Prof. Dr. Sinsi
|
İlk Müslümanlar-1
ÜMMÜLMÜMİNİN Hz HATİCETÜLKÜBRA BİNT-İ HÜVEYLİD (r anha)
Peygamberimiz Hz Muhammed’e (a s v) ilk iman eden insan sevgili eşi Hz Hatice (r anha) validemizdir
Hz Hatice’nin (r anha) soyu peygamberimizin soyu ile Kusayy b Kilab’da birleşmektedir
Hz Hatice (r anha) cahiliye döneminde Tahire diye anılırdı Kureyş kadınları içinde soyca en üstün şerefçe en büyük servetçe en zengin olanı idi İşini çok iyi bilir ve sıkı tutardı Kendisi akıllı, uyanık ve ince ruhlu, ince düşünceli, mübârek bir kadın idi
Cebrail (a s) Hira dağında gelip Alak suresinin ilk üç ayetini getirdikten sonra peygamberimiz çok korkmuş bir halde evine dönmüştü Her zaman olduğu gibi kendisini sevgili eşi Hatice (r anha) karşıladı Peygamberimiz Onu görünce:
-Ey Hatice! Uykuda gördüğüm ve sana anlattığım şeyi yüce Rabbim bana Cebrail’i (a s ) göndererek açıkladı buyurup yüce Allah (c c) tarafından gelenleri ve Cebrail’den (a s ) işittiklerini haber verdi
Hz Hatice R anha):
-Ey Muhammed! Müjdeler olsun Vallahi Allah Senin hakkında hayırdan başka bir şey yapmaz Sana Allah’tan gelen hak ve gerçektir Sen muhakkak Allah’ın resulüsün dedi ve Ona inanan ilk insan olma şerefine ulaştı
Peygamberimiz Ona Cebrail’den (r anha) öğrendiği gibi abdest almayı ve namaz kılmayı öğretti
Hz Hatice ( anha) peygamberimize peygamberlik geldiği Pazartesi gününün sonuna doğru herkesten önce iman etmek ve namaz kılmak şerefine eren, Allah (c c ) tarafından Cennet’te inciden bir köşkle müjdelenen mutlu Cennet Hatunu idi
Aynı zamanda O Allah’ın (c c ) selamına da nail oldu
Peygamberimiz sırtında olan nübüvvet görevini taşımakta güçlük çektiği, kavmi tarafından yalanlandığı, ret olunduğu, türlü eziyetlere, işkencelere maruz kaldığı dönemlerde üzüntü içinde evine döndüğü zaman yüce Allah (c c ) Resulünün üzüntüsünü Hz Hatice’nin (a anha) teselli ve teskin edici sözleriyle hafifletir, Onu Onunla güçlendirir, vazifesini Onunla kolaylaştırırdı
Peygamberimiz onun hakkında:
-Halk beni inkârla karşıladığı zaman O bana inandı
Halk ben yalanladığı zaman O beni tasdik etti
Halk beni mahrum ettiği zaman O Bana malına ortak etti
Kadınlar bana evlattan mahrum ettiği zaman Allah (c c ) bana ondan evlatlar nasip etti
Kendi zamanında kadınların en hayırlısı İmran’ın kızı Meryem idi
Bu ümmet kadınlarının en hayırlısı da Hatice’dir
Cennet kadınlarının üstünü Hatice bint-i Hüveylid, Fatıma bint-i Resulallah, Meryem bint-i İmran ve firavunu zevcesi Asiye bint-i Müzahim’dir buyurmuştur
Hz Hatice (r anha) nübüvvetin onuncu yılında, ramazan ayının başlarında vefat etti Vefat ettiği zaman altmış beş yaşında idi
Hz Hatice (r anha) Hacun kabristanına defnedildi Gömüleceği zaman peygamberimiz kabrinin içine girdi
Resulallah’a peygamberlik verildiği sıralarda ailesi, korumasına aldığı Hz Ali b Ebu Talib (k v) ve evlatlık edindiği Zeyd b Harise (r anha) ile birlikte yedi kişi idi
En büyük kızı Hz Zeynep (r anha) henüz on yaşında olduğu halde Ebul As ile evlendirilmişti Bu yüzden evde değildi
Allah (c c ) ondan razı olsun
==============
Hz RUKAYYE BİNT-İ RESULALLAH (r anha)
Hz Hatice (r anha) Müslüman olduğu zaman peygamberimiz yanına gelen ikinci kızı Hz Rukayye’ye (r anha) İslamiyet’i anlattı ve Müslüman olmasını istedi O da Müslüman oldu Hz Rukayye (r anha) Müslüman olduğunda yedi yaşlarındaydı ve peygamberimizin amcası Abdüluzza’nın (Ebu Leheb’in) oğullarından Utbe ile nişanlıydı
Peygamberimizin diğer kızları Hz Ümmü Külsüm (r anha) altı, Hz Fatıma (r anha) ise henüz beş yaşındaydı Yedi yaşına girince ikisi de Müslüman oldular
Hz Ümmü Külsüm (r anha) Abdüluzza’nın (Ebu Leheb’in) diğer oğlu Uteybe ile nişanlıydı Gerek Hz Rukayye (r anha) gerekse Hz Ümmü Külsüm (r anha) yaşları küçük olduğundan evlenme gerçekleşmemişti
Ebu Leheb’in oğlu Uteybe Hz Rukayye’nin (r anha) nişanını çok kötü bir şekilde atınca onun bu davranışı peygamberimizi çok üzmüştü Peygamberimizin üzüntüsünü fark eden Hz Osman b Affan (r anh) dünürcüler göndererek Hz Rukayye’yi kendisi için istetti Hz Rukayye (r anha), Hz Osman (r anh) ile evlendiğinde henüz sekiz yaşındaydı
Hz Rukayye (r anha) kocası Hz Osman b Affan (r anh) ile birlikte birinci ve ikinci Habeş hicretine katıldı Habeş ülkesinden Mekke’ye döndü Oradan Medine’ye hicret ederek üç hicreti birleştirme şerefine erdi
Bedir savaşına çıkıldığı sıralarda Hz Rukayye (r anha) çok hasta idi Bu nedenle kocası Hz Osman (r anh) Bedir savaşına katılamadı Bedir dönüşünden kısa bir zaman sonrada vefat etti Peygamberimiz tarafından cenaze namazı kılınarak Baki kabristanına defnedildi
Allah (c c ) ondan razı olsun
==========
Hz ALİ B EBU TALİB (k v)
Müslüman olan üçüncü kişi Hz Ali’dir (k v ) Hz Ali (k v ) peygamberimizin amcası Ebu Talib’in en küçük oğludur Annesi Ebu Talib’in amcasının kızı olan Fatıma bint-i Esed’tir (r anha) Fatıma bint-i Esed (r anha) Haşimî kadınları içinde hem Haşimî erkek sülbünden erkek çocuk doğuran, hem de halife anası olanların ilkidir Hz Ali (k v ) soy olarak peygamberimize en yakın olandır
Yüce Allah (c c ) Hz Ali’ye (k v ) olan nimetlerinden ve onun hakkında dilediği iyiliklerden birisi de Kureyşîlerin kıtlığa ve açlığa uğrayıp peygamberimizin Hz Ali’yi (k v ) bakmak üzere küçük yaşlarda yanına alıp büyütmesidir O peygamberimizin terbiyesi altında büyümüştür
Hz Ali (k v ), Hz Hatice’den (r anha) sonra peygamberimize inanan, onunla birlikte namaz kılan, yüce Allah’tan (c c ) gelenleri tasdik eden ilk mümin ve Müslüman’dır
Bu konuda Hz Ali (k v ):
“-Resulallah aleyhisselam Pazartesi günü peygamber gönderildi Bende Salı günü Müslüman oldum Ben, Resulallah aleyhisselam ile ilk namaz kılan adamım” demiştir
Hz Ali (k v ) Müslüman olduğunda on yaşındaydı
Peygamberimizle Hz Hatice’yi (r anha) namaz kılarlarken görünce:
-Ya Muhammed! Şu yaptığınız nedir? Diye sordu
Peygamberimizde:
-Ya Ali! Bu Allah’ın kendisi için seçtiği peygamberlerini onunla göndermiş olduğu dinidir Ben seni bir ve tek olan Allah’a imana ve Ona ibadet etmeye, ne yarar nede zarar veremeyecek olan Lat, Uzza ve diğer putlara inkâra davet ediyorum buyurdu
O’nun bu sözleri üzerine Hz Ali (k v ):
-Ya Muhammed! ben şu teklif ettiğin dini bu güne kadar hiç işitmedim Ben babam Ebu Talib’e söyleyip ona danışmadıkça böyle bir iş yapmam dedi
Peygamberimiz peygamberlik işinin henüz açıklanmasına uygun bulmuyordu Bu nedenle:
-Ey Ali! Sana söylediğimi yaparsan yap Yapmayacak, Müslüman olmayacaksan teklif ettiğim şu işi gizli tut, açığa vurma Onun açığa vurulma zamanı henüz gelmemiştir dedi
Hz Ali (k v ) o gece bekledi Yüce Allah (c c ) kalbine İslam sevgisini düşürdü Sabah olunca peygamberimizin yanına giderek:
-Ya Muhammed! Senin dün bana söylediğin şey ne idi? Sen bana onu bir kez daha anlat dedi
Peygamberimizde:
-Ey Ali! Sen Lâ İlâhe İllallâhü vahdehû la şerîke leh diyerek kendisinden başka ilah bulunmayan, bir olan, şeriki ortağı bulunmayan Allah’a şahadet edecek, Lat’a, Uzza’ya ve diğer putlara ret ve inkâr edecek, Allah’a (c c ) denk tutulan her çeşit putlardan uzak duracaksın İşte benim getirdiğim din budur buyurdu
Hz Ali (k v ) artık tereddüt etmedi Hemen peygamberimizin buyruğunu yerine getirerek Müslüman oldu Fakat Müslümanlığını babası Ebu Talib’ten çekinerek açığa vurmadı, bir müddet gizli tuttu ve peygamberimizin yanından hiç ayrılmadı
Hz Ali (k v ) Müslüman olduğunda on yaşındaydı
Peygamberimiz Hz Ali’nin (k v ) okuma yazma öğrenmesini sağlamıştı Araplar arasında okuma yazma bilenler pek az olduğu halde Hz Ali okuma yazma bilirdi
Gerek Hz Ali (k v ) gerekse Zeyd b Harise (r anh) peygamberimizin yanından hiç ayrılmazlardı
Dağların, tepelerin, ağaçların arasından geçip giderlerken karşılarına çıkan hiç bir dağ, hiç bir tepe, hiç bir ağaç yoktu ki peygamberimize:
-Esselâmü Aleyke ya Resulallah = Selam olsun sana ey Allah’ın resulü diyerek selam vermesin
Peygamberimiz kuşluk vaktinde Kâbe’ye gider, orada kuşluk namazı kılardı
İlk dönemlerde Kureyş müşrikleri bu namazdan pek hoşnutsuzluk göstermezler, tedirgin olmazlardı Onun kıldığı namazı Kâbe’ye yapılmış bir tazim hareketi zannederlerdi
Bundan sonra başka günlerde peygamberimiz namaz kılacağı zaman Hz Ali (k v ) ve Zeyd b Harise (r anh) o namaz kılarken oturup gözcülük yaparlardı
Peygamberimiz namaz vakti gelince Mekke vadilerinden bir vadiye doğru çıkar gider, Hz Ali (k v ) ve Zeyd b Harise (r anh) müşrik kişilerden gizli olarak peygamberimizle birlikte giderler, namazlarını oralarda kılarlar, akşamleyin dönerlerdi
Allah’ın (c c ) dilediği bir zamana kadar böyle devam edildi Fakat onların bu durumları bazı kişilerin dikkatlerini çekmişti
Bir gün Hz Ali’nin (k v ) annesi Fatıma bint-i Esed (r anha) kocası Ebu Talib’e:
-Ali’nin Muhammed’in yanına devam ettiğini ondan hiç ayrılmadığını görüyorum Senin başına Muhammed tarafından oğlun hakkında güç yetiştiremeyeceğin bir iş gelmesinden korkuyorum dedi
Ebu Talib nice zamandır oğlu Ali’yi (k v ) görmemişti Onu merak edip durmaktaydı Hanımına dönerek:
-Demek oğlum bana bunun için mi görünmüyor? Diye sordu Sonra peygamberimizle Hz Ali’nin (k v ) ardına düştü Onları gizlice takip etti Onları Batn-ı Nahle’de Ebu Dübb vadisinin ıssız bir yerinde namaz kılarlarken buldu
Peygamberimize:
-Ey Kardeşimin Oğlu! Edindiğini gördüğüm şu din ne dinidir? Ben bu dini ne, gördüm ne de duydum Sen bana bunu anlat dedi
Peygamberimiz:
-Ey amca! Bu Allah’ın (c c ) dinidir
Allah’ın (c c ) meleklerinin dinidir
Allah’ın (c c ) peygamberlerinin dinidir
Babamız İbrahim’in (a s ) yitirilmiş dinidir ki Allah (c c ) beni peygamber olarak bulunla bütün kullarına gönderdi
Ey amca!
Öğütleyeceğim, doğru yola kılavuzlayacağım kimselerden buna en çok layık olan sensin Bu yoldaki davetim kabul etmeye ve bu hususta bana yardımcı olmaya da sen herkesten daha layıksın
Ey amca!
Sen her şeyi yaratıp kuşatan Allah’ın (c c ) birliğine inan Putlara taparak ona eş ve şerik koşma Sen Lât’ı da Uzza’yı da diğer putları da terk et Getirdiğim şu dine gir de kurtuluşa erenlerden ol buyurup amcasını İslamiyet’e, tevhide, Allah’ın (c c ) birliğine inanmaya ve putları tapmaktan vazgeçmeye davet etti
Ebu Talib biraz düşündükten sonra:
-Ey Kardeşimin Oğlu! Vallahi yaptığınız ya da söyledikleriniz şeylerde benim için bir sakınca yoktur Fakat siz benim oturağımı hiç bir zaman havaya kaldıramazsınız Ben istesem bile atalarımın dininden ve ona olan bağlılıktan ayrılmaya güç yetiremem Fakat sen gönderildiğin şey üzerinde dur Vallahi ben sağ oldukça yapmak istediğini tamamlayıncaya kadar sana hoşlanmayacağın bir şey erişmeyecektir dedi Hz Ali’ye (k v ) de onun hoşlanmayacağı bir şey söylemedi Ona sadece:
-Ey oğulcuğum! Üzerinde bulunduğun bu din nedir? Diye sordu
Hz Ali (k v) de:
-Babacığım! Ben Allah’a, Allah’ın resulüne iman ve Onun Allah tarafından getirdiklerini de tasdik ettim Ben onunla birlikte namaz kıldım ve kendisine tabi oldum dedi
Bunun üzerine Ebu Talib:
-Ey oğulcuğum! Şüphesiz ki Amcanın Oğlu seni ancak iyiliklere ve güzelliklere davet eder Ondan gelenler senin için ancak hayırdır O seni kötü yola kılavuzlamaz Amcanın Oğlunun girmiş olduğu ve seni davet ettiği yola seninde isteyerek girmen ve ona yardım etmen yaraşırdır dedi
Ebu Talib’in bu sözleri peygamberimizi çok sevindirdi
Ebu Talib Hz Ali (k v ) ile peygamberimizi namaz kılar bir halde bırakıp evine geri döndü O dönünce hanımı Fatıma hatun:
-Ey Ebu Talib! Amcamın oğlu! Ben seni oğlunu arayıp bulmak üzere gider gördüm ama şimdi yalnız gelmektesin Oğlun nerede? Diye sordu
Ebu Talib onun bu sorusuna:
-Sen onu ne yapacaksın? Diye soruyu soruyla yanıtladı
Fatıma hatun:
-Ey amcamın oğlu! Kadın kölem oğlunu Ecyad’ta namaz kılarken görmüş bulunmaktadır O görülmemiş, bilinmeyen bir din üzerindedir Sen oğlunun dinini değişmiş bulmayı uygun görür müsün? Diye çıkıştı
Ebu Talib:
-Ey kadın! Sus! Sen bu işte oğlunu kendi haline bırak O Amcasının Oğlunun yolu ve izi üzerindedir Amcasının Oğluna arka ve yardımcı olmak elbet herkesten çok ona düşer Vallahi eğer nefsimi Abdulmuttalib’in dinini bırakmak hususunda bana boyun eğmiş bulsaydım, eğer Kureyş kadınlarının beni kınamalarından korkmasaydım bende muhakkak Muhammed’e tabi olurdum Çünkü O hâlimdir, emîndir ve tahirdir O her kime kılavuz olduysa muhakkak ki hayırlara götürür dedi
Peygamberimiz yanında Hz Hatice (r anha) ve Hz Ali (k v ) olduğu halde bazen Kâbe’nin yanına gelirler, Onu karşılarına alıp bu şekilde namaz kılarlardı Müşrikler ilk dönemlerde onların bu namazlarına ses çıkarmazlardı
Bu konuda Afif’el Kindî der ki:
-Ben ticaret adamı idim Peygamberimizin amcası Abbas b Abdülmuttalib’te ticaret adamı idi Yemene geldiğinde misafirim olur, Yemen ıtırı satın alıp, hac mevsiminde satardı Kendisi yakın dostlarımdandı
Cahiliye döneminde ticaret için Mekke’ye gelmiş, Abbas b Abdülmuttalib’in evine inmiş, ona misafir olmuştum Ondan aile halkım için Mekke elbisesi ve ıtır satın almak istiyordum Ben Abbas’ın yanında oturuyordum Güneş gökte iyice yükselmiş olduğu halde Kâbe’ye bakıp duruyordum O sırada olgunluk çağına girmiş genç bir adam Kâbe’nin yanına vardı Başını göğe kaldırıp baktı, sonrada ayakta olduğu halde Kâbe’ye yöneldi Sonra br çocuk gelip onun sağına durdu Çok geçmeden bir kadın gelip onların arkalarına durdu Sonra genç adam eğilip rükûya vardı, onlarda eğilip rükûya vardılar Genç adam başını kaldırıp rükûdan doğruldu Kadın ve çocukta başlarını kaldırıp doğruldular Ardından olgun genç secdeye gitti Çocukta kadında secdeye gittiler Onları ve yaptıklarını görünce yanımda bulunan Abbas’a:
-Ey Abbas! Ben şurada büyük bir iş ve şaşılacak bir olay görüyorum dedim
Abbas’ta sözlerimi onaylayıp:
-Evet! Dediğin gibi bu büyük bir iştir Sonra ardından bana:
-Ey Afif’el Kindî! Şu gördüğün olgun genç kimdir biliyor musun? Diye sordu
Ben de Ona:
-Hayır! bilmiyorum dedim
Abbas:
-Şu gördüğün olgun genç Muhammed b Abdullah b Abdülmuttalib’tir O Kardeşimin Oğludur deyip ardından:
-Şu yanında bulunan çocuk kimdir biliyor musun diye sordu
Bende:
-Bilmiyorum dedim
Abbas (r a):
-Şu yanındaki çocuk kardeşimin oğlu Ali b Ebu Talib’tir Onların ardındaki kadında Hatice bint-i Hüveylid’dir ki Kardeşimin Oğlunun zevcesidir
Kardeşimin Oğlu bize senin şu gördüğün ve onlarında salik bulundukları bu dini kendisine göklerin ve yerin Rabbi olan Allah’ın emrettiğini söylemektedir Vallahi ben bütün yeryüzünde bu dinde şu üçünden başka bir kimse bulunduğunu bilmiyorum dedi
Ve yanlarına gidip dördüncünün dördüncüsü, ikinci erkek mümin olmayı, Resulallah’a o zaman tabi olmuş, Allah’a o zaman iman etmiş olmayı ne kadar çok isterdim
Hz Ali (k v ) ashab-ı kiramın en cesur, en yüreklilerinden birisi idi Peygamberimiz bu konuda:
-O düşmandan yüz çevirmez O düşmana sırtını dönmez O Allah’ı ve Allah’ın Resulünü sever, Allah ve Allah’ın Resulü de onu sever Ali’yi münafık olanlar sevmez Mümin olanlar ondan nefret etmez buyurmuştur Onun için:
-Allah’ım! Ona dost olana dost, düşman olana düşman ol diyerek dua etmiştir
Peygamberimiz Onu en küçük kızı Hz Fatıma (r anha) ile evlendirip kendine damat yaptı Hz Ali (k v ) yanına geldiğinde:
“-Ey Ali! Sen benim damadım ve torunlarımın babasısın ”
“-Sen bendensin, bende sendenim ”
“-Sen benim dünyada ve ahrette kardeşimsin ”
“-Ey Ali! Bana göre sen Musa’ya göre Harun gibi olmaya razı değil misin? Şu farkla ki Benden sonra peygamber yoktur ”
“-Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır ”
Burada mevla kelimesinin efendi anlamına geldiğini hatırlatalım
“-O benden sonra her müminin velisidir” buyurmuştur
Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret buyuracakları zaman müşrikler Onu öldürmek için evini kuşattıkları sırada Hz Ali (k v ) peygamberimizin döşeğine girip yatmaktan çekinmedi Sabaha kadar müşrikleri oyaladı, peygamberimiz ile yoldaşının Sevr dağına ulaşıp gizlenmelerini sağladı Müşrikler Onu peygamberimiz sandılar
Hz Aişe (r anha) validemize göre Hz Ali (k v ) ile hanımı Fatıma bint-i Resulallah (r anha) peygamberimizin en çok sevdiği kişiler idi
Peygamberimiz bir gün onları ve torunlarını ridasının altına alarak:
-Allah’ım! Bunlar benim ehl-i beytim, ev halkımdır Onlardan günah kirlerini gider, tertemiz yap diyerek dua etti
Peygamberimiz Hz Ali (k v ) ile evlendirirken kızı Hz Fatıma’ya (r anha):
-Sen ümmetimin en evvel Müslüman olanı, en çok bilgilisi ve en akıllı ve uslusu ile evlendirmeme razı değil misin diye buyurduğu gibi yine Hz Ali (k v ) hakkında:
-Ben ilmin şehriyim, Ali onun kapısıdır İlim edinmek isteyen Onun kapısına gelsin buyurdu
Gerçekten de Hz Ali (k v ) çok büyük bir ilim sahibiydi
Onun karnı hikmet ve ilim ile dolu idi Kendisi Kuran hafızıydı
Ona ilmin onda dokuzu verilmişti de kalan onda birine de bütün insanlarla birlikte ortaktı
Hz Ali (k v ) bu konuda:
-Ey insanlar! Bana sorunuz Vallahi bana soracağınız her şey hakkında size bilgi vereceğim
Bana Kitabullahtan sorunuz Vallahi ben inen her ayetin nerede indiğini neye ve kime dair olduğunu bilirim Bende her ayetin gecede mi gündüzde mi dağda mı düzde mi nazil olduğunu bilirim demiştir
Hz Ömer (r anh) Hz Ali (k v ) hakkında:
-Bizim en büyük kadımız Ali’dir Ebulhasanın bulunmadığı bir mecliste karışık dolaşık meselelerle karşılaşmaktan Allah’a sığınırım derdi
Muaviye b Ebu Süfyan (r anh) içinden çıkmakta güçlük çektiği karmaşık meseleleri Hz Ali’ye (k v ) yazarak sorardı Şehit edildiğini duyunca:
-Fıkıh ve ilim Ebu Talib’in Oğlunun ölümüyle gitti demekten kendini alamamıştı
Hz Ali’yi (k v ) yakından tanıyan ashaba göre o:
Açık ve kesin sözlüydü Lafı eveleyip gevelemezdi
Adaletle hükmeder, ne olursa olsun adaletten sapmazdı
Her yanından ilim ve hikmet fışkırırdı Çok geniş ilim sahibiydi
Dünyadan ve dünya ziynetlerinden kaçınır, onlara iltifat etmezdi
Geceye ve gecenin sessizliğiyle baş başa kalmayı çok severdi Sessizliğe ve yalnızlığa aşık ve alışıktı
Son derece ibret alıcı, uzun, uzun düşünücü idi Adaletle ilgili konularda karar verirken acele etmezdi
Elbisenin kendine kısa geleninden, yemeğin katı olanından hoşlanırdı
Arkadaşlarının yanında bulunduğunda ayrıcalık istemezdi Onun aralarında bulunuşu her hangi bir arkadaşı gibi idi
Kendisine bir şey sorulduğunda hemen cevap verir, bildirilmesini istenilen şeyi hemen bildirirdi
Din adamlarına karşı son derece saygılıydı Yoksul ve zayıflara yakınlık ve ilgi gösterirdi
Güçlü olan bâtıl işinde ondan yüz bulmayı umamaz, zayıf olanda onun adaletinden umutsuzluğa düşmezdi
Yalnız kaldığında sakalını eline alır, boynunu büküp uzun, uzun düşünür; duygulanıp için, için ağlar:
-Ey dünya! Aldatacaksan sen benden başkasını aldat Benimle oyalanma Benden başkasını aldatmaya bak
Benim sana aldanmam ne kadar uzak, ne kadar uzak
Ey dünya! Ben seni dönülmeyecek bir şekilde üç tâlakla boşadım
Bitmez görünürsün ama her yaratık gibi sende fanisin Gerçekte ömrün kısa, değerin azdır
Ahret yolu ise çok uzundur
Ahret yolunun ıssızlığından, uzunluğundan, azığının azlığından ahh, ahh deyip dizlerimizi dövmekten başka elimizden ne gelir derdi
Onun şehit edildiğini duyan bir şair sahabi:
-Onun ölümü bana gözlerinin önünde biricik oğlunu boğazlanırken gören bir babanın acısını verdi demekten kendini alamamıştı
Hz Ali (k v ) peygamberimizden kendilerinden razı olarak ayrıldığı altı, sağlıklarında cennetle müjdelediği on sahabiden birisiydi
Hz Ali (k v ) üç hasletle diğer ashaptan ayrılmıştı Bu üç hasletle diğer ashaptan üstündü
1-Resulallah Hz Ali’yi (k v ) kızı Hz Fatıma (r anha) ile evlendirmiş O da Ona çocuk doğurmuştur Peygamberimizin nesli kız evlat yoluyla devam etmiştir
2-Peygamberimiz mescidine açılan kapıların hepsini kapattırmış, yalnız Onun kapısını kapattırmamıştır
3-Hayber savaşında ashaptan pek çok kişi istediği halde bayrağı Ona vermiştir
Hz Ali (k v ) çok oruç tutar çok namaz kılardı
Kendini tamamen ibadete vermek için ashaptan bazı arkadaşları ile beraber, hadım olmaya karar vermişse de peygamberimiz tarafından engel olunmuştur Peygamberimiz bu konuda:
-Ey Ali! Ben sana iyi bir örnek değil miyim? Ben hem yemek yer hemde oruç tutarım Kadınlarla birlikte olurum Kendini hadım eden bizden değildir buyurmuştu
Hz Ali (k v ) hicretin otuz beşinci yılında Hz Osman’dan (r anh) sonra halife oldu Hicretin kırkıncı yılının ramazanında sabah namazına giderken Abdurrahman b Mülcem tarafından başına vurulup alnına kadar işleyen bir kılıç darbesiyle ağır yaralanmış, iki gece sonra şehit olmuştur
Peygamberimiz sağlığında onun bu şekilde şehit edileceğini haber vermişti
Hz Ali (k v ) şehit edildiğinde Resulallah ile Hz Ebu Bekir (r anh) gibi altmış üç yaşındaydı Cenaze namazını oğlu Hz Hasan (r anh) kıldırdı ve Kûfe mezarlığına defnedildi
Hz Ali (k v ) kısaya yakın orta boylu, siyah ve büyük gözlü, güzel yüzlü idi Yüzü ayın on dördü gibi parlak ve güzeldi
Büyük ve geniş karınlıydı
Geniş omuzlu; elleri, kolları pazıları çok kuvvetliydi
Boynu gümüş ibrik gibi uzun ve düz, başının üstü saçsızdı
Omuz başları dik ve yüksekti
Savaşa silkelene, silkelene gider, giderken düşmanlarına korku, dostlarına güven ve kıvanç verirdi Savaşırken yürekli, güçlü ve sebatkâr idi Hiç bir güçlük Onu geri döndürmezdi Bu yüzden savaşta kiminle karşılaşsa muhakkak ona üstün gelirdi
Esmer tenli; sık, uzun ve enli sakallıydı Sakalları bütün göğsünü doldururdu
Saçları ve sakalları bembeyazdı Uzayan saçlarını ortadan ikiye ayırıp, yanlarına salardı
Siyah sarık sarar, sarığının bir ucunu arkasına bırakırdı Halife olduğu zamanlarda bile üç dirhemlik gömlek giyer, kölelerine, hizmetçilerine giydiklerinden giydirir, yediklerinden yedirirdi Son derece alçak gönüllü idi
Allah (c c ) ondan razı olsun
========
|