Prof. Dr. Sinsi
|
Eski Türklerde Ad Koyma

Eski Türkler çocuklarına ad koymayı çok önemli bir olay kabul ederlerdi Çocuğun adı ile alın yazısı arasında bir bağ olduğuna, sanki çocuğun ismi, onun ruhu gibi bir şey sayıldığına inanılırdı
Genellikle isim koyma eski Türklerde bir törenle yapılırdi Çeşitli kabile ve boylara değişiklik gösteren bu törenlerden bazıları şöyledir:
Yenisey kıyılarında yaşayan Shaman dinine bağlı, Beltir ve Kaybol
Yemekten sonra çocuğun babası, ya da ebesi; misafirler arasındaki boy başkanına, saygıdeğer tanınmış bir misafire veya boyun dini lideri olan Shamanına dönerek çocuğa bir isim vermesini rica ederdi Böylece çocuğun ilk adı konulmuş olurdu Çocuğa konulacak bu isimde, koyan kisi uğurlu ve yakışan bir isim olmasına dikkat ederdi Nitekim çocuk sürekli hastalanırsa Türklerinde isim koyma töreni çocuğun doğumundan bir kaç gün sonra yapılırdı Baba akrabalarına, yakınlarına ve dostlarına kendi durumuna göre bir ziyafet şenliği düzenlerdi Bu şenlikte çocuğun ebesi de bulunur ve ev sahibi gibi davranarak misafirlere yiyecek ve içeceklerini o dağıtırdı ’’ADI AĞIR GELDi ‘’ diye du isim değiştirilirdi Adı değiştiren kimseye de; mendil, çevre, peşkir ve bunun gibi başka nesneler hediye edilirdi
İsim koyma işi bittikten sonra ebe, birer birer misafirlere önünden geçerek, onların çocuğa getirdikleri ‘’diş’’ ismi verilen hediyeleri toplar ve götürüp beşiğin üstüne koyardı
Altay Türklerinde çocuğun adını babası verir ve bu ad çoğu kez, doğumdan sonra eve ilk giren misafirin adı olurdu Çocuğa ad olarak doğumdan hemen sonra söylenen ilk sözün verildiğide görülmüştür Balta, Kilic, Konuk ya da Güvercin vs gibi
Altay ve Yenisey Türklerinin bir dönemde özel adlar taşımadıkları anlaşılmaktadır Bunlar bu dönemde ya kabilelerin adını taşıyorlar veya çocuk adsız gezerdi Bir diğer deyimle çocuğun adı ‘’ ADSIZ’’ olurdu
Ancak üstün yetenek ya da bir savaşta yararlık göstermiş olanlar özel ad taşımak ayrıcalığı kazanabilirlerdi
Bu durum Dede Korkut Öykülerinde de açıkça görülmektedir: Dede Korkut hikayelerinde kahramanların adını veren Korkut atadır Ana ve babanın verdiği isim gerçek ad değildir, geçici addır Kahraman gerçek ismini avda veya savaşta bir yararlık, bir kahramanlık gösterdikten sonra alır Dirse Han oğlu, karşısına çıkan bir boğa ile dövüşüp onu öldürdükten sonra ‘’Bogaç’’ adını almıştır Bamsi Beyreke , bezirganların malını soygunculardan kurtarması üzerine bu ad verilmiştir
Çocuğun yaptığı kahramanlığın, isim almasını hak ettirecek şekilde büyük bir yiğitlik olup olmadığının herkesçe kabul edilmesi şarttır Oymağın reisi veya kami tarafindan verilen bu gerçek ismi alan yiğit, boyun üyesi ilan edilirdi
Türk destanlarından anlaşıldığına göre, boyun yiğitleri, savaş atını da bu isim alma töreninde alıyorlarmış İşte bu sebepten dolayı bindiğimiz ve bildiğimiz ‘’at’’ kelimesi ile, isim anlamındaki ‘’ad’’ aynı kelimenin değişik anlam ve söyleniş biçiminde kullanılmasıdır Nitekim destan kahramanları, hep atlarıyla birlikte anılmaktadırlar Bozaygurlu Bamsi Beyrek, Konuratlu Salur Kazan, Akatlu Ay Bagatur vs gibi
Yakut Türkleri nde isim koyma konusunda eski geleneklerini az çok değisik biçimde sürdürmektedirler Bunlar çocuğa ilk ve iğreti adını doğumdan üç ay sonra, asıl adınıda çocuk yay başıp ok atmaya başlayınca verirler
Kırgızlar la Kazaklarda çocuğun ismi on beş günlük olunca verilirdi Çoğu kez ad, doğum sırasında geçen bir olaydan, yapılan bir işten kaynaklanarak seçilir veya eve ilk gelen misafirin adı verilirdi: Konukgeldi, Kıpçakgeldi, Cuci gibi adlar böyle verilmiş adlardandır
Eski Türkler de çocuklarına doğdukları sırada gördükleri nesnelerin veya o günlerde olup biten önemli bir olayın adını verdikleri de görülürdü
Saldıran düşmanı yendikleri sırada doğan çocuklara: YAGIBASTI , YAGIGELDi, KURTULMUŞgibi; güneş doğarken doğan çocuklara: Gündoğdu, Akkuyas, Akgün Kurt , Kurtbeg, Börübay Kurtgeldi gibi adlar koyulurdu
Güngördü gibi; koyunların agılına kurt saldırdığı gece doğan çocuklara:
Bundan başka, çocukları yaşamayan aileler, gelenek olan bir , çocuğun ismi ile oyun hayatı ve kaderi, Binyaşar, Ölmez, Dursun, Durdu, Tavsan, Kurç (Çelik) gibi adlar verirlerdi
arasında yakın bir ilgi olduğuna inandıklarından, çocuklarına: Yaşar
Yine kötü ismi olanlardan ölüm meleği nefret eder de gelmez düşüncesiyle kötü adlar koymak adetleri de vardı Kazakların anlattığına göre, evladı yaşamayan Cepisbay Aga, oğluna, evimize Azrail gelmesin diye ‘’ Rus ‘’ ismini vermiştir
Altaylarda da önceki çocukları ölmüş olan aileler, yeni doğan çocuğuna mümkün mertebe kötü ad takarlardi: itgötü, Köpek, italmaz, Domuz, Balcık gibi
Eski Türklerin bir başka adetine göre, çocuk yaşasın diye ebe tarafindan babasına satıldığı olurdu Çocuk doğar doğmaz ebe çocuğu kucağına alarak dışarıya çıkarır ve onu güya babasına satardı Babası da satın aldığı çocuğuna erkekse Satılmış, kız ise Satı adını verirdi
Zamanımızda bu gibi isimler genellikle bir evliyaya adanmış ve satılmış olarak kabul edilen çocuklara konulduğu görülmektedir
Başkalarıda satış bedeli olarak babanın ebeye, çocuğun ağırlığınca demir verdiği söylenir
Bu gelenek Cuvas Türklerinde, ebe çocuğu Shamana verir ve çocuğu babasına Shamanın satması şeklinde olurdu Shaman çocuğu alarak babasına gelir ve: Çöplükte bir çocuk buldum, satacağim, der Baba, Shamanın istediğini vererek çocuğunu satın almış olur ve artık yaşayacağına inanırdı Çocuğada süprüntüden gelme ‘’Süppü’’ ismi verilirdi
Ünlü arkeoloji bilgini Kalksendi, MISIRda basılmış ‘’Subhul asas’’ isimli kitabında Türk adları hakkında şu bilgileri vermistir:
’’ Türkler gördükleri, bildikleri güçlü ve bahadır canlıların adlarını alırlardı Bunları çocuklarına isim olarak seçerken özellikle beğendikleri Boğa adını çokça kullanırlardı Boğa adının başına ve sonuna ekler veya başka adlar getirerek yeni adlar üretirlerdi Eklendikleri ismin de bir hayvan adı olmasına çalışırlardı Mesela Tayboğa gibi Boğa adına hayvan yerine bir tabiat olayı ya da nitelik gösteren bir sözcükde katılabilirdi: Yelboga, Benekliboğa gibi Bir maden adı katılarak yapılan Gümüşboğa, Altunboğa, Demirboğa gibi isimler de bu türdendir
Türkler ‘’Demir’’ adınıda sever Belki Ergenekon Efsanesinden etkilenerek demirde adeta kutsallık ararlardı Bu yüzden de Demir, isim olarak tek başına çok kullanılmaktan başka, önüne veya arkasına ekler ulayarak pek çok isim meydana getirilen kelimelerden biridir Türkcede Demirle başlayan elliye yakın birleşik isim vardır Arslan, Deniz, Gök gibi sözcüklerde Türklerin çok sevdikleri ve bileşik ad ürettikleri kelimeler arasındadır
Arkeoloji bilgisini açıklamasına söyle devam ediyor:
Bilinmelidir ki coğu kez Türk askerinin ismi Seyfeddin, yani dinin kılıcıdır Çünkü, Türklerdeki kuvvet ve şiddet ile kılıcın ilgisi vardır
13 ve 14 yüzyıllarda Hindistanda egemen olan Türkler de isimle ilgili bütün geleneklerini korumuşlardır Bu yüzyıllarda Türkler arasında en çok rastlanan isimlerin başında şunlar gelmektedir: Kutlu, Aybeg, Alphan, Tugluk, Küçlü, Bugrahan, Tugrul Arslanatar ve iltutmus
Eski Türklerde var olan bu geleneklerden bir çoğu zamanımızda halk arasında bilerek veya bilmeyerek devam etmektedir
|