Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Ülke & Şehirler > Türkiye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilecik, gelenek, görenekleri

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri




Edebiyat

İlimizde yaşayan önemli şahsiyetler

Edebalı, 1208 yılında Horasan’ın Merv şehrinde doğmuştur Osman Gazi’nin kayınpederi ve Anadolu’nun ilk Ahi Şeyhlerindendir çocukluğunu Horasan’da geçiren Edebalı, tahsilini Şam’da tamamlayarak devrin büyük bilginlerinden ders almış ve Eskişehir’in İtburnu Köyüne yerleşmiştir

Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi, kuruluş döneminde ahilerden ve özellikle Ahi Şeyhi olan Edebalı’dan büyük yardım görmüşlerdirOsman Bey, Söğüt’teki tanışmasından sonra (1281) sık sık Şeyh Edebalı’nın Eskişehir’deki dergahını ziyaret ederek onun görüşlerinden faydalanmıştır Edebalı Bilecik’in fethinden sonra da Bilecik Kadılığına tayin edilmiştir

Şeyh Edebalı at sırtında gezen, yayla ve otlaklarda dolaşan Kayı Aşiretini bir hamur gibi yoğurmuş, onların yerleşik hayata geçmelerinde önemli rolü olmuştur Devlet yapısının kurulmasında büyük hizmetler veren ve yardım eden, bu bakımdan Osmanlı Devleti’nin “Manevi Lideri” olarak bilinen Edebalı, 1328 yılında 120 yaşında vefat etmiştir Edebalı’nın bazı uyarı ve sözleri şunlardır:

“Toprağa bağlanınız Suyu israf etmeyiniz Veriniz; elleriniz yumuk kalmasın İlim sahiplerini koruyunuz Ağaç dikiniz

ŞEYH EDEBALI’NIN OSMAN BEY’E NASİHATI

Oğul,
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar
Akşam ezanında ölürler
Avun oğlum avun,
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelamlısın,
Ama, bunları nerede, nasıl kullanacağını bilmezsen
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener,
Sabah rüzgarlarında savrulur gidersin
Daima sabırlı, sebatlı ve iradına sahip olasın
Dünya senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir
Bütün fethedilemeyen gizemler, bilinmeyenler, görülmeyenler,
Ancak senin erdemlerinle
Gün ışığına çıkacaklar
Ananı-atanı say
Bereket büyüklerle beraberdir
Bu dünya inancını kaybedersen
Yeşilken çorak olur, çöllere dönersin
Açık sözlü ol
Her sözü üstüne alma, gördün söyleme, bildin bilme
Sevildiğin yere sık gidip gelme
Kalkar itibarın, muhabbet olmaz
Üç kişiye acı:
Cahiller arasındaki alime,
Zenginken fakir düşene,
Hatırlı iken itibarını kaybedene
Unutma ki yüksekte yer tutanlar
Aşağıdakiler kadar emniyette değildir
Haklı olduğunda mücadeleden korkma
Bilesin ki atın iyisine doru,
Yiğidin iyisine deli derle


Dursun Fakıh:

Karaman’da doğmuş, Şeyh Edebalı’nın öğrencisidir Dursun Fakıh; tefsir, hadis, fıkıh bilimlerini okumuştur Osmanlı Devletinin kuruluşuna şahitlik etmiş bir Türk Bilginidir Şeyh Edebalı’nın kızını alarak damadı ve Osman Gazi ile de bacanak olmuştur
28 Eylül 1299 yılında Karacahisar fethedildikten sonra, Osman Gazi adına Cuma Hutbesini okuyup, Cuma Namazını kıldırmıştır Böylece, hem Osman Gazi’nin hür ve tam İstiklal sahibi bir Devlet Başkanı olduğunu, hem de Osmanlı Devletinin İstiklalini dünyaya ilan etmiştir
Dursun Fakıh, Osmanlı Devletinin ilk imam-hatibi ve ilk kadısı olma şerefine elde etmiştir “Gazavetname” adlı bir eseri bulunmaktadır Anadolu’da milli birlik ve milli kültür birliğinin oluşmasına hizmet eden bir Türk Büyüğüdür1327 yılında vefat etmiştir

Vakıf Duası

Her kimse ki; vakıflarımın bekâsına özenen ve
gelirlerimin arttırılmasına itina gösterirse;
Bağışlayıcı olan Allahu Teâla'nın huzurunda
ameli güzel ve makbul olup,
mükâfatını sayılmayacak kadar çok olsun
dünya üzüntülerinden korunsun ve muhafaza edilsin

Kanuni Sultan Süleyman Vakfiyesinden
950 H / 1543 M

Vakıf Bedduası

Her Kim ki; Allah'tan korkmayıp vakıflarıma zarar vermeye niyet eder
veya değiştirirse dünyada zalimler sayılan
Ahirette elleri boş, Allah'ın rahmetinden mahrum ve
sonsuz azablarla azab olunsun!

Kanuni Sultan Süleyman Vakfiyesinden

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri




Dil

Mahalli olarak kullanılan sözcükler

Gurlamak : Mali durumu iyi olmak
Beygir : At
Canavar : Kurt
Kelkeli : Hindi
İreçber : Çiftçi
Gayma : Para
Nacak : Balta
Cice : Nine
Döngel : Muşmula
Yalak : Ağaç su kabı
Sahan : Su kabı
Çekel : Saban kazıyıcı
Kukmiyav : Baykuş
Kürde : Yaşlı kadınların giydiği içi pamuklu ceket
Gade : Yenge
Tosbaha : Kamlubağa
Esi : Ucu yanık odun
Santır : Ters iş yapan
Böle : Teyze çocuğu
Çıkancı : Teyze çocuğu
Hayan : İstenilmeyen şeyi konuşmak
Sası dağarcığı : İstenilmeyen şeyi konuşmak
Meymenetsiz : Yaramaz
Ozanlamak : Israrla tekrar etmek
Saduna : Ukela
Enki : Elindeki
Cibindirik : Gelin atının üstüne örtülen al örtü
Kesmik : Buğdayın ayrılmamış hali
Zanır : Yersiz hareket eden
Sayık : Düşünmeden hareket eden



Halk Şairleri

Şair Salih KORKMAZ
1941 Amasya doğumlu şair Milli Eğitim Müdürlüğünden emekliye ayrılmıştır
1987 yılında Türkiye birincisi Kadere Bak şarkı sözü Salih KORKMAZ’a Hürriyet’ten Altın Kelebek, Milliyet’ten ikincilik ödülü kazandırdı Türkiye genelinde 600’ün üzerinde eseri bulunmaktadır 42 eseri Türkiye radyo ve TV de icra edilmektedir

BİLMİYORUM

Yıllar bitmez gide gide
Vefa yoktur sevgilide
Gönül kime isyan ede?
Bilmiyorum bilmiyorum…
Kadehimde yoktur meyim,
Halime bak ne haldeyim,
Aşık mıyım, bilmem neyim?
Bilmiyorum, bilmiyorum
Uzattım bak ellerimi,
Coşturdum sevda serimi,
Başımdaki aşk yelimi,
Bilmiyorum bilmiyorum,,


AĞLAMIŞIM GÜLMÜŞÜM
Ağlamışım gülmüşüm,
Kırılıp dökülmüşüm,
Aşkın için ölmüşüm
Senin umurunda mı?
Deryalara dalmışım,
El açıp yalvarmışım,
Yılarca ağlamışım,
Senin umurunda mı?
Deli diyorlar bana,
Ağlarım yana yana,
Esir olmuşum sana,
Senin umurunda mı?

Efsaneler

Osman Gazi’nin Rüyası:

“Bir rüyadan doğan Devlet: Osmanlılar” Osman Bey, sık sık Şeyh Edebalı’nın ziyaretine gider, öğütlerini dinlerdi Misafir olarak kaldığı bir gecede gördüğü rüya şöyle idi: Şeyhin koynundan çıkan bir ay geldi kendi koynuna girdi Göğsünden bir ağaç bitti Öylesine büyük bir ağaç oldu ki dalları gökleri, kökleri tüm dünyayı sardı

Gölgesi bütün yeryüzünü tuttu İnsanlar o ağacın gölgesinde toplandılarUlu dağlara ve dağların eteğinden çıkan çoşkun sulara hep o ağaç gölge etti
Osman Bey rüyasını Şeyh Edebalı’ya anlatır Edebalı rüyayı şöyle yorumlar: “Oğul Osman , Padişahlık sana ve soyuna kutlu olsun, kızım senin helalin oldu




Halk Hikayesi

Zamanın birinde padişah ile iki veziri varmış Gezerken pınarın başına gelmişler Pınarın başında da bir kızcağız oturmuş gergef işlermiş Padişah, kızı pek beğenmiş Bakalım demiş, güzel olduğu kadar akıllı mı?

Kıza sormuş:
-Yavrum, ne işlersin?
-Gergef işliyorum efendim
-Baban ne iş yapar?
-Azı çok yapmağa gitti
-Peki, annen?
-Biri iki yapmaya gitti
-Hımım Eviniz çok güzel yavrucuğum, ama, bacası yamuk?
-Bacası yamuktur, ama, dumanı doğru üfler efendim
-Peki kızım! Sana iki kaz yollasam yolar mısın?
-Hay hay efendim Padişahı alır bir düşünce Bu kızcağız pek akıllı, ama ne demek istedi? Vezirlerini çağırır ve: - “Bunların cevaplarını öğreneceksiniz Öğrenmezseniz sizin için hiç iyiolmaz!” der Vezirler başlarlar kara kara düşünmeye Sonunda:
- “Aman ne düşünüyoruz, kıza soralım, bir kese altını alınca bülbül gibi öter” diyerek kıza giderler
- “Kızım şu soruların cevabını söyler misin bize?”
- “Tabii, ama bir kese altın isterim” Verirler bir kese altını Kız konuşur:
- “Babam rençberdir Azı çok yapmaktan maksat bu Annem ebedir; doğum yaptırır Biri iki yapar Padişah “eviniz güzel, ama, bacası yamuk” demekle “güzelsin, ama, gözlerin şaşı” demek istedi Ben de “gözlerim şaşıdır, fakat, iyi görürüm” dedim “İki kaz göndersem yolar mısın? diye sormuştu Ben de “hay hay” dedim İki kaz da sizsiniz; sizi yoldum



Maniler

Evliler: - Kiraz dalın eğmeli, Kızlar: - Bir taş attım camiye
Kirazını yemeli, Yuvarladı karşıya
Şu yetişen kızlara; Zamane gelinleri
İç güveysi girmeli Yarım çanak turşuya!
Evliler- Hoca geliyor hoca, Kızlar: - Aynaya bakamadım,
Ayağı koca koca Tokamı takamadım,
Kızları küçük sanmayın Küçükken gelin oldum;
Onlar istiyor koca Kocama bakamadım
Evliler: - Ocak başında fıstık, Kızlar: - Alvardan atlasana,
Lambayı yavaş kıstık, Ispanak toplasana,
Zamane gelinleri; Yenge sana ne dedik?
Taze kavrulmuş fıstık Ağzını toplasana!



Kalıplaşmış Sözler

Mahalli Sözler Ve Sözcükler

-Komşusunu yeren kendisini yerer

-Ölümü gören hastalığa razı olur

-Aç köpek fırın yakar

-Domuzdan toklu doğmaz

-Yörüğün pazara gittiği gibi gitmek

-Büyük kapıdan ot alda kız alma

-Klavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz

-Arpacık kumrusu gibi düşünmek

-Kafadarın bir, arkadaşın çok olsun

-Kapıyı değiştirmek (değiştirmemek)

-Hasandağı’na oduna gider gibi gitmek

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri




Gelenek Ve Görenekler

Gelenek ve göreneklerin birçoğu çağdaşlaşma nedeni ile terkedilmiştirBatıl inançlar yok denilecek kadar azdırAilede baba etkindirAnne ve çocuklar ona saygı duyarlar Köylerde yaşayanlar gelenek ve göreneklere daha çok bağlıdır Köylerde erkek çocuklar evlendiklerinde genellikle baba ocağında kalırlarİlçe merkezinde ise ayrı bir ev açılırMedeni nikahın yanında dini nikahta yapılır

Giyim kuşamda mahalli olarak dokunan giyecekler bırakılmıştırDaha çok hazır giyime ilgi duyulmaktadırYöreye ait giyeceklerden yeldirme, kirlik, terlik, örtme, atkı ve mahrama giyilmektedir

Bayramlarda, düğünlerde ve önemli günlerde bindallı, şalvar, şıtari, elmasiye, cepken ve zeybek elbisesi giyilirPoşu takılır


Doğum

Anne adayı hamileliğinden itibaren doğacak bebeğe “çeyiz düzme”ye başlarAynı anda gelinin annesi ve damadın annesi de, bütçelerine göre, doğacak torunlarına giyim eşyası örerlerYorgan diktirirlerDünürler karşılıklı anlaşarak birisi beşik veya karyola, diğeri çocuk arabası alırKız annesi bebekle birlikte kızına ve damadına da kıyafet alır

Doğuma bir hafta kala gelin yatak odasını süsler, bebeğin karyolası hazırlanır ve süslenir Heyecanla doğum beklenmeye başlanır
Yöremizde doğum evde veya hastanede olur Hastaneden eve getirelen anne ve bebeğin önceden süslenip hazırlanan lohusa yatağına yatırırlar Doğumu duyan akraba, komşu ve yakınları ; süt, sütlaç, börek gibi yiyecek maddeleri ve bebek için armağanlar alarak geçmiş olsuna gelirler Gelenlere lohusa şerbeti ile pasta sunulur Doğumdan sonraki ilk cuma günü bebeğin ismi konur Sabah ile öğlen arasında ailenin yakınlarından biri ezan okuyarak çocuğun kulağına üç kez adını fısıldar ve bu suretle çocuğun adı konmuş olur

Bebek bir haftalık veya 10 günlük olunca “bebe mevliti” okutulur Mevlit’ten bir gün önce gelin ve damat anneleri yaptıkları bebek çeyizlerini getirerek masa üstüne sergilerler Mevlit’te konuklara gül suyu dökülür Mevlit’in bitiminden önce bebek bir battaniye içine konur; babaanne ve anneanne bebeği sallar Daha sonra diğer konuklar da bebeği sallarlar Salam işi bittikten sonra konuklara pasta ve çay ikram edilir

Bebek yarı kırkına gelince “kırk uçurmaya” çıkarılır Gelin, annesi başka yakınları ile birlikte ilkönce babaanneden başlayarak el öpme ziyaretine götürülür Gidilen evde bebeğin yanına yumurta ve şeker konması adettir Babaanneden sonra anneanne ve diğer yakınlar ziyaret edilir
Bebeğin ilk dişini gören kişi bebeğe iç çamaşırı veya oyuncak gibi armağanlar alır


Sünnet

Sünnet düğünleri okulların tatile girdiği, havaların güzel olduğu yaz aylarında yapılır Sünnet olma çağı genelde ilkokul çağıdır, çocuğun başka erkek kardeşi yoksa, 10 yaşına kadar sünnet ettirilir Kardeşi varsa onun büyümesi için 12 yaşına kadar da bekletilir

Aileler çocuğun sünnet olduğunu bilmesi için küçük yaşlarda pek sünnet yapmazlar Sünnetten bir müddet önce çocuğa özel sünnet giysileri olan: takım elbise, gömlek, şapka, pelerin gibi giysiler alınır

Davetiye bastırılır ve dağıtılır Sünnetten birkaç gün önce sünnet yatağı hazırlanır Duvara ve tavana halı çakılır Sünnet yatağı oyalı kreple, krepon kağıtları, balonlar, fenerlerle süslenir

Sünnet törenleri genelde Cumartesi ve Pazar günleri yapılır Törenden birkaç gün önce kına gecesi yapılır Kına gecesinde bayanlar kendi aralarında eğlenirler Sünnet olacak çocuğa kına yakılır Önceden karılan kınanın içine mumlar yakılır ve tepsi çocuğun eline verilir Orada bulunan davetliler çocuğa para takarlar

Ertesi gün çocuk giydirilir, konuklar gelir, sünnet çocuğu ve arkadaşları arabalarla gezdirilir Bazen bu gezi atla yapılı Gezi tamamlandıktan sonra çocuk, at ya da arabadan inmez Büyüklerinden armağanlar ister ve istediği armağanı alınca iner Evde mevlit okutulur, çocuğa sünnet gömleği giydirilir Mevlit’ten sonra dua yapılır; tekbirlerle sünnet işlemi tamamlanırTek çocuk sünnet ettiriliyorsa bir adet de horoz kesilir Sünnet olayı tamamlandıktan sonra orada bulunan davetliler, sünnet olan çocuğa geçmiş olsun der para ve çeşitli armağanlar bırakırlar Davetlilere yemek veya pasta, meşrubat ikram edilir O gün akşama kadar çocuğun canının sıkılmaması için eğlenceler yapılır



Kız İsteme Ve Nişan

İlimizde önceleri aile baskısı ile oluşan evlilik zamanla değişerek genç kız ve erkeğin birbirin beğenip arkadaşlıkları sonucunda gerçekleşmeye başlamıştır Erkeğin ailesi oğullarının evini geçindireceğine inandıkları an beğendiği birinin olup olmadığı sorarlar Böyle biri varsa, öncelikle o kız istenir Eğer yoksa erkeğin yakınları kendisine yakın gördükleri kızı görmeye giderler Kızı beğenirlerse tekrara rahatsız edeceklerini belirtir; ikinci defa giderken ağız tadı olarak şeker veya çikolata alınıp kararlaştırılan günde kızı istemeye giderler Dünürcülerden biri “Allah’ın emri, Peygamberin kavli” şeklinde söze başlayarak kızı ister Bu istek uygun görülürse belirti olarak “nasipse olur” denir, olumsuz karşılanırsa çeşitli bahanelerle istek geri çevrilir

Kız istenip olumlu cevap alındıktan sonraki Perşembe veya Pazar günü akşamı kız evi tekrar ziyaret edilir “Mendil alma” denilen bu ziyarette kıza çeyizinde harcamak için bir miktar para verip söz yüzüğü takar Daha sonra nişan günü karalaştırılır Nişandan bir müddet önce iki aile birlikte alışverişe çıkarak gelin ve damat için gerekli giyim eşyaların alırlar Nişandan bir gün önce kızın evine nişan için alınan giyecek ve kuruyemişleri getirirler Aynı gün iki üç saat sonra da kız tarafı, oğlan evine bohça götürür Bu bohçada damat ve yakınları için çeşitli armağanlar bulunur Nişan , salon ya da evde yapılır

Davetlilerin huzurunda bir aile büyüğü tarafından nişan yüzükleri takılır Oğlan tarafı aldıkları bilezikler, küpe, altın ve saat gibi ziynetleri kıza taktıktan sonra, kız ve oğlan davetlilerin elini öperler Yeni nişanlılar ortaya çıkarak birlikte karşılama oynarlar Daha sonra erkekler düğün yerini terk ederek bayanları kendi aralarında eğlenmeye bırakırlarNişandan bir gün önce gelen armağanlar konuklara gösterilirArmağanlarla birlikte gelen yemişler, birgün sonra kızın arkadaşları tarafından eğlence düzenlenerek yenir


Düğün

Nişandan sonra yavaş yavaş düğün hazırlıklarına başlanır Kız çeyizindeki eksiklikleri tamamlar Oğlan tarafı maddi durumuna göre ev eşyaları alır Kız tarafı durumu iyi ise yatak odası takımı alır Her şey hazırlandıktan sonra düğün hazırlıklarına başlanır Alışverişe çıkıp kıza gelinlik manto gibi giyecekler ile oğlana damatlık elbiseler alınır Düğün davetiyeleri bastırılıp dağıtılır

Düğünden üç dört gün önce oğlan tarafı çeyiz almaya gider Alının çeyiz kız ve oğlan yakınlarınca gelinin evine serilir Arzu edenler düğüne kadar çeyizi görmeye gelirler

Düğüne bir gün kala kız arkadaşları ile birlikte kız hamamına götürülür Burada hem eğlenip hem yıkanırlar Banyodan dönüşte kız kuaföre götürülür, saçları yaptırılır, milli kıyafetlerden bindallı ve şitari giydirilir Akşam olduğunda davetli konuklar gelir, eğlence yapılır, eğlencenin sonuna doğru kına karılır, mumlar yakılır, gelinin başına kırmızı yazma örtülür, ilahilerle gelinin avucuna kına yakılıp ağlatılır Kına yakıldıktan sonra orada bulunan davetliler geline para takarlar Bir müddet sonra topluca eğlenildikten sonra kına gecesi tamamlanır Gece saat 2400’e doğru kızın arkadaşları ve yakınları türküler söyleyerek damadın yakınlarını haklamaya giderler Bir süre sonra kız evine dönülür

Gelin alma günü gelin, düğün için hazırlanır Oğlan tarafı otobüs ve taksilerle gelin almaya gelirler Gelin, anne ve babasının orada bulunan yakınlarının ellerini öper; daha önceden süslenmiş gelin arabasına bindirilerek düğün salonuna götürülür Salonda toplanan davetliler huzurunda medeni nikah kıyılır Kadınlar kendi aralarında iki üç saat eğlenirle Eğlence bitiminde gelin ve damat arabaya bindirilerek eve götürülür Akşam namazından sonra tekbirlerle eve getirilir Evin önünde dua yapılır, Damadın sırtı yumruklanarak eve sokulur

Düğünden birkaç gün sonra kızın ailesi, oğlan evine yemeğe gider Bu suretle iki aile arasında ilişki kuvvetlenmiş olur


Ölüm

Durumu ciddileşen hastanın yakınlarına haber verilir Son nefesinden önce zemzem içirilir Başında Kur’an okunur Konuşabiliyorsa Kelime-i Şadet getirtilir Ölüm olayı gerçekleştikten sonra çene altından bir tülbentle baş üzerinden bağlanarak çene çekilir Gözler açıksa kapatılır Ayak baş parmakları birbirine bağlanır, yere yatak serilir, cenaze soyulduktan sonra ayakları kıbleye gelecek şekilde bu yatağa alınır Üzerine bir çarşaf örtülür Ölüm olayı gece olmuşsa,
yakınları tarafından sabaha kadar beklenir Ölüm haberi camiden sela verilerek duyurulur Diğer yandan yıkama, kefen ve mezar hazırlıkları yapılırÖlü evde sabun ve ölü lifi ile yıkanır Daha sonra kefenlenerek tabuta konur tabutun baş tarafına erkekse havlu, kadınsa oyalı yazma takılır

Cenaze evinde yapılan dini törenden sonra, orada hazır bulunan cemaat tarafından camiye götürülür Burada musalla taşına yatırılır Cenaze namazı, vakit namazından sonra kılınacaksa cenazenin yanında birkaç kişi bekçi bırakılır Vakit namazı kılındıktan sonra cenaze namazı kılınarak mezarlığa götürülür Daha önce açılmış olan mezara yakınlarından üç kişinin yardımıyla indirilir Yüzü kıbleye döndürülerek yerleştirilir Gömme işlemi bitiminde mezarın ayak ve baş ucuna kimliğini belirleyen iki tahta çakılır Kur’an ve dua okunur Dini tören bitiminde imam mezarın başında kalarak taklan duasını okur

Cenaze evinde yedi gün Kur’an okunur ve bitiminde mevlit’le beraber duası yapılır Daha sonra 40 ve 52 günlerinin geceleri mevlit okutulur; konuklara şeker ve gülsuyu dağıtılır


Asker Uğurlama

Askerlik çağı gelen gençler, silah altına alınmadan 10-15 gün önce çağrı pusulası tebliğ edildikten sonra toplanmaya başlar Her akşam gençlerden birinin veya bir gencin akrabasının evinde toplanarak toplu halde yemek yerler Askere gidecekleri sabahın akşamı her genç yemeğini kendi evinde yer ve kendi evinde yatar Hane büyüğü o gence nasihat eder Sabah erkenden meydanda toplanan gençler akrabalarıyla vedalaşırken ceplerine harçlık olarak para konur Gençlerin samimi arkadaşları onların cebine çocuk emziği gibi şeyler koyarlar Bazı köylerde meydandan otobüse kadar asker götürülürken tekbir getirilir Yine bazı köylerde uğurlama törenini davul zurna eşliğinde yapıldığı ve ‘ Hey garip yol göründü’ türküsünün çalınıp söylendiği olur Askere giden genç vedalaştıktan sonra geriye dönüp bakmaz, araba yada trene bindiğinde ne olursa olsun inmez Adımını geri atmaz Bu yiğitliğe yakışmayan bir davranış olarak kabul edilir

Bayramlar

Dini Bayramlar hemen hemen aynı eğlence ve adetlerle kutlanır Bayramdan önce bütün evlerde bir sevinç ve heyecan vardır Aile içindeki herkese evin büyüğü tarafından yeni elbiseler, giyecekler alınır, En güzel yemekler pişirilir Evin reisi bir gününü ayırarak bu işler için pazara iner

Bayramdan bir gün önce fırınlarda yağlı, susamlı, haşhaşlı, cevizli lokumlar, külçeler yapılır Baklavalar, burmalar, kadayıflar hazırlanır Erkekler o gün işe gitmezler Arife günü hatalı gündür kaza olmasın, kan akmasın diye işe gidilmez Ramazan Bayramı arifesinde kurtların, kuşların bile oruç tuttuğuna inanılır Bayram akşamı kadınlar kına yakarlar Sabahleyin erkekler yeni elbiseleriyle bayram namazına giderler

Namaz çıkışında bütün küsler, dargınlar barışsınlar diye bayramlaşma yapılır En başa köyün en yaşlısı dikilir Ondan küçükler onun elini öper Elini öptürmek için sıraya dizilirler Bu bir sıra halinde devam eder Herkes böylece birbiri ile bayramlaşmış olur Kadınlar ise erkenden kalkarak o sabah hiç suyu alınmamış çeşmeden ve kuyudan su alınır (Zemzem suyu diye) Çocuklar ise erkeklerin bayramlaşma yerine yakın bir yerde toplanır Bayramlaşan erkeklerin büyüğü çocuklara şeker dağıtmaya başlar Arkasından ise yaşlılık derecesine göre sırayla erkekler şeker dağıtır Şeker sepetleri mısır soymadığından çocukların anneleri ve babaanneleri tarafından örülür Şeker dağıtımından sonra erkekler mezarlığa giderek geçmişlerinin mezarlarını ziyaret ederler

Kurban Bayramında mezarlık dönüşü kurbanlar kesilir Sabah yemeği kurban etinden yapılır Ev içi bayramlaşma dönüşü yapılır Daha sonra el öpme ziyaretleri başlar ve evlerde yemek sofraları hiç kalkmaz Her gelen misafire kurban etinden ve lokumdan tattırılır Şöyle bir söz vardır: Bayramda insan dokuz karınlıdır; her gittiği yerde yemeğini yemek zorundadır Gençler salıncaklara biner ve çeşitli oyunlar oynanır Bayram neşe, dostluk kardeşlik, birlik içinde kutlanır

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri




Halk Oyunları

Bilecik, halk oyunları ve türküleri bakımından çok zengindir Fakat türkü ve oyunların çoğu derlenmemiş, araştırılmamış ve milletimizin beğenisine sunulmamıştır
Yörede oyunlar ve türküler iç içedir Bütün türkülerin bir de oyunu vardır

Türkülü oyunların bazıları hem erkekler hem de kadınlar tarafından oynanır Aşağıdan Gelen Hanım Oynasın, Kız Pınar Başında Yatmış Uyumuş, Et Koydum Tencereye gibi Fakat, oyun figürleri ve ritmi değişiktir Bu sebeple kadınlar ve erkekler aynı anda oynayamazlar

Erkekler daha çok şu türkülü oyunları oynarlar: Aşağıdan Gelen Hanım Oynasın, Et Koydum Tencereye Yar Geldi Pencereye, Mehmet’im Türküsü, Kâzım’ın Türküsü, Bilecik’in Altından Geçtim, Söğüt’ün Erenleri Lefke’yi Kara Duman Bürüdü Zaptiyeler Kol Kol Oldu Yürüdü türküsü söylenerek seymen tutulur (Erkekler kol kola girerek iki ileri bir geri yürüyerek bu türküyü söylerler)

Kadın oyunları darbuka ile oynanır Darbukanın yanında bir grup kadın türkü söyler Oyunlar eşlidir Karşılıklı oynanır Oyuncular kaşık tutan ellerini, kaşık çalarak omuz hizasından aşağıya doğru ritimli şekilde indirir ve kaldırırlar Omuz titreterek karşılıklı gidip gelme, birbirlerinin yerine geçme, daire şeklinde olma, çökme şeklinde oynanır Bu oturarak çöküm, dağlardaki kekliklerin sekişi gibidir Oyunlar genel-de ağırdır, bazı yerde hızlanır Oyunların ağırlığı ne Osmanlı kadın deyimi içindedir

Erkeklerin oyunları ise daha serttir Sanki dövüşme gibidir Müzik eşliğinde düşmanla savaşmaya, mücadele etmeye benzer Düşman karşısındaki asaletini, oyunlarda gösterir efeler Kaşıkların sesi ve savaştaki kılıçların şakırtılarını, atların nal sesini andırır Mesela Et Koydum Tencereye oyununda savaş hali iyice bellidir Hele ok atışları açıkça anlaşılır; yan yana sırt sırta düşmana ok atılır

Oyunlar, ağırdan başlar, yavaş yavaş hızlanır Karşılıklı ve daire şeklinde oynanır Yere diz vurulur, oyuncular çökerek omuzlarını birbirine vurur O sırada kolların aldığı durum, kişinin savaşta ok atma durumu gibidir Meydan okuyuş vardır Bu sırt sırta vuruş, omuz omuza gelme birliğin-beraberliğin kardeşliğin ifadesidir sanki Güçlülüğün, mağrurluğun sembolüdür Oyunlarda çalgı olarak saz, darbuka kaval, flüt, davul vardır Oyun esnasında oyuncular türkü söylemez; saz çalanlar oyunun türküsünü söylerler

Oyunlar, rast gele bir sırayla oynanmaz Usta oyuncular ilk oyundan başlayıp, sırasını bozmadan son oyuna kadar oynarlar;oyun bozanlık büyük ayıptır
Oyunların sırası şöyledir:

Bilecik çiftetellisi, karşılama, Bilecik zeybeği ve Söğüt’ün erenleriKadınlar ise aşağıdan gelen hanım oynasın, ay oğlan Tatar mısın, oğlan adı İsmail, kız pınar başında, et koydum tencereye, kralın kızı, halıyım ben (Dodurga Zeybeği), cezayeri’nin harmanları savrulur, elmalar ezik olur dalında nazik olur gibi türkülü oyunları oynarlar
Oyunlar kadın erkek bir arada oynanmaz Kadın ile erkek tarlada, bağda, bahçede çalışmada beraberdir Fakat eğlence oyununda ayrıdırlar

Erkek ve kadın oyunları kaşık ile oynanır Kaşıkların sapları kesiktir Uçlarında püskül olan şimşir ağaçtandır

Kadınlar manili oyunlarda kaşıksız oynarlar Baş parmak ile orta parmağın birleştirilip aşağı, yukarı hareketi ile müzik sesi çıkartarak oynarlar Oyun sözlerinde ise, iki elini birleştirip işaret parmakları sağ elin parmağı yukarı, sol aşağı çekilerek musiki sesi çıkartılarak oynanır

Müzik Kültürü

Halk Müziği:

Bilecik’te yörenin konumundan dolayı zeybek ve kaşık oyunu türleri yaygındı Bu nedenle, türkülerinde ve oyun ezgilerinde, bu türlerin etkileri seçilebilmektedir
Karşılama, ritm bakımından dokuz zamanlıdır 2+2++2+3 biçimindedirBurada 2, 4, 9 zamanlı ezgiler çoğunluktadır Zeybeklerin de dokuz zamanlı türüne çok rastlanmaktadır2+2+2+3 düzümünün yanı sıra 3+2+2+2+ düzümleri de vardır

Ayrıca dokuz zamanlı olan ağır oyun havaları, iki zamanlı olan tek oyun havası ile kaşık havalar vardırGünümüze dek derlenmiş Bilecik ve yöresi türkülerinden 5, 6, ve 10 zamanlı örneklere rastlanmıştır Karma ve bileşik düzümler oldukça azdır Misket, kerem, kesik ve garip ayağından türküler çoğunluktadır Türküler, genellikle bağlam ailesi eşliğinde (çura, divan, bağlama) tef, kaşık, zil, zurna, kavallar, davul, darbuka ile çalınıp söylenmektedir Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi klarnet Bilecik yöresinde de görülmektedir

Halk şiirinde birçok örneği bulunan atışmalı türküler, burada da görülmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri




Giyim


Mahalli Kıyafetler


Bugün Bilecik’te dokunup giyilen kıyafet çok azdır Bazı köylerde ağaç el tezgâhlarında dikilip giyilmektedir Bir de beyaz dokumadan yapılan kumaş, tere otu ile kazanlarda kaynatılıp siyaha boyanır Bu dokumalardan erkek poturu pantolonu ve yeleği dikilir

Kadın ve erkeklerin kıyafetleri kullanılma zamanına göre değişmektedir İş kıyafetleri yörük ve manav köylerinde hemen hemen aynıdır Manav köylerinde kadınlar don, entari, başta çember ve onun üzerinde beyaz renkte örtme, sırtta ise siyah renkte saya denilen giysi vardır Örtme ve sayanın örtünme işi özel bir marifet istemektedir Ayaklarında ise örme çorap ve lastik ayakkabı (daha eskiden çarık) giyilir Erkeklerde ise pantolon, ceket, entari, koyun yününden örme kazak, başta şapka, ayakta ise yün çorap ve ayakkabı vardır

Yörük köylerinde de aynı kıyafetler giyilir Kadınlar saya giymez Yalnızca örtmenin üzerini çeki ile bağlarlar Önlerine önlük takarlar Bu kıyafetler yaz kış giyilir



Bayramlarda, Düğünlerde Önemli Günlerde Giyilen Kıyafetler

Manav kadın ve erkekleri de yörük erkekleri de iş kıyafetlerinin yenisini yabanlık, urba veya bayramlık diye isimlendirirler

Yörük kadınların kıyafetleri çok değişiktir İçte al göynek (kızlar giyer), ak göynek (evliler giyer) bunun üstünde kutlu kumaş ve onun üstünde de üç etek vardır Hakim renk al’dır Kenarları, yanları işlemeli ve uzundur Önleri ise açıktır Kırmızı renkte yünden dokunan kaba kumaş bele sarılır Uzunluğu beş metre kadardır Kenarları püsküllüdür Bu püskülleri mavi boncuk arkadan sarkan yün örmesi kuşak vardır Kaba kumaş ve püsküllü, kıyafetlerin dağılmasını sağlar Bunların üzerine bele gümüş kemer takılır Bunun kıyılarında sağından ve solundan sarkan işlemeli yağlıklar vardır Önde ise önlük vardır Kıyafetlerin korunmasını sağlar Üstte ise kadife kumaştan yapılmış ve işlenmiş sarkan (cepken) bulunur Genelde al renkte veya onun tonlarıdır Gömleğin, kutlu kumaşın, üç eteğin açık bıraktığı yerleri kapatan, boyuna takılan bir de bağır mendili vardır

Başı örten başlık ise kendine has rengi, özelliği bağlaması ile dikkati çeker Saçaklı vala diye isimlendirilen başlık ortası al renkte olup, teller iç köylerde işlenir Kenarlarında ise yeşil ve mavi renk hakimdir

Valanın kıyı kısımları ise oya, boncuk ve pullarla işlidir Bu kısımlar üçgen şeklinde omuzlardan aşağıya doğru sarkar Örgülü saçları başın üstünde bağlanır Bunun üzerine iğne oyalı boncuklu, pullu işlemeli çember bağlanır (Çeki şeklinde bağlanır) Valanın altında baş altınlarını tutan fes, onun üstünde çember vardır Ayakta ise beş şiş ile örülen nakışlı uzun çorap vardır Bunun rengi ise al, yeşil,beyaz, lacivert, siyah karışımıdır Her çorabın üstünde mavi boncuk bulunur Bunun üzerinde ise ayakkabı vardır Altta ise çorapları örtmeyen uçkurlu ağlı iç donu bulunur

Bugün bu kıyafetler yaşamakta ve giyilmektedir Kadınlar takı olarak; baş altını, gümüş kemer, örgülü saçlara mavi boncuklu nazarlıklar, gümüş, altın bilezikler, beşi bir yerde, sarı lira altın, gümüş küpe gibi ziynet eşyaları takarlar Bu kıyafetler Bilecik’in mahalli kıyafetleridir

Erkeklerin içinde yukarıdan giyilen önü kapalı ak göynek vardır Bunun üstünde yakasız göynek (entari) bunun üstünde kollu işlemeli cepken vardır Altta ise ağlı, arkadan kabarmalı işlemeli uçkurlu don diz kapaklara kadar uzanır Bele sarılan bir de kuşak vardır Püsküller yandan sarkar Bu kuşağın sabit durmasını sağlar Ayaklarda ise diz kapaklarına kadar uzanan örme yün çorap vardır

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri




Yöresel Mutfak

Bilecik ili geleneksel beslenme yöntemleri etkinliğini sürdürmektedir Beslenmede, tahıl türleri ilk sırayı alır İl’e özgü yemeklerin çoğunluğunu hamur işleri oluşturur Yöre halkının bir bölümü ekmeğini kendisi pişirir Pide, bükme, hodalak fırında pişirilen ekmek türleridir

Ayrıca yeni sönmüş ocağın kıvılcımlı küllü ateşine gömülerek yapılan kömme diye adlandırılan bir tür ekmek de yapılmaktadır

Yöre halkı makarna,tarhana,kuskus,erişte gibi yiyecekleri de kendisi hazırlarBilecik’te,kentsel beslenme biçimleri giderek etki alanını genişletmektedirAncak,geleneksel beslenme düzeni ve özgün yemekler,ağırlığını korumaktadırBüzme,nohutlu tavuklu mantı,keşkek,ovmaç çorbası, mercimekli mantı,kesme hamur,saçta yufka böreği, yağlı yufka, su böreği,keklik kebabı güveç, kuru fasülye, kuskus pilavı, piruhi, samsı, pancar pekmezi, saç kebabı, köpük helvası, hoşmerim, kıtırcı helvası, karacaoğlu helvası, cevizli üzüm sucuğu, mantı, kavurma ;Bilecik’e özgü yemeklerin başlıcalarıdır



Dağ Eriği Ekşili Kesme Çorbası

Kullanılan malzemeler:

15 su bardağı yeşil küçük mercimek
15 su bardağı makarna(ev yapımı)
5-6 bardak et suyu
1 su bardağı dağ eriği ve kızılcık kurusu
Bir miktar karabiber,kimyon,tuz
Bol miktarda nane
2 baş soğan
2 diş sarımsak
1 çorba kaşığı salça
Bir miktar sıvı yağ
50 gr Tereyağ

Hazırlanışı: 1 kaşık sıvı yağda soğanlar incecik doğranır ve hafif sarartılır Mercimek ve et suyu ilave edilerek kaynamaya bırakılır Mercimekler pişince makarna eklenir ve 1-2 taşım daha kaynatılır Ayrı bir tavada dövülmüş sarımsak, salça, karabiber, kimyon ve nane tereyağ ile çorbanın üzerine sos olarak hazırlanır Servis yapılacağı zaman bu sos kesme çorbanın üzerine gezdirilir Dağ eriği ve kızılcık kurusu bir kapta 2 bardak su ile kaynatılarak özel lezzeti haiz ekşi hazırlanır Arzu edildiği kadarı çorbaya eklenir Sıcak servis yapılır



Bıldırcın Kebabı

Kullanılan malzemeler: 5 Adet Bıldırcın
50 Gr Tereyağ
20 adet patates
1 adet domates
1 baş küçük soğan
1 diş sarımsak
1 adet yeşil biber
Karabiber ve tuz
Hazırlanışı:Bıldırcınların tüyleri yolunur ve tütsülenir Güzelce yıkanır, süzülür Sarımsak, karabiber ve tuz eklenir 25 dakika sonra pişmiştir Tencereden çıkartılarak mini fırın tepsisine alınır Halka halinde kızartılan patates, yine halka halinde kesilen domates, biber tepsiye dizilerek pembeleşinceye kadar bekletilir Bakır tabağa alınarak özenle tanzim edilir Sıcak servis yapılır

Nohutlu Mantı



Kullanılan Malzemeler:

1kg un
1 adet yumurta
0, 5 kg nohut
0,5 kg yoğurt
2 bardak su
150 gr Tereyağı
tavuksuyu
0,5 çay bardağı sıvıyağ
1 yemek kaşığı salça
1 demet maydanoz
1 baş sarımsak
karabiber, tozbiber, tuz

Hazırlanışı: Hamur elde etmek için, yukarıda belirtilen miktarlardaki yumurta, su, tuz ve un hamur kıvamına gelinceye dek yuğurulur Yumruk büyüklüğünde parçalara ayrılarak oklava ile yufka gibi açılır Açılan yufkalar 4-5 cm kare biçiminde kesilir Bir gün önceden ıslatılan nohutlar dövülüp karabiber ilave edilerek bir karışım elde edilir Bu karışımdan kesilen parçaların içine misket büyüklüğünde konur, dört köşesinden kapatılarak içine sıvıyağ sürülmüş tepsiye dizilir Tepsi kızgın fırına sürülür ve altı ve üstü iyice pişirilir

Pişme işleminden sonda fırından alınarak üzerine mantıların hizasına kadar kaynatılmış tavuksuyu ilave edilerek tekrar fırına sürülür Fırında suyunu biraz çektikten sonra çıkarılarak üzerine önceden hazırlanmış sarımsaklı yoğurt karışımı dökülerek mantıların üzerine yayılır Daha sonra üzerine süsleme yapmak için salça, sıvıyağ ve yarım bardak su ateşte karıştırılarak sos elde edilir Yine mantının üzerine ilave etmek için tereyağ ateşte kızdırılarak tozbiberle renklendirilir Bu karışımlar da mantının üzerine dökülerek, maydanoz yaprakları ile süslenip, sıcak olarak servis yapılır

Büzme Tatlısı





Kullanılacak Malzemeler:

1,5 kg un
2 adet yumurta
250 gr tereyağı
1 çay bardağı sıvıyağ
1 su bardağı süt
1 yemek kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı tozşeker
1 tutam tuz
1 kg ceviziçi
1 su bardağı susam
50 gr Hindistan cevizi
400 gdr nişasta
6 su bardağı tozşeker (ravak için)
5 su bardağı su(ravak için)
Hazırlanışı: Hamur elde etmek için, yukarıda belirtilen miktarlardaki yumurta, süt, sıvıyağ, sirke, tozşeker ve un karıştırılır ve hamur iyice yuğurulur Yumurta büyüklüğünde parçalara ayrılarak oklava ile yufka gibi açılır Hamura kıvamını verebilmek için yeterli miktarda nişasta ekilir ve açılan yufkalara çekilmiş ceviziçi serpilir Yufkalar tekrar oklavaya özenle sarılır Sarılma işleminden sonra hamurlar oklavada iken büzdürülür ve oklava içinden çıkarılır Büzülmüş parçalar isteğe göre kesilerek yağlı tepsiye dizilir Üzerine 250 gr tereyağı eretilerek dökülür Norman sıcaklıkta kızdırılan fırına sürülerek, pembeleşinceye kadar pişirilerek kızarması sağlanır Pişirme işlemi bittikten sonra soğuması beklenirken, üzerine dökmen için 6 su bardağı tozşeker 5 su bardağı su ile ravak şeklini alıncaya kadar kaynatılır Ravak 15 dakika kadar bekletildikten sonra tepsinin üzerine dökülerek soğumaya bırakılır Diğer taraftan 1 su bardağı susam ezilerek ateşte kavrulur ve tepsinin üzerine yayılır En son olarak 50 gram hindistan cevizi ile üzerine süsleme yapılır

Alıntı Yaparak Cevapla

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri

Eski 08-02-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bilecik Gelenek Ve Görenekleri




El Sanatları ve Hediyelik Eşyalar


Pazaryeri ilçesinin Kınık köyünde yaklaşık yüz yıldan beri süregelen toprak ürünleri eşya yapımcılığı "çömlekçilik” gittikçe yaygınlaşarak gelişmiştir
Önceleri yalnızca su kabı, sürahi ve testi gibi ürünler yapılırken, zamanla ürün çeşitleri çoğalmış, çanak çömlek yapımıyla uğraşan atölye ve insan sayısında da önemli artışlar olmuştur Yapım sürecinde, Kınık köyü yataklarından çıkan kırmızı kil çeşitli işleme aşamalarından geçirildikten sonra karıştırılarak kalitesinin artması sağlanır ve helezondan geçirilerek vakumlanır Daha sonra şekillendirilmeye hazır hale gelen çamur el ile işlenip fırınlanır
Kınık köyünde yapılan el sanatları başta İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa gibi büyük şehirlerde büyük rağbet görmektedir


Pazaryeri İlçesi Kınık Köyünün Toprak Ürünleri ile Dereköy’de yapılan el sanatı ürünü ağızlıklar, alınabilecek hediyelik eşyalardır İnhisar İlçesi ve Tarpak Beldesi Marmara Bölgesi nar üretiminde 1 sıradadır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.