Bal - Balın Faydaları - Balın Tedavide Kullanım Alanları |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bal - Balın Faydaları - Balın Tedavide Kullanım AlanlarıBal Bal, arılar tarafından çiçeklerden ve meyve tomurcuklarından alınarak yutulan nektarın arıların bal midesi denilen organlarında invertaz enzimi sayesinde kimyasal değişime uğramasıyla oluşan ve kovandaki petek hücrelerine yerleştirilen çok faydalı bir besindir Nektar bala çevrilirken arılar sağladıkları invertaz enzimi sayesinde sakkarozu inversiyona uğratarak früktoz ve glikoz şeklinde basit şekerlere dönüştürür ve fermantasyonun meydana gelmesini önleyecek miktarda suyunu uçururlar Kovandaki hücrelere yerleştirilen ve üzeri mumdan bir kapakla örtülen bal arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvama gelir Bal peteği Balın rengi, şeker dengesi ve tadındaki farklılık tamamen toplanan nektarlardan kaynaklanmaktadır Balın kokusu, çiçeklerdeki aromalı volatin yağı verir ki bu aynı zamanda çiçeklerin kokularını sağlayan yağdır Bal üretimi çok büyük bir çaba gerektirir Örneğin ½ kg ham nektarı toplamak için 900 arının bir gün boyunca çalışması gerekir Toplanan bu nektarın ise ancak bir kısmı bala çevrilebilir Çiçeklerdeki nektardan elde edilen balın miktarı tamamen getirilen nektarın şeker konsantresine bağlıdır Balın İçeriği Balın ilk akla gelen özelliği tatlı olmasıdır Bunun sebebi balın içindeki üç şekerdir Üzüm şekeri (% 34), sakroz (%2) ve levuloz (meyve şekeri % 40) bundan başka balın % 17 ‘si su geri kalan % 7'lik bölümü ise demir, sodyum, sülfür, magnezyum, fosfor, polen, manganez, alüminyum, gümüş, albumin, dekstril, nitrojen, protein ve asitlerden oluşur Balın kalitesini ise bu % 7'lik karışım belirler Ayrıca bal içerisinde onbeş şeker tespit edilmiş olup bunlardan bazıları şunlardır: fruktoz, glikoz, sakkaroz, maltoz, izamaltoz, erloz, kestoz, melezitz ve rafinozdur Genel olarak fruktoz şekeri diğerlerinden farklıdır Balı bildiğimiz şekerden ayıran çok önemli bir fark vardır Şeker ancak sindirim sisteminde değişime uğradıktan sonra kana karışırken bal sindirime gerek olmadan çok süratli bir şekilde kana karışır Dolayısıyla bal insan vücudunun en yüksek derecede ve en hızlı biçimde faydalanacağı şekilde tasarlanmış bir gıdadır Ilık su ile karıştırılan balın birkaç dakika içinde vücuda enerji verdiği tespit edilmiştir Balın içinde minerallerin, şekerlerin ve birçok vitaminin yanısıra az miktarda bir takım hormonlar, çinko, bakır ve iyot da vardır Balın Fiziksel Özellikleri * Bal higroskopik bir madde olup havadan nem alma özelliğine sahiptir Havada %58 rutubet olduğu zaman balda su miktarı %17,4 civarında olur * Viskozite; akıcılığa karşı koyma özelliğini ifade eder Buna "balın bünyesi" de denir Ağır bünyeli bir balın akıcılığı yavaş yani viskozitesi yüksek olur Viskozite balın içerisindeki su miktarıyla yakından ilgilidir * Balın özgül ağırlığı içerisindeki su miktarı ve sıcaklığa göre değişmektedir 200°C de balın özgül ağırlığı 14225 bulunmuştur * Kırılma Sayısı; refraktometre ile ölçülür Sıcaklık önemli rol oynadığından bu işlemde 20°C de yapılır ve balın içindeki su miktarı tayin edilmektedir * Renk; balın bir optik özelliği olan renk değişiklik gösterir Bal renksiz durumdan koyu kırmızıya kadar değişebilir Bir bal peteği içindeki yumurtalar ve 3-4 günlük larvalar Balın Bileşimi Genel olarak balların toplandığı değişik bitki kaynaklarına göre farklı aroma, tat, renk, yoğunluk ve kristalize sahip oldukları tespit edilmiştir Aynı şekilde ballarda akıcılık kimyasal bileşimi, şekerler, rutubet, enzimler, vitaminler, asitler, kollaidal maddeler ve bileşimi bilinmeyen maddeler bakımından değişik oldukları bildirilmişlerdir Baldaki Asitler Uzun yıllar bal içerisinde sadece formik asit bulunduğu fakat analiz metotları geliştirilince asetik, buturik, sitrik, kaproik, laktik, formik, malik, okzalik, suksiniletannik, tartari ve velarikasidlerin varlığı tespit edilmiştir Balın pH'sı 3,29-4,87 arasında değişmektedir Baldaki Enzimler Çeşitli araştırıcılar balda diyastaz veya amilaz, nikotin, invertaz, katalaz, oksidaz, fosfataz enzimlerini bulmuşlardır Bu enzimlerin bir kısmı bitkiden gelmekte bir kısmı ise arının başındaki bezlerden salgılamaktadır Baldaki Vitaminler Eskiden bal içerisinde vitamin olmadığı veya çok az olduğu kanaati hakimdi fakat kimyasal ve biyolojik araştırma metodları geliştirildikten sonra bal içerisinde çeşitli miktarda, tiamin, riboflavin, askorbik asit, pirisdoksin, pantotenik asit, niasin ve az miktarda biotin, folik asit tespit edilmiştir Baldaki Minareller Bal içerisindeki minarellerin miktarı %0,02 ile %1,0 civarındadır Bu minareller Potasyum, klor, kükürt, kalsiyum, sodyum, fosfor, magnezyum, silis, demir, mangan ve bakır’dır Bunlar içerisinde potasyum, kalsiyum ve fosfor fazla bulunmaktadır Baldaki Proteinler Çeşitli araştırmacılar bal içerisinde az miktarda albuminoidlerin ve protein yapı taşları durumunda olan amino asitlerin olduğunu tespit etmişlerdir BAL PETEĞİNDEKİ MATEMATİK SIRLAR Bal Peteğindeki Matematik Sırlar Büyük bir alanı, daha küçük parçalara en iktisatlı şekilde bölmeyi arılar nereden öğrendi? * Altıgenin, eşkenar üçgen ve kareye nazaran avantajlı tarafları… * Altıgen bir prizma şeklinde olan peteğin, açık ucunu kapatmak için kullanılacak balmumunun israf edilmemesi için, nasıl bir geometri uygulanmalıdır? * Arıların, azamî tasarruf prensibi, geometri bilgisi ve mimarî hususunda gösterdikleri hayretengiz davranışlarının kaynağını “içgüdü” tabiriyle izah edebilir miyiz? Yoksa buna Sevk-i İlâhî mi demeliyiz? Bal peteğinin enteresan mimarisi tarih boyunca insanların ilgisini çekmiştir Yan yana altıgenlerden oluşan bu yapı, son derece hassas olup ortalama duvar kalınlıkları 0,1 mm'dir Bu ortalama değerden sapma ise, en fazla 0,002 mm kadardır Peteklerin inşasında uyulan geometri kaidelerinin ne derece ideal olduğunu anlayabilmek için, matematikî bir bakış açısına sahip olmak gerekir Daire, belli bir sabit alanı çevreleyen en kısa kenar uzunluğuna sahip geometrik şekildir Meselâ alanı 10 cm2 olan kare ve dairenin çevre uzunlukları karşılaştırıldığında, dairenin çevresinin daha kısa olduğu görülür Ancak bal peteğinin inşasında durum tam olarak böyle değildir Burada bal peteğinin geniş çerçevesi, eşit ve daha küçük alanlara bölünecektir ve bölme işleminde en az çevre uzunluğuna sahip şekil kullanılacaktır Çerçeveyi, eşit alanlara sahip küçük daireler şeklindeki peteklere bölmek istersek, yukarıda ifade edildiği gibi en kısa kenar özelliği sağlanacak, fakat dairelerin kenarları arasında kalan boşluklar için daha fazla mum harcanmış olacaktır Halbuki bu problemi, en kısa kenar uzunluğu ve en az malzemeyle (mum) çözmek için geometri prensiplerine müracaat ettiğimizde, peteklerin bölünmesinde çokgenlerin kullanılması gerektiği görülecektir Kenar sayısı n olan aynı alana sahip çokgenler düşünelim Bunların içerisinde en kısa çevre uzunluğuna sahip olanı düzgün n-gendir Düzgün ile kastedilen, bütün kenarları ve iç açıları eşit olandır Bu tip bir çokgen, her zaman bir dairenin içine çizilebilir ve çokgenin köşeleri çemberin çevresi üzerindedir Böyle bir yapının ideal daire şekline yakın olmasından dolayı çevre uzunluğu en az olmaktadır Meselâ eşit alanlı üçgenler içerisinde en kısa çevre uzunluğu eşkenar üçgende, dörtgenler arasında en kısa çevre uzunluğu ise karede elde edilir Benzer şekilde beşgen ve altıgenler kendi aralarında kıyaslanırsa, en kısa çevre uzunluğu düzgün beşgen ve altıgende elde edilebilir Akla gelebilecek ilk soru, belli bir alanı bölerken hangi düzgün çokgeni kullanmamız gerektiğidir Bir daire ve içerisine çizilmiş n kenarlı bir düzgün çokgenin bir kısmı Şekil 1'de gösterilmiştir Şekilden de görülebileceği gibi çokgenin bir iç açısı 180-360/n derecedir Verilen bir geniş alanı küçük alanlara bölmek istediğimizde, komşu çokgenlerin birbirlerine tam oturması ve aralarında boşluk kalmaması gerekir Bunun olabilmesi için birbirine yaslanan komşu çokgen köşelerine ait iç açıları toplamı 360 derece olmalıdır (Şekil 2) Başka bir ifadeyle bir iç açının tam sayı bir katı 360 derece olmalıdır N komşu iç açıların adedini temsil etmek üzere, bu durumda aşağıdaki denklemi yazabiliriz (N tamsayıdır): N (180 - 360 / n ) = 360 Buradan N çözülürse N = 2n / (n-2)= 2 + 4 / (n-2) ifadesi elde edilir Bulmak istediğimiz, hangi kenar sayısı n için, N değeri tamsayı olmaktadır Tamsayı değerleri, sadece n=3, 4 ve 6 için elde edebiliriz ve 6'dan büyük hiçbir rakam için tamsayı elde edilemez Yani bir alanı boşluksuz bölmek istersek, ya üçgen, ya dörtgen veya altıgen kullanmalıyız Kenar sayısı 6'dan fazla olan düzgün bir çokgen ile boşluksuz bölme mümkün değildir Benzer şekilde düzgün beşgenler de uygun bir çözüm değildir Şekil 3'te üç düzgün beşgenin yan yana getirilmesi ile 36O açılı boş bir alan ortaya çıkmıştır Halbuki altıgenler boşluksuz yan yana getirilebilirler (Şekil 4) Ayrıca eşit alanlı üçgen, dörtgen ve altıgen birbiri ile karşılaştırıldığında, en az çizgi uzunluğu altıgende olmaktadır Dolayısı ile en az balmumu sarfiyatı bu şekilde bölme kullanılarak elde edilebilir Matematikçiler ayrıca, kenarları doğru olmayan, eğri olan çokgenlerin daha iyi olup olmadığını da araştırdılar Kenar eğri olunca, bir çokgende dışbükey şekil elde edilirken komşu çokgende ister istemez içbükey şekil elde edilmektedir Dışbükey eğri ile elde edilen avantajı (daire parçasına daha fazla benzemesinden dolayı) içbükey eğriden gelen daha fazla dezavantaj yok etmekte ve net olarak bir kazanç elde edilememektedir Michigan Üniversitesi’nden Thomas Hales 1999'da tartışmalara son noktayı koydu ve bir alanı eşit küçük alanlara ayırmak istediğimizde, en ideal şeklin düzgün altıgen olduğunu ispatladı Her ne kadar altıgen şeklin, ideal bir şekil olduğu uzun zamandır belirtilse de, bunun sağlam bir matematik ispatı yapılamamıştı 1999'da ispatını ancak yapabildiğimiz bir çözümü, arıların milyonlarca yıldır şaşırmadan Sevk-i İlâhî ile uygulamaları, Allah'ın ilhâmından başka ne olabilir ki Şâyet arıların petek inşa teknikleri ilk yaratıldıkları dönemden bu yana evrimleşerek gelseydi, fosil kayıtlarında, altıgen dışında başka geometrik şekillere de rastlanması gerekirdi Halbuki başka bir şekildeki bal peteğinin kullanıldığına dâir ipucuna rastlanmamıştır Bizzat Charles Darwin bal peteğini, işçilik ve balmumunu mükemmel ekonomize eden bir mühendislik harikası olarak tanımlamıştır Şimdiye kadar probleme iki boyutlu baktık Ancak bal peteği üç boyutlu bir cisim olup altıgen prizma şeklindedir Altıgen prizma şeklindeki petekler iki tabaka hâlinde olup, bir uçları açık, diğer kapalı uçları ise sırt sırta yerleştirilmiştir (Şekil 5) Çerçeve yere dik gelecek şekilde yerleştirildiğinde, prizmalar yatay ile 13O’lik bir eğim açısı yapacak şekilde inşa edilmiş olurlar ve bu açı balın akmaması için yeterli olan en küçük açıdır Acaba peteğin kapalı ucunda en az balmumu sarfiyatı için nasıl bir geometri olmalıdır? 1964'te matematikçi Fejes Toth, en ideal kapatmanın iki altıgen ve iki kare ile sağlanabileceğini gösterdi (Şekil 6a) Arılar ise biraz farklı olarak üç eşkenar dörtgenle kapatma yapmaktaydılar (Şekil 6b) Eşkenar dörtgenlerin iç açıları 70,5O ve 109,5O olup, üç eşkenar dörtgen çatısı şekli için en ideal matematik çözümü vermektedir Görünüşte arıların uygulamasında iki altıgen ve iki kareye göre alanda % 0,035'lik çok küçük bir kayıp olmaktaydı Ancak gözden kaçırılan bir nokta vardı, o da hesaplamalarda duvar kalınlığı son derece ince alınıyordu Araştırmacılar, Toth'un matematik modelini tecrübe etmek üzere sıvı hava köpüğü kullandılar İki cam arasına, iki tabaka olacak şekilde 2 mm çaplı kabarcıklara sahip deterjan çözeltisi pompaladılar Camlarla temas eden kabarcıklar altıgen yapılara dönüştü Ortada iki tabakanın sınırında ise Toth'un öne sürdüğü iki altıgen ve iki kare şeklindeki yapı oluştu Kabarcık duvarları biraz kalınlaştırıldığında ise, enteresan bir durum ortaya çıktı ve yapı birden arılarda olduğu gibi üç eşkenar dörtgen yapısına dönüştü Deney, arılara en ideal şeklin ilham edildiğini teyit etmekteydi ProfDr MSami POLATÖZ Tedavide Kullanım Alanları Bal en az 3000 seneden beri birçok rahatsızlığın tedavisinde kullanılmıştır Yakın zamanda yapılan bilimsel araştırmalar balın mucizevi etkilerini göz önüne sermektedir Balın antiseptik/antimikrobiyal, osmotik, hidrojen peroksit ve asiditesine bağlı çok çeşitli iyileştirici etkileri olduğu saptanmıştır Bal temel olarak iki monosakaritin yoğunlaşmış bir karışımıdır Bu karışımda su etkisi az olduğu için yani su moleküllerinin çoğunluğu monosakaritlere bağlı oldukları için mikroorganizmaların hayatta kalmasını sağlayacak nemden ve sudan yoksundur Böylellikle balda hiçbir mikroorganizma canlı kalamaz Bunun içindir ki bal, asırlardır yanık, yara ve deri ülserlerini iyileştirmek için kullanılmıştır Balın yüksek şeker oranı, hipertonisitesini arrtırdığı için etrafındaki bakterilerin suyunu hipertonik alana çekip bakteri hücrelerinin büzüşmesini sağlar Bir antiseptik olarak balın metisilin dayanıklı Staphylococcus aureus (MRSA) gibi dirençli bakterilere karşı etkili olabileceğini savunan araştırmalar mevcuttur Bal içindeki hidrojen peroksit, tıbbi olarak kullanılan hidrojen peroksite üstündür Balın içindeki hidrojen peroksit faal hale sulandırma sonucunda gelir Yani, bal yara üzerine sürüldüğünde hidrojen peroksit yavaşca vücut sıvıları tarafından sulandırılarak etkili hale geçer Hem yavaş olarak etkinlik kazanması hemde tıbbi hidrojen peroksitten daha düşük bir yoğunlukta bulunması balın mikropları öldürüp vücudun hücrelerinin zarar görmemesini sağlar Bal pH'ı 32 ve 45 arasında olduğu icin enfeksiyondan sorumlu bakterilerin çoğalmasını önler Bal içinde birçok polifenol yani doğal antioksidan olarak işlev gören madde barındırdığı için uzun dönem tüketimi sonucu kanseri önlediği bildirilmiştir Ayrıca, içindeki demir vücuttaki zaralı oksijen radikallerini zararsız hale getirir Araştırmalara göre bal aynı zamanda bağırsaklardaki probiyotik bakteri florasını çoğaltabildiği için bağışıklık sistemini güçlendirdiği gibi kolesterolü düşürmekle beraber sindirimi kolaylaştırır ve kolon kanserini önlemede etkilidir Balın Faydaları Balın Fizyolojik Etkileri Bal insanoğlunun tükettiği en eski gıdaların başında gelmektedir Bal binlerce yıldan beri hem enerji sağlayan değerli bir besin maddesi olarak, hem de yara ve yanıkların tedavisinde ve bir çok hastalıklarda ilaç niyetine kullanılmaktadır Balın şifa verici özellikleri başta Kur'an olmak üzere birçok kutsal kitapta da belirtilmektedir Balın fizyolojik özellikleri ve kullanımı konusunda yüzlerce literatür bulunmaktadır * BAL bir doğal enerji kaynağıdır Bu nedenle bebekler, yaşlılar, sporcular, hasta ve düşkünlerle birlikte normal sağlıklı insanlar tarafından da severek ve bilinçli olarak tüketilmektedir * BAL yeni doğan bebeklerde sütten yararlanmayı ve kemiklerde Kalsiyum fiksasyonunu artırmaktadır Sadece süt ile beslenen bebeklerde oluşan kansızlığı (anemi) ve anorexia yı önlemektedir * BAL iştah artırmakta, enerji ve direnç kazandırmaktadır Balın Sindirim Sistemine Etkileri Bal besinlerin daha hızlı sindirilmesine neden olmakta, sindirim sistemi enfeksiyonlarında, kabızlığın giderilmesinde oniki parmak bağırsağı ülserlerinde, ve karaciğer rahatsızlıklarında yaygın olarak kullanılmaktadır Balın Solunum Sistemine Etkileri Bal karasal iklime sahip ve gün içi ısı farkının fazla olduğu bölgelerde soğuğa ve soğuk algınlığına karşı, ağız, boğaz, ve bronşlardaki rahatsızlıklarda ve enfeksiyonlarında doğal bir ilaç olarak kullanılmaktadır Bu özellikler balın antimikrobiyel etkisinin yanı sıra baldaki fruktozun doku ve kasları yumuşatıcı ve gevşetici özelliğinden kaynaklanmaktadır Balın Yara ve Yanıklarda Kullanımı Bal günümüzde modern tıpta besleyici ve nemlendirici özelliği nedeniyle birçok kozmetik kremlerinde, açık yaralarda, yatak yaralarında, ülserlerde, ve yanıklarda doğrudan sürülen ilaçların yapımında kullanılmaktadır Bal enfeksiyonları önlemekte, doku oluşmasını hızlandırmakta ve yara ve yanık izlerini azaltmaktadır (Hutton 1966; Manjo, 1975; Armon, 1980 and Dumronglert, 1983) Eşit miktardaki Bal, çavdar unu ve zeytin yağı karışımı ile hazırlanan kremin günde 3 kez kullanımı ile inek ve atlarda görülen ve kangrene dönüşen yaraları dahi tedavi ettiği bildirilmektedir (Lu~hrs, 1935; Lu cke 1935) Balın Göz Hastalıklarında Kullanımı Balın bazı ülkelerde doktorlar tarafından katarakt ve kojuktivit ile bazı kornea rahatsızlıklarında başarı ile kullanıldığı bildirilmektedir (Mikhailov, 1950) Ayrıca kornea ülserinin de saf bal ile veya vazelin yerine bal ile hazırlanan % 3 lük sulphidine pomadı ile başarılı bir şekilde tedavi edildiği bildirilmektedir Şeker Hastalığı ve Bal Zaman zaman hakiki balın şeker hastalığına iyi geldiği şeklinde yazılar çıkmakta veya söylentiler duyulmaktadır Bunun bilimsel bir dayanağı yoktur ve yanlıştır Bal da kan şekerini yükseltir ve fazla alındığında şeker hastalarını komaya sokabilir Ancak eşit miktarda alınan bal, kan şekerini çay şekerine oranla daha az yükseltmektedir Bu nedenle şeker yerine az miktarda bal kullanılabilir Balın Antimikrobiyel Aktivitesi Balda mikrop üreyemez çünkü; * Şeker konsantrasyonu çok fazladır * Balın pH sı 35-40 civarındadır * Baldaki enzimler inhibin (H2O2) oluşmasına neden olur Not: Isıtılmış ballarda antimikrobiyel aktivite görülmez veya yok denecek kadar azdır |
|