyle karşılaşmasını, ilişkili bir yaşantının çağrışımı izler Bu çağrışımlar kişinin önceki yaşantısından ötürü meydana gelir ve birkaç kesin ilkeye göre oluşurlar Bu ilkeler arasında en önemlileri yakınlık ve benzerlik «kanunlarıdır» Bu yollardan kurulan çağrışımlar birtakım öğrenim türlerinde, özellikle sözlü öğrenimde, hafıza ve düşünmede belirgindir Sözlü çağrışımlar, sözcük çağrışım testleriyle incelenir; süjeye belli sözcüklere «aklına ilk gelen sözcükle» cevap vermesi söylenir Benzer tipteki zincirleme çağrışım yöntemi psikanalitik Tekniklerde belirgin bir yer almaktadır Düşünce bozukluğu gösteren birçok şizofrenik Hastada, çağrışım proçesi bozuklukları açıkça görülür Bleuler bu durumun şizofrenide bir temel oluşturduğunu ileri sürmüş ve karakteristik belirsiz ve yersiz konuşmaya yol açan bir çağrışım «bölünmesi» ve «yersizliğinden» söz etmiştir Bu gibi şizofreniklerde görülen kontrolsuz çağrışımlar, benzerliğe dayanarak oluşur; kafiyeli ve ses benzerliği bulunan sözcüklerin «çınlama» çağrışımları biçiminde konuşmalarında yansır

Çalışma ,Çeşitli tipte psikiyatrik hastalık ve bozukluklardan mustarip kişilerin çalışabilecekleri uygun bir iş bulamamaları bir sorun olabilir Şiddetli bir şizofrenik hastalık geçirmiş bir kişinin hareketleri yavaştır, inisiatifini kullanamaz, sorumluluk üstlenemez ve toplumdan uzaklaşır Bu hastalarda çok kere, hastahanedeki endüstriyel terapi ünitesinde başlayan uzun ve sabırlı bir rehabilitasyon proçesi gereklidir Çalışabilecek yaştaki epilepsi hastalarının %50'si iş bulma güçlükleriyle karşılaşmışlardır ve yaklaşık %10'u işsizdir Birçok yaşlı kimse, özellikle avunacak bir uğraş bulamadıkları zaman, emekliliği ve işsizliği sıkıcı bulmaktadırlar, işsizlik çok kere toplumsal ilişkilerin kesilmesine, gelir kaybına ve artık topluma bir katkıda bulunamama duygularının hissedilmesine yol açar Akıl geriliği olan hastalar için de aynı şey sözkonusudur, çünkü tarım veya ev işleri gibi, vasıfsız işçi arayan iş yerlerinin sayısı gittikçe azalmaktadır Oysa, daha yüksek düzeydeki hastalar, uygun bir eğitimle, çok kere şaşırtıcı derecede olumlu bir ustalık gösterebilmektedirler

Capgras Sendromu ,Yanlış tanımayla ilgili bir yanılgı sendromudur Çoğunlukla paranoid şizofreniklerde görülür, fakat diğer kronik paranoid psikoz hastalarında da mevcut olabilir Hasta, çevresindeki insanların (yani hastahane personeli veya diğer hastaların) aslında kendi akrabaları veya dostları olduğunu ileri sürer Bazı hastalar ise, daha ender olarak, hastahane koğuşundakilerin tanınmamak için görünümlerini değiştirdiklerini veya hasta «rolü oynamak» üzere oraya yerleştirilmiş akrabaları olduklarını ileri sürerler Hasta, çevresindeki insanları böyle yanlış kimliklerle tanıma tema'sı üzerine, çeşit çeşit yanılgılar kurar Tedavi (fenotiazinler, butirofenonlar, vs) ve prognoz, bu yanılgının altındaki temel hastalığın tedavisi ve prognozudur

Çeteler ,Çocuklarda oyun oynama veya suç işleme daha ziyade bireysel biçimde görülür, ama büluğ çağına doğru topluluk kavramı güçlenirBundan sonra, özellikle sosyal olanakların bulunmadığı geniş iskân bölgelerinde daha büyük bir ünite olan çeteler kurulurBu gibi bir çetenin yalnızca suç işleme amacı veya yalnızca toplumsal destek ve ortak eylemlerde bulunma amacı gütmesi, hem o bölgedeki toplumsal koşullara, hem de önder(ler)in kişiliğine göre değişir Belli dönemlerde, bu çeteler o günün modasına uyarlar; örneğin, saçlarını kazıtırlar Adolesans döneminin sonuna doğru, birçok üye bu çetelerden ayrılma eğilimi gösterir ve çete eylemlerinin yerini flört yahut evlilik alır

Cezaevi Psikozları ,Yalnızca cezaevi ortamında gelişen psikotik bir ruhsal çöküntü durumudur Klinik tablo, genellikle paranoid bir hastalığı andırır; ama depresyon hattâ delirium özelikleri de gösterebilir Tutukluluk durumunun yarattığı gerilimler ve mahkûm için bunun toplumsal ve kişisel sonuçları, hastalığın biçimini etkiler Bu psikozlara bazan «temaruz» gözüyle bakılmasına rağmen, cezaevinde gelişen psikotik semptomların dikkatle tedavi edilmesi doğru olur; aksi takdirde delüzyonlarm etkisi altında, beklenmedik bir intihar olayına, yahut bir gardiyana düşüncesizce bir saldırıya yol açabilir Psikopatlar normal kişilere kıyasla, psikiyatrik hastalığa yakalanmaya daha yatkındırlar Hekimler bir mahkûmun psikopat olarak damgalanmış olmasının, kendi yargılarını etkilememesine özellikle dikkat etmelidirler

Cilt Bozuklukları ,Anksiete, heyecan, utanma yahut öfke gibi emosyonel durumlar, ciltte sararma, terleme veya kızarma gibi değişik reaksiyonlara yol açabilir Birçok dermatolojik bozukluğun karmaşık bir etyolojisi vardır; allerji ve psikolojik faktörler önemli rol oynar Stress dönemlerinde, dermatit, ürtiker, vulvalarda veya anüste kaşıntı, yahut akne belirmesi, yada önceden mevcut bir cilt durumunun şiddetlenmesine sık rastlanır Enfantil ekzemada olduğu gibi, yapısal bir predispozisyon da muhtemeldir, ama daha ziyade bastırılmış düşmanlık yahut cinsel çatışmalar gibi psikopatolojik durumlar sözkonusu olabilir Bilinçli yahut bilinçsiz dürtüler, kişinin kendi cildine zarar vererek lezyonlar yaratmasına yol açabilir (dermatitis artefacta)

Cinsel Bozukluklar ,Cinsel bozuklukları olan kişilerden muhtemelen yalnızca çok azı yardım için hekime başvururlar Bunun nedeni, birçok homoüelde olduğu gibi, hastanın değişmeyi istememesi olabilir; bazan da hasta suçluluk duygusu duyarak, zamanla sorununu kendisi yeneceğini umabilir Birçok vakada hasta evlidir, iyi bir eş ve babadır, toplumun saygın bir üyesidir ve cinsel sapıklığını gizlice, çok kere stress dönemlerinde (örneğin, karısı gebeyken veya sevgi ve ilgi eksikliği duyduğu zaman) gerçekleştirir Başka durumlarda da, hasta bütün hayatı boyunca gizli bir arzuyu kontrol etmiştir ve içki veya duygusal bir bozukluk yüzünden, yahut demansa giden bir hastalığın ilk safhalarında kontrolünü kaybedebilir Cinsel arzularla ilgili aşırı bir davranış yüzünden tutuklanan kişi için psikiyatrik bir muayeneye başvurulması gerekir Suçun bir akıl bozukluğu durumunda mı, yoksa «sui generis» mi işlendiği konusunda da bir karara varılmalıdır Birinci durumda, hasta için klinik tedavi gereklidir

Cinsel sapıklıklar, normal heteroüel koitusla sonuçlanamayan «kendi-kendine-tatmin» biçimindeki cinsel davranışlardır Sınıflandırılmaları şöyledir :

(a) Cinsel obje bakımından sapıklık örneğin homoüalite (bkz), fetişizm Ve bestialite:

(b) Hedef bakımından sapıklık — örneğin skoptofili , egzibisyonizm Ve transvestizm Bu bozuklukların etyolojisiyle ilgili bilgi çok sınırlıdır Psikodinamikaçıdan, normal cinsel olgunlaşma seyrindeBir gecikme yahut sapmadan ileri geldikleri düşünülmektedir Otoriter, çocuğunun üzerine düşen bir anne veya zayıf yahut sert bir baba gibi faktörlerin çocukta kendini aynı cinsiyetteki ebeveynle özdeşleştirememeye,çözümlenemeyen bir oidipus kompleksine ve böylece emosyonel cinsel gelişme eksikliğine yol açtığı ileri sürülmüştür Öte yandan, hiçdeğilse bazı homoüalite vakalarında, genetik ve antropometrik incelemeler,fizik ve muhtemelen kromozomal bir etyolojiye işaret etmektedir

Cinsel fonksiyon bozuklukları, cinsel obje ve hedefin normal olduğu, ama hastanın kendisini veya eşini tatmin edemediği empotans , dispareunia Ve frijidite Gibi durumlardır Bu bozukluklara ayrı tedaviler uygulanır, ama birçok vakada bu üç bozukluğun ortak yanı, hastanın korkması ve başarısızlığın tekrarlılığı dolayısıyla suçluluk duygusunun, umutsuzluğunun ve anksietesinin artmasıdır Bu kısır döngü hem bilinçli ve yüzeysel suçluluk duygusu ve anksiete kaynakları, hem de daha derin psikolojik kompleksler için geçerlidirPratisyen hekim, her zaman suçluluk duygusu ve anksietenin yüzeysel olduğu hastalarına yardımcı olabilir ve sonradan basit bir davranış terapisi yöntemi uygulayabilir

Cinsel Arzu, Anormal Cinsel arzu, orgazmla tatmin olan episodik cinsel heyecan özlemidir Cinsel içgüdünün doğrudan doğruya bir belirtisidir ve nüfusta normal bir dağılım gösterir Oysa bazan anormal cinsel arzu mevcuttur Cinsel arzuları az olan ya da hiç olmayan (üel anhedoni) kimselerde frijidite (bkz), yahut empotans (bkz, ) mevcuttur Aşırı cinsel arzu duyan kişiler ise günde iki üç orgazm ile tatmin bulurlar (hiperüalite) Satiriasis (bkz) Ve nemfomani de, beyin hasarı, akıl geriliği, ilaç entoksikasyonu yahut psikopatiden ötürü cinsel arzunun patolojik artış biçimleridir

Cinsel Sapıklarda Hormon Tedavisi ,Bu tedavi biçimini isteyen yahut buna razı olan sapıklar hemen hemen yalnızca cinsel suç işleyenler, özellikle pedofiliaklardır (bkz) Östrojen uygulanarak erkek hormonunun fonksiyonu dengelenir Tedavi tabletler, depo enjeksiyon, yahut pellet emplantasyonu biçiminde uygulanır En olumlusu, pellet emplantasyonudur Oral uygulama en az olumlu tedavi biçimidir, çünkü uygulanması hastanın iyileşme azmine bağlıdır Olumsuz etkileri bulantı (çok yüksek dozlarda), anerji ve kadınlaşma, özellikle memelerde büyümedir Tedavi, hastanın çok azimli olduğu bir sırada, yakın bir kontrol altında ve hastaya tam bir açıklama yapıldıktan sonra uygulanmalıdır Libido azalır yahut kaybolur, ama yönü değişmez Tedavi, yakın kontrol altında, birkaç yıl sürdürülmelidir

Cinsiyet Rolü ,Cinsiyet rolü, bir kişinin erkek çocuk, erkek, kız çocuk veya kadın olarak durumunu tanıtıcı sözleri yahut davranışlarıdır Bu rolü, genetik yapıdaki Y kromozomunun varlığı yahut yokluğu belirler

Y kromozomu doğrudan doğruya fetal gonad tipini etkiler Bu gonadın uterus içindeki hormon salgısı, iç ve dış genital organların iki cinsel biçimden birine göre oluşmasından ve beyindeki cinsel tepkiden sorumludur Normal kişilerde bu cinsel eğilim, doğumda, belirlenen cinsiyete, yetişme sırasındaki cinsiyet rolüne ve sonucunda oluşan cinsiyet rolüne uygundur Psödo-hermokeyditizm vakalarında ise, gerçek cinsiyet doğumda yanlış belirlenir ve sonucunda kişi karşı cinsin cinsiyet rolüne göre yetiştirilip bunu edinir Bu vakalarda cinsiyet rolü, eskiden ileri sürülen görüşlerin tersine, adolesans döneminde bile başarıyla değiştirilebilmektedir Erkeklerdeki ara-cinsiyet vakalarında, adolesans döneminde yanlış belirlenen kadın cinsiyet rolü dolayısıyla, hastada gittikçe artan bir tatminsizlik belirir ve çok kere gerçek cinsiyetine dönmesi için ameliyat ve sosyal değişim gerekir Transüalizm (bkz), psikolojik bir çapraz-cinsiyet benimsenmesidir; aslında cinsiyeti kadın yahut erkek olan kişi, kendisinin karşı cinsten olduğuna inanır ve ancak o cinsiyetin rolünü yaşadığı zaman rahat eder Bu gibi vakalarda, hastaların arzu ettikleri cinsiyet rolünü tamamen kazanabilmeleri için sık sık genital organlarında, vs cerrahi kozmetik müdahaleler gerekir Normal genital organlar üzerindeki bu gibi mütilasyon işlemlerinin olumluluğu konusunda henüz hiçbir psikiyatrik yahut cerrahi görüş birliği yoktur

Çocuk Rekabeti ,Çocuklar birbirlerine karşı, tıpkı aile dışındakilere duydukları emosyonları duyabilirler Annenin, babanın, öbür kardeşlerin ve ailenin öteki üyelerinin sevgisi için rekabet, aile grubunun yapısına göre değişir Batıdaki ailenin «anahtarı» annedir ve çocuklar genellikle annenin sevgisi için rekabet ederler Bazı vakalarda hayat boyunca bilinçli yahut bilinçsiz sürdürülen bu kardeş rekabeti, aile çevresinin dışındaki bireylerle kurulan ilişkileri etkileyebilir

Çocuklara Cinsel Saldırı ,Kız ve erkek çocuklara yapılan cinsel saldırılar, suçluya karşı öylesine olumsuz duygular yaratmaktadır ki, bazan şiddetli bir dayakla kurtulan bir suçlu talihli sayılır Hapishanede, koğuştaki öbür mahkûmlar da onu cezalandırdıkları için, suçlu onlardan ayrı bir hücreye kapatılmayı gönüllü olarak talep eder Dolayısıyla, kız ve erkek çocuklara yapılan cinsel saldırıların aslında çok az fizik yahut akıl hasarına yol açması şaşırtıcıdır Cinsel saldırı suçunun işlendiği, sık görülen birkaç durum vardır: yaşlı bir erkek 5-12 yaşında kız çocukları evine çağırır, para yahut şeker vererek kandırır ve onlarla cinsel oyunlara girişir; geri zekâlı bir genç, kendinden daha küçük yaştaki çocuklarla dostluk kurar ve bunlardan biriyle arasında cinsel bir ilişki kurulabilir; amcalar, yeğenler ve diğer aile bireyleri, akrabalıklarını bir kız ya da erkek çocuğa cinsel saldırı amacıyla kötüye kullanabilirler Pedofiliaklar(bkz Pedofili), yani yalnızca çocuklarla cinsel ilişki kurabilen erkekler, tehlikeli cinsel saldırı suçları işleyebilirler Bu saldırı tekrarlama ve kalıplaşma (sterotipi) eğilimi gösterir ve cezaya yahut psikiyatrik tedaviye duyarlık göstermez Hormon emplantasyonu biçiminde kimyasal kastrasyon endike olabilir Ender görülen, zalimce çocuk cinayetleri hemen her zaman pedofiliaklar tarafından işlenir

Dağılım Alanı ,Dağılım alanı, bir serideki en düşük ve en yüksek gözlem arasındaki değişkenliktir Bu, bir serideki gözlemlerin kapsamını ve değişkenliğini belirtir, ama diğer yöntemler daha çok tercih edilmektedir — örneğin Standard Sapma - Standard Deviation (bkz) Dağılım alanı, bir ölçü aracı olarak, münferit gözlemlerin frekansı konusunda bilgi vermez ve ortalamadan uzak tek gözlemler bulunduğu zaman seriyle ilgili çarpık bir bilgi verir

Davranış ,En geniş anlamıyla «davranış», bireyin herhangi bir sitüasyon karşısındaki total tepkisidir Belli bir davranış biçimi ortam veya bireyle ortam arasındaki ilişki üzerinde birtakım etkiler yaratarak sitüasyonu değiştirir Psikoloji artık bir davranış bilimi olarak tanımlanmaktadır Bu düşünce j b watson tarafından ortaya atılmıştır Watson, psikolojinin objektif bir bilim olabilmesi için, yalnızca doğrudan doğruya gözlemlenebilen ve ölçülebilen fenomenlerin ele alınması gerektiğini ileri sürmüştür, Watson'a göre davranış, şartlı reflekslerden türeyen ve doğuştan gelen birtakım motor ve guddesel tepki biçimlerine göre oluşan entegre huy sistemlerinden ibarettir Konuşulan dille ilgili huylar, «imalı» bir nitelik taşıyabilmelerinden ötürü, özellikle önemlidirler Davranışçı gelenek ve özellikle laboratuvar deneylerinin üzerinde hâlâ durulmaktadır; fakat çağdaş deneyci psikologlar davranışı daha genel tanımlama eğiliminde olup öğrenme ve motivasyon gibi proçeslerle ilgili kuramsal açıklamalarını hipotetik, üzeri örtülü değişkenlerle dile getirirler

Davranış bozukluğu, Amerikan literatüründe herhangi tipte bir fonksiyon anormalliğini tanımlayan genel bir terim olarak kullanılır; fakat İngiltere'de psikiyatrik kullanımı daha sınırlıdır Çoğu zaman, sözü edilen davranış veya «hareketin» sosyal veya etik bakımlardan bir değerlendirilmesi yapılır Böylece «davranış» terimi bazı psikopatik kişilik biçimleri için, genellikle de çocuklarda görülen ve isyankâr saldırgan (agressif) davranış, hırsızlık ve okuldan kaçma semptomları ile tezahür eden bir psikiyatrik bozukluk kategorisi için kullanılmaktadır Daha dar bir anlamda, bir hastanın açık davranışlarında yansıyan bütün psikiyatrik hastalıklar, ister «tik» gibi spesifik bir özellik olsun, ister aklına eseni yapmak gibi genel bir özellik olsun, çok kere teşhis bakımından önemlidir

Davranış Terapisi ,Bu terimin kapsadığı tedavi yöntemleri arasında duyarlılığın giderilmesi (bkz), aversiyon (bkz), zorlama (bkz), model tedavisi (bkz), biçimleme tedavisi (bkz), pozitif ve operant şartlama terapileri (bkz) vardır Dolayısıyla «davranış terapisi» tek bir yöntem değildir ve «davranış terapileri» yahut «davranış tedavi yöntemleri» olarak söz etmek daha doğru olur Hayvanlarda yapılan deneysel psikolojik araştırma bulgularının insanlara uygulanması sonucunda, bu teknikler geliştirilmiştir Hattâ davranış terapistleri bazan uyguladıkları tedavilerin, genellikle hayvanlarda yapılan incelemelere dayanan modern öğrenme teorilerinden türediğini ileri sürerler Hem bu incelemeler, hem de davranış terapileri son yirmi yıl içinde son derece gelişme kaydetmiştir Artık insana uygulanabilecek bir tedavi tekniğiyle, hayvanlarla ilgili çalışmalarda esas alınan teoriler arasındaki ilişkinin çoğu zaman son derece uzak olduğu ortaya çıkmıştır Davranış terapistleri bir hastadaki semptomları, o hastadaki bir bozukluk, belki de öğrenim yoluyla edinilmiş uyumsuz bir davranış biçimi, olarak görme eğilimindedirler ve bilinçdışı yahut temelde yatan neden veya çatışmaları hiç hesaba katmazlar Bu da diğer psikiyatrik disiplinlerden farklı bir tutumdur

Davranış terapileri iki ana semptom grubu için uygulanmıştır: a) süjede mevcut, bulunan ve kurtulmak istediği ve b) kendisinde bulunmayan ve edinmek istediği davranış yetenekleri Birinci grupta transvestizm (bkz), fetişizm (bkz, ), homoüellik (bkz) Ve sado-mazohizm (bkz) gibi cinsel sapıklıklar; alkolizm (bkz) ve enürez (bkz) vardır

Bunlara çeşitli aversiyon terapisi yöntemleri uygulanarak çoğu zaman davranış veya bu davranışı doğuran stimuluslar bakımından dikkatli bir zaman ayarlamasıyla üstüste elektrik şokları uygulanarak istenmeyen davranışa karşı şartlı bir anksiete tepkisinin yaratılması amaçlanır İkinci grup ise fobileri (bkz), bazı iktidarsızlık (bkz Empotans) ve frijidite (bkz) vakalarını ve birtakım obsesyon semptomlarını kapsar Bunlara desensitizasyon (duyarlığın giderilmesi) veya başka tipte davranış terapileri uygulanarak, hastayı istenen davranışı yerine getirmekten alıkoyan anksiete azaltılır; böylece de onun içinde bulunduğu sitüasyondan kaçması yerine, bu sitüasyona yaklaşıp sonunda yenmesi amaçlanırAnksiete, problemin ayrılmaz bir parçası olduğu zamanlar, bu teknikler çok yararlı olmaktadır Oysa depresyonun anlaşılması, yahut tedavisinde davranış terapilerinin çok az katkısı olmuştur Tek bir semptom veya fobi gösteren hastalarda bu teknikler çok uygundur, hattâ önce bunlara başvurulur Bu özellikle karşı cins-giyimi veya tüy fobisi gibi, istenmeyen bir davranışın yapıldığı veya görüldüğü anda tedavinin doğrudan doğruya uygulandığı semptomlar için doğrudur Bununla birlikte, dolaylı olarak (meselâ hayal gücü aracıyla) tedavi edilmesi gereken iktidarsızlık gibi semptomlarda da olumlu sonuçlar alınabilir

Birden fazla semptomun mevcut olduğu veya bu semptomların temeldeki bir kişilik bozukiuğuyla ilgili olduğu durumlarda davranış terapileri daha az etkindir ve belki de davranış terapisinin yanısıra ilaçlar veya psikoterapi (bkz) gerekebilir Hernekadar davranış terapistleri hastadaki semptomlarla, psikanalistler ise temeldeki emosyonel çatışmalarla ilgilenirlerse de, bu iki disiplin dıştan göründüğü kadar birbirine uzak olmayabilir Analiz, anormal emosyonel çatışmaların açığa çıkması ve terapist aracıyla normal ilişkilerin yeniden öğrenilmesini kapsar; aslında analiz, «transferans» ve «hastayı işleme», aversiyon, model tedavisi, biçimleme tedavisi ve özellikle duyarlığın giderilmesi (bkz Desensitizasyon) gibi terapileri kapsayan bir davranış terapisi proçesi sayılabilir Öte yandan, davranış terapisi sırasında da kaçınılmaz olarak bir transferans gelişebilir Yakın zamanlarda birtakım davranış terapistleri bu iki disiplini birleştirerek, hazırlık niteliğindeki psikoterapötik seanslarda ortaya çıkan çatışmalara karşı hastadaki duyarlığı gidermişlerdir

Deja Vu ,Paramnezi (bkz) veya hafıza sapıklıkları çeşitlerinden biri; bir yanlış hatırlama duygusudur Olagelecek olaylarla ilgili bir önsezi ve bunun yanısıra bu olayların daha önce olduğu konusunda tuhaf bir duygudur Bu duygu, daha önce gerçekten yaşanılan bir duruma yeniden girmenin yarattığı anılara benzemez Bu duygu daha zorlayıcı bir nitelik taşır; hafif bir anksiete duyulur, çünkü kesinlikle yeni meydana gelen durumların öylesine güçlü bir hatırlama duygusu uyandırması endişe vericidir

Bu ve diğer paramneziler, majör konvülsiyona yol açabilen bir psikomotor nöbet «aura»sı gibidirler Ama bu duygu, nöbetin tek belirtisi olabilir Depersonalizasyonla birlikte fobik anksieteden mustarip hastalarda da, lobus temporalis fonksiyon bozukluğundan şikâyetçi hastalarda olduğu gibi, «deja vu» duygusu şikâyeti olabilir Ayırıcı teşhis, daha ziyade EEG bulgularına, diğer nöbet fenomenlerinin ve epileptik bir bozukluk için muhtemel bir etyolojik faktörün olmamasına dayanır Şizofrenik (bkz) Hastalar, zaman niteliği ve kendi önsezileriyle ilgili delüzyonlar ifade edebilirler Bu duyguların niteliği oldukça farklıdır ve ikna yoluyla vazgeçirilemeyip inatçı bir biçimde sürdürülür

Delirium ,Delirium, beyin fonksiyonunun organik bir bozukluğu olup hafif oryantasyon bozukluğu ve hafif zekâ değişimlerinden, belirgin entellektüel fonksiyon kaybı, korkulu kuruntular, çılgınca huzursuzluk ve koma vijil'deki tepki kaybına kadar değişen çeşitli durumları kapsar Bu akıl değişimleri çok çeşitli zayıf düşürücü durumlarla (hipoksi, kalb hastalığı, üremi, diabetik ketoz), salisilatlarla, hipnotiklerle, alkol ve eksojen zehirlerle prensipite olabilir Yetişkinlere kıyasla, çocuklarda enfeksiyona tepki olarak delirium daha sık görülür İlk aşama ilgi sürdürme güçlüğüdür, değişimler akşama doğru daha iyi görülür Emosyonel denge kararsızlığı, huzursuzluk ve olaylarla ilgili bilgiyi kavrama ve sürdürme başarısızlığı belirgindirZaman ve yer bakımından oryantasyon bozukluğu (bkz;) (özellikle hasta bir durumdan başka bir duruma geçtiği zaman), algı illüzyonları, anksiete ve aşırı aktivite başgösterir Kontrol sorunları geceleri şiddetlenir,çünkü genellikle uyku ritmi bozulur,illüzyon olanağı artar ve =)=)=)=)bolik değişimler temeldeki durumu şiddetlendirebilir Hastanın daha önceki kişiliği psikozun muhtevasını ve yarattığı ajitasyon derecesini bir dereceye kadar etkileyecektir Fizik muayene, kaba tremorlar ve miyoklonus gösterebilir Normal EEG ritmi, akıl bozukluğu derecesine paralel bir yavaşlama gösterir, ama fokal anomali göstermeksizin bilateral olarak senkronize kalır Delirium tedavisi, temeldeki durumun tedavisidir Gürültü çıkaran ve güç kontrol edilen hastaların yatıştırılmasında sedatif kullanma eğilimine karşı koyulmalıdır, çünkü bunlar düşük dozlarda yalnızca deliriumu arttırır ve yüksek dozlarda tehlikeli olabilir

Delüzyonlar (Yanılgılar) ,Delüzyonlar yanlış inançlardır, akıl yoluyla gerçek olmadıkları yahut olanaksızlıkları hastaya ispatlanamaz ve hastanın kültür ve öğrenim geçmişiyle bağdaşamaz Bu nitelikler önemlidir, çünkü yanlış inançların hepsi delüzyon değildir Yanlış inançlar informasyon hataları olabilir; bunlar ikna yoluyla hastaya anlatılarak düzeltilebilir Bu gibi inançların delüzyon olup olmadığını belirlemek için, hastanın kültürel geçmişiyle karşılaştırılarak değerlendirilmelidir

Delüzyonlar muhteva, süre ve şiddet bakımından kişiden kişiye ve aynı kişide farklı zamanlarda değişiklik gösterir Muhteva çok kere hastanın ruhsal durumunu yansıtır Böylece depressif bir hastada kendi değersizliği ve suçluluk duygusuyla ilgili delüzyonlar ve nihilistik (bkz) delüzyonlar olabilir Neşeli bir ruhsal durum, grandiöz delüzyonlarla yansıyabilir Aynı şekilde korku, şüphe ve kıskançlık perseküsyon yahut sadakatsizlik delüzyonlarıyla belirlenebilir

Bazan delüzyon muhtevasıyla görünen ruhsal durum arasında epeyce fark vardır; örneğin kişisel bir felâket kayıtsızlıkla karşılanabilir Hastanın bir delüzyona inanma derecesi, kayıtsızlıktan öfke ve kızgınlığa kadar değişir; bu da, hastanın delüzyona karşı tepki olarak gösterdiği davranışı etkileyecektir Yanlış bir inanç zayıfladıkça, hasta bir «sezgi» kazanabilir; yani, inancının yanlış olduğunu kavramaya başlar Bu arada sezgi, kısmi yahut artıp azalan bir intikal safhası geçirebilir Süre bakımından, delüzyonlar kısa zamanda geçici olabilir; karakteristik olarak, manide (bkz), o anki yaşantı delüzyonları silebilir Şizofrenide (bkz), özellikle paranoid tipteki şizofrenide, delüzyonlar sık sık kalıcılık gösterir Bir hastadaki birçok delüzyon arasında hiçbir ilişki olmayabilir (sistematize olmayan delüzyonlar) yahut yakın bir ilişki olabilir (sistematize olan delüzyonlar) Sistematize delüzyonlara yol açan ilk yanılgı kabul edildiği sürece, bu delüzyonlar arasındaki bağlantı makul ve mantıklıdır; örneğin, eğer bir hasta ilk yanılgı olarak düşüncelerinin okunduğuna inanıyorsa, tıbbi bir cihazın bu amaç için kullanıldığı sonucuna varabilir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.