Hasan-İ Basrî Hazretleri |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hasan-İ Basrî HazretleriHasan-ı Basrî hazretleri tasavvuf yoluna girmeden önce inci ticâreti ile meşgûl olurdu Bir gün ticâret için Rûm diyârına gitmek üzere yola çıktı Kafile, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra Kayseriyye şehrine ulaştı O zaman, şehrin kapısında hükümdâra hediye vererek ticâret izni almak âdetti Hazırladıkları hediyeyi hükümdâra takdim etmesi için vezire götürdüler “YARIN TAKDİM EDELİM!” Vezir; “Bugün bir tören var, yarın takdim edelim” dedi Hasan-ı Basrî o gece vezirin konağında misâfir kaldı Sabah olunca vezire kendilerinin de yapılacak törenleri takib etmek istediklerini bildirdi Vezir kabûl etti ve birlikte tören yerine geldiler Büyük bir meydanın ortasında süslü bir çadır kurulmuştu Çadır saf ipek ve ibrişimden, direkleri ise gümüş ve altındandı Çadırın önünde parlak yumuşak şilteler, divanlar kurulmuştu Bu şilteler iyi cins atlastan ve çeşitli memleketlerden getirilmiş nâdide ve eşi bulunmayan kumaşlardan yapılmıştı Çadırın içinde ise bir tabut bulunuyordu Önce, ülkenin ileri gelenleri, esnaf, çiftçi ve sanatkârları bütün âletleriyle; daha sonra da Kayser (hükümdâr) ve has adamları meydanın ortasındaki süslü çadırın etrâfında döndüler ve çekilip gittiler Hasan-ı Basrî vezire, yapılan törenle ilgili bilgi sordu Vezir dedi ki: “ELİMİZDEN BİR ŞEY GELMİYOR” “Çadırın ortasındaki duran tabut Rum Kayserinin oğluna aittir O genç, son derece güzellik sâhibi, kuvvetli ve heybetli idi Bütün fenlerde ve ilimlerde bilmediği bir husus yoktu Silâhşörlükte arkasını yere getiren bir er çıkmamıştı Gökten gelen bir âfet ile kazâya uğradı Kendisine verilen bütün ilaçlar ve devâlar şifâ vermedi ve öldü İşte her yıl bu günde o genci anmak için gördüğün bu törenler düzenlenir Herkes onun tabutunun bulunduğu çadırın yanına varır “Her birimiz senin uğruna canımızı fedâya hazırız, ama ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor Bütün servetlerimizi, güzelliklerimizi, ilim ve hünerlerimizi emrine tahsis ettik, ama dünyâ kurulalı beri insanlar zengin fakir ölümden kurtulmaya muvaffak olamamışlardır” derler Vezir sözünü şöyle tamamladı: “Ey tüccarbaşı! İşte bu mânâyı anlamak için Kayser ve diğer devlet erkânı ve hükümdârın yakınları çadıra girip cenâzeyi kucaklayarak tesellî bulmaya çalışırlar Ellerinden bir şey gelmediğini ve âcizliklerini anlayarak dağılırlar” |
Hasan-İ Basrî Hazretleri |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hasan-İ Basrî HazretleriHasan Basri hazretleri, Tâbiînin en büyüklerindendir Babası, Eshâb-ı kirâmdan Zeyd bin Sâbit el-Ensârî’nin kölesi, annesi ise, sevgili Peygamberimizin temiz zevcelerinden, Ümmü Seleme’nin câriyesiydi 641 (H 21) senesinde Medîne-i münevverede doğdu 728 (H 110)de Basra’da vefât etti Hikmet ehli bir zat idi “YETMİŞ YILDIR CAN ÇEKİŞİYOR!” Bir gün kendisine; - Falan kimse can çekişiyor, dediler Hasan Basri de cevaben buyurdu ki: - Öyle demeyin! O kimse yetmiş yıldır can çekişiyor, kurtulmak istiyor Lakin ne zaman kurtulur Hak teala bilir *** Bir gün bir zat Hasan Basri hazretlerine gelerek yalvarır: “Aman efendim! Ne olur? Allah için bize bir yardımda bulununuz” Hazret-i imam da; “Nedir derdin? Ne hususta yardım edelim? Önce derdini ve ihtiyacını isteğini söyle ki sana yardım edebilelim” der Adam; “Efendim! Benim çok akıllı bir kızım var, onu çok severim, şimdi bu akıllı kızıma bir şeyler oldu Gece gündüz durmadan ağlıyor Kur’an-ı kerim okuyor ağlıyor, namaz kılıyor ağlıyor, hadis-i şerif okuyor ağlıyor ve bugünlerde gözleri görmez oldu Korkuyorum ki hepten kör olacak Sizden istirham ediyorum gelseniz de bir baksanız Bir nasihat etseniz biraz öğüt verseniz şu kızıma” diye rica eder Hasan Basri Hazretleri kabul eder, adamın evine kadar giderler Eve vardıklarında Hasan Basri hazretleri; “Yavrum neden ağlıyorsun? Gözlerin ağlamaktan temelli kör olabilir! Sebebini bize söylersen sana yardımcı olabiliriz Senden rica etsem sebebini söyler misin?” der Kız şu cevabı verir: “NASİHAT ETMEYE GELDİK!” “Efendim benim hiçbir hastalığım yoktur sıhhatim gayet yerindedir Gözlerimin ağlayarak bu hâle gelmesinin iki sebebi vardır Bu gözlerimiz ahiret âleminde Allahü tealayı ya görecek ya da görmeyecektir Eğer Cenab-ı Hakkı görme nimetine ererlerse böyle binlerce göz O’nu görmek için feda olsun; eğer görmezse o zaman Allahü teala kendi zatını görmeye layık kılmadığı bu gözleri kör etsin! Allahü tealayı görmeyecek gözü ben ne yapayım” der ve biraz sonra da “Allah” diyerek can verir Hasan Basri Hazretleri bu hadiseden çok duygulanır, gözlerinden yaşlar akar ve şöyle der: “Nasihat etmeye geldik nasihatimizi aldık, Hekim olmaya geldik hekimimizi bulduk” |
Hasan-İ Basrî Hazretleri |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hasan-İ Basrî Hazretleriİslam büyükleri buyuruyor ki: “Cömertlik, hiçbir karşılık beklemeden ihsanda, bağışta bulunmak demektir Teşekkür edilmeyi, övülmeyi istemek de cömertliğe yakışmaz” Hasan-ı Basri hazretlerine sorarlar: - Cömertlik nedir? - Allah rızası uğrunda servetini sarf etmektir - Mala nasıl bağlanmalı? [Yani malı korumak için ne yapmalı?] - Onu Allah yolunda dağıtarak - İsraf nedir? - Mal ve makam sevgisi yolunda infaktır Dünyalık ele geçirmek veya nefsin kötü arzularına kavuşmak için vermek de cömertlik sayılmaz Hiçbir karşılık beklemeden dünyalık vermek malda cömertliktir Dinde cömertlik ise, yine hiçbir karşılık beklemeden Allah yolunda, yalnız Allah sevgisi için canını vermektir Büyüklerden Hayyan bin Hibal’in bulunduğu meclise; arif-i billah (evliya) hatunlardan bir kimse gelerek: -Benim soracağım suallere içinizde cevap verecek kimse var mı? diye sordu Oradakiler, Hibal’i göstererek: -İstediğinizi bu zata sorabilirsiniz, dediler Kadın: -Size göre cömertlik nedir? diye sordu Hibal: -Bol bol ihsan etmektir, diye cevap verdi Hanım bu sefer: -Bu anlattıklarınız dünya ile ilgili cömertliktir Ben dindeki sahadan soruyorum, onu bana söyleyiniz? dedi Hibal: -Gönül arzusu ile Allahü tealaya ibadet etmektir, diye cevap verdi Kadın: -Bu ibâdetinizde Allah’tan karşılık bekler, bir şey ister misiniz? diye sorunca, Hibal: -Tabii bekleriz Allahü teâlâ bize en azından bire on sevap vadediyor Niçin beklemeyelim, diye cevap verdi Kadın: -Ne acayip şey! Hem bire on bekliyor, hem de kendinizi ibadette cömertlerden sayıyorsunuz, diye karşılık verdi Hibal, cevapsız kalmıştı -Ya size göre ibadette cömertlik nasıl olur? diye sorunca, âbide hanımın cevabı şöyle oldu: -Dinde cömertlik, ibadetten zevk alarak hiçbir karşılık beklemeden, sadece Allah rızası için kulluk etmektir Sen Allah’a ibadet edeceksin, Allah nasıl isterse öyle yapar! Bu mübarek kadın, bunları söyledikten sonra “Allah” ediyerek oracıkta son nefesini verdi |
Hasan-İ Basrî Hazretleri |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hasan-İ Basrî HazretleriTâbiînin ve bu devirdeki evliyânın en büyüklerinden olan Hasan-ı Basrî hazretleri, bir gün arkadaşlarıyla birlikte yolda giderken vezirlerden birinin oğlu ile karşılaşır Delikanlı, yağız atının üzerine kurulmuş, beraberinde de hizmetçileri, bütün ihtişamıyla yoluna devam etmektedir Hasan-ı Basrî hazretleri yolun ortasında durarak gence şöyle seslenir: “ŞU İKİ SÖZÜ SATMAK İSTİYORUM” “Ey vezir oğlu! Sizler her şeyi mal ve para ile değerlendirirsiniz Size şu iki sözü satmak istiyorum, alır mısın? Bu sözler sizi aydınlık Allah yoluna sokacaktır” Vezirin genç oğlu, “Peki kaça satacaksınız?” deyince Hasan-ı Basrî, “Birincisini bir, ikincisini de iki gümüş para karşılığında” der Genç de “Tamam” deyince ilk sözünü söyler: “Ey vezir oğlu! Senin evin var mı?” diye sorar “Var” cevabını alınca da, “Kendin mi yaptırdın, yoksa miras mı kaldı?” diye sorar Delikanlı, “kendim yaptırdım” diye cevap verir “Ne kadar zaman içinde yaptırdın?” sorusuna ise, “Epey uzun sürdü” karşılığını verir “Neden her imkâna sahip olduğun halde çabuk bitirmedin?” deyince de, “Binanın taşlarını, ağaçlarını taşıyan hayvanlara acıdığım için fazla yük vurdurtmadım, bu sebeple inşaat gecikti” der Hasan-ı Basrî hazretleri “Ey genç! Mademki başkalarının hayvanlarına acıyarak fazla yük taşıtmaya razı olmuyorsun, neden öz nefsine acımayıp da onu dağlar kadar günah yığını altında eziyorsun?” buyurur Bu sözler vezirin oğlunun üzerinde büyük tesir yapar Atından inerek Hasan-ı Basri hazretlerinin ellerine kapanır Ardından da sabırsızlıkla “iki gümüşü hemen vereceğim, şu ikinci sözünü de hemen söyle” diye yalvarır “BÖYLE NEREYE GİDİYORSUN?” Hasan-ı Basrî hazretleri ikinci sözünü söylemek için; “Yola koyulmuş böyle nereye gidiyorsunuz?” diye sorar “Devlet reisine, bir memuriyet almak için gidiyorum” cevabını alınca, “Bak en değerli elbiseni giymiş, en enfes kokuları sürünmüşsün Neden? Çünkü devlet reisi ve maiyetinde çalışanlara karşı mahcup olmak istemiyorsun Şimdi sana sormak isterim Yarın ölüp öbür dünyayı boyladığında omuzlarında taşıdığın bu kadar ağır günahlarınla ve kirli alnınla peygamberler ve gerçek mü’minler arasında Allah’a karşı hesap verirken utanmayacak mısın?” Vezirin genç oğlu hemen Hasan-ı Basrî hazretlerinin ellerine sarılarak “Allah” diye bir nâra atar ve oracıkta ruhunu teslim eder |
Hasan-İ Basrî Hazretleri |
08-02-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hasan-İ Basrî HazretleriHasan-ı Basrî “rahmetullahi aleyh” Tâbiînin ve bu devirdeki evliyânın en büyüklerindendir 641 (H21) senesinde Medîne-i münevverede doğdu 728 (H110) senesinde Basra’da vefât etti Kabri Basra’da Sâlihiyye adı verilen yerde olup sevenleri tarafından ziyâret edilmektedir KİM AZİZ, KİM ZELİL! Hasan-ı Basrî hazretlerinin hikmetli sözleri çoktur Buyurdu ki: “Allahü teâlâ hakkı için söylüyorum Hiçbir kimse altın ve gümüşü ile Allahü teâlâ katında azîz olmadı Altını ve gümüşü olmayan hiçbir kimse de Allahü teâlâ katında bu sebeple zelîl olmadı” “Müminin ahlâkı, zenginlikte iktisâd, genişlikte şükür, belâ ve musîbet zamânında sabırdır” “İnsanoğlu dünyâdan üç şeye hasretle gider: Topladığına doymaz Umduğuna kavuşamaz Önündeki âhiret yolculuğuna iyi azık temin etmez” Bir kimse gelerek; “Şimdi münâfık var mı?” diye sordu “Eğer şimdiki münâfıklar, öldürülüp, cesetleri sokaklara atılsa, hiçbir yere çıkamazdınız” buyurdu Bir defâsında da; “Allahü teâlâya ve kullarına karşı edepli olmayan kimsenin ilmine îtibâr edilmez Belâ ve musîbetlere, insanlardan gelen sıkıntılara günahlardan sakınıp, farzları yerine getirmeyenin dindarlığı mûteber değildir Haramlardan ve şüphelilerden sakınmayanın Allahü teâlâ katında bir mertebesi ve yakınlığı yoktur” buyurdu “BANA BİR YARDIMCI GÖNDER” Ömer bin Abdül’azîz “rahmetullahi aleyh” halîfe olunca, Hasan-ı Basrî’ye bir mektûb yazıp, “Bana din işlerinde yardımcı olacak bir kimse gönder” dedi Cevâbında şöyle yazdı: “Sana göndereceğim kimse iki türlü olabilir Yâ dünyâyı sever, sana nasîhat etmez Veyâ Allah adamıdır, Onu taleb eder, seninle sohbet etmez Fakat sen, asîl kimseleri seç Bunlar dînin emirlerine tam uyamasalar bile, halkın hakkını gözetirler Aslında asîl ve temiz kimseler hatâ yapmazlar” Hâricîlerden biri, Hasan-ı Basrî hazretlerinin sohbet meclisine gelir, sohbette bulunanlara eziyet verirdi Nihâyet bir gün, “Bu hâricî bize eziyet ediyor, halîfeye de bildirmiyorsunuz” dediler Hasan-ı Basrî hazretleri hiçbir şey söylemedi Bir gün Eshâbı ile otururken, o şahsın yine geldiğini gördü “Allahım, onun bize yaptığı eziyeti biliyorsun Dilediğin şeyle onu bizden meneyle!” diye duâ etti O şahıs hemen yüzüstü yere düştü Evine götürmek üzere onu kaldırdılar, âilesine ulaşamadan öldü |
Hasan-İ Basrî Hazretleri |
08-02-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hasan-İ Basrî HazretleriHasan-ı Basri hazretleri, Tâbiînin ve o devirdeki evliyânın en büyüklerindendir 641 (H21) senesinde Medîne-i münevverede doğdu 728 (H110) senesinde Basra’da vefât etti Kabri Sâlihiyye adı verilen yerdedir Kıymetli nasihatleri vardır Bir sohbeti esnâsında buyurdu ki: “ŞU ALTI ŞEY KALBİ BOZAR” “Kalbin bozulması altı şeydendir: 1) Allahü teâlânın rahmetini umarak, tövbeyi terk etmek, 2) İlmi ile amel etmemek, 3) Amelinde ihlâs sâhibi olmamak, 4) Allahü teâlânın ihsân buyurduğu rızkı yiyip, şükür etmemek, 5) Allahü teâlânın taksimine râzı olmamak, 6) Vefât edenleri kabrine defnedip, onlardan ibret almamak Resûl-i ekrem sallallahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: Kabir, âhiret konaklarının ilkidir Ondan kurtulana, ondan sonrası daha hafif ve kolay, ondan kurtulamayana, ondan sonrası daha zor ve çetindir” “Kıyâmet günü şehîdlerin kanı âlimlerin mürekkebi ile tartılacak, şehîdler diyecekler ki: Âlimler zamanlarının ışık kaynağıdır Her âlim zamânının lambasıdır İnsanlar âlimler vâsıtası ile aydınlanırlar” “Gönlün ferah olup duânın makbûl olmasını istersen, şu beş şeyi terk etme: 1) Dünyâya harîs olmayan, her işi Allah rızâsı için yapan âlimlerle berâber ol 2) Gece namazı kıl! Kazâya kalmış namazlarını, geceleri de kazâ ederek bir an önce öde! Farz namazı kazâya kalan kimsenin, sünnet ve nâfile namazları kabûl olmaz Yâni sahîh olsa da sevap verilmez Âlimlerimiz buyuruyor ki: Şeytan, Müslümanları aldatmak için, farzları ehemmiyetsiz gösterip, sünnet ve nâfileleri yapmaya sevk eder 3) Tegannî etmeden Kur’ân-ı kerîm oku 4) Namazlarını tam olarak, vaktin geldiğini bilerek ve evvel vaktinde kıl 5) Helâl ye Helâl yiyenin duâsı makbuldür O halde helâli, haramı öğrenmek lâzımdır” “BİRAZ GEÇ OLMADI MI?” Hasan-ı Basri hazretlerine 90 yaşında bir ihtiyar gelir, “Ben tövbe edip doğru yola girmek istiyorum” der O mübarek zat da latife yapmak ister; (Beybaba, nerede kaldın, biraz geç olmadı mı?) der İhtiyar, (Neresi geç ki, ölmeden geldim ya) der O zaman Hasan-ı Basri hazretleri, (Doğru söylediniz efendim, ölmeden önce gelen, zamanında gelmiş olur) der İhtiyar zat bunları söyledikten biraz sonra vefat eder |
|