![]() |
Ayan-İ Sâbite Nedir? |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Ayan-İ Sâbite Nedir?Ayan-ı Sâbite nedir? Tasavvufî bir terim olan “Ayan-ı Sâbite”; İlm-i İlâhîde eşyanın ezelden beri sâbit olan sûret ve hakikatleri, mevcudat-ı ilmiye manalarına gelir ![]() “Ayan-ı Sabite”, “A'yan” kelimesi ile, “Sabite” kelimelerinden müteşekkil, mürekkeb hususi bir ifadedir ![]() “A'yan”; gözler, bir yerin ileri gelenleri, meclis azaları, muayyen ve muşahhas olan şeyler, herşeyin özü, esası, zatı manalarına gelen “Ayn”ın çoğulu “a'yan” kelimesi “sabite” kelimesi ile terkib olunmuştur ![]() “Ayan-ı Sabite” “adem-i haricî” olan varlıklardır ![]() ![]() Üstad'ın ifadesiyle mevzuyu ele alacak olursak; “Adem-i mutlak zaten yoktur; Çünkü bir ilm-i muhit var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayan-ı Sabite'yi daha iyi anlayabilmek için Allah'ın zatında nasıl “Fa'al” olduğunu bilmek lazımdır ![]() ![]() ![]() Hikmet ve akılla halledilmeyen bir mesele-i mühimme "O her an bir tasarruftadır ![]() ![]() "O dilediğini dilediği gibi yapar ![]() ![]() Sual: Kâinattaki mütemadiyen şu hayret-engiz faaliyetin sırrı ve hikmeti nedir? Neden şu durmayanlar durmuyor, daima dönüp tazeleniyorlar? Elcevap: Şu hikmetin izahı bin sayfa ister ![]() ![]() İşte, nasıl ki bir şahıs, bir vazife-i fıtriyeyi veyahut bir vazife-i içtimaiyeyi yapsa ve o vazife için hararetli bir surette çalışsa, elbette ona dikkat eden anlar ki, o vazifeyi ona gördüren iki şeydir: Birisi: Vazifeye terettüp eden maslahatlar, semereler, faydalardır ki, ona "ille-i gaiye" denilir ![]() İkincisi: Bir muhabbet, bir iştiyak, bir lezzet vardır ki, hararetle o vazifeyi yaptırıyor ki, ona "dâi ve muktazî" tabir edilir ![]() Meselâ, yemek yemek, iştahtan gelen bir lezzet, bir iştiyaktır ki, onu yemeğe sevk eder ![]() ![]() Öyle de, ve lillâhi'l-meselü'l-a'lâ, şu kâinattaki dehşet-engiz ve hayretnümâ hadsiz faaliyet, iki kısım esmâ-i İlâhiyeye istinad ederek iki hikmet-i vâsia içindir ki, herbir hikmeti de nihayetsizdir: Birincisi: Cenâb-ı Hakkın Esmâ-i Hüsnâsının had ve hesaba gelmez envâ-ı tecelliyâtı var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İkinci sebep ve hikmet: Nasıl ki mahlûkattaki faaliyet bir iştah, bir iştiyak, bir lezzetten geliyor ![]() ![]() ![]() Öyle de, Vâcibü'l-Vücuda lâyık bir tarzda ve istiğnâ-yı zâtîsine ve gınâ-yı mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına münasip bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve hadsiz bir muhabbet-i mukaddese var ![]() Ve o şefkat-i mukaddese ve o muhabbet-i mukaddeseden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes var ![]() Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes var ![]() Ve o sürur-u mukaddesten gelen, tabir caizse, hadsiz bir lezzet-i mukaddese var ![]() Hem o lezzet-i mukaddeseden gelen hadsiz terahhumdan, mahlûkatın, faaliyet-i kudret içinde ve istidatları kuvveden fiile çıkmasından ve tekemmül etmesinden neş'et eden memnuniyetlerinden ve kemallerinden gelen ve Zât-ı Rahmân-ı Rahîme ait, tabir caizse, hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır ki, hadsiz bir surette hadsiz bir faaliyeti iktiza ediyor ![]() İşte, şu hikmet-i dakikayı felsefe ve fen ve hikmet bilmediği içindir ki, şuursuz tabiatı ve kör tesadüfü ve câmid esbabı, şu gayet derecede alîmâne, hakîmâne, basîrâne faaliyete karıştırmışlar, dalâlet zulümatına düşüp nur-u hakikati bulamamışlar ![]() Anlaşılıyor ki; Ayan-ı Sabite eşyanın hakikatının ilmi diyebileceğimiz Hz ![]() ![]() ![]() Bu manevi suret ve ilmi hakikatlerin, Allah'ın Zat'ıyla zamanî gibi görülen münasebetleri, zaman itibarıyla değil, bizzattır ![]() Bir şeyin Allah'ın ezeli ve ebedi ilmin de bilinen olmasıyla, zaman için de bir şekil alıp teşahhus ve taayyün için harici vücuda intikali aynı şey değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Varlıkların aslı, orjinali, ayan-ı sabitedir ![]() Herşey esma-i ilahiyye boyutundan kaynaklanan esma terkibi ![]() ![]() ![]() ![]() Ayan-ı Sabite bir varlık boyutudur ![]() ![]() Enerji, başlangıç noktasından doğar ![]() ![]() ![]() Bu hadise bizim enfüsi yapımıza da uygundur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayan-ı Sabite, bütün varlıkların aslı, özü olan ana manalardır ![]() İşte Hz ![]() ![]() Çünkü O'nun dışında hiç bir varlık asla mevcud olmamıştır ![]() ![]() İşte, “bütün kainat ve içinde var olan herşey, yoktan varolmuştur” denilirken, bundan murad; herşeyin Zat-ı İlahinin ilminde varolması kastedilir ![]() Fakat bu yoktan varolmuş olan herşey, sadece ve sadece Allah'ın ilmiyle vücud bulmuşlardır! Ayan-ı Sabite takdir safhasıdır ![]() İşte Allah'ın “Ol” emriyle, yani “Mürîd” ismi ile işaret edilen bir biçimde ilmindeki manaları seyretmeyi murat etmesi, “Kainat” ismi altında olan bütün isimlerle işaret edilen varlıkların meydana gelmesini oluşturmuştur ![]() ![]() Özetle ifade edecek olursak; Cenab-ı Hakk'ın ilminde mevcud, kaderî planlar olarak belli olan, hakaik-i eşya-yı ilmiye diyebileceğimiz zatlar ve mahiyetlerdir ![]() |
![]() |
![]() |
|