Ayasofya Kilisesi [Müzesi] | Trabzon |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayasofya Kilisesi [Müzesi] | TrabzonGünümüzde müze olarak kullanılmakta olan Trabzon Ayasofya Kilisesi, 1 Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir Trabzon üzerine anlattıkları ile ünlü Evliya Çelebi (1648), Pitton Tournefort (1701), Hamilton (1836), Texier (1864), Trabzonlu Şakir Şevket (1878) ve Lynch (1893) yapıya önem veren kişiler arasındadır 1868 yılında harap durumda olan caminin Bursa’lı Rıza Efendi’nin teşvikleriyle yeni baştan onarıldığı bilinmektedir Bina I Dünya Savaşı yıllarında sırası ile depo, hastane daha sonraları yine cami olarak kullanılmıştır 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edinburg Üniversitesi’nin işbirliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır Geç Bizans kiliselerinin güzel bir örneği olan yapı, kare-haç planlıdır ve yüksek bir merkezi kubbeye sahiptir Nartex denilen giriş holüne sahip olan bina üç neflidir Neflerden ortadaki beşköşeli, yanlardakiler ise yuvarlak birer apsisle son bulmaktadır Nartex’ in üzerinde şapel vardır Yapının kuzey, batı ve güneyinde üç revaklı giriş bulunmaktadır Kubbe ve kasnağı oniki köşelidir Kubbe monoblok dört mermer sütun, kemerler ve pandantiflerle taşınmaktadır Yapı ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüş, çatı farklı yükseklikler verilerek kiremitle kaplanmıştır Üstün bir işçiliğin görüldüğü taş plastiklerde Hıristiyan sanatının yanı sıra Selçuklu Dönemi İslam sanatının da etkileri görülmektedir Kuzey ve batıdaki revak cephelerinde görülen geometrik geçmeli bezemeleri içeren madalyonlarla, batı cephesinde görülen mukarnaslı nişler Selçuklu taş işlemelerindeki özellikleri taşımaktadır Binanın en görkemli cephesi güneyidir Burada Adem’le Havva’nın yaratılışı kabartma olarak bir friz halinde anlatılmıştır[*]Sahnede; Adem ile Havva’ nen yaradılışı,[*]Sahnede; Adem ile Havva’nın cennette yaşayışları,[*]Sahnede; Yasak elma,[*]Sahnede; Adem ile Havva’nın cennetten kovuluşları,[*]Sahnede; ilk cinayetin tasviri (Kabil’in Habil’ i öldürmesi) tasvirleri yer almaktadır Yine bu cephede kemerin kilittaşı üzerinde Trabzon’da 257 yıl hüküm süren Komnenosların sembolü olan tekbaşlı kartal motifi bulunmaktadır Benzer bir kartal tasviri ana apsisin dışında doğu tarafta yer alır Bu cephede, kentaur – grifon gibi mitolojik varlıklar, güvercinler, merkezlerinde yıldız ve hilal bulunan kare panolar, içleri bitkisel motifli madalyonlar yer almaktadır Yapının ana kubbesinin altına rastlayan kısmında opus-sectula tarzında çok renkli mermerden yapılmış bir yer mozaiği bulunmaktadır Ayasofya’nın süslemelerinin önemli bölümünü meydana getiren fresklerde İncil’den alınmış konular canlandırılmıştır Kubbede ana tasvir Hz İsa’nın tanrısal yönünü aksettiren Pantacrator İsa’dır Bunun altında bir kitabe kuşağı, daha altta ise melekler frizi bulunur Ana kubbenin pencere aralarında İsa’nın on iki havari tasvir edilmiştir Pandantiflerde değişik kompozisyonlar yer almaktadır İsa’nın doğumu, vaftizi, çarmıha gerilişi, kıyamet günü gibi sahneler betimlenmiştir Ayasofya Müzesi’nin doğu yönündeki ana apsisin dış cephesinde yer alan ve 1450-1850 yılları arasına tarihlenen değişik form ve büyüklükteki kayık ve yelkenli kazımaların kimler tarafından ve ne amaçla yapılmış oldukları kesin olarak bilinmemektedir Değişik kişilerin elinden çıktığı açıkça anlaşılan bu kazımaların zaten denizci bir millet olan yöre halkının inanışları gereği; avlanırken ve yolculuk esnasında tanrının kendilerini koruması ve bol kazanç vermesi amacıyla çizmiş olabilecekleri düşünülmektedir Trabzon bölgesinde bulunup "Ayasofya Müzesine" taşınan iki arkeolojik buluntu vardır [*] Devasa boyutlarda bir küp [ yiyecek, içecek saklamak için kullanılacağı gibi, antik dönemlerde ölülerin cesetlerini yada küllerini saklamak içinde kullanılıyordu][*] Boğa başı [Muhtemelen Hellenistik döneme ait bir sembol] Yapı kuzey, güney, batısında olmak üzere üç kapıya ve güneyinde altı, kuzeyinde altı, batısından bir pencereye sahiptir Manastır, bir kaç bölümden meydana gelmiştir
Kule : Ayasofya Kilisesinin yanıbaşında yükselen kule, 1427 yılında yapılmıştır Şapel olarak kullanılan kulenin birinci katı yıkılmış, çatı tonozları düşmüş ve üzerindeki resimler tahrip olmuştur Bununla birlikte şapelin duvarları üzerindeki tasvirler günümüze iyi bir şekilde ulaşmıştır Kulenin güneyinden bir merdivenle çıkılan apsis bölümü yer almaktadır Kule, biri kuzeyde diğeri güneyde olmak üzere iki pencereden ışık alır Kemer pencereleri kuzey ve güney duvarlarının merkezini doldurmaktadır Apsis cephesi üzerindeki tasvirlerin yapımına 1443 yılında başlanmış ve çok kısa bir sürede bitirilmiştir Fatih Sultan Mehmed'in 1461 yılında Trabzon'u fethiyle camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur 1868 yılında Bursa'lı Rıza Efendi'nin teşvikleriyle yeni baştan onarılmıştır I Dünya Savaşı yıllarında Ruslar tarafından işgal edilen Ayasofya, askeri karargâh, hastane, depo ve savaştan sonra yine cami olarak kullanılmıştır 1958-1962 yılları arasında Edinburgh Üniversitesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü işbirliği ile restore edilerek, 1964 yılında müzeye çevrilmiştir |
Ayasofya Kilisesi [Müzesi] | Trabzon |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Ayasofya Kilisesi [Müzesi] | TrabzonAyasofya uzun tarihi geçmişi, merkezi planlı yapısı, yüksek kasnaklı kubbesi, dairesel ve çokgen apsisleri, görkemli portikleri, taş işçiliği ve freskleri ile tarihi değerinin yanı sıra sanat tarihi açısından da önemli bir abide olarak günümüzde yaşamaktadır 1993 yılı sonunda kamulaştırılarak Ayasofya Müzesi alanına katılan 900 metrekarelik arsada, valiliğin desteği ve yerel olanakların değerlendirilmesi sonucu oluşturulan Köy Evi sergisi 1996 yılı Mayıs ayında ziyarete açılmıştır Sergilemenin amacı, giderek yok olan halk kültürüne ait değerlerin bir bölümünü kurtararak koruyabilmek, müzeye gelen ziyaretçilere küçükte olsa köy yaşamından bir kesit sunabilmektir Bu amaçla oluşturulan bu alanda günümüzde ayrıca yöresel yemeklerin de sunumu yapılmaktadır Alandaki serander, Of İlçesi, Yukarı Kışlacık Köyü'nden bağış yolu ile alınmış, parçaların numaralanıp sökülerek 85 yaşındaki bir serander ustasının nezaretinde yeniden kurulmuştur “serendi” ve “tekir” gibi adlarla da anılan taşınabilir özellikteki bu yapı, tahıl kurutmak ve saklamak için planlanmış olup, Doğu Karadeniz Halk Mimarisi içinde çok özel bir yere sahiptir Seranderin yanında portatif olarak kurulan Köy Evi, küçük ölçekli ve tek katlıdır Bunun için Sürmene İlçesi, Yukarı Aksu Köyü'ndeki eski konutlar arasından seçilerek rölövesi çıkarılan bir örnek esas alınmıştır Geleneksel tarzda inşa edilen konutun eski yapımında, eski yapım tekniğini bilen ustalar çalıştırılmıştır Kestane ağacından geçme tekniğinde yapılan, cephelerden ikisi boş muska gözlü, diğerleri taş ve toprak dolgulu muska gözlüdür Çatı dört omuz olup, geniş saçaklı ve kiremit kaplıdır |
|