Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye > Karadeniz Bölgesi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aşiretler, çorum, ilinde, konargöçerler

Çorum İlinde Aşiretler ( Konar-Göçerler)

Eski 08-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çorum İlinde Aşiretler ( Konar-Göçerler)



Çorum İlinde Aşiretler ( Konar-Göçerler)
----------------------------------------------------
Çorum Tarihi ile ilgili kaynaklarda, köyler ve iskân politikaları, çok önemli bir yer tutmaktadır Osmanlı döneminde gerçekleştirilen iskân politikası gereğince kimi aşiretler toplu olarak belli bir bölgede yerleşmişler, kimi aşiretler birkaç bölgeye yayılmış durumdadırlar

Bir başka yerde farklı kültürlerle ve yaşam tarzları ile aynı aşiret ismini taşımasına rağmen, aynı soydan gelen ve birbirlerini tanımayan aşiretler vardır Bu konu ile ilgili yapılan çalışmalardan yapılan derlemelerle oluşturulan bu eser Çorum İdari , Sosyal ve Ekonomik Yapısı Tanzimat - II Meşrutiyet- Şerif Korkmaz isimli eserden yararlanılmıştır

Şehir ve köy toplumlarından farklı bir yapıya sahip olan göçebeler, daha doğru bir ifade ile konar-göçerler veya Yörükler merkezî hükümetin kontrolünden mümkün olduğu kadar bağımsız olmakla birlikte, yine de kendileri için düzenlenmiş kanunlar çerçevesinde bir hayat sürdüren topluluklardır

Zaten, Selçuklu ve Osmanlı fetih hareketlerine paralel olarak bu konar-göçer aşiretlerin büyük bir kısmının yeni ülkelere iskân edildiği ve bu yörelerin Türkleştirildiği bilinmektedir

Konar-göçerler yaşadıkları hayat tarzına göre mevsimden mevsime yaylak ve kışlak arasında daimi olarak hareket etmektedirler İktisadî hüviyetleri itibarıyla hayvancılıkla meşgul olan aşiretler biraz da sürülerine otlak bulmak endişesiyle zamanlarının mühim kısmım değişik yerlerde geçirmek zorunda kalıyorlardı

Daimi bir yaylak-kışlak hareketi dolayısıyla bir yer tutmamaları yüzünden, bunların göçebe sayılıp sayılmayacağı meselesi karşımıza çıkmaktadır Hayatları incelemeye tabi tutulduğu zaman göçebe sınıfına dâhil edilmeyecekleri görülmektedir Yaylakta hayvanlarını otlatmakta, dolayısıyla hayvancılıkla uğraşmaktadırlar; kışlakta ise kondukları yerde ekinlik yani bir nevi basit ziraat yapmaktadırlar Bunların hayat tarzlarını yerleşik hayat ile göçebelik arasında bir ara şekli diye tarif edebiliriz

İl yahut ulus ismi altında gruplandırılan konar-göçer halk, sırasıyla boy (aşiret), oymak(cemaat), oba(mahalle) bölümlerine ayrılmıştır Boy ve oymakların başında bey bulunuyordu Konar-göçer halk, üzerinde bulundukları toprakların ayrıldığı şekle göre- yani tımar, zeamet ve has-reâyâsı olarak bulunuyordu Bunlar gerek has şeklinde gerekse bir sancağın vergi dairesine dâhil olarak mukataaya verilmek suretiyle idare edildiği zaman başlarında hükümet tarafından tayin edilmiş bir voyvoda bulunuyordu

Osmanlı Devleti'nde aşiretlerin değişik tarihlerde iskâna tabi tutuldukları görülmektedir Kuruluş döneminde dışa dönük bir iskân siyaseti takip edilirken, imparatorluğun dinamizmini ve yayılma gücünü kaybetmesinden sonra içe dönük bir iskân siyaseti hakim olmaya başladı

Bütün bunların yanında konar-göçer halk yalnız hükümet baskısı ile yerleşmemişlerdir Zamanla, kendileri de yerleşmek ihtiyacını hissederek uygun olan yerlerde yerleşmişlerdir Konar-göçer hayatın iktisadî bakımından kısır oluşu onları buna zorlamıştır Yerleşme mahallerinden çoğunun yaylak-kışlak yerleri olduğu dikkati çekmektedir Bu yerler umumiyetle harap ve terk edilmiş yerlerin yanı idi

XVII yüzyılın ikinci yansında Osmanlı iç bünyesinin bozulması sonucunda binlerce köy harap bir durumda bulunup ahâlisi tarafından terkedilmiştir Gerek bu hususa hal çaresi olmak ve gerekse hâlâ Anadolu ve Suriye'de konar-göçer hayat yaşamakta devam eden ve zaman zaman yerleşik halka büyük zararlar yapan aşiretler yerleştirme ve iskân etme devlet adamları tarafında düşünülmeye başlanmıştı Devlet, aşiretleri şu gaye ile iskâna teşebbüs etmiştir

a- Konar-göçer hayat tarzları dolayısıyla yerleşik halka zarar yapmalarını önlemek,

b- Harap ve boş olan iskân merkezlerinin imar edilmelerini ve ekilmeyen toprakların işlenmesini temin etmek,

c- Devlet tarafında kontrol edilmesi zor olan şakî gruplarına karşı bir emniyet unsuru olarak set vazifesi görmelerini sağlamak

Osmanlı Devleti'nde XVIII yüzyılda da iskân teşebbüslerinin devam ettiğine şahit olunmaktadır Özellikle uzun savaşlar sebebiyle meydana gelen iktisadî buhranlar, çeşitli iç karışıldılar ve devlete yeni gelir kaynaklan elde etmek gayesi ile harap ve boş alanların ziraata açılmasının sağlanması için bu yüzyılda da aşiretler iskân edilmeye çalışılmıştır

Nitekim 1759 tarihli bir belgeden Çorum'da meskûn Lek, Araplı, Dedesli, Salmanlı ve Kavli gibi aşiretlerin ''emlak ve arazi sahibi, hars ve zer' yapan çift sahipleri olup yerli veyurtlu misüllü" bulunduklar anlaşılmaktadır Buna göre, Çorum'da aşiretlerin çoğunun köyler kurarak yerleştikleri ve çiftçilik ile uğraştıkları söylenebilir

Zaten Selçuklular döneminde bile Danişmendiye vilâyeti olarak bilinen Kayseri, Sivas, Niksar, Tokat, Sinop ve Çorum çevrelerinde hakim olan yaşayış tarzı yerleşik hayat olup, göçebelik ikinci sırada geliyordu

Tanzimat dönemine gelindiğinde Çorum bölgesinde 16 değişik aşiretin dağınık olarak iskan edilmiş olduğu görülmektedir Bunların başında eski tarihlerden beri Çorum toprağında bulunan idarî, malî işleri Çorum'daki görevliler tarafından idare edilen Dedesli, Cihanbeyli(Göçebe Türkmen ekrâdi taifesinden olan Cihanbeyli aşireti, Çorum dışında Erzurum, Malatya
Rakka, Ankara, Kütahya, Kars, Çıldır, Sivas, Çerkeş, Harput, Diyarbakır, İskilip, Akşehir, Konya, Bozok, Amasya Kastamonu, Yeniil, Çermik, Çankırı gibi kazalarda meskûn idiler Cevdet Türkay, Başbakanlık Arşivine Göre, Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, İstanbul, (1979, s 69), Kuyumcu (Konar-göçer Türkmen cemaatidir Çankın, Tarsus, Karahisar-i Şarki sancakları ile Maraş, Ordukazalarında bu aşîret bulunuyordu Cevdet Türkay, age, s 458) ve Lek (Konar-göçer Türkmen cemaatidir Çankın, Tarsus, Karahisar-i Şarki sancakları ile Maraş, Ordu kazalarında bu aşîret bulunuyordu Cevdet Türkay) aşiretleri gelmektedir

Bunlardan başka, Çorum toprağında oturup arazi, emlak ve mal sahibi olan ancak idarî ve malî işleri başka kazalar tarafından yürütülen aşiretlerde bulunmaktaydı Arap,(Yörüğan tâifesindendir Araplar, Araplı, Araplu da denilmektedir Mardin, Maraş, Bozok, Anamur, Siverek ve Zülkadriye kazalarında da sakindirler C Türkay s 50) Kavli, Cecelü, Hatal, Alamaslı, Kutlu, Çorum Ekrâdı, Cayan Yörüğanı, Ballı Yörüğanı, ve İnallu aşiretleri bu şekilde idare edilmekteydi

Bunların dışında Çorum'da, Çakallı, (Göçebe ekrâd taifesinden olup, Çorum dışında Karaman, Konya, Sultanönü, Niğde, Kayseri, Zamantı, Harmancık, Kırşehir ve Çukurova bölgelerinde sakin idiler C Türkay s 114) Şeyhbızınlı aşiretlerine ait köylerde bulunmakta idi Çiftçilikle uğraşan bu aşiretler eskiden beri aşar vergilerini Çorum kazasına vermelerine rağmen, idarî olarak bağlı oldukları yerler farklıydı

Bunlardan Arap aşireti Yozgat, Ceceli, Hatal, Alamaslı, Kutluca aşiretleri Yeniil voyvodalığına, Çorum Ekrâdı Kırşehir'e, Cayan, Ballı Yörükleri, Zile'ye ve înallü Yörüğanı Sivas'a merbut idi Aşiretlerin oturdukları yerlerle buraların mesafeleri ise 12 ile 56 saat arasında değişmekteydi

Oğuz ananesine göre ise, Gündeşli Türkmenlerini 24 Oğuz boyundan "Eymir" ile ilişkili görmekteyiz

Kaynaklarda Türkman Yörüğanı taifesinden şeklinde ifade edilen bu Türk aşireti, yine " Dedesi, Dedeşlü, Dedesli, Dede Sülü" şekillerinde, Dedesli'nin bağlı olduğu boy ise " Gündaş, Gündaşlı, Gündeş, Gündeşli vb" şekillerinde yazılmaktadır

Bu cemaat, Çorum'dan başka, Aksaray, Sivas, Çantan, Rakka, Halep, Malatya, Antep, İskilip, Kangal, Çukurova, Keskin, Kırşehir gibi kazalarda da yaşamaktaydı341

Konar-göçerlerin teşekkülleri yapı itibarıyla değişik topluluklar olarak görünmektedir Kuruluşlarını Cengiz Orhonlu şu şekilde sınıflandırmıştır:

1- Bir boydan ibaret olan tek başına ve müstakil bir teşekkül halinde bulunanlar;

2- Bir boydan ayrılmış ve zamanla türeyerek sayılan dörtten on altıya yahut daha fazla olan oymaklar grubu Umumiyetle reislerinin ismi ile adlandırılmaktadır Dedesli aşireti de bu sınıfa dahil olup reisleri olan "Dede Sülü"ye izafeten bu şekilde adlandırılmıştır

3- Federasyon şekli gösteren teşekküller, bunlar ana kuruluşlardan ayrılmış olan çeşitli oymakların bir araya gelmesinden meydana gelmişlerdir

Bu aşîret 1726 tarihinde Maraş civarında yerleştirildikleri halde, etrafta bulunan köylerde birçok zararlar yaptıklanndan gösterilen yerlere gitmeyip etrafta bulunan diğer aşiretler arasına katılarak verilen emri dinlememişlerdir

Bitaraftan devlet, diğer taraftan da etrafta bulunan diğer aşiretler tarafından yapılan tazyik üzerine Dedesli aşireti Anadolu içlerine dağılmış ve büyük bir parçası Çorum'un şimalinde bulunan Kızılırmak nehrinin güney ve kuzey sahillerine yerleşmişlerdir Bu bölgede yerleşen Dedesliler Çorum'un 21 yerinde kendilerine kışlak ve yaylak temin etmişlerdir

Tablo-18 Çorumda Dedesli Aşiretinin Kurduğu Köyler
Çorum bölgesinde bulunan aşîretler içerisinde en kalabalık olanının kendilerine bağlı köy sayısından ve verdikleri vergilerden Dedesli aşireti olduğu aşikârdır

1845 senesinde Çorum'a tevzi' edilen karantina vergisinde adı geçen aşiretlerin arasında 2475 kuruşla en fazla vergi tarh edilen Dedesli idi 1854 tarihinde Dedesli aşîreti ahâlilerinin, ser-muhtarları Osman Bey'i da'vâ ettikleri görülmektedir Aşiret ahâlisi, ser-muhtarın zimmetinde beş yıllık muhasebeleri olduğu iddiasıyla mahkemeye başvurmuşlardır

Muhasebelerinin kontrol edilmesi neticesinde, ser-muhtar suçlu bulunarak azledilmiştir Bunun üzerine aşiretin toplam vergisi ve her köyün hissesine düşen miktar ile köylerin hâne sayılarını gösterir bir liste hazırlanmıştır Bu dönemde Dedesli aşireti dokuz muhtarlıktan oluşan bir ser muhtarlık ile yönetilmekteydi 1854 yılında Dedesli aşiretine bağlı 28 köyde 308 hâne bulunmaktaydı Bunlar 30324 kuruş vergi vermekteydiler On senelik bir dönemde bazı köylerde nüfusun azaldığı bazılarında da arttığı görülmektedir

1845 tarihinde tarh edilen karantina vergisi oranlarına göre, Dedesli aşiretinden sonra en fazla vergi 16835 kuruşla Kuyumcu aşireti hissesine isabet etmiştir Çorum'da bulunan diğer bir aşiret olan Çakallı aşiretinin kadîm mahalleri Harput eyâleti dahilinde idi Bunlardan bir kısmı daha önce Çorum ve Osmancık kazalarına gelip yerleşmişlerdi

Buralara yerleşenler 1846 senesine kadar ağnam ve diğer vergilerini her sene Behisni mal sandığına teslim ediyorlardı Bu vergiler 1848 yılından itibaren ise mezkûr kazalar müdürleri tarafından tahsil edilmeye başlanmış ve durum Harput valiliğine bildirilmişti Çorum'da bulunan bu haneler, 1860 Temmuzunda aynı aşîretin Amasya sancağında bulunanları tarafından celb edilmeye çalışılmaktaydı

Bunun üzerine Amasya mutasarrıflığına bu hanelerin meskûn oldukları mahallere iskân edilmesi ve nüfuslarının bildirilmesi konusunda bir yazı gönderilmiştir Yapılan tahkikatta bu aşîretin Çorum kazasında 45 hanede büyük ve küçük 149 erkek, Osmancık kazasında 9 hanede 33 erkek, toplam 54 hanede 182 nefer nüfusu bulunduğu anlaşılmıştır

Yine Çorum'da Haremeyn aşiretine bağlı köylerin de olduğu Yeniil kaymakamlığına yazdan bir belgeden anlaşılmaktadır 1848'de Çorum'da bulunan Haremeyn aşiretine bağlı köylerin aşârının kazaya gönderilmemesi üzerine, tesviyesi talep edilmekteydi

Her ne kadar bu aşiret Çorum'da meskûn idiyse de merbûbiyyet ve idareleri Yeniil kaymakamlığı tarafından yürütülmekteydi Çorum'a dışarıdan gelerek sakin olan aşiretler, Beni Huneyn, Hassa-ı Yeniil ve Türkmen-i Halep mukataalarına bağlı idiler


Tanzimat'tan sonra Osmanlı Devleti iskan meseleleri üzerinde daha ciddi olarak eğilmiştir Aşîret reislerine bulundukları eyâlet valisi tarafından birer mühür verilerek, aşîret halkından başka yere gitmek isteyenlere, kefil göstermek şartıyla, mürur tezkiresi verme usûlü tatbik edilmeye başlandı

1842'de aşiretlerin yaylak ve kışlak için başka yerlere gitmeyerek bulundukları sancak ve kazada bulunan geniş topraklarda bu ihtiyaçlarını karşılamaları yoluna gidildi İskan edilen aşiretler için müstakil köyler kurulurken, bir kısmı da mevcud köyler içine dağıtıldı

1845 Şubatında Ankara eyâletine gönderilen bir yazıda, eyâlet dahilinde bulunan bütün aşîret ve ekrâd taifesinin iskân edilmesi istenmekte idi Bu aşiretler arasında Cihanbeyli ve tevabi' olan 7 boy bulunmaktaydı

Bütün bunlar dikkate alınarak Tanzimat'ın başlarında Çorum'da bulunan aşiretlerden Çorum Ekrâdı'nın idaresini kolaylaştırmak amacıyla Karahisar Demirli adı altında, zabtiyye ve malî işleri Amasya, şer'î işleri ise Çorum kazası niyabeti tarafından yürütülen ve müstakil toprağı bulunmayan bir kaza ihdas edilmiştir

1858 yılına gelindiğinde bu sistemin başarısız olduğu ortaya çıkmıştır Bu aşiretten 200 kişi Çorum müdürlüğüne başvurarak kazalarıyla ilgili sorunlarını dile getirmişlerdir Bunlar, kazanın küçük olması sebebiyle maaş vererek yabancı bir müdür istihdam edemediklerinden, maaşsız yerli bir müdür tarafından uzun sûre idare edilmişlerdir

Müdürleri olan Nuri Bey haksız yere, 100 bin kuruş üzerinde masârıf-ı müdür ve diğer adlarla yıllık vergilerinin bir misli vergi tevzî' ve tarh etmişti Bu yüzden aşiretin ileri gelenleri bu vergileri vermeye tahammüllerinin olmadığı gibi Amasya'nın da uzak obasından, müdürlüğün lağvıyla aşiretlerinin meskûn oldukları mahallere ilhaklarını talep etmişlerdir

Bu arada müdür Nuri Bey, Amasya meclisinde bulunan bazı a'zâlarla anlaşarak kendi yolsuzluğunu kapatmağa çalışmıştır Nuri Bey, aşiretlerin diğerleri gibi dağınık olmadığını, müstakil bir kaza şeklinde hepsinin bir arada yaşadığını söyleyerek kazanın lağvını engelleme yoluna gitmiştir

Bunun üzerine aşiretlerin ileri gelenleri müstakil bir kaza olmadıkları gibi, karışık olarak bulundukları köylerin dahi birbirlerine yakın olmayıp, dağınık bir şekilde bulunduğunu söylemişlerdir Bu kişiler dağınık olarak meskûn oldukları köylerin isimleri ile kaç hâne olduğunu gösteren bir belgeyi de Çorum kaza müdürlüğüne sunmuşlardır

Buna göre, Çorum ekrâdı denilen aşiretin oluşturduğu kazada, 602 hâne bulunuyordu Bu hanelerden 410'u Çorum, 120'si Budaközü, (Sungurlu) 32'si İskilip, 18'si Osmancık, 2'si Mecidözü ve 20'si de Kastamonu toprağında meskûndu

Çorum kazasında 29 köyde 410 hane ile yerleşik bir hayat sürdüren bu aşiretin yaklaşık 2000 nüfusu bulunuyordu Müstakil olarak kurdukları köyler arasında Karaevli, Salur gibi, Oğuz boy isimlerinin bulunması, bunların arasında Türk aşiretlerinin de bulunduğuna işarettir Bu yüzden Çorum ekrâdı denilen bu aşiretlerin tamamının Kürt olmadıkları ortaya çıkmaktadır



Vergileri de iskan edilecekleri yerlerin vergilerine ilave edilmiştir Müdürleri Nuri Bey tarafından ahâliden mugayir-i nizâm olarak topladığı rivayet olunan yüz bin kuruşunda muhasebe ve muhakemesinin yapılması hususu da ayrıca irâde de belirtilmiştir

Müdürlüğün lağvından sonra 602 hanenin vergi-yi mahsûsası olan 887455 kuruş ile baza müdürlerin zimmetlerinde kalan 90 bin kuruş bakayanın beraber tahsil edilmesine karar verilmiştir Bu meblağlar, 1860 senesinden itibaren aşiretlerin meskûn oldukları kazaların vergisine ilave edilmiştir

Bunun yanında 1849 Ocağında Amasya ve Çorum sancaklannda konar-göçer 63 hanenin kolaylıkla yerleştirilmesiyle ahâlinin bunların zararından kurtularak emniyet ve asayişleri sağlanmıştır Konar-göçerlerin çadır ve çerkeleri de alınarak yerlerini terk etmeleri önlenmek istenmiştir

Sicillerdeki kayıtlara göre, bir yere meskun edilmeyen aşiretler için hayme- nişîn tabiri kullanılmaktaydı 1902 Ağustosunda, Mecitözü kazasına tabi Teslim köyü civarında Aydınlı aşiretinden 1906 Şubatında da Çorum'da Tonbuşoğlu Çiftliği köyü civarında Sağana aşiretinden bazı hanelerin hayme-nişîn olarak çadırlarda yaşadığı görülmektedir

Yine Sağancı aşiretin Kürt aşireti olduğu sicildeki 1905 tarihli bir nikâh hüccetinden anlaşılmaktadır Bir başka hayme-nişîn aşiret ise Kırkdilim köyü civarında bulunan Bazıklı aşireti idi

1879 yılında teşkilât-ı vilâyet komisyonu başkanlığı, yeni vilâyet yapılanmasında, Ankara vilâyeti dâhilinde kâin Dedesli, Arap ve Yörük aşiretlerinin idaresini Çorum kazasına vermek istemiştir Ancak ahali Çorum'a uzak mahallerde meskûn olduklarını belirterek İskilip'e ilhakın daha uygun olacağını belirtmişlerdir

Yeni teşkilatlanmanın uzun süre alacağı göz önüne alınarak bu istek kabul edilmiş, bütün köyler ve karargâhlar münasip ve yakın merkezlere verilip aşiretlerin işlerinde kolaylık sağlanmak istenmiştir Bu durum Ankara ve Kastamonu vilâyetlerine de bir irade ile bildirilmiştir

Aşiretlere tabi köylerde yaşayan kişilerin bıraktıkları tereke kayıtlarından sıradan bir aşiret mensubunun sahip olduğu mal varlığı ve yaşam biçimi hakkında bilgi edinmek mümkündür Bu kayıtlarda hemen hepsinin evleri ve çift öküzlerinin yarımda büyük ve küçükbaş hayvanlar ile tohumluk buğday ve arpalarının bulunması, yerleşik hayatın kökleştiğini göstermektedir

Bütün bunların yanında bazı terekelerde çadırında bulunması konar-göçer izlerin hala canlı olduğunun da delilidir 1864 Ağustosunda Dedesli aşiretine tabi Saz köyünden İsmail b Yusuf un 32896 kuruşluk terekesinde 300 kuruş değerinde bir çadır mevcuttu

Çorum'da bulunan aşiretlerin hemen hepsinin yerleşik hayata geçmesi sebebiyle Tanzimat döneminde bunların yaptığı herhangi bir şekavet olayına rastlanılmamıştır Ancak daha önceki yıllarda Lek, Arap, Dedesli, Salmanlı ve Kavli aşiretlerinden bazı kişiler yol kesme, adam öldürme gibi eşkıyalık faaliyetlerinde bulundukları görülmektedir

1759 yılında bu aşiretlerden Çorum ahalisinin şikâyetçi olduğu görülmektedir Bunun üzerine Dedesli, Salmanlı ve Arap aşiretlerinin kadimi ikametgâhları olan Kırşehir ve Çukurova'ya, Kavli aşiretinin de Çarsancak’a nakilleri bir fermanla Çorum sancağı mutasarrıfı İbrahim Paşa'ya bildirilmiştir

Ancak bu aşiretlerin Çorum sancağı dâhilinde köylerde yerleştikleri ve yer ve yurt sahipleri oldukları belirtilerek, bunun mümkün olmadığı Sivas valisi tarafından merkeze bildirilmiştir Bunun üzerine aşiretler içinde bu işleri yapanların cezalandırılması yoluna gidilmiştir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.