Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
azrail, güzelmiş, söylediğinden

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş

Eski 08-04-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş




SA--



--------SERAP



AZRAİL ONUN SÖYLEDİĞİNDENDE GÜZELDİ

__Serap

Dünya hayatının en çetin imtihanlarından biri de, gerçeğe yaklaşmaktan çekilen zorluklardır Çünkü beyinlerimiz maddi olaylarla yıkanmış, gözler görmediğine inanmaz olmuş, bu yüzden de duâlarımız bile samimiyetini kaybetmiştir Aslında her insan, başta rüya gerçeği olmak üzere bir çok kere madde ötesindeki esintileri farkeder Veya birçok kere madde ötesinden yansıyan mânâ gücünün varlığına şahit olur Fakat kuvvetli bir imâna sahip olmayan insan, madde ötesi gerçekleri nefsin ve şeytanın tesiri ile ya görmezlikten gelir, ya da "tesadüf" der geçer



Ben, 40 yıllık bir kanser uzmanı olarak maddeyi aşan sayısız olayla karşılaştım ve bunları, o olaya şahit olanlarla birlikte belgeleyerek özel bir arşiv yaptım Bunlardan 1976 yılında yaşanmış olan bir olayı size nakletmek istiyorum



Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurtdışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkânı bulamamıştı Serab'ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım Ve kısa bir süre sonra da Allah'ın izniyle iyileştiğini gördüm Ancak Serab'ın da bütün diğer kanserliler gibi ilk 5 yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra bir ihale için İzmir'e gitmek istedi Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat karda mahsur kalmış Dönüşünden kısa bir süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı Serap, bacak kemiklerindeki metaaz dolayısıyla yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerindeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen hastalığın akciğerindeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu



Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak:

-"Doktor bey, dedi Ben size dargınım"


-"Niçin?" diye sordum

-"Siz dindar bir insanmışsınız niçin bana da, Allah'ı ölümü ve âhireti anlatmıyorsunuz?"



Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için, bu teklifi karşısında oldukça şaşırmıştım O'nu üzmemeye çalışarak:



-"Doktorlara ulaşmak kolaydır dedim Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın"

Konuşmaya mecâli olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" mânâsında başını salladı Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanısıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan imân derslerimiz başlamış ve son günlerini yaşayan Serap için bu dersler "hızlandırılmış öğretime" dönmüştü Anlattığı imân hakikatlerini bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu

Vefatına bir hafta kadar kala:

-"Doktor bey, dedi Ben ölürken ne söylemeliyimş"

-"Senin durumun çok özel" dedim Kelime-i şehadet sana uzun gelir O ânı farkedince Muhammed (sas) sana yeter"

O haliyle tebessüm ederek yine başını salladı

Çok ıstırabı olduğu için Serab'a sürekli morfin yapıyor ve O'nu uyutmaya çalışıyorduk Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim

Dönüşümde annesi telefon ederek:



-"Serap bir haftadır morfin yaptırmıyor" dedi ""Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor"

Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum Aldığım cevabı hâlâ unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum



-"Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste "Muhammed" diyemezsem?"

İşte Serap, böyle bir hanımdı Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer birkaç gün daha ömrü varsa, son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti Ben hiç âdetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihâreye yattım ve Serab'ın âcizliği hürmetine olacak ki, salı gününe kadar yaşayacağına dair bir işaret sezdim



Ertesi gün O'na:


-"Hiç korkmam!" dedim "İğneyi vurdurabilirsin"

Ve Serap, bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde, son sorusunu sordu:

-"Doktor bey Azrail bana nasıl görünecek?"


-"Kızım," dedim "O bir melek değil miş Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir"

Salı günü Serap'ın ağırlaştığı haberini alınca hemen evine gittim Ancak vefatına yetişememiştim Ailesi tam mânâsıyla perişandı Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:



-"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mûcize yaşandı!" dedi ve devam etti:

- Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması imkânsız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı Bütün ev halkı hayretten donup kaldık Ve Kelime-i şehadet getirerek vefat etmeden biraz önce de:

-"Doktor bey'e söyleyin, dedi Azrail, O'nun söylediğinden de güzelmiş!!!"


Onk Dr Haluk Nur Baki

Alıntı Yaparak Cevapla

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş

Eski 08-04-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş




SA

<<<<__Sözün Yalanına__>>>>



Bir gün Tebriz'de bir yahudi, Şems'e gelerek:

- Müjde ya Şems, Mevlana geliyor !


Şems, bu müjde üzerine elinde ne v ar ne yoksa bu yahudiye hediye eder Biraz sonra başka biri Şems'e gelerek:

- Yahudi seni aldattı ve bütün malını aldı Ortada ne Mevlana var, ne birşey Gelen giden yok Yahudi seni aldattı

Şems :

- Biliyorum, ben malımı ve mülkümü bu sözün yalanına verdim, doğrusuna canımı vermek lazımdı


Dostluk Büyüklerin dostluğu

Alıntı Yaparak Cevapla

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş

Eski 08-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş




SA-



<<<<__SÖZ__>>>>



Bir müslüman Bir ateşperest Birlikte çalışıyorlar Namaz vakti

Müslüman:

-Namaz kılacağım Namaz kılarken, bana ilişmiyeceğine dair söz verir misin?

-Veririm

Namaz

Bir müddet sonra Ateşperest İbadet zamanı

-Şimdi sıra ben de, ben ibâdet ederken, bana ilişmiyeceğine söz verirmisin

-Olur sana ilişmem Rahatça ibâdetini yapabilirsin

Fakat ateşperest ateşe tapmak üzere secdeye varınca, Müslüman hemen üzerine atılır Sözünde duramaz Tam o esnada şöyle bir ses duyar:

- Söz verdiğin zaman sözünü yerine getir

Bunun üzerine adama ilişmeden geri çekilir Sonra ateşperest ibâdetini bitirdiğinde sorar:

-Evvela hücum ettin Sonra niye vazgeçtin?

-Allah'dan başkasına secde ettiğin zaman, dayanamadım, üzerine atıldım Seni öldürmek istiyordum Fakat tam o anda :

-Söz verdiğin zaman ahdini yerine getir, diyen bir ses, beni o teşebbüsümden alıkoydu

Bunun üzerine mecûsi:

-Şimdi inandım ki, asıl ve gerçek ilâh senin Rabbindir Kendi düşmanı için dostunu bile azarlıyor İşte huzurunda müslüman oluyorum diyerek kelime-i şehâdet getirir

Alıntı Yaparak Cevapla

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş

Eski 08-04-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Azrail, O'nun Söylediğinden De Güzelmiş




SA



--------------YAĞMUR VE GÖZYAŞI



Hicretin 18 yılı başında, Hicaz'da büyük bir kıtlık musibeti yaşanmıştı Bu yıla 'kül yılı' denilmiştir Çünkü yağmur yokluğundan çorak topraklar kül şeklini almış, rüzgar önünde toprak kül gibi savrulur olmuştu


Çevre halkı azık için Medine'ye akın ediyor, vahşi hayvanlar da açlıktan insanlara yaklaşmaya çalışıyordu Halife Hz Ömer ra beytülmalda (hazinede) bulunan bütün gıda maddelerini halka dağıttı Ayrıca Basra, Mısır ve Şam bölgelerinden kervanlarla gelen yardımlar çevre halkına dağıtıldı Daha önce süte ekmek doğrayarak yemek yiyen Hz Ömer, kıtlık döneminde sadece zeytinyağı ve ekmekten başka yemek yiyemez olmuş, bu yüzden rengi değişmiş ve vücudu iyice zayıflamıştı Bu kıtlık afeti dokuz ay kadar sürmüş, bu arada birçok kişi de açlıktan ölmüştü


Bu müthiş kıtlık dönemi sonlarında bir zat (Bilal b Haris), Peygamber sav'in türbesine yaklaşıp şöyle demişti:


- Ya Rasulallah! Ümmetine yağmur vermesini Allah'tan dile! Çünkü helâk olmak üzereler


Daha sonra o şahsın rüyasına giren Rasulullah sav şöyle demişti:


- Ömer'e git, ona selamımı söyle Yağmur yağacağını müjdele ve benden ona de ki: Ey ömer! Sen sözünde duran bir kişisin Aklını başına al!


Adam uyanınca, kalkıp Hz Ömer'e gitti ve rüyasını anlattı Bu haberden ürperen Hz Ömer, halka haber salıp onları mescidde topladı ve onlara:


- Sizler bende hoşlanmadığınız bir şey gördünüz mü? dedi


- Öyle bir şey görmedik Fakat neden böyle soruyorsun? dediler


Hz Ömer ra onlara rüya haberini anlattı Onlar da bunun yağmur duasına işaret olduğu kanaatini belirttiler Topluca yağmur duasına çıkıldı Hz Ömer, Rasulullah sav'in amcası Hz Abbas ra'ın elinden tuttu, 'Ya Rabbi, Rasulünün amcası vesilesiyle sana yaklaşıyor, senden mağrifet diliyor ve sana yalvarıyoruz' diyerek, yağmur dileğiyle duasını sürdürdü Oldukça yaşlanmış olan Hz Abbas ra'ın da gözyaşları göğsüne dökülüyordu O anda yoğun bulutlar gökyüzünü kapladı Oradakiler, başlayan şiddetli yağmurla geri döndüler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.