Prof. Dr. Sinsi
|
Müslümanin Hayatinin Amaci:Allah Rizasi
Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir (Maide Suresi, 16)
Müslümanlarla diğer insanlar arasındaki fark nedir? Bu soruya Müslüman olmayanlardan farklı cevaplar gelebilir Onlar, Müslümanlarla aralarında kültürel ve ahlaki bazı ayrılıklar olduğunu söyleyebilirler Müslümanların "dünya görüşü"nün farklı olduğunu, onların bazı "değer"lere inandıklarını, kendilerinin ise bu "değer"leri kabul etmediklerini öne sürebilirler Müslümanların kendilerinden "ideolojik" farklılıklar taşıdıklarını belirtebilirler
Ama aslında bu söyledikleri, yalnızca temel bir farklılığın sonuçları olarak ortaya çıkmış ve yalnızca "gözle görülür" özellik taşıyan bazı farklılıklardır Onlar, Müslümanların gerçekte kendilerinden ne yönde farklı olduklarını çoğunlukla anlayamazlar (Zaten bu farkı anlamamış oldukları için Müslüman değillerdir )
Müslümanları diğerlerinden ayıran temel özelliğin ne olduğundan söz etmeden önce bir noktayı hatırlatmakta fayda var: "Müslüman" derken, nüfus cüzdanında "Müslümandır" ibaresi bulunan insanı kastetmiyoruz Müslüman, Allah'ın, dinine bağlananlara verdiği bir isimdir Kuran'da tarif edilen Müslümanları diğer insanlardan ayıran temel fark, bu insanların Allah'ın sonsuz kudretinin farkında olmalarıdır Allah'ın sonsuz kudretinin farkında olmak ise -geleneksel inançların korunmasından ötürü- bir Yaratıcı'nın var olduğunu tasdik etmek demek değildir Kuran'da bu gerçeğe şöyle dikkat çekilmektedir:
De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir?" Onlar: '"Allah" diyeceklerdir Öyleyse de ki: "Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 31-32)
Ayette soru sorulan kişi, Allah'ın varlığını tasdik eden ve O'nun sıfatlarını kabul eden, ama tüm bunlara rağmen, "Allah'tan korkup-sakınma" özelliğinden yoksun olan ve Allah'tan yüz çevirmiş biridir (Zaten şeytan da Allah'ın varlığını tasdik etmiyor değildir )
Allah'ın büyüklüğünü kavramak bunu sözle tasdik etmekten ibaret değildir Müslümanlar Allah'ın varlığının ve büyüklüğünün farkına varan, O'ndan "korkup-sakınan" ve hayatlarını farkına vardıkları bu büyük gerçeğe göre düzenleyen insanlardır Diğerleri ise, ya Allah'ı inkar edenler, ya da Allah'ın varlığını üstteki ayette tarif edilen kişi gibi bir tarzda tasdik etmesine rağmen Allah'tan "korkup-sakınmayanlar"dır
Bu özellikteki insanların yaşamları, kendilerini yaratmış olan Allah'ın farkında olmadan kurulmuş yaşamlardır Bunlar hayatlarının, kim tarafından, nasıl ve neden başlatıldığını gözardı ederler Kendi zihinlerinde, Allah'a ve O'nun dinine yer olmayan bir hayat kurmaya çalışırlar Kuran'da ise, böyle bir yaşamın boş ve çürük bir temele dayandığı, yıkımla bitmeye mahkum olduğu şu hikmetli benzetmeyle anlatılır:
Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez (Tevbe Suresi, 109)
Ayette de haber verildiği gibi, Kuran'da tarif edilen şekilde bir imana sahip olmayanların yaşamları, "yıkılacak yar"ların kenarlarına kuruludur Onların hayattaki tek amaçları "bu dünya"da mutluluğu ve rahatlığı elde etmektir Bu insanların çoğu, kendine "zengin olmak" gibi bir hedef belirler Bu hedefine ulaşmak için elinden geleni yapacak, tüm fiziki ve beyinsel gücünü zengin olmak için kullanacaktır Kimisi de hayattaki amacını "itibar sahibi ve ünlü bir insan olmak" olarak saptar Bunu elde etmek için de elinden gelen herşeyi yapar Örneğin ünlü bir yazar olup, "saygın" bir insan haline gelebilmek için elindeki bütün imkanları kullanır, fedakarlıklara katlanır Ama bunların hepsi, ölümle birlikte yok olacak olan boş hedeflerden başka bir şey değildir Hatta birçoğu henüz hayattayken de kaybedilebilir
Oysa mümin, Allah'ın varlığının ve gücünün farkındadır Allah'ın onu niçin yarattığını ve ondan neler istediğini bilir Bu sayede - diğer insanlar için kesin bir yıkımdan başka bir şey olamayan - ölümün de sırrını çözer: Ölüm bir yok oluş değil, asıl hayata geçiş aşamasıdır
Müslüman olmayanlar, hayatlarının tesadüfen ve "kendi kendine" oluştuğunu sandıkları gibi, hayatlarını bitiren ölümün de "kendi kendine" oluşan bir "kaza" olduğunu düşünürler Oysa hayatı yaratan da ölümü yaratan da Allah'tır Bir tesadüf ya da kaza olmayan ölüm, Allah tarafından özel olarak yaratılmış, zamanı ve yeri belirlenmiş bir olaydır
İşte mümin de, Allah'ın herşeye hakim olduğunu bilen ve ölümün bir son değil, asıl hayata (ahiret) geçiş aşaması olduğunu kavrayan insandır Bu gerçeklerin farkındayken de, elbette diğerleri gibi hayatını "yıkılacak bir yarın kenarına" kurmaz Hayatın, ölümün ve ölüm-sonrası gerçek hayatın asıl sahibinin kim olduğunu ve kim tarafından yaratıldığını bildiği için, Allah'a yönelir Paranın, makam ve mevkinin, fiziki güzelliğin Allah tarafından yaratılmış ve yaratılmakta olan bu sistem içinde "geçer akçe" olmadığını görür Bunlar ancak, Allah'ın koyduğu kurallar sayesinde kısa bir süre işleyecek olan "sebep"lerdir
Allah'ın yaratmış olduğu sistemin anahtarı ise Allah'ın rızasıdır Çünkü Allah sadece rızasına uyanları doğru yola iletecektir:
Allah, rızasına uyanları bununla Kuran'la kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir (Maide Suresi, 16)
Müslüman, Allah'ın rızasını aradığı için Müslümandır İşte Müslümanı, diğerlerinden ayıran en önemli fark buradadır Müslümanlar, dini Allah'ın rızasını kazanmak için izlenecek bir yol olarak görürken, birçokları için din, birtakım inançları içeren kurallar bütünüdür ve hayatlarında önemli bir yeri yoktur
Zaten gerçek Müslümanlarla, Müslüman taklidi yapan ikiyüzlüler (münafıklar) arasındaki ayrım da burada ortaya çıkar Müslümanlar, dini Allah'ın rızasını kazanmak için izlenecek bir yol olarak kabul ederken, münafıklar bunu kendi çıkar ve isteklerini tatmin etmeye yarayacak bir araç olarak görürler Müslümanların namazı "huşu" (Allah'a karşı saygı dolu bir korku) içinde kılarken (Müminun Suresi, 1-2), münafıkların bunu insanlara "gösteriş" olsun diye (Maun Suresi, 6) yapmaları da bundandır Aynı şekilde münafıklar, Allah yolunda yapılan harcamayı (infak) da gerçekte Allah rızası için değil, yine insanlara gösteriş olsun diye yaparlar:
Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez (Bakara Suresi, 264)
Allah Rızası İçin Ciddi Bir Çaba
İnsanlar kendilerine tek hedef olarak belirledikleri dünya nimetlerini elde etmek için çok büyük bir çaba gösterirler Zengin olmak, statü kazanmak ya da başka menfaatler için ellerinden gelen herşeyi yaparlar Çok kısa süre içinde tümüyle ellerinden gidecek olan "az bir değer" (Tevbe Suresi, 9) uğruna büyük bir yarış içine girerler
Onlarınkinden çok daha büyük bir karşılığa, Allah'ın rızasına ve cennetine talip olan mümin de bu hedefleri için ciddi bir çaba gösterecektir Kuran'da, müminin bu özelliği şöyle tarif edilir:
Kim çarçabuk olanı (geçici dünya arzularını) isterse, orada istediğimiz kimseye dilediğimizi çabuklaştırırız, sonra ona cehennemi (yurt) kılarız; ona, kınanmış ve kovulmuş olarak gider Kim de ahireti ister ve bir mümin olarak ciddi bir çaba göstererek ona çalışırsa, işte böylelerinin çabası şükre şayandır (İsra Suresi, 18-19)
Mümin Allah rızası ve ahiret için "ciddi bir çaba göstererek" çalışır Malını ve canını Allah için "satmıştır" Kuran'da müminlerin bu özelliği şöyle anlatılır:
Hiç şüphesiz Allah, müminlerden -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- canlarını ve mallarını satın almıştır Onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve öldürülürler; (bu,) Tevrat'ta, İncil'de ve Kuran'da O'nun üzerine gerçek olan bir vaaddir Allah'tan daha çok ahdine vefa gösterecek olan kimdir? Şu halde yaptığınız bu alışverişten dolayı sevinip-müjdeleşiniz İşte 'büyük kurtuluş ve mutluluk' budur (Tevbe Suresi, 111)
Allah'a "malını ve canını satmış" olan bir insan, Allah rızası için karşılaşacağı hiçbir zorluktan etkilenmeyecektir Allah rızası dışında hiçbir şeye yönelmeyecektir Bedeni ve sahip olduğu mallar "onun" değildir ki, bunlar konusunda kendi nefsinin bencil tutkularına uysun Bedeninin ve sahip olduğu herşeyin sahibi Allah'tır, tüm bunları O'nun istediği şekilde kullanacaktır
Bunların yanısıra göstereceği çabanın gerçekten ciddi olup olmadığı da denenecektir Allah yolunda hiçbir şeyden çekinmemelidir Çünkü münafıklar da, eğer kendileri için "yakın bir yarar" görürlerse, görünüşte Allah rızasına uygun bir işe -Allah'ın rızasını değil de, bu "yakın yarar"ı elde edebilmek için- girişebilirler
|