Prof. Dr. Sinsi
|
Millî Mücadele'den Bir Tablo: Makbule Hanım
Başarıların büyüklüğü, zor şartlarda verilen mücadelelerle ölçülür Milli Mücadele; Anadolu insanının bir destanı, cesaretiyle, fedakarlığıyla mısra mısra nasıl yazdığının ifadesidir İşte bu destandan bir manzume: Makbule Hanım  Ataerkil bir toplumda vazifeleleri belli olan bir kadının; vatanı dini ve namusu tehlikeye düştüğünde takındığı tavır ve güçlü iradesiyle yendiği zorluklar  
illî Mücadele'den Bir Tablo: Makbule Hanım[/url]
İstiklâl Mücadele’miz sayısız kahramanlıklarla dolu olmamış olsaydı, sayı ve silâh bakımından üstün düşmana karşı, böylesine bir zafer elde edilebilir miydi? Millî Mücadele’de, sayıca erkekler kadar olmasa da, bazı kadınlarımızın göstermiş oldukları cesaret ve kahramanlıklardan söz etmemek onlara karşı büyük bir haksızlık olur Bu insanlar, zamanında üzerlerine düşeni yapmamış olsalardı, ülkemiz belki bugün hâlâ düşman çizmesi altında inlemekte olacaktı Eminiz ki, Anadolu araştırılsa çok sayıda kahramanın izlerine rastlanacaktır Bu kahramanlardan birisi olan Makbule Hanımın fedakârlıklarına kısaca göz atalım:
İşgal yılları
15 Mayıs 1919'da Yunanlılar, İtilaf Devletlerinin de desteğiyle, bütün Ege Bölgesi'ni işgal etmek maksadıyla, İzmir'e asker çıkarmıştı Oradan Manisa, Akhisar, Salihli ve Ödemiş taraflarına doğru ilerlemeye başlamışlar; yaklaşık bir yıl sonra, 15 Temmuz 1920'de Gördes’e saldırmışlarsa da, esas tahribatı 21 Mayıs 1921'de yapmışlardı Üç bin yıllık geçmişi olan Manisa'nın Gördes ilçesi, İstiklâl Harbi sıralarında şiddetli çarpışmalara sahne olmuş beldelerimizden birisidir Bu tarihten itibaren 5 Eylül 1922'de düşman işgalinden tamamen kurtulana kadar ilçe yönetimi, yaklaşık iki yıl kısa aralıklarla Türkler ve Yunanlılar arasında el değiştirmiştir Çünkü, Gördes, Sındırgı ve Demirci havalisini müdafaa eden, sayıca az fakat kahraman efe, güçlü imanları sayesinde yaptıkları baskınlarla ilçeyi zaman zaman Yunanlıların elinden alıyor; ancak düşmana takviye kuvvet geldikçe de, dağa çıkıp çete savaşı yapıyordu Bunlardan biri, Salihli'nin Torunlu köyünden Ali Efe; diğeri ise, Manisa'da uzun yıllar hapishanede gardiyanlık yapan, Yunanlılar Manisa'yı işgal edince, mahpusları silâhlandırıp, düşmana karşı kahramanca savaşmalarını sağlayan Makedonya göçmeni Pehlivan Mehmet Ağadır
Bu savaşlar sırasında ilçede pek çok ev ve dükkân yakılıp yıkılmıştı Yunanlılar, şehri terk ederken de her tarafı yakıp yıkmışlardı Yangın içinde kalan insanların acı çığlıkları kulakları çınlatmış, etrafı günlerce yanık kokusu sarmıştı Sokaklar; kopmuş kol, bacak ve kafalarla dolu idi Vücudunun yarısı yanmış, hâlâ can çekişmekte olan insanlar ise yürek yakıyordu
Mütevazı bir düğün
1921 Mayısı’nın sonlarına doğru, Gördesli bir genç kızın düğünü vardı Gördes işgal altında olduğundan, düğün Demirci'de yapılmaktaydı Bu düğün Makbule Hanımla Halil Efenin düğünü idi Sade bir törenle dünya evine girdi gençler Halil Efe, Gördes'i savunmak gayesiyle düşmanla defalarca çarpışan yağız bir genç efe idi
Düşmanın bütün Ege'yi işgal etmek için, doğuya doğru ilerlemeye devam ettiği haberleri geliyordu Gördes'te yapılan katliamlar yüzünden efelerin ve eli silâh tutanların yerinde durması mümkün değildi Halil Efe de, eşinden gizli olarak hazırlıklarını yaptı Ancak, Makbule Hanım her şeyin farkındaydı Evliliklerinin daha ilk aylarında kocasının tekrar dağa çıkıp Millî Mücadele'ye katılacağını çok iyi biliyordu Kocası Halil Efe düşmanla savaşmak isterken, Makbule durur muydu? O, çocukluğundan beri bugünler için yetiştirilmiş bir asker gibiydi Arkadaşları ona: "Asker Makbule" derdi Silâh kullanmayı ve ata binmeyi de öğrenmişti Birinci Dünya Savaşı'nda babasını, Yemen Savaşı'nda da ağabeyini şehit veren Makbule'yi annesi büyütmüştü Bütün bunlar Makbule'yi bu mücadeleye hazır hale getirmişti
Makbule Hanımın efelere katılması
Bir cuma günü, cuma namazından çıkanlar kendi aralarında, düşmanın ilçeye yaklaşmakta olduğunu konuşuyordu Tam bu sırada Halil Efe arkadaşlarından bir haber aldı Arkadaşları, Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey komutasında dağda silâhlanmış ve düşmana karşı mevzilenmiş, Halil Efenin de kendilerine katılmasını bekliyordu Halil Efe o gece, iki aylık eşiyle vedalaşıp evden ayrıldı
Vatan müdafaasında prensip olarak her şey gizli yürütülür; sırları ifşa edenler en ağır şekilde cezalandırılır Halil Efe de nereye gittiği hususunda eşine bir şey söylemeden evden ayrıldı Doğuştan cengaver bir ruh taşıyan ve çocukluğundan beri ata binmeyi, silâh kullanmayı en iyi şekilde öğrenen Makbule Hanım, durumu sezmekte gecikmedi O da Milli Mücadele'ye katılmak istiyordu Bunu eşine söylese, kesinlikle reddedileceğini biliyordu Muhtemelen, "İşte aradığım gün bu gündür Kocam düşmanla savaşırken ben evde işe yaramaz bir halde duramam Memleketi düşmanlar sarmışken bana evde oturmak yaraşmaz Hem ben çocukluğumdan beri böyle günler için hazırlanmadım mı?" şeklindeki mülâhazalarla hareket ediyordu Bu yüzden kocası evden çıkar çıkmaz, hazırlanıp arkasından gizlice onu takip etmeye başladı Kocası Halil Efe, arkadaşlarının yanına varmıştı O ise bir çalılığın arkasına gizlenmiş, kendisini efelere nasıl kabul ettireceğini düşünmekteydi Bir çıtırtı üzerine nöbetçi efe, silâhını sesin geldiği yöne doğrultup arkadaşlarını da teyakkuza geçirdi Efeler çalılığa doğru, "Her kimsen ortaya çık, yoksa ateş edeceğiz " diye bağırdılar Makbule Hanım gecenin karanlığında çaresiz ortaya çıktı ve çekingen bir sesle: "Ateş etmeyin, ben Halil Efenin ailesiyim " dedi Bunun üzerine Halil Efe, şaşkın ve mahcup bir tavırla: "Sen ne arıyorsun burada? Senin evde olman gerekiyordu Seni hemen eve geri götürmeliyim " dedi Fakat Makbule Hanım bir türlü ikna olmuyordu Israrla kocasına savaşa iştirak etmek istediğini söylüyordu Kocasını ve efeleri ikna edemeyeceğini anlayınca komutan Kaymakam Ethem Beyin yanına gidip, "Bey amca beni geri göndermeyin, ben de düşmanla dövüşebilirim, size yararım dokunur, beni bu mukaddes müdafaadan mahrum bırakmayın Yunanlıların bize neler yaptıklarını gördüm ve bunun hesabını sormak istiyorum " diye yalvardı
Makbule'nin yalvarmalarına rağmen, Pehlivan Ağa başta olmak üzere efelerin hepsi, aralarında bir kadın bulunmasının uygun olmadığını söylediler Makbule Hanım ise ağlayarak yalvarmaya devam ediyordu Sonunda İbrahim Ethem Bey: "Pekâlâ bir deneyelim bakalım Ama bize ayak bağı olursan hemen evine döneceksin " dedi Makbule Hanım da, İbrahim Ethem Beye kendisini kabul ettiği için teşekkür ederken, sevinçten gözlerinin içi gülüyordu
Makbule Hanımın mücadelesi
Makbule Hanım, memleketi kara bulutlar sardığından beri, yakınlarını şehit verdiğinden midir bilinmez ama, elbiselerini hep siyahlardan seçerdi O gün de üzerinde siyah bir ceket, altında bol bir şalvar vardı Başında da, yaz-kış çıkarmadığı, kalpağa benzer bir başlık bulunuyordu
Herkesin atı ve tüfeği olduğu halde, Makbule Hanımın sadece yakın mesafelerde tesirli olan basit bir tabancası vardı Bu yüzden efeler Halil Efeye, Makbule Hanımın evine dönmesi gerektiğini söylüyorlardı Makbule Hanım da: "Ben atımı ve silâhımı bulur, başımın çaresine bakarım; kimseye yük olmam " diyordu Onun bu gözü pekliği karşısında ne kocası, ne İbrahim Ethem Bey, ne de diğer efeler söyleyecek söz bulamıyorlardı Efeler tarafından böyle dışlanmasına içerleyen Makbule Hanım, bir gün efeleri şaşırtan ve kendisini kabul ettiren bir şey yaptı Efeler, gece Çomakla Dağı'nın eteklerinde karargâh kurmuş, istirahate çekilmişlerdi Düşmanın yerini önceden efelerin konuşmalarından öğrenen Makbule, gecenin karanlığında kimseye sezdirmeden, çadırından ayrılıp, düşman karargâhına bir baskın yaptı Hançeriyle düşman nöbetçisini bir darbede yere serdi Yere serdiği nöbetçinin silâhıyla uyumakta olan düşman askerlerinin üzerlerine yaylım ateşi açtı, uyanmalarına fırsat vermeden onları tesirsiz hale getirdi Düşman karargâhındaki silâh, mühimmat ve erzakı onların atlarına yükleyip birliğine döndü Silâh sesleriyle irkilen efeler, dikkat kesildiler Kendilerine doğru gelen nal sesleriyle teyakkuza geçtiler "Dur!" diye bağırdılar Bu ikaza karşılık Makbule Hanım: "Ateş etmeyin, ben Makbule'yim " dedi Ve efelerin şaşkın bakışları önünde ganimetleri ortaya döktü Efelerin artık Makbule'ye söyleyecekleri hiçbir şey kalmamıştı
Makbule, saldırılarda herkesten önce hazırlanıyor, ön saflarda düşmana kurşun sıkıyordu Düşman saldırısının yoğunlaştığı anlarda geri çekilmek isteyen genç efelere hal ve tavırlarıyla cesaret veriyor "Nereye gidiyorsunuz, siperlerden çıkmayın vurulacaksınız  " diye bağırıyordu
Efelerin endişesi
Başta kocası Halil Efe olmak üzere bütün efeler, cesaretinden ve başarılarından dolayı onu takdir ediyor; ancak başına bir şey gelmesinden ve canlı olarak düşman eline geçmesinden korkuyorlardı Pehlivan Ağa: "Senin kahramanlıkların bizi şaşkına çevirdi, herkes seni takdir ediyor; ama sen kadınsın, bu işler yine de sana göre değil, başına bir şey gelmesini istemiyoruz Ne olur şehre dön, bize oradan bilgiler getirirsin, erzak ve mühimmat desteği yaparsın " dedikçe, Makbule Hanım itiraz ediyor, geri hizmette kalmak istemediğini, gerekirse bu uğurda şehit olmayı arzu ettiğini söylüyordu İbrahim Ethem Bey, Makbule'nin ikna edilemeyeceğini anlayınca, arkadaşlarına, "Bırakın, bu kahraman mücahide dilediğini yapsın Zaten sayımız az Onun da bize katkısı küçümsenecek gibi değil, sıkıştırıp durmayın kızı!" dedi
Yenen çiğ tavuklar
Günler böyle geçerken, düşmanla çatışmaktan yorgun düşen efelerin erzakı da iyice azalmış, efeler torbalarında kalan son kırıntılarla ayakta kalmaya çalışıyorlardı Geceleri de -düşmanın görmesinden çekindikleri için- ateş yakamayan efeler soğukta büzülerek, tam teçhizatlı bir şekilde aç karına uyumaya çalışıyorlardı Böyle bir gecede, aniden duyulan bir hışırtıyla uyanan efeler, baş uçlarında dikilen Halil Efeyi görürler Elinde köylülerden aldığı iki tavuk vardır Halil Efe: "Bunları pişirip yiyelim arkadaşlar!" der Aslında ateş yakmak yasaktır Buna rağmen talimatlar çiğnenerek, etraftan çalı çırpı toplanıp ateş yakılır Ateşin görünmemesi için, çevresi kapatılır Tüyleri yolunan tavuklar, bu kısık ateşte kötü de olsa pişirilip yenir
Makbule Hanımın şehadeti
Düşman geceki ateşten yerlerini belirlemiş olacak ki, efelere yaylım ateşi başlattı Tam siper yere uzanan efeler, silâhlarıyla sürünüp, kimisi bir çukura, kimisi de bir kayanın arkasına gizlenerek, ateşin nereden geldiğini tespit etmeye çalıştı Düşman askerlerinin kendilerine doğru yaklaşmakta olduklarını gördüler Hazırlıksız yakalanan efeler, düşman üzerine aralıksız ateş ediyor, kendilerine yaklaşmalarına izin vermiyordu Ancak efelerden bazıları şehit olmuştu Düşman da ciddi kayıplar verdiğinden geri çekilmeye başlamıştı Silâh sesleri kesildikten bir süre sonra, hayatta kalan efeler siperlerinden birer birer çıkmaya başladılar İlk işleri Makbule'yi aramak oldu Makbule Hanımı yıkılmış çadırında bulamadılar Şehit olan efelerin arasında da göremeyince, düşman ölülerinin olduğu yere gittiler Onu az ötede yere boylu boyunca uzanmış buldular Bu şehit, Millî Mücadele'mizin kadın kahramanlarından Makbule Hanımdı Tarihler, 16 Mart 1922'yi gösteriyordu
İbrahim Ethem Bey hatıralarında: "Uzaktan gelen bir kurşun Makbule'yi şehit etti " der Efeler, daha yirmisinde Rabb'ine kavuşan Makbule'yi, Sındırgı, Gördes ve Demirci üçgeninde kalan Koca Yayla mevkiinde, kanlı elbiseleriyle, gözyaşları içinde defnettiler
Gördesli Şehit Makbule Hanım; Nene Hatun, Kara Fatma, Tayyar Kadın, Emire Ayşe Aliye, Fatma Nine ve Kara Ayşe gibi, araştırılıp ortaya çıkarılmayı bekleyen nice kadın kahramanlarımızdan sadece birisidir Bu kadınlarımız, Anadolu'nun analarla dolu olduğunu gösteren birer destan yazmıştır Milli Mücadele'nin yaşandığı beldelerde araştırma yapılırsa, birçok kadın kahramanımızla karşılaşılacaktır
Geçmişi böylesi büyük kahramanlıklarla dolu Anadolu kadını, günümüzde de içinde yaşadığı şartlara uygun bir şekilde üzerine düşen vazifeyi büyük bir fedakârlıkla yapmaya devam ediyor
Dr Cemil Demir
Kaynaklar
1 Anonim, 1970 İstiklâl Harbi’nde Demirci Akıncıları Demirci Kaymakamı, Akıncı İbrahim Ethem Beyin Hatıraları, Yeni İstanbul Kültür Yayınları, Yeni İstanbul Matbaası
2 Çiçek, İ 1997 Gördesli Mücahide Makbule ve Silâh Arkadaşları Salihli Belediyesi Kültür Yayınları, Özere Ofset
3 İlker, S S , Tuncay, H ve Aker, H 1999 Bir Zamanlar Gördes Anlatan: Zekeriya Yurtoğlu Tunahan Matbaacılık ve Gazetecilik Ltd Şti
4 Ayvaz, K, 2004 Millî Mücadele'de Anadolu Kadını, Sızıntı, 303:116–119
|