Prof. Dr. Sinsi
|
Hz Fatıma'yı(R.A)Tanımaya Muhtacız
Geleneğimize “Fatma” olarak yerleşen “Fâtıma” ismini duyduğumuzda aklımıza öncelikle Peygamber Efendimiz’in (sas) kızı geliyor Ancak, Cennet kadınlarının efendisi olan, Efendimiz’in, “Fâtıma benden bir parçadır Onu seven beni sevmiş olur
Ona düşmanlık eden bana da düşmanlık etmiş olur ” dediği bu eşsiz insanı yeterince tanımıyoruz O’nun hakkında ilk aklımıza gelenler, Efendimiz’e çok benzediği, babasından sonra hiç gülmediği, hayatını büyük zorluklarla geçirdiği, evinde el değirmeniyle buğday öğütüp un yaptığı gibi bilgilerdir Oysa, Hz Fâtıma 28 yıllık ömrünün her ânını Peygamber Efendimiz’le birlikte geçiren, O’nun en uzun süreli ve en yakın tanığıdır Mesela, Efendimiz’in eşi Hz Hatice’nin vefatı üzerine ne kadar üzüldüğünü biliriz; ama o zaman küçük bir kız çocuğu olan Fâtıma’nın hissiyatını hiçbir kitaptan okuyamayız Uhud harbinde yanağından yaralanan Efendimiz’in akan kanını devrinin en iyi kadın hekimlerinden biri olan Hz Fâtıma’nın durdurduğunu, fetih günü Allah Rasulü olan babasının yanında Mekke’ye O’nun da girdiğini her kitap yazmıyor
Efendimiz’in can parçası Hz Fâtıma’yı tanımaya ihtiyacımız var, çünkü o ve ailesi, yani ehl-i beyt, Efendimiz’in tebliğ ettiği vahyin hayata geçirildiği bir laboratuar hükmünü taşıyor Allah’ın (cc) emirlerinin ilk muhatabı olan ehl-i beyti ve Hz Fâtıma’yı (r anha) tanıdıkça asıl yaşamamız gereken hayatın nasıl olacağını da öğreneceğiz
Yazar Sibel Eraslan, 7 yıl boyunca klasik siyer ve hadis kitaplarından, Sünni ve Caferi kaynaklardan Hz Fâtıma’yı okudu ve “Hz Fatıma Can Parçası” (Elest Yayınları) adlı bir kitap hazırladı Bin 400 yıl öncesine bu çağdan Müslüman aydın bir kadın gözüyle bakan Eraslan’ın bugün dünya üzerinde yaşanan olayları da değerlendirerek kaleme aldığı eseri, derli toplu bir Hz Fâtıma portresi sunması hasebiyle de bir kaynak kitap özelliği taşıyor Eraslan, tarihi hadiseleri ve kutsal kişilikleri kendine özgü lirik bir dille anlatırken, okurlarını Hz Fâtıma ve Ehl-i Beyt sevgisi üzerinde birleşmeye çağırıyor
Sibel Eraslan, okumalarını Hz Fatıma’nın ayak izlerini takip ettiği bir süreç olarak değerlendiriyor ve her okumada şu ana kadar hiç bilmediği şeyleri öğrendiğini belirtiyor Mesela Hz Fâtıma’nın döneminde çok iyi bir hekim olduğunu, dili çok iyi kullanan kuvvetli bir hatip ve çok iyi bir şair olduğunu öğrenmiş Ehl-i beyt ve Efendimiz’in eşlerinin bizlere sadece kutsal kişilikler olarak aktarıldığını ifade eden Eraslan, “Evet onlar aziz kadınlar; ama bu kimliğin yanı sıra o dönem içinde toplumsal yönleri de var Hz Fâtıma’nın toplumsal kimliği, kadının toplum içinde var oluş serüvenine de bir ışık tutuyor ” diyor
Bugünün nesilleri olarak Hz Fâtıma’yı çok iyi tanımayışımızı öncelikle onunla ilgili Türkçe eser sayısının azlığına bağlayan Eraslan’a göre, günümüzün araştırmacıları Arapça ve Farsçaya daha uzak durduğu için okumalar çeviriler üzerinden yapılıyor İngilizce metinler üzerinden takip etmenin zorluğunu ve acziyetini yaşadığını itiraf eden Eraslan, “Dil duvarını aştıktan sonra siyasi birtakım duvarlar da var
Özellikle Emevi ve Abbasi dönemindeki baskıcı süreç bazı kararmalara sebep olmuş Hz Fâtıma, mezhep kamplaşması arasında bir fay hattı üzerinde oturuyor Bütün Müslümanlar hangi mezhep olursa olsun Hz Fâtıma’nın ismi üzerinde birleşebilir ” diye konuşuyor
‘Ben kızlar babasıyım’
Peygamber Efendimiz’in kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir çağda, ‘Ben kızlar babasıyım ’ demesini “ilahi bir cevap” olarak değerlendiriyor Eraslan Çok güçlü onur kurallarının hakim olduğu bir çöle iniyor risalet Kız çocuklarını, ilerleyen yaşlarında şereflerine halel getirirler diye öldürüyor, hele savaş dönemi ise doğduğu anda yok ediyorlardı Efendimiz’in iki oğlu ardı ardına vefat edince müşrikler, ucu kopuk çam, ebter, soyu kesik diyorlar Efendimiz bu sözlere üzülüyor; ama Cenab-ı Hak, Kevser suresinde de müjdelediği, nehir gibi bir evlat bağışlıyor O’na ve soyu kesilmiyor Nesli kızı üzerinden devam ediyor Cenab-ı Allah yazdığı kader ile yerleşik ataerkil gelenekleri alt üst ediyor “Bütün evlatlar babalarıyla ve anneleriyle künyelenir; ama Hasan ve Hüseyin benimle künyelenir ” diyor Efendimiz Torunlarını çok seviyor Hasan ve Hüseyin efendilerimiz de dedelerine layık birer evlat olarak ömür sürdüler Onların nesli bugüne kadar devam etti
‘Babasının annesi’
Hz Fâtıma, Hz Hatice’nin (r anhüma) vefatından sonra Efendimiz’in yanında kolu kanadı gibi olduğu için ona “Ümmü Ebiha-babasının annesi” diye hitap ediyorlar Eraslan onu şöyle anlatıyor: “Hz Rasul Kâbe’de namaz kılıyor Etrafını müşrikler çevirmişler Birkaç gün önce ölen bir devenin döl yatağını secdede iken getirip üzerine atıyorlar Hz Fâtıma bunu duyunca koşarak geliyor ve o ağır şeyi çekip babasının elbisesini temizliyor Bunu bize anlatan İbn Mesud diyor ki: ‘Eğer gücüm olsaydı ben buna karşı çıkacaktım, ama o arada bir kızcağız geldi, küçücük elleriyle babasının üzerini temizledi ve müşriklere karşı çıkarak onlara cevaplar verdi ’ ”
O dönemde 10-12 yaşlarında olan Hz Fâtıma herkesin durduğu ve, ‘Bir destekçim olsaydı ben Hz Peygamberi desteklerdim ’ diye düşündüğü bir anda, hiçbir şey düşünmeden küçücük elleriyle atılıyor ve Peygamberimize destek veriyor
Efendimiz öyle bir baba ki, kızı odaya girdiği zaman ayağa kalkıp kendi oturduğu yeri ikram ediyor Babası girdiği zaman da Hz Fâtıma hemen gidip elini öper ve yerini gösterirmiş Efendimiz, seferlerden geldiği zaman mescitte iki rekat namaz kılıyor ve kendi evine gitmeden önce Hz Fâtıma’nın evine gidiyor Yola giderken son gördüğü yüz de, yoldan dönünce ilk gördüğü yüz de Hz Fâtıma
“Fâtıma benden bir parçadır, O’nu seven beni sever, O’na düşmanlık etmiş, üzmüş olan beni üzmüş olur ” der sık sık Demek ki Hz Fâtıma’yı sevmek imanın rükünlerinden birisidir Efendimiz, O’nun uzaklığına hiç dayanamıyor Evlendikten sonra hemen evinin yanına yerleştiriyor Bu da yetmiyor, onların tarafına bir pencere açtırıyor Oradan her baktığında kızını, torunlarını görmek istiyor
Hz Fâtıma ile Hz Ali
Hz Peygamberimizin yaptığı evlilikler ümmete örnek olmak üzere yapılan Allah’ın emrettiği stratejik anlamları olan evliliklerdi Hz Fâtıma ve Hz Ali’nin evliliği ise risaletin tatbik edildiği, bütün nebevi kaidelerin bizzat Efendimiz tarafından tatbik edildiği laboratuar bir evlilikti Tek eşli devam etti Birbirlerini aşkla seviyorlardı, dost ve yoldaştılar İkisinin arasındaki bu ilişkinin çok çarpıcı olduğunu düşünen Sibel Eraslan, etkilendiği özelliklerini şöyle anlatıyor: “Elbette ikisi de çok kutsal kişilikler Hz Ali (ra) cengaver, Allah’ın arslanı, fatih bir kumandan Hz Fâtıma (r anha) âlemlere rahmet bir peygamberin kızı İkisi hakkında, evlilikleri hakkında konuşabilmek çok kolay değil İkisi evlerinde değirmen çevirirken Efendimiz gelip, ‘Hanginiz daha çok yoruldu?’ diye soruyor Hz Ali, Hz Fâtıma’yı işaret edince kızının yerine geçip değirmen çeviriyor O Hayber fatihi; ama eşiyle bütün işleri ortaklaşa yapıyor Su taşıyor, değirmen çeviriyor, çocuklara bakıyor Devletin genelkurmay başkanı olan Hz Ali, âlemlere rahmet olan Peygamberimizle birlikte buğday öğütüyor Onları görkemli kılan da buydu zaten Çok sade bir hayatları vardı ”
Sibel Erarslan
|