Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriBalıkesir Adının Menşei Tarihçilere göre Balıkesir adı, Bizans imparatoru Hadrianus'un av partilerinde kullanmak için yaptırdığı Paleo Kastro (Eski Hisar) sözcüğünden kaynaklanmaktadır Tarihi bir gerçekliği de bulunan bu ad, daha sonra halk etimolojisi sayesinde değişik rivayet ve yorumlara da konu teşkil etmiştirBu rivayetlerden birkaçı kısaca şöyledir: Balıkesir adı daha çok bal, balık, kesir ve hisar kelimeleri üzerinde yapılan oynamalarla izah edilmektedir Bir rivayete göre Balıkesir'in adı eskiden Balık Hisar şeklindeymiş Buradaki balık sözü Eski Türkçe'de şehir, kale veya saray anlamı taşımaktaymış Kale Şehri anlamını veren bu rivayete göre bu ad, XI yüzyıldan sonra kullanılmaz olmuştur Gerçekten de Orta Asya'da Beşbalık gibi bazı Uygur devrine ait yer isimlerinde balık kelimesinin şehir anlamında kullanıldığı dikkati çekmektedir Diğer bir rivayete göre ise Balıkesir adı, balı kesir, yani balıçok, bol anlamındaki söz grubundan gelmektedir Buna göre Balıkesir'in balının bol ve lezzetli oluşu bu adı almasına sebep olmuştur Başka bir rivayet ise Balıkesir'in ilk kurulduğu yıllarda buraya gelen bir yabancının iyi muamele görmemesi üzerine balı keser, yani hatır, gönül tanımaz adını verdiği 'şeklindedir Buna göre bal, Arapça'da hatır, gönül anlamını taşımaktadır Bunların dışında bölgede bir süre hakim olan İran Hükümdarı Balı Kisra veya civardaki Yılanlı Dağ'ın eski adı olan Balcea yada Pelecas'ın Balıkesir adının ilk şekli olduğu ileri sürülmektedir Fakat bunlar uzak ihtimaller olarak değerlendirilmektedir Bütün bu rivayetler içinde en kabul edileni, buraya yerleşen Türk oymaklarının Orta Asya hatıralarını canlı tutmak için koymuş olabilecekleri Balık Hisar adıdır Balıkesir dışında tarihte daha çok anılan bir adı daha vardır Bu ad yörede bir süre hakim olan Karesioğulları Beyliği'nin kurucusu Karasi Bey'den kaynaklanan Karesi adıdır İlin gerek beylik, gerekse Osmanlı Sancaklığı döneminde daha çok bu adla anılmıştır Bir rivayete göre de Karesi beyinin oturduğu kaleye Beylik Hisar adı verildiği için bu ad değişerek bugünkü Balıkesir şeklini almış olduğu söylenmektedir Hasan Baba Yatırı Kabri hakkında pek çok efsane anlatılan bu Hasan Baba hakkında MYasa ile HKorkut, Şakayık-ı Numaniye'den naklen Hasan Baba hakkında şu bilgileri veriyorlar: "Bursa'da medfun Emir Buhari hazretleriyle münasebet tesis etmiştir Emir Sultan vefat edeceği zaman yanındaki muhipleri irşat için makamlarına birini tavsiye veya tayin etmesini söylediler Bunun üzerine Emir Sultan Hazretleri buyururlar: "Öldüğüm zaman sırra vakıf olan filan kimseyi bulursunuz işte ancak o zatın vereceği cevaba bağlıdır Bunun üzerine Sultan'ın tarif ettiği şahsı bulup, arzularını söylerler, kabul etmesi için ricada bulunurlar: ilk defa bunu reddeden Hasan Baba, Emir Sultan'ın vasiyetini söylediklerinde kabul eder ve sırra vakıf olduğunu göstermek için ve diğerlerinin arzusu ile şöyle buyururlar: Onlara "semaya bakınız," buyurdular Ol taife dahi çeşm-i zahir ile savb u semaya nazar idüp dide-yi batınla arş-ı muallaya teveccüh eylediklerinde Emir Sultan ile hocası Hasan'ı bir yerde cülus eylemiş gördüler Bu vaka üzerine Hasan Baba'nın halifeliğe layık birisi olduğu anlaşılır" Büyük veli Emir Sultan'ın halifesi olduğunu böylece öğrenilen Hasan Baba'nın dindar ve alim birisidirO, şimdi kabrinin bulunduğu ve o zamanlar Arap Hanı'nın bir odası olan yerde yaşadığı için "Öldüğüm zaman beni buraya gömersiniz" diye vasiyet etmiş, öldükten sonra da bu vasiyeti yerine getirilmiştir Hasan Baba'nın halife olmadan önce Zağnos Paşa Camii'nin helalarını temizlediği de söylenmektedir Münzevi bir hayat sürmesine rağmen son derece alim bir zat olduğu, ilimizde Ayak Dedesi adıyla bilinen yatırın sahibi Şeyh Semseddin Efendi'nin müridi olduğu da bilinmektedir Bu tarihi bilgilerin yanı sıra Hasan Baba hakkında pek çok efsane ve inanış da vardır Bunlardan en önemlisi kabrinin yerinin değiştirilemeyişi hakkında anlatılanlardır 1932 yılında Hasan Baba'nın kabrinin bulunduğu yer bir mezarlıkmış Belediye buraya bir hal yaptırmak istemiş Fakat yatıra kimse el sürememiştir Hatta belediye bir ameleye mezarı kaldırması için talimat vermiş Fakat amele mezarın başına geldiği vakit, her tarafını bir titreme alıp, kazmayı kabre vuramamış Gece ise Hasan Baba, amelenin rüyasına girmiş Bizim son yıllarda derlediğimiz bir efsaneye göre ise Hasan Baba'nın kabrinin yeri belirsizmiş Bir asker bir gün yemek için karpuz ile peynir alıp bir ağacın dibine oturmuş Yemeğini yedikten sonra kalkmak istemiş, ancak bir türlü yerinden doğrulamamışEtrafına toplanan insanların yardımına rağmen asker bir türlü yerinden kalkamamış Sonunda halktan birisi: "Karpuzun kabuklarını temizle!" demiş Ancak temizlik yapıldıktan sonra asker kalkabilmiş Bu olaydan sonra burada Hasan Baba'nın kabri olduğu anlaşılmışBu olaydan sonra buraya yerden bir iki metre yükseklikte, beyaz sıvalı, üst tarafı yeşil renkli/sanduka şeklinde bir kabir yapılmıştır Sarıkız Efsanesi Marmara ve Ege bölgelerini birbirinden ayıran ve genç dağlar grubuna giren Kazdağları'nın en yüksek tepesine Sarıkız Tepesi adı verilmektedir Bu tepenin adı hakkında pek çok efsane anlatılmaktadır Çok eski zamanlarda Güre köyünde çok güzel bir kız varmış Bu kızı köyün bütün gençleri sever ve evlenmek isterlermiş Adı Sarıkız olan bu güzel kızın babası ise bin bir zahmetle büyüttüğü kızını, talip olan gençlerin hiç birine vermezmiş Bunun üzerine gençler Sarıkız'a iftira etmişler Köylüler de Sarıkız'ın babasına giderek: "Kızın kötü yola saptı Ya kızını öldürürsün ya da buralardan çekip gidersin" demişler Düşünüp taşınan baba, kızını öldürmeye kıyamaz; ancak köylülerin yüzüne bakabilmek için Sarıkız'ı gözden uzak tutmak gerektiğini düşünürKızını yanına alan baba, Kazdağı'nın zirvesine çıkar ve güttükleri kazlarla birlikte kızını bırakıp geri döner "Kurt kuş yerse de gözüm görmesin, yaşarsa da herkesten gizli yaşasın" demiş Kazdağı'nda kalan Sarıkız ölmemiş ve kazlarını gütmeye devam etmiş Hatta yolunu, izini kaybedenlere yardımcı olmuş Bu durum kısa zamanda babasının kulağına gitmişKızının ölmediğini öğrenen baba, Kazdağı'na kızının yanına çıkmış Dağda kaz çobanlığı yapan Sarıkız, babasını görünce sevinmiş, ona yemek ikram etmiş Yemek sırasında babası kızından su istemiş Sarıkız elini uzatarak kilometrelerce aşağıdaki Güre çayından su alarak babasına vermiş Babası kızının ermiş olduğunu görünce pek sevinmiş Sarıkız'ın öldüğü ve bugün kabrinin bulunduğu yere Sarıkız Tepesi, babasının öldüğü yere ise Babatepe veya Kartaltepe adı verilmektedir Başka bir efsaneye göre de delikanlının biri güzeller güzeli bir kıza aşık olmuş Kız, evlenme şartı olarak, delikanlıdan gücünü ispatlamasını istemiş Bu şarta göre delikanlı sırtına yüklenen tuz çuvallarını taşımak zorundadır Delikanlının sırtına tuz çuvalları yüklenmiş Yamaçtan tırmanırken çuvallar dengesini kaybetmiş ve delikanlı yuvarlanarak göle düşmüş Tuzlar ıslandıkça çuvallar ağırlaşmış ve delikanlıyı suyun derinliklerine çekmişKöy halkı bu acıya sebebiyet verdiği için kıza öfkelenmişler Ona yumurtalar atmışlar Sarı Kız adı da buradan kalmış Öfkeleri yatışmayan köylüler babasına giderek kızını şikayet etmişler ve onu yok etmesini istemişler Babası yumurtalara bulanmış kızını alıp tepeye çıkmış Kızını öldürmeden önce abdest alıp namaz kılmak isteyen baba kızından su bulmasını istemiş Kız delikanlının boğulduğu gölün suyundan getirmiş Su tuzlu olduğu için babası yeniden tatlı su bulup getirmesini istemiş Bunun üzerine kız ayağını yere vurmuş, o anda yerden bir kaynak suyu fışkırmaya başlamış Durumu gören babası kızının ermiş olduğunu anlamış ve onu öldürmekten vazgeçmiş Kimsenin zararı dokunmasın diye de suyun etrafını taş duvarla çevirmiş Kaz dağlarının zirvesindeki bu kaynak, bugün hala yörede şifalı olarak bilinmektedir Ayrıca hem Sarıkız'ın, hem de babasının öldükleri yerler kutsal sayılmaktadır Babasının öldüğü ve bugün kabrinin bulunduğu kabul edilen yere Kartaltepe veya Babatepe; Sarıkız'ın kabrinin olduğu tepeye ise Sarıkız Tepesi adı verilmektedir Kazdağı'nın zirvesinde bulunan Sarıkız'ın kabri bugün de yöre halkı tarafından ziyaret edilmektedir Her yıl 14-16 Temmuz tarihleri arasında Akçay' da yapılan Zeytin Festivali'nde Sarıkız da temsil edilmektedir Ayrıca Sarıkız'ın kabri başında herkesin dileğini yazabildiği büyük bir dilek defteri bulunmaktadır |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriBALIKESİR YÖRESİ TÜRKÜLERİ Sözlü geleneğe ait olan farklı etnik yapıların kültürlerini yansıtan yöre türkülerinde zenginlik göze çarpmaktadırHer türkü yaşanmış bir hikayeyi anlatmaktadır Bunlardan biri de Balıkesir İlinin Sındırgı İlçesinde söylenen “Akpınar Yapısına” adlı türküdür Türkünün hikayesi şöyledir:Sındırgı İlçesi Işıklar Köyü’nde yaşayan,köyün ve çevrenin en güzel ve alımlı kızı olarak bilinen Alyanak Emine adlı bir kız vardırEmine köyden sevdiği gençle bir gün nişanlanır ve ardından genç askere gider O zamanlarda Mehmet Efe denilen ve dağlarda gezen bir eşkıya vardırZaman zaman köylere inen Mehmet Efe bir gün Işıklar Köyü’ne iner o sırada Akpınar’da arkadaşlarıyla su doldurmaya gelen Emine’yi görür ve sevdalanırEmine’yi ailesinden isteyen Mehmet Efe nişanlı olduğunu öğrenirKızı alamayacağını anlarBuna rağmen sevdası gün geçtikçe çoğalırHatta Emine’yi kaçıracağını bile söylerEmine’nin ailesi kızlarını sakarlarMehmet Efe’nin Emine’nin sevdasından sık sık köye indiğini duyan jandarma,bir gün pusu kurarak Mehmet Efe’yi öldürür Mehmet Efe ölmeden önce Emine’ye duyduğu sevdasını şu mısralarla dile getirmiş ve dilden dile dolaşarak günümüze de türküsü gelmiştir: Akpınar yapısına Gün doğmuş yapısına Eminem çiçekler yollamış Bayıldım kokusuna Eminem Eminem Çiçek geldi yakından Yaprakları haber verdi Senin güzel kokundan BALIKESİR YÖRESİ MANİLERİ Türk Halk Edebiyatının nazım şekillerinden olan maniler dört mısradan kurulurManilerde ses uyumu ilk ve son mısralardadırYöredeki günlük hayattan kesitler taşıyan manilerimizden birkaçı şunlardır: Bahar geldi gül açtı Yaşmak aldıramazsın Bülbüller yuvadan uçtu Alıp dolduramazsın Şu benim deli gönlüm Dokuz tane yar sevsen Nice bentleri aştı Bana uyduramazsın İndim dere kurt izi Karşıdan el karşıdan Çevirdi düşman bizi Bizim evin başından Çeviren düşman olsun Oğlan sana varacağım Allah kavuşturur bizi Asker olduğun zaman Kaleden atladın mı? Şu dağdan kuş uçmaz mı? Yorganı gapladın mı? Askerlik yakışmaz mı? Oğlan diyor kaçalım Ağlamayın anneler Kız diyor patladın mı? Ayrılan kavuşmaz mı? Dar sokaktan geçemem Arılar bala gelir Onluk paket içemem Bülbüller dala gelir Bana derler yardan geç Yarim inatçı değil Yar şirindir geçemem Yalvarsam yola gelir Evimizin önü dutluk Kuyu dibinde keklik Yaprağını kuruttuk Kızlar giyer eteklik Biz yarla ayrılmayız Oğlan sana varmazsam Sevdayı sıkı tuttuk Haram olsun bu gençlik Çapa kazıyorum çapa Evimizin önü dutluk Sapını tuta tuta Yaprağını kuruttuk Ben bu hallere düştüm Biz yarla ayrılmayız Sözümü tuta tuta Sevdayı sıkı tuttuk Vur desem vurur musun? Ay aydınlık duramam Canımı korur musun? Ele destan olamam Bilmem inanayım mı? Ay buluta girince Sözünde durur musun? Bağlasalar duramam Dar yollardan geçerim Ak gül oldum yedildim Garabüber saçarım Kapılara dikildim İste be oğlan iste Almıcanı bildim de Vermezlerse kaçarım Ondan geri çekildim TEKERLEMELER Tekerlemeler masalların başında veya söz arasında,kelimelerin bezerliğinden de yararlanarak söylenen yarı anlamlı yarı anlamsız sözlerdirBalıkesir tekerlemelerinden örnekler şunlardır: ●Çatlak patlak yusyuvarlak Kremalı börek sütlü çörek Çek dostum çek Amanın dostum çek Çek çek amca Burnu kanca ●Al sana bir tabanca Tabancanın küreği Hop hop eder yüreği Akşama fincan böreği ●Keşkekçinin keşkeklenmiş keşkek kepçesi , ●Kapıyı gıcırdattırıcılardanmısın, ocağı kıvılcımlattırıcılardanmısın, ne kapıyı gıcırdattırıcılardanım ne ocağı kıvılcımlattırıcılardanım ●Leylek leylek lekirdek Hani bana çekirdek, çekirdeğin içi yok sarı kızın saçı yok ●Mehmet Mehmet Mehmedi ; eski susam demeti, çanak çömlek koymadı, hepsini donuna yamadı ●Tıngır elek, tıngır saç, elim hamur karnım aç ●Yağmur yağmur yağ ister evimizin önü sel ister,teknede hamur, tarlada çamur Ver Allahım ver gümbür gümbür yağmur AĞITLAR Yörede birçok ağıttan biri olan kına gecelerinde gelin ağlatmak için yakılan ağıtlardan “Gelin Ağıdı” şöyledir: Arpa ektim anız olur, Buğday ektim beniz olur, Bu eller bizim neyimiz olur Çiçekler içinde menekşe baştır, Gözü güzel gösteren kaştır,Anadan ayrılan yürekler taştır Çanakta pekmez mi sandın anam, Ocağım yakmaz mı sandın anam, Beni evden gitmez mi sandın anam? Evimizin önü iğde, İğdenin dalları yerde, Çağırıverin kadın anama nerde? Evimizin önü mersin, Mersin dalında ersin, Çağırıverin kadın anama gelsin Evimizin önünden yol ayrılır, Sarı saçtan tel ayrılır, Küçük kardeşinden kim ayrılır? Evimizin önünden binek taşına, Elim varmaz eğer kaşına, Çağırıverin koca babamı, Gelsin kıratın başına |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriBALIKESİR BİLMECELERİ -Tap nedir?Tapış nedir? Gül nedir?Gümüş nedir? Ne yerdedir ne göktedir Cümle alem içindedir (Ayna) -Alt yanı sivri tepe içindedir (Çene) Üst yanı çakıldak (Diş) Daha üst muşulak (Burun) Daha üstü ışıldak (Göz) Üstü kara kolan (Kaş) Daha üstü bir alan (Alın) -İner reyhan gibi Oturur sultan gibi Dürülür hasır gibi Satılır esir gibi (Kar) -Kuru kafa Attım rafa Yemesi tatlı Maymun suratlı (Ceviz) -Çarşıda satılmaz Mendile konmaz Ondan tatlı bir şey olmaz (Uyku) -Tarlada biter Makine büker Sabah sabah el yüz öper (Havlu) -Yedi delikli tokmak Onu bilmeyen ahmak (İnsan kafası) -Et dedim Met dedim Kapı ardına yat dedim (Süpürge) -Dışı deri gibi İçi deri gibi (İncir) -Bir tepsi kar Ortasında nar Haddin varsa al (Ateş) -Yer altında sakallı dede (Pırasa) -Fır fır döner Ak ak döker (Değirmen) -Uzundur kuyu Gümler suyu ( Tüfek) -Bir kızım var Geleni öper Gideni öper (Bardak) NİNNİLER Yağmur yağar taşa vurur Altın saat beşe vurur Benim yavrum geççe uyur Ninni de ninni yavrum ninni Nenni desem dağlar uyur Dağlarda laleler büyür Benim yavrum şimdi uyur Uyusunda büyüsün ninni Tıpış tıpış yürüsün ninni Nenni nenni nenlice Bol soğanlı börülce Yavrum yesin doyunca Ninni ninni yavrum ninni DEYİMLER -Gün doğmadan neler doğar -Yörük at,yemini kendi arttırır - Koç,koyundan yüksektir -Oldu olacak,kırıldı nacak -Aç esner,tok genirir ATA SÖZLERİ ●Armudun sapı, üzümün çöpü deme ●Kör ölünce badem gözlü olur ●Az veren candan, çok veren maldan ●Gölgesinde oturulacak ağaç budanmaz ●İyilik et denize at, balık bilmezse, hâlik bilir ●Kör ölünce badem gözlü olur ●Ağaca dayanma, kula güvenme ●Suyu çaydan,kızı soydan al ●Karpuz kesmekle yürek soğumaz, ●Her ziyan bir öğüttür ●Meram’ın elinden bir şey kurtulmaz ●Köpekçe köpeğin soyu aranır ● Görünen köy kılavuz istemez ● Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış DUALAR -Allah hasretine kavuştursun -Allah dirlik düzenlik versin -Allah ahir nefeste iman selametinden ayrılmasın -Allah işini rast getirsin -Allah hayırlısını versin -Allah yardımcın olsun |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriDoğum Adetleri: Çocuk ailenin temelini sağlamlaştıran,neşe sevinç kaynağıdırAncak çocuk sahibi olamayan kadınlar diğer yörelerde olduğu gibi bu yörede de çeşitli yollara başvurmaktadır Bunların başında adak yerlerini ziyaret etmek gelmektedir Ayrıca evde hazırlanan koca karı ilaçları diye tabir ettiğimiz ilaçlarda kullanılmakta ve bu konuda çeşitli inanmalar uygulanmaktadır Yörede doğacak olan çocuğun cinsiyetini saptamak içinde çeşitli yöntemlere başvurulur Bu yöntemlerden birisi ateşe şap atmaktır Şap yanınca kabarmaya başlarsa doğacak çocuk erkek,kabarmazsa kız olacağına inanılır Başka bir yolda gebenin sütünü bir bardak suya damlatmaktır Süt dağılmadan dibe inerse erkek,dağılırsa kız çocuk beklenir Doğacak çocuğun genellikle baba tarafından evin ocağını tüttürecek,soylarını sürdürecek bir erkek çocuk olması istenir Doğumun kolaylaştırmak için de şunlar yapılır: Hocalara tabar verilir Onlarda içine dualar yazarlar Daha sonra tabağın içine su konur ve gebeye içirilir Gebenin örülü saçları,düğmeleri çözülür Evdeki kapıların ve sandıkların kilitleri açılır Ayrıca gebe kadının bağırışlarının başkalarınca duyulması çok günah sayılır Duyanlar günahları bağışlanana dek çocuğun doğmayacağına inanılır Birkaç kez çocuğu olup ta ölen anneler,buna bir çare bulabilmek için kendilerince tedbirler alırlar Bunlardan bazıları şunlardır: Hasan adlı üç çocuktan birer çivi alınır Bunlar demirciye verilir Demirci bunlardan gece yarısı bir bilezik yapar Çocuk doğar doğmaz bu bilezik koluna takılır Gebenin önüne yeni kalaysız bir bakır tepsi konur Çocuk bu bakır tepsinin içine doğar Daha sonra tepsi bir yoksula verilir Hiç çocuğu ölmemiş birkaç anneden,birer parça bez alınır Bunlardan dikilen gömlek,doğar doğmaz çocuğa giydirilir Doğum olduktan sonra doğan bebeğin göbeği kesilirken ebe tarafından bebeğe göbek adı verilir Daha sonra genellikle üç gün içinde çocuğun adı verilir Ailenin büyüğü,yaşlı bir erkek tarafından çocuk kucağa alınır ve kıbleye karşı döner Çocuğun kulağına ezan okur,üç defa da adını söyler Böylece adı verilmiş olur Çocuğa genellikle erkek tarafına öncelik tanınarak büyükannenin yada dedenin adı verilir Çocuğun doğduğu yedinci günde çocuk Mevlidi okunur Mevlide bu mutlu günü kutlamaya gelen yakınlar çağırılır Çocuğun ellerinin doğduğu zamanki durumuna göre geleceğine ilişkin tahminler yürütülür Örneğin elleri kulaklarına doğru kalkmış durumdaysa ileride büyük adam olacağına, göğsünde ise bilgiç olacağına,doğar doğmaz ellerini bir şey arar gibi kımıldatırsa iyi huylu olacağına inanılır Çocuğa meme verilmesi için doğumun üzerinden üç gün geçmiş olması gerekir İlk memeden önce Kur’an üzerinden toz alınır Bu toz çocuğun ağzına ve annesinin memesine sürülür Loğusaya özel bir özen gösterilir ve “al basmasına” uğramaması için çaba harcanır Bu nedenle ölü evinden gelenlerin bir yere uğramadan loğusaya gelmelerinin,kırklar çıkmadan iki loğusanın görüşmesini ve loğusanın yalnız kalmasının sakıncalı olduğuna inanılır Ayrıca loğusa al basmasından korunabilmek için kırmızı kurdele bağlar Otuz gün boyunca anne dışarı çıkmaz Hep evde kalarak bebeğiyle ilgilenir Yirmi yedi veya yirmi dokuzuncu gününde çocuk yıkanır Günün tekli sayılarla bitmesine dikkat edilir Suyun içine bir gümüş,bir altın yüzük atılır Ayrıca bir süpürge çöpünü 29 kez parçalayıp suya atılır Bu suyla önce bebek sonra anne yıkanır Sabahtan yıkanma işlemi bittikten sonra öğleden sonra en yakınlarına kırk uçurmaya giderken genç anne güzel giyinip süslenirse ileride bebek büyüyüp genç kız veya delikanlı olunca, süsün giyiminin yakışacağına inanılır Gidilen yerden geri dönülürken ev sahibi bebeğe,para mendil,yumurta,ekmek vb verilir Yumurta,yumurta gibi güzel olsun,ekmek eli ekmek tutsun, para,parasız kalmasın, mendil;temiz olsun diye verilir Bebek kırk uçurmaya gittiği yerden boş döndürülmez Anne ve bebeği,bütün yakınlarını dolaşarak kırk uçururlar Otuz yedinci yada otuz dokuzuncu günü otuz kırkında işlem tekrarlanır Anne ve bebeği yıkanırlar Yine öğleden sonra en yakınlarından birine gidip kırk kırkını uçururlar Çocuk altı aylık olunca babasının cebinden para aldırılır Çocuğun aldığı paraya göre yorum yapılır Çocuk az para aldıysa ileride nasibinin az olacağına, çok aldıysa nasibinin çok olacağına inanılır Çocuğun aldığı parayla akşam ellerine kına yakılır İsteğe göre bu akşam eğlence de düzenlenir Zamanı geldiği halde yürüyemeyen çocuklar sela vakti kollarından tutularak sallanır Eğer yürüyüp de düşüyorsa hamurdan büyükçe bir simit pişirilir Bu simit çocuğun başından aşağıya geçirilir Ayak hizasına geldiğinde parçalanırı ve mahallenin çocuklarına dağıtılır Sünnet Düğünü: Sünnet düğünü erkek çocuğun sünnet ettirilmesinin kutlanmasıdır Sünnet düğününü yapan aile oğlunun sünnet edilmesine duyduğu sevinci,yakınlarıyla bunu kutlayarak paylaşır İslam Dininin gereklerinden olan her erkek çocuğunun sünnet edilmesi halk arasında bazı gelenekleri beraberinde getirmiştir Düğün sahibi düğünden önce bir takım hazırlıklara başlar Daha önceden çağrılan yengeler, Çarşamba günü düğün evine gelerek sünnet çocuğunun karyolasını süsler Perşembe günü yengeler düğün sahibi adına çok yakınlara kına,tanıdıklarına da şekerle sünnet düğününe çağırırlar Düğün evinin erkekleri de çağırılması gereken erkek tanıdıkları Pazar günü sünnet düğününe davet ederler Perşembe veya Cuma günü düğün için ekmek yapılır Aşçı, bulaşıkçı ve tefçi,davulcu tutulur Cumartesi akşamı kadınlar toplanır Mevlit okunur Mevlit bittikten sonra sünnet olacak çocuk ortaya oturtulur ve eline genellikle sırça parmağına kına yakılır Sünnet çocuğuna kınayı yengeler yakar Düğün sahibi yani sünnet çocuğunun annesi kına yakan yengelere iğne oyalı bez örtü verir Orta yerde kına yakılırken sünnet çocuğunun yakınları para takarlar Bir süre sonra kalabalık dağılır Pazar günü davetliler sabah 10-13 civarı verilen davete gelirler Davete gelenlere sofra açılır,yemek verilir Sünnet çocuğuna davetliler para,altın takarlar Davetliler yemeklerini yedikten sonra sünnet çocuğunu gezdirmek için beklerler Bir at getirilerek sünnet çocuğu bu ata bindirilir Atın üstüne duvar halısına benzeyen küçük ipek dokuma halı serilir Atın kulak kısmına kırmız veya mavi krep asılır Bunun yanında havlu,çamaşır vb de asılabilir Bütün bu asılanlar daha sonra atın sahibine kalır Ata bindirilen sünnet çocuğu davul zurna eşliğinde,atın arkasında konvoy oluşturan yakınlarının kullandıkları arabalarla mahalle aralarında gezdirilerek tekrar düğün evine gelinir Daha önce bir yakını tarafından tembihlenen çocuk attan inmez Çocuğun attan inmesi için yakın akrabaları ve babası vaatlerde bulunur Çocuk istediği şeyi almaları için “ tamam “ dedirtinceye kadar attan inmez Bu pazarlıktan sonra attan inmeye razı olan çocuk attan inerken başından şeker serpilir Attan indirilen çocuk yakınları tarafından sünnet odasına götürülür ve sünnetçi tarafından sünnet edilir Sünnet edilirken çocuğun yanında babası ve yakınları da bulunur Eğer sünnet çocuğu tekse çocuğa arkadaş olacağına inanıldığı için düğün evinin penceresinden aşağıdaki çocuklara doğru horoz uçurulur Kim kaparsa horoz onun olur Sünnetten sonra düğüne çağrılan kadınlar gelir Onlara sofra açılır Yemek verilir Daha sonra tefçi eşliğinde oynarlar Gündüz düğüne gelen kadınlar oynarlar Akşamüstü kalabalık dağılır Akşam yine toplanılır ancak bu kez meydan genç kızlarındır Akşam da genç kızlar oynar Geç saatlerde düğün sona erer Askerlik: Askerlik çağı gelen ve askerlik kağıdı gelen gençler akrabaları ve komşuları tarafından toplu olarak her öğün ayrı evde olmak üzere yemeğe davet edilirlerHer genç helalleşip evinden ayrılırken işleri yolunda gitsin diye arkasından su dökülürAskere gidecek gençlerle,köy halkı köy meydanında toplanır ve köy imamı çağrılarak dua edilirBu törene gelenler askere gidecek gençlerin cebine para koyarlarGençler askere uğurlandıktan sonra askere giden gençlerin evleri ziyaret edilir Askere giden gencin evine huzur içinde dönmesi için gencin ailesi tarafından “Sıvık hamur”dan saç üzerinde çırpma pişirilerek bu hamur işi komşulara dağıtılırBu olaya “Döndürme” de denilmektedirYörede askerliğini yapmayanlar çocuk ve cahil sayılmaktadır Düğün Adetleri: Günümüzde artık kırsal kesimde uygulanan bu adetler gün geçtikçe azalmakta ve çağa yenik düşmektedirKırsal kesimde uygulanan evlilik aşamaları şöyledir: Görücü usulüyle kız beğenilirErkek tarafı yakınlarından birkaç kişi dünür olarak görevlendirilirDünürler iki kez kız evine giderlerBirincide iyi karşılanırlarsa ikinci gidişte kızı isterler ve söz kesilirSöz kesmeye “el öpme” denirKız evine oğlan evinden yiyecekler ve giyecekler hediye olarak gönderilirKız evinde verilen davette oğlan evi hazır bulunur ve söz kesimi gerçekleşir Perşembe veya Pazar gününe rastlayan bir gün için nişan tarihine karar verilirNişanda maddi güce göre her iki tarafta hediyeler alır ve nişanda bu hediyeler takdim edilir Oğlan evi düğün yapmaya karar verdiğinde kız evine haber gönderirKarşılıklı düğün hazırlıkları başlarKızın yengeleri kız tarafını,oğlanın yengeleri oğlan tarafını düğüne davet ederlerBuna “düğüne okuma” denirDüğünün başladığı gün kadınlar arası eğlence yapılır ve buna “ikindi kınası” denirErkekler keşkek döğer,kına gezdirir ve misafirleri ağırlarBütün bunlar damadın yakın arkadaşı “sağdıç” ve arkadaşları tarafından yapılırBir de bayraktar vardırBu kişi düğün konvoyunun önünde Türk bayrağını taşıyan kişidirİkinci gün “oturma” adı verilen eğlenceler yapılırBu günün akşamında da “Kına Gecesi” gerçekleştirilirDüğünün ikinci günü davetli evlerden davul zurna eşliğinde hediyeler toplanır Düğün eğlencelerinde kızlar ve erkekler ayrı evlerde toplanarak oyunlar oynanıp,maniler söylenir Düğünün son gününde “Gelin Çıkarma” yani gelin alma gerçekleşirGünün sabahında damadın arkadaşları toplanıp başta bayraktar ve arkasında konuklar ve akrabalarla kız evine giderlerÇalgılar eşliğinde kız evinden dışarı çıkar ve gelinin başına bereket gelmesi amacıyla buğday sepilirBöylece damat evine getirilirBu arada kızın çeyizi de bu düğün kervanıyla birlikte veya daha önce erkek evine taşınır Gelin erkek evine geldikten sonra odasına çıkarılırCamide yatsı namazını kılan ve arkadaşları tarafından eve getirilen damat çeşitli şakalarla birlikte gerdeğe girerBirkaç gün sonra da kız evi ve erkek evinin ziyaretleriyle evlilik töreni sona erer Ölüm Adetleri: Ölümünden sonra sırtüstü yatırılan ölüye yapılacak ilk iş ölünün çenesini çekmektir Kollarını yana getirmek ve ayak başparmakların pamuk ipliğiyle bağlamaktır Daha sonra ölü şişip patlamasın diye karnının üzerine kara saplı bir bıçak konur Ölünün bulunduğu odaya kedi girmemesine özellikle dikkat edilir Çünkü ölünün üzerinden atlayan kedinin cadı olacağına inanılır Her hangi bir yerde biri ölünce Azraillin kılıcını testilere soktuğuna inanıldığından,o mahalledeki tüm sular dökülür Bu arada konu-komşu ölü evine ölen kişinin yakınlarına baş sağlığı dilemeye gelirler “Allah taksiratını affetsin”, “ Allah sabırlık versin” gibi teselli edici dualarla ölünün yakınlarının üzüntülerini paylaşırlar Ellerinden gelen her türlü yardımı yaparlar Bu da halk arasında kötü gününde bile kopmayan bir bağ olduğunu gösterir Ölüm gününün ertesinde,sabah erkenden kefen su ve tabut hazırlanır Bükülmemiş pamuk ipliğiyle mezar ölçüsü alını Bu iplik daha sonra ölüyle birlikte gömülür Ölü erkekse bir erkek,kadınsa bir kadın getirir Su kazanının dibine çöre otu atılır Ateş üflemeden yakılır Su kaynadıktan sonra,yıkayıcı kefen biçer,ölü yıkamaya götürülünce döşeği kaldırılır Yerine bir tabak un konur Daha sonra bu un bir yoksula verilir Su kazanının altında kalan yanmamış odun parçalar ile kül dışarı atılır Böyle yapılmazsa o ailenin ölüyü unutamayacağına sürekli yüreğinin yanacağına inanılır Ölü evden çıktıktan sonra,hemen arkasında dışarıda bulunan çocuklara şeker,bisküvi,ceviz vb dağıtılır,Ayrıca ölünün geri kalan elbiseleri de yoksullara dağıtılır Ayrıca kadınlar ölü evden çıktıktan sonra mevlit okurlar Ölünün gömüldüğü ilk gece tevhit çekilir Daha sonar gece boyunca tebareke okunur Tebarekelerin akşam ile yatsı arasında okunmasına dikkat edilir Yedinci gün mevlit okunur Bu arada üçüncü gün “gödek” denilen lokma pişirilip,yakınlara ve fakirlere dağıtılır Yedi gün boyunca eş dost konu-komşu,tanıdıklar ölü evine yemek getirirler Kırkıncı ve elli ikinci gün yine kadınlar ölü evinde toplanarak mevlit okurlar Cüz okunur,hatim indirilir Mevlide daha fazla kişi çağrılır Genellikle tanıdıklar ve fakirler gelir sofra atılıp yemek verilir O günlerde ölen kişi anıldığı gibi,ayrıca hayırda yapılmış olur |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriHIDRELLEZ Mevsimlik bayramlarımız içerisinde yer alan ve halkımız arasında baharın başlangıcı olarak kabul edilen Hıdrellez Kültür-Bahar Bayramı her yıl 6 Mayıs günü kutlanmaktadırHıdrellez günü Hızır ve İlyas Peygamberlerin yeryüzünde buluştukları gün olarak kabul edilmektedirBugüne Hızır günü denilmektedir Halk arasında kullanılan takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır:6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini,8 Mayıs’tan 6 Kasım’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadırBu yüzden 6 Mayıs günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başlaması ve hayat suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış Hızır’ın yeryüzüne inip zor durumda olan insanlara yardım ettiği gün olması nedeniyle mevsimlik bir bayram olmuştur Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hıdrellez Bayramı etkin olarak kutlanmaktadırHıdrellez günü yeşillik alanlarda,su kenarlarında veya türbe, yatır yakınlarında yapılırBu yerlere gidilerek Bahar bayramı coşku içinde kutlanırHıdrellezden önce çeşitli hazırlıklar yapılmaktadırBu hazırlıklar,evin temizliği,üst-baş temizliği,yiyecek içeceklerle ilgili hazırlıklardırHıdrellez gününden önce evler baştan başa temizlenirÇünkü temiz olan evlere Hızır’ın uğrayacağı düşünülürAynı zamanda Hızır’ın eve kolay girip bolluk bereket getirmesi için kapı ve pencereler açık bırakılır Hıdrellez günü ateş yakılırBu gün yaz ayının başladığı gün olarak kabul edildiğinden,kış günlerinin son işaretini yok etmek istenilmektedir Hastalıklardan korunmak isteyenler dua ederek yeşil çimenler üstüne yatarak yuvarlanırlar 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece gül dallarına bozuk paralar kırmızı atlas keselere sarılarak bağlanırÖnümüzdeki yılın bereketli geçmesi istenilmektedir Kısmeti çıkmayan kızların başında kilit açılır Baht açma törenleri yapılır ve bu törene “dağara yüzük atma” denirBalıkesir’de yaygın olan diğer bir gelenekte Çırpılı Dede ve Çömlek Kıran Dede adlarıyla bilinen iki ziyaret yerine gidilmesidirBu yerlere de adaklar yapılır |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleriİnanışlar Batıl inanışlara günümüzde çok sık rastlanmamakla birlikte bazılarının özellikle köylerde uygulandığı görülmektedirBu inanmalardan bazıları şunlardır: -Bazı köylerde büyüye inanılırBüyü tutmaması için küçük enam,gümüş,yılan kemiği takılır,bunları takan veya taşıyan kimseyi büyü tutmayacağına inanılır -Nazar değme inanışları yaygın bir inanmadırBöyle bir şey olunca nazar duaları okutulurKüçük yaştakilere nazarlık ve çitlenbikten yapılan özel nazarlıklar takılır -Nazardan korunmak için çörek otu evlerde kapı arkalarına,hamile kadınların elbiselerine konulur ve çocuklara yedirilir -Hayvanlara nazar değerse yedi mezardan çırpı alınır,hayvanın durduğu yerde tütsülenir -İftiraya uğramamak için kapının eşiğine oturulmaz -Akşam olunca evden tuz,soğan,sirke çıkmaz;çıkarsa evin bereketi gider -Delik tas asılırsa yağmurun yağmayacağına inanılır -İki bayram arasında nikah olmaz -Salı günü işe başlanmaz;başlanırsa iş sallanır,gecikir -Evin kapısı akşam gecenin şerri girmesin diye erken örtülür,sabahleyin ise sabahın hayrı girsin diye erkenden açılır -Hamur yoğrulurken odadan birisi çıkıp gidecekse,hamurun kabarmaması korkusu ile herhangi bir tencere kapağı hamur üzerine kapatılır -Kargalar köyün üzerinden mezarlığa doğru uçtuğunda bir kişinin öldüğüne veya öleceğine inanılır -İncir ağacı dibine yatılmaz -Kedi öldürenin minare yaptırması gerekir -Kızlar çeyizlerini hazırlarken,nasipleri kapanmasın diye,çeyizleri tersine katlamazlar -Duyulan kötü bir olayın başa gelmemesi için “şeytan kulağına kurşun” denir YAĞMUR DUASI : Genelde cuma günleri bir türbe yanına gidilerek Yağmur Duası yapılır Duadan önce yemek veya lokma dağıtılırDua yapıldığı sırada eller yere çevrildiği gibi ceketlerde ters giyilirAyrıca bütün çocukların dua edilen yerde olmasına özen gösterilirDuadan sonra herkes elindeki su kaplarıyla birbirlerine su atarBöylece duaların kabul olacağına inanılır Yağmur yağması için yapılan törenlerden biri de “kepçecik”tir12 yaşlarında bir grup çocuk tarafından uygulanan “kepçecik” şöyle yapılır:Anasının ilki olan bir çocuğun bedenine bir hasır dolanır,başına da bir tencere geçirilirAyakları da çıplak olduğu halde beline bağlanan bir iple çekilerek ev ev gezdirilirHer varılan evde kepçeciğin başına su sepildikten sonra çocuklara yiyecek veya para verilirKepçeciği gezdiren bu çocuk grubu şu dizeleri özel bir makamla yüksek sesle söylerler: Kepçecik! kepçecik! Kepçeciğe ne gereeeek! Anasınııın ilkiiii! Dam altındaaa! tilkiiii! Altın arabaaa!gümüş tekerleeeek! Gökten rahmeeet!yerden berekeeeet! Veer Allahım ver suluca rahmet! Tören bittikten sonra çocuk grubu topluca topladıkları yiyecekleri yiyip eğlenirler |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriGeleneksel Türk Tiyatrosu Balıkesir Yöresi köy seyirlik oyunları Bigadiç,İvrindi,Dursunbey ve Sındırgı İlçelerinde daha çok görülmektedirBu oyunlardan bazıları şunlardır:Deve Oyunu,Afyon Kazması,Öküz Oyunu,Değirmenci,At Oyunu,Delioğlan Günümüzde oynanan başlıca oyunlar şunlardır:Bigadiç-Kayırlar Köyü:Deve Oyunu,Bebek Oyunu, Afyon Kazması , İvrindi:Kepçecik Oyunu, İvrindi-Yürekli:Bebek Oyunu,Delioğlan, Dursunbey-İsmailler Köyü:Deve Oyunu -TÜLÜ Milli günlerde düğün ve bayramlarda,debbağ esnafı tarafından gerçekleştirilen bir gösteridir En az on kişiden oluşan bir grup keçi ve koyun derilerinin tüylü yerleri dışa gelecek şekilde giyerDeriden bir başlık,ucuna tüylü deri takılmış bir sopa ve üzerlerine dongurdaklar takarak ahalinin üzerine yürünür Tülü grubunun başında bir “Tülü Kadısı” bulunurBir eşeğe ters binerek bahşiş vermeyenlere elindeki sopanın tüylü kısmıyla su atar -DEVE OYUNU Deveyi yapabilmek için 25 m uzunluğunda 5 cm genişliğinde dört tane, aynı genişlikte ve 50 cm uzunluğunda üç tane çıta, fındık dalından kesilmiş yaklaşık 1 m uzunluğunda beş veya altı, 3-35 m uzunluğunda iki tane çubuk, at veya eşeğin kafa kemiği, koyun ye de keçi derisi, 45 tane çan, kilim, battaniye veya tül ile ipin hazır olması gerekir İlk önce uzun çıtalar parelel olarak üç kısa çıtayla ön, orta ve arkadan tutturulur Uzun çıtalara karşılık olarak eşit aralarla beş, altı, delik açılır, uzun çubuklar çıtaların üzerinden kavisli şekilde uzatılarak uçları öndeki ve arkadaki deliklere girdirilir Diğer kısa çubuklar da diğer iki çıtada karşılıklı olarak açılmış deliklere kavisli olarak girdirilir Uzun çubukların arka deliklerden sarkan uçları birleştirilerek bağlanır Bu kısım devenin kuyruğu olur İskeletin ön kısmındaki çıtaya yine 50 cm uzunluğunda başka bir çıta 45 derecelik açıyla tam ortadan çakılır Bu çıtanın ucuna 90 derecelik açıyla ucu aşağı doğru uzanan başka bir çıta çakılırÇıtanın üzerine at veya eşeğin kafa kemiği bağlanır Kafa kemiğinin altındaki destek olarak uzatılan çubuğun ucuna, çekildiğinde oynayacak şekilde küçük bir çıta bağlanır Bu çıta devenin alt çene görevini yapar Alttaki oyuncu bu ağaç parçasının ucuna bağlı ipi çektiğinde devenin ağzı hareket etmiş olur Kafa kemiğinin üzerine koyun veya keçi derisi sarılır, üzerine yular şeklinde ip bağlanır Bu ipin bir ucu deveyi önden çeken kişinin eline verilir Devenin çenesinin altına beş veya altı tane çan bağlanır Çanların çıkardığı seslerle deve oyununun başlamış olduğu köye duyurulur Gövde iskeletinin üzerine büyük bir kilim, kilimin üzerine de battaniye yada tül örtülür Bu kişi kilimin içerisine girerek tam ortadan iskeleti omuzlarına alır ve yürümeye başlar Böylece devemiz oyun için hazırlanmış olur Sıra oyuncuların hazırlanmasına gelir Dört kişiye beyaz elbise giydirilir, ellerine ve yüzlerine soba isi sürülerek Arap haline getirilir Oyunda rolü olan diğer oyuncular günlük kıyafetleriyle oynarlar Deve ve oyuncular hazırlandıktan sonra akşam karanlığı basınca köy meydanında büyük bir ateş yakılır Köyün bir ucundan oyun başlatılır Araplardan biri önde deveyi çeker, diğerleri devenin etrafında gezinerek ve çeşitli sesler çıkartarak yürürler Devenin arkasında oyunu seyretmeye gelen köy halkı yürür Kalabalık, deve meydanda yakılan ateşe yaklaştıkça artar Kalabalıktan bir grup tef eşliğinde deve havası türküsünü söylerken deve de müziğe uygun hareketleriyle oynar |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriÇocuklara Özgü Oyunlar: Çocuk Oyunları el oyunları,topluluk halinde oynanan grup oyunları ve ip oyunları olarak üçe ayrılabilir El Oyunları:Genellikle iki kişi ile oynanan oyunlardır İki oyuncu karşılıklı dururlar,elleri ve ayaklarıyla söyledikleri tekerlemenin ahengine uygun ritmik hareketler yaparlar Her iki oyuncu da aynı hareketleri aynı anda yapıp,aynı tekerlemeyi söylerler Oyunda geçerli bu ritmik hareketler bazen iki çocuğun sadece ellerini değişik şekillerde vurarak, bazense hem elleri hem de ayak hareketleriyle oynanmaktadır Hem el hem ayakla oynanan oyunlarda,bir birlerinin kollarına girip zıplaya zıplaya önce bir yana,sonra bir yana dönmeler yada önce birinin diğeri etrafında el şaklatarak dönmesi vb şekiller göze çarpmaktadır Bu oyunlarda tekerlemelere ahenkli bir hava verilerek oyunun ritmi sağlanır Tekerlemenin ahengini sağlamak için mısra sonları kafiyelidir Oyun türlerinde ölçü olmadığı gibi mısra sayısı da tekerlemenin uzunluğuna kısalığına bağlıdır Oyun sözlerinde anlam aranmaz Oyun sözleri çocukların rahatça söyleyebilecekleri sözlerden oluşur Tekerlemeler: O mella nugetalla Uvva andır mandır matmazella Bir kuru kafa Koydum rafa Raftan aldım Tepsiye koydum Yemesiye tatlı Maymun suratlı İğde ağacı yarıldı Kralın kızı bayıldı Annesi geldi ayıldı Babası geldi bayıldı ●Demir kapı aralık Kızlar beş bin dolarlık Erkekleri sorarsan Fıçıdan çıkmış pis balık ●-Adınız -Mualla -Ah ne ala Mualla -Yaşınız -Onbeş -Tam Bana göre bir eş Eviniz? -Köşebeşı -Tam bizim kinin yanıbaşı Ne yersiniz? -Fındık ,fıstık,dondurma -Biraz da bana verir misiniz? -Pışııık ! ●Annem babam Minareden su çeker su çeker Halka da boynumdan geçer Halka da boynumdan geçer ●Çantamı taktım koluma Çıktım asfalt yoluna Ben subayı beklerken Çöpçü girdi koluma ●Ayakkabım toz atar Çöpçü bana göz atar Gözün kör olsun çöpçü Elalem bize bakar Grupça Oynanan Oyunlar: İlde grupça oynanan çocuk oyunlarından birkaçı şunlardır: ●Grup halinde toplanan çocuklar önce bir ebe seçerler Bir yuvarlar oluşturulur Ebe çocuklardan oluşan halkanın etrafında koşar adımlarla dolaşırken bir taraftanda hep bir ağızdan oyunun sözlerini tekrarlarlar: Arabistan buğdayları Seçtiğini biçerler Ebe etrafında döndüğü halkadan her hangi bir arkadaşının omuzundan tutarak : Kız seni almaya geldim, Halini sormaya geldim Bundan sonra çık dışarı Diyerek arkadaşını halkadan çıkarır,arkasına alır Ebeye takılan oyuncu da ebeyle beraber koşar adımla halkanın etrafında dönmeye başlar Bir yandan da oyunun sözlerini söylemeye devam ederler: Bir kızım oldu hah hah hah Bir kızım oldu hah hah hah Ebe yanına aldığı oyuncuyla en başından başlayarak aynı şeyleri tekrarlarlar Böylece ebenin arkasına aldığı oyuncu sayısı her seferinde artar Halkada bir kişi kalıncaya kadar oyuncular ebenin arkasına eklenerek devam eder Bir kişi kaldığında oyun biter ve geri kalan bir kişi de tekrar başlayacak oyun için ebe seçilmiş olur ●Oyuncular eşit sayıda gruba ayrılırlar Sayışarak veya alışarak (Ebe grubu belirlemek için tekerleme veya küçük ayak oyunlarının kullanılması) ebe olan grubu belirlerler Oyun için bir yer seçilir Sınırları çizilir Ebe gruptan bir kişi bekçi seçilerek oyun yerinde bırakılır İki gruptan ebe olmayan gruptaki oyuncular kaçarlar Diğer grubunu oyuncuları da onları yakalamaya çalışırlar Bu arada oyuncular grup arkadaşlarını bilmek zorundadır Ayrıca hızlı koşanlar da bu oyunda avantajlıdır Yakalanan oyuncular getirilip oyun yerine,bekçinin gözetimine bırakılır Grup arkadaşları da yakalanan oyuncuları kurtarabilmek için bekçiye ve ebe oyunculara yakalanmadan gelip yakalanmış arkadaşlarından birine temas edip “ Ceryan” demesi gerekmektedir Bekçinin diğer oyuncuları yakalanmış oyunculara yaklaştırmaması gerekmektedir Oyun, ebe oyuncuları diğer oyuncuları hepsini yakalayıp oyun yerine getirmesiyle sona erer Bu kez hiç sayışmadan diğer grup ebe olur ●Eşit oyuncuya sahip iki grup oluşturulur Birinci grup kendi aralarında hepsi birer takma isim bulurlar Yan yana sıralanırlar Aynı şekilde diğer grupta yan yana sıralanır İki grup karşılıklı dururlar Birinci grubun başı seke seke diğer grubun başına gider Aralarında ahenkli bir şekilde şu konuşmalar geçer -Seke seke ben geldim -Şıngırdaklım hoş geldin -Bey babamın tabakası kalmış,onu almaya geldim -Beğen de beğendiğini al Daha sonra birinci grubun baş oyuncusu diğer grubun oyuncularının arkasından dolaşarak bir oyuncunun gözlerini kapatır Grubundaki oyunculardan birinin takma ismini söyleyerek çağırır Çağırılan oyuncu gözleri kapalı oyuncunun yani ebenin alnına- kim olduğunu belli etmeden – vurup yerine döner Ebenin gözleri açılır ve kimin vurduğu sorulur Kimin vurduğunu bilirse o oyuncu ebe oyuncunun grubuna geçer Bilemezse ebe oyuncu karşı gruba geçer Oyun karşılıklı gidip gelmelerle devam eder İp Oyunları :Diğer oyunların yanı sıra ip atlama da çocukların özellikle kız çocuklarının en çok sevdikleri oyunlar arasında yer almaktadır İki katlı ve tek katlı olarak sallanan iplerle atlanan ip oyunları vardır Bir yandan ip atlanırken diğer yandan da bazı tekerlemeler söyleyerek oyun renklendirilir İşte özellikle ip atlarken kullanılan tekerlemelerden bazıları şunlardır; ●Lelali Belkıs İçeriye gel kız İpten tut Dışarıya çık kız ●Şirin baba gir İçeriye gir Gargamel geliyor Dışarıya çık ●Arabi Arabi Döner dolabi Kızlar giyer Naylon çorabi Erkekler içer Raki şarabi Arabi Arabi Döner dolabi ●Şu karşı ki dağlar İçin için ağlar Annesi ölmüş Onun için ağlar Şu karşıya bak Otur da kalk Sigaranı yak Keyfine bak Denizde dalga Hoş geldin abla Mendili salla ----- kere hopla ●Balkondan atla Maydanoz topla Kız ben sana ne dedim Ağzını topla Kızın adı Neşe Saat geldi beşe Haydi gidelim dansa Orda yersin pasta ●Çi çi çikolata Hani bana limonata Limonata bitti Hanım kız gitti Nereye gitti İstanbul’a gitti İstanbul’da ne yapacak Terlik pabuç alacak Terlik pabucu napacak Düğünlerde şıngır mıngır giyecek ●Aydede aydede Senin evin nerede Şahin tepede Karın napıyor Yemek yapıyor Kızın napıyor Dikiş dikiyor Oğlun napıyor Köpek bakıyor Hav hav hav Büyüklerin Oyunları: 1-Geleneksel Kurtdereli Güreşleri Ata yadigârı olan güreşi yurt içinde ve yurt dışında büyük başarılarıyla temsil eden ve her güreşinde arkasında Türk milletinin olduğunu hissettiğini söyleyen Kurtdereli Mehmet Pehlivan hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Türk Cumhuriyeti Devleti döneminde örnek bir sporcu olmuştur Dünya spor tarihinde önemli bir yeri olan Balıkesirli ünlü sporcu Kurtdereli Mehmet Pehlivan adıyla 1961’den beri yağlı güreşler Kurtdereli Köyü’nde yapılmaktadır Güreş kategorileri şunlardır:Baş,başaltı,büyük orta,küçük ort büyük boy, küçük ort küçük boy,deste büyük boy, deste orta boy, deste küçük boy,tozkoparan,teşvik,minik 1, minik 2 Temmuz ayının ikinci haftasında yapılan güreşlere Kırkpınar Güreşlerinde bulunan güreşçiler Kırkpınar’ın ardından buraya gelerek katılmaktadırÜç gün süren etkinliklerin son günü yağlı güreşleri kapsamaktadır 2-Şerif Pehlivan Güreşleri 1946-1949 yılları arasında Türkiye Baş Pehlivanı Sındırgılı Şerif Pehlivan anısına Sındırgı İlçesi,Yüreğil Belediye Başkanlığı’nca 2001 ve 2002 yıllarında Ekim ayı içerisinde Şerif Pehlivan Yağlı Güreşleri ve kültür etkinlikleri düzenlenmiştir2003 ve 2004 yıllarında maddi yetersizliklerden güreşler yapılamamıştır 3-Mahalli Yağlı Pehlivan Güreşleri İvrindi İlçesinde Eylül ayı içerisinde düzenlenen panayırlarda Mahalli Yağlı Pehlivan Güreşleri yapılmaktadır Hayvan Gücüne Dayanan Sportif Oyunlar-Karşılaşmalar; Edremit-Güre Geleneksel Deve Güreşi Şenlikleri Her yıl Aralık ayının son haftasında Edremit İlçesi’ne bağlı Güre Beldesi’nde geleneksel olarak deve güreşleri yapılmaktadırDeve güreşlerine Ege Bölgesi’nin çeşitli yörelerinden ve Balıkesir İlçelerinden katılım olmaktadır Özel olarak yetiştirilen ve “Tülü” adı verilen erkek develer bu şenliğe uygun olarak tahsis edilen geniş alanlarda,her türlü güvenlik önlemi alınarak güreştirilmektedir Develer yaptıkları güreşe göre isim alırlarSağdan güreşen develere sağcı,soldan güreşen develere solcu,ayak oyunları yaparak rakibinin ayağını çengel alıp oturan develere bağcı,rakibini yıkmak ve kaçırmak için yan yana gelip ittiren ve başıyla ayaklarını yoklayan develere tekçi denilmektedirBunların içinde en makbul olan şekil tekçi develerin güreşidir Güreşlerde 3 veya 5 kişiden kurulu Masa Heyeti ve bir Orta Hakem ile bir de Saha Komiseri bulunmaktadır Ayrıca sahada görev yapan Ağız Bağcı,Ağız Kontrolörü,Urgancılar bulunmaktadır Güreşlerde dereceye giren develerin sahiplerine para ödüllerinin yanı sıra develere de havut,havan vb takımlar hediye edilmektedir Şenlik olarak kutlanan bu organizasyon bölgede çok sevilmekte ve iç turizme hareket getirmektedir Burhaniye Deve Güreşleri Türkiye’nin en önemli birkaç deve güreşleri organizasyonundan biri olan Burhaniye Deve Güreşlerinin en az yüz yıllık bir geçmişi bulunmaktadırBurhaniye ve Yöresinde her yıl üç defa Deve Güreşleri düzenlenmekte;Aydın,Germencik,Çanakkale,Antalya ve Bodrum olmak üzere çeşitli yörelerden her yarışmaya 75-100 arasında deve katılmaktadırGüreşleri saha kapasitesine göre ortalama 5-6 bin kişi izlemektedirDavul zurna eşliğinde yapılan deve güreşleri panayır havasında geçmektedir Güreşler için develerin hazırlıkları güreş sezonunun sonunda (Mart sonları) develerin sırtlarındaki havutlar çıkarılarak başlanır ve develer bakıma çekilirEkim ayının başlarında ise havaların serinlemesiyle antrenmanlara başlanırEkim sonlarında havutlar tekrar takılırHavut takılması dualı törenlerle yapılır,mevlit okutulur ve pilav ayran dağıtılırAralık ayı başlarında antrenmanlar yoğunlaştırılır Yalnızca erkek develerin yarıştırıldığı güreşler üç kategoride yapılmaktadır: Başüstü, Baş,BaşaltıTeknik olarak ise develer güreşlerdeki dalışlarına göre adlandırılırlarSağdan dalanlara Sağcı, soldan dalanlara Solcu denilmektedirHer iki yönden dalış yaparak dalış yaparak güreşen develer de vardır Güreşlerde 3 veya 5 kişiden kurulu Masa Heyeti ve bir Orta Hakem ile bir de Saha Komiseri bulunmaktadırAyrıca sahada görev yapan Ağız Bağcı,Ağız Kontrolörü,Urgancılar bulunmaktadır “Cazgır” adı verilen görevli ise bir çeşit sunuculuk görevi yapmakta çeşitli mani ve beyitlerle develeri güreş alanına davet etmektedir Güreşlerde dereceye giren develerin sahiplerine para ödülleri yanı sıra develere de havut,havan vb takımlar hediye edilmektedir Yörede yapılan deve güreşlerinin tarihleri şöyledir: -Burhaniye :Aralık ayının 2haftası -Pelitköy :Şubat ayının ilk haftası -Karaağaç :Şubat ayının son haftası Grup Halinde Yapılan İnsan Gücü ve Hayvan Gücüne dayanan Sportif Karşılaşmalar-Yarışmalar Karapürçek At Yarışları Karapürçek At Yarışları Susurluk İlçesi’nin Karapürçek Beldesi’nde her yılın Mayıs ayının son haftasında veya Haziran ayının ilk haftasında düzenlenmektedir1200 metre uzunluğunda olan koşu sahası Beldenin sınırları içerisinde bulunan mülkiyettedirArazide yarış yapılacak alan dışında bir kapalı tribün ve Hakem Heyeti kulübesi yer almaktadır Her yıl yarışa katılacak olanlara yarışmacılara yarışlardan bir ay öncesinde haber verilerek kayıt formları düzenlenmekte ve yarışa katılacak atlar Belde’ye bir hafta öncesinden gelmeye başlamaktadırYarışlara 300 ile 700 sayıları arasında at katılmaktadır Yarışlarda ödül olarak para ve her boyun birincisine de “bayrak” verilmektedirAtın aldığı bayrak sayısına göre de bir sonra yapılacak rahvan yarışlarında kategorisi belirlenmektedirAtlar için VI kategori vardır ve bu kategorilerden VIsına gelen ve bunu kazanan at birinci olmaktadır Karapürçek At Yarışları’nda bulunan Hakem Heyeti genellikle 5 kişiden oluşmakta ve yarış günü bu yarışla uğraşan misafirlerin içinden seçilmektedirKendine has olan Rahvan At Yarışları Kuralları gelenek olarak her yıl uygulanmaktadır |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriHalk Oyunları Balıkesir Halk Oyunları zengin bir yapıya sahiptirYörede bulunan birçok farklı etnik grup kültür çeşitliliğini ortaya çıkarmaktadır ve bu halk oyunlarınada yansımaktadır Genel olarak bakıldığında İlde oyunlar daire,düz çizgi ve karşılıklı geçişler şeklinde oynanmaktadırYöredeki oyunlar genel halk oyunları türlerinden Zeybek,Güvende,Kaşık Oyunları ve Bengi sınıfına girmektedir Balıkesir Yöresinde Günümüzde Oynanan Başlıca Halk Oyunlarının İsimleri: Harmandalı,İkili Güvende,Toplu Güvende,Bengi,Baydan Nazmiye,Karyolamın Demiri,Akpınar,Hatçam,Azime,Bağ Yüzünün Çamları,Durnalar,Tüllek(İğde Dalı),Demirciler, Ağır Hava,Koca Arap,Kemeraltı,Doğanlar Zeybeği,Sekme,Kayalcanın Taşları(Yörük Ali),Mendili Oyaladım,Karşılama,Şerifem,Aşağı Yoldan,Tünleme,Mende,Yörük Dağı,Ninna, Suda Balık Oynuyor,Sarı Karınca,Köroğlu,Aldı Dereleri,Koybatın Dereleri,Dursunbeyin Hanları,Şıngır,Edremit Güvende,Yılanı Yılanı,Savaştepe Zeybeği,Bandırmalı Güzelim,Alay Havası,İsmailler Zeybeği,Koca Kuş,Koca Ceviz,Dada Zeybeği,Entarisi Damgalı,Oğlanın Adı Hakkı,Ergama,Sabai Güvende,Tabancalı,Kozak Dağının Çamları,İsmailli,Yanık Hatçem Kadınların Oynadıkları Oyun Adları: Akpınar, Hatçam, Mende, Azime, Durnalar, Demirciler,Tüllek (İğde Dalı), Mendili Oyaladım,Yörük Dağı,Ninna,Suda Balık Oynuyor,Bandırmalı Güzelim,Kozak Oyunu,Entarisi Damgalı,Oğlanın Adı Hakkı,Ergama,Sarı Karınca Kadın Oyunlarında Çalgı: Geleneksel olarak bakır tava,kazan,kaşık ve zilli maşa kullanılmaktadır Erkeklerin Oynadıkları Oyun Adları: İkili Güvende,Toplu Güvende,Bengi,Ağır Hava,Karşılama,Koca Arap,Kemeraltı, Sekme,Kayalcanın Taşları,Şıngır,Edremit Güvende,Yılanı Yılanı,Savaştepe Zeybeği,Alay Havası,İsmailler Zeybeği,Koca Kuş,Dada Zeybeği,Doğanlar Zeybeği,Aldı Dereleri,Koybatın Dereleri,Sabai Güvende,İsmailli,Tabancalı Erkek Oyunlarında Çalgı: Geleneksel olarak bağlama,davul,zurna veya klarnet kullanılmaktadır Yörede oynanan başlıca oyunlar şöyledir PAMUKÇU BENGİSİ Yörede ünlü olan oyun çeşitlerinden biridirPamukçu Köyü ile bu oyun özdeşleşmiştir Kelime anlamı “sonu olmayan,ebedi” olan oyunun menşeisinde cengaverlik unsuru bulunmaktadırBenginin kendine has bir çıkış havası vardırAsıl havadan ayrı olup gezinti şeklindedirBengi 8-10-12-15 kişi ile oynandığı gibi,daha fazla kişilerle de oynanırBengi’de beş figür vardırFigür aralarındaki hareketler ise oyunun manasını belirlerOyunlar daire biçiminde ve soldan sağa doğru oynanır Pamukçu yöresinde köy düğünlerinde,bayramlarda ve eğlencelerde İkili Güvende,Toplu Güvende ve Bengi oynanmaktadırBengi oyunun yurt çapında tanıtımı için 1975’de Pamukçu Köyü’nde bir dernek kurulmuştur Dernek faaliyetlerini sürdürmektedir İKİLİ GÜVENDE Murat KARABULUT tarafından derlenen oyun köy düğünlerinde, bayramlarda, Akpınar eğlencelerinde ve sohbetlerde gençler tarafından oynanır Sadece iki kişi tarafından oynanan bu oyun oldukça hareketlidir Belirgin figürleri dönme ve çökmelerdir Bu oyun boy ve kabileler arasında yapılan mücadelede, iki tarafın en güçlü savaşçılarının karşılaşmasını temsil eder Oyuna başlamadan önce müzik eşliğinde kısa bir gezinti yapılır Yörede bu gezintiye “ Aldırma “ , oyuna başlama haline gelmeye de “ Oyuna Alma “ denir Baştan sona kadar çökme ve dönme figürlerinden meydana gelen oyun, hızlı tempoda yapılan seri hareketlerle sürdürülür TÜNLEME Sevinç YAŞAR tarafından derlenen oyun bayanlar tarafından düğün ve kına gecelerinde oynanmaktadırDaha çok Balıkesir ilinin Kepsut ilçesine bağlı Ahmet Ölen köyünde bu oyun görülmektedir Oyun kadın ve genç kızların bakır tava ile söyledikleri türkü eşliğinde en az dört kişi veya daha fazla kişi ile kaşıkla oynanmaktadır 1-Oyun Türküsünün Sözleri: Sevdiğim aşağıda ben yukarıda savaşam İzin ver Allah’ım yare kavuşam Sen benimsin ben seninim ey güzel Barış, mezarların kar olmayınca Girmem evinize yar olmayınca Bu tepeden o tepeye ev olur Alem sevdiğine yanar del(i) olur 2-Oyunun Figürleri : a)Düz Figür:Figür sağ ayakla nokta yapılarak başlarSağ ayak taban basarken sol ayak dizden yukarı çekilir ve sağ ayak üzerinde iki kez sekme yapılır En son olarakta iki ayağın tabanı yere basılırAynı zamanda kollar baş hizasında yanda yukarıya kaldırılır b)Geçiş Figürü:Figür sağ ayak nokta yapılarak başlarSağ ayak taban basarken sol ayak parmak ucu ile vücut ağırlığı yukarıya çekilir,bu hareket iki kez tekrar edilirDaha sonra sol ayak taban basarken sağ ayak dizden yukarı çekilir ve bir kez sekme yapılır bundan sonra sağ ayak tabanı basılırken sol ayak dizden yukarı çekilir ve iki kez sekme yapılırEn son olarakta iki ayağın tabanı yere basılırAynı zamanda kollar baş hizasında yanda yukarıya kaldırılır 3-Oyunda Giyim –Kuşam: 1-Başa;altta çetki üstte çember (Allı bez-Karanfilli bez ) 2-İçe;Dokumadan göynek yada dokuma olmayan fistan 3-Üstte;Kaftan ( Üçetek ) 4-Yakalık 5-Zıbın 6-Kemikli bağ 7-Şal ( Arkalaç ) 8-Peşkir 9-Yün çorap 4-Oyunda Aksesuar : Kaşık BALIKESİR GELENEKSEL GİYSİLERİ a)Kadın Giysileri:Baş giyiminde ilk al bez başa sarılıp uçları başın üst kısmına gelecek şekilde bağlanırAl bez Yörüklerde ipek veya saten kumaştan olup,başın arkasına gelecek kısmı pul ve boncuklarla işlenmiştirKenarları yeşil şeritli boncuk,pul ve karanfillerle oyalanmıştırAl bezin üzerine alın bezi bağlanırYörüklerde alın bezinde hakim renk çoğunlukla siyahtırBezin kenarları boncuk ve pullarla işlidirTürkmenlerde ise al ve yeşil olmak üzere iki renk vardırBaşta öne ve arkaya gelecek olan bölümlerin ortaları ve uçları pullarla işlidir Üst bedene göynek/gömlek giyilirKadın gömleklerinin boyu ayak bileğine kadar uzun,Yörüklerin yaşadığı bazı dağ köylerinde ise diz altında ön ve arka beden bütün halinde kesilirGömleklerin etekleri dize kadar çepeçevre kırmızı ve mavi yün iplerle işlenirYakası göğüse kadar açıktırBu açıklık düğme veya iğne ile kapatılırTürkmenler de ise gömlek grep kumaşından yapılırBelden başlayarak yan tarafa gelecek şekilde üçgen bir parça eklenirBu parçanın etek kısımları su taşı ve pullarla işlenirBu parçanın üst bölümünden aşağı doğru sarkan oya işleme üzerine püsküller görülürGömleğin altına şalvar (işlemeli don) giyilirŞalvar pamuklu,dokuma bezden yapılan bol ağlı bir giyim parçasıdırDonun üstüne iç etek ve en üste de üçetek giyilirÜçetek ismi entarinin belden aşağı kısmının üç ayrı yaprak,dilim halinde yapılmasından gelirKutnu,telli,altı parmak,atlas benzeri kumaşlardan ve düz dokumalardan dikilirYaka yuvarlak kesimlidirÖn kenarları,etekleri ve kol ağızları su taşları ile süslenmiştirÜç eteğin arkasına kare şeklinde dokunmuş,üçgen şekilde katlanarak kullanılan arkalaç,öne çubuklu veya siyah dokumadan üzerine motifler işlenmiş önlük ve bunları bağlamada kolon (çalpara) sarılır Kolon (çalpara) iki parmak kalınlığında yaklaşık iki metre uzunluğunda ve uçları dongurdaklı olan bir dokumadırDongurdaklı uçları arkalacın üzerinde sallanacak şekilde önlük üzerinden bele dolanır ve arkada düğümlenir Üst bedene son olarak cepken giyilirYörede fermene,derme gibi isimler alan cepken kadife kumaştan yapılır ve sim-sarma ile motiflendirilir Ayağa ise beyaz yünden nakışlı çorap ve karanfilli kundura,sırmalı potin,çarık,sarı edik veya göğe bakan giyilir b)Erkek Giysileri:Erkek giyiminde başa beyaz veya kahverengi keçeden yapılan dal fes adı verilen fes giyilirYörüklerde daha çok koyu renkte olup kenarlarına yeşil şerit geçirilmiştirŞeritin etrafı pul,boncuk ve karanfillerle süslenmiştirÜçgen şekline getirilip üçgen tarafı sol yana gelecek şekilde dal fesin üzerine düğümlenir Ovada yaşayanlar ise dal fes üzerine renkli,çubuklu veya siyah poşu sararlarİnce katlanan poşu,fes ve kalpak üzerine dolanarak,üçgen tarafı sağ yana gelecek şekilde düğümlenirBoyuna oyalı yazma üçgen şekli öne gelecek şekilde bağlanır Üst kısıma gömlek üzerine camedan giyilirCamedanın üzerine delme ve üzerine de kartal kanadı giyilir Kadife,çuha veya dokumadan dikilirYakası “V” kesimli olup önü açıktırKolun sırf omuz kısmı bedene tutturulur,alt kısmı açıktırBoyu el üzerine kadar inerYaka kenarı,etek ucu ve kol çevresi simli harç,kaytan ve sim telle işlenir Alt giyimde ise dokuma bezden yapılan kısa don giyilip bel kısmına yün veya pamukla dokunmuş dikdörtgen şeklinde kuşak ve üstüne de kolon sarılırKuşağın üstüne de ön kısma beyaz renkte,işlemeli yağlık/gergef peşkiri üçgen veya dikdörtgen şekilde takılır Ayak giyiminde yün çorap ve üzerine tozluk ve tozluk bağı adı verilen püsküllü bir bağ bağlanırAyağa siyah yemeni veya tulumbacı ayakkabısı giyilir Dursunbey ve Bigadiç İlçelerinde erkek giyiminde çeşitli farklılıklar görülmektedir BARANA GELENEĞİ Barana kelimesi Farsça Barhana (Barhane) kelimesinden gelmektedirHalk arasında konak,han gibi anlamlarda kullanılan bu kelime zamanla barana şekline dönüşerek topluluk adı olarak kullanılmıştır Bugün Anadolu’nun çeşitli yörelerinde gezek,oturak,sıra gecesi ve şeker bağlaması gibi adlarla sürdürülen geleneklerle benzerlikler de göstermektedir Esas itibariyle gençlerin kendilerini eğittikleri bir örgütlenme olan Barana’da eğlence bir araçtırDaha sonraları toplumsal değişimlerin etkisiyle eğlence ön plana çıkmıştır Her yıl hasat bitiminde eylül ortası veya ekim başı gibi başlayıp Hıdrelleze kadar devam eden bu gelenek Balıkesir’in Dursunbey İlçesi’nde görülmektedir Hasat bitiminde Barana kurmak isteyen arkadaşlar biraraya gelerek Barana’yı oluştururlarBu aşamada önemli olan Barana’nın ismi ile görev bölümüdürBarana’da beş önemli görev vardırBunlar için seçimler yapılır: a)Patron veya Başkan :Gençler arasında ve toplumda sayılan ve sevilen birisi seçilir b)Hakim veya Başkan Yardımcısı :Başkan olmadığı zaman onun yerine geçer c)Çavuş :Tarafsız ve adaletli birisi seçilir d)Çavuş yardımcıları veya Falakacı:Güçlü kuvvetli ve saygılı kişilerden seçilir Seçimlerin ardından ilk toplantının nerede yapılacağı kararlaştırılırToplantının günü ve yapılan seçilen cep defterine yazılırBarana üyeleri 16 veya 17 kişiden oluşurAyrıca Baranalarada üyeler arasında en fazla üç yaş fark olması gerekmektedirBarana grupları akranlar arasında kurulur İlk toplantı bir evde olmaya başlar ve bu toplantılar kan kardeşliğini sembolize ettiği için “kanlı pilav” olarak ifade edilir Barana’nın İşleyişi Barana üyeleri seçimin ardından bir Pazar akşamı sohbetin yapılacağı evde buluşmak üzere ayrılırlar Ev sahibi dümbelek, tef ve zilli maşadan oluşan müzik aletlerini bir çuvalın içine koyup evine götür Ailesine Pazar akşamı evde toplantı yapılacağını ve hazırlık yapmalarını ister Aileler yıllardır bu uygulamayı bildikleri için oğullarının barana üyesi olmasından gurur duyarak, büyük bir mutlulukla hazırlıklarını tamamlayıp Pazar akşamını iple çekerlerPazar akşamı Barana üyelerinin tamamı sohbetin yapılacağı evin en yakınındaki camiye giderek yatsı namazını kılarlar Cami çıkışında birlikte eve doğru yönelirler ve belli bir mesafeden sonra başkanın işaret vermesiyle ‘ Sabahtan Kavuştum’ türküsünü söylemeye başlarlar (Parçanın ilk dörtlüğü) Sabahtan kavuştum ben bir güzele Güzel senin uykuların uçtu mu Senin gönlün yad ellere düştü mü Gülün bir tanesi sen kerem eyle (ben yandım) Eve geldiklerinde merdiven dibinde şu parçaya geçilir: Küçüğüm nereden gelirsin Gasaved gönlümü alırsın (ben yandım) Ergeç sen benim olursun Gasaved gönlümü alırsın (ben yandım) Ev sahipleri türküyü duyar duymaz kapının önüne çıkarlar ve gelenleri karşılarlarMisafirler tek tek “hoş geldiniz, sefa getirdiniz” denilerek içeri alınırlarAvluda hep birlikte bir iki dönüp oynadıktan sonra sohbetin yapılacağı odaya çıkılır Onları oda kapısında ev sahibi ve barana üyesi karşılar ve ‘evimize hoş geldiniz!’diyerek içeri alırOdaya girişte belli bir sıra yoktur ama genellikle başkan önce diğer üyeler onun ardından içeri girmeye özen gösteririlerOda ocaklığı(şömine) olan evin geniş odasına geçilir İçeride hasırlar serilidir Hasırların üstüne kilimler vardır odanın kenarlarında yastıklar vardır Yastıkların hemen önünde oturanların rahat etmesini sağlayan minderler vardırOcaklığın yanı başına başkan tam bağdaş kurarak oturur,onun karşısına hakim otururBarana Başı’nın “rahat oturun” demesiyle sohbete şu türküyle başlanır: Eminemin çam dibinde sesi var Varın bakın bohçasında nesi var Bir yazmayla top püsküllü fesi var Aman Eminem kalk gidelim dağlara Mekân tutalım mor sümbüllü dağlara Hakimin yanında çavuşun yardımcıları gelecek şekilde gençler karşılıklı otururlar Başkan gibi rahat oturan sadece hakimdir Diğerleri diz üstü otururlarEv sahibi barana üyesi ve onun en can arkadaşları kapı açık ise kapının dışında dururlarHerhangi bir hizmet görmek için hazır olurlar Eve girildikten sonra,merdiven başında,oturulurken,söyleşiye başlarken hep ayrı özel ezgiler çalınıp koro halinde söylenirKırık hava,karşılama ve zeybek oynanırOyunlar esnasında oyunu bırakan kaşıkları bir arkadaşının önüne bırakırBu şekilde herkes oynamış olurBaşkanın “herrol” komutu ile oyunlara ara verilirArdından en yaygını “yüzük oyunu” olmak üzere çeşitli eğlencelik oyunlar oynanırDaha sonra yemek yenir,kahveler içilir,masallar öyküler anlatılır,çeşitli konularda söyleşilir ve “Sohbet Övme” gibi çok özel ezgiler okunur Sohbet Övme Türküsünün ilk dörtlüğü şöyledir: Uzun çarşı baştan başa Keklik seker taştan taşa Geçmiş olsun () paşa Sevdiğim bir o,saydığım bir o Olacak sohbet senindir Senindir,gerçek senindir Sohbet Övmede ayrıca o geceki ve gelecek toplantının söyleşilerini yapacak kişiler açıklanırSohbetin bir de yargılama bölümü vardırBu bölümde suçlular yargılanır ve suçlarına göre cezalara çarptırılırKumar oynamak,yalan söylemek,sarhoş olmak ve benzeri davranışlar suç sayılmakta ve suçlulara cezaları hemen uygulanmaktadır Gizlilik Barana’nın önemli özelliklerinden biridirSöyleşi yerinin açıklanması yasaktırSohbet ahbapları birbirlerini sevmek,saymak ve birbirlerine yardımcı olmakla yükümlüdürler Baranalar tümüyle toplumsal,ahlaksal ve eğitsel bir kurum niteliğindedirDursunbey Baranası Türk geleneklerini sürdürmektedir |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriHalk Müziği Halk Müziği halk tarafından benimsenen ve kulaktan kulağa yayılarak halkın sahibini bilmeden çalıp söylediği ezgilere denilmektedirBalıkesir İl sınırları birçok kültürel yapıya ev sahipliği yaptığı için müzik kültüründe de zenginlik görülmektedir Balıkesir Halk Müziği türlerine baktığımızda “Barana Havaları”, “Zeybek Havaları”, “Güvende” olarak çeşitleyebilirizBunların yanında bir başka tür de Tahtacılar’da görülen semah,nefes ve deyişlerdirBarana havalarında görüldüğü gibi zeybek,bengi ve güvende türünde müzikler ile düğün havaları,kına havaları,ağıtlar,sözlü oyun havaları,efe türküleri,yiğitlik,koçaklık üzerine yazılmış türküler,Edremit-Kaz Dağı yörelerindeki semah, nefesler ve deyişler yörenin ezgi yapılarına örnektir Ritmde 9 zamanlı usuller çoğunluktadır4 zamanlı ana usuller ile 5 zamanlı birleşik usul örneklerine de rastlanmaktadır Yörenin başlıca türküleri şunlardır: Akpınar Yapısına,Evlerinin Önleri Sarı Karınca,Azime Türküsü,Ninna Ninna,Kayalcanın Daşları,Hatçam Çaylar Yaptın mı,Entarisi Damgalı,Mendili Oyaladım,Al Geydim Alsın Diye,Ayva Çiçek Açmış,İki Keklik,Aşağı Yoldan Geliyormuş Üç Atlı,Kurban Olam Kalem Tutan Ellere Ayva Çiçek Açmış Yöre: Dursunbey / Balıkesir Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek Gönül bu sevdadan vaz mı geçecek Bana da ettiklerin az mı gelecek Yandım Allah yandım yandırma beni Derin uykulardan kaldırma beni Yandım Allah yandım yandan bakana Canım kurban olsun camdan bakana Evlerinin önü vişne fidanı Dolanı dolanı buldum odanı Hani de bu odanın körpe fidanı (Nakarat) Evlerinin önü duttur geçilmez Dutun yaprakları sıktır seçilmez Anadan geçilir yardan geçilmez (Nakarat) Evlerinin önü bulgur dübeği Dübeğe vurdukça sallar göbeği Ne sen gelin oldun ne ben güveyi (Nakarat) |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriGeleneksel Halk Sanatları 1-Dokumalar: Balıkesir yöresine göçen Yörükler göçebe yaşam sürerken zamanla yerleşik hayata geçmişlerdirDokuma konusunda usta olan bu yerleşimlerde daha çok kirkitli dokumalara rastlanmaktadırHalı dokumalarıyla ünlü olan Yağcıbedir Yörükleri Balıkesir Yöresinde XVIIyüzyıldan itibaren görülmeye başlamaktadırBalıkesir’de Yağcıbedir Yörükleri’nin yerleşim yerleri şunlardır:Sındırgı İlçesi Karakaya,Eğridere,Alakır,Çakıllı,Eşmedere ve Gölcük Köyleri,Bigadiç İlçesi Kayalıdere Köyü,Kepsut İlçesi Ahmetölen Köyü 11-Kirkitli Dokumalar 111-Yağcıbedir Halıları: Balıkesir İlinde Sındırgı İlçesinde dokunan ve adıyla ünlenen el sanatı olan Yağcıbedir Halıları Balıkesir denilince ilk akla gelen üründürBu halılar Yağcıbedir Yörüklerinin ellerinden çıkmakta olup Yörük kültürünün en önemli ürünlerinden biridir Yağcıbedir Halılarının iki önemli özelliği vardırBunlardan biri doğal bitki yaprağı ve köklerinden elde edilen “kök boya” adı verilen boyalarla boyanmış ipleri diğeri ise özgün motif kullanımıdırRenkli yün iplerden iştar tipi tezgahlarda dokunan halılarda “yörük düğümü” ya da “Türk düğümü” tarzında dokuma görülmektedirHalılarda kullanılan renkler koyu kırmızı,koyu mavi,lacivert ve de az da olsa beyazdırLacivert renk zeminde ve bordürlerde,kırmızı renk bordürlerde,köşe ve göbek motiflerinde beyaz renk ise bordürlerde ve mihrap çizgilerinde görülür Yağcıbedir Halıları motifleri bakımından Karagöz,Heybe Sulu ve Yedi Elli olarak üç gruba ayrılmaktadırBu grupların içinde bir çok motif çeşidi mevcutturBunlardan bazıları : Canavar,koyun,geyik,at,yıldız,çiçek,mührüsü leyman, salyangoz,akrep,kartal,heybesuyu,eli belinde,mihrap,kırkayak,çınar yaprağıHalıların boyutları genelde 110x200 m² dir Yağcıbedir halıların ömrü 150-200 yıl olup bu halılar kullanıldıkça değer kazanmaktadırGünümüzde yapımı devem eden halı dokumacılığında renk ve desenlerde farklı taleplerin olması halılarda yozlaşmaya sebep olmaktadırBuna rağmen orijinal yapıya bağlı kalınarak da halı üretimi Yağcıbedir Yörük köylerinin olduğu (Sındırgı İlçesi Karakaya,Eğridere,Alakır,Çakıllı,Eşmedere ve Gölcük Köyleri,Bigadiç İlçesi Kayalıdere Köyü,Kepsut İlçesi Ahmetölen Köyü) yerlerde devam etmektedir Ayrıca köylerde 3000 civarında halı tezgahı olup,yılda yaklaşık olarak 300000 adet çeşitli ebatlarda halı dokunmaktadırÜlke ekonomisine yılda ortalama 1 trilyon TL arası gelir sağlamaktadır 112-Zili/Sili Düz kirkitli dokuma türü olan zililere Balıkesir’in dağ köylerinde sık rastlanmaktadırKullanılan motif isimleri:beyaz tabak,gök tabak,çiyan ayağı,tavuk ayağı ve yedi baladırBoyut olarak,motif sayısı ele alınarak,yedi tabaklı veya dokuz tabaklı olarak zililer yapılmaktadır Renk olarak kahverengi,beyaz,kırmızı,mavi seçilmekte ve sipariş üzerine renk dokusu değiştirilmektedirYörede Kepsut İlçesi’nin Dedekaşı Köyü Zili dokumalarıyla ünlüdür 12-Mekikli Dokumalar 121-Bez Dokuma : İpliği kumaş haline getirme işine dokuma denilmektedirBalıkesir Yöresinde özellikle Manav Köylerinde bez dokumalar halen yapılmaktadır Genelde ev sakinleri ve marangoz işbirliği ile yapılan dokuma tezgahları bu köylerde hemen hemen her evin bir odasında yer almaktadırBez dokumaların atkısında orlon,çözgüsünde pamuk ip,marama adı verilen baş örtülerinde ise yün ip kullanılmaktadırKırsal kesimin ihtiyacını karşılamaya yönelik olarak yapılan dokumalar çaput kilim/yaygı,marama,bohça olarak değerlendirilmektedir 122-Şayak-Aba Dokuma : Şayak-Aba koyun yünü veya yapağı kullanılarak “Çufalık” adı verilen tezgahlarda dokunan kaba ve kalın bir kumaştırBu dokuma çeşidini daha çok Balıkesir İlçelerinden Balya,İvrindi,Kepsut ve Dursunbey’de kırsal kesimde yapıldığı ve giysi olarak kullanıldığı görülür 13-Keçe Yapımı : Keçe hammaddesi yün olan,yünün sabunlu su ile ıslandırılıp birçok işlemden geçirilerek dövülmesi ile oluşturulan bir kumaştırTürklerde göçebe yaşam ile ortaya çıkan geçmişi uzun olan bu el sanatı azalarak da olsa günümüze kadar gelmiştir Kullanım alanları ise:Yaygı keçesi,paspas,kepenek,külah,yelek,pantolon,çant adı r Keçenin yapımında yün yapılacak eşyaya göre tartılır ve yay-tokmak yardımıyla veya Makine ile taranıp,kabartılırYere açılan hasıra göz kararı ile yünün büyük bir kısmı saçkı ile atılarak yerleştirilir ve hasır rulo şeklinde sarılır Bu sırada yünün keçeleşmesini sağlayacak sabunlu su için kazana su konulur ve kaynatılırKaynayan suya sabunda eklenerek ateş üzerinde su karıştırılır ve bu sabunlu su keçenin oluşumundaki her aşamada kullanılır Rulo olarak sarılan hasır açılır ve yassılmış yünün üzerine tasa konulan sabunlu su süpürge yardımıyla,yünün her tarafına gelecek şekilde sepilirIslandırılan yün hasıra sarılır Hasırın dışına Tepme İşleminde kirlenmemesi için çuval bezinden sargı sarılır ve ip ile hasır sıkıca bağlanırKeçe Ustası ayakları ile hasırı dükkanın içinde bir götürüp bir getirerek Tepmeye başlarTepme İşlemi yaklaşık yarım saat sürer ve yün gitgide gevşemeye başlarITepmeden sonra açılan hasırda keçeler ters yüz edilirKeçenin kenarları kaba yün ve sabunlu su kullanılarak el yardımıyla düzeltilir bu işleme Çatkı denilir Keçenin sağlamlığını arttırmak için keçenin altına ve üstüne bir kenara ayrılan yün saçkı ile sepilirEğer kepenek yapılıyorsa kepeneğin ense ve külah kısmı da bu sırada sepilmektedirSabunlu su yünün üzerine sepilerek hasır toplanır ve bağlanarak IITepme İşlemi gerçekleşirBu işlem yaklaşık yarım saat sürer ve açılan hasırdaki keçeye istenilen motif veya sipariş veren kişinin ad ve soyadı baş harfleri,sipariş üzerine yapılmıyorsa yapan Ustanın adını baş harfleri daha önceden hazırlanmış renkli keçe parçaları kullanılarak sabunlu su ile yapıştırılırTekrardan sabunlu su kullanılarak ıslanan keçe hasıra sarılarak bir on dakika daha tepilir ve keçe hasırın içinden çıkarılıp tezgah üzerine alınır Sargı ile sarılan keçe kol gücü ile dövülüp haşlanmaya başlanırKeçe iki üç saat boyunca hem ıslandırılır hem de dövülürKol ile dövme işleminin çeşitli biçimleri vardır:Yuvarlama,Kollama,KörüklemeZaman geçtikçe keçe sertleşip sıkılaşmaya başlar ve biraz da küçülürYünün rengi keçe rengine gelince keçe katlanarak suyu süzülsün diye bir kenara konulup bir gün dinlendirilirBöylece sık sık sabunlu su ile ıslandırılan keçenin emmediği suyu da akıtılmış olur Keçe ertesi gün tezgah üzerine alınarak düzden,tersten,enden ve boydan olmak üzere farklı şekillerde katlanarak bir süre yuvarlama yapılır Sonra tezgaha açılan keçeye tokaçla vurularak keçenin katlama yerleri ve kenar kısımları düzeltilirKeçe sırığa sarılır,yaklaşık on dakika sırık ile keçe tezgah üzerinde yuvarlanıp açılırTokaç ile vurularak düzeltilen keçe şekline uygun bir şekilde asılarak kuruması için açık havaya çıkarılırHavanın sıcaklık durumuna göre kuruma işlemi bir veya iki gün sürmektedir Yapılan keçe türü Çoban Kepeneği ise son Tokaçlama İşleminden sonra Tokaç yardımıyla kepeneğin ön yüzünde açılacak olan kanatlar belirginleştirilir ve bıçak yardımıyla aşağıdan yukarıya bu kısımlar açılırMakas ile ense ve yaka kısmı düzeltilirYeni açılan yivler el ile ovularak sertleştirilirBöylece bu kısımlardan oluşacak açılımlar önlenmiş olurKepenek şekli bozulmasın diye askıya asılarak açık havada kurumaya bırakılır Desen Oluşturmada Kullanılan Renkli Keçenin Hazırlanması: Bir teneke kutuda veya kazanda kaynatılan suyun içine istenilen renk için yün boyası atılır ve karıştırılırBoya boza kıvamına gelince kazanın altındaki ateş azaltılarak içine renksiz keçe parçaları atılır ve kaynamaya bırakılırBoyanın içine atılan bir avuca yakın tuz boyanın keçeye tamamen geçmesini sağlar ve yarım saate yakın boya içinde bekletilen keçeler istenen rengi alınca boyadan çıkarılırAçık havaya çıkarılarak kurumaya bırakılır Bu şekilde bir çok renkten hazırlanan renkli keçeler desen yapımında kullanılırKeçeler desene göre kesilerek kullanılır Yapılan keçe ürünleri sanayii ve kırsal kesimin ihtiyacını gidermeye yöneliktirBalıkesir’de yapılan sanayi keçeleri ile kepenekler Eskişehir,İzmir,Ankara, İstanbul, Kastamonu, Bilecik, Bursa ve civar ilçelere pazarlanır Balıkesir Merkez’de ve Savaştepe İlçesi Sarıbeyler Beldesi ve bazı dağ köylerinde yapımı devam etmektedir 14-Oya Yapımı : Oya; iplik,boncuk,pul gibi gereçlerle tığ,iğne,mekik,firkete ve şiş kullanılarak çeşitli tekniklerle yapılan el sanatı ürünüdürOyalar isimlerini hayvanlardan,bitkilerden,figürlerden ve nesnelerden alırlarBalıkesir yöresinde yaygın olarak yapılan oya çeşitleri iğne ve boncuk oyacılığıdır İğne oyası,iplik üzerine veya kumaş kenarına motiflerin iki veya üç boyutlu olarak genellikle tane şekillerinin yan yana dizilmesi ile oluşturulmaktadır Balıkesir’de iğne oyacılığında en tanınmış merkez Gönen İlçesidirYapılan oya modellerinin başlıcaları şunlardır:Sepette gül,katlı gül,gelin yelpazesi,gelin tacı,selvi yaprağı,kollu karanfil,kabak çiçeği,zilli maşa,portakal oya,dut oya,horoz ibiği,zülem kadeh,beşli kiraz,cilveli kiraz,tül işi,kirazlı çark,dutlu biber,hercai menekşe,sinek oyaYapılan oyalar süs,çeyiz ve hediye olarak değerlendirilirİlçede oya yapımı kadınlar arasında yaygın olup aile ekonomisinde büyük paya sahiptir Gönen çevresinde özel bir yeri olan oyacılığın,ilçede Salı günleri kurulan “Oya Pazarı” ve her yıl 6 Eylül Kurtuluş Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen “Oya Festivali” ile gelişmesi ve sektörünün oluşması sağlanmıştır Ayrıca Tığ Oyası (Tığ Danteli) de Balıkesir Yöresinde yaygın olarak görülmektedir 2Ağaç İşleri : İvrindi İlçesi Korucu Beldesi ve köylerinde daha çok gördüğümüz ağaç işleri yapımına yörede dağ köylerinde de rastlamak mümkündür Ağaçtan yapılan eşyalar:Kaşık,oklava,kirkit,ağızlık ve bastondurİvrindi İlçesi Korucu Beldesinde yapılan ağaç kaşıklar boyanarak süs eşyası olarak da değerlendirilmektedir 3Çömlek Yapımı : Çömlek yapımı için uygun toprağın alınarak sulanıp,çiğnenmesi ve yoğrulması ardından motorlu çark üzerine konulup el ile şekil verilmesi ile oluşturulan eşyalara çömlek denilmektedirGünümüzde İvrindi İlçesi Kayapa Beldesi’nde çömlek ürünleri desti,küp,sigara tablası,saksı ve güveç yapılmaktadırPlastik eşyaların çıkması toprak işlerindeki talebin azalmasına sebep olmuştur 4At Arabası Yapımı : Motorlu taşıt araçlarının çıkmasıyla önemini kaybeden at arabası yapımı yörede günümüzde yalnızca Susurluk İlçesi’nde yapılmaktadırAhşaptan yapılan at arabaları renkli boyalarla çeşitli manzaralar boyanarak süslenmektedir 5Yorgan Yapımı : Balıkesir İlinde Yorgan Yapımı uzun yıllar öncesine dayanan bir sanat dalıdırTeknolojinin gelişmesi,hazır çeyiz,hazır yorgan,hazır yastık sektörünün hızla ilerlemesi yorgan sanatını olumsuz etkilemiştirYörede yorgan ihtiyacını genelde Balıkesir Merkez’de bulunan on altı adet yorgan dükkanı karşılamaktadırYorganlar kullanımlarına ve isteğe bağlı olarak iki çeşit yapılmaktadır:Gündelik ve Fantezi(Model) YorganlarÇok emek isteyen bu el sanatında günümüzde model çeşitliliği dikkat çekmektedir |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriHalk Mimarisi Anadolu gibi tarihin derinliğine yaşandığı, uygarlıkların kesiştiği toprak parçasında bugüne ulaşan mimari mirasın korunması büyük önem taşımaktadır Ülkemizde korunması gerekli kültürel varlıklar arasında "geleneksel sivil mimarlık örnekleri" büyük yer tutmakta ve önem taşımaktadır Balıkesir geleneksel evleri toplumun geçmişini, ekonomisini ve yaşam biçimini bizlere yansıtmaktadır İlimizde Anadolu geleneksel ev mimarisini yansıtan örneklerin hemen hemen çoğunluğu kentimizin l5 yüzyıldan kalma çekirdek dokusunu oluşturan Aygören, Dumlupınar, Karaoğlan ve Karesi Mahallelerinde yer almaktadır Bugün az sayıda ayakta kalabilen bu evlerin tamamı 19yy sonu-20yy başına tarihlendirilmiştir Yapılar dama planlı ve dikey kesişen sokakların üzerine sıralanmışlardır Evlere bakıldığında iç ve dış cephelerinde sadelik göze çarpmaktadır Evlerin içinde kalem işi duvar ve tavan tezyinatları bulunmamaktadır Buna, karşılık iki özel örnek dışında basit ahşap tavan süsleri görülmektedir Genel olarak ev yapısı taş temelli, ağaç merteklerle destekli ve genellikle dış üst kat cepheleri ahşapla kaplı şekildedir İlimizdeki evlerin başlıca özelliklerine bakıldığında ; - Taşıma sistemi, çamur harçlı-taş örgü duvardan oluşmuştur - Evler genelde arazinin kot farkından oluşan bodrum ile üzerine yapılmış bir veya iki kattan oluşurlar Binaların zemin katları mutfak ve kiler gibi servis mekanları olarak düzenlenmiştir Üst katlar ise sofanın iki yanına yerleştirilmiş yaşam mekanları şeklinde kullanılmıştır - Evlerde sofa gerisinde bulunan yüklük veya dolap ile odalara da yüklük ve gusülhane yerleştirilerek sade fakat fonksiyonel mekanlar yaratılmıştır - Üst katlarda taşıyıcı sisteme ahşap kiriş ve hatıllar dahil edilmiştir Dış ve iç cephelerde ahşabın dayanıklılığı ve dekoratif özelliğinden faydalanılarak ahşabın sıcaklığı evlere yansıtılmıştır - Ahşap iskeletli duvarlar sayesinde yapının yükü zemine aktarılmıştır - Saçaklar iklim şartlarına uygun olarak çok geniş değildir - Tek veya çift taraflı merdivenlerle ulaşılan ana girişler iki sütunla desteklenen bir revakla geri çekilmiştir - Yukarı sürmeli giyotin tipinde yapılmış dikdörtgen, sık ve küçük pencereler ile cephe hareketlendirilmiş ve aydınlık mekanlar yaratılmıştır - Yapılarda düz ve çıkmalı olmak üzere iki çeşit cephe tipi görülür Çıkmalı cephede üst kat çıkmaları sade eliböğründeler (payandalar) ile desteklenmiştir - Cepheye hakim olan kat, pencere ve çıkmalar ile dışa açılan "esas yaşam" katıdır Ayvalık Evleri: Ayvalık Evleri Roma ve Helen yapı izlerini taşıyan “Neo-Klasik Mimari” çizgisi taşımaktadır |
Balıkesir Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Balıkesir Gelenek Ve GörenekleriMutfak ve Yemek Kültürü Balıkesir İli coğrafi şartları ve çeşitli etnik grupları coğrafyasında barındırması nedeniyle zengin bir mutfak kültürüne sahiptirHer etnik grubun kendine has bir mutfak kültürü olduğu gibi zamanla etkileşimleri de olmuştur İlin coğrafyasında tarıma elverişli toprakların büyük bir kısmında tahıl ekimi yapılmaktadırGeri kalan kısımlarda ise baklagiller ve sanayi bitkileri yetiştirilirKörfez Bölgesi’nde zeytin üretiminin gelişmiş olması yemeklerde zeytinyağı kullanımının yaygın olmasını sağlamıştırBalıkesir yöresinde iç kesimlerde yemeklerde zeytinyağının yanında çiçek yağı ve tereyağı da kullanılmaktadır Yöre mutfağı sebze ve ot yemekleri yönünden zengin olup yöre mutfağında ünlü birçok yemek vardır:Askalubrus,Mürdük Aşı,Sarmaşık,Börülce,Acı Filiz Kavurması Yörede hayvancılık gelişmiş olup hayvansal ürünler tüm sofralarda yerini almıştırHayvansal gıdalarda Manyas,Gönen ve Susurluk İlçeleri tanınmıştır Bunun yanında Körfez Bölgesi’nde beslenme de deniz ürünleri önemli yer tutmaktadırDeniz ürünleri taze yenildiği gibi tuzlanarak da uzun süre saklanıp tüketilmektedir Ayrıca hamur işleri de yaygın olup tüketimi fazladırMantı ve börek yapımlarının yanında köylerde mayalı ekmek yapımı da hamur işleri arasına girmektedir Keşkek : Malzemeler :Etli kuzu kemiği(2 kaburga göğsü), 500 gr keşkeklik buğday,250 gr tereyağı, 1 kaşık salça,yeteri kadar tuz Yapılışı :Keşkeklik buğday bir gün önceden yıkanır ve haşlanırBir kabın tabanına etli kuzu kemiği dizilir ve üzerine de buğday konulurBuğdayların üzerine çıkacak kadar sıcak su ilave edilerek pişirilirAra sıra keşkek karıştırılırBuğdaylar ezilinceye kadar ara ara sıcak su da ekleyerek yemek pişirilirEtin piştiği de anlaşıldıktan sonra kemikler yemekten çıkarılıp kemikleri ayıklanıp yemeğin içine konulur Yemek tahta bir kaşık ile dövülerek merhem haline getirilir Sonradan eritilmiş kızgın tereyağı,karabiber ve kırmızı biber ve salça ilave edilerek ikram edilirYemeğin özelliği ,etin belli olmayacak kadar dövülmüş olmasıdır Tirit :Tiritlik ekmek küçük küçük doğranır ve tepsiye dizilir Üzerine tavuk suyu dökülür Tavuk etleri ve haşlanmış tavuk konulur Tereyağı kızdırılıp üzerine dökülür Karabiber konulur Tavuk haşlanırken içine domates konarak haşlanır Tavuk suyunun biraz renk alması sağlanır Tiritin yufkadan yapılanı da vardır yemek karabiber ve maydanoz ile süslenerek servis yapılır Sura : Malzemeler :1 adet kuzu veya oğlak eti ön kolu,150 gr kuzu ciğeri,yarım su bardağı zeytin yağı,2 su bardağı pirinç,1 çorba kaşığı çam fıstığı,1 adet kuru soğan,1 çorba kaşığı kuş üzümü,yarım çay kaşığı yeni bahar, yarım çay kaşığı karabiber,yarım çay kaşığı tarçın,2 ye4mek kaşığı tuz,1 yemek kaşığı domates salçası Yapılışı :Daha çok kurban bayramlarında yapılan ve özel günlerde tercih edilen bir yemektir Kuzu ön kolu kaburga tarafından bıçakla açılır içine önceden hazırlanmış iç pilav doldurulur Bu bölüm iğne iplikle dikilir Bir kapta sulandırılan salça etin üzerine sürülür Pişirme kabına su da eklenerek et pişirilir Saçaklı Mantı : Malzemeler :4 su bardağı un,1 adet yumurta,2 yemek kaşığı margarin,1 adet tavuk,5 yemek kaşığı tereyağı Yapılışı :Yumurtalı hamur açılır Açılan hamur yufka haline getirilir Yapılan yufkalar ince ince kıyılır Uzun saçaklar meydana getirilir Tepsiye dizilerek fırında yağ ile kızarıncaya kadar pişirilir Kızarınca üzerine tavuk suyu dökülür Tavuk etleri lif lif ayrılarak üzerine dağıtılarak servis yapılır Tavuklu Mantı: Hamur yoğrulur içi boş olarak dört tarafından bükülerek şekil verilir ve fırınlanır Tavuk suyunda mantılar haşlanır Üzerine tavuk etleri ve haşlanmış nohut dökülür Daha sonra üzerine sarımsaklı yoğurt dökülür Tereyağ kızdırılır üzerine dökülür Çeşitli baharatlarla ( nane , pul biber ) servis yapılır 1 Kg tuzsuz peynir tencereye konur İçine bir çay kaşığı kabartma tozu atılır İçine iki yumurta sarısı, çalkalanarak ilave edilir Hafif ateşte karıştıra karıştıra yağı çıkıp bal rengi sarısına bürünene kadar bir saat pişirilir Kıvama gelmiş olan peynire 250 gr irmik, 100 gr un , 1Kg toz şeker ilave edilir Şeker eriyip yağ salana kadar bir süre karıştırılarak pişirilir Soğutularak servis yapılır Peynirli Patlıcan : Malzemeler :1 kilo patlıcan,Manyas peyniri,2-3 diş sarımsak,domates sosu Yapılışı :Patlıcanlar alacalı olarak soyulur ve 5-10 dakika tuzlu suda bekletilir ve enli olarak kesilirEnli kesilen patlıcanlardan iki halka arasına rendelenen peynir konulurBir kürdan yardımıyla iki patlıcan birbirine bağlanır ve kızgın yağda kızartılırTabağa alınan patlıcanların üzerine sarımsaklı domates sosu dökülür Düğün Çorbası : Malzemeler :Yarım su bardağı,haşlanmış nohut,1 çorba kaşığı tereyağı,3 diş sarımsak,2 adet yumurta(sarıları kullanılacak),yarım su bardağı un,yarım su bardağı arpa şehriye Yapılışı :Et suyuna şehriyeler atılarak pişirilirİki yumurta sarısı ve un yarım su bardağı su ile kıvamlı hale gelecek şekilde çırpılarak kaynayan şehriyeli et suyuna yedirilirHaşlanmış nohut ve dövülmüş sarımsak ilave edilerek çorba pişmeye bırakılırÇorbanın içindeki arpa şehriyeler piştikten sonra ayrı bir kapta kızdırılan tereyağı tabağa alınan çorbanın üzerine gezdirilir Zerde Tatlısı : Malzemeler :1 su bardağı pirinç,2,5 su bardağı şeker,50 gr kızamık şekeri,2 yemek kaşığı gül suyu,3-5 adet karanfil,Yarım çay kaşığı tarçın Yapılışı :Su ile pirinç kaynatılır Kaynadıktan sonra şekeri ve gülsuyu ilave edilerek pişirilir İkram edileceği zaman Kızamık şekeri (veya kımızı loğusa şekeri) ve tarçın ile süslenir Balıkesir Kaymaklısı : Malzemeler :1 kg Un, 300 gr tereyağı,6 yumurta,700 gr kaymak, 2 kg şeker ve üstüne gelinceye kadar su Yapılışı :Un hamur tahtasında elenir, ortası açılır Tereyağı ve süt konup karıştırılır Yoğrulur Dinlendirildikten sonra on iki parçaya bölünüp yağlı bir tepsiye konulur Her yufkanın kırılmaması için elle su serpilir, diğer 6 yufkada diğer yağlı tepsiye yerleştirilir Fırında veya mangalda pişirilir Alt kısımları kızarınca iki tepside ateşten indirilir Birinci tepsideki yufkaların üst yufkası üzerine bolca kaymak yayılır Kümeler halinde de konulabilir Diğer tepsideki yufkaların alttaki kızarmış tarafı üste gelmek üzere birinci tepsideki kaymakların üzerine kapatılır Ilık halde reçel şurupları koyulduğunda şerbet soğuk hamur üzerine gezdirilerek dökülür, kapak katılır Soğuduktan sonra servis yapılır Höşmerim : Balıkesir mahalli yemekleri oldukça zengindir Bu yemekler özellikle düğün, hayır gibi törensel mahiyetteki toplantılarda hazırlanmakta ve davetlilere sunulmaktadır Bu yemekler arasında tirit, börülce, sura, manav tarhanası, saçaklı mantı, keşkek, mafis, güveç, peynirli patlıcan, düğün çorbası , zerde gibi yemekler ile Balıkesir Kaymaklısı, höşmerim, kalbura bastı gibi tatlılar dikkati çekmektedir Malzemeler : 1kg tuzsuz taze peynir, 2 yumurta sarısı, 250 gr irmik ,100 gr un,1kg toz şeker,bir çay kaşığı kabartma tozu Yapılışı : 1kg tuzsuz taze peynir tencereye konur İçine bir çay kaşığı kabartma tozu atılır 2 yumurta sarısı çalkalanarak ilave edilir Hafif ateşte karıştıra karıştıra yağı çıkıp bal rengi sarısına bürünene kadar bir saat pişirilir Kıvama gelmiş olan peynire 250 gr irmik , 100 gr un,1kg toz şeker ilave edilir Şeker eriyip yağ salana kadar bir süre karıştırılır Renk için bir miktar safran konulabilir Soğuduktan sonra servis yapılır Mafiş Tatlısı : Malzemeler :1 yumurta,1 fincan yoğurt,1 fincan ayçiçek yağı,1 fiske tuz,1 çay kaşığı karbonat,alabildiği kadar un Yapılışı :Yumurta,yoğurt, ayçiçek yağı, tuz,karbonat ve un hamur haline gelecek kadar yoğrulur Ceviz büyüklüğünde parçalanır Her parça iki el büyüklüğünde oklava ile ince ince açılır ve kareler halinde kesilirKareler fiyonk şeklinde ortadan büzülerek kızgın yağa atılarak kızartılır Yağdan alınan hamurlar önceden hazırlanmış soğuk olan şuruba atılır Tatlılar şurubu çekince servis tabağına alınır Börülce Ekşilemesi: Börülce Türkiye' de daha ziyade Balıkesir' de yetiştirilen ve yemek çeşitleri yapılan bir sebzedir Sallama ya da sıyırma da denilen bir haşlama salatasıdır Haşlanmış börülcenin üzerine zeytinyağı ve koruk suyu ile döğülmüş sarımsaktan oluşan bir karışım ilave edilir ve servis yapılır Sarımsaklı Bulgur: Bulgur, tavuğun haşlandığı suda haşlanır Suyu çekildikçe su ilave edilir Bulgur merhem gibi oluncaya kadar pişirilir Biraz sulu bırakılır Bulgur tepsiye dökülür Üzerine didilmiş tavuklar dökülür Sarımsak dökülür ve karıştırılır Üzerine çiğ zeytinyağı gezdirilir Bunun aslı tavşan eti ile yapılanıdır Kaymak Hamuru: Kaymak ocakta un ile helva gibi karıştırılır Kaşıkla iz yapılarak kesilir ve ılık olarak servis yapılır |
|