Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kelimesianlam, mahiyeti, rab

Rab Kelimesi:Anlam Ve Mahiyeti

Eski 08-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Rab Kelimesi:Anlam Ve Mahiyeti






"El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn" Hamd, âlemlerin rabbı ALLAH 'a mahsustur (Kâinatın yaratıcısı ve geliştiricisi olan ALLAH 'a hamdolsun)" (1/Fâtiha, 2)


RAB; Anlam ve Mâhiyeti


“Rabb” kelimesi, terbiye eden ve yetki sahibi anlamında Arapça bir isimdir Bu kelime aynı zamanda, ıslah etmek, üzerinde tasarrufta bulunmak, kemâle erdirmek, efendi olmak, sorumluluğunu yüklenmek, başkanlık yapmak, mâlik ve sahip olmak, sözü dinlenmek, itaat edilmek, üstünlüğü ve otoritesi kabul edilmek gibi anlamlara da gelir



Kur’ânî bir terim olarak Rab; varlıklar âlemini yaratan, terbiye ederek geliştiren, onları maddî ve mânevî olgunluğa götüren, terbiyenin bütün gereklerine mâlik ve her şeye sahip olan ALLAH anlamına gelmektedir ALLAH 'ın umumi isimlerindendir Kur'an'da ALLAH lafzından sonra en çok kullanılan isimdir; 968 defa geçer Nüzul sıralamasında ilk âyette kullanılan isim/sıfat, Rab ismi olduğu gibi, Kur'an'ı açtığımızda bizi ilk karşılayan Fâtiha'nın başlangıcında da yine O'nun onlarca ismi arasından seçilerek başa alınan Rab ismidir



Rab, sadece terbiye eden (mürebbî) anlamında olmayıp, yardım etmek, yol göstermek, tasarruf etmek, korumak, her şeye hâkim olmak, emretmek ve yasaklamak, sakındırmak gibi terbiyenin bütün gereklerine sahip olabilmeyi de ifade etmektedir Bunun için rab denilince, sadece terbiye ve mâlik olma durumları değil; her şeye sahip olan ebedi ve sonsuz kudret sahibi ALLAH anlaşılmalıdır Bu özelliğinden dolayı rab kelimesi, ALLAH 'tan başka varlıklar için, bir şeye izâfe edilmeden tek olarak kullanılamaz



Kur'an'da Rab ismi, sonsuz kudreti ile her şeyi idaresi altına alan, yöneten, terbiye eden ve bunları yapabilecek kudrete mâlik olan ALLAH anlamına gelmektedir Ayrıca, Rab ismi, her şeyi idare eden, koruyup gözeten, hâkimiyeti altında bulunduran ve gerçek rab olan ALLAH 'a, O'nun rubûbiyet bağına, mutlak tevhid ve tam bir kulluk şuuru ile bağlanmayı da ifade etmektedir ALLAH 'tan başkasının hükmünü hüküm edinmemek, O'nun dinini her şeyden üstün tutmak, bütün mahlûkatı O'nun mutlak hâkimiyetine teslim olmuş bilmek, ALLAH 'ı gerçek rab olarak tanımak demektir



ALLAH , kendi katında tek geçerli din olan İslâm'ı, insanları, kullara ve diğer varlıklara ibâdet etmekten kurtarıp, ALLAH 'a kulluk etmeleri için göndermiştir İslâm, insanları kulların zulmünden, ALLAH 'ın adaletine götürür Tevhid gerçeğinin birinci şartı, Rubûbiyette tevhiddir Yani gerçek Rab ve Hâkim olanın tek bir ALLAH olduğuna inanmaktır İkinci şartı da, kullukta tevhiddir; bu da ALLAH 'tan başkasına kulluk etmemektir İnsan, Rabbine ibadet etmekle yükümlüdür Müslüman, yalnızca ALLAH 'a ibâdet eden kimsedir Sadece ALLAH 'a ibâdet ise, ALLAH 'tan başkasını rab edinmemek, O'na hiçbir varlığı ortak koşmamak demektir



İslâm, insanları, birbirlerine kul olmaktan kurtaran hürriyet dinidir Sadece İslâm dinidir ki, insanları bir olan Rabb'a ibâdet etmeye çağırmış ve onları çeşitli bâtıl inançların yanlış sonuçlarından koruyarak, böylece onları ALLAH 'ın dışındaki varlıklara kul olmaktan kurtarmıştır



KUR'AN DA RABBİN MANALARI: Kur’an-ı Kerim, Rab kelimesini bir kaç manada kullanmaktadır:


a) Özel İsim Olarak: Birçok yerde Rab kavramı, ALLAH ’ın özel ismi olarak geçmektedir (26/Şuarâ, 77-80; 73/Müzemmil, 9; 6/En’âm, 164)



b) Kendisine Yönelinen: Bazı âyetlerde, etrafında toplanılan, kendisine dönülen en yüce varlık anlamında kullanılmaktadır Bu anlam ile ALLAH ’ın özel ismi Rab arasında bağlantı vardır (34/Sebe’, 26)



c) Karşı Gelinemeyen Otorite: Emrine uyulan, kendisinden daha üstün kimsenin olmadığı, koyduğu ilkelere uyulan ve karşı gelinmeyen otorite anlamında da kullanılır: “Onlar ALLAH ’ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu İsa’yı (Mesih’i) rab olarak kabul ettiler Halbuki bir tek ilâhtan başkasına kulluk etmemekle emrolunmuşlardı O’ndan başka ilâh yoktur ALLAH , onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir (uzaktır)” (9/Tevbe, 31; Ayrıca bkz 3/Âl-i İmrân, 64) Âyette geçen “erbâb” rab kelimesinin çoğuludur



Birtakım insanlar, ALLAH ’ı bırakıp O’nun dışındaki bazı şeyleri rab haline getirirler, onları rabb kabul ederler Onların emirlerini, sözlerini ve koydukları hükümleri mutlak ölçü olarak alırlar ALLAH ’ın kanun ve ölçülerini bırakıp, bu yücelttikleri ölçüleri en doğru ilke kabul ederler ALLAH , onların rab haline getirdiği şeylerin aslında rab olmayıp, güçsüz varlıklar olduğunu vurgulamaktadır




d) Efendi-Yönetici Anlamında: Yûsuf sûresi âyet 50’de rab kelimesi sahip, efendi veya yönetici anlamında kullanılmaktadır



e) Mâlik/Sahip Manasında: Bazı âyetlerde rab kelimesi, mâlik/sahip anlamındadır “Yedi göğün Rabbı, yüce Arşın da Rabbı kimdir?” (23/Mü’minûn, 86) “Eğer yerde ve gökte birden fazla tanrılar olsaydı, şüphesiz her ikisinin de düzeni bozulurdu Demek ki Arş’ın Rabbı olan ALLAH , onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir/uzaktır” (21/Enbiyâ, 22)



d) ALLAH ’ın Sıfatı Olarak Rab: Görüldüğü gibi Rab olmak, ALLAH ’ın sıfatlarından biridir İlâhlığının bir gereğidir Rab ismi geniş anlamlı bir sıfattır ALLAH ’ın yaratıcılığını, evrene sahip ve hâkim oluşunu, insana ait her şeyi yaratıp şekil verdiğini, evrende olan her şeye yüce kudretiyle tasarruf ettiğini, insanlar hakkında hükümler/yasalar koyduğunu ve bu hükümlere itaat etmenin gerekliliğini, mutlak anlamda itaatın ancak ALLAH ’a yapılması gerektiğini, ıslah edenin, şekil verenin, her şeyi elinde tutanın yalnızca ALLAH olduğunu ifade eder (2)


Günümüz İnsanının Çeşitli Rableri



Günümüzde, insanların, vicdanlarında inanıp kabul ettikleri rabla, yaşantılarında, hükümlerine teslim oldukları rablar aynı değildir Teorik olarak inandıklarını ifade ettikleri ALLAH 'ın rablığını, vicdanlarına hapseden günümüz insanlarının pek çoğu, pratik hayatlarında ALLAH 'tan başka rabların emirlerine ve hükümlerine teslim olmaktadırlar Üzülerek belirtelim ki, insanların pek çoğunun mâruz kaldığı en büyük tehlike, ALLAH 'ı günlük yaşantılarında rab kabul edemeyişleridir Onlar, bir yandan mü'min ve müslüman olduklarını söylerlerken, diğer yandan da ALLAH 'ın emir ve yasaklarını bir tarafa atarak çeşitli varlıkların ve rehber edindikleri önderlerinin emirlerine uyarlar Onların koyduğu gayr-ı meşrû hükümlere gönüllü olarak itaat ederler; böylece ALLAH 'tan başkalarını rab edinmiş olurlar "Lâ"sı olmayan bir inanç yaygınlaştırılıyor; herşeyle, özellikle egemen tüm güçlerle ve onların rab anlayışlarıyla uzlaşan, tepkisiz, laik müslümanlık (!) ALLAH 'a inanan, ama tâğuta itaattan ayrılmayan, ALLAH 'a inanan ve tâğutların ilke ve hükümlerini kabul ettiğini ifade eden, hakla bâtılın karıştığı bir din!



Kur'an'ın eski kavimleri ve peygamberleri anlattığı âyetlerinden anlaşılmaktadır ki, en eski asırlardan, kendi nüzûlü zamanına kadar, sapıklık ve inanç bozukluğu ile tanıttığı tüm toplumların, doğrudan ALLAH 'ın varlığını inkâr etmediklerini görüyoruz Ancak onların hepsinin müşterek sapıklıkları; ALLAH 'ın mutlak rablığını kabul etmeyişleri, ALLAH 'ın yaratıcı olduğuna inansalar da O'nun tek rablığına pek çok varlıkları ortak etmeleridir Rablığın bir kısım özelliklerini ALLAH 'tan başkalarında görmeleri, ahlâkî, sosyal ve kişisel hayatları için gerekli olan emir ve kuralları, ALLAH 'tan başkalarından almalarıdır Bunun için, insanların pek çoğu, ya doğrudan doğruya ALLAH 'tan başka rablar olduğuna inanıyorlar, veya ALLAH 'ın rablığına teorik olarak inansalar da pratik hayatlarında ALLAH 'tan başkalarının rablığına teslim oluyorlar İşte rab konusunda, peygamberlerin her asırda yıkmak istedikleri asıl sapıklık budur Hükmü sadece göklere geçen; dünyaya, insanlara, yönetime, sosyal ve siyasal hayata karışmayan bir ALLAH inancı Yani göklerin rabbı Halbuki ALLAH ; göklerin, yerin, bütün âlemlerin rabbıdır



Önceden hıristiyan olan Adiyy b Hâtem, boynunda altından bir haç olduğu halde Rasûlüllah'ın huzuruna geldi Peygamberimiz ona: "Ya Adiyy, boynundan şu putu çıkar" buyurdu Bu sırada Rasülüllah "Yahudiler ve hıristiyanlar, haham ve râhiplerini ALLAH 'tan başka rablar edindiler" (9/Tevbe, 31) meâlindeki âyeti okuyordu Adiyy: "Ey ALLAH 'ın Rasûlü, hıristiyanlar, râhiplere ibâdet etmediler ki (onları rab edinmiş olsunlar)" dedi Peygamberimiz: "Evet ama onlar (hıristiyan râhipleri ve yahudi hahamları) ALLAH 'ın helâl kıldığını haram; haram kıldığını da helâl saydılar Onlar da bunlara uydular İşte onların bu tutumları, onlara ibâdet etmeleri ve onları rab edinmeleridir" buyurdu



Bu hadis-i şerif açık olarak gösterir ki, herhangi birini rab edinmiş olmak için, ona rab adı vermek şart değildir ALLAH 'tan başkalarının emrine, ALLAH 'ın dinine uyup uymadığı hiç hesaba katılmaksızın isteyerek itaat etmek, hükümle ilgili konularda ALLAH 'tan başkalarının sözünü dinleyip kabullenmek, ALLAH 'tan başkasına itaat ederek O'nun dininin emir ve hükümlerine başkasını tercih ederek muhalefet etmek, ALLAH 'tan başkalarını rab edinmek ve onlara tapmak demektir



Putlara, şeytanlara ve tâğutlara tapmak nasıl şirk ise; ALLAH 'ın emrine, Hakk'ın hükmüne uymayan kişilerin ortaya attıkları görüşleri benimsemek ve onları ALLAH 'a tercih edip onlara uymak da öylece bir şirktir Bu durum, onlara kulluk mertebesinden fazla değer vermek, ALLAH 'ın ilâhî hükümlerine uymayan görüş ve fikirlerini benimsemek olduğu için, hem bir çeşit şirk, hem de ALLAH 'ı bırakıp onları rab edinmektir Onlara her ne kadar dil ile rab denilmese de durum, onları rab tanımanın ta kendisidir



Onların sözlerine itaat edip, ALLAH 'ın emirlerini terk etmenin puta ve tâğuta tapmakla aynı olmasının sebebi ise açıktır Çünkü gerçek âlim, Hakk'ın kulu ve ilâhî hükümlerin mahkûmu olan kişidir Hakkı bâtıl, batılı da hak yapmaya çalışıp, insanlara helâlı haram, haramı da helâl tanıtarak ALLAH 'ın hükümlerini değiştirmeye çalışanlar, ilmî haysiyetten uzak birer tâğutturlar Bunlara uymak da onları rab kabul etmektir Çünkü bu duruma düşenler, ALLAH 'ın hükmüne değil de onların isteklerine uyarak onlara ALLAH 'a tapar gibi tapmış olanlardır



Günümüzde de insanların hayatına hâkim pek çok rab kabul edilenler var Her insan, hangi rabbin kulu olduğunu kendisi tayin edebilir Ancak, bunu yaparken, kimin mülkünde yaşadığını, hangi rabba kulluk etmesi gerektiğini iyice düşünmelidir Şu iyi bilinmelidir ki, inanılan ve hayatın her safhasında emrine uyulan tek rab ALLAH olmadıkça O'na kullukta bulunulmuş olunamaz Peygamberimiz'in: "Rabbım ALLAH de ve bu sözünde dosdoğru ol" anlamındaki mübarek sözü, Kur'an'daki rab kavramının ve O'na kulluğun en veciz ifadesidir



Kabirde sorulacak insanlara: "Rabbın kim?" Dünyada rab anlayışı ve bu konudaki davranış ve eylemlerine göre cevap çıkacak o insandan "Rabbım filandır" diyecek insan Dil, irâdemizin emrinden çıkacak orada Dünyada kimi rab kabul etti veya eylemleriyle bu görüntüyü verdiyse, onu söyleyecek dil Orada "Rabbım ALLAH 'tır" diyebilmek için, burada "Rabbım ALLAH 'tır" deyip bu sözünü yaşantı olarak isbatlamak gerekiyor Evet, kurtuluşun tek reçetesi: “Rabbım ALLAH ” deyip dosdoğru olmak



Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.