Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ayani, sabite

Ayan-İ Sâbite Nedir?

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ayan-İ Sâbite Nedir?




Ayan-ı Sâbite nedir?



Tasavvufî bir terim olan “Ayan-ı Sâbite”; İlm-i İlâhîde eşyanın ezelden beri sâbit olan sûret ve hakikatleri, mevcudat-ı ilmiye manalarına gelir
“Ayan-ı Sabite”, “A'yan” kelimesi ile, “Sabite” kelimelerinden müteşekkil, mürekkeb hususi bir ifadedir

“A'yan”; gözler, bir yerin ileri gelenleri, meclis azaları, muayyen ve muşahhas olan şeyler, herşeyin özü, esası, zatı manalarına gelen “Ayn”ın çoğulu “a'yan” kelimesi “sabite” kelimesi ile terkib olunmuştur

“Ayan-ı Sabite” “adem-i haricî” olan varlıklardır İlm-i İlahide mevcut olup, dış ve harici âlem itibariyle maddi vücudu olmayan varlıklardır
Üstad'ın ifadesiyle mevzuyu ele alacak olursak;
“Adem-i mutlak zaten yoktur; Çünkü bir ilm-i muhit var Hem daire-i ilm-i ilahinin harici yok ki, bir şey ona atılsın Daire-i ilim içinde bulunan adem ise, adem-i haricidir ve vücud-u ilmiye perde olmuş bir ünvandır Hatta bu mevcudat-ı ilmiyeye bazı ehl-i tahkik “Ayan-ı Sabite” tabir etmişler Öyle ise fenaya gitmek, muvakkaten harici libası çıkarıp, vücud-u maneviyeye ve ilmiyeye girmektir Yani, hêlik ve fani olanlar, vücud-u hariciyeyi bırakıp; mahiyetleri bir vücud-u manevi giyer, daire-i kudretten daire-i ilme girerler

Ayan-ı Sabite'yi daha iyi anlayabilmek için Allah'ın zatında nasıl “Fa'al” olduğunu bilmek lazımdır Onun için de 18 mektubun üçüncü meselesinin çok iyi okunup anlaşılması şarttır Bu münasebetle buraya aynen alıyorum:

Hikmet ve akılla halledilmeyen bir mesele-i mühimme
"O her an bir tasarruftadır" Rahman suresi 29 ayet
"O dilediğini dilediği gibi yapar" Burûc suresi 85 ayet
Sual: Kâinattaki mütemadiyen şu hayret-engiz faaliyetin sırrı ve hikmeti nedir? Neden şu durmayanlar durmuyor, daima dönüp tazeleniyorlar?
Elcevap: Şu hikmetin izahı bin sayfa ister Öyleyse, izahını bırakıp, gayet muhtasar bir icmâlini iki sayfaya sığıştıracağız

İşte, nasıl ki bir şahıs, bir vazife-i fıtriyeyi veyahut bir vazife-i içtimaiyeyi yapsa ve o vazife için hararetli bir surette çalışsa, elbette ona dikkat eden anlar ki, o vazifeyi ona gördüren iki şeydir:

Birisi: Vazifeye terettüp eden maslahatlar, semereler, faydalardır ki, ona "ille-i gaiye" denilir

İkincisi: Bir muhabbet, bir iştiyak, bir lezzet vardır ki, hararetle o vazifeyi yaptırıyor ki, ona "dâi ve muktazî" tabir edilir
Meselâ, yemek yemek, iştahtan gelen bir lezzet, bir iştiyaktır ki, onu yemeğe sevk eder Sonra da, yemeğin neticesi, vücudu beslemektir, hayatı idame etmektir

Öyle de, ve lillâhi'l-meselü'l-a'lâ, şu kâinattaki dehşet-engiz ve hayretnümâ hadsiz faaliyet, iki kısım esmâ-i İlâhiyeye istinad ederek iki hikmet-i vâsia içindir ki, herbir hikmeti de nihayetsizdir:
Birincisi: Cenâb-ı Hakkın Esmâ-i Hüsnâsının had ve hesaba gelmez envâ-ı tecelliyâtı var Mahlûkatın tenevvüleri, o tecelliyâtın tenevvüünden geliyor O esmâ ise, daimî bir surette tezahür isterler Yani nakışlarını göstermek isterler Yani, nakışlarının aynalarında cilve-i cemallerini görmek ve göstermek isterler Yani, kâinat kitabını ve mevcudat mektubatını ânen feânen tazelendirmek isterler Yani, yeniden yeniye mânidar yazmak ve herbir mektubu, Zât-ı Mukaddes ve Müsemmâ-yı Akdes ile beraber bütün zîşuurların nazar-ı mütalâasına göstermek ve okutturmak iktiza ederler

İkinci sebep ve hikmet: Nasıl ki mahlûkattaki faaliyet bir iştah, bir iştiyak, bir lezzetten geliyor Ve hattâ herbir faaliyette kat'iyen lezzet vardır Belki herbir faaliyet bir nevi lezzettir

Öyle de, Vâcibü'l-Vücuda lâyık bir tarzda ve istiğnâ-yı zâtîsine ve gınâ-yı mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına münasip bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve hadsiz bir muhabbet-i mukaddese var
Ve o şefkat-i mukaddese ve o muhabbet-i mukaddeseden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes var

Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes var
Ve o sürur-u mukaddesten gelen, tabir caizse, hadsiz bir lezzet-i mukaddese var

Hem o lezzet-i mukaddeseden gelen hadsiz terahhumdan, mahlûkatın, faaliyet-i kudret içinde ve istidatları kuvveden fiile çıkmasından ve tekemmül etmesinden neş'et eden memnuniyetlerinden ve kemallerinden gelen ve Zât-ı Rahmân-ı Rahîme ait, tabir caizse, hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır ki, hadsiz bir surette hadsiz bir faaliyeti iktiza ediyor

İşte, şu hikmet-i dakikayı felsefe ve fen ve hikmet bilmediği içindir ki, şuursuz tabiatı ve kör tesadüfü ve câmid esbabı, şu gayet derecede alîmâne, hakîmâne, basîrâne faaliyete karıştırmışlar, dalâlet zulümatına düşüp nur-u hakikati bulamamışlar

Anlaşılıyor ki; Ayan-ı Sabite eşyanın hakikatının ilmi diyebileceğimiz Hz Allah'ın zatına bakan Esma-i İlahiyesinin suret-i tecellilerinden ibarettir Ayan-ı Sabite, mümkinatın hakikatlerine dair ilmi vücudlar çerçevesinde zatlar ve mahiyetler demektir

Bu manevi suret ve ilmi hakikatlerin, Allah'ın Zat'ıyla zamanî gibi görülen münasebetleri, zaman itibarıyla değil, bizzattır

Bir şeyin Allah'ın ezeli ve ebedi ilmin de bilinen olmasıyla, zaman için de bir şekil alıp teşahhus ve taayyün için harici vücuda intikali aynı şey değildir Allah'ın Zatına bakan hakikat-ı eşya ayan-ı sabitelerdir Bir yönüyle Vacib-ul Vücuda bakar Zaman içinde harici vücudla mümkin-ül vücud ünvanıyla varlığı mukayyet ve mâdum arası bu noktaya gelebiliyor*
Varlıkların aslı, orjinali, ayan-ı sabitedir

Herşey esma-i ilahiyye boyutundan kaynaklanan esma terkibi Bu esma-i ilahiyenin çıkış noktaları ayan-ı sabitedir diyenlerde vardır

Ayan-ı Sabite bir varlık boyutudur Allah'ın zatına bakan bu boyut, Fa'al ismiyle beraber enerjiye dönüş noktasıdır

Enerji, başlangıç noktasından doğar İlim ile enerji, varlıklar boyutuna dönüşür Ayan-ı Sabitenin ilim boyutu, varlıklar boyutunda yoğunlaşınca makro kozmoza dönüşür

Bu hadise bizim enfüsi yapımıza da uygundur “Hiçlik” noktası, Mutlak varlıktaki, Ehadiyet'e gelir Önce “hiçlik”, sonra “ben” noktasına gelinir O nokta sonra seni Vahidiyet noktasına ulaştırır ve değişik özellikler hissedersin Bu nokta Esma noktasıdır Sıfatlarında bulduğun, kendinde bulduğun özelliklerin kuvveden fiile dönüşmesi, Esma-i İlahiye boyutunda olur Esma-i İlahiyeler kuvveden fiile dönüşerek eylemleri meydana getirirler

Ayan-ı Sabite, bütün varlıkların aslı, özü olan ana manalardır
İşte Hz Allah'ın, “Kendi yarattıklarından hiçbirine benzememe hususiyeti, Allah'ın ehadiyetinin tabii bir sonucudur

Çünkü O'nun dışında hiç bir varlık asla mevcud olmamıştır Hatta bunu ifade eden şu cümle ne manidardır; “Ayan-ı Sabite vücud kokusu almamıştır

İşte, “bütün kainat ve içinde var olan herşey, yoktan varolmuştur” denilirken, bundan murad; herşeyin Zat-ı İlahinin ilminde varolması kastedilir

Fakat bu yoktan varolmuş olan herşey, sadece ve sadece Allah'ın ilmiyle vücud bulmuşlardır!

Ayan-ı Sabite takdir safhasıdır
İşte Allah'ın “Ol” emriyle, yani “Mürîd” ismi ile işaret edilen bir biçimde ilmindeki manaları seyretmeyi murat etmesi, “Kainat” ismi altında olan bütün isimlerle işaret edilen varlıkların meydana gelmesini oluşturmuştur Bunların “yok”tan varolmasını murat etmesi “Hüküm”'dür
Özetle ifade edecek olursak;

Cenab-ı Hakk'ın ilminde mevcud, kaderî planlar olarak belli olan, hakaik-i eşya-yı ilmiye diyebileceğimiz zatlar ve mahiyetlerdir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.