08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Aydî Baba
AYDÎ BABA
Gâziantep velîlerinden İsmi Mehmed olup, babasının ismi Mehmed Nâmî Efendidir Babası da âlim bir zât idi Aydî Baba, 1812 (H 1227) senesinde Antep'te doğdu İlk tahsîline bu vilâyette başlayan Aydî Baba sonra, ilim öğrenmek için, Halep, Kayseri ve İstanbul'a gitti İlim tahsîlini tamamlayınca memleketine dönüşünde Kayseri Medresesinde bir süre müderrislik yaptı
Aydî Baba, bir arkadaşı ile berâber tekrar İstanbul'a seyâhate gitti İstanbul'da Kuşadalı İbrâhim Efendiye talebe oldu ve ondan Halvetî tarîkatını insanlara öğretmek için icâzet, diploma aldı Bu seyâhatine, dükkânını ve mallarını satıp katılan arkadaşının bir süre sonra parası bitti ve sıkıntıya düştü Aklından, "Gül gibi işimi ne diye dağıttım da burada sürünmeye geldim " diye geçirdi Bu düşünceleri Aydî Baba'ya mâlûm olunca; ona kucağını açmasını söyledi ve takkesini kucağına ters çevirdi Takkeden bir sürü para döküldü Ona; "Haydi Antep'e git de dükkan aç!" dedi Arkadaşı hatâsını anlayıp af diledi ise de, Aydî Baba onu Antep'e gönderdi
Aydî Baba, İstanbul dönüşünde İki şerefeli Câmide imâmlık yapmaya başladı Evinin bir bölümünü tekke hâline getirerek insanlara doğru yolu anlattı Şehrin ileri gelenleri ve halktan pek çok kimse derslerine katıldı Bir süre sonra Allahü teâlânın aşkı ile yanan Aydî Baba talebelerine; "Biz şeyhlik yapıyorduk ama talebe bile olamamışız Ben size hoca olmaya lâyık değilim Eğer halktan uzak olmazsak, Allahü teâlâya yakın olamayız " diyerek şeyhliği, imâmlığı ve hatipliği bıraktı
Antep'in bir mahallesinde bir kadın doğum yaparken çok zor durumda kalmıştı Yanında bulunan kadınlar, kocasına; "Aydî Baba'ya git de hanımının kurtulması için duâ etsin " dediler Adam; "O deli ne yapabilir?" diye düşünmesine rağmen Aydî Baba'nın yanına gitti Durumu anlattı Aydî Baba gözlerini kapayıp biraz murâkabeden sonra; "Git Nur topu gibi bir oğlun oldu Allahü teâlâ onu sâlih kullarından eylesin " dedi Adam yine kalben inanmayarak evine gitti Evdeki kadınlar bir erkek çocuğu olduğunu müjdelediler Adam, Aydî Baba hakkındaki bu düşüncelerine tövbe etti
Aydî Baba, Allahü teâlânın aşkı ile çok güzel şiirler söyledi Fakat cezbe hâlinde söylediği bâzı sözleri ve davranışları yüzünden tenkitlere uğradı Bir ara Birecik'e sürgün edildi Sonra tekrar Antep'e geldi Dönüşünden kısa bir süre içinde 1865 (H 1282)'te Antep'te vefât etti Eski Mezarlığa defnedildi ise de kabri sonraları kurulan Yeni mezarlığa nakledildi
Aydî Baba, Allahü teâlânın aşkı ile Yûnus Emre gibi şiirler söylemiştir Gündüz yazdığı şiirlerinde Aydî, gece söylediği şiirlerinde ise Ayanî mahlasını kullanmıştır Aydî Baba'nın şiirlerinin toplandığı bir dîvânı vardır Yazması, Süleymâniye Kütüphânesi Yazma Bağışlar No: 2063'de vardır Ayrıca 1937'de Gâziantep'te neşr edilmiştir
AĞLAYU AĞLAYU
Dîvânında hocasının vefâtı üzerine yazdığı mersiye şöyledir:
Şeyhim bekâya gitti ben kaldım ağlayu ağlayu
Aktıkça kan bu dîdeden sildim ağlayu ağlayu
Geldi dil deryâsı cûşa, döndüm ol demek bî-hûşa
İhtiyârsız başım taşa, çaldım ağlayu ağlayu
Arttı derdim âh ile, göz kan döker dilhâh ile
Ser-tâ-kadem eyvâh ile, doldum ağlayu ağlayu
Yandı dil nâr-i furkata, sabrolunmaz bu hasrete
Şimdi deryây-i hayrete, daldım ağlayu ağlayu
   
Cismim yanar bu nâr ile, gönlüm dolar bu zâr ile
Bağrım fırak-i yâr ile deldim ağlayu ağlayu
Boynum eğüp sünbül gibi feryâd edip bülbül gibi
Aydî iken ben gül gibi, soldum ağlayu ağlayu
1) Gaziantep Evliyâları; s 157
2) Son Asır Türk Şâirleri; c 3, s 2120
3) Kuşadalı İbrâhim Halvetî; s 39,45
|
|
|