08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ahmed Rıza
Ahmed Rıza
İttihat ve Terakki Cemiyetinin ve Jön Türkler hareketinin ileri gelenlerinden 1859 yılında İstanbulda doğdu Birinci Meşrutiyetin Ayan Meclisi azasından ve Kırım Harbinde İngilizlerle yakından ilgilendiği için İngiliz Ali Bey diye meşhur bir zatın oğludur Annesi ise, Avusturyalı bir kadındır
Ahmed Rıza, ailesinden Avrupai bir eğitim gördü Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Fransaya gitti ve ziraat tahsili yaparak Türkiyeye döndü Bursa Maarif müdürlüğü vazifesine tayin edildi Bu sırada İbrahim Temo, Abdullah Cevdet gibi kişilerin tıbbiye talebesiyken gizlice kurdukları, daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alan İttihad-ı Osmani Cemiyetine üye oldu 1884te merkezi Pariste olan Societe des Positivistese (Pozitivistler Birliğine) üye olarak, onların fikir ve görüşlerini yeni Türk fikir hareketinin parolası haline getirmeye çalıştı 1889da Fransa ihtilalinin yüzüncü yıl dönümü sebebiyle Pariste açılan meşhur sergiyi gezmek bahanesiyle Avrupaya gitti Yurda dönmeyerek Jön Türkler hareketinin başına geçti Hayranı olduğu Fransız filozofu Auguste Comteun: Pozitif bilimden başka bilim yoktur İnsanlığa, hiçbir insan üstü varlığa dayanmayan ve insan sevgisinden doğan yeni bir insanlık dini gereklidir Bu din pozitif (müsbet) sebeplerin üzerine kurulmalı, teolojiye (dini ilimlere) olduğu kadar metafiziğe de sırt çevirmemelidir İnsanlık dini nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi düşünmeden, kısa hayatımızı daha yaşanılır bir hale (pozitif hale) koyacaktır Bu ise birbirimizi sevmekle, birbirimiz için yaşamakla gerçekleşecektir İnsanlığı, bir insanı sevdiğiniz gibi seviniz diyerek peygamberleri ve vahyi inkar eden felsefi fikirlerini yaymaya çalıştı
Avrupadaki teşkilatın adını, Auguste Comteun pozitivist felsefesinin parolası olan Nizam ve Terakki koymak istedi Ancak Jön Türkler, bu ismi kabul etmeyip, İstanbuldaki İttihad-i Osmani Cemiyetinin İttihadının da bu cemiyetin isminde yer almasını istediler Böylece İstanbuldakilerin İttihadı ile Ahmed Rızanın Terakkisi bir araya getirilerek, "İttihad ve Terakki" Cemiyeti haline geldi
Cemiyetin başına geçen Ahmed Rıza, Parise tahsil için gönderildi Burada cemiyetin diğer üyeleri ile birlikte Meşveret Gazetesi'ni çıkarmaya başladı Çeşitli yollardan yurda gizlice sokulan bu gazeteyi bir ara Osmanlı idaresinin Fransa hükümetiyle olan diplomatik görüşmeleri neticesinde Pariste çıkaramaz olunca, Cenevre'de neşretmeye başladı Orada da takibata uğrayınca Brükselde çıkarmaya devam etti Fakat Belçika hükümeti de Osmanlı Devletiyle olan münasebetleri sebebiyle gazetenin çıkmasına mani oldu Ancak Belçika parlamenterlerinden M Georges Lorand, gazetenin mesul müdürlüğünü üzerine aldı Yıkıcı ve bölücü fikirleri yaymaya devam etmesi sebebiyle Ahmed Rıza Belçikadan 1897 senesinde sınır dışı edildi
Şahsi geçimsizliği ve sadece pozitivist fikirlere itibar etmesi sebebiyle Jön Türkler arasında bölünme oldu Bir kısmı İstanbula döndü Ahmed Rıza ise, Avrupadaki grubun başında kaldı İkinci Meşrutiyetin ilan edilmesine kadar hayranı olduğu Auguste Comteun pozitivist fikirlerini yaydı ve Sultan İkinci Abdülhamid Han aleyhindeki faaliyetlere devam etti
1908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edilince, İstanbula döndü İttihat ve Terakki Partisinin önemli kişileri arasında ilk Mebusan Meclisine İstanbuldan milletvekili seçildi ve Mebusan Meclisi başkanı oldu Bir müddet sonra Ayan Meclisi üyeliğine getirildi Hareket Ordusunun İstanbulu işgali ve İkinci Abdülhamid Hanın tahttan indirilmesinden sonra, Mebusan Meclisinin toplandığı Çırağan Sarayında çıkan bir yangın sebebiyle itibarını kaybetti
İttihat ve Terakki Partisi liderlerinden fikirce ayrılmış olan Ahmed Rıza, Birinci Cihan Harbi sonunda Padişah Mehmed Vahideddin Han tarafından Ayan Meclisi başkanlığına getirildi Mütareke devrinin ilk günlerinde bazı hareketleri sebebiyle Ayan Meclisi başkanlığından uzaklaştırıldı Tekrar Parise gitti İstiklal Harbi sona erince İstanbula döndü Ömrünün son yıllarını, kendi köşesinde hiç bir şeye karışmadan geçirdi Başkalarını hor ve hakir gören, kibirli ve inatçı olduğu kadar geçimsiz bir kişiliğe de sahib olan Ahmed Rıza, 1930 yılında İstanbulda Şişli Etfal Hastanesinde öldü
Büyük bir İslam düşmanı olan Ahmed Rıza, milletine de ihanet içerisinde idi Parti Gazetesi'nin muhabirine söylediği; Şarkta Hıristiyanlar, Müslümanlardan daha ziyade mağdur, mahkum ve mazlumdur Ben onların da müsavi (eşit) haklara kavuşmaları için çalışıyorum Fırka ise (İttihat ve Terakki Fırkası) bilakis Müslümanların taassubunu tahrik ederek Hıristiyanları mahkum bırakmak istiyor sözleri onun bu hıyanetini açıkça göstermektedir Ayrıca Şerafeddin Mağmumi Hakikat-i Hal isimli eserinde; İttihat ve Terakki Cemiyeti, ihtilalden sonra dahi geniş ölçüde mason ve Yahudi karakterini muhafaza etmiştir Bunun tesirinin mühim bir netice ve misali olarak Meclis-i Mebusan reisi Ahmed Rıza Beyin yemin sırasında, anayasanın koyduğu Allah kelimesini kullanmayı reddettiğini gösterebiliriz diyerek, bu düşüncede olanların inançsızlığını ortaya koymuştur
Ahmed Rıza, gayesini tahakkuk ettirmek için bazı eserler yazmıştır Fransızca ve Türkçe olan bu eserlerden bazıları: 1) La Crise de LOrient (1907), 2) Tolerence Musulmane (1897), 3) La Faillite Morale de la Politique Occidentale en Orient (1922), 4) Hatırat, 5) Vazife ve Mesuliyet (Paris-1324), 6) Layihalar (Londra-1312)
|
|
|