Biruni |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
BiruniBİRUNİ ALPEREN GÜRBÜZER Biruni Harizm bölgesinin başşehri Kas’ta dünyaya geldi Onun en belirgin özelliği hayatı boyunca karşılaştığı hükümdarların her birine ayrı ayrı ilmi eserler takdim etmesidir Dönemin cebir ve fen bilimlerin hocası olan Emir Ebu Nasr Mansur bin Ali bin Irak’ın gözetiminde yetişmiş, ilmiyle amil hocaları sayesinde batıya rehber olan astronomi alanında ki Batlamyusun eserleri okuma şansı elde etmiştir Yani, vira vira bismillah ile başlayacak ilmi bir harekete koyulmuş Aynı zamanda Abbasi Halifelerin tercüme faaliyetlerin hız verdiği dönemden kalan eserler ona ufuk açmış, böylece eski Yunanca’dan ve Süryanice’den aktardığı tercümelerle adından söz ettirmiştir O bu eserleri tercüme etmekle kalmamış yorumlamıştır da Nitekim O İslam’ın batıya açılan penceresi olmayı başarabilmiştir Belki de o müthiş tercüme faaliyetleri olmasaydı İslam âlemi bu denli batıya açılamazdı Hem almışız hem de vermişiz Hem alırken hem de verirken kimliğimizden hiç bir şey kaybetmediğimiz gibi batı kültürüne de vakıf olmuşuz Yollarda ilmi aradı, ararken de her çiçekten bal çıkarma meziyetini ortaya koymuştur O ilmi faaliyetler adına İspanya hariç tüm Müslüman ülkeleri gezmiş ve gezdiği şehirlere renk katmıştır Yücelerden enginleri izledi O aynı zamanda çağdaşı Tıpta adından söz ettiren İbni Sina ile de mektuplaşarak, aralarında karşılıklı söz düellosuna benzer bir metotla fikir alışverişinde bulunma şansı yakalamış, hatta bir keresinde İbni Sina Biruni’ye parçalarda oyalanman, yani tekçi analizler üzerinde durmanın bütünü görmeye mani teşkil ettiği eleştirisine maruz kalır, ama verdiği cevap enteresandır, O; hakikatin ayrıntılarda ve teklerde olduğunu beyanıyla ince bir gönderme yapmıştır Sanki bu ince göndermesiyle İbni Sina’ya Allah birdir, bir’i sever mesajını vermek istemiştir Ona değer katan bir diğer özellikte tüm medeniyetlerin kronolojisinin yanı sıra astronomi trigonometri gibi ilim dallarında ki buluşlardan elde ettiği derlemeleri ile hem batı’ya hem de İslam âlemine soluk aldırmasıdır Hakeza jeolojiye ilişkin ilk analitik yaklaşım şerefi ona aittir Birçok ilim adamlarımızın ilkleri olduğu gibi, onunda ilk eseri Asarul Bakiyedir Hâsılı o yıldızlardan tutunda her zerre ve kürelere kadar, ta özgül ağırlıklarına varıncaya kadar karekök ve geometrik gibi birçok karışık zihni yorucu konuların ispatını sunarak anlaşılır kılmıştır Matematik onunla hafiflemiş, öyle ki birleşik kaplar teoreminden hareketle kaynak suların ve artezyen kuyuların sırrını çözer hale getirmiştir Hatta, O bütün pozitif ilimlerden fırsat bulup felsefeye de zaman ayırmış, ama felsefenin o akıl döngüsüne haps olmadan ilgilenmiş Hasılı o, Allah’ın razı olacağı ilme sarılmış ve bu hususta da Allah’dan dua ve niyazda bulunmayı ihmal etmemiştir İlk eğitimini Harzemşahların sarayında alıp, gördüğü eğitimin semeresini buraya yakın bir köyde 17 yaşında ilk rasadını bina ederek ispatlar Bir süre doğup büyüdüğü ülkesinde çıkan karışıkların yaşanmasıyla Rey şehrine göç ederek Büveyhide sülalesinin sarayında ilmi çalışmalarını yürütür, bir süre sonra kelimenin tam anlamıyla bir yandan hasret, bir yandan da aydınlık yüzüyle tekrar Kas’a dönüş yapar Aydınlık dönüşü de muhteşem olur, nitekim Ebu’l Vefa el Buzcani ile buluşmuş, kendinden 33 yaş büyük bir deha ile birlikte ayın tutulması gözlemlenerek sıla hasretinin yorgunluğu bu şekilde üzerinden alınmıştır adeta O gök kubbede bir yıldızdır artık Onun için her buluş ve her ilmi faaliyet yeniden doğmak gibidir çünkü Ardından Samani hükümdarın daveti üzerine Buhara’ya yol alır, buradan da Curcan da ikinci defa tahtına geçen Kabus bin Vaşmfir’in sarayına konuk olsa da pek hoşnut olmaz sultandan Yine de o yaratılanı hoş görüp, her ne kusur varsa geçer zaman diyerek ilme değer vermesinin yüzü suyu hürmetine ilmi çalışmalarından yılmamış, mevcut hükümdara muhabbet duymasa da birde ona el-Asaru’l Bakiye eserini ona ithaf ederek takdim etmiştir Ancak hükümdarın katı yürekliliğine bir noktaya kadar dayanabilmiş, tahammül sınırlarını zorlayınca vakit nakit deyip Gürgenç’te Eb’ul Hasan Ali bMe’mun’un davetine icabet etmiş ve burada ilmi faaliyetlerini sürdürmüştür O da ölünce yerine geçen kardeşi Harizmşah Ebu’l Abbas Me’munla yola devam demiş Fakat Gazneli Mahmut, Harizm ülkesini fethedince bir süre nezaret altında tutulmuştur Neyse ki Gazneli Mahmut geçte olsa böyle bir ilim adamının varlığını fark edip sarayında ona özel yer ayırtarak, o bizim en değerli hazinemizdir diyebilmiştir Gazneli Mahmud’dan sonra oğlu Mesut zamanında Hindistan kadar giderek Sanksritce’yi dilini öğrenip, böylece Hindistan’ın o zengin medeniyetini onla tanıdık, tanımakla kalmadık oralarda astronomik çalışmalarıyla göz doldurmuşuz ve rasatlar da inşa etmişiz Hindistan’daki çalışmaların ürünü diyebileceğimiz el- Kanunu eserini de sultan Mesuda ithafla ona takdim etmiştir Sultan Mesud’dan sonra yerine geçen Mevdu’da Kitabu’s-Saydala takdim edilir Bu eserin ilginç kılan yönü daha önceki eserlerde var olan astronomi, jeolojik enlem boylam hesaplamalarından ziyade tıp ve eczacılıkla ilgili olmasıdır Gerçekten Birunu için Gazne açılımdır, bu yüzden doğup büyüdüğü Harizm’den sonra ikinci vatanım dediği bu topraklarda seksenin üstünde bir yaşta hayata veda eder Velhasıl, O doğu-batı medeniyetini en iyi yorumlayan bir deha idi Vesselam |
|