Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
efendi, kamil, muhammed

Muhammed Kâmil Efendi

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muhammed Kâmil Efendi




MUHAMMED KÂMİL EFENDİ

İstanbul velîlerinden İsmi Muhammed Kâmil'dir 1824 (H1240) senesi Edremit yakınında Ayvacık kazâsında doğdu 1911 (H1330) senesi İstanbul'da vefât etti Küçük Ayasofya bahçesinde Bâbüsseâde ağası Hacı Hüseyin Ağa türbesine defnedildi

Kâmil Efendi tahsil çağına gelince, İstanbul'a gelerek Küçük Ayasofya Medresesine yerleşti Bâyezîd Medresesi müderrislerinden Büyük Kâzım Efendiden ilim ve edeb öğrenmeye başladı Sonra Fâtih müderrislerinden Arnavud Ali Efendi ile başkalarından tahsilini tamamlayıp icâzet, diploma aldı Bu sırada Kuşadalı İbrâhim Efendinin talebelerinden ve Şâbâniyye yolu büyüklerinden Muhammed Tevfik Bosnevî Efendinin sohbetlerini dinledi ve tasavvuf yolunun bilgilerini öğrendi Daha sonra Üsküdarlı Mustafa Efendinin hikmet dolu sohbetlerine katıldı

Kâmil Efendi, Sultan Abdülazîz Han zamânında Kaşgâr Emîri tarafındanİstanbul'a gönderilen Yâkûb Hanın sohbetlerine iştirâk etti Önceleri ona talebe olmayı düşünmemişti Bir gün Yâkûb Han keşf yoluyla onun kalbinden geçenleri anlayıp; "Kâmil Efendi! Size feyz bizden gelir" buyurdu O anda Kâmil Efendinin gönlü ona bağlandı Bundan sonra vâz ve nasîhatlerini canla başla dinler oldu Yâkûb Han hazretleri onu talebeliğe kabûl etti

Kâmil Efendi, Küçük Ayasofya Medresesinin küçük minâre hizâsındaki odasına çekildi Orada yalnız başına kalıp, ibâdetle meşgûl olurdu Diğer taraftan Yâkûb Han hazretlerinin sohbetlerini dinledi, zamanla onun ikâmet ettiği dergâha yerleşti

Yâkûb Han hazretlerinin âniden İstanbul'dan gitmesi îcâb etmişti Lâkin bu işi Kâmil Efendiye açmadı Birlikte o gün bir kayığa binip Eyüp Sultan hazretlerini ziyârete gittiler Ziyâretten sonra bir yere oturup sohbete başladılar O sırada gökyüzünde sürüyle kuşlar belirdi Yâkûb Han, Kâmil Efendiye kuşları gösterip; "Bunlar nereye gidiyorlar" buyurdu O da; "Vatanlarına" diye cevap verdi Bunun üzerine Yâkûb Han; "Haydi biz de vatanımıza gidelim Bu bir işârettir" buyurduBerâberce köprüye geldiler Oradan bir kayıkla yanaşmış olan bir İngiliz gemisine bindiler Kâmil Efendi hocasına hiçbir şey sormadı Bindikleri gemi hareket etti Birlikte İzmir'e geldiler Burada Yâkûb Han, Kâmil Efendiye Hindistan'a gideceğini söyleyip vedâ etti ve onun da İstanbul'a dönmesini bildirdi

Kâmil Efendi hocasını yolcu ettikten sonra emri üzerine İstanbul'a döndüYine Ayasofya'daki medrese odasına kapandı İbâdetle meşgûl oldu Üç sene kadar nefsini terbiye ile uğraştı Kimseyle görüşmedi Bu sırada elli sekiz yaşlarını geçmişti

Daha sonraları altı yedi defâ hac etti Dönüşte Kastamonu'daki evliyâdan Şeyh Şâbân-ı Velî hazretlerinin mübârek kabirlerini ziyâret edip rûhâniyetlerinden mânevî istifâdede bulundu

Kâmil Efendi, İstanbul'a döndüğünde vekil olarak Yâkûb Hanın İstanbul'daki talebelerinin mânevî terbiyeleriyle uğraştı Bir gün Yâkûb Hanın Hindistan'ın Dehli şehrinde vefât ettiği haberi geldi Kâmil Efendi bunun üzerine; "Biz-de artık vekâlet kalmadı" buyurdu ve büsbütün talebelerle ve başkalarıyla görüşmeyi kesti Lâkin sevdikleri yine onun etrâfına toplanıp mânevî feyzlerinden ve bereketlerinden istifâde ettiler

Sultan Abdülhamîd Han, Kâmil Efendiyi sever, hürmet eder ve saygı gösterirdiBir gün kendisini saraya dâvet etti Lâkin o, mâzeret beyân edip saraya gitmedi İbâdetle meşgûl oldu Çok kimseler Kâmil Efendinin yanına gelir, sohbetini dinler, duâsını alırdı Kâmil Efendi bunları sâdece muhabbet için kabûl ederdiDevlet adamlarından ve zenginlerden getirdikleri para mal gibi hiçbir şeyi kabûl etmezdi

Kâmil Efendi çok namaz kılar ve çok oruç tutardı Gece namazını teheccüdü terk ettiği görülmedi Evliyânın hallerinin yazılı olduğu kitapları çok sever, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin kitaplarını çok okurdu

Kâmil Efendi uzunca boylu, beyaz sakallı, kumral gözlü, buğday benizli olup, bedeni çok zayıftı Çok az konuşur, hiç gülmez, kimsenin yüzüne sert ve dik dik bakmazdı Yalnız bir şey soracağında, muhâtabının yüzüne yumuşaklıkla bakardı

Kimseden bir şey kabûl etmezdi Refâh içinde yaşar görünürdü Ramazân-ı şerîf ayında sofrası herkese açıktıHer kim gitse dergâhında nefis yiyeceklerin hazır olduğunu görürdü Huzurlarına kim gelse kalbinden dünyâ düşüncesi gider, onun heybeti karşısında titremeye başlardı Gelenler sohbetini dinleyince kendilerinin câhil olduğunu anlarlar, ilim sâhipleri huzûruna girdiklerinde bildiklerini unuturlardı

Kâmil Efendi, Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin evliyâlık vasıflarını taşırdı

Talebesi anlatır:

"Biz kendilerinden Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin Fütûhât-ı Mekkiyye kitâbını okumuştuk Buradaki velîlik vasıflarını hocamızda fazlasıyla gördük"

Kâmil Efendi bâzıları gibi taç ve hırka peşinde koşan ve kendilerine şeyh, mürşid dedirten sahte tarîkatçılarla görüşmez, onlar gibi, tanınmak ve bilinmek istemezdi Gönlü Allahü teâlânın zikriyle meşguldü Üç günde bir hatm-i şerîf okurdu

Devlet adamlarından Hacı Ali Paşa kendisini çok sever ve ziyâret ederdi Kâmil Efendi, Kuşadalı İbrâhim Efendinin tasavvuftaki Halvetî yolu üzerineydi

1) Menâkıb-ı Feyzullah Efendi, İbnü'l-Emîn, No: 2760, vr 111

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.