Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriDİL VE EDEBİYAT ŞİVE ÖZELLİKLERİ Bartın yöresi ağız özellikleri 13 yy Kuman metinleri ile ilginç benzerlikler göstermektedir Zaman zaman Anadolu Türkçesindeki yerel kurallardan ayrılmakta, 700 yıl önceki Kıpçak-Kuman metinleri ve onun günümüzdeki alternatifi olan Karaim Lehçesi ile kıyaslanabilecek niteliktedir Bilindiği gibi etnik yapı ve şive özelliklerini araştırma yöntemlerinden biri de köy ve kasaba adları ile cami, çeşme, medrese, kale ve mezarlık kitabelerinin incelenmesidir Ne yazık ki Bartın’da böyle bir çalışma yapılamamıştır Bartın ve çevresi ağız özelliklerinin, kelime ve cümle sonlarına gelen hecelerin yüksek tonlu ve uzatılarak söylenişinden doğan ahenkli konuşma tarzı ile Denizli’nin Çivril ve Tavas İlçeleri ağız özelliklerinin benzerlik göstermesi bir hayli ilginçtir Bartın ağzı, karakter olarak kelime ve hece başlarındaki ince yuvarlak ünlüler önündeki değişimler (g-ğ, g-k) ve bunların geliştirdiği orta boğumlu ünlüler (o-u) yönüyle Çankırı; hal kipi eki olan (–yor)’da ve üçüncü şahıslar için kullanılan (r’li) hecelerden birinin yutulması, Bolu ve Kastamonu ağızlarını andırmaktadır Bartın şivesi, bütün Anadolu ağızlarında görülebilen genel ve ortak özellikler taşımakla birlikte, yöresel şive özelliklerimiz açısından da ilgi çekicidir İstekler; bazı kelimeleri kısaltıp, bazı kelimeleri uzatarak, bazen de yöreye özgü kelimelerle yöresel tarzla anlatılır Bartın yöresi ağızlarını öteki Anadolu ağızlarından belirli şekilde ayıran özelliklerden biri iç ve son seslerde görülen g>v değişimidir Öyle ki Türkçe’nin genel gelişme seyri içinde kog>kov-ögey>üvey, köğürçken>güvercin, soğan>sovan, ög->öv- gibi kelimelerde az da olsa yazı diline kadar girip yerleşebilmiştir Yörede, “Alayım, Alıvaram; Vereyim, Vercem; Gidiyorum, Gidiyom; Getirdim, Götüdüm; Götürdüm; Getidim; Annen-Baban, Anay-Bubay” diye söylenirken, Amca’ya da “Emmi” denir Bazen de “Toptallasında oturcak yer kalmamış, her yer lembellek dolu” da olduğu gibi yöresel kelimeler kullanılır Lembellek: Boşluk kalmayacak şekilde Ösger: Rüzgar Madaf: Aranılan, beğenilen Marta: Gizliliği kalmamış, değerden düşmüş Mazak: Çok ham, olmamış meyve Lomlom: Herkese karşı kırıcı olan, lafını bilmeyen kişi Kıyırdam: Sözüne pek güvenilmeyen, hafif kadın Bartın’da, günümüz yazım ve anlatım dilimiz en iyi şekilde kullanılırken, yöresel şiveyle konuşmaktan da ayrı bir zevk alınır ÖRNEK BİR METİN; BOL BÖREK “Bi vamış, bi yokmuş Bi gadınlan bi goca vamış Bunnarıy çocukları olmayomuş Günneden bi gün ürya görüyola, deyala ki buna: “Sen türbeye gidecesiy, orda öynüye bi devrüş çıkacak Sona o devrüş bi alma veriya, bunu ortasından bölecesiy ve ayleynen ikiyiz yiyeceysiyiz Amma almayı soyuy, sora soyduyuz gabuklarını da gamer tayıya döküvercesiyiz Bunu yidukden sona size Allah bi çocuk vercek, fakat ben gelmeyince ismini gomacasıyız Gelmişle bunna türbeye, Sona o gece hamile galya O uşak doğuya, büyüya ediya, yedi yaşına giriya; bi gün anasına gelip ağlayveriya Mektebe gidemeyom, çocukla sokakda oynaken Atsuz bey deyi gaynayala deya Anası da deya ki: Uşam seni bir devrüşden halgettim, o namıssız gelmeyinci ismini goyaman deya; öle derken devrüş duvarı pallayıp çıkıya Sora bunuy adına Bol Börek deya, gaybolıya gidiya Bol Börek eycene büyüya delikannı oluya Bi de argadaşı va, o çocuy adı Gara Mustafa Günneden bi gün gonşunuy çocunu aldadıya yoldan çıkarıya, anasına geliya ben Gara Mustafaynan barba ava gidyon Allasmarladık deya Anası da a goçüm ben seni bir devrüşden halgettim, gorkuyon, onuy çün gitme deya O gene dinnemeya, atlana minip gidiyala Sora gideken önnerine bi geyik çıkıya, geyiin peşine goşşa goşşa gavuruy baccesine giriyala, atlanı balayala, gendileri uykuya yatıyala Gavuruy gızları pencireden bacceye bakyala, Anacom! ne gorsünne Güççük kız “Türkle va bizim baccede deyi bavurya”, Böyük gız deya ki bavurma, bunna bizim kısmetimiz, eve götürüy bıbamnan tanışvesinne…” EDEBİ BİRİKİM VE YAZIM Destanlar (Anlatmalar)- Efsaneler Bartın’da, günümüze kadar anlatıla gelen Destan ve efsanelere rastlanmaz Efsanelerden daha çok Türkülere kaynaklık eden söylenceler yaygındır Yörede bazı şahsiyetler ve olaylar için anlatılan öyküler, hem yerel tarih için hem de sosyal yaşama trajikomik yanıyla zenginlik katan önemli verilerdir Bu anlatılanlar içinde Maksimes Hasan, Sarı Yazmalı Kadın, Fadimana ve Meryemana (Düğüncü Zühre) ilk akla gelenlerdir Deyimler- Atasözleri- Bilmeceler Bartın yöresindeki Deyimler ve Atasözlerinin bir kısmı yurdumuzun diğer yöreleri ve Türk kültür dünyası ile benzerlik taşır Ancak, ifade biçimleri her yörenin yerel ağız- şive özellikleri ile yörenin gelenek ve göreneklerine uygun şekilde yaygınlık kazanmıştır Bartın’da bilinen atasözleri de bu anlamda değerlendirilmelidir Örnekler: Deli Öküzüy Koşumu İyi olu Dogrunuy yardımcısı Allah’dır Dünya malı tüyden tepecüktü Emanet atın kuzgunu, yukarı çıkarken kopa Mamuduy malagı gibi bön bön bakıyosuy Dal üstünde tüylü dompay, (cevap: Ayva) Ezan okur Namaz Kılmaz, Karı gelir nikah kıymaz (Cevap: Horoz) Kazık tesinde palaz ahmed(Cevap: Salyangoz) Tülü ağzı actı cıbıldak içine kactı (Cevap: Çorap) Özdeyişler “Ben deyom hallov düzünde atla, sen deyosuy galaycıda gapla” “Eline tükür, önüne bükül, işini kendin bitir” “Eşşeğin kuyruğunu sakın kalabalıkta kesme; kimi uzun kes, kimi de kısa kes der” “Eşek götürdüğü yükten yemez” “Etemiy arpa tarlası gibi yandık valla” “Gaplı gurba gabıynan, herkes erbabıylan” “İnsanın alacasu içinde, hayvanın alacasu dışındadır” “İt itine, it de kuyruğuna buyururmuş” “Mamuduy malağı gibi bön bön bakıyosuy” “Partal bacak gibi, cigara somak gibi” “Soğuktan ve züğürtten zarar gelir” “Sonadan parlayosuy, godoğlunuy atı gibi” “Yükü çeken öküz emme bağıran tekerlekler” Bilmeceler “Ağaç tepesinde aba palazı” (Kar) “Ağla dibinde deli garı” (Isırgan) “Ağlama tonton ağlama şimdi kulağını burarlar” (Saz) “Alçacık sayvan, bunu bilmeyen hayvan” (Mantar) “Altı kaval, üstü çuval, bakma bana aval aval” (Karamancar) “Dünyayı doyurur, kendi doymaz, nedendir?” (Değirmen) “Ezan okur namaz kılmaz, karı gelir nikah kıymaz” (Horoz) “Fili fillice, kuşdillice, ağzı yok, burnu sivrice” (Nohut) “Helikli, hölüklü, otuz iki delüklü” (Kalbur) “Kazık tepesinde, palaz Ahmet” ( Salyangoz) “Tülü ağzını açtı, cıbıldak içine kaçtı” (Çorap) Beddualar “Allah ney deyen teneşşür tahtalarına yayıl” “Allah’tan Al Kaputlu Güveyi olamazsın inşallah” “Baa yapduyu uşaklarıy da saa yapsın” “Yalağına para atanlar bulunsun” “Diliy ganıya çekilsin” “Gıran giresice” “İrinne kus emi” “Uyuz ol da kaşınacak dırnak bulama” emi! İyi Dilekler “Allah ne muradıy vasa vesin” “Allah bir tuttuğuyu bin etsin” “Allah tuttuğunu altın etsin” “Allah uzun ömürler versin” “Sular kadar ömrün olsun” Söyleme Zorluğu Olan Deyimler “Baldıran dalları ballandırılmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan baldıran dalları dallandırılmalı mı, dallandırılmamalı mı?”, “Değirmene daldı köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek“, “Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördek misiniz, demiş“ “A be kuru dayı, ne bu kuru sarı darı a be kuru dayı“ “Al bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al geri getir” Anlamsız Deyimler- Tekerlemeler “ Eveleme develeme, deveguşu ayguç guyguç, ipten oluğa, oluk çeker boluğa, zellem sırça çektir çubuğa” “ Çakraz çökelez, arabası Gövelez” |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriFOLKLORİK DEĞERLER Bartın, halk kültürünün vazgeçilmez öğeleri açısından seçkin bir yere sahiptir Yöre insanı, toplumsal değişimden etkilenmekle birlikte folklorik değerlerini dayanışma, dostluk ve sevecenlik, mizah ve eğlenceyle, kısaca; özgün yaşamıyla bütünleştirerek günümüze taşımasını bilmiştir GELENEK VE GÖRENEKLER Gelenek ve göreneklerin en çarpıcı örnekleri Galla Bazarı ve topluca kutlanan Dini Bayramlar görülür Halk oyunları ve halk müziği, el sanatları ve mutfak kültürü günümüze ulaşan gelenek ve göreneklerdir Uzun yıllar anılarda yaşayıp dilden dile dolaşan eski Bartın Düğünleri ve Hıdrellez kutlamaları ile giyim-kuşam ve diğer bazı gelenekler toplumsal değişim sonucu artık hafızalarda yaşıyor Galıla Bazarı (Garılar- Kadınlar Pazarı) Adını, bahçesinden ve hayvanlarından elde ettiği sütten yoğurda, biberden domatese, çilekten vişneye kadar tazecik ürünleri burada pazarlayan vefakar kadın¬larımızdan almıştır Bartın’da yaz-kış demeden her Salı ve Cuma günleri kurulan Garıla Pazarı; bir yandan 200 yıllık bir geleneği yansıtırken, diğer yandan da köylüyle kentliyi kaynaştıran önemli bir pazaryeri olma özelliği taşımaktadır Bayram Kutlamaları Günümüzde, özellikle Merkez, Amasra ve Kurucaşile İlçelerinin bazı köylerinde Dini Bayramlar bölgesel olarak topluca kutlanmaktadır Bayramı birlikte kutlayanlar; ya birbirine yakın köyler veya Karadeniz’in coğrafi yapısı nedeniyle birbirinden ayrı tepecikler üzerinde kurulmuş aynı köyün mahalleleridir Osmanlı dönemlerinden günümüze gelenekselleşen kutlamaların ne zamandan beri sürdürüldüğü veya günlerin nasıl tespit edildiği bu günkü nesilce bilinmemekte, gelecek Bayramın 1-2-3 günleri ile bir sonraki Bayramın hangi köy ve mahallede kutlanacağı herkesçe bilinmektedir Süre, sabah saat: 0900’dan akşam hava kararıncaya kadardır Bayram öncesi, geleneksel Türk Misafirperverliğinin gereği olarak ev sahibi köylüler gelecek misafirleri ağırlamak üzere hazırlıklıdırlar Yemekler yapılmış ve evdeki tüm hazırlıklar tamamlanmıştır Bayram sabahı, gelen misafirler ziyaretlerine ya bir dostlarının evinden başlarlar veya “Kutlama Yeri” ne giderler Kutlama yeri, köy odası veya şartlara göre açık havada hazırlanmış alandır Kutlamalara davet edilenler olduğu gibi dışarıdan katılanlarda olur Davetliler ev sahiplerince, katılanlar kutlama yerinde ağırlanırlar Kutlama Yerindeki misafirler için evlerden gelen yemekler, ikindi vakti topluca yer sofrasında yenilir, adına da “Konuk Çıkarma Yemeği” adı verilir Evlerdeki ve Kutlama Yerindeki bayramlaşmalardan sonraki karşılıklı bayram ziyaretleri yapılır Gün boyu ikramlar devam ederken bölgeselden genele değişik konulardaki muhabbetler ve şakalaşmalar eğlenceye dönüşür Bayanların ikramlarına ve muhabbetlerine katılan genç kızlar ise, evde pencereler önünde kümelenmişlerdir Biliyorlar ki, öncüleriyle birlikte gruplar halinde eğlenen ve dolaşan gençler pür dikkat evlerden dışarıya sızacak nağmeleri bekliyorlar Kızların bu gençlere Mani Yakmaları belki de gelecekteki bir evliliğin başlangıcı olacaktır Bazı köylerde, bu kutlamalar içerisinde çeşitli eğlence ve oyunlar ile Karakucak güreş gösterileri de yapılır Konut Çıkarma yemeğinden sonra hazırlıklara başlanan eğlence Cemal oyunudur Bu oyunu kaçırmak istemeyen konuklar köyde konaklayabilirler Cemal oyunu; birlikte yenecek olan yemeğin toplanması ve bu sıradaki gösteriler ile Burma oyunundan oluşmaktadır Oyunu izleyen veya yer alan gençlerin, oyun içerisinde gösterdikleri ustalığın, uyumun, mizahın ve aralarındaki dostluğun sergilendiği eğlencelik bir oyundur Bir yandan evlerin önünde gösteriler yapılırken bir yandan da yemekler toplanır Gösterilerde müzik, türkü, ilahi ve oyunlardaki hünerler sergilenir Bütün evler dolaşıldığında, hava şartlarına göre açık hava veya köy odasındaki sofralar kurulur, yer sofrasında topluca yenilen yemekten sonra Burma oyunu başlar Gençler, yerde bağdaş kurarak halka şeklinde, sıkça ve elleri arkalarında saklı olarak oturmakta, birisinin elinde de her iki ucuna düğüm atılmış eşarp veya atkıdan bir “Burma” bulunmaktadır Grup arasından seçilen “Ebe” kendisine vurulduktan sonra el değiştirerek saklanan Burma’nın kimde olduğunu bulacaktır Gruptaki herkesin elleri arkada, sanki Burma kendisindeymiş gibi davrandığından, Burmanın kimde olduğunu bulmak hayli zordur Ebe, Burma’yı ararken her sırtını dönüşte yeniden bir acıyla kıvranır Burma bulunana kadar dövülme işi sürecek, yakalatan Ebe olacak, bu kez yeni Ebe dövülecektir Zaman hayli ilerleyince, sıra ebe olup dövülenlerin acısını dindirmeye, yani aralarındaki dostluğun sergilenmesine gelir Çeşitli enstrümanlarla çalınan müzik ve türküler eşliğindeki eğlenceyle oyun sona erer Saat: 0200/0300’dür, artık uyku zamanıdır Düğünler Bir hafta süren eski Bartın Düğünlerinde; gelenek ve görenekler, halk müziği, türküler ve halk oyunları, kısaca folklorik öğelerin tümü iç içe sergilenirdi Evlenme çağına gelen oğullarını evlendirmeye karar veren aile, gelin adayını seçerek Kız isteme ve Söz Kesme aşamalarını tamamlar Sonra sıra Nişan törenine gelir Nişanı takiben ilk hafta içerisinde kız evi tarafından oğlan evine gönderilen yemekten sonra, aileler arasında başlayan samimiyet ve dostluk, karşılıklı ziyaretlerle daha da gelişerek devam eder Nişandan belirli bir süre sonra düğün tarihi tespit edilir Gerekli hazırlıklar için çıkılan Bazar’da; ağırlıklar ve kız tarafına hediyeler alınır, eksikler giderilir, kız tarafınca alınan Başlık Parası da gelinin Çeyiz’i ile Damat ve yakınlarına alınan hediyeler için harcanırdı Artık her şey hazırdır Cumartesi günü başlayacak düğün, Perşembe günü sona erecektir Nikah ise, ya düğün sırasında veya daha önce davetlilerin huzurunda kıyılır Cumartesi Günü Düğün, öğleden önce “ Başlık Töreni” ile başlar Oğlan evinden kız evine gönderilen bir tepsi helvanın misafirlere ikramı ile başlayan eğlence bir hafta sürecektir Aynı gün öğleden sonra kadınlar arasında tekrarlanan bu törene de “Helva Kesmesi” denir Gece eğlenceleri oldukça coşkuludur Pazar Günü Cumartesi günü kız evinde başlayan ve gece yarısına kadar süren eğlenti akşam yeniden başlar Pazartesi Günü “Boya Günü”dür Öğleden sonra Damat ve Gelin’in yakınları ve davetli bayanlar kız evinde toplanırlar Mahalli kıyafetleriyle “Sıra” ya çıkan genç kızlar, Ud çalıp türkü ve maniler söyleyerek gece yarısına kadar eğlenceye devam ederler Sıra, genç kızların düğün evinde yüksek bir yerde yan yana oturmalarıdır Salı Günü İkindi namazından sonra “Yük Alması” vardır Damat’ın yakınları kız evinden çeyizleri çıkarken Gelinin küçük kardeşi eşyanın üzerine oturur, bahşiş ister Kız tarafı da bahşişe karşılık oğlan tarafına İpek Mendil verir Akşam oğlan evinde damat ve arkadaşlarına verilen ziyafete ve yapılan eğlenceye “Oğlan Kınası” adı verilir Kız evindekiler, eğlenceyi gecenin bir saatinde keserek hazırlanan bohçalar ve çalgılarıyla birlikte oğlan evine gelirler Eve yaklaşıldığında, “Damat’ı isteriz” diye bağırarak kendilerini karşılamaya mecbur ederler Damat, gelenleri karşılar, eğlence sabaha dek hep birlikte devam eder Çarşamba Günü “Yatak Düzeltmesi” günüdür Öğle üzeri toplu halde oğlan evine giden kız tarafı gelinin odasını hazırlar Akşam kız evinde yapılan ve “Kız Kınası” adını alan tören, düğünün en önemli olayıdır Genç kızlar yine Sıra’ya çıkmışlar, Delikanlılar da Daraba (Ağaç bahçe çitleri) arkasından kına gecesini seyretmektedirler Aralarındaki nişanlı gençler, sıradaki nişanlılarına mendiller içinde kuruyemiş gönderirken, mendili götüren Düğüncü Kadının bunları çeşitli esprilerle kızlara dağıtması günlerce konuşulur Genç Kızlar, Daraba arkasından kendilerini seyreden gençlere taşlama yapar, Delikanlılar da cevap verirler: Kızlar: Daraba arkasından Bak böyle de bak böyle Hep bakmayla olmaya Bi türkü de sen sööle Delikanlılar: Gece geçtim duyduy mu? Sevdiğim uyuduy mu? Benim sana yanduğumu Anaya duyurduy mu? Bu kez delikanlılar sıradaki kızlardan çeşitli türküler isterler En önemli istek türküsü “Mavili Mavili” dir Ki, aralarında ilgi olduğu bilinen veya yakıştırılan genç kızla delikanlının isimleri yanyana anılır Mavili mavili ela kız Bilemeyom kimleriy Yıldız kız Aman aman elini, Yabancılarıy gelini Ahmet çok seviyomuş Yari de yangun olmuş Ahmet armut yer misiy? Mahallede bir misiy? Saa Yıldız’ı alıvarcaz Ona gadunum der misiy? Nakarat Ev altında malaklar Ahmet Yıldız’ı kovaklar Eğer tutabilirse Saçını başını yolaklar Eğlence ve türküler devam etmekte, saz ekibi ve oyuncularıyla birlikte oğlan tarafı da gelmek üzeredir Misafirler, manilerle karşılanırlar Hoş geldin hoş üstüne, Gel otur köşk üstüne, Sen mi geldin? Sevdiğim Her sözün baş üstüne Hoş geldin diyemedim, Bir mendil veremedim, Sen mi geldin? Sevdiğim Ben seni bilemedim Biraz sonra, geceye adını veren “Kına Yakma” töreni başlayacaktır Davetliler önce içinde 10 tane mum yanan bir tepsiyle içeriye giren kadının arkasında Gelini görürler Gelin kız, yüzü işlemeli bir örtüyle kapalı olarak merdivenlerden inmektedir Bu sırada “Gelin indirme Türküsü” söylenir Merdivenden iner iken Ayağıma battı diken Ayrılıktır belin büken Aman felek sen kavuştur Askerim beşyüzelli Alaylarda adın belli A kız senin saçın telli Aman felek sen kavuştur Bakraçları susuz koyan Koca evi ıssız koyan Anaları kızsız koyan Aman felek sen kavuştur Gelin kız, kaynanasının önüne oturtularak avuçlarına kına yakılır Önce kaynana, sonra da yakınları hanımlar gelinin avuçlarına birer altın koyarlar Genç kızların türküleri devam etmektedir Oy Feride’m Feride’m Ne bakarsın geriden Kurbanlık koyun gibi Ayrılıvaracay sürüden Aman efendim aman Samanlık dolu saman Eller düğün yapıyor Bizim düğün ne zaman Sazlar ve türküler eşliğinde oyunlar sürerken, gelinde oynatılır Kaynana gelinin başına para saçar Gece yarısına doğru damat ve arkadaşları da börek yemeye gelirler Çengiler çalar, oyunlar oynanır, yemekler yenilir, içilir Damadın arkadaşları maniler söyleyerek kız evinden isteklerde bulunurlar İstekleri karşılanmazsa gideceklerini ima ederler “Ey Gaziler” türküsünü hep bir ağızdan söylerler Muhallebi isteriz, Baklava da olmalı Biz buradan gitmeyiz Canlı tavuk gelmeli Bu istekleri çoğaltmakta mümkündür Bundan sonra damat ve arkadaşları kız evinden ayrılarak hamama giderler Buna “Güvey Hamamı” denir Damadın ayrılışından sonra oğlan tarafı da düğün evinden ayrılır, ancak kız evindeki eğlence sabaha dek sürer Perşembe Günü “Hak Alma Günü”dür Gelin kız gelinliğini giymiş, düğün alayını beklemektedir Öğle zamanı, oğlan tarafı kız evine hareket ederken Damat, Sağdıç ve yakın arkadaşları ile birlikte diğer bir arkadaşının evindedir Damat ve arkadaşları, gelinin oğlan evine gidişine kadar “Damat Odası” denilen burada eğlenilecek, damat tıraşı da burada yapılacaktır Hazırlıklar tamamlanınca gelin, dayı ve amcasının kolunda gelin arabasına bindirilir Düğün alayıyla birlikte eğlence de oğlan evine taşınacaktır Düğün Alayı’nın oğlan evine geldiği haberini getirene Damat tarafından bahşiş verildikten sonra; damat ve arkadaşları, öğleden sonra yapılacak olan “Koltuk Töreni” için eve hareket ederler Gelin, merdiven başında hayat arkadaşını karşılar ve koluna girerek davetlilerin huzuruna gelirler Bir süre oturduktan sonra Düğüncü Kadın tarafından odalarına çıkarıldıklarında; damat gelinin yüzünü açar ve “Görümlük” takar Düğüncü kadının lokum ikramına karşılık da bahşiş verir Bir kaç dakika sonra Düğüncü Kadın öncülüğünde genç çift odalarından alınarak davetlilerin yanına gelirler Burada, Sağdıç’ın Düğüncü kadına bahşiş vermesiyle Koltuk Töreni sona erer Damat ve arkadaşları Damat Odasına çekilirken eğlence sürmektedir Artık, Cumartesi günü başlayan ve Perşembe gününe dek süren düğün, Yatsı ezanıyla birlikte sona erecektir Yatsı ezanından sonra, namaz kılmak üzere Camiye giden damat ve arkadaşlarının Hoca’yla birlikte eve dönüşleri, önceden hazırlanarak yakılan çıralar ve lüks lambalarının ışıkları arasında, çeşitli espriler ve eğlenceyle oldukça görkemli olur Herkes Hoca’nın okumaya başladığı duanın bitimini beklemekte, bir yandan da düğünün hatıralarda kalacak son olayının hazırlıkları yapılmaktadır Damat ve Hoca’yı izleyen gözler, duanın bitimiyle birlikte görevlerini yumruklara terk eder Arkadaşlarınca yumruklanan damat, kurtuluşu odasına kaçmakta bulur Düğünden sonraki Cuma günü “Duvak Günü” dür Öğleden sonra gelinin yakın arkadaşları misafirliğe gelirler Damat’ın arkadaşları da eve gelerek birlikte bahçede yemek yerler, eğlenirler Cumartesi günü gecesi, yeni evlilerin kızın annesini ziyaret etmelerine “Üç günleme”, bir hafta sonraki Perşembe günü başlayan karşılıklı ziyaretlere “Ömürleme” denir Eskilerde çok detaylı adetler yumağı olan bu şenlikli Bartın Düğünleri; günümüzde oldukça sadeliğe büründü Eski düğünler artık hatıralarda yaşıyor, bu konuda yazılmış eserlerde ve sahne oyunlarında yaşatılıyor |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriDoğum Gelenekleri İnsan yaşamının üç önemli döneminden “Doğum” ve “Evlenme”; sevinç ve mutluluk kaynağıdır “Ölüm” ise, yaşamın sonu ve hiçbir canlının istemediği bir olgudur Geleneksel yaşamda Doğum, mutluluğun başlangıcı olarak kabul edilir Çocuk doğduğu zaman çevresine mutluluk saçar; coşkulu eğlencelerle kutlanır ve “İyi ki Doğdun” şarkıları söyletir Ailenin, doğumla başlayan sorumluluğu ve desteği yaşam boyunca sürer Günümüzde, doğumla başlayan ve uzun yıllar süren kutlamalar dışında farklı bir gelenek bulunmamaktadır Sünnet Gelenekleri Bartın’da çocuk sünnetleri, eski yıllardaki gibi çok eğlenceli ve görkemli olmasa bile geleneksel törenler, bugün hala yaşatılmaktadır Sünnet Düğünleri, bir küçük düğün gibi önceden yapılan büyük hazırlıklarla başlar Sünnet olacak çocuklara özel sünnet elbisesi giydirilir ve mahalle arkadaşları ile birlikte süslenmiş atlara, arabalara, otomobillere bindirilerek şehirde gezdirilir Atlı gezintide; sünnet olacak çocuğun bindirildiği atı, bir seyis yedeğine alır ve çocuklar sokak sokak mahallelerde dolaştırılır Sünnet çocukları gezdirme sırasında, geçilen her mahallenin bütün çocuklarının bu eğlenceye katılması ile “Sünnet Alayı” büyük bir kalabalık çocuk grubunu oluşturur Bu gezi sırasında müzisyenler ve köçek grubu eşliğinde çok güzel oyunlar oynanır, eğlenceler yapılır Askerlik- Gurbetlik Bartın’da, Askerlik çağına gelmiş bir genç Arkadaşları için kendi evinde Asker yemeği de denilen büyük bir ziyafet verir, yemekte toplanan gençler çeşitli eğlencelerle hoşça vakit geçirirlerdi Eski dönemlerde uğurlama, yine davul zurna eşliğinde ve bir şölen havasında olurdu Tren veya Vapurla Askere uğurlanan genç; giydiği “Camadan” denilen bir tür yelekten tanınırdı Yolcunun arkasından bir tas veya kova su dökülür, “Sular gibi akıp gelsin” anlamına gelir Bu, Askerlik ve Gurbetlikle ilgili olarak sürdürülen en yaygın gelenektir Ölümle ilgili Adetler Bartın ve çevresinde doğum- ölüm gelenekleri, yurdun birçok yöresi ile benzerlik taşır Ölmek üzere olduğu hissedilen bir kimsenin başucunda kuran okuması için Hoca veya bir yakını davet edilir Ölüm gerçekleştiğinde Cenazenin başı kıbleye dönük yatırılır Ayak başparmakları birbirine, çenesi alttan başı üstünde bir bezle bağlanır Ölüm akşam saatlerinde gerçekleşmiş ise sabaha kadar beklenir Cenaze yıkanmadan hiçbir dini görev yapılmaz Din görevlisine haber verilierek cenaze yıkanması evde yapılır Defin işlemi sonrasında Cenaze evine ev halkı ve Taziyeye gelenler için komşular tarafından yemek getirilir Ailesince, ölen kişinin hayrına ölümün 7nci, 40ncı ve 52nci günlerinde yemek verilir Ölen kişinin vasiyetini yerine getirmek aile fertleri için bir görev kabul edilir Önemli günlerde, Onu saygıyla anma ve ardından hayır duaları etme, birkaç nesil devam eder Geçmişte, Ölüm olaylarının duyurulması tellallar aracılığı ile olurdu Tellallar; belli merkezlerden ölen kişinin ve yakınlarının ismini, cenazenin ne zaman ve nerede defnedileceğini yüksek sesle söyleyerek duyulmasını sağlardı Günümüzde ise, Bartın merkezinde Belediye ve kırsalda Cami hoparlörü anonslarıyla duyurulur Gemi Atması Bartın’da, Yalı Caddesi ve Bartın Irmağı kenarında bulunan yıllık 40–50 gemi kapasiteli tersanelerin, 1970 yıllarına kadar üretimlerini sürdürdükleri bilinmektedir Gemi Atması; bu tersanelerde yapımı tamamlanan gemilerin suya indirilmesi törenidir Geçmişi, 300-400 yıl öncesine dayanan ve Gemi yapımcılığı kadar eski bir gelenektir O gün adeta kentin bayramıdır Meydan ve gemiler Bayraklarla süslenmiştir Bugünkü Yalı caddesinde toplanan Halk, bir yandan kesilen kurbanları pişirirken bir yandan da çeşitli oyun ve gösterilerle eğlenirler Eğlence, gemilerin alkışlar arasında mandalarla çekilerek ırmağa indirilmesiyle tamamlanırdı Günümüzde, buradaki gemi yapımcılığı ile birlikte Gemi Atması da hafızalarda yaşamaktadır Hıdrellez 6 Mayıs Hıdrellez, takip eden ilk pazar günü ise eğlence günüdür Hıdrellez, bir şeylerin başlangıcı veya sonudur insan yaşamında Hıdrellez gelmeden sobalar kalkmaz, Hıdrellez gelmeden kışlıklar sandıklara konmaz, Hıdrellez gelmeden bahar başladı sayılmazdı Hıdrellez hazırlığı günler önce başlardı Hıdrellez kuzuları, Nisan ortalarında çayır ve bahçelerde koşardı … Kimi güvendiği ve tanıdığı köylere siparişi erkence verir, kimi de Çarşı içinde küme küme Hıdrellez kuzularının satılmasını beklerdi… Pazar günü sabahı, tüm hazırlıklar tamamlanmıştır Hıdrellez eğlencelerinin vazgeçilmezleri, başta fırından daha yeni çıkmış kuzular, yanında içli pilav, su böreği, daha bu sabah yapılıp tencerelere basılan peynirli fincan börekleri, tatlı börek veya fincan böreği tatlısı Hıdrellez, sözlü veya nişanlılar için de tatlı bir telaşın yaşandığı gündür Oğlan evinin alıp, allı pullu süsleyerek Kız evine gönderdiği kuzu da ailece gidilecek Hıdrellez için hazırlanmıştır… Artık hareket zamanıdır Öğlene doğru aile ve arkadaş grupları ister sandalla, ister karadan Hıdrellez'in merkezi Yirmibeşkuyusu mevkiine doğru yola çıkarlar Yirmibeşkuyusu, sandal sefalarının, eğlencenin, sazın ve türkünün nağme nağme yükseldiği, kalabalığın yoğun olduğu yerdir Ancak, o gün Kaynarca ve Boğaz’a kadar tüm ırmak sahili de dolar taşardı Ünü, civar il ve ilçelerde de dilden dile dolaşan Hıdrellez eğlencelerinin buralardan da misafirleri olurdu Misafirler, seyyar satıcılar, oyuncakçılar… Kimler yok ki… Sofralar kurulur, yemekler yenir… İçkili, içkisiz sofralarda sazlı sözlü eğlenceler, sohbet ve söyleşiler akşama kadar sürer… Bazen de bu ortamı, Boğaz üzerinde farkedilen kara bulutlar ve düşmeye başlayan iri iri dolu taneleri bozardı Şimdi o da yok… Hıdrellez, ya birkaç soluk siyah-beyaz resimde veya Yirmibeşkuyusu, Kaynarca ve Boğaz sahillerinin terkedilmiş yalnızlığında… |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriİNANIŞLAR Gemi Atması Bartın’da, 300-400 yıllık bir gelenek olan Gemi Atması; aynı zamanda yöre halkının inanışlarını yansıtan ilginç bir örnektir O gün, Töreni izlemye gelen halkın arasında dikkati çekenler ve sevgi görenler hep hamile hanımlar olurdu Çünkü Bartın halkı, Gemi Atmasını izleyen hamile hanımların doğumlarının kolay olacağına inanırlardı Küp Dibi Amasra’ya özgüdür ve Hıdrellez’den bir gün önce kızlar tarafından icra edilir Mayıs ayının 5 günü akşamı kızlar, kendi mahallelerinde dikili bir gül bulabildikleri hane önünde toplanırlar Toplantıya gelirken yanlarında bir kap içerisinde su getirmişlerdir İçlerinde bir kız vardır ki, yanında suyla birlikte boş küp de getirmiştir Her kıza ait altın, yüzük, eğer yoksa düğme küpün içerisine konulur ve getirilen sular küpe doldurulur Küp de gül ağacının dibine açılan çukura gömülür Bu arada niyetler tutulur: Nedense bu hep evlilik üzerinedir “Tanrım bana bu sene evlenmeyi nasip et” Ertesi gün Hıdrellez'dir Sabahleyin tan ağarırken, aynı kızlar küpün gömülü olduğu yere gelirler Ama burada bir kişi fazladır Bu, mahalledeki bir ailenin henüz ergenlik çağına girmemiş ilk kız çocuğudur Seremonide çekiliş yapması daha önceden planlanmıştır Orada bulunanlar küpün etrafında halka olurlar El birliğiyle gömülen küp ortaya çıkarılır ve oracıkta düz bir yere konulur Çekilişi yapacak kız küpün başına geçer, kolları sıvar ve küpün içindeki yüzük ve düğmeleri karıştırır durur Evlenmeyi çok isteyenler “Ya Rabbim ilk defa bana çıksın!” diye dua ederler Tabii ki heyecan doruğa çıkar Hep birlikte çocuğa “Çekilişe başla!” diye seslenilir O da mecburen başlar İlk çıkan obje kime ait ise ona muhakkak evlenecek gözüyle bakılır İkinci ve üçüncü objenin sahipleri, evlenme konusundaki diğer şanslılardır Birinci, ikinci ve üçüncü tespit edildikten sonra niyetler artık değişmeye başlar Çekiliş devam ederken; bundan sonraki dualar sonuncu olmamak içindir Oradaki herkes sonuncu olmanın acıklı olduğunu bilir Çünkü öyle bir durumla karşılaşılırsa o kişiye zavallı ve şansı kapanmış diye bakılacak ve bir yıl boyunca “Küp dibi” diye anılacaktır Şansı açılması için bir sonraki Hıdrellez’e kadar küpün saklanması görevi de onundur Kadınlar arası toplantılarda her mahalleye ait sonunculardan, yani “Küp dipleri”nden bahsedilir Ölümle ilgili İnanışlar Ölmek üzere olduğu hissedilen bir kimse eğer son nefesini vermekte güçlük çekiyorsa son nefesini acısız ve sıkıntısız vermesi için gurbette olan yakını (oğlu- kızı) varsa ona “Çekiniyor” denilerek onlardan birinin giysisi hastanın üstüne konur Ölüm akşam saatlerinde gerçekleşmiş ise, sabaha kadar beklenir Cenazenin şişmemesi için karın bölgesine bıçak veya demir parçası konulur Ölen kişinin Ayakkabısı ihtiyacı olan birinin alması için evin kapısının önüne konur Batıl İnançlar - Allah nazardan korusun diye, kulak el ile çekilip, duvara veya herhangi bir tahtaya el ile tıklanır - Gökteki ayı gören kişi, “Ayı gördüm Allah, amentü billah” deyip amentüyü okur ve altın’a bakarsa zengin olurmuş - Bahar yeli estiğinde göl ve ırmakta yıkanılmaz Mecbur kalınırsa veya hamamda yıkanacak olanlar kurnaya çivi asarlar - Cuma günleri Sela ve Cuma vakti arasında melekler yere inmiştir diye ev süpürülmez - Çekilen dişler atılmaz Bir duvar kovuğuna veya el değmeyen başka bir yere konur - Çocuk yeni doğduğunda koyun gibi uslu olsun diye Beşiğinin altına koyun postu serilir - Çocuğun üst dudağının yirik, delik olmaması için hamile kadın tavşana baktırılmaz - Çocuğun yürümesi için Sela ile Ezan arasında “Salladım selaya yürüsün cumaya” denir - Çocuk “kabakulak” hastalığına yakalandığında yüzüne tencere karası veya kına sürülürse iyileşeceğine inanılır - Gelin, sedir altına konulan makas üzerine oturursa kız bıçak üzerine oturursa oğlan çocuğu olacağına inanılır - Hamile kadın “Balık, paça ve kelle” yediğinde çocuğun sümüklü olacağına inanılır - Kedi elini yüzünü yıkar gibi yaparsa, eve misafir gelecek demektir - Nazar değmesin diye kırkbir çörek otu, üç karanfil tanesi, yedi diş sarımsak bir bez içine konur ve omza dikilir - Parmakların kütletilmesinin şeytanın tespihini çekmek anlamına geldiğine inanılır |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriHALK OYUNLARI Bartın’da Yöresel Halk Oyunlarını ve Türküleri düğünlerden ayrı düşünmek olası değildir 18 yy sonlarına kadar davul, zurna ve türküler eşliğinde, 19 yy başlarından itibaren de Ud, Keman, Klarnet, Flüt, Cümbüş ve Darbuka gibi çalgılar eşliğinde oynanan oyunların asıl müziğini türküler oluşturur Türkülerin kaynağı ise, yöre insanının özel yaşamıdır Kentteki bir olay, aktüel bir konu hemen türkü haline dönüşür ve dilden dile dolaşır Bartın’da yetişen sanatçıların Bartın’ı konu alan ve özelliklerini yansıtan şiir ve besteleri buna en güzel örnektir Genellikle 4’lü ve 6’lı gruplar halinde ayrı ayrı oynanan Bartın halk oyunlarının en belirgin olanları şunlardır: 1 - Mavili 2 - Dıv Dıv 3 - Kavşak suyuna giderken 4 - Haydah Nirinay 5 - Bahçelerde Patlıcan 6 - Gide gide 7 - Elma aldım Bartın’dan 8 - Bartın çiftetellisi HALK MÜZİĞİ EZGİLERİ (Türküler ve Maniler) Oyunlarla Özdeşleşen Türküler; DIV DIV Atlı geliyor atlı - Anam Altında kilim katlı, Benim sevgili yarim- Anam Baldan şekerden tatlı Dıv, dıv dıv, dıv dıv Dallarda yeşil yaprak - Anam Kirazlar tabak tabak, Kavuşalım sevdiğim - Anam Sonumuz kara toprak Dıv, dıv dıv, dıv dıv KAVŞAK SUYUNA GİDERKEN Kiremitte buz musun? Gelin misin, kız mısın? Akşam size gelecem Evde yalınız mısın? Kiremitin özüyle Kimler görmüş gözüyle Ben yarimden ayrılmam El alemin sözüyle Kiremitte özler var, Yarda ela gözler var, Yari tenhada görsem Söylenecek sözler var Eşim Aman hey, eşinlen gel Kavşak suyuna giderken peşimden gel, Hey aman hey, ille de sana varacam Eğer almazsan kaçacam, aman aman GECE GEÇTİM DUYDUN MU? Gece geçtim duydun mu? Sevdiğim uyudun mu? Benim sana yanduğum Anaya duyurdun mu? Irmak baştan bulanık Sevdadan bağrım yanık Kul başına vermesin Zor oluyor ayrılık Gece geçtim dağlardan Üzüm aldım bağlardan Senin anay değil mi? Beni böyle ağlatan Telli de etek Uskufa yelek Karardı talih- oy anam anam Gülmüyor felek Maniler; Karanfilde özler var Yarda ela gözler var Yari tenhada görsem Söylenecek sözler var Karanfilin filizi Kim bilir kalbimizi Anay bubay vermedi Ayırdı ikimizi Boğazdan yol aşmaz mı? Sandallar dolaşmaz mı? Sil gözünün yaşını Sağ olan kavuşmaz mı? Yamadan iniyodum Çağırsan dönüyodum Aşkından kibrit oldum Üflesen yanıyodum Ah su tası, su tası Çıngıraklı ortası Gurbetteki yarimi Hıçkırıklar tutası Pencerem karşı aya Süreyim mavi boya Geç karşıma sevdiğim Bakayım doya doya Kaş siyah kirpik siyah Aşkından oldum seyyah Aşkından ölür isem Bana desinler eyvah Kara kazan koldadır Yarim uzak yoldadır Seslendim ses vermedi Dağlar aramızdadır Ata binesim geldi Yare gidesim geldi Kara kaşlı yarimi Ne çok göresim geldi Elma aşladım köke Gözyaşı döke döke Limon gibi sarardım Ayrılık çeke çeke Çal udunu inlesin Aşık olan dinlesin Seni benden ayıran Can vermesin, inlesin Davul çalar bayramdır Herkes sana hayrandır Gönüller bir olunca Samanlıklar seyrandır Derin sulara daldık Neşeli sohbet yaptık Sizler hoşça kalınız Allaha ısmarladık HALK MÜZİĞİ SAZLARI Bartın’da, köylerde erik ve kiraz ağaçlarından zurna, kargıdan kaval yapılır Saz yapımı ise genellikle dut ağacından Bartın Merkezde ve Köylerde yapılmaktadır |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriYÖRESEL GİYİM-KUŞAM Günümüzde geleneksel giysilerin özgün biçimlerine ancak düğünlerde ve benzeri etkinliklerde rastlanır 200 yıllık Bartın mahalli kıyafetlerinin geleneksel özellikleri; erkek giyiminde tamamen kaybolmasına karşın, bayan giyiminde ve takılarda nispeten yaşamaktadır Erkek Giyimi Bol ağlı pantolon, yelek, yakasız mintan ve kuşaktan oluşurdu Bayan Giyimi Genç kızlarda, Uskufa veya Kutnu yelek, İpek Göynek, Şalvar, Tombaklı Kemer ile Tel Kırma veya Çatku Yazma ve üstüne değerli mücevherlerden oluşan Taçla karakterize edilirken; Kadınlarda, Göynek, Şalvar ve zaman zaman da eski desenleri taşıyan yazmadan oluşur GÖYNEK- İÇLİK: El tezgâhlarında dokunan pamuklu beyaz kumaştan yapılır Uzun kollu, yuvarlak, kare veya V yakalı iç giyimidir USKUFA YELEK: Sarı zeminli parlak kumaştan, üzerine gül, karanfil, lale ve badem gibi çiçek veya baklava motifleri işlenerek yapılır Topuklara kadar uzanan kolsuz yelektir Önü açık, Belden iki kanca ile iliklenir Eteği, iki yanında birer yırtmaçlı olup, omuz başlarında 10’ar adet siyah püskül bulunur KUTNU YELEK: Uskufa’nın bele kadar kısasıdır İçliğin üstüne giyilebildiği gibi uskufanın üstüne de giyilebilir Yaka ve omuz kenarları kalın sırmalı şeritlerle, ön kısmı da göğüs altına kadar altın sırma ve ipliklerle süslenir BULÜZ: Satentilyon kumaşlardan yapılan bir çeşit yelektir Kısa yelekten farkı daha ince kumaşlardan yapılmasıdır İç göyneğin üzerine giyilir ŞALVAR: Çeşitli renklerdeki değerli kumaşlardan bol olarak yapılır Belden ve topuktan lastiklidir KUŞAK (ACEM ŞALI): Çeşitli renklerde ipekli kumaşlardan yapılır Yurdumuzun birçok yöresinde kullanılan kuşaklarla aynıdır ÇATKI: Kadınların başlarına kullandıkları bir başörtüsüdür Tülbent üzerine puldan işleme başörtülerini genç kızlar düğünlerde “Sıra”ya çıktıklarında kullanırlar Başlarına giydikleri fesin üzerine örtülür ve tokayla tutturulur TOMBAKLI KEMER: Pamuklu dokumadan yapılır Tokası mercan taşlarla süslü ve iki tombaklıdır |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriYÖRE MUTFAĞI Bartın mutfağı ile ilgili olarak yapılan araştırmalarda tespit edilen 100’den fazla yemek çeşidi yöre mutfağının zenginliğini açıkça ortaya koymaktadır Ancak, kentleşme sürecinin beslenme kültürünü de değiştirdiği, geleneksel mutfağın hemen hemen unutulmaya yüz tuttuğu ve Bartın’a özgü olmasa da Karadeniz mutfağının tipik özelliklerini taşıyan bazı yemeklerin Bartın mutfağının da başyemekleri olduğu söylenebilir Bugün Bartın mutfağında geleneksel olarak hamur işi, sebze yemekleri ve balık, beslenmenin temel ürünlerini oluşturur Özellikle, kışlık-yazlık yiyecek gibi ayırımlar ve çeşitler azalsa da geleneksel kış yemekleri için, yöre ürünlerinden yazdan hazırlanan kışlık erzaklar arasında kavurma, sucuk, bulgur, domates ve fasulye kurusu, erişte, kuru yufka, keşkek, tarhana, pekmez, reçel, turşu, marmelât ve komposto ile sebze konserveleri önemli yer tutar Bartın’da yapılan bazı yöresel yemekler; Pirinçli Mantı (Tarifi: Türkan Keleşoğlu) MALZEMELER VE ÖLÇÜLERİ (15 KİŞİLİK) İç Malzemesi: 2 su bardağı pirinç, ½ su bardağı yağ, ½ kg kıyma, 2 adet orta boy soğan, tuz, karabiber Hamur Malzemesi : ½ kg un, 2 adet yumurta, 1 tatlı kaşığı yuz, yeteri kadar su, 1 pk etsu veya aynı oranda kaynatılmış kemik suyu HAZIRLANIŞ VE SUNUM: İç Malzemesi: Bir tarafta bir tencere içersinde 2 kaşık margarin yağı ile soğanlar hafifçe börttürülür, daha sonra kıyma katılarak kavrulur Yıkanıp hazırlanan ve az haşlanmış pirinç tencerenin içine konur ve 1–2 dk kadar birlikte kavrulur Daha sonra içine 2 bardak su katılır, 1 tatlı kaşığı tuz ilave edilir ve 1 çay kaşığı karabiber serpilip karıştırılır ve kapak yine kapatılır Hamur Malzemesi: Unun içine 2 yumurta, 1 tatlı kaşığı tuz konulur, su ile kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır Hamur iki parçaya bölünerek her parçası 2-3 mm incelikte açılır Bu hamurlar 7–8 cmlik kareler halinde kesilir Hazırlanan pirinçli içten, kareler halinde kesilen her hamurun ortasına yarım kaşık kadar konur Hamurların dört ucu sırayla için üzerine doğru köşelerden kapatılır (Ya da dört ucu ortada birleştirilir) Fırın tepsisi bir miktar margarin yağı ile yağlanır, hazırlanan parçalar katlanan kısımlar üste gelecek şekilde tepsinin içine yerleştirilir Üzerine fırça ile sıvı yağ sürülür (veya ocakta alt tarafı kızınca, alt üst edilerek iki taraf kızartılabilir) Kızaran mantılar fırından çıkarılınca daha önce kaynatılan kemik suyundan mantıların üzerini örtecek kadar konur Tekrar yarım ateş üzerinde, mantılar suyunu çekinceye kadar pişirilir Sıcak olarak servis yapılır (Mantılar önceden hazırlanıp, yeneceği zaman suyu konup ateşte pişirilebilir Pumpum Çorbası (Tarifi: Demet Özardıç) MALZEMELER VE ÖLÇÜLERİ (6 KİŞİLİK): 10 yemek kaşığı mısır unu, 150 gr margarin veya 1 fincan zeytinyağı, 50 gr kıyma, pastırma veya sucuk, 2 dilim ekmek, 6 su bardağı su, 1 yemek kaşığı salça, 1 yemek kaşığı rendelenmiş kaşar peyniri, 1 tatlı kaşığı tuz ve karabiber HAZIRLANIŞ VE SUNUM: Bir tencereye mısır unu ve su konularak karıştırılır Ateşe konulup bir süre kaynatılmaya devam edilir Ayrı bir tavada da kıyma ile küp şeklinde doğranmış 1 dilim ekmek yağda kavrulur ve kaynamakta olan çorbanın içine katılır (Arzu edilirse bir su bardağı süt ilave edilebilir Süt ilave edilecekse un bir kaşık artırılır) Tuz ve karabiber konulup bir süre daha kaynatıldıktan sonra ateşten alınır Üzerine, küp küp doğranıp yağda kızartılan ekmek ile salçayla yapılan sos ve rendelenmiş kaşar peyniri serpilerek sıcak servis yapılır Yumurtalı Isbut (Tarifi: Nurcan Sarı) MALZEMELER VE ÖLÇÜLERİ (6 KİŞİLİK) : 1 kg ısbut, 100 gr margarin, 3–4 adet yumurta, 2 baş soğan, 50 gr kıyma veya pastırma, yeterince tuz ve karabiber HAZIRLANIŞ VE SUNUM: Isbutlar iyice yıkanır, atık kısımları kesilip ayıklandıktan sonra 2 cm uzunluğunda olabilecek şekilde doğranır Tencereye konulan ısbutların üzerini örtecek kadar su konularak ateşte pişirilir Haşlana ısbutlar ılıyınca avuç içinde sıkılarak başka bir kaba alınır Ayrı bir tencerede de yağ eritilerek önce doğranan soğanlar kızarıncaya kadar birlikte kavrulur Bu kez diğer kaptaki ısbutlar soğan veya kıyma tenceresine konularak birkaç dakika daha kavrulduktan sonra içine yumurtalar kırılıp yeterince tuz ve karabiber ilave edilerek karıştırılır Yumurtalar pişince yemek ateşten indirilir Sıcak olarak servis yapılır Kabak Burması (Tarifi: Solmaz Ünlü) MALZEMELER VE ÖLÇÜLERİ (12 KİŞİLİK) : 1 kg un, 1 adet yumurta, ½ tatlı kabak(Orta boy), 1 kase ceviz içi, 1 paket margarin, 2 kg şeker, ½ limon HAZIRLANIŞ VE SUNUM: Önce un içine bir yumurta kırılıp yeteri kadar su ile yoğrularak kulak memesi yumuşaklığında özlü bir hamur elde edilir 10 dakika bekletildikten sonra beş eşit parçaya bölünen hamurdan yufkalar açılıp örtü üzerine yayılır İç malzemesi olarak, kabağın kabukları soyulup içi temizlendikten sonra kalın bir rende ile rendelenir Kabağın içine havanda dövülen ceviz içi ve bir bardak toz şeker katılıp karıştırılarak hazırlanır Daha sonra, ilk açılan yufkadan başlanarak hazırlanan iç malzemesi (beş yufkaya eşit miktarda) yufka üzerine serpilir 4 eşit parçaya bölünen yufka, el ile uç kısmından başlayıp biraz sıkıca bükülüp rulo biçimine getirilir Önceden yağlanan tepsi ya da siniye ortasından başlamak üzere daire şeklinde sararak yerleştirilir Diğer yufkalarda aynı şekilde tepsiye dizilir Daha sonra üzerine fırça ile erimiş yağ sürülür ve fırına verilerek rengi pembeleşinceye kadar pişirilir Daha önce, şekerin bir tencere içinde dört-beş bardak suyla ateşte eriyinceye kadar (5–10 dk) kaynatılıp karıştırılması, içine de yarım limon suyu sıkılmasıyla elde edilen ve soğutulan şerbet tepsi üzerine gezdirilir Üzerine bir bez örtülerek şekerin çekmesi sağlanır Daha sonra servis yapılır Amasra Salatası Amasra’ da, kokusunu hissettiğiniz her balık sofrasında, adetten ya da damak tadından olsa gerek o meşhur Amasra Salatası olmadan yemeğe başlanmaz Kimine göre adını aldığı Kraliçe Amastris’den, kimine göre de Osmanlıdan devralınmış bu gelenek KULLANILAN MALZEMELER: Salatalık, domates, havuç, kuru ve yeşil soğan, marul, kırmızılâhana, yeşilbiber, piyaz, maydanoz, çükündür, roka, turp, semizotu, dereotu, nane, karışık turşu, limon, sirke, tuz ve zeytinyağı TARİFİ: Tarifini veremiyoruz; çünkü bunu sadece 5 kişi biliyor Amasra Salatasına meşhur dedirten, tabiî ki LEZZETİ… Sonra, göze hitap eden sunumu… En az 20 çeşit malzeme ile yapılan salataya lezzeti veren ise; malzemelerin ölçüsü ve hazırlanış biçimine gösterilen özende saklı Yani, herkes salata yapar ama Amasra Salatasını asla |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriSANAT FAALİYETLERİ GÜZEL SANATLAR- SAHNE SANATLARI Müzik Bartın’da Müzik, sosyal yaşamın vazgeçilmezi; Türküler, Sazlar ve Halk Oyunları da birbirlerinin ayrılmaz parçalarıdır Eğlence müziğinin başta gelen sazları, Bağlama, Ud ve Kemandır Halk oyunları ise 18 yy sonlarına kadar davul, zurna ve türküler eşliğinde oynanırken, 19 yy başlarından itibaren genellikle Cümbüş, Ud, Klarnet, Flüt, Kaval, Zurna, Davul ve Darbuka gibi çalgılar ve yine türküler eşliğinde oynanmaktadır 1935 yılında açılan Halkevi bünyesinde, Belediye Başkanı Kemal SAMANCIOĞLU ve arkadaşlarının girişimleri ve Ortaokul Müzik Öğretmeni Mustafa Rahmi OTMAN’ın gayretleriyle Bando Takımı’nın kurulması ve müzik çalışmalarında bulunulması, müziğe ilgiyi artırmış ve ciddi müzik çalışmalarını başlatmıştır Halkevi bünyesinde kurulan ve Terzi, Demirci, Berber, Boyacı, Eczacı gibi değişik meslek gruplarından oluşan Bando Takımı; Halk Evinin kapatılması sonrasında Bartın Belediyesi bünyesine alınmıştır Sonraki yıllarda kurulan; Türk Musiki Cemiyeti (1959), Bartın Musiki Cemiyeti (1988), Bartın Sanayi Sitesi Güzelleştirme Derneği Türk Halk Müziği Topluluğu (1993); dernekler bünyesinde müzik çalışmaları yapan önemli Müzik topluluklarıdır İl Kültür Müdürlüğü’nce 1998’de “Türk Müziği Araştırma ve Geliştirme Topluluğu” ve 2002’de “Türk Halk Müziği Topluluğu”, yine 2002’de Halk Eğitim Merkezi “Türk Müziği Topluluğu” ve 2004’te Bartın Belediyesi “Çocuk Korusu” kurulmuş ve Kurumlar bünyesinde Müzik çalışmalarına katılmışlardır Bu gün Bartın Belediyesi Musiki Cemiyeti, Bartın Belediyesi Çocuk Korosu ve Halk Eğitimi Merkezi THM Korosu ile Yöresel Müzik Grupları ve Batı Müziği Grupları müzik faaliyetlerini sürdürmektedir 1930’lu yıllardan beri devam eden Enstrüman kursları, günümüzde de büyük ilgi görmektedir Sinema Bartın’da ilk sinema; 1922 yılında Mehmet Hocazade Hayri Bey (Hayri Giresunlu) tarafından Eski Hükümet konağının yanında bulunan Ahşap bir binada açıldı Lüks ve gaz lambaları ile aydınlanan Sinema salonunda; asetilen gazı ile beyaz perde üzerinde sessiz resimler gösterildi 1927 yılında Hayri Giresunlu tarafından yeniden açılan sinema ve aynı yerde 1929 yılında hizmete giren Belediye Sineması, Cumhuriyet döneminin ilk sesli sinemalarıdır 1947’de aynı yerde açılan ve zaman zaman konser ve tiyatrolar da gösterilen sinema salonu da diğerleri gibi kısa bir süre sonra kapanmıştır Bartın’ın önemli ticaret erbablarından Alparslan Dervişoğlu ve arkadaşı Seyfettin Tezyüksel, birlikte bir sinema salonu yapmaya karar verirler 1960 yılında Babadan kalma evi yıkarak başladıkları inşaatı 3 yılda tamamlarlar 1963 yılında açtıkları 800 koltuk kapasiteli Ferah Sineması’nda İlk gösterime sunulan film, dönemin önemli sinema aktör ve aktristlerinden Göksel Arsoy ve Leyla Sayar’ın başrolünü oynadığı “Gümüş Gerdanlık” filmidir Uzun yıllar hizmetini sürdüren Ferah Sineması da, 1989 yılında televizyonun etkisi ve sinema sektöründeki sıkıntılar nedeniyle kapanmak zorunda kalmıştır 1995 yılında Süleyman Karadayı ve iki arkadaşı tarafından kiralanan bu sinema salonu, 1995/2002 yılları arasında Ekin Sineması olarak hizmet vermiştir Bartın’da Şahin Ulusoy ve Necmi Garip tarafından açılan Emek Sineması ile Ulus’ta Sami Ulus tarafından açılan Belediye Sineması; 1960’lı yıllarda yazlık olarak izleyicilerine kapılarını açan sinemalardır 1961 yılında açılan 1000 koltuk kapasiteli Emek sineması, 1970’li yıllarda geçirdiği yangına kadar faaliyetini sürdürmüştür İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nce 1995 yılında çok amaçlı salon olarak hizmete açılan Kültür Evi; Tiyatro faaliyetleri ile periyodik olarak düzenlenen Sinema günleri ve Belgesel film günleri gibi kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır Bartın Belediyesi tarafından Belediye Sosyal Tesisleri yanında yapılan 125 koltuk kapasiteli sinema salonu ise halen çok amaçlı salon olarak kullanılmaktadır Günümüzde, Alpaslan Dervişoğlu’nun oğulları Selim ve Ali Dervişoğlu tarafından yenilenerek 2002 yılında hizmete giren Dervişoğlu Sineması; Bartın’ın tek sineması olarak sinemacılık faaliyetini sürdürmektedir Tiyatro 1921 yılında Hilal-i Ahmer (Kızılay) Derneği, Tiyatro oyunları sahneleyerek “Milli Mücadele” yararına bağış kampanyaları organize etmektedir Bartın Kaymakamı Hüsnü Beyefendi ve Zonguldak Müfreze Komutanı Cevat Rifat, kampanyaya destek amacıyla Tiyatro Grubu’nu Bartın’a davet ederler 27Ocak1921 tarihinde Bartın Hastanesi Salonunda “Hilal-i Ahmer’in Vazifeleri” konulu iki perdelik temsil sahnelenir ve elde edilen gelir cepheye gönderilir Bu oyun, Cumhuriyet öncesi yıllarda Bartın’da sahnelenen ilk tiyatro oyunudur Cumhuriyet tarihimizle yaşıt olan amatör tiyatro çalışmalarını ise 1926 yılında kurulan Lise Gençleri Birliği Derneği başlatmıştır Lise Gençleri Birliği’nce 1927 yılında sahnelenen ilk tiyatro oyunu, Türkçe öğretmeni Numan Giray’ın sahneye koyduğu Ahmet Vefik Paşanın Molier’den çevirdiği “Zoraki Tabib” adlı eseridir 22 Şubat 1935 tarihinde açılan Bartın Halkevi bünyesinde sahneye konulan eser ise Ankara Postası adlı üç perdelik dramdır Halk Evi, uzun yıllar kültürel faaliyetleri içinde tiyatro çalışmalarını da sürdürmüştür 1963 yılında kurulan Güzel Sanatlar Derneği (1963/1972) tiyatro kolu, bu yıllarda birçok tiyatro eserini başarı ile sahneye koymuş, ilk kez Liseler arası tiyatro şenliği düzenleyerek tiyatronun gelişmesine katkıda bulunmuştur Güzel Sanatlar Derneği’nce sahnelenen Cahit Atay’ın “Pusuda” ve Turgut Özakman’ın “Duvarların Ötesi” adlı oyunları büyük ilgi görmüş, Bartın dışına yansıyan etkisiyle turneler yapılmıştır Yine bu yıllarda Halk Eğitim Müdürlüğü bünyesinde tiyatro çalışmaları yapıldığı, Gezginci tiyatroların da turne temsillerini verdiği görülür Bartın’da, 1927 yılında başlayan bu köklü kültür ve sanat geleneği; Halk Evi, Dernekler, Halk Eğitim Merkezi ve Bartın Lisesinin çalışmalarıyla günümüze ulaşmıştır 1991 yılında Kültür Müdürlüğü’nün kuruluşu ile Tiyatro çalışmaları da ivme kazanmıştır Kültür Müdürü Mehmet Altaş tarafından Müdürlük bünyesinde kurulan Bartın Bölge Tiyatrosu, 15 yılı aşkın süredir Tiyatro çalışmalarını sürdürmektedir Bartın Bölge Tiyatrosu’nun ilk sahnelediği oyun, Oktay Arayıcı’nın “Rumuz Goncagül” oyunudur Servet Çınçın’ın özellikle yöre geleneklerini konu edinen denemelerinden “Darısı Başınıza” (1992) ve Bürcük Ana (1993) ile Özkan Köstekçi’nin “Sandıktaki Ceset“ (1992/1993) adlı oyunları ilgi ve takdir gören tiyatro etkinlikleridir Kurulduğundan bugüne, yetişkin ve çocuklara yönelik 20’ye yakın oyun sahneleyen Bartın Bölge Tiyatrosu; çevre illere turneler düzenlemiş, Yurt çapında düzenlenen önemli Tiyatro Festivali ve şenliklere katılmış ve takdir toplamıştır Tiyatronun Genel Sanat Yönetmenliği Zafer Gecegörür tarafından yürütülmektedir Ayrıca, Kültür Müdürlüğü bünyesinde ve Bartın Bölge Tiyatrosu öncülüğünde 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü etkinlikleri, 1994 yılından ititibaren Tiyatro Festivaline dönüşmüş ve 2007 yılında 13’sü gerçekleştirilmiştir Geleneksel Festivalde; Devlet Tiyatroları, Yerel Tiyatro Grupları ve birçok il’den Amatör Tiyatro Gruplarının sergiledikleri oyunlar beğeniyle izlenmektedir Kültür ve Turizm Müdürlüğü; Bartın Kültür ve Sanat Derneği ile birlikte Tiyatro Festivali yanında 7/15 yaş çocuklara yönelik drama ve tiyatro kurslarıyla da Tiyatroya katkısını sürdürmekte, çalışmaları takdirle karşılanmaktadır 1995’li yıllardan günümüze; Bartın Belediyesi Şehir Tiyatrosunun sahnelediği, Servet Çınçın’ın yazıp yönettiği yerel ağızlı oyunlar ile Bartın Belediyesi Genç Sahne Tiyatrosunun Zafer Gecegörür yönetiminde sergilediği gençlik oyunları, beğeniyle izlenmiştir Ayrıca, Bartın Belediyesi; 5 yıldır düzenlediği Liselerarası Tiyatro Şenliği etkinliklerinde, Bölge illerinden birçok genç Liseli Tiyatro Gruplarını Bartın’da buluşturarak hem yerel kültürün yaşatılması ve tanıtılmasına katkı sağlamakta, hem de önemli bir Kültür, Sanat ve Gençlik etkinliğini gerçekleştirmektedir Günümüzde; İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bünyesindeki Bartın Bölge Tiyatrosu, Bartın Belediyesi Şehir Tiyatrosu ve İl Gençlik ve Spor Müdürlüğü Gençlik Merkezi Tiyatro Grubu ile Bartın Kültür ve Sanat Derneği bünyesindeki Bartın Sanat Tiyatrosu; Tiyatronun gelecek kuşaklara aktarılması ve sürdürülmesine katkıda bulunmaktadır Ayrıca, İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görevli polislerden kurulu Polis Tiyatro Gurubu hazırlıdıkları değişik oyunları polis haftalarında halka sunmakta, Başka Kültür Evi Derneği Tiyatro Gurubu ise sahnelediği özellikle kadın konulu oyunlarla Tiyatro çalışmalarına katılmaktadırlar HALKEVİ’NDE “AYŞEM” PİYESİ VE NİSA SEREZLİ 1942 yılında Halkevi Piyes kolu Ayşem isimli piyesi sahneye koydu Oyunda, Hasan Bayrı, Necati Altıparmak, Kemal Birgücü, Zeki Torlak, Hayrullah Yüce, Nihat Şivet ve Abdullah Yüce ile cesur bir kız olan Nurinisa Hanım da rol aldı Babasının görevi nedeniyle iki yıl Bartın’da kalarak Halkevi çalışmalarına katılan Nurinisa Hanım, günümüzün ünlü Tiyatro Oyuncusu Nisa SEREZLİ hanımdı Bunu, 50 yıl sonra Nisa SEREZLİ hanımın Bartınlı dostlarına gönderdiği selam ve “Beni orada Hayrünnisa olarak bilirler, ilk sahneye çıkışım orada oldu Bartın Halkevi, mesleğimde benim okulum” İfadelerinin yer aldığı, Nihat Şivet’in 2000 yılında Bartın Gazetesi’nde yayınlanan anı yazısından anlıyoruz Opera-Bale-Dans Bartın il Merkezinde Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Bartın Belediyesi bünyesinde değişik dönemlerde çocuklara yönelik olarak düzenlenen ve büyük ilgi gören Bale kurslarının gelecek yıllarda da sürdürülmesi planlanmaktadır Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nce açılan Latin Dansları kursları da ilgi görmektedir |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriPLASTİK SANATLAR Resim Bartın’da resim çalışmaları; İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde ve Özel Atölyelerde sürdürülmektedir Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi de sanat eğitimi veren tek kurumdur İl’deki bu çalışmalar resme olan ilgiyi artırmaktadır Heykel- Ebru-Tezhip- Hat- Minyatür Bartın’da yapılan ilk Heykel, ATATÜRK Heykelidir Bartın Orta Mektebi Resim öğretmeni Lütfi Aytaçoğlu ve öğrencilerinden Muhsin Çekiç tarafından Okulun Atölyesinde yapılmıştır Atatürk Anıtının yapımı; 1936 yılının Temmuz ayında kurulan Atatürk Anıtı Yaptırma Komisyonu’nca gerçekleştirilmiştir Komisyon, Jandarma Komutanı Zeki Aladağ Başkanlığında, Belediye Reisi İbrahim Gökbayrak, CHP Reis Vekili Ziya Uğur, Ticaret Odası Başkanı Mahmut Bankoğlu ve Bartın Gazetesi Sahibi ve Başyazarı Cemal Aliş’ten oluşmuştur Bartın tüccarlarından Faik Alemdar, Mehmet Papuçcuoğlu, Lütfi Balık, Halil Yirmibeş, Mehmet Okur, Hasan Altınok, Ahmet Kanbur, Hüseyin Hetemekçi, Sabbek Sayar, Hanife Altun, Muharrem Rize ve Mehmet Pala maddi yardımda bulunarak anıtın yapılışına katkıda bulunmuşlardır 1936 yılında yapımına başlanan Büst, 1937 yılında tamamlanmış ve o zamanki Orta Mektebin önünde çevre düzeni yine aynı öğretmen ve öğrenci tarafından hazırlanan alana yerleştirilmiştir Anıtın açılışı, 31 Mayıs 1937 tarihinde düzenlenen bir törenle Zonguldak Valisi namına mektupçu Hilmi Uluğ tarafından yapılmıştır Anıt, daha sonraki yıllarda yıkılan o günkü Orta Mektep binasının yerine yapılane Bartın Lisesi önündedir İl’de Ahşap Heykel yapımı amatörce sürdürülmektedir Günümüzde, Güzel Sanatlar Lisesi bünyesinde Heykel çalışmaları yapılmaktadır Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde zaman zaman açılan Ebru-Tezhip-Hat-Minyatür ve Seramik kursları büyük ilgi görmüştür Metal ve Taş İşlemeciliği Taş Sac Yapımı 200 yıllık tarihsel geçmişe sahiptir Çabuk ısınma ve ısıyı hemen iletme özelliği bulunan Saclar; Ekmek ve Yufka Sacları ile Kızartma Tavası olarak imal edilmektedir İlimizde, sadece Kurucaşile ilçesinin Karaman köyünde yapılmakta olup, hammaddesi olan taş-maden de yine sadece Karaman Köyü’nde bulunmaktadır |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriGELENEKSEL EL SANATLARI Telkırma 17yy’dan günümüze ulaşan el emeği Telkırma; yüzyılların çok değerli desenlerini gümüş pırıltılı ışıklarla yansıtan nadir el sanatlarımızdandır Dokuma siyah veya beyaz tül üzerine gümüş tel işleme olarak yapılmakta; adını işleme sırasında kullanılan gümüş telin El ile kırılarak koparılmasından almaktadır Geçmişte daha çok çarşaf, yatak örtüsü, yastık örtüsü, kırlent, karyola eteği, bohça, çeşitli boyda örtüler vb ürünler üzerinde kullanıldığı bilinmektedir Günümüzde ise bu tekniği; oda takımlarında, yatak takımlarında, yemek ve çay takımlarında, dış giyim ve giyim aksesuar ürünlerinde uygulamak mümkündür Özellikle her türlü balolarda ve özel günlerde kullanılan şal ve giyim aksesuarları ilgi çekmekte ve Uluslararası alıcıları bulunmaktadır •Oda takımlarında; masa örtüleri, panolar, kırlentler, çeşitli büyüklükte örtüler, tuvalet takımı örtüleri, abajurlar, kutular vb ürünler, •Yatak takımlarında; yatak örtüsü, kırlent, bohça vb ürünler, •Yemek ve çay takımlarında; tepsi örtüleri, amerikan servisleri vb ürünler, •Dış giyimde; fantezi elbiseler, bluz, pantolon vb kıyafetler, •Giyim aksesuarlarında; çanta, gözlük kılıfı, kemer, eşarp, fular, şal, etol, şapka, mendil, vb ürünler, •Duvar aksesuarlarında; portre, çiçek vb motifli tablolar, Bartın’da yaygın olarak üretilen ürünlerdir Yüzyılların karakteristik desenlerinin işlendiği Telkırmalar; Bartın işi olarak da bilinir Ülkemizde sadece Bartın’da üretilirken, son yıllarda bazı illerimizde de üretildiği görülen Telkırma’nın “Coğrafi İşaret” tescil işlemleri sonuçlanmak üzeredir El İşlemeleri Bartın halkının yerli zevkini ve yaratıcı gücünü, 17 yy’dan günümüze önemini oldukça yitirerek de olsa ulaşabilen el işlemelerinde bulmak mümkündür Eskiden ev eşyası, giyim ve aksesuar olarak işlenen el işlemeleri; desenlerine göre isimler alır, kenarları da Bartın işi kenarsuyu ile süslenirdi Bugün de mihraplı, yıldız, bağ yaprağı, karanfil, lale, gül, kaymak tabağı, değirmen taşı, sarhoş sokağı, kilim ve halı deseni gibi karakteristik desenlerin Gergef adı verilen tezgahlarda veya kasnakta yapılan işlemeleri görmek olasıdır Giyim ve aksesuarlar: Uskufa ve Kutnu yelek üzerine yapılan işlemeler, yazma, şal, gece çantası ve fantezi giyimler Ev eşyası: Ev eşyası olarak yapılan işlemelerin başlıcaları; yatak, yastık, çarşaf, bohça, peşkir (Havlu), karyola eteği ve sofra takımlarıdır Yazmacılık Yazma, Bayanların başörtüsü olarak kullandıkları desenlendirilmiş kumaşlardır Yazmacılıkta genellikle pamuklu kumaşlar kullanılır Desenleme işlemi, ya el ile kağıt üzerine çizilen motiflerin kumaş üzerine doğrudan kopyalanarak veya önceden yine el ile motiflerin üzerine çizildiği tahta kalıpların kumaşa uygulanmasıyla yapılır Bu sanatın teknik özelliği ince kalemle başlanıp sonra kalıba çevrilmesidir Yazmacılıkta üç ana teknik kullanılmakta, Yazmalar da bu isimlerle anılmaktadır Bunlar; “Kalem işi”, “Kalıp kalem işi” ve “Kalıp işi”dir En makbul yazmalar birer sanat eseri diyebileceğimiz "Kalem işi" yazmalardır Bu tür yazmalar günümüzde artık hiç yapılmadığı gibi eski örneklerine de ender rastlanmaktadır Bartın'da Yazmacılık, 1890 yılında Trabzon'dan gelen Dursun DEDE tarafından başlatılmıştır O yıllarda köy nüfusunun yoğunluğu nedeniyle Yazmacılığın uzun yıllar rağbet görmesi, bölgeye çeşitli ustaların gelmesini sağlamış ve günümüze kadar taşınmıştır Bu sanatı Trabzon’da yaşayan bir Ermeni’den öğrenen Dursun DEDE bu işi on yıl kadar sürdürmüş ve yaşlılığı nedeniyle bırakmıştır Daha sonra İstanbul'dan gelen KİRKOR usta ve David usta ile Sayın Ersöz Bartın'da yazmacılıkla uğraşan ve gelişmesini sağlayan ustalardır Sayın ERSÖZ; 1946 yılında Bartın’a gelen David Ustanın 3 yıl çıraklığını yapmıştır Bu sanatın Bartın'daki son temsilcisidir 23 yıl ağaç baskı, 3 yıl da serigrafi baskı tekniği İle yazmacılık sanatının Bartın' da son temsilcisi olmuştur 1966 yılında İstanbul Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okuluna Baskı Teknikleri konusunda seminerler vermesi İçin davet edilmiş, bilgi ve birikimini sanatçı adaylarına aktarmıştır Dokumacılık Bartın’da makine işçiliğinin yayılmasından sonra eski önemini yitiren ve kaybolmaya yüz tutmuş diğer sanatlardan biriside dokumacılıktır Bugün Kumluca, Kozcağız ve Kurucaşile’nin kırsal kesimlerinde sürdürülmekte, etnografik değerleri olan ve yöreden temin edilen eski dokuma el işleri de Amasra Müzesinde sergilenmektedir Ağaç Oyma- Süsleme İşleri (Çekicilik) Tarihi, 17yy’a dayanan ağaç oymacılığı, bugün Amasra ve köylerinde sürdürülmektedir Amasra’da Çekiciler Sokağı’nda Ihlamur, Şimşir, Dişbudak, Ceviz, Kiraz ve Kızılağaç gibi ağaçlar kullanılarak yapılan hayvanlar, çerez takımları, isimlik, anahtarlık, resimlik, leylek gibi kuş figürleri, Ayetler ve güzel sözler yazılı levhalar ile kaşağı gibi eşyalar satılmaktadır Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, Amasra halkının dağlardan kestikleri Şimşir ve Ihlamur ağaçlarından yaptıkları oyma-işleme ağaç eşyaları satarak geçimlerini sürdürdüklerini yazmaktadır Ayrıca, Osmanlılar ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde mısır koçanı yaprakları kullanılarak örülen zincir, hasır şapka ve patik örmeciliği, günümüzde çok az da olsa görülmektedir Gemi Yapımcılığı Bartın’da gemi yapımcılığının geçmişi, yaklaşık 400 yıl öncesine dayanır Kaynaklarını en verimli şekilde kullanan yöre insanı, zengin orman ürünlerinden yararlanırken, bunu sanatla bütünleştirmesini de bilmiştir Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde (Cilt-3, sayfa-261) ve Ulus’lu İbrahim Hamdi’nin ( Yıl-1738 ) Atlas isimli kitabında; Bartın ve Amasra’da Kalyonların yapıldığı yazılıdır Osmanlı Donanmasının Kadırga ve Kalyon ihtiyaçlarını karşılayan Bartın, Amasra ve Kurucaşile (Tekkeönü, Kapısuyu ) tersanelerinde yapılan gemilerin Mavna, Yelkenli, Gulet, Çektirme, Bumbarta ve Martiko gibi çeşitleri olduğu yine yazılı kaynaklardan anlaşılmaktadır Ayrıca; Bartın’da Gazhane Burnu ile Orduyeri Köprüsü arasında ve Irmak kenarında (Tersane Caddesi) faaliyet gösteren yıllık 40-50 gemi kapasiteli tersanelerin de 1950 yıllarına kadar varlıklarını sürdürdükleri bilinmektedir 1914-1918 yılları arasında hükümet adına olmak üzere ortalama 80 tonluk 300 adet mavna imal edilmiştir 1918-1920 yılları arasında da mavna, gulet ve çektirme yapımı devam etmiş, her yıl 50-60 gemi yapılmıştır Bu dönemde Gemiler, armalı (donanımlı) yada armasız (donanımdan yoksun, yalnızca tekne) olarak yapılmaktaydı Armalı gemilerin direk, yelken gibi donanım malzemeleri bulunurdu 1914 yılında 100 tonluk armalı bir mavna 200 Osmanlı altın lirasına, armasız mavna ise 100 Osmanlı lirasına yaptırılıyordu 150 tonluk gulet armalı olarak 300 Osmanlı altın lirasına, armasız olarak 150 Osmanlı lirasına yapılmaktaydı Babadan kalma aletlerle ve babadan oğula öğretilerek günümüze ulaşan bu sanat; teknolojik gelişmelerle bütünleşerek geçerliliğini korumakta, zaman zaman nostaljik eklemelerle süslenen çoğu önemli parçalar eski aletlerle sadece el emeği ve ustalıkla yapılmaktadır Günümüzde gemi yapımcılığı, Ahşap Tekne ve Yat Yapımcılığı olarak Merkez ve Kurucaşile ilçemizin Kapısuyu ve Tekkeönü köylerindeki tersanelerde sürdürülmektedir |
Bartın Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bartın Gelenek Ve GörenekleriYEREL SİVİL MİMARİ ÖRNEKLERİ - BARTIN EVLERİ Bartın evleri, Osmanlı Döneminin sivil mimari örneklerini sergileyen ve yakın tarihi özetleyen birer tablo gibidir 1839 Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra uygulanan reformlar, kent dokusunu da etkilemiş; modernleşme süreci bina yapım yöntemleri, plan şeması, cephe tasarımı ve süsleme açısından batılı düşünceleri yansıtarak devam etmiştir Art Nouveau ve Barok sanatlarını yansıtan Bartın Evleri; Genellikle iki katlı ve “Daraba” denilen ağaç çitlerle çevrili bahçe içindedir Katlar ahşap-karkas olup, zemin katları taştır “Gulluk” denilen giriş bölümü ile bahçelerdeki yürüme alanları kayrak taşlarla kaplıdır Her bahçede taştan yapılmış bir kuyu bulunur Geleneksel evler mümkün olduğunca çok pencerelidir Bunlar, özgün giyotin pencereler olup, sadece merdiven ve cumbaları aydınlatanlar yuvarlak formludur Pencereler arasında yer alan ve “Kuşluk” denilen silmeler tüm yapıyı kuşatmaktadır Evlerin pencereleri, merdivenleri ve tavanları birer süsleme öğesidir Bartın evlerinin en önemli bölümünü oluşturan iç mekanlardır Evlere, iki kanatlı bir kapıdan, “Gulluk” bölümünden girilir Bu bölüm, aynı zamanda üst katlara geçişi de sağlayan bir ara mekandır Evler, bir sofa etrafında yer alan odalardan oluşur Sofaya “Dışar”, odalara ise “İçer” denilmektedir Odalarda işlevsel özelliklere göre gömme olarak yapılmış “Yük Dolabı”, “Hamam” ve “Ocak”, Gulluk veya Mutfakta ise “Hergil Dolabı” bulunmaktadır “Hum İçer” denilen Ocaklı odaları bulunan evler günümüze ulaşamamıştır KÜLTÜREL KURULUŞLAR KÜTÜPHANELER Bartın’da, İl Halk Kütüphanesi, Belediye Kütüphanesi, Gezici Kütüphane ile Ulus ve Kurucaşile İlçe Halk Kütüphaneleri bulunmaktadır Ayrıca, Bartın İl Halk Kütüphanesi’ne ait Gezici Kütüphane Aracı ilçe, belde ve köylere hizmet vermektedir İl Halk Kütüphanesi Kütüphane, Osmanlının son yıllarında doğal kesme taştan Rum ustalar tarafından inşa edilen Tescilli binada hizmet vermektedir Bartın İl Halk Kütüphanesine her yaştan birey üye olabilmektedir Kütüphanede, “Araştırma”, “Ödünç verme”, “Süreli yayınlar” ve “Çocuk” bölümleri bulunmaktadır Ayrıca, 10 adet bilgisayarla ücretsiz internet hizmeti verilmektedir Toplam 13,306 kitabı olan kütüphanede 8,732 yetişkin, 4,574 çocuk kitabı bulunmaktadır Yılda yaklaşık 2000 kişi kütüphaneye üye olmakta ve 18,000’in üzerinde kişi çeşitli şekilde kütüphaneden yararlanmaktadır KÜLTÜR MERKEZLERİ Bartın Kültür Merkezi 1993 yılında temeli atılan ve 2007 yılına kadar %40’lık bölümü gerçekleşen Kültür Merkezi, hizmete girdiğinde sosyal, kültürel ve turizm amacına yönelik önemli bir ihtiyacı gidermiş olacaktır Bartın Kültür Evi Osmanlı döneminde Bartın’da yaşayan Rum Cemaatince 1868 yılında yaptırılan ve Rumların ayrılması sonrasında tahribata uğrayan Aya Nikolas Kilisesi; 1993 yılında Restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır Mülkiyeti Bartın Belediyesine aittir Bartın’da Kültür ve Sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan Kültür Evi, 127 koltuk kapasitelidir BASIN-YAYIN Bartın’da yayınlanan İlk gazete; 06 Eylül 1924 tarihinde İ Cemal Aliş tarafından çıkarılan Bartın Gazetesidir Sesini il sınırlarını aşarak Yurt düzeyinde duyuran Bartın Gazetesi, 83 yıldır aralıksız yayınlanmaktadır Günlük olarak yayınlanan ilk gazete olan Devrim 16081935 tarihinde, yine günlük Bartın Akşam Postası 1951 yılında ve Ekspres Bartın Gazetesi 1960 yılında yayın hayatına başlayan diğer önemli gazetelerdir Devrim ve Bartın Akşam Postası İCemal Aliş tarafından, yayın hayatını günümüzde de sürdüren Ekspres Bartın Gazetesi ise Kadri ÇINÇIN tarafından yayınlanmıştır |
|