|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
günümüzde, kerim’i, kurani, metodu, tahrifatlar, tefsir, yapılan |
![]() |
Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan Tahrifatlar |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan TahrifatlarKur'ân-ı Kerîm’i Tefsir Metodu ve Günümüzde yapılan Tahrifatlar Üzülerek belirtmek isterim ki, günümüzde bir sapma olarak beliren ve belirli bir amaca bağlı olarak geliştirdikleri felsefi yöntemlerle ve de Sünnet’i reddetme gayretiyle, Sünnet’den yoksun salt Kur’an-la yetinme çabaları güdülen bazı te’lif eserlerin raflarda sıkça görülmeye başlanıldığı bir zaman münasebetiyle Kur’an-ı beyan ve tefsir ettiğinden dolayı sizlere ilmimizin nisbetinde, bu önemli konuda Allâhu Teâlâ’nın “Hayırda ve iyilikte yardımlaşın” [1] emrinden yola çıkarak bir şeyler zikretmeyi uygun bulduk ![]() Hepimizin İslam’dan zaruri olarak bildiği husus; İslam’ın temeli Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in kalbine Allâhu Teâlâ tarafından indirilen Kur'ân-ı Kerîm’dir ![]() ![]() Bundan dolayı kendinde ilimden bir şey olan kişilerin üzerine, asrımızda çoğalmaya başlayıp kendisini gösteren, yarım asırdan beri kendilerini Kur'ân-a nisbet eden, kendilerine Kur'âncılar (mealciler) adı veren ve İslam’ın sadece Kur'ân-ı Kerîm’den ibaret olduğu iddiasına kalkışan bu fasit sinsi görüşü ibtal etme görevi düşmektedir ![]() Bu günde geçmiştekine benzeyen yeni bir iddia ortaya atılmıştır ki; önceki gurup gibi sadece Kur'ân-ı Kerîm’le yetinmeyi ortaya açık olarak atmasa bile, bu konuyu yeniden tartışma gündemine sokmaları ve Müslümanların zihninde şüphe tohumları ekmeye çalışanlar İslam’ın Kur'ân-ı Kerîm’den başka bir şey olmadığını insanlara her fırsatta aşılamaya kalkışmaktadırlar ![]() ![]() ![]() Bunun için bu yoldan gidenlerin metodunun ne kadar tehlikeli olduğunu sizlere beyan etmek istedim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() [color="gray"]“Sana zikri, insanlara indirileni (li tubeyyine) açıklayasın diye indirdik” Bu Âyet-i Kerime de apaçık ifade vardır ki; oda Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’e indirilen bu Kur'ân-ı Kerîm-i açıklama göreviyle de yine o mükellef kılınmıştır ![]() ![]() [color="gray"]Bu Âyet-in manası şudur: Bırakın arapçayı sonradan öğrenmiş olanları da fasih Arapça’yı bilen Araplar dahi olsalar, Allâhu Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm’in anlayışını insanlara bırakmamıştır ![]() Hiç şüphesiz ki onlar Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in beyanından (açıklamasından) mustağni olamazlar ![]() ![]() Allâhu Teâlâ’nın hikmeti, okunması ibadet olan Kur'ân-ı Kerîm-i gerektirdiği gibi, diğeri de Kur'ân-ı Kerîm gibi vahiy olup onun gibi okunması ibadet olmayan, ancak muhafazasına gerek duyulan ikinci bir vahiy gerektirdi ![]() ![]() “Arabların arabı, onların en akıllısı, ve fasihi de olsa Kur'ân-ı Kerîm’i anlamada hiç kimse bağımsız değildir” sözümüz belki bazılarına garip gelebilir ![]() ![]() Bunun açık örneğini İmam Buhari {Rahmetullahi Aleyh}’in Sahihinde ve İmam Ahmed {Rahmetullahi Aleyh}’in de Müsned’inde Abdullah b ![]() ![]() ![]() [color="gray"]Buradaki zulümden kişinin nefsine zulmetmesi veya kişinin arkadaşına zulmetmesi veyahut ehline zulmetmesi gibi herhangi bir zulmü anladılar ![]() ![]() İşte onlar Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in ashabı ![]() ![]() ![]() İşte Allâhu Teâlâ’nın geçen Âyet-i Kerime’de zikrettiği budur ![]() ![]() Gerçekten Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}: “Size iki husus bıraktım, bunlara sarıldığınız müddetçe asla sapıklığa düşmezsiniz: Allâhu Teâlâ’nın kitabı ve benim sünnetim ![]() Başka bir rivâyette: “Allâhu Teâlâ’nın Kitabı ve akrabalarım ![]() ![]() Hadiste size iki şey bıraktım deniyor ![]() ![]() ![]() Bu hadisin anlamı: Bunlardan sadece birine tutunan taifeler sapıktırlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun için Kur'ân-ı, Kur'ân ve sünnet ile tefsir etmek tefsir usulu ve tefsir ilmi kaidesidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Böylelikle Kur'ân-ı Kerîm’den bir âyet tefsir etmek isteyen müfessirin takınacağı uslup; Kur'ân-ı Kerîm ve Sünneti bir araya toplaması gerekmektedir ![]() ![]() ![]() Hepimiz Allâhu Teâlâ’nın şu sözünü biliyoruz: “Size ölü eti ve kan haram kılındı,” [9] birisi bu ayete bakacak olsa denizin ölüsünden sorsan o kişiye, ilk etapta Kur'ân-ı Kerîm’e bakacak, cevabı âyette açık olan hüküm “Size ölü eti ve kan haram kılındı” Âyet-ine dayanarak balığın ölüsünü haram kılacak ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() [color="gray"]Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den senedi hakkında söz edilen ancak İbnu Umer {radiyallahü anhu}’dan sahih bir senetle mevkuf olarak gelen bir rivâyette ki, bunun hükmü hadis alimleri indinde merfudur ![]() ![]() Bu hadise göre, bazı ölü etinin ve bazı kanın helal kılınmasıdır ![]() Aynı şekilde İmam Müslim’in sahihinde Cabir b ![]() Nebi {sallAllahu aleyhi ve sellem} başlarında Ebu Ubeyde b ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() [color="gray"]Ebu Ubeyde: “Bu bir ölüdür” dedi, sonra da: “Hayır, muhakkak ki bizler Allah’ın Rasûlunun elçileriyiz ve Allah yolunda (mücahidler) yız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu hadis önceki İbnu Umer {radiyallahü anhu}’nun hadisinin delalet ettiği denizin ölüsünün helal olması konusuyla bağlantılıdır ![]() Sadece Kur'ân-ı Kerîm’le yetinen veya bunların şüphelerinden etkilenmiş bir kişinin deniz ölüsünden veya buna benzer şeylerden sorulduğunda takınacağı tavır sadece “Size ölü eti ve kan haram kılındı” Âyet-ini okuyup, buda ölüdür demek olacaktır ![]() Ancak Kur'ân-ı Kerîm’e dönüp Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’e itaatin Allâhu Teâlâ’ya itaat olduğunu isbat eden Âyet-i kerimeleri müracaat ettiğinde o da sünnete dönme gereğini duyacak ve onu Kur'ân-ı Kerîm’le birlikte ele alacaktır ![]() ![]() Bunun ayrı tutulması gerektiğini nasıl karar veriyoruz? Tabii ki Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in beyanında buluyoruz ki, bu çok önemli bir husustur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte Kur'ân-ı Kerîm tefsirinde uygulayacağımız kaide; Kur'ân-ı Kerîm ve Sahih Sünnet’te birden dönmektir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan Tahrifatlar |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan TahrifatlarEvet, sünnet bize ulaşması yönünden mütevatir yolla gelen Kur'ân-ı Kerîm’e göre ikinci mertebededir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı şüphecilerin Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in sünneti için ortaya attıkları şüpheler, bizi ister istemez onların sünnetin rivâyet yollarını bilmedikleri onun temel kaidelerinden cahil oldukları, ravilerin hal tercemelerini bilmedikleri için başka bir araştırmaya götürür ![]() O şüpheleri hadisi ahad ve tevatür dedikleri şey değil midir? Mütevatir ve Ahad’ın Hükmü Hadisu’l-ahad dedikleri bu terimlerden sadece istifade edecek olanlar bu ümmetin alimlerinden hadis ve sünnet hususunda mütehassıs olmuş bazı fertlerdir ![]() ![]() ![]() Hadis: Hangi yolla olursa olsun sahih olarak peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den bize alimlerin tarif ettiği şekilde rivâyet edilen hadis demek olup bunun tafsili Müslümanların umumunu ilgilendirecek bir konu değildir ![]() Hadisin kısımları olan; hasen, sahih, hasen li zatihi, hesen li ğayrihi, sahih li zatihi, sahih li ğayrihi, sahih garib, sahih mustafid, sahih meşhur, sahih mutevatir, bunların hepsi ilim ehlinin sahası olup, Müslümanların umumunu ilgilendiren; hadisin ilim ehlinden sahih olmasını öğrenip, ona iman ve tasdik etmeleri onlar için yeterlidir ![]() Müslümanların umumunu ilgilendirmeyen sadece ilim ehlinin sahası olan bu tafsilatlara girenler, Müslümanların umumunu sahih olan bir çok hadise inanmama çağrısını yapmaktadırlar ![]() ![]() ![]() Burada tevaturden istedikleri; mütevatir olmayan ahad hadislerin ihtiva ettiği ğaybi konularda alınmasının caiz olamamasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu tafsilat vakıamıza uygundur, ancak bunu kim açığa vuracak? Bunu açığa çıkaracak olan her asırda az da olsalar hadiste mütehassıs olmuş alimlerimizdir ![]() Bu konuya alimler indinde ittifak edilen hadisle bir örnek verelim ![]() Mütevatir hadise en açık misal Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in şu sözüdür: “Kim bana bilerek yalan uydurursa ateşteki oturacağı yere hazırlansın ![]() Bu hadis fi’len mütevatir bir hadistir, çünkü bu hadisi rivâyet eden sahabinin sayısı yüzü geçmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Hadiste mütevatir şartının konulması, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadislerini ibtal etmekten başka bir şey değildir ![]() ![]() ![]() Bunlar ahkama dair olmayıp, âkîde ve ğaybiyatla ilgili sahih hadisleri, ahad hadis olması hasebiyle reddedip aynen meyvanın çekirdeğini çıkartıp fırlattıkları gibi reddedebiliyorlar ![]() Şimdi Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in zamanına dönüp, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in sahabelerinin Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadislerini kendilerinden sonrakilere nasıl rivâyet ettiklerini görelim ![]() ![]() “Onları ilk davet edeceğin şey, “La ilahe illallah ve Muhammedun Rasulullah” kelimesine şahitlik etmeleri olsun ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan Tahrifatlar |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan TahrifatlarŞahidimiz; namaz ahkama müteallik bir ameldir, bununla beraber Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem} Muaz {radiyallahü anhu}’ya emri namazdan önce onları tevhide davet etmesini emretmiştir ![]() ![]() Hiç şüphesiz akıl sahibi bir kişi bunun haberi ahad olduğunu görür ![]() Ahad hadisin âkîdede hüccet olmayacağı felsefesini kabul edenlere göre, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in arkadaşı Muaz b ![]() ![]() ![]() Dolayısıyla âkîdede haberi ahadın hüccet olamayacağını iddia edenlerden bazılarına şunu söylerim: “Sizden biriniz küfür diyarından herhangi bir ülkeye gidip orada İslam’a davet edecek olsa, onları ilk davet edeceği şey âkîdeye (imana, inanca) davet edecek ![]() ![]() ![]() ![]() Sizden biriniz gidip iman yolunu onlara anlatsa, bu yolun sonunda ahad hadisin âkîdede delil olamayacağı gelse ve insanlar toplu halde sen iman yolunu anlatıp bitirene kadar senin konferansını dinleseler, sonunda oradaki dinleyicilerden biri kalkıp dese ki: “Ya üstad! Ey hocam! Sen bize İslam âkîdesini öğretiyorsun ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Siz nerede, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in Ali’yi, Muaz’ı, Ebu Musa’yı İslam’ı öğretmek üzere ferd ferd gönderdiği insanlar nerede? Bundan öğrenirsiniz ki; bu İslam’a sonradan sokulmuş bir fikir olup, Selefi Salihin hadisi ahad ve mütevatir gibi ayırıma tabi tutmadığı bir konudur ![]() Size Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadisi bu işin ehli tarafından sahih hükmü verilip ulaşırsa yeterlidir ![]() ![]() Öyleyse mütevatir de olmasa, Kur'ân-ı Kerîm’in tefsirini Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadisiyle yapmamız gerekir ![]() ![]() “Bir hususta çekişirseniz eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve Rasûlune havale ediniz ![]() ![]() İşte Kur'ân-ı Kerîm tefsirinde takip edeceğimiz yol bu olmalıdır ![]() Bir Âyet Hakkında Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den Bir Hadis Olmazsa Nasıl Bir Yol Takip Ederiz? Burada şunu mulahaza etmemiz lazımdır ki; oda bazı âyetler hakkında tefsir edecek bir hadisin bulunmayışıdır ![]() Cevap: İlim ehli indinde bilindiği gibidir ![]() Sahih sünnette herhangi bir Âyet-i tefsir edecek bir şey bulamazsak, bundan sonra gerekli olan selefi salihin’in tefsirine başvurmamızdır ![]() Bunların başında Allah Rasulü {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in Ashabı gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna göre sahih sünnette bir Âyet-i beyan edecek bir şey bulamazsak, o zaman ashabın tefsirine müracaat ederiz ki bunların başında; İbnu Mes’ud, İbnu Abbas ve daha sonra diğerleri {radiyallahü anhum} gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı Âyet-i kerimeler vardır ki, bunlar reyle tefsir edilen âyetlerdir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “Kur'ân’dan kolayınıza geleni okuyun” [16] Âyet-ini sadece yalnız Kur'ân-ı Kerîm okumak olarak tefsir ettiler ![]() ![]() Bunu Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den bu konuda sahih olarak; “Namazda Fatihayı okumayanın namazı yoktur” [17] Başka bir hadiste ise: “Kim (namazında) Fatihayı okumazsa onun namazı noksandır, onun namazı noksandır, onun namazı noksandır, tamam değildir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ancak tefsir alimleri öncekiler veya sonrakiler olsun aralarında hiç ihtilaf olmadan Âyet-i kerimedeki “okuyun” kelimesini gece namazından ne kadar kolayınıza gelirse o kadar kılın diye tefsir etmişlerdir ![]() “Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Arab dili alimleri bu cüz’i zikredip, ondan maksadın o cüz’ün içinde bulunmuş olduğu şeyi tümüyle istenme uslubunun, o tümden bir cüz o şeyin ehemmiyetine delalet eder demişlerdir ![]() “Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar namaz kıl; bir de fecirde Kur'ân (de sabah namazını) ![]() Sabah Kur’an-ı yani sabahleyin de ikame et ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadisi Kur'ân-ı Kerîm’e muhalefet etmez, bilakis bu konunun başlangıcında de dediğimiz gibi onu tefsir eder ve açıklığa kavuşturur ![]() ![]() Az önce zikrettiğimiz diğer iki hadise gelince; namaz kılan insanın namazının sadece fatiha suresini okumasıyla doğru olacağı konusunda açıktır ![]() “Fatihayı okumayanın namazı yoktur ![]() ![]() ![]() Namazı o zaman birinci hadis de (“Fatihayı okumayanın namazı yoktur ![]() ![]() Bu hakikatleri iyice anladıktan sonra birinci olarak hadis kitaplarında Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den rivâyet edilmiş, ikinci olarak senetleri sahih olan hadisler hakkında asrımızda işittiğimiz, ahad hadisler ahkam hususunda olmadığı müddetçe onları kabul etmeyiz, âkîdede ahad hadisler delil olamaz gibi felsefelere kulak asmadan bu hadisleri delil kabul eder, onlardan şüphe etmeyiz ![]() Bu onların zannıdır ![]() ![]() ![]() Bu kadarıyla beyan etmek istediğim Kur'ân-ı Kerîm’i nasıl tefsir etmemizin gerekli olduğu husus da izlenecek en sağlıklı yöntemdir ![]() ![]() alıntı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() [1] Maide, 5/2 ![]() [2] En-Nahl, 16/44 ![]() [3] En-Nahl, 16/44 ![]() [4] Mutlak olarak ![]() ![]() [5] El-En’am, 6/82 ![]() [6] Lokman, 31/13 ![]() [7] Hakim Müstedrek’te rivayet edip sahih olduğunu söylemiş, Muhammed Nasıruddin el-Albani hadisi bir kaç eserinde tahriç etmiş ve Sahih olduğunu söylemiştir ![]() ![]() ![]() [8] Tirmizi bu hadisi rivayet edip senedinin muttasıl olmadığını söylemiştir ![]() [9] Maide, 5/3 ![]() [11] Beş den üç yüze kadar olan bir askeri birlik, dört yüz kişilik atlı olan askeri birliğe de denilir ![]() [12] Müslim, Sahih, Kitâbu’s-Sayd ve’z-Zebaih; 1935 ![]() [15] Nisa, 4/59 ![]() [16] Müzzemmil, 73/20 ![]() [19] Müzzemmil, 73/20 ![]() [20] Müzzemmil, 73/20 ![]() [21] İsra, 17/78 ![]() |
![]() |
![]() |
|