Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kaynağı, tasavvufun

Tasavvufun Kaynağı

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tasavvufun Kaynağı




Tasavvufun Kaynağı



Tasavvuf her şeyi ile dinin hizmetindedir Hedefi, takvâya ulaşmış kâmil insan yetiştirmektir Ölçüsü Kur’an ve Sünnettir Sermayesi ilâhî muhabbettir Meyvesi aşk ve edebtir

Tasavvuf, çoklarının Kur’an ve Sünnette ismini aramakla meşgul olup, aslından mahrum olduğu bir cevherdir Aslı ve sıfatıyla tamamen nassların (âyet ve hadislerin) meyvesi olan gerçek tasavvuf, sırf bir kelime kargaşası yüzünden ihtilaf konusu olmuştur Bazıları onu İslâmın dışında göstermeye çalışmış, bazıları ona hep endişeyle bakmış, bazıları da onunla hiç ilgilenmemiştir İşin başında usül hatası yapanlar, ne yazık ki sonuçta doğruya isabetten mahrum olmuşlardır Tasavvuf mürşidlerin ortaya koyduğu yeni bir din değildir; zaman içinde teşekkül etmiş bir terbiye okuludur Her şeyi ile dinin hizmetindedir Hedefi, takvaya ulaşmış kâmil insan yetiştirmektir Ölçüsü Kur’ân ve Sünnettir Sermayesi ilâhî muhabbettir Meyvesi aşk ve edebtir

Fıkhî ictihatların hepsini doğrudan Kur’ân ve sünnette aramak doğru olmadığı gibi; tasavvufun bütün usül ve edeblerini âyet ve hadislerin açık beyanlarında aramak da isabetli değildir

Müctehidler fıkıh alanında ictihad yetkisine sahip oldukları gibi, kâmil mürşidler de ahlâk ve terbiye alanında ictihad yapmaya, yeni usüller belirlemeye ehildirler Bunun kendine has usülleri vardır Bu iş din adına olduğundan sevabı çok olduğu gibi, mesuliyeti de büyüktür

Bir şeyin Kur’an ve sünnette olup olmadığını araştırırken bir usül vardır Bazen, ictihadla elde edilen sonuçlar, ilk anda âyet ve hadislerde mevcut olmayan hükümler gibi gözükebilir Ancak ictihad incelendiğinde veya sahibi dinlendiğinde, bunun bir şekilde âyet veya hadislere dayandığı anlaşılır Bütün İslâmi ilim dallarında durum budur

Mürşid Kimdir, Ne Yapar?

Takva imamı olan kâmil mürşid, âlimdir Aynı zamanda âriftir Feraset sahibidir Takva nuru ile yürür İlâhi destekle yol alır Kalbi her an Rabbine bağlıdır İlhama mazhardır Müşahede sahibidir Devamlı naz ve niyaz içindedir Allah rızasından başka bir iddiası ve davası yoktur Halini iyi bilir Bildiğinin hakkını verir Bilmediklerini öğrenir Her şeyi bilmek durumunda ve zorunda değildir Bütün mürşidlerin fıkıhta müctehid olması gerekmez, bir hak mezhebe göre ameli kâfidir

Kâmil mürşidler, kalbin temizlenmesi ve nefsin terbiyesi için önce ayet ve hadislerin zahir ve batın manalarına son derece önem verirler Onların işaretlerine de dikkat ederler

Bunların yanında Sahâbe-i Kirâm’ın söz ve davranışlarıyla amel eder, onları kendilerine örnek alıp usüller belirlerler

Ayrıca, İslâm âlimlerinin üzerinde icmâ ettiği, güzel bulduğu hususları değerlendirirler Önceki sâlihlerin tecrübe, müşâhede ve tesbitlerine itimat ederler

Bunlardan başka, kıyas yoluyla yeni tesbitler yapabilirler Dinin yasaklamadığı örf ve adetleri göz önünde tutup halkın özellik ve karakterine uygun usüller belirleyebilirler Kâmil mürşidler ayrıca, önceki peygamberlerin söz ve gidişatından, getirdikleri dinin edeblerinden istifade yoluna gidebilirler Buna fıkıh usulünde “Şer’u men kablenâ” yani bizden önceki şeriatlarla amel etme prensibi denir Usulünce yapıldığında bunun da yolu açıktır

Tasavvuftaki herhangi bir uygulamanın dindeki yeri ve hükmü araştırılırken, onun sadece hangi âyet veya hadise dayandığını sormak yeterli ve isabetli değildir Bu uygulama hangi dini delile dayanıyor diye sormalı ve hükmü ona göre vermelidir Meselâ âyet ve hadislerde açık olarak hükmünü bulamadığımız bir amel, sahâbenin sözüne veya uygulamasına dayanıyorsa makbuldür Aynı şekilde İcmâ, kıyas, maslahat, istihsan gibi delillere dayanan uygulamalar da makbuldür Hepsi dindendir, derecesine göre sevap vesilesidir



Vird, Hatme ve Rabıtanın Dindeki Yeri

Bir kimse tasavvufta çokça üzerinde durulan vird ve hatmeyi Kur’an ve sünnette aramaya kalksa, bu isimlerle zikredilen hiç bir şey bulamaz Bu şahıs: “Ben bütün Kur’an’ı ve Sünneti inceledim, zikir manasına gelen vird ve hatme kelimesine rastlamadım; bunların dinde yeri yoktur” dese yanılmış olur Bu zikirler temelde yüzlerce âyet ve hadise dayanır Kur’an’da, bir sayı ve şekil belirtilmeden

“Allah’ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz” “Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim” “Sabah akşam Rabbini zikret” “Rabbini gizlice içinden zikret” “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzura kavuşur” şeklinde emir ve teşvikler mevcuttur Aynı şekilde tek başına ve halka halinde zikir yapanları öven bir çok hadis-i şerif vardır Mürşidler bu âyet ve hadislerden hareketle bazı zikir, dua ve tesbih sözlerini bir araya getirdiler Onları tecrübe edip faydasını gördüler ve bu usülle talebelerine zikir tavsiye ettiler Bazıları gizli zikir usulünü fıtrat ve meşrebine uygun buldu, onu uyguladı Bazıları açık zikri tercih ve tatbik etti Böylece Yüce Rabbimizin zikir âyetleri yaşandı, zikrin zevki tadıldı ve zikrin nimetlerine ulaşıldı

Kur’an ve Sünnette yeri, şekli ve zamanı belirtilen zikirler aynen uygulanır Meselâ, farz namazların peşinden otuzüçer defa “sübhanellah” “elhamdülillah” “Allahu ekber” denilmesi ve “Lâ ilâhe illellâhu vahdehû lâ şerike lehu” zikriyle yüze tamamlanmasını Rasûlullah (AS) Efendimiz belirlemiştir Bunu herkes aynen uygular Ancak adedi ve şekli belirtilmeden sabah-akşam, gece-gündüz, her halde, gizli-açık, tek başına ve cemaat halinde yapılması istenen ve övülen zikirler, yapanın durumuna göre serbest bırakılmıştır Bu durumda âyet veya hadislerde zikir olarak tavsiye edilen her türlü zikir makbuldür Bu tür zikirlerde ehlince farklı tercih ve tertibler yapılabilir Ehl-i tasavvuf da bunu yapmıştır Şu halde, vird ve hatmenin kaynağı Kur’an ve sünnettir


İkinci örnek râbıtadır Râbıta tasavvuf ehlinin en çok üzerinde durduğu amellerden biridir Râbıta, bütün vücuduyla Allahu Teâlâ’yı zikreder bir hale ulaşmış kâmil mürşidi hayaline almak ve kalben ondaki nura bağlanmaktır Bu bir usül dairesinde yapılır, sukûnet içinde uygulanır Râbıtanın uygulanış şekline bakıp onu diğer dinlerden devşirilmiş dış kaynaklı bir uygulama olduğunu düşünenler mevcuttur Halbuki onu tarif ve tavsiye eden ârifler, bunun Kur’an ve sünnetin teşvik ettiği bir amel olduğunu söylemektedirler Şöyle ki:

Allahu Teâlâ varlıklar üzerinde düşünmemizi ve onlardaki ilâhî tecellilere bakıp ibret almamızı, bu sayede zikre ulaşıp, şükre sarılmamızı emretmektedir Hz Rasûlullah (AS), Allahu Teâlâ’nın zâtının düşünülemeyeceğini, ancak nimetleri ve yarattıkları üzerinde tefekkür edilmesi gerektiğini belirtmiştir Kâmil mürşidler, düşünülecek ve ibret alınacak varlıklar içinde ilâhî tecellilere en fazla mazhar olan kimselerdir Çünkü onlar, Allahu Teâlâ’nın dostu ve yeryüzünde halifesidirler Veliler, kendilerine bakana Allah’ı zikrettirirler; çünkü kendileri daima zikir, tefekkür ve huzur içindedirler

Mürşidler, farz olan tefekkür ve murakabeye bir hazırlık olarak râbıtayı tercih ve tatbik ettiler Bunun için bazı usüller belirlediler Râbıtadaki hedef, mürşidin şahsı değil, onda ortaya çıkan ilâhî tecelliler ve edebtir Rabbânî aşkla boyanmış bir insan-ı kâmildeki ilâhî nur ve edebe gözünü açamayan kimsenin, etrafındaki donuk eşyadan bir şey anlaması oldukça zordur Şu halde tasavvufta uygulanan râbıta, esası itibarıyle bir çeşit tefekkürdür Hedefi, zikir ve edebtir Kalble bir şeyi düşünme, sevme, özleme ve sevdiğine özenme hali, kalbi olan her insanda mevcuttur Sadece yapılanın adı, şekli ve mahalli değişiktir Kimisi Allah yolunda elinden tuttuğu kâmil şeyhi, kimisi de kendince tatlı bulduğu bir şeyi düşünür durur, buna bir mani de yoktur Ancak bazı düşüncelerin sonu rahmet, bir çoğunun ise azaptır Tasavvufta uygulanan râbıta rahmet vesilesi olan bir düşünce çeşidi olup, esası ve hedefi itibariyle dinimizin teşvik ettiği bir ameldir Yani râbıtanın kaynağı Kur’an ve sünnettir

Sonuç olarak, dinî yaşantının özü ve ruhu olan tasavvuf, nasıl Kur’an ve Sünnette kelime olarak yer almıyor diye inkâr edilemiyorsa, dinin açık hükümleriyle çelişmeyen tasavvufî uygulamalar da ret edilemez

Yeterli ilim sahibi olmadan bu konular üzerinde rastgele hüküm beyan edenleri insaf ve edebe davet ediyoruz


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.