Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Karadeniz Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilgiler, düzce, hakkında, kültürel, kültürü, özellikleriyle

Düzce Kültürü Hakkında Bilgiler - Kültürel Özellikleriyle Düzce

Eski 08-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Düzce Kültürü Hakkında Bilgiler - Kültürel Özellikleriyle Düzce



Konuralp Beldesin antik Roma Kenti olan "Prusias Ad Hypium" üzerine kurulmuştur Antik Kente ait eserlerin korunmasını sağlamak ve sergilemek amacı ile 1977 yılında inşaatına başlanan müze binası1992 yılında tamamlanmıştır 1993 yılında eser teşhir-tanzimi yapılan Konuralp Müzesi 18111994 tarihinde ziyarete açılmıştır Konuralp Müzesinde 1825 adet arkeolojik, 456 adet etnoğrafik ve 3837 adet sikke olmak üzere toplam 6118 adet eser bulunmaktadır




Söz konusu eserler müze bahçesi, arkeoloji, etnoğrafya, taş eserler salonları ile sikke bölümlerinde sergilenmektedir


Müze bahçesinde tamamı Konuralp çevresinde ele geçen ve Roma dönemine ait mimari parçalar, mezar stelleri, lahit, sütün ve sütün başlıkları bulunmaktadır


Arkeoloji salonundaki eserler Neolitik, Eski Tunç, Helenistik ve Roma dönemlerine ait olup, pişmiş toprak, bronz ve cam eserlerin değişik fonksiyon ve türdeki örnekleridir

Aynı salonda Konuralp yakınlarındaki Çavuşlar Köyündeki mezar buluntuları sergilenmektedir


Etnoğrafya salonunda yakın geçmişimize ait, 19-20yy'a ait Osmanlı kültürü kıyafet, ev eşyası ve silahlardan oluşan eserler sergilenmektedir


Taş eserler salonunda Prusias kentine ait olan ve Konuralp'te ele geçmiş mermerlerden yapılmış çeşitli heykel ve mimari parçalar bulunmaktadır


Sikke bölümünde Grek Şehirleri, Roma İmparatorları ve Osmanlı Padişahlarına ait altın, gümüş ve bronz sikkeler kronolojik olarak sergilenmektedir


ANTİK ŞEHİRLER


KONURALP


İlk çağlarda "Dusae Pros Olypum" diye anılan en önemli arkeolojik buluntular Konuralp (Üskübü) Bucağında ortaya çıkarılmıştır Üskübü ve çevresinde Antik Dönemden kalma çok sayıda yapıt bulunmuştur Bunlar arasında bronzdan ve pişmiş topraktan kandiller, sikkeler, yüzük taşları, heykelcikler, ünlü Milo Venüs'ünün benzeri bir heykelcik sayılabilir Bu buluntuların en ilginçlerinden biri Tepecik yöresindeki mezarlıkta bulunan I yy'dan kalma büyük bir mermer lahittir Uzun yüzleri çelenk, öküz başları ve çeşitli hayvan kabartmaları ile bezenmiştir Buluntuların en önemlisi kentin koruyucu tanrıçası Tyche'nin II yy'dan kalma 2,60 m boyundaki dev heykelidir Bunların yanı sıra, III yy'dan kalma mermer bir çocuk başı, Sophocles biçimi giyimli bir erkek heykeli sayılabilir Bu yapıtların bir bölümü İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde, bir bölümü de Üskübü Müzesi'nde sergilenmektedir


Prusias Ad Hypium: Roma Döneminin ünlü yerleşme yerlerinden biri olan bu antik kentin adı "Kieros"du Kentin özellikle II yy'da geliştiği ve surlarının dışına yayıldığı surlardan ve kalıntılardan anlaşılmaktadır


Tiyatro: Purisias ad Hypium'un günümüze uzanan en önemli yapıtıdır Tiyatro bir tepenin yamacına kurulmuştur Özelliği yarım daire planının iki ucu kesik oluşudur Sahne yıkılmış olmakla birlikte basamaklar ve kapısı günümüze ulaşmıştır Yörenin ak kalkerli taşından yapılmıştır Oturma yerleri aslan pençeleri ile süslüdür Sahne dikdörtgen biçimindedir Kemerli geçitlerden yanlızca biri, ayrıca üç büyük mermerli kapıdan bir tanesi sağlam durumdadır Ön cephede korniş altındaki Yunanca yazıtın ancak bir parçası korunabilmiştir Yapım tekniğinden ve kemerlerin biçiminden I yy'da yapıldığı sanılmaktadır


Köprü: Kentin Batısında, Efteni Gölü'ne dökülen küçük bir çay üstündedir Üç kemerli köprünün güneyi sağlamcadır Ak, büyük mermer bloklarla, harç kullanılmadan yapılmıştır 10 metre boyundaki köprü tiyatro ile aynı döneme aittir


Mozaikler: Konuralp'in güneyindeki tarlalarda Roma Döneminden kalma iki önemli mozaik döşeme bulunmuştur Bunlardan birinde Yunan mitoloji kahramanı Akilleus ve annesi Thetis'le (deniz tanrıcası) ilgili bir sahne, diğerinde ise Yunan mitolojisinin destansı ozanı Orpheus ve mevsimler temsil edilmektedir Banaş köyünde buna benzer mozaik döşemelere rastlanmıştır Burada kare biçimli bir alan, birbirine geçmeli yuvarlaklarla bölünmüş, her yuvarlağın içine kuş resmi işlenmiştir Bir başka döşemede ise yuvarlak bir alanın ortasına madalyon içinde meyve dollu dallar ve kuşlarla bezenmiş bir sepet çizilmiştir


Surlar: Roma Döneminde yapılan kale günümüze ulaşmamıştır İmparator Gallienus'un III yy'da bastırdığı sikkelerde Prusias ad Hypium'un iki kuleli kent kapısı gösterilmiştir Bizans dönemi surlarının 200 metrelik bölümü günümüzde de ayaktadır Bu surlar antik köprüden hamam Sokağına dek izlenebilir Güneyinde üstünde bir at kabartması bulunan "Atlı Kapı" vardır Bu duvarlar güneydoğuya doğru uzanarak, kale biçiminde bir kule ile son bulur Kale duvarlarında daha önceki dönemin kalıntıları kullanılmıştır


Tyche Heykeli: 1931 yılında Konuralp'te bulunan eser, İstanbul Arkeoloji Müzelerinde sergilenmektedir Bereket Tanrıçası Tyche'yi tasvir eden 260 metre boyundaki heykel MS 2 yy'a ait muhteşem bir Roma eseridir Ayakta tasvir edilmiş olan Tyche, sol elinde çeşitli meyveler bulunan bir bereket boynuzu ve elinde üzüm salkımı olan bir çocuk tutmaktadır


Antoninus Pius Büstü: 1991 yılında Konuralp Beldesinin güneyindeki bir tarlada bulunmuştur Roma İmparatoru Antoninus Pius'un (MS 13-161) mermer bir büstüdür Konuralp Müzesi Taş Eserler Salonunda sergilenmektedir


Lahit: Konuralp Beldesinin batısındaki Tepecik Nekropolünde 1937 yılında bulunmştur Eser Konuralp Müzesi bahçesinde sergilenmektedir Mermerden yapılan bu eser 120 metre yükseklik, 122 m genişlik ve 247 m uzunluğa sahiptir Lahit'in tüm yüzeylerinde kabartma boğa başlarıyla birbirine bağlanan girlandlar içinde rozet ve insan başları işlenmiştir Ön yüzde, içinde kitabesi olmayan bir tabula ansata ile altta aslan, kartal, yaban domuzu ve balıkçıl kuşu tasvirleri bulunmaktadır Lahit MÖ 1 yüzyılla tarihlendirilmektedir


Mezar Stelleri ve Heykel Kaideleri: Genellikle dikdörtgen prizma şeklinde altı ve üstü profilli olan bu eserler; üzerinde yer alan kitabeleri ile antik Konuralp hakkında önemli bilgiler vermektedir

Üskübü Surları: Kentin yüksek kesiminde Arkapol'ü çevreleyen, Osmanlı döneminden kalma duvar kalıntıları vardır


Konuralp Camisi: Bu cami bir Bizans Kilisesinin yerine yapılmıştır Kilisenin mermer taban döşemeleri müzeye kaldırılmıştır 1323'te camiye dönüştürülen yapı XIX yy'da Dilaver Ağa tarafından onarıldığından ilk biçimini tümüyle yitirmiştir Konuralp'in türbesi caminin yanındadır Yeni bir yapı olup içinde üç mezar vardır


Konuralp Hamamı: Kentin en eski Türk yapısıdır Yazıtı yoktur, yapım tarihi ile ilgili bilgiler kesin değildir Hamam tonozla örtülü altı küçük bölmeden oluşmaktadır Güney duvarı büyük mermer antik bloklardan yapılmıştır


Konuralp Su Yolları: Akropol Tepesi ile arkasındaki surlar arasında, onbir destek ayağı bulunmaktadır Bunlar üzerinde ahşap bir su kanalı bulunduğu sanılmaktadır Moloz taştan yapılmış ayaklar Osmanlı Döneminden kalmadır


AKÇAKOCA


Akçakoca tarihinin başlangıcı belli değildir Hakkında ilk yazılı vesikalar 1112 yıllarına aittir Toprak ve mezarlardan çıkarılan paralar, süs eşyaları, heykeller ile kilise, kale ve bina artıkları mazisini aydınlatmakta ve günümüze dek uzanan bilgilerde rivayetlere dayanmaktadır


Bolu ili ile Akçakoca toprakları; Kocaeli yarımadasından Bolu'ya kadar uzanan Bitinya-Bitonya denilen mıntıkada idi


MÖ 1200 tarihlerinde bölgeye ilk önce gelenler Track ve Frik' lerdir Tarihçi Pilne ve coğrafyacı Strabon bölgenin ilk sakinlerinin Track kollarından Bebrycs' ler olduklarını yazar


MÖ 650 tarihinde Yunanistan' ın Beotya Tangar, Megaris bölgelerinden göç ederek Bitinya ve Karadeniz kıyılarına yerleşen Coucon-Kokones kabilesinin şimdiki Akçakoca merkezine yerleşerek Dia şehrini kurdukları Yunan ve Grekc tarihçileri yazmaktadırlar


Bölge sırayla MÖ 1900-1400' de Hitit, Frikya, MÖ 670-547 Lidya krallıkları ile, MÖ 500' de Pers İmparatorluğu, MÖ 280' de Pontus Krallığı, MÖ 395-1453' de Bizans Krallığı, 1204' de Latin İmparatorluğu, 1071-1308 Selçuklu Devleti, 1323-1923 Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmıştır


Coulonlar kıyılarının beyaz kayalarla kaplı oluşu sebebiyle kurdukları şehrin adını, parlak anlamına gelen Dia koymuşlardır Bizans himayesinde Poly (Şehir) eklenerek Diapolis olmuştur


Osmanlı hakimiyetine geçince de kelimenin tam anlamı olan Akçaşar denilmiştir Asırlar süren bu isim 1934 yılında Akçakoca olmuştur


Selçuklular zamanında 1085 yıllarında Artuk Bey kuvvetlerinden Üçok'lu obalardan bazıları Koçar Bey tarafından Diapolis dağlarına yerleştirilmişlerdir


Bizanslar tarafından Dobuca' dan Gaguz ve Geçen Türkleri sahildeki Rum köyleri korumak üzere 1167-1185 yılları arasında kıyılara yerleşmişlerdir


Moğollar' dan kaçarak Bolu'nun Cortlan dağlarına sığınan Oğuz boylarından Bozok' lara ait obalar Hypium ant Prusias arazilerine yerleşmişler (1243-1317 tarihleri arasında) 1788 Tatarlar, 1864 Çerkezler, 1877 Abzaha-Laz, Gürcü, 1916 yılında Sürmene Muhacirleri daha sonraları Doğu Karadeniz' den normal göçler olmuştur


Ceneviz Kalesi: Akçakoca'nın 3 km Batısında koya egemen bir burunda yükselen küçük bir kaledir Yöre halkının "Ceneviz Kalesi"diye adlandırdığı bu küçük savunma yeri, moloz, taş ve kiremit kırıkları ile yapılmıştır Kalenin kara yönünde yüksek bir kulesi vardır Avluda kare biçiminde bir sarnıcı bulunmaktadır Bu kalenin XIV Ve XV yy'larda Karadeniz kıyılarında iskeleleri bulunan Cenevizlilerce yapılıp yapılmadığı kesinlikle bilinemiyor Kaleyi Selçukluların yaptırdığı, sonradan Osmanlılarca onarıldığı sanılmaktadır


Akçakoca Bey'in Türbesi: Baba Köyünde, Karadeniz'e egemen bir tepe üstündedir Yöreye özgü mimari tekniğe uygun olarak, yontularak birbirine kenetlenen ağaç kütüklerinden yapılmıştır Sonradan yıkılan mezarlığın çevresi parmaklıklarla çevrilmiştir


FOLKLOR


Yaşam Biçimi:


Düzce, yüzölçümü ve nüfusu bakımından küçük bir il olmasına karşın, değişik yaşam biçimlerini barındırır İlin doğu ve güneyindeki ilçeler kültürel açıdan birbirine benzer Akçakoca Düzce'ye göre oldukça büyük kültürel ayrılıklar göstermektedir


Akçakoca nüfusunun yarıdan çoğunu Doğu Karadeniz göçmenleri oluşturmaktadır 1877'de başlayan göç, yakın zamanlara kadar sürmüştür Bunlar gelenek, görenek, dil ve törelerini yerleştikleri yerlerde de korumuş ve sürdürmüşlerdir Örneğin diğer ilçelerde pek az rastlanan "kan davası" Akçakoca yöresinde oldukça yaygındır Göçmenler yerleştikleri çevreyi de kendi alışkanlıklarına göre biçimlendirmişlerdi Hemşinköy, Vakfıkebir, Ordulu Dağı, Hemşinli Yeri gibi yer adları Doğu Karadeniz kültürünün Akçakoca yöresindeki en belirgin izleridir


Göçmenlerin yöreye getirdikleri en köklü değişiklik ise ekonomik alanda gözlenmektedir Geçmişte temel ekonomik etkinlik olan tahıl üretimi, göçmenlerin gelmesiyle birlikte yerini önce mısır, daha sonra fındık üretimine bırakmıştır 1935'ten sonra giderek gelişen fındık üretimi, zamanla yörenin yaşam biçimini belirleyen tek öge durumuna gelmiştir Tahıl, keten, kenevir ekim alanlarının fındık bahçelerine dönüşmesi, yörenin beslenme bakımından kendine yeterliğini ortadan kaldırdığı gibi, dokumacılığın da unutulmasına neden olmuştur Sonuçta bazı köyler ekmeklerini bile kasabadaki fırınlardan almaya başlamışlardır Bunun yanında fındıktan elde edilen gelirin diğer ürünlerden elde edilenden fazla olması ve fındık üretiminin çetin bir çalışmayı gerektirmemesi, yöre halkına oldukça yüksek bir yaşam düzeyi sağlamıştır


Bu zenginlik köylerin ilçe ve il merkeziyle olan ilişkilerini yoğunlaştırmış, kent yaşamına olan ilgiyi arttırmıştır Ayrıca; Akçakoca'da turizm çevre köylerinin halkını pansiyonculuğa yöneltmiştir Yabancılarla bu bağlamda kurulan toplumsal yaşamda önemli değişikliklere neden olmuş, birçok alışkanlık ve davranış biçiminin yerini yenileri almıştır


Son yıllardaki hızlı gelişme ve hızlı nüfus artışı, Düzce'nin önemini daha da arttırmıştır Temel ekonomik etkinliğin endüstri bitkileri tarımına yönelmesi, köylerin dış pazarla ve Düzce ile olan ilişkilerini sıkılaştırmıştır Buna bağlı olarak, geleneksel tarım toplumu yapısı gözle görülür bir çözülme sürecine girmiştir Düzce'nin başka bir özelliği de nüfusun bir bölümünün Çerkez, Abaza ve Gürcülerden oluşmasıdır Bu topluluklar, gelenekleri ve töreleri bakımından bağımsız birer bütün oluşturmaktadır Sıkı aile bağları, topluluk içi evlenmeleriyle geleneksel yapılarını korumuşlardır


HALK MÜZİĞİ


Düzce ve Akçakoca'da Doğu Karadeniz'den göç edip buraya yerleşen halk arasında kemençe, tulum, gibi sazlara da rastlanmaktadır Kına gecelerinde; yörede nara denilen darbuka çalınır, kına manileri söylenir Bunların dışında yörede Karadeniz kemençesi, davul, tef, nara, (dümbelek) kaşık, zil akordeon ve mızıka'da çalınmaktadır


GELENEKSEL OYUNLAR


İlde Azeri, Çerkez oyunları ile Akçakoca yöresinde horonlar göze çarpmaktadır Akçakoca'da görülen horonların büyük bir bölümü Rize, Hemşin, Hopa yörelerinde oynananlardır Bunların bazılanda Gürcü özelliği de görülür Azeri oyunlarında başta Şeyh Şamil olmak üzere genellikle Kars yöresinde oynanan oyunlara rastlanmaktadırOyunlara türüne göre; bağlama, kaval, davul, kemençe, tulum, mızıka ve zurna eşlik eder


Yöremiz halkı yaşayış bakımından nasıl bir mozaiği andırıyorsa halk oyunları yönünden de böyledir


Yörenin kendine has bir oyunu yoktur Düğünlerde çıngırdaklı def, mızıka, akordeon, kemençe ve bağlama eşliğinde yöresel türküler söylenir Çiftetelli, üçayak, rinna, abhaz oyunları oynanır Düğünlerde çeşitli şenliklere de yer verilir At yarışları, yağlı güreşler, çengi ve köçekler gelen davetlileri karşılarlar Düğün gecelerinde muhabbet tertiplenir, gençler geç saatlere kadar muhabbete devam ederler Çerkez ve abaza muhabbetlerinde 'capşu' denilen meşhur oyunları oynanır Ayakta duran genç kimin eline vurmuşsa ayakta o kalır, diğerleri oturur Oyun böylece devam eder Muhabbet esnasında en büyük kimse onun izni alınmadan odadan çıkılmaz



YEMEK ÇEŞİTLERİMİZ


Yörenin kendine has yemekleri mevcuttur Arnavutların Arnavut böreği, Tatarların şıl böreği, göbete ve mantısı, Muhacırların katlama, sarı burma ve su böreği, Boşnakların Boşnak tatlısı, yerli Türklerin gözleme ve höşmelisi, tavuklu keşkeği, Gürcülerin lepsi, Çerkez ve Abazaların mamursa, Çerkez tavuğu ve halujları meşhurdur


KIYAFETLER


Düzce köylerinde kıyafet farklılıkları görülmektedir Bir köyde Karadeniz'de olduğu gibi peştamal, yün kuşak, çorap ve lastiği olan köylümüz; diğer bir köyde şalvarı ve feracesiyle değişik giysi sunmaktadır İşlemeli cepkenler, pembe şalvarlar, iğne oyalı yemeniler, tel kırmalı örtüler, dokuma önlükler, heybeler maddi kültür unsurlarımızdandır


EL SANATLARI


Düzce'de oymacılık, demircilik, halı ve kilim dokumacılığı el sanatlarımızı oluşturmaktadır


TÜRKÜLERİMİZ


Geline kına yakılırken söylenir

Ayağına giymiş nurdan lalini

Kimse bilmez bunun halini

Gelin gelin Asiye gelin

Gelin dostlar bize varalım

Hadi halimizce gelin alalım

Gökte yıldız beşyüzelli

Eli ayağı kınalı, başı telli

Gelin olduğu şimdi belli

Gel anam gel ben garip oldum

Ellerin içinde mahçup oldum

Anneler döver hurma ile

Eller döver yarma ile

Gel anam gel ben garip oldum

Ellerin içinde mahçup oldum


Kına mı yaktın eline emine

Gelin mi gideceksin elin evine

Evimiz ıssız kaldı koca bakırlar susuz kaldı



Ayağında çoraplar A boydarlık boydarlık

Kapkara zeytin gibi Yel vurur sallanırsın

Beni bırakıp gittin Koma beni kalbura

Anasız yetim gibi Gece rüyalanırsın



Buğdayı biçeceğim Dik aşağu oturiyir

Var elimle çiçeğum Doruğun budakları

Geçmedi benden yarim Bal olmuşta akayir

Ben nasıl geçeceğum Yarimin dudakları

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.