İnsanın Kainatı Kuran Gibi Okuması Ne Demektir ? |
08-05-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İnsanın Kainatı Kuran Gibi Okuması Ne Demektir ?Bir gözlük düşünelim Bu gözlüğü taktığımız zaman sayfadaki belirsiz ve dağınık yazılar belirgin ve derli toplu bir hale geliyor Yani okunabilir bir hal alıyor Gözlüğü çıkardığımız zaman, sayfadaki yazılar dağıldığı için okumak mümkün olmuyor Halbuki sayfada öyle eşsiz bir bilgi ve şifre var ki, onu okuduğumuz ve öğrendiğimiz zaman esaslı bir servet kazancağız İşte bu gözlük servete vesile olmasından dolayı o servet kadar kıymetli ve esaslı bir gözlük oluyor Her şey o gözlüğü takıp takmamakla ilgili oluyor İşte o gözlük vahdet ve tevhit gözlüğüdür O sayfa şu kainattır Sayfanın üstündeki dağınık ve belirsiz yazılar ise ’ın isim ve sıfatlarının kainat sayfası üstündeki tecellileri ve akisleridir Servet ise tevhidi bakışın neticesi olan cennet hayatıdır Yazıların gözlüksüz okunamaması ise insanın tevhit nazarı olmadan, yani Kur’an'sız, soyut aklı ile kainat sayfasındaki rububiyeti ve uluhuyeti görememesine kinayedir Aklı vahye tercih eden felsefenin içler acısı durumu bu meseleyi ispat etmeye kafidir Evet, vahdet ve tevhit nazarı bir anahtar gibi bütün kainatın sırlarını ve manalarını açıyor Kainatta çıplak akıl ile görülmesi mümkün olmayan incelikleri ve nurları akla gösterip ispat ediyor Gözünde vahdet gözlüğü olmayan birisi, kainatın umumunda görünen cemal ve kemali asıl kaynağı olan sonsuz cemal ve kemale irca edip götüremiyor Ve sonunda o cemal ve kemalleri sebeplere dağıtarak anlamsız ve çirkin bir tablo sergiliyor Ve kainat onun nazarında dağılıp belirsiz hale geliyor Vahdet gözlüğü ise kainattaki dağınık cemal ve kemalleri toplayıp, ’ın sonsuz cemal ve kemaline bir mirsad bir kıyas bir mizan yaparak, insanın nazarını ve teveccühünü ’a çeviriyor Kainatın sırlarını çözmek ve anlamak için gözümüze on numara bir vahdet gözlüğü takman lazım Yoksa kainat sayfası, nazarımızda dağıldıkça dağılır ve hiçbir yazıyı okuyamaz hale geliriz Mevzuhu biraz daha açalım: Kainat ve içindeki her şey ’ın varlığına ve birliğine işaret eden birer delil birer ayettirler Dağlar, denizler, ovalar, bitki ve hayvanlar, yıldızlar ve galaksiler hepsi ’ın birer sanatı olması noktasından birer ayet birer delillerdirler Lakin bu ayetleri insan kendi soyut aklı ile görüp okuyamıyor İnsanlık tekvini ayetlerin işaret ettiği hakiki tevhidi mücerret akılları ile keşfedemiyorlar Bu tekvini ayetleri okuyup anlamak için başka ayetlere ihtiyaç duyuyorlar ki, bu ayetler vahiyler ve onlardan mülhem olan tefekkür sistemleridir Evet Kur’an ayetleri kainat ayetlerini açan anahtar ayetlerdir İnsan bu anahtar ayetler olmadan kitab-ı kainat okunamıyor Yıldız böceği küçük ışıkçığına itimat edip güneşin ışığına meydan okuduğu için zifiri karanlığa mahkum olmuş Bunun gibi, filozoflar da vahiy güneşine teslim olmayıp, kendi kafa fenerlerine itimat ettikleri için, kainat karanlığı içinde taklidi bir imanı zor elde etmişler İbn-i Sina’nın "Haşirde bahsinde akıl ile gitmek imkansız, ama iman ile teslim oluruz" sözü, salt aklın olayları anlamakta ne kadar aciz ve ihatasız olduğunu gösterir Ama aklı vahyin teslimiyetine ve terbiyesine verdiğin zaman, şu kainatın en ince ve en müşkül meselelerini açan bir anahtar hükmüne gelir İnsan kainatın ali ve yüksek bir mütefekkir nazırı olur Yani vahiyden uzak ve vahyin terbiyesine girmeyen salt ve soyut akıl ’ı kamil manada bilemez ve tahkiki bir marifete yetişemez Bu sebeple akıl vahyin tedbir ve terbiyesine girip onun dairesinde işlemesi gerekir, yoksa şirk ve küfür bataklığında kaybolur gider Tarihte sayısız dahi derecesinde filozoflar salt akılları ile kainatta boğulup küfür ve şirk çukurundan kurtulamamışlar Öyle ise kainat ayetlerini Kur’an ayetleri ile okumak iktiza ediyor Kur'an ’ın sonsuz ilminden süzülüp gelen bir kitap olduğu için, kainatta tecelli olarak görünen tevhit ve hakikatlerin bütün aksam ve inceliklerini eksiksiz ve uyumlu bir şekilde akla gösteriyor Beşerin mahsulü olan fikri akımlar ve bozulmuş batıl dinler ise, kainatı ve kainatta görünen hakikatleri tamamı ile ihata edemiyorlar Ancak kainatta tecelli eden hakikatlerin bazı ip uçlarını ya da kırıntılarını keşfedebiliyorlar Kur’an gibi, hakikatlerin bütününü görüp izah edemiyorlar İslam Kur’an’dır, dolayısı ile İlahi ve safi bir dindir Bu yüzden her insan doğruları ve hakikatleri bulma noktasından İslam’a muhtaçtır Yoksa soyut akıl ve batıl inançlar insanı doğruya ve hakikate ulaştırmaz, aksine çıkmaz sokaklara mahkum eder Ekser insanların ahvali buna şahittir |
|