Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bin, esved, mikdâd

Mikdâd Bin Esved

Eski 08-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mikdâd Bin Esved



Mikdâd Bin Esved

Hicretin ikinci yılında Bedir savaşı başlayacağı sırada Peygamberimiz Eshâbın ileri gelenlerini toplayıp onlarla istişâre etti Henüz Müslümanlar çok azdı


Harp için hazırlıkları yok sayılırdı Maddî imkânları azdı Önce Hz Ebû Bekir’in ve Hz Ömer’in fikirlerini aldı Onlardan herbiri:


- Hiçbir hizmet ve fedâkârlıktan geri durmayız diyerek Resûlullahın dilediği gibi hareket etmesini istediler


Ne ise bize bildir


Hz Mikdâd şöyle konuştu:


-Ey Allahın Resûlü! Cenâb-ı Hakkın emirleri ne ise bize bildir Biz size itâat ederiz Yahûdîlerin Hz Mûsâ’ya söyledikleri gibi “Sen Rabbinle beraber git de düşmanlarla savaş! Biz burada seni bekleyicileriz” demiyoruz Biz hepimiz senin sağında solunda önünde arkanda harp etmeye hazırız


Bu sözleri işiten sevgili Peygamberimizin mübârek yüzleri aydınlandı Çok memnun oldular Çünkü kuvvetli bir müşrikler ordusu üzerlerine geliyordu


Onun bu ferâgat ve şecâat misâli sözlerinden son derece memnun olan Peygamberimiz ona duâ etti


Hz Mikdâd’ın söyledikleri çok te’sîr etti Diğer Eshâb da onun gibi konuştular Böylece İslâmın ilk harbi ve ilk zaferi gerçekleşti


Bedir savaşında büyük bir kahramanlık gösteren Mikdâd bin Esved bu savaşta İslâm ordusunda süvâri idi Bunun için kendisine Resûlullahın süvârisi denilirdi


Hz Mikdâd ok atmakta binicilikte son derece mâhir bir yiğitti Bedir’deki kahramanlıkları siyer ve hadîs kitaplarında anlatılmaktadır


Hz Mikdâd Müslümanlığı kabûl eden ilklerdendir


Sütleri paylaşınız


Bir gün Hz Mikdâd ve iki arkadaşı iyice yorgun ve aç idiler Sonunda Efendimize gittiler Avluda 3 keçi bulunuyordu Sevgili Peygamberimiz onları perişân hâlde görünce buyurdu ki:


- Şunları sağınız da sütleri paylaşınız!


Sevinerek öyle yaptılar ve açlıktan kurtuldular Sonraki günlerde de aynı şekilde hareket etmeye başladılar


Her akşam hâne-i saâdete Peygamber Efendimizin huzûr verici evlerine gelirler kendilerine ayrılan odaya girmeden önce keçileri sağarlar karınları doyuncaya kadar içerler Peygamber efendimizin paylarını da ayırırlardı


İki cihânın Sultânı şâyet onlardan sonra gelirlerse uyanık olanların duyacağı fakat uyuyanları uyandırmayacak bir sesle; selâm verirler gece namazlarını kılarlar süt kabındaki kendi paylarına ayrılan sütü içerlerdi


Bir akşam Peygamber efendimiz Ensâra da’vetli idiler Hz Mikdâd “Nasıl olsa orada izzet ve ikrâm edilecekler Evdeki sütü içmeye ihtiyaç duymayacaklar!” diye düşündü


Bir türlü uyuyamıyordu


İşte o duygularla Peygamber efendimizin süt payını da içiverdi Ama içtiği anda pişman oldu ve “Peki şimdi ne olacak? Biraz sonra Peygamber efendimiz gelip sütlerini içmek isterlerse Sütü bulamayınca da üzülürlerse” diye düşünmeye başladı


Yattığı yerde bir türlü uyuyamıyordu Üzerinde bir örtü vardı Başını örtse ayakları; ayaklarını örtse başı açıkta kalıyordu


Nihâyet Peygamber efendimiz teşrîf ettiler Her zamanki gibi yavaşca selâm verip gece namazlarını kıldılar Süt kabına baktılar Tabiî kap oştu!


Hz Mikdâd’ın yüreği hızlı hızlı çarpıyordu Peygamber efendimiz ellerini kaldırdılar ve;


- Yâ Rabbî! Bize yedirenlere Sen de yedir İçirenlere Sen de içir! diye duâ ettiler


Kulaklarına inanamıyan Hz Mikdâd sevinçle üzerindeki örtüyü attı Yavaşca doğrulup keçilerin bulunduğu yere vardı


Az önce onları sağmıştı fakat “Hangisinde süt bulursam biraz alayım da Peygamber efendimize takdîm edeyim” diye karar verdi


Hayretle gördü ki keçilerin hepsi de sütlüydü Hemen sağdı Kap tamamen dolmuş üzeri süt köpükleriyle süslenmişti


Dökmeden getirdi Kâinâtın Efendisine dedi ki:


- İçiniz yâ Resûlallah!


Peygamber efendimiz hayretle sordular:


- Yâ Mikdâd! Sizler bu gece süt içmediniz mi?


O tekrar ricâda bulundu:


- İçiniz yâ Resûlallah!


Ne oldu yâ Mikdâd?


Sevgili Peygamberimiz alıp içtiler Sonra da süt kabını kendisine uzattılar Artan kısmı da o içti


Büyük lezzet ve haz duymuştu Peygamber efendimizden artan sütün harareti söndürücü olduğunu hissedince güldü O zaman Resûl-i ekrem sordular:


- Ne oldu yâ Mikdâd?


O da bütün yaptıklarını ve üzüntüsünü bir bir anlattı İki Cihân Güneşi tebessüm ettiler ve buyurdular ki:


- Bu hâl cenâb-ı Hakkın bizlere rahmetidir Allahü teâlâya şükredelim!


Hz Mikdâd uzun boylu iri; fakat yakışıklı bir zât idi Bir arkadaşının akrabâsıyla evlenmek istedi Nedense arkadaşı râzı olmadı O da durumu Peygamber efendimize bildirdi


Çok kırıldığını anlayan sevgili Peygamberimiz kendisini memnûn etmek istediler Öz amcalarının kızı Hz Dıbaa ile evlenmelerini sağladılar Bu sâyede Allahü teâlânın Resûlüyle akrabâlık şerefine erişmiş oldu


Hz Mikdâd bütün müşküllerini Peygamber efendimize sorarak hallederdi Bir gün Peygamber efendimize sordu:


- Yâ Resûlallah! Ben bir kâfirle dövüşürken o bir kolumu kesse sonra da ağaç arkasına sığınıp “Allah rızâsı için Müslüman oldum” dese onu öldürmek benim için câiz midir?


Peygamber efendimiz buyurdular ki:


- Hayır! Onu öldürme!


- Fakat o benim kolumu kestikten sonra Kelime-i Şehâdet getirmiş bulunuyor Böyle olduğu hâlde onu öldürmiyeyim mi?


Onu öldürme!


Allahü teâlânın Resûlü tekrar buyurdular ki:


- Onu öldürme! Çünkü Müslüman olduktan sonra öldürürsen onun “şehâdet” getirdikten önceki hâline dönersin O da senin onu öldürmenden önceki hâline döner


Hz Mikdâd Peygamber efendimizin vefâtlarından sonra da gazâdan gazâya koştu Kılıç kullanması ve ok atması kadar hâfızlığı da mükemmeldi Savaş meydanlarında mücâhidleri Kur’ân-ı kerîm okuyarak da coşturuyordu


Hz Ebû Bekir devrinde yapılan Ecnadin muhârebesinde akılları şaşırtan işler başardı Yüzlerce hâfız-ı Kur’ânı etrafına toplamış İslâm askerlerine heyecan ve şevk veriyordu


Hz Ömer zamanında Mısır seferi açıldı Oraya giden İslâm kumandanı Halîfeden yardım istedi Hz Ömer ona gönderdiği mektupta şunları yazdı:


“Sana yardım için dört Müslümanı yolluyorum! Çünkü onların her biri bin askere bedeldir Haydi Allah yardımcınız olsun”


“Bin kişiye bedel” Müslümanlardan biri de Hz Mikdâd idi Evvel Allah sonra onların yardımıyla; bereketli Nil vâdisi fethedildi Mısır’ın karanlık toprakları İslâm ışıklarıyla nûrlandı


Peygamber efendimizin Medîne’ye hicretlerinden 24 yıl sonra idi Hâinin biri halîfe Hz Ömer’i hançerledi Hayatından ümit kesildi Yerine geçecek halîfeyi bildirmesini istediler O da en kıymetli altı Müslümanı seçti Onların hepsi sevgili Peygamberimiz tarafından Cennetle müjdelenmiş kimselerdi


Halîfe daha sonra Hz Mikdâd’ı çağırdı Kendisine;


- Ey Resûlullahın süvârisi! Beni kabrime koyar koymaz sen de bu 6 Müslümanı bir eve topla! Aralarından birini halîfe seçmedikçe onları bırakma emrini verdi


Hz Ömer’in bu derece güvenini kazanan Hz Mikdâd vazîfesini eksiksiz yerine getirdi Hz Osman halîfe seçildi


Toprakla bulayınız!


Bir müddet sonra Halîfenin huzûruna ba’zı işadamları geldiler İşlerini anlatırken Hz Osman’ı yüzüne karşı övmeye başladılar O zaman Hz Mikdâd yerden bir avuç toprak aldı Övücülerin yüzlerine fırlattı


Niçin böyle yaptığını soranlara da buyurdu ki:


- Çünkü Resûl-i Kibriyâ; “Yüzünüze karşı sizi övenlerin yüzlerini toprakla bulayınız” buyurmuşlardı


Hz Mikdâd Hz Ebû Bekir’in halîfeliği sırasında mürtedlerle yapılan savaşa katılmıştır Hz Ebû Bekir Kur’ân-ı kerîm âyetlerinin bir araya getirilip toplanması için kurduğu heyete Hz Mikdâd bin Esved’i de almıştır


O devirde yaşasaydınız!


Hz Mikdâd gittiği her yerde Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîf öğretmeye gayret ediyordu Mısır’da iken adamın biri onun yüzüne bakıp “Resûl-i ekremi gören bu gözlere ne mutlu!” deyiverdi Hz Mikdâd biraz da üzülerek şunları söyledi:


- Sizleri bunu söylemeye sevk eden nedir? O devirde yaşasaydınız Resûlullaha karşı tavrınızın ne olacağını biliyor musunuz? Allaha yemîn ederim ki Resûlullah efendimiz kendisine uymayan ve tasdîk etmeyen pek çok kavimle karşılaşmıştı


Hâlbuki Allahü teâlânın sizi bu devirde yaratması sebebiyle Resûlullahın size getirdiklerini tasdîk ederek yalnız Allahı biliyor ve ona îmân ediyorsunuz Sizin sıkıntılarınızı başkaları çekti


İnsanların azgınlıkları sebebiyle Peygamberler gönderilmiştir Resûlullah efendimiz insanların puta tapmaktan başka hiçbir şey tanımadıkları câhiliyet ve vahşet devrinin en şiddetlisinde gönderilmiştir


O Kur’ân-ı kerîmi getirdi onunla hakkı ve bâtılı birbirinden ayırdı O kadar ki; bir kimse kalbine îmân yerleştikten sonra îmân etmeyen babasının çocuğunun veya kardeşinin küfürde olduğunu görüyor ve karşı duruyordu


Kimsenin Cehenneme gitmesine katiyyen sevinmezdi ve îmân etmesini arzûlar bunun için çırpınır Cehennemden kurtulmasını isterdi Bu husûsta Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde Furkân sûresi 74 âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle duâ etmeyi emretti: “Ey yüce Rabbimiz! Hanımlarımızdan ve çocuklarımızdan gözlerimizi aydın edecek bizi sevindirecek olanları bahşet”


Sevmemi emir buyurdular


Hz Mikdâd 653 yılında 70 yaşlarında hastalandı Çok geçmeden Hakkın rahmetine Resûlünün hasretine kavuştu Hz Osman buyurdu ki:


- Ey Müslümanlar! Sevgili Peygamberimiz bizlere bildirdiler ki:


“ Allahü teâlâ Eshâbımdan 4 kişiyi çok sevdiğini; benim de onları sevmemi emir buyurdular Onlar: Ali Mikdâd Selmân ve Ebû Zer’dir”


Cenâze namazını bizzat Hz Osman kıldırdı


Hz Mikdâd’ın doğum yeri olan Behrâ Arab Yarımadası’nın güneyindedir Kabîlesi diğer kabîlelerle kan da’vâsı içinde idi Bu yüzden önce Kinde taraflarına sonra da Mekke’ye geldi


Mekke’de kendisini çok seven Esved bin Abd-i Yegus Hz Mikdâd’ı evlâd edindi Asıl babasının ismi Amr olduğu hâlde Esved’in oğlu olarak tanındı


Hz Mikdâd ilk Müslümanlardandır Müslüman olduğunu gizlemeyen yedi mücâhidden biri oldu Mekkeli müşrikler Peygamber efendimize îmân edip putlara tapınmaktan vazgeçerek Müslümanlığı yeni kabûl edenlerin hepsine eziyet ve işkence etmeye başladılar


Hicrete izin verildi


İslâmiyeti kabûl eden Hz Mikdâd ve diğer kimsesiz Müslümanları yakalayıp elbiselerini soydular Demirden zırhlar giydirerek güneşin altında kızgın kumların üzerine yatırarak saatlerce hattâ günlerce işkenceleri artırarak devam ettiler


Müslümanları her gördükleri yerde yakalayıp hapsediyorlar akla ve hayâle gelmedik işkenceler yapıyorlardı İşkenceler sonunda dayanılmaz bir hâl alınca diğer Müslümanlarla beraber Habeşistan’a hicret etmelerine izin verildi Mikdâd bin Esved de Habeşistan’a hicret eden ikinci kâfilenin içinde yer aldı Peygamberimizin Medîne’ye hicretine kadar orada kaldı Buradan Medîne’ye döndü


Mikdâd bin Esved Medîne’ye gelince Resûlullah efendimiz onu haber toplaması için Meke’ye gönderdi Çünkü Peygamberimiz Mekke’deki müşriklerin durumunu araştırıp Müslümanlar için ne düşündüklerini öğrenmek istiyordu Nitekim daha önce Utbe bin Cezvan da bu maksatla Mekke’ye gönderilmişti


İşte bu sıralarda Mekkeli müşrikler birkaç koldan Medîne’ye akın için hazırlanmışlar keşfe çıkmışlardı Hz Mikdâd ile Hz Utbe de bunların arasına sokularak beraberce ilerlediler Resûlullah efendimiz de tam bu sırada Ubeyde bin Hâris’i keşif için göndermiş olduğundan bunların ikisi hemen ona iltihak ederek Medîne’ye döndüler


Hz Mikdâd cesûr gözüpek ve fedâkâr bir Müslümandı Bütün önemli hâdiselerde ona vazîfe verilirdi Hîleyle esîr ve şehîd edilen Hz Hubeyb’in mübârek cesedi müşriklerin elindeydi Bunu istemeyen Efendimiz Hz Ebû Zer ile Hz Mikdâd’ı vazîfelendirdiHer husûsta Kur’ân-ı kerîme ve sevgili Peygamberimize uygun hareket ederdi Kur’ân-ı kerîmi baştan başa ezberlemişti Hâfız idi Çünkü Resûl-i ekrem buyurmuştu ki:


(Kur’ân-ı kerîme sarılınız! Çünkü o şefâ’at eden ve şefâ’ati kabûl edilendir Kendisine uymayanların yenilmeyen hasmıdır Kim Kur’ân-ı kerîmin emirlerine uyarsa Kur’ân-ı kerîm onu Cennete götürür


Kim de Kur’ân-ı kerîmin emirlerine sırt çevirirse Cehenneme gider Kur’ân-ı kerîm en hayırlı yolu gösterir Güzellikleri sayılamaz Âlimler ona doymazlar O hakîkate ulaşmak için Allahın sağlam ipidir Doğdoğru yoldur Cinlerin Kur’ân-ı kerîmi duydukları zaman hayretten “Doğrusu biz doğru yola götüren hayrete düşüren bir Kur’ân dinledik ve hemen inandık ve artık Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız” dedikleri hakîkattir)


İnsan kalbi


Hz Mikdâd bin Esved herkesin hakkında son derece ihtiyatlı konuşurdu Ancak işlerini netîcesine bakarak hüküm verirdi Bu husûsta kendisi şöyle bildiriyor:


Ben bir adamın sonunu görmeden onun hakkında iyi veya fena bir şey söylemem! Çünkü buna dâir Resûlullahtan bir şey sorulmuştu da şu cevâbı vermişti: “İnsan kalbi kadar değişen bir şey yoktur!”


Cenâb-ı Hak bizleri de Onlara kavuştursun âmin

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.