Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahıskalı, ali, efendi, haydar

Ahıskalı Ali Haydar Efendi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ahıskalı Ali Haydar Efendi




AHISKALI ALİ HAYDAR EFENDİ

İstanbul-Fâtih-Çarşamba'daki Şeyh İsmet Efendi Dergahının son şeyhi İsmi, Ali Haydar olup, babası Şerîf Efendidir Ahıskalı Ali Haydar Efendi diye meşhûr olmuştur 1870 (H1288) senesinde Batum'un Ahıska kazasında doğdu 1960 (H1380) senesinde İstanbul'da vefât etti Kabri Edirnekapı Sakızağacı kabristanındadır

İki yaşındayken annesini, dört yaşındayken babasını kaybeden Ali Haydar Efendi ilk tahsîlini memleketinde yaptı Erzurum'a gelerek oradaki Bakırcı Medresesine sonra, İstanbul'a gidip Fâtih Câmiinde derslere devâm etti Tahsîlini tamamlayıp, Bâyezîd Dersiâmlarından Çarşambalı Hoca Ahmed Hamdi Efendiden 1901 senesinde icâzet aldı Bir yandan hocasının derslerine devâm ederken diğer yandan kâdı yetiştiren Medreset-ül-kuzât'a gidip 1906 yılında mezûn oldu Dînî derslerden yapılan imtihanı kazanıp, Fâtih Câmiinde talebe okutmaya başladı Böylece Fâtih Dersiâmları arasında yer aldı 1909 senesinde Fetvâhânede fetvâ yazmakla vazîfelendirildi Sahn-ı Seman (Fâtih) Medreseleri fıkıh müderrisliğine tâyin edildi

Bu sırada talebelere yardım toplamak için gittiği Bandırma'da ramazan ayında halka vâz etti Vâzlarında, tasavvuf ve tarîkat ehli aleyhinde de konuşuyordu Bir gün sabah namazında kürsüye çıkarak; "Burada Bezzâz Ali Rızâ Efendi var, şöyle yapar, böyle yapar" diye aleyhinde konuştu Cemâatin içinde Bezzâz Ali Efendinin talebelerinden Börekçi Hasan Efendi adında biri vardı Namazdan sonra Bezzâz Ali Rızâ Efendinin yanına gidip durumu hocasına anlattı Bezzâz Ali Rızâ Efendi; "Hiç merak etme, çok yakında bizim yanımıza gelecek" cevâbını verdi Çok geçmeden Ali Haydar Efendinin gönlüne bir ateş düştü Tasavvufa ve tasavvuf erbâbına karşı alâka duymaya başladı Cübbeyi ve sarığı çıkarıp câmiden çıktı, pazar yerinde bez satan Bezzâz Ali Rızâ Efendinin yanına giderek, söylediklerinden pişmanlık duyduğunu bildirip, yalvararak; "Beni evlatlığa kabûl et" dedi Bezzâz Ali Rızâ Efendi kolundan tuttu, sırtını okşadı ve; "İstanbul'da Hacı Ahmed Efendi var, ona git" dedi

Ahıskalı Ali Haydar Efendi İstanbul'a gelip Hacı Ahmed Efendiyi buldu O da; "Topkapı'da Ali Efendi var ona git" dedi Topkapı'ya giden Ahıskalı Ali Haydar Efendi kendisine bildirilen köhne bir evin kapısını çaldı Yarım saat kadar kapıda bekledi O anda kendisinin huzur dersleri Baş Mukarrir ve Baş Muhatabı olduğunu düşünüp kendi kendisine; "Böyle bir adamken bu köhne evin kapısında bekliyorum!" dedi Daha sonra kapı açılıp, bir kız çocuğu çıktı ve; "Buyurun içeri" dedi İçeri girenAli Haydar Efendi bir saat daha bekledi Bu bekleyişi sırasında yine makâmını ve mevkıini düşündü Bu sırada saçı-başı birbirine karışmış, kambur bir adam içeri girdi Bu kimsenin Ali Efendi olduğunu anlayan Ali Haydar Efendi hemen elini öpmek istedi Fakat o kimse; "Çek, çek elini, ben samîmiyetsizlere el vermem" dedi Ahıskalı Ali Haydar Efendi kendisinin sıfatlarını ve makamlarını saymaya başlayınca o zat; "Sus, sus!" diyerek azarladı Ali Haydar Efendi ağlamaya başlayınca da; "Yâ! Amma da cümbüş hocasıymışsın, şaka yaptım" dedi O anda kendinde bâzı değişiklikler hisseden Ali Haydar Efendi Ali Efendiye talebe olup sohbet ve derslerine devâm etti Tasavvuf yolunda ilerledi Ali Rızâ Efendinin vefâtı üzerine 1914 senesinde Şeyh İsmet Efendi dergâhı postnişinliğine, vakıf şartı gereğince, Ali Rızâ Efendinin talebeleri tarafından seçildi Fakat iktidarda olan İttihat ve Terakki hükümeti onun bu vazîfeye getirilmesine mâni oldu Usulsüz olan bu uygulama dergâh mensupları arasında huzursuzluğa yol açtı

Derin bir bilgisi ve kuvvetli bir hitâbet gücü olan Ahıskalı Ali Haydar Efendi, Mart 1915'te şeyhülislâmlıkta yeni kurulan "Te'lif-i Mesâil Heyeti" reisliğine tâyin edildi Bu görevi esnâsında Mecelle'yi ikmâl için kurulan komisyonda vazîfe aldı ve iki senede Kitâb-ül-Büyû' (Alış-veriş kitabı) ve Kitab-ül-İcâre'yi hazırladı

Birinci Dünyâ Harbi boyunca bu vazîfeyi devâm ettiren Ahıskalı Ali Haydar Efendi 1916 senesinden îtibâren her ramazan ayında huzur dersleri (pâdişâh huzûrunda yapılan ilmî ders ve sohbet toplantıları) başmuhâtaplığı vazîfesini yürüttü Bu vazîfesi 1923 senesine kadar sürdü ve pâdişâhlığın kaldırılmasıyla son buldu

Ahıskalı Ali Haydar Efendinin postnişinliğine mâni olunmakla ilgili usulsüz uygulama, mürîdândan Hâfız Halil Sâmi Efendi tarafından yazılan bir dilekçe ile saraya intikâl ettirildi Nihâyet 1919 senesinde Ali Haydar Efendinin postnişinliği pâdişâh tarafından tasdik edilerek vazîfesi kendisine iâde edildi Bu vazîfesi tekke ve zâviyeler kapanıncaya kadar devâm etti Şeyhülislâmlığın kaldırılması, tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonra açıkta kaldı, sâdece dersiâm maaşı ile iktifâ etti Cebecibaşı Mahallesinde bulunan Şeyh İsmet Efendi dergâhında ikâmet etti

Dört pâdişâhın zamanında bilfiil vazîfe yapmış olan ve bilhassa Sultan İkinci Abdülhamîd Hanın iltifatlarına kavuşan Ahıskalı Ali Haydar Efendi, Cumhûriyet devri boyunca dînî tedrisât ile meşgûl oldu Yirmi beş yıl boyunca göz hapsinde tutuldu

Oğlu Hâlid Gürbüzler babasıyla ilgili olarak şunları söylemektedir:

"Babam kimseyle kötü olmamamızı söylerdi Oturalım, çaylar, kahveler içelim demez, devamlı ilimle meşgûl olurdu Erzurum'dan Alvarlı Mehmed Efendi, Ramazanoğlu Sâmi Efendi sık sık ziyaretine gelirlerdi Hasib Efendi ile Mehmed Zahid Kotku Efendi de gelirlerdi Devrin bütün âlimleri ziyâretine gelir, sohbet ederlerdi"

Din ve devlet hizmeti görenlere büyük kıymet veren Ahıskalı Ali Haydar Efendi talebelerinin ve sevenlerinin ilmî yönden daha ileri olmalarını ister; "Sulbümden değil, yolumdan gelen benim evladımdır" derdi Kendisi ilmî mütâlaayı hiç bırakmazdı Zevcesi Hanife Hanıma; "Hanife, Hanife yeni bir câhilliğimi daha gördüm Yeni bir şey daha öğrendim" derdi Kendi tahsilinin kısa olduğundan bahs ederek; "Benim tahsil müddetim beş senedir" derdi

Sert mizaçlı bir insandı İbâdete çok düşkündü Geniş çaplı düşünür, müslümanların idâresi hakkında ihlâslı ve temiz insanların söz sâhibi olmasını, milletin ve devletin devâmını isterdi

Küçük oğlu Behâeddîn Gürbüzler'in ifâde ettiğine göre, ilim öğrenmek, öğretmek ve insanlara İslâmiyeti anlatmakla meşgûl olurdu Siyâsetle meşgûl olmazdı Hatta İttihat ve Terakki fırkasına girmesi için Hüseyin Câhit ve Talat Paşa tarafından teklifte bulunulmasına rağmen, tekliflerini kabûl etmemişti Talebelerine siyâsetten uzak durmalarını tavsiye ederdi

Tekke ve zâviyelerin kapatılmasından sonra Türkiye'de kurulan yeni idâreye karşı olduğu öne sürülerek Ankara'ya götürülmüştü Ankara'da İskilipli Âtıf Hoca ile birlikte zor şartlar altında hapishânede kaldığı sırada rüyâsında şeyhini gördü Şeyhi ona; "Oğlum kırk bir defâ Fetih sûresini okursan kurtulursun" dedi Ahıskalı Ali Haydar Efendi okumaya başladı Bir yandan da okuduğu sayıyı ranzaya işâretliyordu Onun böyle yaptığını gören İskilipli Âtıf Efendi; "Hoca ne yapıyorsun?" diye sorunca; "Rüyâmda şeyhim böyle böyle söyledi Sen de oku kurtulursun" dedi Âtıf Efendi; "Bu gece rüyâmda Peygamber efendimizi gördüm Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, ben seni çağırıyorum, sen müdâfaanı (savunmanı) hazırlıyorsun! buyurdu Ben de müdâfaanâmemi yırttım" dedi Ahıskalı Ali Haydar Efendi okumaya devâm etti Daha sonra kurtuldu

Dînî ilimlere vâkıf olan Ahıskalı Ali Haydar Efendi, kuvvetli hitâbetiyle dinleyenleri tesir altında bırakırdı Ömrünü İslâm dînini öğrenmeye ve öğretmeye vermişti Kur'ân-ı kerîmi çok okurdu Nefse güvenmemeyi telkin ederdi Talebelerine ve sevenlerine nasîhatlarda bulunurdu Zamânın şartlarına göre dînî konuları anlatmak hâricinde sessiz bir hayat yaşadı

Vefâtından on gün evvel Fâtih-Çarşamba'daki Şeyh İsmet Efendi dergâhının yakınındaki evinde komaya girdi On gün bitkisel hayat sürdü Ağustos 1960 (H1380) günü yarı beline kadar doğruldu "Allah" diyerek rûhunu teslim etti Cenâzesini Mehmed Zâhid Kotku Efendi ile Ramazanoğlu Sami Efendi yıkadılar Hocası olan Reîs-ül-Ulema Çarşambalı Ahmed Efendinin de kabrinin bulunduğu Fâtih Câmii kabristanına defn edilmesi istendi Fakat buna müsâde edilmedi Yavuz Selîm Câmiinde Ramazanoğlu Sâmi Efendi tarafından kıldırılan cenâze namazından sonra Sakızağacı kabristanında defn edildi

1) Osmanlılarda Devlet ve Tekke Münâsebetleri; s212,248
2) Ahıskalı Ali Haydar Efendi (Kemal Bozkurt-İslam Mecmuası, Sayı 98 Ekim 1991)
3) Son Devir Osmanlı Ulemâsı; c1, s260
4) İstanbul ve Anadolu Evliyâları; c1, s562

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.