Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
evlad, manevi

Manevî Evlâd

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Manevî Evlâd




Manevî evlâd



Hemen Bağdat’a git, Cenâb-ı Gavs’a iltica eyle Zira şimdi sahib-i tasarruf , O Zat-ı Celîlü’ş-şân’dır Senin muradını Cenâb-ı Hak, O Zat’ın delâlet-i âliyesine ihsan buyuracaktır” Şeyh Ali bu müjdeyi alır almaz derhal Bağdat’a sefer eder ve şehre girince doğruca Cenâb-ı Seyyid Sultân’ın huzuruna varıp el öper ve kendisi hiçbir şey söylemeden Hazreti Pîr kendisine der ki: “Senin için erkek evlâd mukadder değildir Biz nereden sana erkek evlâdı bulup verebiliriz?” Şeyh Ali bu kelâmı işitince Hazreti Pîr’den şöyle niyazda bulunur: “Sultânım! Nasîbimde erkek evlâdı olmadığını biliyorum Fakat Zat-ı keremkârilerinin Hakk’ın izniyle her şeye kaadir olduğunu ve bana bir evlâd vermek kudretinde bulunduğunu da biliyorum Binâen’aleyh, Gavsiyyet penâhîlerine iltica eden benim gibi âciz bir insanın lütuftan mahrum edilmeyeceği kanaatindeyim Herhalde taraf-ı ilahiden bana çok hayırlı bir evlâd ihsân edilmesini sizin kereminizden istirham eylerim Zira, dergâh-ı mahbûbân-ı ilahiye müracâat edenler, me’yus olarak geri dönmezler” Cenâb-ı Gavs-ı A’zam bu ihlâslı adamın hatırını memnun etmek için: “Yâ Şeyh Ali! Sulbümde bâkî kalan son evlâdımı kudret-i ilahiyye ile sana i’tâ eyledim,” deyince, Şeyh Ali çok memnun kalarak, memleketi olan Mağrib şehrine döner Bu manevî esrâr-ı ilahi ile Cenâb-ı Hak da hikmetle tecellîsini izhar buyurur Bir müddet sonra Şeyhü’ş-şüyûh (Şeyhlerin şeyhi) Cenâb-ı Muhyiddîn-i Arabî Hazretleri, anası karnına nüzûl ve tulû edip kemâle geldikten sonra, bu şehâdet âleminde insanlara nice faydalı eser neşretmişlerdir ki, mesela bunlardan “Füsus ül Hikem” “Fütuhât-ı Mekkiyye” gibi pekçok eserlerinden sonraki irfan ehli feyze mazhar olmuşlardır Özetle bu İslam ümmeti içinde Cenâb-ı Hak iki Muhyiddin yaratmıştır ki, biri peder-i manevî Gavs-ı A’zam Seyyid Sultan Muhyiddin Abdülkadir-i Geylani, diğeri de O’nun manevî evlâdı olan Kutbü’l-Aktâb Hazreti Muhyiddin-i Arabî’dir Bu iki Zat’ın evliyaullah arasında kadir ve kıymetleri pek yüce ve mukaddesdir Allah Onlardan razı olsun
Abdülkadir-i Geylâni Hazretleri; İlmini henüz ikmal edip Bağdat‘ta bir delikanlı çağına geldiği zaman: Bağdat‘ın uleması, kendisine içi süt dolu bir kâse göndermiş ve: - Burası dolu Sana yerimiz yok Demeye getirmişler Daha o genç yaşta bu zattaki irfana bakın ki: O süt dolu kâsenin üzerine dalından daha yeni kopan bir gül koyup geri göndermiş ve: - Ben de aranızda bir gülüm Manasına getirmiş
GEYLÂNİ Hazretleri ilim hayatında dört mezhep üzerine fetva veriyordu Fetvaları zamanın ilim adamları arasında hayret uyandırdı Takdir ederek; -“ALLAH ona ne büyük nimet vermiş” Dediler Hal böyle iken bazı haddini bilmezler duramadılar; kimsenin içinden çıkamayacağı mühim bir mesele hazırladılar İnsanın içinde bir defa hased kurdu girmeye görsün; sonrasını şeytana bırak O artık, ne dolaplar çevirir ne dolaplar İnsana kalsa takdir eder, bırakır ama şeytan durur mu? Durmaz Şeyhe karşı bir fetva hazırlatır, sonunu bilmezleri iğfal eder Şöyle sordurur: -“Bir kişi; tek başına herkesten ayrı, herkesten başka bir elbise giyerek, ibadet etmeye yemin etti: -Eğer bunu yapmazsam, karım benden üç defa (tallak-ı selâse ile) boş olsun Dedi Bu adamın ne yapması ve bu ahdini nasıl yerine getirmesi icap eder?” Sual derin ve kesif Herkeste bir heyecan var Ne olacak? Hayret Hayret sualden evvel herkes bir fikir beyan etti: -“Şeyh bir mühlet ister” -“Bir hafta” -“Bilmezse iyi olur” -“Ancak bir yıl sonra bir cevap verir” Dediler; ama hepsi de yanıldı Çünkü sorunun son harfi havada uçarken GEYLÂNİ Hazretleri cevabını hazırlamıştı Söze şöyle başladı: -“O yeminli kişi hac mevsimi dışında Mekke`ye gider, ihram giyer, Kâbe`yi yalnız başına yedi defa tavaf eder: Böylece yaptığı yemini yerine gelir” Herkeste bir dehşet ve hayret hâli İlim taslayan kişiler, şimdi şeyhin ayağına yüz sürüyorlar Her biri nasibince o tükenmez ummandan bir hikmet kırıntısı istiyor Fakat GEYLÂNİ Hazretleri, kırıntı değil, Kerem elini açıyor O istidatlı kişilerin yollarını şad edip yola salıyor Oylum oylum ışıklar, nurlar saçıyor Hepsini irşad edip yola salıyor
-----------------------------------------------------------------------------
Buyuruyorlar ki: “Kapımın önünden geçene kabir azabı olmaz
-----------------------------------------------------------------------------

Yüz alim, hepsi devrin büyükleri arasında Kitaplardan yüz mühim soru çıkardılar Bundan maksatları Abdülkadir Geylani Hazretlerinin bilgi derecesini ölçmek Bunlar geldikleri zaman, medrese doluydu Fakat Şeyh ders saatini tatil etti Onlarla meşgul oldu Yer gösterdi; oturdular Kendisi de yerine oturduğu zaman, sakin bir hali vardı Bir an sükûttan sonra; murâkabe âlemine daldı Bir dalış ki, uçsuz bucaksız illerden haber getirecek O hali kim hakkıyla anlayabilir? Misafirler sanki hiçbir şey için gelmemiş gibi sessiz duruyorlardı Geylani Hazretleri gözünü açtığı zaman soru sormak isteyenler birbirlerinin yüzlerine bakıyorlardı Hepsinde derin bir ürperme ve hayret hali vardı İçlerinde heyecandan titreyenler görülüyordu Kimseden ses çıkmıyor, oraya niçin geldiğini bilen yoktu Adamlar niçin gelmişlerdi, ne soracaklardı? Dertleri neydi? Ne yapalım ki, bunun cevabı da derin bir sükût! O anda saatler böylece ilerliyordu Saatler doluyor, ama gönüllere henüz bir şey dolmuyordu Zihinlerden çekilen sorular henüz gelmemişti Sorular halâ benliğini bulamıyordu Abdülkadir Geylani Hazretleri kürsüye doğru ilerlerken misafirler kendilerine gelir gibi oldular Geylani Hazretleri kürsüye oturduğu zaman onların elleri, ceplerindeki soru kağıtlarını arıyordu Ne yazık ki, soru kağıtlarının külü çıkıyordu Daha fenası soru muhtevası da kalplerinden de uçup gitmişti Bir kürsü düşünün, onun üzerinde oturan Zat Abdülkadir Geylani olsun Cemaatı Bağdat sakinleri ve içlerinde o şanlı ülkenin yüksek ilim, irfan sahipleri olsun Yüz soru hazırlayıp gelsinler; fakat tek soru akıllarına gelmesin Soru kağıtlarının da yerinde yeller essin Sanki beyinler ayarlı; Hazreti Şeyh, kürsüden cevap verdiği zaman, alacağı cevabı alıyor; soracağı soruyu ondan sonra hatırlıyor Kağıtlar cepte kül olmuş Bilgiler gönülden silinip gitmiş Ama Hazreti Geylani hepsini biliyor, birer birer cevaplarını veriyor Etraftan derin feryat sesleri yükseliyor Sanki bir felâket olmuş Sanki tufanda boğulmak üzereler, tutunacak bir dal, kurtaracak bir el arıyorlar Kimi çırpınıyor, kimi üstünü yırtıyor O Hazreti Şeyhi imtihana gelenler şimdi onun kapısında birer bende oldular Hepsi irşad oldu O ilahi güneşin yanında birer veli, Allah dostu oldular O gün ilahi kervanın zincirine yüz halka daha eklenmişti


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.