Prof. Dr. Sinsi
|
Lukata(Bulunan Mal)
Bir şeyi yerden kaldırıp almak; ilmi, kitaplardan öğrenmek; kılları yolmak; bulunan mal hakkında kullanılan bir İslâm hukuku terimi Mülkiyetini veya üzerindeki hakkını terketme niyyeti olmaksızın sahibinin iradesi dışında kaybolmuş ve başkası tarafından bulunup sahibine verilmek üzere alınmış, bulanın sahibini bilmediği muhterem (üzerinde sahibinden başkasının tasarruf hakkı olmayan) mal
Lukata ile ilgili hükümleri İslâm hukukunun iki temel kaynağından ikincisi olan Hz Peygamber'in sünneti düzenlemektedir Kur'an-ı Kerîm lukata ile ilgili hükümleri açıklamamıştır (bk Ebû Dâvud, Sünne, 5; Azîmâbâdî, Avnu'l-Mâbûd, Medine 1388-89/1968-69, XII, 354-356) Bu durum sünnet'e olan ihtiyacın en açık delîlidir
Lukata konusunun mihverini teşkil eden hadis şudur: Zeyd b Halid el-Cühenî (r a )'dan rivayet edildiğine göre Hz Peygamber (s a s) şöyle buyurmuştur: Bir adam Hz Peygamber (s a s)'e gelerek lukatanın hükmünü sordu Hz Peygamber: "Onun mahfazasını ve bağını belle, sonra bir yıl ilân et! Sahibi gelirse verirsin Aksi takdirde onu nasıl istersen öyle yap" buyurdu Adam: Koyunun hükmü nedir diye sordu Hz Peygamber:
"Onu al O ya senin yahut din kardeşinin veya kurdundur" buyurdu Adam; -kaybolmuş devenin hükmü nedir diye sordu Hz Peygamber: "Ondan sana ne? Su tulumu ve çarığı beraberinde Sahibi rastlayıncaya kadar suya gider ve ağaçları yer" buyurdu (Buharî, Lukata 1, 2, 3, 4, 9, 10,11; Müslim, Lukata,1, 2, 5, 7, 8, 9  )
Bulunan malın alınmasının efdal olup olmadığı ihtilâflıdır Hanefî ve Şafiîlere göre bulunan bir malın sahibine vermek üzere alınması, terkinden efdaldır Çünkü böyle bir malı almakla, onun kaybolması önlenmiş olmaktadır Ahmed b Hanbel (ö 241/855) ise, böyle bir malı almanın, nefsi haram yemekle karşı karşıya getireceğinden, terkinin daha faziletli olduğu görüşündedir (Kâsânî, Bedâyiu's-Sanayi', Kahire 1327-28/1910, VI, 200; İbnü'l-Hûmâm, Fethu'l-Kadir, Kahire 1389/1970, VI, 118; Şirbînî, Muğni'l-Muhtaç, Kahire 1379/195960, II, 406; İbn Kudâme, el-Muğni, Nşr M Halil Herrâs, Kahire, ty , V, 694) Lukatanın alınıp muhafaza edilmesi ve sahibi çıktığında ona verilmesi, bütün ilâhi dinlerde mevcud bulunan zaruret-i diniyye'den malı koruma prensibine dahildir (Karâfi, el-Furuk, Kahire 1347, IV,33) Lukatayı alırken mültakit (lukatayı alan)in niyyeti önemlidir Lukatayı alan sahibine vermek üzere alırsa, lukata onun yanında emânet hükmündedir ve telef olması halinde ödeme mükellefiyeti yoktur Ancak kendisine mal edinmek maksadıyla alırsa; gâsıb hükmündedir ve malın telef edilmesi halinde tazmin gerekir (Vehbe ez-Zühaylî, Nazariyyetü'd-Damân, Dımaşk 1402/1982, s 174-175; Ali el-Hafif, ed-Damân fil-Fıkhi'l-İslâmî, Kahire 1971, I,102,104,107) Ancak Lukatayı alanın sahibine vermek üzere emâneten aldığının ortaya konulması bazı görevlerin yerine getirilmesine bağlıdır Bunlar;
a İşhâd: Lukatayı alanın bunu kendisi için almayıp sahibine vermek üzere aldığına iki adil kişiyi şahid tutmasıdır Ebû Hanife'ye göre işhâd vâcip; Maliki, Şafiî ve Hanbelilere göre müstehaptır (Tahâvî, Şerhu Meâni'l-Asâr, Kahire 1388/1968, IV,136; Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Kahire 1357/1983, V, 339; Nevevî, el-Mecmû, Beyrut, t y , XV, 255-258; İbn Kudâme, a g e , V, 708; Necib el-Mutîî, Tekmiletü'l-Mecmü', Bâcî, el-Müntekâ, Kahire 1332, VI, 135)
b İlân: Lukatanın -sopa, kırbaç, ip vb gibi insanların değer vermediği önemsiz şeyler haricinde- 1 yıl ilânı vaciptir (Tahâvî, a g e , IV, 136; İbn Kudâme, a g e , V, 694; Bâcî, a g e , VI, 136; Nevevî, Şerhu'l-Müslim, Kahire 1349, XII, 22) İlândan maksad malını sahibine ulaştırmaktır Bundan dolayı ilân insanların kalabalık bulundukları yerlerde özellikle malın bulunduğu civarda belli aralıklarla yapılmalıdır Mültakit lukatayı ilân ederken sadece cinsini -altın, gümüş gibi- zikretmelidir Vasıfların hepsini zikretmesi halinde buna muttali olan ve sahibi olmayan birisi lukatayı kendisinin olduğunu iddia ederek alabilir Bu durumda multakit lukatayı tazmin eder Buna göre lukata başkasına gösterilemez (Erdebîlî, el-Envâr, Kahire 1326, I, 446; Bâcî, a g e , VI, 136) İlân herhangi bir masrafı gerektirirse Hanefî, Şafiî, Hanbelilere göre ilân masrafları multakite aittir Malikilere göre ise multakit lukatanın ilânı için yapılacak masrafları lukatadan verilmek üzere bir başkasına yaptırabilir (Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dımaşk 1405/1985, V, 778; Abdülkerim Zeydan, Mecmûa Buhûs Fıkhiyye, Bağdad 1407/1986, s 329-330)
Şârî'in lukatayı alma konusundaki izni işhâd ve ilânla kayıtlıdır Bu görevleri yerine getirmeye multakit hakkında gasb hükümleri uygulanır (bk Gasb mad )
Multakitin bulduğu malı koruması ve ilân etmesi karşılığında bir ücret hakkı yoktur Yaptıkları, teberrûdan ibarettir Ancak mal sahibi multakite bahşiş verebilir Hanbelî ve Şafiîlere göre ise mal sahibinin vaadi varsa mültakit buna hak kazanır (Kâsânî, a g e , II, 202; İbn Adilberr, el-Kafi, Riyad 1400/1980, II, 839; İbn Kudâme, a g e ,V, 745; Şâfiî, el-Ümm, Bulak 1321-25, III, 291)
Multakitin lukataya yapmış olduğu masrafları mal sahibinden alabilmesi için masrafları hâkimin izniyle yapmış olması şarttır Aksi takdirde bu masraflar teberrû mahiyetindedir Hâkimin izniyle yapılan masrafları mal sahibinin ödememesi durumunda multakite masrafları ödettirinceye kadar malı hapis hakkı doğar (Şeyh Bedreddin, Câmiul-Fusûleyn, Kahire 1300, II, 81; Kâsânî, a g e , VI, 203; İbnü'l-Hümâm a g e ,VI, 127)
Lukatanın sahibi olduğunu iddia edene teslimi:
Lukatanın sahibi geldiğinde kendisine malın verilmesi gerekir Ancak lukatanın kendisinin olduğunu iddia edenin doğruluğunu anlamak için iki yol vardır:
1 Lukatanın vasıflarını bilmek,
2 Delil ile ispat
Lukatanın, kendisinin olduğunu delil ile isbat edene verilmesi ittifakla vaciptir Ancak lukatanın vasıflarını bilene verilmesi Hanefîlere göre vacip değildir Hanbelî ve Mâlikilere göre ise vasıflarını bilene lukata verilir Şafiîlere göre ise multakit vasfedenin doğru söylediğine kanaatı varsa lukatayı vasfedene verebilir (Serahsî, el-Mebsût, Kahire 1324-31, XI, 8; Kâsânî, a g e , VI, 202; İbnü'l-Hümâm, a g e , VI, 129 vd ; İbn Kudâme, a g e , V, 709-711; Sehnûn, el-Müdevvene" Kahire 1324, VI, 174-175; Şâfiî, a g e , III, 288; Şirbinî, a g e , II, 416)
|