Prof. Dr. Sinsi
|
Din Temalı Filmler
Din Temalı Filmler

Papa II John Paul'un ölümünün ardından Vatikan'a ve Vatikan'ın kurallarına bağlılıkları ile bilinen Katolikler'in günlerce ölen liderlerinin nasıl yasını tuttuklarını hatırlayın  Ve nihayetinde saatler süren cenaze töreni  
Bu tutku seviyesindeki ritüeller sembolik bir şekilde gösteriyor ki, Hristiyan dünyasının ardındaki dini mitler, ileri teknolojiyi ve düşünce sistemlerini yakalamış 21 yy'a karşı hala gücünü koruyor
Dinlerin hala liderleri aracalığı ile dünyanın dört bir yanında dogmatik gücüne sımsıkıya bağlı kaldığı bir zamanda, sinemanın buna sadece şahit kalmayacağı aşikar  İnancı anlatmak yada inancın çelişkileri ile hesaplaşma arayışından uzaklaşmadı sinema, uzaklaşmaya pek niyeti olmadığını da gösteriyor  

Yahudileri, İsa'nın vahşi bir şekilde öldürülüşünden sorumlu tutması ile büyük sansasyon yaratan Tutku: Hz İsa'nın Çilesi, sanki Ortaçağ'dan itibaren kapatılamamış bir yarayı tekrar deşti  Dini çatışmalar gözle görülür ve görülmez bir şekilde devam ediyor Sinemanın, özellikle Hollywood'un bunu kullanmayı unutmayacağını çok yakın bir zamanda Mel Gibson sayesinde keşfetmiş olduk  Bir de tabi bu türden filmlerin gişede ne kadar para yapabileceğini: Amerika'da $370 milyon dolar, Amerika dışında 240 milyon dolar Din ya da dini referanslı filmleri pandora'nın kutusu gibi açmak için yeterli bir miktar Mel Gibson kendi cebinden 25 milyon dolar koyarken, Ben Hur gibi bir dinsel epiğin 1956 yılında bugünün parası ile 750 milyon dolar yaptığını biliyor olsa gerek
Mel Gibson

Vatikan'ın ve katolik dünyanın gözünün üstünden ayırmadığı din temalı filmler, artık oldukça yerleşmiş ama diğer türlerin (özellikle aksiyon ve çizgi roman) popülaritesi karşısında çağa direnememiş bir tür olarak kalmak üzereyken, Tutku: Hz İsa'nın Çilesi'nin gişe başarısı Hollywood için bir ümit ışığı oluverdi Hollywood prodüktörlerinin bu başarıdan faydalanma yollarına çıkmaları için yeterli sebep

Tutku: Hz İsa'nın Çilesi sadece gişe başarısı ile değil, İsa'nın hayatını anlatan filmler içinde İsa'nın sorgulanmasından çarmıha girilmesine kadarki zamanı oldukça grafik bir gerçekçilikle, korkusuzca aktarması ile muhafazakar Hollywood adına ilginç bir yol açtı Constantine de bu açıdan incelenmeye değer; katolik mitlerin fantastik türü için hala heyecan verici bir ortam oluşturabileceğine iyi bir örnek oluşturuyor
Şeytan gibi kült filmlerin izinden giden film, arkaik mitolojiyi, Augustinyen dogmasındaki iyi kötü karşıtlığı içinde ele alıyor Aynı zamanda DC/Vertigo çizgi roman serilerinin kahramanlarından birisi olan Constantine şeytan filmleri türü içindeki klişeleşmiş şeytan çıkarıcılarından oldukça farklı ve adeta kendisi para-normal bir yaratık Bu film Tutku: Hz İsa'nın Çilesi'nden farklı olarak dinsel motiflerin gerilim türüne hala iyi bir ilham kaynağı olabileceğini gösteriyor Amerika'da gişe geliri 73 milyon dolarda kalsa bile yurtdışında 140 milyon dolar yapan Constantine, benzeri filmlerin artışını tetikleyebilir
Din ile Gelenleri Sorgulayan Filmler
Aslında 20yy’ın sonları dinin sinemaya ne kadar renkli bir malzeme olabileceğini gösteren bir dönemdi Bazı filmler vardı ki, sinemanın kilisenin gücüne karşı cesur bir tavır takınabileceğini gösterdi… Bunlar içerisinde 1986 yapımı Gülün Adı, Ortaçağ’da bir manastırda geçen bir cinayet/gerilim hikayesi üzerinden kilise ile insan arasındaki ilişkinin görsel bir güce sahip film içinde sorgulanabileceğini gösterdi
Gülün Adı’nın metaforik bir düzlemde karşıt çıktığı kilise düzenine belki de en şiddetli başkaldırı İngiltere’nin en anarşist ve marjinal yönetmenlerinden birisinden geldi: Ken Russell The Devils adlı filmin içerdiği anti-katolik ve anti-kilise görüntüler filmin İngiltere’de yasaklanmasına sebep oldu Ken Russell’ın en iyi filmlerinde birisi olarak anılan film, kilisenin papazlarından birisinin popülarite kazanması karşısında papazın hayatını mahvetmelerini ve aynı zamanda dinsel sevginin isterik bir hale dönüşmesini konu alıyor Ken Russell bu film adına dinsel imgeleri ulvi yönlerinden adeta soyuyor
Ken Russell gibi radikal yaklaşımların dışında Luther gibi filmler ılımlı adımlar ile Vatikan’ın sarsılmaz varlığını sorguluyor Joseph Fiennes gibi belirgin bir popülarite kazanmış bir oyuncuyu kullanırken, filmin yapım masrafı sadece 20 milyon dolar Bir Protestan kahramanı olarak bilinen Martin Luther’ın reformcu kişiliğinin hala modern dünyada aranılan bir özellik olduğunun bilincinde olmalı bu filme girişen yapımcılar Düşünceleri ile dünyayı değiştirmiş bir adamı anlatmanın zorluğunu bilmelerine rağmen… Luther belki diğer çağdaş benzerleri gibi gişede olağanüstü performans göstermedi, ama yine de tatmin edici bir ilgi bulduğu tartışılmaz: Amerika’da yaklaşık 6 milyon dolar, yurtdışında ise 24 milyon dolar
Vatikan İzliyor  
Peki tüm bu olup bitenlere Vatikan neler diyor? Vatikan sinemanın gidişatını George Orwell’in 1984 romanı kadar yakından takip eden bir kurum… Haftalık film gösterimleri bile düzenleniyor Vatikan’da Ölümünden on sene önce yaptığı bir konuşmasında John Paul II diyor ki: “film endüstrisi, kişilerin seçimleri ve tutumları üzerinde derin bir etkisi olan ve halkın görüşleri ile kültürünü tüm sosyal ve politik sınırlar boyu etkileme gücüne sahip evrensel bir ortam haline geldi ” Yakın takibin popüler Hollywood filmlerine uzandığını gösteren sözerine bile rastlıyoruz Passion of Christ filmi üzerine yorumu şöyle olmuş: “O zaman nasılsa öyleydi”
Vatikan’mı sinemaya ayak uyduramıyor, sinema mı Vatikan’a bilemeyiz ama Vatikan’ın sinemanın ideolojik gücünün izleyici üzerindeki etkisini azımsamadığı aşikar Hatta Vatikan’ın 12 sinema akademisyenini bir araya getirerek kendi top 45 film listesi oluşturduğu da biliniyor
Sanat, Değerler ve Din kategorilerinde oluşturulan bu listenin din kategorisindeki en iyileri şöyle:
- Andrei Rublev, Andrei Tarkowsky (1969, USSR)
- The Mission, Roland Joffé (1986, UK)
- The Passion of Joan of Arc, Carl T
Dreyer (1928, France)
- Life and Passion of Christ, Ferdinand Zecca and Lucien Nonguet (1905, France)
- The Flowers of St
Francis / Francis, God’s Jester, * Roberto Rossellini (1950, Italy)
- The Gospel According to Matthew, Pier Paolo Pasolini (1964, France/Italy)
- Thérèse, Alain Cavalier (1986, France)
- The Word, Carl T
Dreyer (1955, Denmark)
- The Sacrifice, Andrei Tarkowsky (1986, Sweden/UK/France)
- Francesco, Liliana Cavani (1989, Italy/Germany)
- Ben-Hur [A Tale of the Christ], William Wyler (1959, USA)
- Babette’s Feast, Gabriel Axel (1987, Denmark)
- Nazarín, Luis Buñuel (1958, Mexico)
- Monsieur Vincent, Maurice Cloche (1947, France)
- A Man for All Seasons, Fred Zinnemann (1966, UK)
Din Temalı Filmlerin Geleceği  
40’lar, 50’ler ve 60’larda en parlak dönemini yaşayan ve Oscar ödüllerini toplayan dini filmlerin günümüz politik ajandasına uygun olarak ve Passion of Christ filminin sansasyonel başarısından sonra tekrar bir çıkış yaptığını ve yapacağını görmek için elimizde yeterli kanıt var
İlk kanıt ise günümüzde yükselmeye devam eden köktendincilik ve bunun beraberinde getirdiği felaketler  Yıllardır farklı dinlere ve mezheplere ait toplumlar arasında yaşanan çatışmalar bitmek bilmiyor 11 Eylül New York İkiz Kuleler saldırısı ve Irak'ta yaşanan son gelişmeler, bu çatışmaların en az eski günlerde olduğu kadar şiddetli olduğunu gösteriyor 21 yy'da hala manzara bu  
Şimdilik sinemanın bu son gelişmeleri din ile fazla ilişkilendirmediğini gözlemlesek de, bunun sinyallerini verdiğini de görmezlikten gelemeyiz Türkiye'de vizyona girme şansını yakalayan ve din ile ilişkilendirebileceğimiz ünlü yapımlar arasında Da Vinci Şifresi, Goya'nın Hayaletleri ve Meryem Ana: Hz İsa'nın Doğuşu gibi önemli yapımlar var Türkiye'de ise Takva geçtiğimiz sene büyük ses getirdi  Bu filmlere bakarak şunu iddia edebiliriz ki, geleceğin din temalı filmlerinde büyük bütçeler, usta yönetmenler ve alternatif bakış açıları görülebilir
Olup bitenleri sorgulayabilecek ve sarsabilecek reformsal bir söylem oluşturabilirler mi bilinmez, ama gişe yapmak için ya alışıldık yaklaşımları tatmin tekrarlayacaklar, ya da karşı gelmeyi göze alacaklar Da Vinci Şifresi de Vatikan'ın koruduğu tehlikeli bir tarikatın ipliğini pazara çıkararak, bu sarsması zor kuruma karşı duruyor cesurca Milos Forman Goya'nın Hayaletleri'nde Ortaçağ engizisyonunu tekrar masaya yatırıyor Meryem Ana: Hz İsa'nın Doğuşu ise dine oldukça hümanist bir açıdan yaklaşarak, dinsel mitleri sorguluyor
|