Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
osmanli, padişahlarinin, sözleri, vasiyeti

Osmanli Padişahlarinin Son Sözleri Ve Vasiyeti 2

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli Padişahlarinin Son Sözleri Ve Vasiyeti 2



OSMANLI PADİŞAHLARININ SON SÖZLERİ VE VASİYETLERİ -II-
SMANLI PADİŞAHLARININ SON SÖZLERİ VE VASİYETİ 2[/url]
II Murad’ın muazzam vasiyeti

Tarihimizin parlak ya da karanlık sayfalarını süsleyen bir kısım Osmanlı hünkârlarının son anları, ibretli son sözleri ve vasiyetlerini birlikte okuyalım:

Peygamber müjdesine erişmiş dünyanın en gözde şehirlerinden olan İstanbul’u bize hediye eden Fâtih gibi büyük bir insanı yetiştirerek tarihe altın harflerle geçmeyi hak eden Sultan II Murad’ın vasiyeti şu şekildeydi:

“Tevekkülüm Hâlik’ımadır Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Salat ve selam Efendimiz Muhammed Mustafa’nın (asm) ve onun iyi, güzel ve temiz soyundan gelenlerin üzerine olsun

(Sultan Murad burada, Saruhan vilâyetinde bulunan malın üçte biri olan on bin filorinin şöyle harcanmasını vasiyet etmişti Üç bin beş yüz filori, Mekke fukarasına; ve diğer üç bin beş yüz filori, Peygamberimiz şehri Medine fukarasına harcansın ve ondan beş yüz filori, yine Mekke ahâlisinden Kâbe ve Hatim arasında toplanarak yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelime-i tevhidini zikr edip sevabını adı geçen vasiyet sahibine itâ (göndermek) edenlere (Allah hayırlarını kabul etsin) harcansın

Yine o paradan beş yüz filori, Peygamberimiz şehri Medine ahâlisinden Peygamberimizin mescidine toplanıp, Ravza-i Mutahhara’ya karşı oturarak yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelime-i tevhidini zikredip, sevabını adı geçen vasiyet sahibine itâ edenlere ve Kur’ân-ı Kerim’i defâlarca hatmedip, sevabını vasiyet sahibine itâ edenlere harcansın

Geri kalan iki bin filoriden beş yüzü, Mescid-i Aksa’da Sahra kubbesinde yetmiş bin kere “Lâilâhe illallah” kelimesini ve defâlarca Kur’ân-ı Kerim’i okuyanlara harcansın… (Sultan son bölümde şunları vasiyet etmişti Mezarımın üzerine görkemli türbe yapmayın, üstü açık olsun ve vücudumu doğrudan doğruya toprağa gömün ki, Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti üstüme yağsın

Fâtih Sultan’ın eşsiz vasiyetnâmesi

Fâtih’in aşağıdaki tek kelimeyle eşsiz ve muhteşem vasiyeti, Osmanlı’nın hangi insanî anlayışlar ve gayretler neticesinde “Saadet ve Selamet Cenneti” haline geldiğinin en parlak bir nişanıdır:

“Ben ki, İstanbul Fâtihi abd-i âciz (âciz kul) Fatih Sultan Mehmed, bizâtihi alın terimle kazanmış olduğum akçelerimle satın aldığım İstanbul’un Taşlık mevkiinde kâin (bulunan) ve mâlumu’l-hudut olan 136 bap (parça) dükkanımı aşağıdaki şartlar muvacehesinde (doğrultusunda) vakfı sahih eylerim:

Bu gayri menkulâtımdan (taşınmaz mal) elde olunacak nemalarla (gelirlerle) İstanbul’un her sokağına ikişer kişi tâyin eyledim Bunlar ki, ellerindeki bir kap içinde kireç tozu ve kömür külü olduğu halde, günün belirli saatlerinde bu sokakları gezeler Sokaklara tükürenlerin, tükürükleri üzerine bu tozu dökeler ki, yevmiye 20’şer akçe alsınlar, ayrıca 10 cerrah, 10 tabip ve 3 yara sarıcı tâyin ve nasp eyledim (görevlendirdim) Bunlar ki, ayın belli günlerinde İstanbul’a çıkalar, bilâistisnâ (istisnasız) her kapıyı vuralar ve o evde hasta olup olmadığını soralar, var ise şifâsı ya da mümkünse şifâyap olalar (şifa vereler)
Değilse, kendilerinde hiçbir karşılık beklemeksizin Dârülaceze’ye (huzurevine) kaldırılarak, orada salâh (ferah) bulduralar Ayrıca külliyemde inşâ eylediğim imârethânede (aşevi) şehit ve şühedânın harimleri (aileleri) ve Medine-i İstanbul fukarası yemek yiyeler Ancak, yemek yemeye veya almaya bizâtihi kendileri gelmeyip, yemekleri güneşin loş bir karanlığında ve kimse görmeden kapalı kaplar içerisinde evlerine götürüle

Alıntı Yaparak Cevapla

Osmanli Padişahlarinin Son Sözleri Ve Vasiyeti 2

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanli Padişahlarinin Son Sözleri Ve Vasiyeti 2



II Beyazıd’ın vasiyeti ve cihat tuğlası

Sultan II Beyazıd’ın, diğer Osmanlı pâdişahları gibi çıktığı seferlerde muvaffak olmayı arzuladığı tek gayesi vardı: İ’lâ-yı Kelimetullâh (Allah’ın adını yüceltmek) Rivayete göre II Beyazıd, çıktığı seferlerde üstüne bulaşan tozları yok etmeyip biriktirerek bir tuğla döktürmüştür Bundaki maksadı, cihat emrine uyduğunu ispatlamaktır Hattâ bu tuğlayı ömrünün sonuna kadar yanında taşıdığı ve üstelik kabrine konulmasını dâhi vasiyet ettiği nakledilir

Böyle bir vasiyette bulunabileceği, Kırım Hanı Mengi Giray’a gönderdiği şu mektuptaki, şiddetli bir cihat arzusu ve hassasiyeti taşıyan ifadelerden de bellidir: “Cihat ve gazâ emri, İslâm Dini’nin en baş yoludur Sultanlara düşen de bu yolda bulunmaktır Fakat geniş topraklarımız üzerindeki reâyânın (halkın) hâllerinden yalnız ben sorumluyum Yarın Allah’ın huzuruna vardığım zaman; “Bayezıd! Sana bunca iklimleri ihsân edip, cümle ibâddan (kullardan) seni seçtim ve birkaç günlük saltanatı ve hilâfeti sana lâyık gördüm Kullarım arasında nice benim emrimi icrâ eyledin ve ne târik (yol) ile adâlet eyledin?” diye buyurduğunda hâlim ne ola ve ne hâl ile cevap vereyim diye düşünür dururum

Yavuz’un ölüm anı ve son sözleri

Devlet işlerinde devrin icabı, son derece sert ve müsâmahasız olmasına rağmen, ilim adamları ile sohbetinde ve özel hayatında, tam aksine gayet yumuşak olan Yavuz Sultan Selim, gecelerini ibadet ve kitap okumakla geçiren, birçok kerâmetleri olan velî pâdişahlardandı

Sırtında çıkan bir sivilcenin azıp kötüleşmesiyle gelişen “Şirpençe” denilen hastalıktan vefat ettiği söylense de; tarihî kaynaklara göre, dedesi Fâtih gibi doktorlar tarafından yarasına sürülen zehirle öldüğü kuvvetle muhtemeldir Yavuz Selim, ölüm döşeğinde son dakikalarını yaşarken hizmetkârı Hasan Can’a, Yasin Suresi’ni okumasını söylemeden önce “Hasan Can bu ne hâldir?” diye sorar Hasan Can da: “Allah ile beraber olma zamanıdır Sultanım!” şeklinde karşılık verir Bu söz üzerine Sultan Selim ise: “Bre bizi bu zamana kadar kiminle bilirdin sen!” der Ve Yasin Suresi okunurken, “selam” ayetine gelindiğinde, büyük sultan ruhunu Rahman’a teslim eder

Kanuni’nin son vasiyeti ve kabirdeki sandık

Kanuni Sultan Süleyman, 72 yaşında 13 ve son seferi olan Zigetvar Kalesine 1566’da hareket etmeden önce, oğlu II Selim’e şu vasiyette bulunmuştu:

“Benim canımdan sevgili, iki gözümün nuru Selim Hanım! Bu iki bâzubendi (kola takılan muska) ve bir mücevherli el sandığını vakfeylemişimdir (bağışlamışımdır) Fahr-i Cihan (alemin övüncü) olan Muhammed Mustafa’nın pâk ruhu içindir Bunları satıp Cidde-i Mamureye su getirtesin Oğulluk edip bu vasiyeti yerine getiresin Saraydaki cümle ağalar ve cümle oda oğlanları şahittir Sen benim el yazım bilirsin Bu esbab (elbise) Fahr-i Âlemindir benim değildir Göreyim nice yerine koyarsınız Dünya kimseye pâyidar (kalıcı) değildir Umud edilir ki, bahâsıyla (değerinde) satarsınız Hak Teâlâ bu seferi mübârek edip gönül hoşluğuyla gelmek müyesser (kısmet) ede, Habibi (Sevgilisi Hz Muhammed) hürmetine aleyhisselam

Cihan Sultanı, Zigetvar’da ruhunu teslim etmeden az evvel de şu anlam ve ibret yüklü veciz duayı yapmıştır: “Bütün ömrümce, yeryüzünü zaferlerime eşik ettin Yerine gelmedik ricam ve gerçekleşmedik arzum kalmadı Şimdi, artık sevgili Peygamberinin yüzü suyu hürmetine, şehitlik saadetini nasip eyle ve sonra bana mübarek yüzünü göster!

Rivayete göre, vefat ettiğinde, vasiyeti gereği kabrine defnedilmek üzere cenazesiyle birlikte bir de çekmece getirilir (Hastalığı esnasında bu sandukayı Şeyhülislam Ebussuud’a bizzat kendi eliyle teslim ve vasiyet etmişti) Alimler bunun kabre konulup konulamayacağını tartışırken, çekmece birden bire yere düşer ve açılıverir İçinden çıkan bir sürü tomar tomar kağıtlar etrafa saçılır Bunlar, Kanuni’nin hükümdarlığı boyunca yaptığı bütün işlerde Şeyhülislâm Ebusuud Efendi’den aldığı fetvalardır Fetvaları gören Şeyhülislâm, üzerindeki mesuliyetin ne denli ağır olduğunu bir kere daha anlar, hatâ yapma korkusu içinde iliklerine kadar titreyerek şunu söyler: “Ah Süleyman, sen kendini kurtardın, ya biz ne yapacağız?”

KAYNAKLAR:

Joseph von Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, Çev: Mehmet Ata, C2, İst1330, s293; Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârih, Haz: İsmet Parmaksızoğlu, Ank1992, Kül Bak Yay; Neşrî, Kitâb-ı Cihân-nümâ, Haz: F Reşit Unat, M Altay Köymen, Ank1987, TTK Yay; Mustafa Nuri Paşa, Netâic’ül-Vuku’ât, Haz: N Çağatay, Ank1987, TTK Yay; Mehmed Neşrî, Neşrî Tarihi, Haz M Altay Köymen, C1, Ank1983; Tayyarzâde Ahmed Atâ, Târih-i Atâ, C1, İst1293; Solakzâde Mehmed Hemdemi Çelebi, Solakzâde Tarihi, C1; İ Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ank1982, TTK Yay; İ Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, İst1972, Türkiye Yay; Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, İst1994, Ötüken Yay; Tarih Sohbetleri, İst1988, Ötüken Yay; Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi Yay; Aşıkpaşazade, Aşıkpaşazade Tarihi, İst1332; Nihad Sami Banarlı, Tarih ve Tasavvuf Sohbetleri, İst1984; Hüseyin Algül, Büyük Fetih ve Sonrası, İzmir 1989; Erol Güngör, Tarihte Türkler, İst1989; Samiha Ayverdi, Türk Tarihinde Osmanlı Asırları, C1, İst1977; İbrahim Refik, Efsane Soluklar, İzmir 1992; Burhan Bozgeyik, Meşhurların Son Anları, İst2003, Cihan Yay; İsmail Çolak, Doğu-Batı Kavşağında Osmanlı, İst2004,
İSMAİL ÇOLAK

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.