İç Anadolu'nun İncisi | Kayseri |
08-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İç Anadolu'nun İncisi | Kayseriİç Anadolu'nun İncisi Kayseri Orta Anadolu’nun incisi, sanayi ve ticaret merkezi Kayseri, başta Paleolitik ve Prehistorik çağlara ait olmak üzere Kültepe Kaniş-Karum’un da ortaya çıkan katlar ve diğer yörelerde yapılan tespitlere göre Eski Tunç, Hitit, Frig Helenistik, Roma Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine ait eserlerden oluşan zengin bir kültürel mirasa sahiptir Milattan Önce Kayseri İlk Devirler Kayseri çevresindeki en eski yerleşim alanı , şehrin 20 km kuzey doğusunda bulunan Kaniş Höyüğüdür MÖ 2800 tarihinden Hellenistik Çağa kadar önemini koruyan merkezde, eski Tunç Devri, Asur Ticaret Kolonileri ve Hitit Çağları’ na ait bir çok belge bulunmuştur Hititler’ den sonra bölge Frig hakimiyetine geçmiş, daha ziyade Kızılırmak havzasında egemen olan frigler zamanında mazaka ön plana çıkmıştır MÖ 676 tarihinde Anadolu’ ya gelen Kimmerler ‘ in Kaniş ve Mazaka’ yı tahrip ederek, Frig hakimiyetine son verdikleri tarihi kaynaklarda belirtilmektedir Kaniş’ in önemini kaybetmesinden sonra, bölgenin kutsal dağı kabul edilen Argaios ‘ un ( Erciyes ) kuzey eteğindeki Mazaka ön plana çıkmıştır Kimmerler’ in Asur ve Lidyalılar tarafından Anadolu’ dan atılmaları ile Mazaka , Lidya ve Med hakimiyetine girmiş ve devrin önemli ticaret merkezi olmuştur MÖ 590 yılında Pers Kralı Kyros’ un Lidya Kralı Krisos ‘ u yenmesi ile bütün Anadolu ile birlikte Mazaka da Pers hakimiyetine girmiştir İran ‘ dan bölgeye göç eden halk, kendi ülkelerine benzettikleri Argaios ( Erciyes ) ve çevresine yerleşmişlerdir Kappadakio Krallığı: MÖ 332 yıllarında Ariarathes I , ilk Kappadokia Kralı olarak bağımsızlığını ilan etmiştir MS 17 tarihine kadar 349 sene hüküm süren bu krallığın başkenti Mazaka iken, Ariarathes V zamanında şehrin adı Eusebia olarak değiştirilmiştir MÖ 8 yılı içinde tekrar bir değişiklik yapılarak , Roma İmparatoru Ceasar ‘ ın adına izafeten CEASAREA ismi verilmiştir O günden beri, 2000 senedir Kayseri ismi ile anılmaktadır Roma Dönemi: MS 193-211 tarihleri arasında şehir stadyumu yapılmış ve önemli Roma şehirlerinde olduğu gibi bir çok yarışmaların merkezi olmuştur Şehir surları ise , Roma İmparatoru Gordianus III zamanında ( MS 241 ) yıllarında yaptırılmıştır Dördüncü yüzyılın başlarında halk tamamen Hıristiyanlaşmış ve Kayseri bu dinin ilmi merkezi haline gelmiştirRoma İmparatorluğunun Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmesi ile , Kayseri doğuda kaldığı için Bizans Şehri olmuştur Bizans zamanında Arap ve İran ordularının yaptığı İstanbul seferleri sırasında Kayseri defalarca işgal edilmiştir Milattan Sonra Kayseri 251'de Sasani Hükümdarı Şahpur şehri istila etti Bu istilalar döneminde, Got'mlar ve Sasani'ler sık sık buralarda yağma hareketlerinde bulundular Aynı yıllarda, şehirde büyük bir deprem oldu Bu da yetmiyormuş gibi, aynı çağlarda Hristiyanlar'la Putperestler'in burada din çatışmaları başladı Kayseri, 608 yılında Sasani Hükümdarı 2 Hüsrev'in hakimiyetine geçti Bizans-İran'lı hakimiyet mücadelesi bu dönemde şiddetlenerek devam ettiyse de şehir 647 yılında Emeviler'in eline geçti Burada Arap hakimiyeti uzun sürmedi 690 yılında Emeviler'in eline geçti Bizanslılara geçti 963 yılında Bizans imparatoru Fakas, Kayseri'yi imparatorluk Başkenti ilan etti ve kendisi de İmparator oldu Kayseri, bu İmparatorluktan önceki Arap işgalleri döneminde, 726'da Mesleme Bin Abdulmelik'in, 729'da Said Bin Hişam'ın, 838'de Abbasi Halifesi Mugtasım'ın denetimine girdi Bilinen odur ki, Mazaka ya da Ozopya adını aldığı dönemlerde şehrin bugünkü yerleşim alanını birkaç kilometre ötesinde Güney;batı bölgesindeki Eskişehir adıyla tabir edilen yerde kuruluydu Şehrin buradaki nüfusunun 400 bine kadar çıktığı da rivayet edilmektedir (1990 yılında da aynı rakama ulaştı) Kayseri' nin Türkleşmesi Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan ‘ ın 1071 tarihinde Malazgirt’ te Bizans ordularını yenmesiyle Anadolu kapıları Türklere açıldı Bu tarihten 15 sene sonra , 1085 yıllarında Kayseri’ yi artık bir Türk ve Müslüman şehri olarak görmekteyiz Müslüman Türklerin hakimiyetinde Kayseri’ nin eski halkı olan Rum ve Ermeniler’ in birer mahallede toplandıkları , Çarşı, Pazar ve ticarette yavaş yavaş hakimiyetlerini kaybettikleri görülmüştür Şehir, süratle yapılan Camii, Han, Medrese , Hamam ve Çeşmelerle kısa bir sürede tam bir İslam Şehri kimliği kazanmıştır Bir müddet Danişmendliler’ e merkez olan Kayseri özellikle Selçuklu Sultanı Uluğ Keykubad ( 1 Alaeddin Keykubad ) zamanında Türkiye Selçuklu Devletinin Konya ve Sivas ‘ la beraber üç başşehrinden birisi olmuştur Danişmendi ve Selçuklu yönetimleri zamanında yapılan görkemli yapıların en önemlileri olarak; Camii Kebir , Güllük Camii ve Hamamı , Hunat Külliyesi , Şifaiye – Gıyasiye Medresesi , Hacı Kılıç Külliyesi, Lala Muhlisiddin Camisi, Sahabiye Medresesi, Kale Surları ve Yoğunburç sayılabilir Moğol Hakimiyeti Selçuklu ordusunun 1243 tarihinde yapılan Kösedağ Meydan Savaşı ile Moğol ordusuna yenilmesi , Türk tarihinde bir dönüm noktası olmuş ve artık Anadolu’ da Moğol hakimiyeti başlamıştır Gönderdikleri Valilerle Anadolu ‘ yu denetleyen Moğollar , 150 sene müddetle Kayseri ve Anadolu’ nun bütün maddi ve manevi kaynaklarını yağmalamışlardır Moğol sömürüsü altında ezilen Selçuklu Devleti , bütün gücünü kaybetmiş ve II Mesud ‘ dan sonra dağılarak, yerini beyliklere bırakmıştır ( 1308 ) Cumhuriyet Öncesi Kayseri Anadolu’nun, doğu ve batı(Yunan-Roma) medeniyetleri arasında bir köprü vazifesi görmesi bu bölgede, Anadolu Medeniyetleri denilen muazzam bir medeniyetin doğmasına neden olmuş Bu nedenle tarih boyunca Kayseri, bu medeniyetlerin bir bölümünün gözüktüğü ve Kızılırmak Havzası ile Tuzgölü arasında kalan Kapadokya’nın, önemli bir yerleşim yeri olma özelliğini korumuş Bu bölgede bulunan yüzlerce “Höyük” ve “Tümülüs”ler , “Anadolu Medeniyetleri”nin önemli bulgularını, günümüze kadar taşımış Hititler’den Osmanlılar’a kadar bu bölgede yerleşen bütün kavimler, kısa bir zaman içerisinde mutlaka bir siyâsi birlik kurmuş ve bir güç olarak, tarih sahnesine çıkmış Kayseri çevresinde bilinen en eski yerleşim yeri, bugün ki şehre yaklaşık 20 kilometre mesafede bulunan “Kültepe Höyüğü”dür Bu höyükte bulunan Kaniş, o günkü Kayseri’nin başşehri olup MÖ 2800 senesinden Helenistik Devirlere kadar önemini korumuş Kaniş’in önemini kaybetmesi üzerine o dönemlerin kutsal dağı olan Argaios’un (Erciyes) kuzey eteğinde bulunan Mazaka’nın ön plana çıktığını ve şehrin merkezi olduğunu görmekteyiz İsminin nereden geldiği tartışılan ve MÖ XII-IX yüzyıllar arasında iskan görmeye başladığı tahmin edilen Mazaka, bir süre sonra Tabal Devleti’nin başşehri olmuş Bu devletin yıkılması üzerine Frigler’in eline geçmiş ve daha sonra da Kimmerler’in sınırları içerisinde kalmış (MÖ 676) Kimmerler, Asur ve Lidyalılar tarafından Anadolu’dan atılınca (MÖ 650) Mazaka, Asur egemenliğine girmiş ve daha sonra Lidya ve Medler arasında sınır olmuş Persler’in, Lidayalılar’ı yenmesi üzerine bütün Anadolu gibi Mazaka da bu devletin hakimiyetine girmiş Pers hakimiyeti ile birlikte İran’dan bu bölgeye çok insan gelmiş, kendi ülkelerine benzettikleri bu bölgelerde, “Ateşgede Kültürü” nü yerleştirmiş Ve bu “Kültür” yüzyıllarca bu bölgede egemen olmuş Hatta bağımsız Kabadokya Kralları bile bu “kültün” yani “dini çerçevenin” dışına çıkamamış Kabadokya krallarından IV Ariarathes Eusebias, babası III Ariarathes tarafından kurulan “Ariarathia” şehrinde bir müddet kalmış ve sonra sarayını Mazaka’ya taşımıştır Bunun oğlu V Ariarathes ise babasının adına izafeten şehre, “Eusebia” adını vermiş (MÖ 163-130) Mazaka’nın yanında yeni bir Helen şehri olarak doğan Eusebia, Kabadokya Kralı Archelaos (MÖ 36, MS 17) zamanında Roma İmparatoru “Caisar Avgustus” adına izafeten “Kaisaria” adı verilmiştir MÖ 12-8 tarihlerinde basılan bütün sikkelerde (paralarda) Kaisaria ismine rastlamaktayız Cumhuriyet Dönemi Kayseri Kayseri, Cumhuriyetle birlikte 1924 Anayasası gereği vilayet oldu 1924 Anayasası ile il statüsüne kavuşan Kayseri’nin 1928’de Merkez, İncesu, Bünyan, Develi ve Aziziye(Pınarbaşı) olmak üzere, 5 kazası (İlçe), 21 nahiyesi (bucak) ve 314 köyü vardı Bugün ise Kayseri’nin; 16 ilçesi (Akkışla, Bünyan, Develi, Felahiye, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Özvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Talas, Tomarza, Yahyalı ve Yeşilhisar), 68 belediyesi ve 406 köyü bulunmaktadır 1935 nüfus sayımında Ürgüp’ün Kayseri’ye bağlı olduğunu görmekteyiz Ürgüp daha sonra, il olan Nevşehir’e bağlandı Cumhuriyetle birlikte Kayseri de sanayi, ticari, eğitim, kültür vs konularda önemli gelişmeler olmuş ve bu gelişmeler günümüzde de artarak devam etmektedir Cumhuriyet Sonrası Önemli Olaylar
|
İç Anadolu'nun İncisi | Kayseri |
08-04-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İç Anadolu'nun İncisi | KayseriKayseri'de Tarihi Eserler ve Gezilecek Yerler Orta Anadolu’nun ticâret ve sanâyi merkezi, kara ile demiryollarının kavşak noktası olan Kayseri tabiî güzellikleri yanında çok zengin târihî eserlere sâhiptir Çok eski bir yerleşim merkezi olduğundan pekçok târihî eser ve yeri vardır Bunların en önemlileri Selçuklu ve Osmanlı devrine âit olanlardır Selçuklu eserleri Konya’dan sonra en çok Kayseri’dedir Selçuklu ve Osmanlı devri eserleri görülmeye değer güzellikte birer sanat şâheserleridir Önemlilerinden bâzıları: Kayseri Kalesi Beşinci asırda Bizans İmparatoru Justinianus yaptırmıştır Birçok harpte zarar gören kale Birinci Alâeddîn Keykubâd zamânında tâmir edilmiştir Daha sonra Karamanoğlu ve Osmanlılar devrinde tâmir edilerek kullanılmıştır İç ve dış kaleden meydana gelmiş ise de bugün dış kale çok harab vaziyettedir İç kale dörtgen plânlı 195 burçludur Doğuda güneyde ve kuzeyde olmak üzere üç kapısı vardır Hunat (Huand) Hatun Külliyesi (Melikgazi) Hunad Hatun Külliyesi, I Alaeddin Keykubad'ın eşi, II Gıyaseddin Keyhüsrev'in annesi Mahperi Hunad Hatun tarafından Kayseri şehir merkezinde yaptırılmış olan külliye Kesme taştan inşa edilmiş olan Hunad Hatun Külliyesi cami, medrese,hamam ve türbe bölümlerinden oluşur Külliye camiinin minaresi II Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır Külliyenin dikdörtgen planlı medresesi bugün Kayseri Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılmaktadır Külliyenin piramit külahlı sekizgen türbesinin içinde üç sanduka bulunmaktadır Külliyenin hamamı çifte hamamdır Hamamın hem erkerler bölümünün kubbesi hem de kadınlar bölümünün kubbesi tuğla ile inşa edilmiştir Külliyenin hamam bölümünde yapılan son restorasyon sırasında bazı çiniler ortaya çıkarılmıştır Cami, mihraba paralel 8 sahından oluşmaktadır Mihrap önü kubbesi bulunan cami Malatya Ulu cami planını yansıtmaktadır Erzurum Ulu cami mihrapönü gibi bir genişleme söz konusudur Yapının taç kapı ve mihrap kısmı süslemeli olup geometrik bezeme kullanılmıştır Medrese ise dıştan kale görünümünde iken zamanla burçları yıkılmıştır Tek katlı iki eyvanlı açık avlulu medrese plan tipindedir Ana eyvanı süsleme kuşağı çevrelemektedir Medresede de geometrik süslemeler hakimdir Aslan başı şeklinde çörtenlere sahiptir Bütün külliyede kesme taş malzeme kullanılmıştır Türbede ise farklı bir özellik olan mukarnaslı kaidesi ilgi çelici özellik yansıtmaktadır Çifte Medreseler: Giyasiye ve Şifaiye Kayseri il merkezinde Kocasinan ilçesi sınırlarında yer alır Güzel bir çevre düzenlemesi ile Mimar Sinan parkında serbest fakat abidevi bir duruş sergilerler Medrese ve hastanenin bir arada bulunması sebebiyle halk arasında çifte medrese olarak adlandırılmışlardır Tarihi kayıtlarda, Giyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırıldığı için Giyasiye Medresesi ve Şifaiyesi olarak anılan yapılar; günümüzde ise daha çok kitabede de geçtiği şekilde I Gıyaseddin Keyhüsrev’in kızkardeşi Gevher Nesibe Sultan için yaptırılmasından dolayı Gevher Nesibe Sultan Medresesi ve Darüşşifası olarak bilinmektedir Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından H602/M1205 yılında kızkardeşi Gevher Nesibe Sultan'ın vasiyeti üzerine yaptırılmıştır Biri medrese, öbürü şifâhane (hastane) olmak üzere iki yapıdan oluşmaktadır Yapılardan batı tarafında bulunan şifahane, doğu tarafında bulunan ise medresedir Medrese ve Şifâhane, Dünya'nın ilk tatbiki tıp okuludur Her iki bina da dikdörtgen planlı olup, medresenin sağ köşesindeki türbe, Gevher Nesibe Sultan'a aitir Tek kat üzerine yapılmış bu çifte bina, 60 m uzunlukta ve 40 m genişliktedir Asıl medrese daha ufak, hastane kısmı ise geniş ve muntazamdır Tümüyle taştan yapılmış iki yapının planı birbirine benzer Avlular üç yandan revaklarla çevrili, dört eyvanlıdır Hücreler revakların arkasında yer alır Avluların ortasında dikdörtgen havuzlar bulunmaktadır Medrese ve Darüşşifa’nın girişi güney yönündedir Yapı sarımtırak kesme taşlardan yapılmıştır Duvarların iç dolgusunda kireç harçlı moloz taş kullanılmıştır Medrese ve Darüşşifa birbirlerine koridorla bağlı iki ayrı yapı olup, dört eyvanlı kapalı avlu plan tipindedir Her ikisinde de 7X12 metre ölçülerinde birer havuzlu avlu vardır Bu avlunun çevresi sivri kemerli, tonoz örtülü revaklar ve arkalarındaki odalardan meydana gelmiştir Odaların hepsi küçük olup, revaklara açılmaktadır Tabiî güzellikler: Kayseri’de tabiî güzelliği ile meşhur pekçok mesire yeri vardır Başlıca mesire yerleri şunlardır: Erciyes Dağı Zirvesi devamlı karla örtülü ve İç Anadolu’nun en yüksek dağı olan Erciyes Dağı ve eteklerinde manzarası ve tabiî güzelliği fevkalâde olan mesire yerleri vardır Ayrıca dağ, kayak sporlarına müsâittir Erciyes ve Tekir yaylası kış aylarında dağcılık ve kış sporları merkezi özelliğini taşırken, yaz aylarında ideal bir dinlenme yeridir Çeşitli tesisler, yüzme havuzu, telesiyej yanında dağ evi vardır Uludağ’dan sonra Türkiye’nin en büyük kış sporları merkezidir Gesi Bağları Gesi'nin Tarihi: 1071 Malazgirt'ten evvel baslar Kayseri 1067 yılında Afşin Bey tarafından fetih edilmiştir O günden itibaren de Türk kalmıştır Ne var ki bu tarihlerden önce ve sonra Kayseri ve çevresi nüfus akınına uğramıştır Malazgirt'le birlikte gelenler Müslüman Oğuz boylarıdır Önce gelenler ise Karadeniz'in kuzeyinden gelip Balkanlara yerleşen ve uzun süre burada kalarak Hıristiyan dinine giren Peçenek ve Oğuz Türkleridir Osmanlı döneminde esas nüfus Müslümanlardan oluştuğundan bu Hıristiyanlar Türk olarak kabul edilmemişler ve azınlık olarak kalmışlardır 1120 yılındaki tahrir defterinden yapılan tetkiklerde Gesi ve çevresinin nüfusunun % 71 ini Hıristiyanların % 29 unu Müslümanların oluşturduğu görülmektedir Hıristiyan nüfusun Türkçe'den başka dil bilmedikleri İncillerinin bile Türkçe yazıldığı, kişi İsimlerinin Turgut-Türkoğlu -Teke gibi Türkçe isimler olduğunu görüyoruz Ayrıca 1839 yılında yapılan Darsiyaktaki kilisenin bir benzeri olan Endürlük köyündeki kilisenin kitabesinde 1835 yılında Hacı Murat Kalfa tarafından yaptırıldığı yazılmaktadır 1920 Yılında Zincidere'de çıkartılan eski harflerle basılan Anadolu Ortadoxluğunun sesi adli gazetede, gazete sahibinin ismi Antalyalı Tekeoğlu Filip olarak yazılmıştır Bu gazetenin bir sayısında da İstanbul Patrikhanesine bağlı olmadıklarını ve basının hiç bir zaman kendilerini temsil etmediğini ve edemeyeceğini ancak TBMM tanıdıklarını ifade ederek Milli Mücadeleyi desteklemişlerdir Ayrıca 19 Aralık 1919 Perşembe günü Kumarlıda Atatürk'ü karşılayan halk arasında bunlarda bulunmaktadır İste Gesi ve Kayseri'de yasayan -Rumlar, Hıristiyan TürklerdirBu Hıristiyanlar 1923 yılında mübadeleye tabi tutularak Selaniğe gitmişlerdir 1488 Yılında Ağırnas Kasabasında doğan Büyük Türk Mimari Koca Sinan'da bu Türklerdendir Karatay Hanı Kayseri Kalesi Şehir Stadyumu |
İç Anadolu'nun İncisi | Kayseri |
08-04-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İç Anadolu'nun İncisi | KayseriKayseri Mutfak Kültürü Kayseri' nin zengin bir mutfak kültürü vardır Kayseri adıyla adeta özdeşleşmiş olan pastırma ve sucuğun ünü yurtdışına taşmıştır Nefis yemek çeşitleri arasında mantı' nın özel bir yeri vardır Günlük sofaraların dışında, ziyafetlerde ve düğünlerde çok özel yemekler hazırlanır Geleneksel yaşam tarzının sürdürüldüğü dönemlerde, beslenme ve tüketim alışkanlıkları günümüzden farklıydı Kent yaşamının insanlara sunduğu olanaklar şüphesizki bu alışkanlıkları ve beslenme biçimini değişime uğratmıştırAncak Kayseri' nin yöresel yemekleri bu değişimden etkilenmeden geleneksel tad ve lezzetlerle sofraları süslemeye devam etmektedir Kayseri mutfağı ağırlıklı olara unlu ve etli besinlerden oluşur Ünü herkesçe bilinen ve mantı bunların en gözdeleridir Araştırmalara göre 36 değişik çeşit mantı pişirilmektedir Bunların arasında en yaygın olanı etli mantıdır Üzerine sarımsaklı yoğurt ve sumak ekilerek nefis bir yemek halini alır Evlerde en çok tüketilen ve halk arasında "aşmakarna " tabir edilen yiyecek türü kesme çorba, erişte ve makarnadan oluşur Pişirilirken baharatla zenginleştirilen çorba çok lezzetlidir Makarnasıda mantıya benzer yöntemle pişirilir Unlu yiyeceklerden bir diğeri su böreğidir Arabaşı ise hem yapılması hemde yenilmesi marifet isteyen bir yemektir Oldukça fazla biber ve limonlu olarak hazırlanmış olan tavuk etli çorba, belirli bir kıvamda hazırlanmış ve soğutulmuş hamur ile içilir Pastırma ve sucuk sofralarda aranan ve sevilen lezzetli ve Kayseriyle özdeşleşmiş gıda maddeleridir Ünleri Türkiye sınırlarını aşmış Dünyaca bilinmektedirler Pehli, sulu köfte, pirinçli köfte saç kebabı, fırınağzı, karın mumbar, yağbari, pöç, kovalama, üzüm yemeği etli ve yumurtalı yemeklerin en ünlüleridir Tatlılar ise zengin bir çeşide sahiptir Oklava baklavası, açma baklava, kamış baklava, güllü baklava, fincan ağzı, nevzine, im helvası, telteli (pişmaniye), dut pekmezi, aside, incir dolması Kayseri sofralarını süsleyen tatlılardır Bunların dışında Kayseri'nin kendine özgü çok çeşitli yemekleri vardır Arabaşı Çorbası Pehli Nevzine |
|