08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Âlî Paşa
Âlî Paşa
Islahat Fermanını hazırlayan ve yürürlüğe koyan Osmanlı sadrazamı 1815 senesinde İstanbulda doğdu Babası Mısır çarşısında attarlık ve kapıcılık yapardı Geçimini sağlamak için çalışmak zorunda kaldığından iyi ve devamlı bir tahsil göremedi Daha sonra vüzeradan birinin yardımıyla divan-ı hümayun kalemine girdi Burada kendisine Âlî, lakabı verildi Âlî yedi sene kadar divan-ı hümayun mühimme tercüme kalemlerinde çalıştı ve Fransızcasını ilerletti
1835 senesinde sefaret ikinci katibi olarak Viyanaya gitti ve bir buçuk sene burada kalarak diplomatlık mesleğini öğrendi Âlînin bundan sonra icraatlarında buradayken kapıldığı Avrupai fikirlerin etkisi daimi olarak görüldü 1837de divan-ı hümayun tercümanı oldu 1838te Reşid Paşa Londra elçiliği ile vazifelendirilince, Âlî Efendiyi de sefaret müsteşarı olarak yanında götürdü Reşid Paşa 1846da sadrazam olunca kendisiyle aynı fikirleri paylaşan Âlî Efendiyi hariciye nazırı yaptı
Bu dönemde Reşid Paşa vasıtasıyla mason olan Âlî Paşaya 1848de vezirlik ve müşirlik rütbesi verildi 1852de Reşid Paşa görevden azledilince yerine Âlî Paşa getirildi Bu menfaat çatışmaları üzerine iki paşanın arası açıldı Aynı yıl mukaddes makamlar meselesi yüzünden azledilen Âlî Paşa, İzmir valiliğine tayin edildi Kırım savaşı sonunda toplanan Viyana konferansına Osmanlı delegesi olarak katılan Âlî Paşa, Mustafa Reşid Paşanın 1855te dördüncü sadaretinden istifa etmesi üzerine ikinci defa bu makama getirildi Bu sadareti sırasında Osmanlı Devletinin başına büyük gaileler açacak olan ve gayr-i müslimlerdeki istiklal ateşini körükleyen Islahat Fermanını yürürlüğe koydu (1856) Bu ferman yayınlandığında, Fransız elçisi bile; Osmanlı Devletinin bu kadar fedakârlıkta bulunacağını hiç ummuyorduk diyerek hayretini ifade etmiştir Mason Mustafa Reşid Paşa bile bu kadarına dayanamayarak, bu fermanın hainler tarafından Avrupaya verilen memleketi tahrip vasıtası olduğunu belirten bir raporu Abdülmecid Hana sunmuştur (Bkz Islahat Fermanı) Nitekim fermanın ilanı üzerinden henüz bir yıl geçmeden ülkenin dört bir yanında isyanların patlak vermesi üzerine istifa etmek zorunda kaldı
Bundan sonra, birbirlerine düşmanlık gösterilerinde bulunan, ancak Osmanlıyı batının kuklası yapmak gayesinde birleşen Mustafa Reşid ile Âlî Paşa, oturdukları koltuğu nöbetleşe doldurarak devletin bu en önemli mevkiini ellerinde tuttular Âlî Paşanın bilhassa beşinci sadareti döneminde (1867) Belgradı Sırplara teslim etmesi ve Girite hıyanet derecesine varan imtiyazları, ıslahat adı altında gerçekleştirerek adanın elden çıkmasına sebep olması, aleyhinde büyük bir infialin doğmasına sebep oldu Âlî Paşa 1871 senesi Eylülünün yedisinde Bebekte bulunan yalısında öldü
Âlî Paşa, hırslı ve kaprisli bir adamdı Tenkit edilmekten hoşlanmazdı Rakiplerine karşı acımasızdı Mevkiini muhafazada aşırı derecede hassasiyet gösterir, bu sebeple padişahın huzurunda bulunurken kan-ter içerisinde kalır ve konuşurken elleri ayakları titrerdi Cevdet Paşanın bildirdiği gibi hariciye nezaretinde devlete sadık olan memurları azlederek yerlerine devlete düşman olan Ermenileri tayin etmesi onun mevkiine ne kadar düşkün olduğunu gösterir Yedi sene hariciye nezaretine, beş defa da sadarete geldi Sekiz sene üç ay on dokuz gün sadarette kaldı
|
|
|